22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Yükseköğretim Kurulu (YÖK), 2008 yõlõnda en çok bi- limsel yayõn yapan üniversiteler ile öğretim üyesi başõna düşen yayõn oranõnõ belirledi. 2007 yõlõnda olduğu gibi 2008’de de bilimsel yayõn sõrala- masõnda İstanbul Üniversitesi, öğ- retim üyesi başõna düşen yayõn ora- nõna göre ise TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi ilk sõrada yer aldõ. YÖK’ten alõnan bilgiye göre, “tam makale”ler dikkate alõnarak yapõlan sõralamaya 114 üniversite dahil edildi. Sõralamada İstanbul Üniversitesi 1270 bilimsel yayõn ile ilk sõrada yer alõrken bunu 1197 yayõn ile Hacettepe Üniversitesi ve 1183 ya- yõn ile Ankara Üniversitesi izledi. Öğretim üyesi başõna düşen ya- yõn sayõsõnda ise ilk sõralarõ ge- nellikle vakõf ve yeni kurulan üni- versiteler aldõ. Birinci sõrada TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi yer alõr- ken ikinci sõrada Bozok Üniversi- tesi, üçüncü sõrada ise Aksaray Üniversitesi bulunuyor. Bilimsel yayõn sayõlarõna göre yapõlan sõralamada, hiç yayõnõ bu- lunmayan üniversiteler arasõnda ise Ağrõ İbrahim Çeçen, Bingöl, Bit- lis Eren, İstanbul Arel, Karabük, Karamanoğlu Mehmet Bey, Mar- din Artuklu üniversiteleri bulunu- yor. Muş Alparslan Üniversitesi 1, Mimar Sinan, İstanbul Aydõn, Çağ, Batman üniversiteleri 2, Ka- ra Harp Okulu, Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi ise 3 bilimsel yayõna sahip. Ağrõ İbrahim Çeçen, Bingöl, Bitlis Eren, İstanbul Arel, Karabük, Karamanoğlu ve Mardin Artuklu üniversiteleri öğretim üye- si başõna düşen yayõn sõralama- sõnda da son sõrada yer alõyor. Baştarafı Arka Sayfada hayatı kalitesi” ve “riskli davra- nışlarla karşılaşma” açõsõndan Meksika’yla birlikte en alt sõralarda. Bunlarõ bilmek için OECD’nin ra- poruna da ihtiyaç yok ya... Biz büyük politikayõ, açõlõmlarõ bir yana bõrakõp hemen yanõ başõmõz- daki konulara dönelim. Bir dostu- mun oğlu üniversiteyi Fransa’da okuyacak; devlet okulunda okudu- ğu için para vermeyecek ama.. ba- rõnma ve yemek sorunu var. Ne yap- tõlar? İki arkadaş birlikte bir ev tut- tular.. ardõndan ne oldu? Ev kirasõ- nõn neredeyse yarõsõnõ devletin öde- yeceğini öğrendiler. Tabii çok se- vindiler. Arkadaşõmõn oğlu şanslõ, onun gi- bi şanslõ olmayanlar ne yapacaklar? Onlardan binlerce, on binlerce var. Büyük hayallerle üniversiteyi ka- zandõlar, büyük kentlere geldiler, yepyeni bir yaşam biçimi onlarõ bekliyor, onlar artõk üniversiteli! Öyle mi? Yapmayõn.. harç paralarõ, çocuğu üniversiteye girmeyi başarmõş aile- lerin büyük çoğunluğu için çok cid- di bir para. Dünyaya kendi yaşam koşullarõ açõsõndan bakan çok uzman gaze- teciler Türkiye’yi kurtarmaya devam etsinler.. on binlerce aile önce harç paralarõnõ bulmaya çalõşõyor, ihtiyaç kredilerini zorluyor. İş bununla bitmiyor.. binlerce ço- cuk nerede yatõp kalkacak? Her ile üniversite açmakla övünen iktidar- lar bu üniversiteleri dolduran öğ- rencilerin barõnma ve yemek ihti- yaçlarõnõ çok ucuza karşõlayabile- cekleri yurtlarõ, kantinleri açmakta her zaman geç kaldõlar. Her üniversitenin rektörü de Ana- dolu Üniversitesi rektörü Yılmaz Büyükerşen değil ki, çocuklara 1 li- raya üç öğün yemek vermenin yo- lunu bulsun! Sonuçta çocuklar cemaatlerin çok ucuza sunduklarõ cemaat yurtlarõnõ seçmek zorunda kalõyorlar; sekizden sonra ancak büyüklerin izniyle dõ- şarõda kalõnabilen, içkili gelmenin yasak olduğu yurtlar! Geçenlerde bir kõsa film izledim ve canõm acõdõ... Film, üniversiteli bir genç kõzõn eğitimine devam ede- bilmek için seks işçisi olarak çalõş- tõğõnõ anlatõyordu ve kõzõn yüzündeki acõ hâlâ benimle birlikte. Bunu bi- liyordum ama, gene çok genç in- sanlarõn yaptõğõ bir filmde izleyin- ce kanõm dondu. Ben şimdi bütün bunlarõ neden söyledim? Yazõmõn başõnda da her- kes için yapõlacak bir şey vardõr de- miştim; örnek mi: ODTÜ yönetimi ve Orta Doğu Öğretim Elemanlarõ Derneği ve ODTÜ Mezunlarõ Der- neği örgütlenmişler, yeni öğrenci- leri tren garõnda kuracaklarõ ODTÜ masalarõnda karşõlayõp kayõt yapa- caklar ve maddi durumu yetersiz öğ- rencilere sahip çõkacaklarmõş. Bu örgütlenmeye herkes el vere- bilir; ayrõca benim bildiğim Kocaeli Üniversitesi öğrencilerinin kurduğu bir “Öğrenci İmecesi” var. Eskiler yeni öğrencilere kalacak yer temini için çalõşõyorlar, ev eşyasõ bulu- yorlar. Bu İmece’ye 0543 382 27 48 ve 0536 560 33 94 numaralõ tele- fonlarla ulaşabilirsiniz. Ya da en gü- zeli, hangi ilde olursanõz olun ora- da bir imece başlatabilirsiniz. Hep yakõnmak olmaz, elini taşõn altõna sokacaksõn ve sokağa çõkacaksõn, pa- çalarõn kirlenecek. CMYB C M Y B GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada bakılırsa sapına kadar devrimci! Amacını doğrulayan kanıt da yanı başında. Maliye Bakanlığı’na getirdiği Mehmet Şimşek! Kürt ama bakanlığına kadar yükselmesini engelle- meyen cumhuriyette... yıllarca unuttuğu, semtine uğ- ramadığı köyüne gidiyor. Yanında bir yığın kamera- man. “Kürt kökenli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ol- maktan gurur duyuyorum” diyor. Kimi anımsatmalar yapmak gerekiyor Bay Şimşek’e. TC hükümetleri bakanlarının, başbakanlarının, hat- ta cumhurbaşkanlarının milletvekilleri ile birçok bü- rokratın kökenlerini inceleme zahmetine katlansa... Kürt kökenli insanlarımızın bu mertebelere rahatlıkla eriş- tiğini ve... Kürt’tür diye önlerinin kesilmediğini öğre- nebilir. Bay Şimşek’e göre belki de fazla önem taşımayan bir başka gerçek daha var. İngiliz vatandaşı olmakla da gurur duyuyor mu ve- ya İngiltere’de de İngiliz olmakla gururlandığını söy- ledi mi acaba? Ya da, -bir kez sorduk yanıt alamadık- acaba Ku- zey Irak’ta Amerikalıların “kimileriyle” yapılan görüş- melerde tercümanlık yapmış olmaktan da gurur du- yuyor mu? Başbakanı devrimciliğe soyunursa bakanı neden açılıma somut örnek olmasın? RTE elbette devrimci; baksanıza “statüye” isyan edi- yor konuşmasında. Nereye el atsa karşısına statüko çıkıyor, bir adım atmasını engelliyormuş! Soruyorlarmış beyefendiye: “Siz başbakansınız, na- sıl konuşamazsınız?” “Evet konuşamıyoruz ama konuşacağımız günler de gelecek” diyor. Neden böyle konuşuyor; gerçek bir devrimciymiş gibi yıkamadığı statükoları yıkacağını neden söylüyor? Oysa bu söylemlerin, yakınmaların devrimcilikle uzak yakın ilgisi yok! Din ekseninde bir insanın devrimci olabileceği düşünülebilir mi? Devrimcilik yakıştırılabilir mi? Bu kıvranmalar, laf ebeliği; kuyuya attığı taşı bir tür- lü çıkaramadığının kanıtı. Açılımın içini o yana dönüyor, bu yana bakıyor, bir türlü dolduramıyor. Hükümetinin açılımın içeriğini belirlemekteki aczi- ni, statüko gibi çok kullanılmış bir bahaneyle gider- meye çalışıyor. Sonradan adını demokratik açılıma çevirdiği Kürt açılımının bol keseden söylemlerle, anaların gözyaş- larını dindirmek gibi hamasi çıkışlarla çözümlene- meyeceğini anladı mı? Kuşkulu! Açılıma girişirken mi yoksa ilk adımı attıktan son- ra mı, belli değil; ama kendisine “Sakın dokunma ya- narsın. Elini taşın altına sokma, risk alma” diye uya- ranlardan söz ediyor. Ama riskleri göze almış, yürüyor(muş). Çok gördük böyle yürüyüşleri. Örneğin yakın geçmişte dört elle sarıldığı, Orgeneral İlker Başbuğ’un “kâğıt parçası” dediği, günlerce iş- te Genelkurmay’da hazırlanan darbe planı diye ne idü- ğü belirsiz uydurma bir metinle Türkiye’yi birbirine kat- tığı günler unutulabilir mi? Üstelik, “Bu iddialar doğru değil ise bu vahimdir. Doğru ise daha da vahimdir” dedi mi? Şimdi anım- samaz tabii, ama dedi. Üstüne üstlük belgenin doğru olup olmadığını “yargının titiz bir çalışma yürüterek sonuçlandıraca- ğını” söyleyen de başbakan sıfatlı RTE idi. Darbe belgesinin sahte olduğu anlaşıldı. Fakat RTE’de ne dün ne de bugün tık yok! Sahte belgenin kim tarafından düzenlendiğinin araştırıldığını veya araştırılması gerektiğini söylediği- ne rast gelen varsa parmağını kaldırsın! Hani belge doğru değilse bu, vahimdi? Ne oldu: “Doğru olmayan” belgeyi kimin tezgâhladığı “vahim durum” mu? Evet! Vahim durumu ortaya çıkarmak için savcılığın başlattığı soruşturmadan takipsizlik kararı çıkıyor. Sözünün eri bir siyaset adamından beklenen nedir: Savcıların takipsizlik kararına karşı çıkması.. kamuo- yunu ayağa kaldıran sahte bir belgeyi (bu vahim du- rumu) kimlerin tezgâhladığının mutlaka açığa çıkarıl- masında direnmesi değil mi? Hayır! Darbe palavrası belge olayı Başbakan’ın is- tediği yollarda gelişmeyince ört ki ölem! Ama sergilediği durum hukuk devletinde bir baş- bakana yakışıyor mu? SAYFA 6 EYLÜL 2009 PAZARCUMHURİYET 8 HABERLERİN DEVAMI İstanbul PB 30 Edirne B 31 Kocaeli PB 33 Çanakkale PB 32 İzmir B 33 Manisa B 36 Aydın B 37 Denizli B 36 Zonguldak PB 25 Sinop PB 26 Samsun Y 26 Trabzon Y 25 Giresun Y 26 Ankara B 32 Eskişehir B 31 Konya B 30 Sıvas B 28 Antalya B 31 Adana PB 34 Mersin B 32 Diyarbakır A 37 Şanlıurfa A 37 Mardin A 35 Siirt A 36 Hakkâri PB 28 Van PB 26 Kars PB 25 Oslo Y 19 Helsinki Y 17 Stockholm Y 18 Londra Y 20 Amsterdam PB 18 Brüksel PB 19 Paris PB 21 Bonn PB 19 Münih PB 18 Berlin Y 21 Budapeşte PB 23 Madrid Y 35 Viyana PB 21 Belgrad PB 23 Sofya Y 21 Roma Y 29 Atina Y 31 Zürih PB 21 Moskova Y 24 Aşkabat A 28 Astana Y 18 Taşkent A 29 Bakû A 27 Bişkek A 21 Tiflis A 30 Kahire A 32 Şam A 32 Ülkemizin kuzey kesim- leri parçalı çok bulutlu, Orta ve Doğu Karadeniz kıyıları ile gece saatle- rinde Trakya sağanak ve gök gürültülü sağa- nak, diğer yerler az bu- lutlu ve açık geçecek. Hava sıcaklığı kuzey- batı kesimlerinde 1-3 derece azalacak. Diğer yerlerde önemli bir de- ğişiklik olmayacak. Eylül biraz hüzün biraz da sessizliktir... Kıyı kasabaları boşalmaya başlar; oralarda yaz-kış yaşayanlar soluklanır. Şiirler ve öyküler yazılır Eylül üzerine. Ağaçlar yapraklarını döker, soyunur... Deniz kıyısında, kumsalda başlayan yaz aşkları biter. Gecenin bir saatinde yıldızların gökyüzün- de körebe oynaması... Uzaklardan gelen bir müzik. Yüzlerin deniz üzerinde bakışı. Güzelliğin ağırbaşlılıkla beklediği saatlerdir... Adım adım ilerler hüzün günün karşı kıyısına. Rüya oyunları bitmiştir. Çünkü Eylül bir iç çekiş, bir kaçıştır... Paul Celan’ı anımsarım ben Eylül kapımı çal- dığında. Akçakavak yaprağına bakarım, dallarını koparıp karanlığa resim çizerim. Güz kendi yaprağını yer o sırada... İçim titrer, üşürüm! Bir gitar sesi.. Celan’ın anısına benim şarkı- mı mırıldar bir kadın: “Ölenin mezarına koy yaşamak için kullandığın sözcükleri. Başını da yerleştir aralarına, bırak, kulak versin özlemin kıskaç gibi diline.” Gözkapaklarının üzerine koyarım ellerimi... Bütün bir hayat böyle geçer işte. Müzik hiç durmaz çalar: “Beyazdır ölümün güneşleri, çocuklarımızın saçları gibi; O, yükselen sulara geçmişti, sen kumlukta bir çadır kurduğunda. Sönmüş gözleriyle başımızın üzerinde mutluluğun hançerini kaldırmıştı.” Maviler içinde bir zamanı haber verir çalar saat... Sıkıntılı bir dünyanın sonu gibi, aynı ezgiyi söy- ler kadınlar ve erkekler... Bir rüzgâr eser biraz kaygılı ve savruk. Gecenin içinde reçine ve ot kokusu sarar ha- vayı... Kurdeleye bağlı bir mektup çıkarılır eski çe- yiz sandıklarının içinden. Yeniden okumak için! Havada toprak kokusu. Kördüğüm olmuş dallar... Bir iç çekiş, hüzün... Ölümcül bir kötülük mü barış, kardeşlik, emeğin gücü!.. Dünyanın kapıları önünde o güzelim aşk şi- irlerini yazmak suç mu?.. Turgay Fişekçi yazdıklarında haklı değil miydi? Günümüz toplumlarının bireylerinin, beyinleri uyuşturulmuş, yaşam enerjileri ellerinden alınmış, kafeslerde yaşayan yaratıklara dö- nüşmeleri. Uyuşuk, bitkin bir ruh! 20. yüzyılın yıkımları, savaşları, ölümleri... İnsanlığın, filizlenen savaşsız ve sömürüsüz bir dünya özlemi! Nereden nereye geldik! Sanat da öldü! Ruhumuz da!.. Milet’e ve Miletos’a bir bakın, o görkemli am- fi tiyatroları göreceksiniz, yontuları... İyonya kentlerini dolaşın... Turgay’ın şu sözlerine kulak verin: “Sanatsal gelişimle, toplumsal gelişimlerin kol kola girip, coşup patladığı dönem 20. yüzyıldır.” Karl Marx’ın düşünce anlayışı kamçılamış- tır, insanca bir dünyanın var olabileceği dü- şüncesini... Oysa 20. yüzyıl, savaşların ve yıkımların egemen olduğu bir yüzyıldır. Eylül benim için bu yüzden hüzün ve ses- sizliktir... Korku salan geçmiş dünya, korku salan ge- lecek dünya... Acıdır! Eylül, biraz hüzün biraz da sessizliktir. Çekiliyor ve küçülüyor boşluğunda gülü- şün... Adın özgürlük olsun, sana yakışır çocuğum! Ve siz hapislik günlerinin içindeki dostlarım! Özlem dolu bulutları bile görmüyorsunuz de- mir parmaklıkların ardında. Ne güneşin ışığını, ne yıldızların kayışını... Ne kıyıları oyan gel-gitleri, ne denizin hışırtısını. Belki “Eylül”ü yaşıyorsunuz Egito Gonçal- ves’ten özlemlerinizi çoğaltarak... Nasıl yorgunuz sessizlikte... Nasıl sessizlik yi- yor sessizlik içiyoruz... Saçlarımızı ağartan güç günlerden geçiyoruz... Eylül sonsuzluğun şiiri, şarkısı, öyküsü bel- ki! Sanki kalelerden sarkan bir çiçek, bir sev- gili... Bir dize Abdülvahap el Beyati’nin dizele- rinden: “Yıkamayacaksınız sarayını düşlerimin... Kor- kutamayacak zincirleriniz küçük çocuklarını ül- kemin... Kirletemeyeceksiniz sanatın surlarını. Ancak karşınızda... Küllerin, ölümün tanburlarını bu- lacaksınız.” Eylül, yabancı bir mavilik, derin bir uykudur.. Bir iç çekiş, bir yalnızlıktır... hikmet.cetinkaya@cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212 343 72 69 2008 yõlõ bilimsel yayõn ile öğretim üyesi başõna düşen yayõn sayõlarõ belli oldu İstanbul Üniversitesi yine birinci / IŞIL ÖZGENTÜRK Herkese Düşen bir İş Mutlaka Vardır İkinci Ergenekon davasõ yarõn İstanbul Haber Servisi - Üçüncü dava ile birleştirilen ikinci Ergenekon davasõnõn gö- rülmesine yarõn Silivri Ceza İnfaz Kurumlarõ Yerleşkesi’nin bitişiğindeki duruşma salo- nunda devam edilecek. Orgeneraller Meh- met Şener Eruygur, Hurşit Tolon ve gaze- temiz Ankara temsilcisi Mustafa Balbay’õn da aralarõnda bulunduğu 56 kişinin yargõlandõğõ 2. davanõn üçüncü duruşmasõ gerçekleştirilecek. Eski MGK Sekreteri emekli Orgeneral Tuncer Kılınç, eski Türk Metal Sendikasõ Genel Baş- kanõ Mustafa Özbek, gazetemiz yazarõ Erol Manisalı, Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal ve yazar Yalçın Kü- çük’ün de aralarõnda bulunduğu 52 sanõklõ üçüncü iddianame kapsamõnda yargõlananlar ise ilk kez duruşmaya çõkacak. Böylece İkinci Er- genekon davasõnda toplam 108 kişi yargõla- nacak. Halen ayrõ görülen ve Danõştay ile Cum- huriyet gazetesine yönelik saldõrõlara ilişkin dos- yanõn birleştirildiği birinci Ergenekon davasõnda ise 94 kişi yargõlanõyor. 2. Ergenekon davasõnda gazetemiz Ankara temsilcisi Balbay, eski Esenyurt Belediye Baş- kanõ Gürbüz Çapan, eski İstanbul Organize Şu- be Müdürü Adil Serdar Saçan ile birlikte 16 ki- şi tutuklu yargõlanõyor. Emekli orgeneraller Şener Eruygur, Hurşit Tolon, Ankara Ticaret Odasõ (ATO) Başkanõ Sinan Aygün, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt’ün eşi Ferda Paksüt ise tutuksuz yargõlanan 30 kişi- nin arasõnda yer alõyor. Mahkemenin eski 19 Mayõs Üniversitesi Rek- törü Prof. Dr. Rıza Ferit Bernay ile Muhterem Bağcı’nõn tahliyelerine karar vermesi nedeniy- le halen üçüncü iddianame kapsamõnda 35 kişi tutuklu bulunuyor. Ankara temsilcimiz Musta- fa Balbay ve gazeteci Tuncay Özkan için 2 kez ağõrlaştõrõlmõş müebbet hapis istenen davada emekli orgeneraller Mehmet Şener Eruygur ve Hurşit Tolon “Türkiye Cumhuriyeti hükü- metini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek” ve benzeri başka gerekçelerle yargõlanõyor. Du- ruşmalar başlamadan tahliye edilen emekli or- generaller Mehmet Şener Eruygur ve Hurşit To- lon hakkõnda 3 kez ağõrlaştõrõlmõş müebbet ce- zasõ ve yüz yõlõ aşkõn hapis cezalarõ istiyor. ‘Rektör dede seni çok özledik’ SEÇİL SOLMAZ ANTALYA - Ergenekon operasyo- nunda gözaltõna alõnan ve 17 Nisan’da tutuklanan Başkent Üniversitesi Rek- törü Prof. Mehmet Haberal’õn organ nakli ameliyatõ ile yaşama döndürdüğü Sude Erdoğan ve Tuğçe Kara Antal- ya’dan Haberal’a selam gönderdi ve “Rektör dede seni çok özledik” dedi. Organ nakli ile ikinci yaşamlarõnõ sür- düren 6-15 yaş arasõ çocuklar, Organ Nakli Koordinatörleri Derneği’nin dü- zenlediği “Yaşamak da Güzel Ya- şatmak” da kampõnda bir araya geldi. Doğumunun hemen ardõndan 4 hasta- ne dolaşan ve tüm doktorlarõn, “Ya- pacağımız bir şey yok. 2 ya da 3 ay sonra çocuğunuzu kaybedeceksiniz” dediği Sude için, Prof. Haberal’õn ka- põsõnõ çaldõklarõnõ anlatan anne Sonnur Erdoğan, şu an 9 yaşõnda olan kõzõ Sude’ye, Ergene- kon soruşturma- sõnõ anlatamadõ- ğõnõ belirtti. Er- doğan, “Kızım sürekli rektör dedesini soru- yor ve onun ha- pishanede değil, hasta olduğu için hastanede olduğunu bili- yor” dedi. Sude ise Ha- beral’la ilgili duygularõnõ şöy- le dile getirdi: “Haberal dede- mi çok seviyo- rum. Biz onun sayesinde buradayız. O hasta ama bir şey yapamıyoruz. O yüzden çok üzgünüm. Buradan ona selam gönderiyorum. Ve onu çok sevdiğimi hep seveceğimi bilmesini is- tiyorum.” ‘Terör örgütü kurmaya nasıl fırsat buldu’ Babasõndan alõnan karaciğerle 5 ya- şõnda yeniden yaşama tutunan Tuğçe Kara’nõn annesi Cemile Kara da tüm umutlarõnõn tükendiği yerde Prof. Ha- beral’õn kapõsõnõ çaldõklarõnõ belirtti. An- ne Kara, “Haberal hocamız olmasaydı belki Tuğçe de yaşamayacaktı” diye konuştu. İlkokul 5’inci sõnõf öğrencisi Tuğçe ise, “Rektör dedemin hasta ol- masına çok üzülüyorum. Başkent Üniversitesi’ne kontrole gittiğimde fo- toğrafını görüyorum. Ama kendisini göremediğim için çok üzülüyorum. Rektör dede bir an önce iyileş gel” de- di. Başkent Üniversitesi Transplantos- yon Sorumlu Hemşiresi Hatice Akkoç da 22 yõldõr Prof. Haberal ile birlikte ça- lõştõklarõnõ ifade ederek, “Hocam 24 saatin en az 16 saati hastalarıyla ameliyatla geçiriyordu. Nasıl terör ör- gütü kurmaya fırsat buldu bilemi- yorum” diye konuştu. Uzlaştırma Kurulu yüzde 4+4 önerdi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Uzlaştõrma Kurulu, memur maaşlarõna gelecek yõlõn ilk ve ikinci altõ ayõnda yüzde 4’er zam yapõlma- sõnõ önerdi. Memur-Sen ve Türkiye Kamu- Sen’in toplu görüşmelerin uyuşmazlõkla so- nuçlanmasõnõn ardõndan Uzlaştõrma Kuru- lu’na başvurularõ sonuçlandõrõldõ. Uzlaştõrma Kurulu ve Yargõtay 9. Hukuk Dairesi Başka- nõ Mustafa Kılıçoğlu, Çalõşma ve Sosyal Güvenlik Bakanlõğõ’nda yaptõğõ açõklamada, 2010 yõlõnda memur maaşlarõna yapõlacak zamma ilişkin çalõşmayõ tamamladõklarõnõ söyledi. Kõlõçoğlu, çalõşmaya göre, memur maaşlarõnõn birinci 6 ayõnda yüzde 4, ikinci 6 ayõnda yüzde 4 arttõrõlmasõ gerektiği kararõnõ aldõklarõnõ bildirdi. Kõlõçoğlu, “Uyuşmazlık tutanağında ilk 6 ay için yüzde 2.5, ikinci 6 ay için yüzde 2.5 zam önerilmişti. Konfe- derasyonlarca farklı tekliflerde bulunul- muştur. Biz bu uyuşmazlığı bu oranlarla çözümlemeye çalıştık” diye konuştu. Kara- rõn bağlayõcõlõğõ bulunmazken, zam konusun- da son kararõ Bakanlar Kurulu verecek. MEMUR MAAŞLARINA YAPILACAK ZAM Ankara temsilcimiz Balbay’õn da yargõlandõğõ davanõn üçüncü duruşmasõ yapõlacak Haberal’ın hastaları Sude ve Tuğçe. POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Eylül Hüzün ve Sessizliktir...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle