Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ED BLANCHE
Irak Başbakanõ Nuri el Maliki
aylardõr sistematik bir biçimde
klasik Arap diktatörleri gibi
ülkenin haber alma ve güvenlik
servislerinin kontrolünü elinde
topluyor. Muhalifleri ve birçok
sõradan Iraklõ bu tutumu
Saddam Hüseyin tarzõ
diktatörvari bir rol üstlenme
arzusu olarak görüyor.
Ancak Maliki’nin tasfiyesinin
hedefindekilerden biri, Irak
istihbarat servisinin Şii İran’a ve
İran’õn tarihi düşmanõ Irak’taki
kurumsallaşma çabalarõna karşõ
faaliyet gösteren bölümleri ve
ABD ile Sünni Müslümanlarõn
ülkedeki etkisi.
Birçok Şii bunu basitçe, işgalci
Amerikalõlarõn empoze ettiği
kõsõtlamalardan bağõmsõz olarak
Iraklõlarõn kendi kaderlerine
sahip çõkmasõ olarak görüyor.
Ama büyük oranda İran
kuşatmasõna yönelik olarak
düzenlenmiş ABD menşeli
güvenlik altyapõsõ, Amerika’nõn
Irak’tan çekildiği sõrada kritik ve
geri dönülmez bir
biçimde zayõfladõ ve
ülke birbirini yiyen
politikacõlarõn ve
onlarõn farklõ
mezheplerle
bölünmüş
seçmenlerinin
Makyavelist
entrikalarõna maruz
bõrakõldõ.
Muhtemelen,
Amerikalõlar ülkeden
ayrõldõkça etkinleşen
İran’õn gündemi
gerçekleştikçe Irak’ta en fazla
etkili olan Arap-Sünni rejimleri
de İran’õ durdurmak için gizli
faaliyetlerini arttõracaklar.
Maliki’nin son aylarda attõğõ
adõmlar, bu ay yapõlmasõ
planlanan ama mezhep
çatõşmalarõ yüzünden büyük bir
olasõlõkla ertelenecek olan kritik
parlamento seçimlerinden hemen
önce, bir otorite sağlama
girişiminin bütün özelliklerini
yansõtõyor.
Her şeyden önce rejimin
yaşamasõnõ emniyet altõna almak
Arap istihbarat servislerinin
doğasõnda vardõr ve Irak
istihbarat servisinin değişmesi
gerekirken Saddam’õn yarattõğõ
istihabarat servisinin şeklini ve
misyonunu almaya başladõ.
Maliki’nin hükümeti emniyet
aygõtõnõn şişirilişini seyretti.
İnsan haklarõ ihlalleri
yaygõnlaşõyor. Birçok Iraklõ,
özellikle eğitimli olanlar, kendi
aralarõnda ülkelerinin tekrar bir
polis devleti haline gelip
gelmeyeceğini sorguluyorlar.
Sõkõ güvenlik önlemlerinin
alõndõğõ Bağdat’õn göbeğinde
hâlâ Iraklõ isyancõlarõn arasõndan
çõkan intihar bombacõlarõnõn sõk
sõk ölümlere yol açmasõ,
Maliki’nin istihbarat servisinin
başarõsõzlõğõna işaret ediyor.
Ama buna şaşõrmamak lazõm
çünkü hükümeti hedef alan ilk
saldõrõ dalgasõ ve ekonomi ve
dõşişleri bakanlõklarõna yönelik
19 Ağustos’taki bombalõ
saldõrõlardan bu yana Maliki
hemen hemen 12 bin kişiyi işten
attõ. Bu kişilerin, ölümlere yol
açan saldõrõlardan sorumlu
tutulan yasadõşõ Baas Partisi ile
ilişkileri olduğundan şüphe
edildiği tahmin ediliyor.
Ama Maliki’nin Irak’õn
emniyet teşkilatlarõnõn
kontrolünü direkt olarak ele
geçirmesi bu bombalama
olaylarõndan aylar önce
başlamõştõ. 2008’in Aralõk
ayõnda, o sõralar Maliki’nin Şii
hasõmlarõ tarafõndan
yönetilmekte olan İçişleri
Bakanlõğõ’nda başlõ başõna bir
çatlama yaşandõ. Bakanlõk ulusal
güvenlik aygõtõnõn büyük kõsmõnõ
kontrol ediyor. Generaller ve
albaylar dahil en az 23 görevli
tutuklandõ.
Iraklõ yetkililer bu kişilerin
Saddam’õn Baasçõ
örgütlenmesinin bir devamõ olan
El Avda’nõn (Dönüş) darbe
planõna karõşmõş kişiler
olduklarõnõ ima ettiler. Bakanlõk
bir darbe planõ olduğunu inkâr
etti. Ancak bu tutuklamalarõn
2009 Ocak ayõnda yapõlan yerel
seçimlerde hatõrõ sayõlõr bir
başarõ sağlayan Maliki’nin
rakiplerini seçimlerden önce
zayõflatmak amacõyla
yapõldõğõ yolunda
yaygõn bir kanaat
vardõ.
2009 Ağustosu’nda
Maliki, parlamento
seçimlerinde en büyük
rakibi olacak olan Şii
ve laik Cevad el
Bolani’nin başõnda
olduğu İçişleri
Bakanlõğõ’nda önemli
mevkilerdeki üç kişiyi
daha görevden almõştõ.
Irak gazeteleri bu
kişilerin operasyon şefi olan
General Abdül Kerim Khalaf,
İçişleri’nin başõndaki General
Ahmed Abu Rikheed ve adõ
verilmeyen patlayõcõ maddeler
bölümün başõndaki kişi olduğunu
duyurdu.
Eylül ayõnõn başõnda
Bağdat’taki hükümete yönelik
intihar saldõrõlarõnõn ilk
dalgasõnõn ardõndan Maliki
bakanlõktaki birçok üst düzey
yetkiliyi daha görevinden aldõ.
Yetkililer bunu saldõrõlarõn
sonucu olarak “görev
değişikliği” şeklinde açõkladõ.
Ama bu görev değişiklikleri
birçoklarõ tarafõndan Bolani’nin
yandaşlarõ olan generallerin
tasfiye edilmesi olarak algõlandõ.
Görevden alõnan bu subaylarõn
hepsi son aylarda, İran’õn
desteklediği milis kuvvetlerine
karşõ yüksek düzeyde
operasyonlar yönetmişlerdi.
Yardõmcõlarõ Maliki’nin
rakiplerini sistematik olarak
tasfiye ettiği yolundaki iddiayõ
reddediyor. Ama onu eleştirenler
parlamento veya önemli siyasi
liderlere danõşmadan yalnõz
başõna hareket ederek siyasi
rakiplerini kamçõlamasõnõn
seçimler yaklaştõkça şiddete
dönüşebileceğini söylüyor.
Onlarõn düşüncesine göre bir
sõrada bekleyen hedef, ABD’ye
yakõnlõğõ ile bilinen Bolani
olacak.
İçişleri Bakanlõğõ’nõn
tasfiyesindeki neden ne olursa
olsun 25 Ekim’de gerçekleşen ve
iki bakanlõğõ hedef alan
bombalama olaylarõnda “Yeşil
Mıntıka” olarak bilinen ve 50
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 18 OCAK 2010 PAZARTESİ
10 DIŞ BASIN dishab@cumhuriyet.com.tr
DEĞİŞEN DÜNYADAN
HÜSEYİN BAŞ
AKP Usulü Dış
Politika Üzerine...
İlk kez Davos’ta sahnelenen “AKP usulü”
“van minut” şovuna karşı, epeyce bir
gecikmeyle de olsa bu kez İsrail’in Tel Aviv
Büyükelçimize yönelik “Alçak Koltuk” farsıyla
karşılık vermesiyle skor, deyim yerindeyse
eşitlenmiştir. Ayrıntıya gerek yok. Bir süredir
Ankara’nın İran, Suriye ve Lübnan’la ilişkilerini
daha da geliştirmesi, araları zaten eskisi kadar
iyi olmayan, önce “van minut” sonra da “alçak
koltuk” olayının da itilimiyle iki ülkeyi -söz
konusu olan salt İsrail değil, buna eksen
değişikliğinden kuşkulanan ABD ve Batı
ülkeleri de dahildir- ciddi bir krizin eşiğine
getirmiştir. Ne var ki, bir bardak suda
koparılan fırtınanın ardından, zoraki bir özürle
de olsa “krizin” en azından şimdilik bir ölçüde
ortadan kalkması sağlanmıştır.
Ancak birbiri ardından gelen krizlere
yakından bakıldığında, her iki ülkenin dış
politikalarının ehil ve yetkin ellerde olduğu
söylenemez. Dış politika, diplomatik ilişkiler, iç
politikaya benzemezler. Dış ilişkilerde söylem
ve davranışlar ölçülü ve diplomatik nezaket
kurallarına uygun olmak zorundadır. Zira orada
önemli olan kişisel eğilimlerinizin sergilenmesi
değil, ülkenizin yüksek çıkarlarıdır. Aksi halde
söylem ve davranışlarınızın egonuzu ya da
mesaj iletmek istediğiniz kitleleri tatmin etmek
pahasına ülkenizin çıkarlarına zarar vermesi
olasılığı vardır. Örneğin AKP lideri “van minut”
olayında Gazze’de nasıl kazanıldığı su götüren
seçimler ve zaman zaman kardeş kanı
pahasına yönetime gelerek Gazze’yi Batı
Şeria’dan koparan dinci Hamas’ın halk
nezdinde yerini sağlamlaştırmak için hiçbir
güce, zerrece kazanma şansına sahip olmadığı
halde İsrail’le silahlı çatışmaya girerek binlerce
Filistinlinin ölümüne yol açması, Gazze’nin
yakılıp yıkılması, açlığa ve yokluğa mahkûm
olması yanında barış görüşmelerinde Tel
Aviv’e çamura yatma fırsatı yaratmasına karşın
İsrail Cumhurbaşkanı’na yönelik diplomatik
teamüllerle bağdaşmayan söz ve davranışlar
içinde olmuştur. Anlaşılan AKP yönetimi ve
onun lideri, dinci yönetimler söz konusu
olduğunda serinkanlılığını kaybetmekte, kendi
ülkesinin çıkarlarına karşı olsa da tereddütsüz
o tür yönetimlerin yanında yer alma
alışkanlığından vazgeçmemektedir. Hürriyet
yazarı Sayın Mehmet Y.Yılmaz’ın 23 Ocak
09’da “Hamas’a duydukları sevginin nedeni”
başlıklı yazısında saptadığı gibi Sayın
Erdoğan, “siyasi ideolojisi nedeniyle Hamas’ı
kendisine daha yakın bulmaktadır”. AKP
liderinin Darfur katliamından ve binlerce sivilin
sürgününden sorumlu olan ve hakkında
uluslararası tutuklama kararı bulunan Sudanlı
El Beşir’i, onca uyarıya karşın bağrına
basmasının ardında yine aynı nedenin yer
aldığı da keza kimse için sır değildir. Listeyi
uzatmak mümkün. Yedi yıllık iktidarında
İsrail’in Filistin halkına karşı giriştiği çeşitli
saldırılar ve ambargolarda “van minut”
çekmeyi aklının ucundan bile geçirmeyen AKP
liderinin, bu konuda ancak dinci Hamas’ın
Gazze’ye hâkim olmasından sonra sahneye
çıkmış olması yukardaki yargının kanıtları
arasındadır.
AKP dış politikasının bu konudaki son iki
girişimi ise yenidir. Bunlardan biri uzak Filipin
adalarında merkezi hükümetle çatışma halinde
olan ayrılıkçı İslamcı kurtuluş cephesiyle süren
görüşmelerde Ankara’ya “arabuluculuk”
önerilmesi, diğeri ABD ve NATO’lu
müttefiklerinin batağa saplandıkları
Afganistan’da Taliban çeteleriyle müttefikler
arasındaki “arabuluculuk” hevesidir. Sayın
Dışişleri Bakanı Türkiye’nin “Taliban’ın şiddeti
sona erdirmesi ve seçimlerde yer alması
konusunda ikna etmek için hazırdır. İki ülke
arasında tarihe dayalı kültürel ve etnik bağlar
sayesinde (!) Türkiye bu konuda önemli roller
üstlenebilir” demiştir. Dahası Sayın Erdoğan’ın
Afgan İslamcı liderlerinden Hikmetyar’a
dizlerinin dibinde resim çektirecek ölçüde
yakınlığı arabuluculuğun başarıya
ulaşmasında, her ne kadar bundan birkaç ay
önce ABD’nin Pakistan sınırındaki Svat’ta
Taliban’a silah bırakma karşılığında “şeriat”
önerisi bütünüyle fiyaskoyla sonuçlanmış olsa
da, etkin rol oynaması pekâlâ mümkün
görünmektedir. Dış ilişkilerin “derinlemesine”
ele alınmasına hevesli çiçeği burnunda
Dışişleri Bakanımızın icadı komşularla “sıfır
sorun” politikası ise, en azından şimdilik ne
yazık ki sorunları sıfırlayacak yerde
katlamasıyla sonuçlanmış görünmektedir.
Ermeni açılımı iki ülke arasındaki sorunları
sıfırlamadığı gibi, kardeş Azerbaycan’la durduk
yerde aramızı açarak kucağımıza nur topu gibi
yeni bir sorun armağan etmiştir. İran, lrak,
Suriye ve Lübnan’la haddinden fazla sarmaş
dolaş olmak ise ünlü “eksen kayması”
kuşkusuyla ABD ve Batılı müttefiklerimizle
ülkemiz arasında çıkması olası sorunların
sayısı ve kapsamı en azından şimdilik
bilinmemektedir.
AKP yönetimi ve liderinin uluslararası
oyuncular arasında yer alma tutkusu yeni
değil. Aslında bu tutku işlevsel. Bu yüzden
bütünüyle sanal olmasının zararı yok. Amaç,
içerdeki yandaşları AKP’nin dış ilişkiler
konusunda önemli uluslararası oyunculardan
biri olduğuna inandırmaktır. Yandaş basın
“binlerce millik uzaklardaki ülkeler, sorunlarının
çözümü için AKP’nin kapısını çalmaktadır”
diyerek şişinmekte, ne ki, Kürt, Ermeni
açılımları, İran’la Batı, İsrail’le Suriye giderek
ABD ile Taliban arasındaki arabuluculuk
hevesleri gibi birbiri ardından fiyaskoyla
sonuçlanacağından kuşku yoktur.
Çoğunca başarısız olsa da arabuluculuğun
kendine özgü bazı kriterleri mevcuttur.
Arabuluculuk rolüne soyunan ülkenin bölgede
ve dünyada etkin ekonomik ve politik ağırlığa,
bağımsız, barışçı, özellikle de tarafsız
politikalarıyla uluslararası alanda saygın
konuma sahip olması gerekmektedir.
Uluslararası sahnede oyunculuğa soyunmak
salt ona heves etmekle olmaz!..
Irak Başbakanõ, ‘Saddam Hüseyin tarzõ diktatörvari bir rol üstlenmekle’ suçlanõyor
El Maliki kontrolü ele aldõ
Silah bağlantõsõ, bozulan
ilişkileri düzeltebilir
INGE GÜNTHER
İsrail Savunma Bakanõ Ehud
Barak’a Ankara ziyaretinde
ev sahipleri tarafõndan saygõsõz
bir biçimde daha aşağõda duran
bir koltukta yer
gösterilmeyecektir. İsrail-
Türkiye ilişkilerini ciddi bir
krize götüren şu koltuk olayõ,
bitmiş görünüyor. İsrail Devlet
Başkanõ Şimon Peres’in de
desteklediği baskõlarõn
sonucunda, Dõşişleri Bakan
Yardõmcõsõ Danny Ayalon
yuvarlak bir üslupla Türkiye
Büyükelçisi’nden özür diledi.
Geçen pazartesi kendisi daha
yüksekte bir koltuğa oturan
Ayalon, Büyükelçi Ahmet
Oğuz Çelikkol’a daha
aşağõdaki bir koltukta yer
vermişti. İsrailli politikacõ
daha sonra yazõlõ bir biçimde
“Sizi kişisel olarak incitme
niyetim yoktu” diye güvence
verdi. Ankara’daki Dõşişleri
Bakanlõğõ, İsrail’den gelen bu
özürü kabul etti. Türkiye’nin,
Büyükelçi Çelikkol’u
Telaviv’den çekme tehdidi de
şimdilik gündemden kalkmõş
oldu. Böylece iş tatlõya bağlandõ
mõ? Tam değil. Gerçi İsrail ile
Türkiye’nin ortak çõkarlarõ -bir
yõl öncesine kadar sõkõ dostluğa
sahip iki müttefiktiler- kõrõlmõş
porselenleri yeniden
yapõştõrmak için yardõmcõ
olabilecek bir unsurdur.
Özellikle de güvenlik
politikalarõ alanõnda kendini
kanõtlamõş bir işbirliği içindeler.
İsrail Savunma Bakanõ Barak’õn
Ankara’ya bu gezisinde de konu
büyük ölçüde silah alõşverişidir.
Somut olarak: Türkiye’nin
İsrail’den satõn almak istediği
10 adet insansõz uçak. Bu iş,
Gazze savaşõna yönelik protesto
olarak bir yõldõr
dondurulmaktaydõ. İsrail İşçi
Partisi’nin diğer politikacõlarõ
gibi Türkiye’yle iyi ilişkileri
stratejik bir kazanõm sayan
Barak, bu soğuk havayõ kõrmak
durumundadõr. Ancak
Ortadoğu uzmanõ Zvi Barel,
yaptõğõ bir açõklamada, Türk
kamuoyunun bu koltuk olayõnõ
kolay kolay unutmayacağõnõ
kaydediyor. İsrailliler ile
Türkleri birleştiren ortak bir
payda söz konusu: Aşõrõ
ölçülerde bir ulusal gurur.
Böyle bir gurur da ne Türk
Büyükelçisi’nin aşağõlanmasõnõ
ne de İsrail’in
şeytanlaştõrõlmasõnõ kaldõrõr.
Ayalon’un bu yarõm özürünün
hiçbir şeye yararõ olmadõ.
İsrail’in canõnõ fena sõkacak
ölçülerde İran’a yönelmek
isteyen Türk Başbakanõ Recep
Tayyip Erdoğan, tüm
diplomatik kurallara göre bu
işin telafisinde õsrarlõ.
İsrail’e haddini bildirdiğini
düşünen Arap medyasõnda da
adõ şimdilerde “Sultan
Erdoğan” olarak geçiyor. Ama
Ayalon, buna rağmen, Türklerin
de bu meseleden paylarõna
düşen dersi aldõğõ inancõnda.
Almancadan çeviren: Osman
Çutsay (Frankfurter
Rundschau, Almanya,
14 Ocak 2010)
Başbakan Maliki siyasi üstünlüğünü garanti altõna almak
için elindeki otoriteyi öylesine merkezileştirdi ki, kendisine
direkt olarak rapor veren iki adet paramiliter birlik
oluşturdu. Biri, Maliki’yi eleştirenleri, özellikle de Sünnileri
gece yarõsõ tutukladõğõ için “kirli manga” olarak da bilinen
Bağdat Tugay’õ, diğeri ise Terörle Mücadele Birliği.
İsrailliler ile Türkleri
birleştiren ortak bir payda
söz konusu: Aşõrõ ölçülerde
bir ulusal gurur. Böyle bir
gurur da ne Türk
Büyükelçisi’nin
aşağõlanmasõnõ ne de İsrail’in
şeytanlaştõrõlmasõnõ kaldõrõr.
kontrol noktasõndaki 10 bin
asker ve emniyet görevlisi
tarafõndan korunan yerde en az
160 kişi öldü.
Maliki şimdi bütün emniyet ve
istihbarat sisteminin kontrolünü
elinde tuttuğu halde bombalama
olaylarõ devam ediyor. Bu
seçim, zamanõ geldiğinde geri
tepebilir.
Maliki kendi elindeki otoriteyi
öylesine merkezileştirdi ki
kendisine direkt olarak rapor
veren iki adet paramiliter birlik
oluşturmaya kadar vardõrdõ işi.
Biri, Maliki’yi eleştirenleri-
özellikle de Sünnileri gece yarõsõ
tutukladõğõ için “kirli manga”
olarak da bilinen Bağdat
Tugay’õ, diğeri ise Terörle
Mücadele Birliği. Maliki kendi
sorumluluğundaki bütçeyi
kullanarak aşiret milislerine iş
verdi. Genelkurmay Başkanõ’nõn
elinde olmasõ gereken
ordudakileri atama ve görevden
alma yetkisini kendi elinde
topladõ.
Birçoklarõna göre bu ABD
tarafõndan eğitilmiş Irak
ordusunu iyi donanõmlõ bir
bakanlõk milisi haline getirdi.
Amerikan himayesi altõnda
oluşturulmuş merkez
hükümetinin gündemini pek de
izlemeyen birçok güvenlik
teşkilatõ, mezhep kavgalarõ ve
yaygõn yolsuzluklar yüzünden
harap oldu. Aslõnda
Amerikalõlarõn oluşturduğu
teşkilatlar birçoklarõ tarafõndan
ABD varlõğõna karşõ olanlarõ
hedef alan gizli suikastlarõ
düzenleyen Frankeştayn
organizasyonlar olarak görüldü.
Eldeki verilere göre Maliki
bunlarõ kendi amaçlarõ için
kendi siyasi üstünlüğünü garanti
altõna alacak şekilde basitçe
yeniden şekillendirdi.
İngilizceden çeviren: Çimen
Turunç Baturalp (The Middle
East, Ocak 2010)
Nuri el Maliki.
BALBAY’ın
ERGENEKON SAVUNMA TUTANAKLARINI
www.cumokistanbul.org
WEB SİTEMİZDEN OKUYABİLİRSİNİZ!
İLETİŞİM - BİLGİ:
0536 739 02 29 - 0555 967 24 79
CUMOK İSTANBUL ÇAĞRISI
www.cumokistanbul.org
TC
KADIKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NDEN
Sayõ: 2009/87 Esas
Davacõ Omya Madencilik San ve Tic. A.Ş. tarafõndan davalõ Paylaşõm Boya Kimya
San Tic ve Paz A.Ş. aleyhine Mahkememizde 2009/87 esas sayõlõ dosyasõ ile iflas da-
vasõ açõlmõştõr.
Davacõ Omya Madencilik San ve Tic. A.Ş’nin iflasõn talebine itirazõ olanlarõn ve
müdahil olmak isteyenlerin bu ilanõn yayõnlandõğõ tarihten itibaren 15 gün içinde
İİK’nun 158/1 maddesi yollamasõ ile İİK’nun 166 maddesi gereğince davaya müdahale
ve itirazda bulunmalarõ ve itirazlarõnda iflasõ gerektiren bir halin bulunmadõğõnõ ileri sü-
rüp açõlan davanõn reddini isteyebileceklerini H.U.M.K 507 ve devamõ maddelerine
istinaden bunun maddi delillerini de sunmalarõ, duruşma günü olan 04/02/2010 günü
saat 14.20’de yapõlacak celseye bizzat katõlabilecekleri gibi kendilerini vekille de tem-
sil ettirebilecekleri, delillerin de derhal ibrazõ gerektiği, İİK 166 Maddesi hükmü ge-
reği ilan olunur. 14/01/2010
(Basõn: 2828)