20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 6 EYLÜL 2009 PAZAR CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 Batõ’nõn siyasi çözüm için Türkiye’yi sõkõştõrmasõnõ isteyen Öcalan’a göre ‘Sevr Lozan’a bin kere değer’di Lozan’õnrevizyonuveSevr R oma’da gazeteci Chris Kutsche- ra’nõn, “Savaşıma politik olarak mı devam edeceksiniz, silahlı savaşı sürdürecek misiniz?” sorusuna, Öcalan, Avrupa’nõn, “Türkiye’ye savaşı durdurun, politik çözüm bulun!” demesi gerektiği ya- nõtõnõ vermişti. “Politik çözüm” ise Lozan’õn Kürtler açõsõndan revizyonuyla ifade edil- mişti. Şöyle diyecekti: “Avrupa’nın Lozan Antlaşması’nda (1923) sorumluluğu var- dır. Kürtlere bu antlaşmanın revizyonu- nu borçludur. Bu antlaşmayla dört halk haritadan silinmiştir. Grekler, Ermeniler, Asurlar ve şimdi Kürtleri silmek (elimi- nate) istiyorlar.” (The Middle East, April 1999, s. 10.) Batõ’nõn Kürtlere borçlu olduğu “Lo- zan’ın revizyonu” ise Sevr Antlaşmasõ’nda yer alan “Kürdistan”dõr. Öcalan, “Sevr’in Lozan’a bin kere değer” olduğunu, “Sevr’de halkların kimlik hakları, Lo- zan’da faşizm” bulunduğunu, “ikide bir Sevr’i karalamanın bu halkların kimliğine saygısızlık olduğunu” yineliyor (Ülkede Gündem, 27 Ağustos 1997), Hollanda’ya git- mek amacõyla bekletildiği Roma’da siyasi çö- züm bulmasõ için, Batõ’nõn Türkiye’yi sõ- kõştõrmasõnõ istiyordu. LENİN VE STALİN KIZGINLIĞI Rus gazeteci Vadim’le görüşmesinde, Öcalan, “Ekim Devrimi’nden önce Rusya ordularının Kürdistan’a kadar geldiğini, hatta Dersim, Bitlis, Ermenistan’a kadar gittiklerini, Rusya çekilmeseydi, Erme- nilerin ve Kürtlerin devlet olacağını” söyleyecek ve Rus ordularõ, Brest-Litovsk Antlaşmasõ’yla, 1878 (93) harbi sõnõrlarõna çekildiği için Lenin ve Stalin’i eleştirecekti. Çarlõk Rusyasõ’nõn önerisiyle Rusya, İn- giltere, Fransa dõşişleri bakanlarõ arasõnda ka- rarlaştõrõlan Sykes-Picot Antlaşmasõ’na (Ma- yõs 1916) göre, Dicle’nin akõş çizgisinin do- ğusundaki bölgenin Rusya’ya bõrakõlmasõ karşõlõğõnda, batõsõndaki bölge Fransõzlara bõ- rakõlmõştõ. Sevr Antlaşmasõ imzalanmadan önce Fransõzlar tarafõndan hileyle işgal edi- lecek olan, Klikya adõyla bilinen eski Ermeni yerleşim yeri olan bu bölgenin, Ermeni özerk bölgesi olarak, Büyük Ermenistan’a katõlmasõ Ermeni liderler tarafõndan Sevr ha- ritalarõ belirlenirken ifade edilmekteydi. BATI’NIN AMACI FARKLIYDI Kõsacasõ, Lozan’õn revizyonundan Kürt- lerin kazanacağõ Şõrnak ile Hakkâri’nin ya- rõsõydõ, Sevr Antlaşmasõ yürürlüğe konmuş olsaydõ, Kürtlerin, Türkiye Cumhuriyeti’nin özgür ve eşit yurttaşlarõ olarak sahip oldu- ğu topraklarõndan kovulmuş ya da Büyük Er- menistan’õn ve Kilikya’ya oturmuş olan Fransõzlarõn vergilendirdiği alt-kastlarõ ola- caklarõ açõktõ. Şu da belirtilmeli. Sevr haritasõnõ hazõrla- yan Batõ, Kürtlere bir devlet kazandõrmak için değil, Türkiye Cumhuriyeti adõnõ alacak olan ulus-devleti kurdurmamak için haritaya bir de Kürdistan eklemiş ve onu öyle ikiye bölmüştü ki, değil devlet olmak, hindi çiftliği bile ola- mazdõ. Bunun için olsa gerek ki, Öcalan, Rus gazeteciye, “Rus orduları gitmeseydi Er- menistan da, Kürdistan da kurulmuş ola- caktı” dediği yerde “TC’nin (yani Türkiye Cumhuriyeti’nin) çöküşünün”, PKK’nin “Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesi- ne bağlı olduğunu” söyleyecekti. TC’nin çöküşünü, Öcalan, doğal ki, Er- menistan ile Kürdistan’õn kuruluşuna en- dekslemişti. Kürdistan’õn kurulmasõ için Türkiye Cumhuriyeti’nin çökertilmesi, “ege- men Türklüğün” Anadolu’dan sökülüp atõlmasõ, ayrõlõkçõ Kürtlerin coşkuyla dil- lendirdiği konulardõ. “Çağımızın Bizansı TC’yi Anadolu’dan sökmek”, “Kema- lizmi parçalamak ve bu coğrafyadan sü- pürmek”, “Türk ordusunun merkezi ya- pısını”, dolayõsõyla “Türk devletinin mer- kezini dağıtmak” (Sosyalist Alternatif, Ağustos 1995) isteğiyle yanõp tutuşmalarõ, Kürtlerin Türkiye’den ayrõlmak, ayrõ devlet kurmak isteğiyle sõnõrlõ olmamak gerekirdi. ÖCALAN’DAN ÇİRKİN SÖZLER PKK’nin yayõn organõ Serxvebun’un Ka- sõm 1990 tarihli sayõsõnda yayõmlanan “TC’nin 67. Yıl Gerçeği” yazõsõnda, Öca- lan, 1920’lerde kurulan Cumhuriyetin te- peden inme olduğunu, bir gecede kuruldu- ğunu, çirkin, kaba ve ağõr sözlerle ve eleş- tirel bir söylemle dile getirirken PKK’nin, “Kürdistan’da bir halk cumhuriyeti” kurmayõ amaçladõğõnõ da bu arada açõklõ- yordu. Okuyalõm Öcalan’õ: “M. Kemal bir gün açıklıyor, ertesi gün ise yirmi bir pa- re top atışı ile Cumhuriyet ilan ediliyor. Biz Kürdistan’da kurulacak sisteme şim- diden ‘halk cumhuriyeti’ diyorsak, bu- nun partisini, programını oluşturduğumuz içindir. Savaşını çok yoğun biçimde, çok uzun süredir verdiğimiz içindir. Halen de çok uzağımızdadır diyoruz. Bunlar ise bir günde ilan ediyorlar. Sahtekârlığa bakın. Böylesine büyük bir ülke içinde, bir kişi- nin bir günde Cumhuriyeti ilan etmesi, üç- kâğıtçılık değil de nedir? Hani partisi, ha- ni programı, hani mücadelesi, hani temel değer yargıları, hani ilkeleri?” (Abdullah Öcalan, 12 Eylül Faşizmi ve PKK Direni- şi, Yurt Yayõnlarõ, Kasõm 1992, s. 497.) Kimi okurun pes dediğini duyar gibiyim ama benim pes etmeye niyetim yok, üstelik Erdoğan’õ keyiflendirmek gibi bir keyfi de kaçõrmak istemem. Şöyle: HANGİ TÜRKİYE OLACAKTI? “M. Kemal”in Anadolu’daki gücünü ne- reden aldõğõ sorusunu Öcalan, kendisi ya- nõtlõyor: “Ayrılırken Vahdettin’in yanına gidiyor. (…) İşte yetkiyi, daha sonradan kovduğu Vahdettin’den alıyor. Yani güç kaynağı Vahdettin’dir; partisi, Vahdet- tin’in partisidir; ve kendisi de Vahdet- tin’in paşasıdır. Korkunç ikiyüzlülük et- miştir.” (s. 497.) “Anti-sosyalist ve anti- İslamcıdır.” “Adam insanlığa dayanmı- yor; tarihe düşman, insanlığa düşman, di- ne düşmandır” (s. 499.) Bir zamanlar Özal’dan işittiğimiz, şimdilerde “Son Os- manlı”nõn ve “Osmanlıların” söylediği gibi, “Evet Osmanlı sultanları olsaydı, bu- gün Türkiye’de cumhuriyetten daha iyi bir rejim rahatlıkla sürdürülebilirdi. Bel- ki de Türkiye, daha çok gelişebilirdi.” (s. 498.) Hiç kuşku yok ki doğrudur! Ama soru şuydu: Öcalan, “Evet Osmanlı sultanları olsaydı, bugün Türkiye’de cum- huriyetten daha iyi bir rejim sürdürülebi- lir, belki Türkiye daha çok gelişebilirdi!” diyordu ama bir şeyi, küçük bir ayrõntõyõ unut- muş görünüyordu. Öyle ya, hangi “Türki- ye’de” ve hangi “Türkiye” olacaktõ daha öz- gür olan ve daha çok gelişecek olan? Sevr uy- gulansaydõ, Türkiye olacak mõydõ ki? 1 991’de yayõnlanan Ulus, Uluslaşma, Demokratik- leşme kitapçõğõmda yer alan bir paragrafõ burada yi- nelemek isterim: “Bugün ulus birliği içinde, ırk gi- bi, dil, din, mezhep gibi farklılıkları geriye doğru de- rinleştirerek karşıtlığa ve dolayısıyla düşmanlığa dönüştürmek de, bu farklılıkları, geçmişten gelen özel- likler ve zenginlikler olarak algılayarak insanlığın ge- lişmesinin dinamiğine dönüştürmek de olanaklı.” Ne var ki ve ne acõdõr ki, kültürel zenginlikler olarak nitelediğimiz etnik gibi doğal zenginlikler ve din gibi geleneksel olarak oluşmuş farklõlõklar, Türkiye’nin “stratejik ortakları”nõn güdümünde derinleştirilerek karşõtlõğa ve düşmanlõğa dönüştürüldü. Kuşku yok ki, PKK, bu oyunun tek aleti değildi. Nasõl ki, NATO’nun Türkiye’de bir askeri darbe planõna uyarlõ olarak, 1974’ten 12 Eylül’e (1980) değin ülke, giderek bir yan- dan gençleri, emekçileri ve genel olarak halkõ etnik ve mezhepsel konumlarõna göre birbirine düşmanlaştõra- rak yaygõnlaşan, yoğunlaşan, yeğinleşen bir iç savaşa sahne olduysa, 12 Eylül yönetimi, ABD’nin güdüledi- ği doğrultuda planlõ ve programlõ olarak birbirine düş- manlaştõrdõğõ ve böldüğü emeği ve emekçiyi, pusuda, işkencede, hücrede, darağacõnda yok etti. Sağ-sol bö- lünmesi ideolojik olmaktan çok, Alevi-Sünni gibi mezhepsel, Türk-Kürt gibi etnik bir plan üzerinde ge- liştirildi. Aleviler yalnõz laik olduklarõ ya da laik parti olan sosyal-demokrat partilere oy verdikleri için, kent kent yok edildiler; Kürtler, sosyalist ya da komünist ya- kõştõrmasõ altõnda salt Kürt olduklarõ için ezildiler. BASKILAR AYRILIKÇILIĞI TETİKLEDİ Öyle ki, Kürtçe, konuşma dili olarak yasaklanarak, Kürt ananõn cezaevindeki oğluyla konuşmasõnõn dipçikle en- gellenmesinden, mõrõldandõğõ Kürtçe bir ezginin bedeli- ni ya polis kurşunuyla, ya işkencede, ya cezaevinde öde- meye değin, Kürtler üzerinde yoğunlaştõrõlan dilsel ve kültü- rel baskõlar, ayrõlõkçõ siyasal hareketleri tetikledi, şiddete dö- nüştürmekle kalmadõ, şiddeti yaygõnlaştõrdõ ve yeğinleştirdi. Baskõ o denli dayanõlmaz yoğunluktaydõ ki, Diyarbakõr Ce- zaevi’nde Kürt gençler topluca kendilerini yakarak yaşamla- rõyla bir halkõn çiğnenen onurunu kurtarmaya çalõştõlar. 12 Ey- lül askeri yönetimi, NATO planõ çerçevesinde kirli savaşla kir- letilen ülkeyi, bir halkõ ayaklanacak boyutta ve derinlikte da- ha çok kirletmiş, ulusu ve ülkeyi lime lime bölmesi için prog- ramlanan PKK’nin, birkaç yõl içinde Türkiye’ye karşõ savaş açacak denli güçlenmesinin toplumsal ortamõnõ yaratmõş, önü- nü ve yolunu açmõştõ. Ama şunlarõ da bilmek gerekir: Ulus, dinsel ve etnik kim- liklerin üstünde, bu kimliklerden nitel olarak farklõ bir bir- liktir, birimdir. Etnik topluluklar arasõndan birinin (yani Türk- lerin) ulusun oluşumunda, geçmişten gelen ve devlet gele- neğinde odaklaşan kazanõmlarõ dolayõsõyla belirleyici rol oy- namõş olmasõ, bu öncü rolü oynamõş olan etnik topluluğa (ya- ni Türk etnisitesine) aynõ ulus içinde yer alan öteki etnik top- luluğu (Kürtleri) ezme, baskõlama hakkõ vermez, veremezdi. Eşitlik ve özgürlük isteyen Kürtler üzerinde yoğunlaştõrõ- lan 12 Eylül döneminin baskõlarõnõ, Ulusal Kurtuluş Savaşõ sürecinde Koçgiri isyanlarõyla (1921), Cumhuriyetin teri ku- rumadan yeni devleti tehdit eden Şeyh Sait İsyanõ’yla (1925), Ağrõ isyanlarõyla (1931) köklenen ayrõlõkçõ hareketlerin ne- den olduğu, Kürtler üzerindeki sõnõrlamalarla açõklamamak gerekir. Özellikle de ekonomik ve siyasal bütünleşmeye kar- şõ dirençli bir yapõ oluşturan aşiret ve kabile gibi geleneksel yapõlarõn korunduğu, feodal toprak mülkiyet biçimlerinin ağõr bastõğõ, gerici teokratik kurumlarõn toplumsal yaşamõ derin- den etkilediği, yani uluslaşma süreciyle tam ve uyumlu bir bü- tünleşme içersine çekilememiş toplum birimleri üzerinde böy- le bir baskõ, ayrõlõkçõ eğilimleri isteklendirdi ve tetikle- di. Bu, şöyle de güncelleştirilebilir: FAŞİZM VE NEGATİF FAŞİZM Emperyalist saldõrõnõn hedefinde ya da kendi eğilim- leri doğrultusunda, dõşardan ve içerden, ulusu, etnik ya da dinsel topluluklara bölmek söz konusu olduğunda, ulu- sun oluşumunda öncü rol oynamõş olan etnik kimliğin (di- yelim Türk kimliğin), öteki kimliklerden çok ve onlar- dan önce ve kimi zaman onlara karşõ, ulusun bölünme- sini, emperyalist-küresel egemenliğe ve onun bir aleti ha- line getirilmiş bulunan dinsel gericiliğe karşõ, daha du- yarlõ olmasõ, daha derinden sorumluluk üstlenmesi do- ğasõ gereğidir. Ama etnik ayrõmcõlõğõ etnik baskõyla ön- lemek ve bunu sistemleştirmek, etnik ayrõmcõlõğa karşõ etnik baskõ uygulamak, etnik ayrõlõkçõ şiddete karşõ et- nik şiddet uygulamak, sürekli faşizm üretir ve faşizmi sis- temleştirir. 12 Eylül sürecinde yapõldõğõ gibi. Türkiye’de geçmişten günümüze, varolan ayrõlma ve ayrõ devlet kur- ma yanlõlarõnõn, demokratik olmayan yöntemlerle bas- kõlanarak bu ayrõmcõlõğõn canlõ tutulduğu ve yõğõnsal- laştõrõldõğõ göz ardõ edilmemeli. Sorun ayrõlma değil, ay- rõşma değil, demokratikleşme sorunudur. Demokratik- leşmenin yöntemi demokratik olmak gerekir. Siyasal açõ- dan olduğu kadar ekonomik açõdan da sorun, etnik so- run değil, ulusun üyelerinin tam eşitleşmesi ve özgür- leşmesi sorunudur. Özgürlüklerin, ayrõlma özgürlüğü ola- rak kullanõlmasõnõ, bireysel düşünceler olarak anlayõşla karşõlamak gerekir, ama ayrõlma özgürlüğünün olmasõ ay- rõ şey, ayrõlmak istemek ayrõ şey ve bunu silah yoluyla gerçekleştirmeye çalõşmak çok daha ayrõ şeylerdir. Bi- ri nasõl ki faşizm ise öteki de negatif faşizmdir. DEMOKRATİKLEŞMENİN ANAHTARI Demokratikleşmenin anahtarõ, etnik ya da dinsel ayrõşmada değil, demokratikleşmenin devindiricisi modern emekçi sõ- nõf ve katmanlardadõr. Modern anlamda sõnõflaşmamõş, aşi- ret yapõsõna yargõlõ, kast ya da yarõ-kast konumunda, serf du- rumunda emekçilerin işi de değildir demokratikleşme. Et- nik siyasallaşma, etnik özelliklere ve topluluklara göre emekçi sõnõfõ bölme, ulusu bölme, aşiretleri egemen duruma getirme; dinsel siyasallaşma, tarikat ve cemaatlerin siyasal yaşama egemen olmasõ, aklõn ve bilimin, inançlarõn baskõ- sõ altõna alõnmasõ, yani ulema ve şeyhler tarafõndan yönlen- me ve yönetilme, çağdõşõ, gerici siyasalardõr. Etnik topluluklarõ ve aşiret birliklerini ulus olarak nitelemek ne denli yanlõş- sa, etnik ayrõmcõlõğõ, uluslarõn geleceklerini belirleme hak- kõ olarak nitelemek de o denli yanlõştõr, çağ karşõtlõğõdõr, PKK bunun dõşõnda değildir. Etnik ayrõmcõlõk çağdõşõ S Ü R E C E K Lozan Barış Antlaşması 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalandı. Cumhuriyetin teri kurumadan yeni devleti tehdit eden Şeyh Sait. Erdoğan’ı bekletmemek için... İstanbul Haber Servisi - Başbakan Recep Tay- yip Erdoğan ile birlikte memleketi Kayseri’de maç seyretmek isteyen Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül’ün oğlu Mehmet Emre Gül, trafikte sõkõşõnca yolda bu- lunan bir “Motorsikletli Şahin Trafik Polisi”nin motorunun arkasõna binerek Sabiha Gökçen Hava- limanõ’na ulaştõ. Türkiye-Estonya dünya kupasõ grup elemeleri maçõ için İstanbul’dan Kayseri’ye gi- den Erdoğan, Sabiha Gökçen Havalimanõ’nda Meh- met Emre Gül’ü VIP salonunda beklemeye başladõ. Trafikten dolayõ geç kalan Mehmet Emre Gül, başõn- da kaskõ olmadan motorlu trafik polisinin motoruna binerek Sabiha Gökçen’e ulaşabildi. VIP salonunda 25 dakika bekleyen Erdoğan, Gül’ün ulaşmasõnõn ar- dõndan başbakanlõk uçağõ DAP ile Kayseri’ye gitti. Okula ilk adımın maliyeti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türk Eği- tim-Sen, 2009-2010 eğitim öğretim yõlõnõn başla- masõna az bir süre kala, okul masraflarõnõn veliye maliyetini araştõrdõ. Sendika Genel Başkanõ İsmail Koncuk, araştõrma sonuçlarõna ilişkin şu bilgileri verdi: “Ana sõnõfõna gidecek bir öğrenci için en dü- şük 394.11 TL harcama yapõlmasõ gerekiyor. Daha kaliteli malzeme almak isteyenler de 1240.97 TL harcamak zorundalar. İlköğretime giden bir öğrenci için en düşük 474.71 TL, en yüksek 17.784.08 TL; genel liseye giden bir öğrenci için en düşük 631.88 TL, en yüksek 2 bin 178.36 TL, meslek lisesine gi- den bir öğrenci için en düşük 604.81 TL, en yüksek 2 bin 122.96 TL harcama yapõlmasõ gerekiyor.” CHP Anıtkabir’e çıkacak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP il başkanlarõ, partinin 86’ncõ yõldönümünün kutlana- cağõ 9 Eylül’de Ankara’da toplanõp Genel Başkan Deniz Baykal ve parti yöneticileriyle birlikte Anõt- kabir’i ziyaret ederek Atatürk ve İnönü’nün man- evi huzurunda saygõ duruşunda bulunacak. CHP Genel Sekreteri Önder Sav, il başkanlõklarõna bir genelge göndererek tüm il başkanlarõnõ partinin kuruluş yõldönümü dolayõsõyla yapõlacak etkinlik- lere katõlmak üzere Ankara’ya davet etti. CHP’nin kuruluş yõldönümü dolayõsõyla ayrõca parti genel merkezinde “CHP Tarihi Sergisi” açõlacak. Uyuşturucu operasyonu İstanbul Haber Ser- visi - Esrar ve uyuşturucu hap ticareti yapmaktan tu- tuklanarak cezaevine gi- ren ve ocak ayõnda tahliye edilen Andrea M, tahliye- sinin ardõndan memleketi Arnavutluk ile Türkiye arasõnda uyuşturucu trafi- ğini organize etmeye baş- ladõ. Narkotik polisleri ve istihbarat ekipleri tarafõn- dan izlemeye alõnan An- drea M, Arnavutluk’ta bir uyuşturucu örgütüne eroin temin etmek için Nihat B. ve Cevat B. ile irtibata geçti. Uyuşturucunun yurtdõ- şõna çõkarõlmak üzere hazõrlandõğõnõ tespit eden po- lis, Andrea M, Mimoza Z, Cevat B, Nihat B, Arben T, Lutfi B. ve Fatmir L’yi gözaltõna aldõ. Vali yardımcısı oldu UŞAK (AA) - Erzurum’un Oltu ilçesine atan- dõktan sonra görev yaptõğõ Uşak’õn Sivaslõ ilçesinde düzenlenen veda gecesinin ardõndan, hakkõnda İçiş- leri Bakanlõğõ tarafõndan soruşturma açõlan Sivaslõ Kaymakamõ Sedat Yõldõrõm, Urfa Vali Yardõmcõlõğõ görevine getirildi. Yõldõrõm hakkõnda Erzurum’un Oltu ilçesine atandõktan sonra ilçe halkõnõn düzenle- diği veda gecesinde yaşanan olaylarõn ardõndan İçiş- leri Bakanlõğõ tarafõndan başlatõlan soruşturmanõn sona erdiği, görev yerinin de değiştirilerek Urfa Vali Yardõmcõlõğõ görevine atandõğõ öğrenildi. Özele sevk yapılmayacak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Maliye Bakanlõğõ, Tedavi Yardõmõna İlişkin Uygulama Tebliği’ni yayõmladõ. Buna göre Maliye Bakanlõğõ, diş tedavileri için özel kuruluşlara sevki kaldõrdõ. Diş tedavilerinin resmi kurumlarda yapõlmasõnõ ön- gören Maliye Bakanlõğõ, iltihabi bağõrsak hastalõk- larõnda iç hastalõklarõ uzmanõ veya genel cerrahi uz- manõ tarafõndan reçete edilen ilaçlarõ ödeyecek. Kamyonlar çarpıştı: 2 ölü, 3 yaralı BURSA (AA) - Bursa’nõn merkez Nilüfer ilçe- sinde meydana gelen trafik kazasõnda 2 kişi öldü, 3 kişi yaralandõ. Reyhan Dişbudak’õn kullandõğõ kam- yon, İstanbul-İzmir çevre yolunun 16. kilometresin- de, yolun sağõnda patlayan lastiği değiştirilen Ekrem Aksoy’a ait kamyona arkadan çarptõ. Kazada, kim- likleri belirlenemeyen lastik tamircisi ile kamyonda yolcu olarak bulunan kişi olay yerinde hayatõnõ kay- betti. Sürücü Dişbudak ile aynõ araçta yolcu olarak bulunan Kerem Timur ve Osman Duran yaralandõ. Nüfus cüzdanõmõ kaybettim. Hükümsüzdür. ERSANAY KIRTIL Ehliyetimi kaybettim. Hükümsüzdür. SÜLEYMAN RAHMİ DEMİRCİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle