Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 EYLÜL 2009 PAZAR
12 PAZAR KONUĞU
CMYB
C M Y B
Washington’daki Stratejik ve Uluslararasõ Araştõrmalar Merkezi’nin Türkiye uzmanõ Dr. Alirõza’dan çarpõcõ saptamalar:
‘İlişkiler evrimden geçiyor’
Washington’daki Stratejik ve Uluslararasõ
Araştõrmalar Merkezi’nin (CSIS) Türkiye uzmanõ
Dr. Bülent Alirıza, geçen günlerde İstanbul’day-
dõ. Onunla bir araya gelerek son Türk-ABD ilişki-
lerinin durumunu, dünya ve Türkiye’deki enerji
güvenliği konusunu konuşuyoruz. Dr. Alirõza,
Türk-ABD ilişkilerinin bir evrimden geçtiğini
söyledikten sonra şu tespiti yapõyor: “Karşılıklı
beklentiler var. Birtakım yanlış anlamalar hâ-
lâ devam ediyor.” Ankara’nõn Rusya’yla yakõn
ilişkilerinin ABD’yle olan ilişkileri bozup bozma-
yacağõ konusunda ise Dr. Alirõza, artõk Soğuk Sa-
vaş döneminin çok gerilerde kaldõğõnõ ve bugün
ABD ile Türkiye’nin çõkarlarõnõn birbirleriyle ör-
tüşmeyebileceğinin iki tarafça da iyi anlaşõlmasõ
gerektiğini vurguluyor.
- Barack Obama’nın ABD Başkanı olarak
görevi devralmasının üzerinden neredeyse sekiz
ay geçti. Türk-ABD ilişkilerinde hâlâ belirsizlik
sürüyor. Washington’dan baktığınızda ne görü-
yorsunuz?
B.A.- Belirsizlik sürüyor diyemeyiz. Başkan
Obama’nõn, görevi devraldõktan birkaç hafta son-
ra Türkiye’ye gelmesi önemli bir olaydõr. Fakat
ben o dönemde yazmõş olduğum bir analizde bu-
nun çok erken olduğunu, çok zor geçen Bush dö-
neminden sonra Obama’nõn, devraldõğõ yõkõmõ ta-
mir etme sürecine daha yeni başladõğõnõ, özellikle
dünya kamuoyu ve Müslüman dünyasõnda kaybe-
dilen prestiji toparlama çabasõnõn vakit alacağõnõ,
bunun kolay olmayacağõnõ ve Türkiye’yle ilişki-
lerde de bir çõrpõda düzelme beklenemeyeceğini
yazmõştõm. Ayrõca Obama yönetiminin öncelikle-
rinin tam anlamõyla belirlenmeden yapõlmõş bir zi-
yaretin etkisinin olumlu etkilerinin kõsõtlõ olacağõ-
nõ savunmuştum. Cidden de böyle oldu. Obama
Türkiye’den döndükten sonra diğer konulara eğil-
di. Devam eden ekonomik kriz, Amerikan siste-
mini değiştirmek için yapmaya çalõştõğõ sağlõk re-
formu ve öbür önemli reformlara odaklandõ. Bu-
nun yanõ sõra dünyanõn diğer bölgeleriyle de ilgi-
lenmeye mecbur kaldõ. Türk-ABD ilişkileriyle il-
gili özellikle nisanda söylenen olumlu şeyler ger-
çekleşmedi diyemeyeceğim. Ama bunlarõn Türk-
ABD ilişkileri için yeni bir çerçeve çizdiği ve bu
zor dönemde bunun farklõ bir çerçeve olduğunu,
Soğuk Savaş döneminde kurulan stratejik ortaklõ-
ğõn yeni dönemde nasõl olabileceğine dair bir şe-
ma çõkarttõğõnõ söylemek mümkün değil.
- Yani Türk-ABD ilişkileri hâlâ bir evrimden
mi geçiyor?
- Evet. Önümüzdeki dönemde nasõl olacağõna
dair de kesin bir şema yok. Karşõlõklõ beklentiler
var. Birtakõm yanlõş anlamalar hâlâ devam ediyor.
Fakat bundan sonraki dönem böyle olacak diye
elimizde Obama’nõn gezisine rağmen bir şema
bulunmuyor.
ABD’nin Kürt açılımından beklentisi
- AKP Hükümeti’nin 1 Mart tezkeresinin
TBMM’den geçmemesi yüzünden kendini
ABD’ye affettirmek için şimdi bu Kürt açılımına
sarıldığı, Amerikan askerlerinin Irak’tan çekil-
me sürecinde Obama Yönetimi’nin elini rahat-
latma amacı güttüğü yaygın olarak konuşulu-
yor. Siz bu görüşe katılıyor musunuz?
- Bir defa iktidarõn kendini affettirme çabasõnda
olduğunu söylemek bence yanlõş. 1 Mart 2003’te
olanlar Türk-ABD ilişkilerini cidden sarsmõştõ. Bu
da Bush Yönetimi’nde çok olumsuz bir etki yap-
mõştõ. Ama ondan sonra hem Ankara’nõn stratejik
ortak olarak tanõmladõğõ ülkeyle ilişkilerinin bo-
zuk kalmasõnõ istemediği, hem de ABD’nin Tür-
kiye’yle ilişkilerinin önemini kavradõğõ bir tarih
süreci yaşanmõştõ. O sõrada Bush Yönetimi, Bü-
yük Ortadoğu Projesi (BOP) diye tanõmlanan pro-
jeye Türkiye’nin de destek vermesini istemişti.
Ama sonunda kendisi bile BOP’tan vazgeçti.
Türkiye sonuna kadar BOP’u desteklemeye de-
vam etmiş ve orada hem Batõ’ya hem İslam dün-
yasõna bağlõ hem de demokrasiyi sürdürebilen bir
ülke olarak model değilse bile bir örnek olmuş ve
ABD’nin müttefiki olarak çaba göstermişti. Ama
Bush Yönetimi artõk geride kaldõ.
1 Mart 2003’teki gelişmelerden rahatsõz olan
Bush Yönetimi’ydi. Obama ise baştan beri Irak
Savaşõ’na karşõ çõkmõştõ. Obama Yönetimi’nin
2003’teki karar dolayõsõyla Türkiye’yi suçlayaca-
ğõ yok. Şimdi yeni bir döneme girdik. Öte yandan
Kürt açõlõmõyla ilgili olarak işin ABD boyutuna
bakarsak orada bir beklenti var. O da şu: ABD
Irak’tan çekilme kararõnõ aldõ. Geçenlerde Genel-
kurmay Başkanõ Mullen özellikle Iraklõ Kürtlerle
merkezi hükümet arasõnda çatõşma ihtimalinin
belki de en büyük sorun olduğunu söyledi. Ona
rağmen Barack Obama ne olursa olsun Irak’tan
çekilme kararõnda olduğunu teyit etti. Çünkü
Obama Yönetimi Irak savaşõnõ yanlõş, ama Afga-
nistan Savaşõ’nõ doğru savaş olarak görüyor ve
Afganistan’a ek asker gönderiyor.
Irak’tan çekilme kararõnõ uyguluyor ve bunun
herhangi bir biçimde tökezlemesini istemiyor.
Irak’tan çekilirken Iraklõ Kürtlerle merkezi hü-
kümet arasõndaki ilişkilerin iyi olmasõnõ istiyor.
Dolayõsõyla geniş çerçevede Türkiye’nin hem
Iraklõ Kürtlerle yakõn ilişki içinde olmasõnõ he-
defliyor, hem de Türkiye’deki Kürt sorununun
mümkünse çözülmesini, çözülemezse daha dü-
şük boyuta indirgenmesini, en azõndan çözüm
yoluna girilmesini istiyor.
Türk kamuoyunda ABD’ye
karşı güvensizlik artıyor
- Peki, Iraklı Kürtler ve Kürt açılımı konusu
ABD’nin önceliklerinin başında mı?
- Değil. Çünkü ABD’nin önceliklerinin başõnda
ekonomik kriz, ABD’deki sağlõk reformu ve Af-
ganistan var. Burada Türkiye kendi nedenlerinden
dolayõ adõm atõyorsa açõlõm doğrudur. Öyle değil-
se yanlõş olur. Başarõ şansõ da o açõdan daha dü-
şük olur. Obama Yönetimi Kürt açõlõmõnõ destek-
ler. Ama “Washington’da bir düğmeye basıldı.
Açılım bu nedenle gerçekleşiyor” gibi bir kanõ
varsa Washington’da çalõşan ve bu konularõ ya-
kõndan takip eden birisi olarak bunun böyle olma-
dõğõnõ, Obama Yönetimi’nin öncelikleri arasõnda
bulunmadõğõnõ ve Obama ve takõmõnõn bunun için
devreye girmediğini söyleyebilirim.
- Kürt açılımı ortaya çıkınca Türkiye’de çoğu
kişi, “Bu bir ABD projesidir” dedi. ABD’nin An-
kara Büyükelçisi Jim Jeffrey bunu kesin bir dil-
le yalanladı. Zamanında Türkiye’nin vazgeçil-
mez dostu ve müttefiki olarak kabul edilen ABD
hakkında nasıl oldu da son yıllarda böylesine
şüpheler ve kaygılar duyulmaya başlandı?
- Elimizde yeni, ilginç bir bilgi var. PEW adlõ
kamuoyu araştõrma merkezinin yaptõğõ bir araştõr-
maya göre Türkiye’de ABD’yi dost görenlerin
oranõ yüzde 15. Bush’un son aylarõndaki oran ise
yüzde 13’tü. Obama’nõn Türkiye ziyareti ve bura-
da söylemiş olduğu bütün olumlu sözlere rağmen
Türk kamuoyunda ABD’yle ilgili belli ki kalõp-
laşmõş şüpheler var.
Tarihe bakarsak 1960’larda ünlü Johnson
mektubu sonrasõnda da ABD’ye çok sert tepki-
ler olmuştu. ’70’li yõllarda da bunun devam etti-
ğini görüyoruz. 2000’li yõllara girdiğimizde de
özellikle Bush Yönetimi’nin tek taraflõ yaklaşõ-
mõ ve Irak’a saldõrõsõ, Kürt sorunu ve ABD’nin
PKK’nin arkasõnda olduğuna dair imajõn üzerin-
de, Türkiye’nin PKK’yle savaşõnda Türkiye’ye
yeterince destek vermemesinin getirdiği olum-
suz etkiler var. Artõk ABD’ye karşõ yapõsal soru-
na dönüşmüş, kalõplaşmõş bir şüphe var. ABD;
yeni başkanõnõn isminin Barack Hüseyin Oba-
ma olmasõna rağmen bu sorunu gideremeyeceği
gerçeğiyle karşõ karşõya. ABD Irak’tan çõkma
kararõna rağmen Afganistan’da savaşa devam
ediyor. Buna paralel olarak Pakistan’daki savaşõ
da körüklüyor. Bu Türk halkõnõn benimsediği ve
desteklediği bir yaklaşõm değil. Barack Obama
Yönetimi’nin yaklaşõmõnõ yeniden gözden geçir-
mesi gerekiyor.
‘Her konuda görüş birliği yok’
- Bunu yapmazsa ne olur?
- Hem savaşa devam edip hem Müslüman dün-
yasõnõn kendisini desteklemesini beklerse bu ol-
mayacak. Türk-ABD ilişkileri zor bir dönemden
geçiyor. İki taraf da ilişkiyi idare etmeye çalõşõ-
yor. Soğuk Savaş döneminde başlayan bir ilişki
bu. Soğuk Savaş döneminin doğurduğu karşõlõklõ
ihtiyaçlardan kaynaklandõ. Soğuk Savaş dönemin-
ABD’nin gücü abartõlõyor
- İyi de, ABD bunu kabul eder mi?
- ABD her şeye muktedir bir ülke
değil. Bunu Washington’daki bir analist
olarak rahatlõkla söyleyebilirim.
- Oysa Türkiye’de de şöyle bir algı
var. Türkiye’deki bütün hükümetleri
ABD belirler, bütün ülke politikalarını
da o saptar. Bu algılamayı nasıl
değerlendiriyorsunuz?
- Yanlõş. ABD her şeye muktedir
olmuş olsaydõ Vietnam Savaşõ’nõ
kaybetmezdi. Küba’da Castro rejimini
çoktan devirmişti. İran’daki İslam
Devrimi’ni otuz yõldõr istemiyor ama
hâlâ yerinde. Irak Savaşõ hiç istediği
gibi gitmedi. Afganistan’da da
hesaplarõnõn altüst olduğunu görüyoruz.
Hatta Washington’da Afganistan’õn
Obama’nõn Vietnam’õ olacağõna dair
spekülasyon var. Güç, kullanmaya
mecbur olmadõğõnõz süre içinde ve
muhataplarõnõzõn beyninde olduğu
zaman gerçek güçtür. Eğer Türkiye’de
ya da diğer ülkelerde “ABD
muktedirdir, ABD bunu yapabilir”
kanõsõ yerleşmişse, o zaman ABD hiç
güç kullanmadan bazõ şeyleri dolaylõ
olarak ama etkili bir biçimde
gerçekleştirebilir. Orada sorun aslõnda
ABD’nin hesaplarõ ya da gücü değil..
başkalarõnõn beynindeki ABD’nin
gücüyle ilgili imajdõr. Aslõnda ABD,
çok sorunlarõ olan ve dünyada istediği
çoğu şeyi yapamayan bir ülkedir.
- Siz böyle söylüyorsunuz ama ABD
dünyadaki tek süper güç değil mi?
- Klasik anlamda evet. Ama
Obama’nõn kendisinin de söylediği gibi
finansal açõdan uçurumun kenarõndan
dönen bir ülkenin tüm dünyada
istediğini yapan bir süper güç olduğunu
söylemek mümkün değildir. Yine de
muazzam bir güçtür. Savunmaya
trilyonlarca dolar harcar. Tüm dünyada,
her ülkede şu ya da bu şekilde ilgisi ve
etkisi vardõr.. Fakat önümüzdeki 20 yõl
ABD için daha da zor bir dönem
olacak. Soğuk Savaş sonrasõ dönemin
karõşõklõğõ artarak devam edecek. ABD
bu ekonomik ve finansal krizi
atlatamazsa doğal olarak askeri ve
siyasi gücü azalacak.
- Türkiye AB’nin enerji güvenliğini
sağlayacak Nabucco anlaşmasını
imzaladı. Üç hafta sonra bu kez
Rusya’yla, içlerinde Nabucco’nun
alternatifi olduğu sıklıkla söylenen
Güney Akım da bulunan sekiz enerji
anlaşması imzaladı. Güney Akım
gerçekten Nabucco’ya alternatif mi,
yoksa bu iki proje birbirlerini
tamamlayıcı projeler midir?
- Türkiye 1990’lõ yõllarda ABD’yle
birlikte doğu-batõ koridorunu Bakû-
Tiflis-Ceyhan hattõ olarak
gerçekleştirmişti. O zaman Rusya çok
zayõf bir konumdaydõ. Bunu durduracak
durumda değildi. Fakat gözden kaçan
bir şey var. Türkiye buna paralel olarak
Mavi Akõm’la kuzey-güney koridorunu
da genişletti. ABD’nin yapmak istediği
şu: Clinton döneminden sonra Bush
Yönetimi, şimdi de Obama Yönetimi
doğu-batõ koridorunun petrol taşõyan
hattõna paralel olarak bir gaz hattõnõn
inşa edilmesi ve Hazar bölgesinden
çõkacak, Kafkasya’dan geçecek bu boru
hattõnõ Türkiye’den geçirip Avrupa’ya
Rus gazõna alternatif gaz getirmek
istiyor. Bu konunun ABD tarafõndan
yanlõş değerlendirildiğini sanõyorum.
- Ergenekon davasında birtakım insanlar Avrasya
coğrafyası hatta Rusya’ya yakın olmakla suçlandılar.
O zaman hükümet bir yandan Rusya’yla çok yakın
ilişkiler sürdürürken, başkalarının Rusya’ya yakınlık
nedeniyle suçlanmaları garip bir çelişki olmuyor mu?
- Dõş politika açõsõndan Rusya’yla daha yakõn ilişki-
lerin gerekli olduğunu düşünüyorum. Bu, Soğuk Savaş
sonrasõ iki ülke arasõnda gelişen normal bir ilişki olarak
görülmelidir. ABD, Bush hatta Clinton döneminde
başlattõğõ ve Obama döneminde de hâlâ vazgeçmediği
Rusya’ya birtakõm şeyleri empoze etme yaklaşõmõnõ
Türkiye’nin benimsemediğini görüyor. Batõ Avrupa’da
da aynõ yaklaşõm var. Özellikle Fransa ve Almanya’nõn
Rusya’yla çok yakõn ilişkileri bulunuyor. İtalya Başba-
kanõ Berlusconi’nin, Rusya’yla son enerji anlaşmalarõ
imzalanõrken buraya gelmesi de bunun teyidi. Buradaki
asõl problem ABD’de.
- Nedir o sorun?
- ABD’de de hâlâ Rusya’ya karşõ sertlik politikasõ-
nõn devam ettirilmesini isteyen bir grup var. Bunlar
sadece Cumhuriyetçiler’den oluşmuyor. Clinton dö-
neminde de Rusya’yõ çok iyi bilen ve Rusça konuşan,
buna rağmen, “Biz Ruslarla istediğimizi yapabili-
riz” yaklaşõmõnõ güden insanlar tekrar yönetime gir-
diler. Örnek vereyim. Obama Moskova’ya gitti ve sõ-
cak mesajlar verdi. İki hafta sonra Başkan Yardõmcõsõ
Biden Ukrayna ve Gürcistan’a gidip NATO’ya gir-
melerini desteklediğini tekrar söyledi. Rusya’ya bir
nevi “Müdahale etmeyin. Biz bu ülkelerin arkasın-
dayız” mesajõnõ vermeye çalõştõ. Hem Rusya’yla iyi
ilişkiler kurmak istiyor, özellikle İran konusunda
Rusya’nõn desteğini almaya çalõşõyor; hem de aynõ
zamanda Clinton döneminde başlatõlan Ukrayna ve
Gürcistan ile yakõn ilişkilerden vazgeçmek iste-
miyor. ABD’nin ikisini de yapmasõ mümkün değil.
P
O
R
T
R
E
Dr. BÜLENT ALİRIZA
Lefkoşa, 1952 doğumlu. Kõbrõs’ta 1963’teki kanlõ
olaylarõn ardõndan pek çok Kõbrõslõ Türk gibi Alirõza
ailesi de Londra’ya göç etti. Yükseköğrenimini
Londra Üniversitesi İktisat ve Siyasal Bilgiler
Fakültesi’nde tamamladõ. Doktorasõnõ Türkiye’nin
NATO’ya girişi dönemiyle ilgili olarak Oxford
Üniversitesi’nde yaptõ. 1983’ten sonra KKTC’nin
Washington Temsilciliği’ni kurdu ve ilk temsilci
olarak görev aldõ. Daha sonra Washington’da
dünyaca tanõnmõş düşünce kuruluşlarõndan (think
tank) Carnegie Endowment’ta Türkiye konusunda
çalõştõ. Şimdi yine Washington’daki Stratejik ve
Uluslararasõ Araştõrmalar Merkezi’nde (CSIS)
Türkiye’yle ilgili çalõşmalar yürütüyor.
SÖYLEŞİ
LEYLA TAVŞANOĞLU
- Neden?
- Türkiye Nabucco Projesi’ne Rus gazõnõn
da alõnabileceğini açõkça söylüyordu. Nabucco
Rus gazõna alternatif olacak idiyse buna Rus
gazõnõn alõnmasõ söz konusu olmamalõ.
Nabucco Avrupa’ya alternatif gaz getirtecekti
ama Berlusconi’nin Türk-Rus anlaşmalarõna
destek vermesi Avrupa’nõn bu konuda tek
görüşte olmadõğõnõ gösterdi.
Burada Türkiye’nin eskiye kõyasla çok
boyutlu bir enerji politikasõ izlediğini
görüyoruz. ABD buna karşõ çõkabilir. Türkiye-
Rusya ilişkilerinin gelişmesinin Türk-ABD
ilişkilerini zedeleyebileceğini savunabilir.
Ama Obama Yönetimi’nin Bush’un tek taraflõ
yaklaşõmlarõ yerine daha farklõ biçimde
konuya yaklaşacağõnõ, Türkiye’nin Rusya’yla
ilişkilerini geliştirmesinin ABD’nin
çõkarlarõna karşõ olmadõğõnõ, aslõnda ABD’nin
Rusya’yla ilişkilerini tamir etmesi yönünde
bunun faydasõ olabileceğini düşünmesini
bekliyorum.
Ama konu sadece Rusya değil. İran da var.
Türkiye İran’la da yakõn ilişki içinde. İran’dan
gaz alõyor. İran gazõnõn da Nabucco’ya
girebileceğini söylüyor. ABD buna da karşõ
çõkõyor. Yakõnda ABD’nin İran’a daha sert
ambargo için BM Güvenlik Konseyi’ne
gitmesi Türk-ABD ilişkilerini çok ciddi
biçimde zorlayacaktõr. Rusya’yla ve İran’la
ilişkiler konusunda artõk Türkiye’nin çõkarlarõ
ABD’yle örtüşmüyor. ABD bunu kabul ederse
yeni dönemde Türk-ABD ilişkileri daha az
sorunlu olur. Kabul etmezse o zaman
önümüzdeki dönemde Türkiye’yle ABD
arasõnda ciddi sorunlar çõkacaktõr.
Çünkü Türkiye Afganistan’a asker gönderip
oradaki bataklõğa gömülmek istemiyor.
Ben Afganistan’daki savaşõ ABD’nin
kazanabileceğine inanmõyorum. Obama
hayatõnõn hatasõnõ yapõyor. Başta ABD’nin
Afganistan-Pakistan Temsilcisi Richard
Holbrooke olmak üzere kendisini bu yönde
teşvik edenler de hata yapõyorlar. Türkiye’nin
o bataklõktan kendisini uzak tutmasõ akõllõca
bir yaklaşõmdõr. Sanõyorum ABD eninde
sonunda gerçekleri görecektir. Afganistan’da
yolsuzluk ve uyuşturucu kaçakçõlõğõna batmõş
bir hükümeti destekleyip bu savaşõ kazanmaya
çalõşõyor ki bu mümkün değil.
ABD geniş çerçevede Türkiye’nin hem Iraklõ
Kürtlerle yakõn ilişkide olmasõnõ istiyor hem de
Türkiye’deki Kürt sorununun çözülmesini,
çözülemezse daha düşük boyuta indirgenmesini, en
azõndan çözüm yoluna girilmesini hedefliyor.
Türkiye Afganistan’a asker gönderip oradaki
bataklõğa gömülmek istemiyor. Ben ABD’nin
Afganistan’daki savaşõ kazanabileceğine
inanmõyorum. Obama hayatõnõn hatasõnõ
yapõyor. Başta Holbrooke olmak üzere kendini
teşvik edenler de hata yapõyorlar.
Ankara’nın çıkarları artık
Washington’ınkiyle örtüşmüyor
leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr
den sonra birtakõm sorunlar ortaya çõktõ. Artõk So-
ğuk Savaş döneminin aksine her konuda görüş
birliği yok. Önümüzdeki döneme de damgasõnõ
vurabilecek gelişme, iki ülkenin de ortak düşmanõ
olan Sovyetler Birliği’nin artõk olmamasõ. Onun
yerinde Rusya Federasyonu var. Türkiye, Rusya
Federasyonu’na çok yakõnlaştõ. Bu ülkeyle ticaret
ve enerji konusundaki ilişkilerini çok geliştirdi.
‘Rusya Ukrayna ve Gürcistan’a
yeniden hâkim olmak istiyor’
- Orada önemli bir nokta var. Sovyetler Birliği
dağılıp Varşova Paktı lağvedilirken NATO’nun
genişlememesi sözü alınmıştı. Ancak bu söz yeri-
ne getirilmedi. Güçlenen Rusya’nın dünyada
önemli bir aktör haline gelmesi Türkiye’nin de
Rusya’yla bu kadar yakın ilişkileri olması
ABD’yle ilişkileri nasıl etkileyecek o zaman?
- Dediğiniz gibi o sözler tutulmadõ. ABD ise o
dönemde böyle bir anlaşma olmadõğõnõ söylüyor.
Washington’da Sovyetler Birliği’nin dağõlmasõn-
dan sonra Soğuk Savaşõ ABD’nin kazandõğõ inan-
cõ vardõ. Dolayõsõyla sõrayla bütün eski Varşova
Paktõ üyelerini NATO’ya aldõ ve NATO, Rusya
sõnõrõna kadar genişledi. Buna paralel olarak Uk-
rayna ve Gürcistan’õn da Turuncu ve Gül devrim-
lerden sonra NATO’nun bünyesine alõnmasõ için
süreç başlatõldõ. Rusya bundan çok rahatsõz oldu.
Oralarda gerçekleşen devrimlerin günün bi-
rinde ABD’nin desteğiyle Rusya’da da yapõlabi-
leceği kaygõlarõ arttõ. Öte yandan ABD, Rus-
ya’da ABD’dekine benzer kapitalist bir sistemin
kurulmasõnõ destekledi. Bu durum özellikle Bo-
ris Yeltsin döneminde Rusya’da çok büyük so-
runlara yol açtõ. Bu tepkilerle birlikte Rusya’yõ
eskisi değilse bile ona yakõn güçlü bir konuma
getirmek isteyen bir adam ortaya çõktõ. Vladi-
mir Putin Sovyetler Birliği’nin hâkimiyeti al-
tõndaki bölgelere yeniden hâkim olmak istiyor.
Bunlarõn başõnda Ukrayna ve Gürcistan var.
ABD geçmişte buna karşõ oluşturacağõ politika-
lar için Türkiye’nin desteğini alabilirdi. Ama ar-
tõk o dönem bitti. Gürcistan savaşõ başladõğõnda
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan çok önemli bir
demeç verdi. “Bir tarafta bizim müttefikimiz
ABD, öbür tarafta da güçlü ekonomik ortağı-
mız Rusya var. Ne birini ne de öbür tarafı
seçmemiz beklenmemeli” dedi.
RUSYA İLE
YAKIN İLİŞKİLER
KURULMASI GEREK