20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B PERİHAN ERGUN Bu haftaki yazımı 26 Ağus- tos’ta düşmanı vatan toprak- larından kovmak amacıyla başlayan meydan savaşımızın 9 Eylül’de düşmanı İzmir’den denize döken zaferimizin övüncünü tekrar duyumsaya- rak oluşturmayı isterdim. Yazık ki 7 Eylül gece yarısı sahura dönüşürken gökyüzü korkutucu gürlemelerle sel fe- laketinin habercisi oldu. Gün ağardığında doğanın gazabı- nın acımasızlığını ulusça içimiz yanarak hâlâ yaşıyoruz. İlk haber Tekirdağ’ın Saray il- çesinde dere kenarındaki bir çiftliğin bekçiliğini, aynı za- manda çobanlığını yapan ai- lenin üç çocuğuyla sel sula- rında yaşamlarını yitirdiklerini yazılı ve görüntülü medyadan öğrendik. Gün bitmeden afet, canları, malları önüne katarak denize ulaşırken, mekânların çatılarına kadar yükselerek tam bir tufan haline dönüştü. Giderek Çatalca, Silivri, Halkalı, Selimpaşa’yı suyla bir etti, sil- di süpürdü. Hafta sonunda bilinen can kaybı 33 oldu. Arananlar bulunduğunda kor- karım 50’lere ulaşacak. Doğa ve çevre korumacılarının yıl- lardır avazla karşı çıktıkları çarpık yapılaşma ve kentleş- menin sonu doğal olarak buy- du. Tartışmaların, haberlerin tümünde ismi geçen yerler tarım ve hayvansal ürünlerin topraklarıyken -ki sayfiye bi- nalarıyla sanayi kurumları, iş- likler hem de imarlı planlı- rant tutkunlarınca ölçüsüzce be- tonlaştırıldı. Jeolog ve uzman şehircilerin uyarılarına yıllardır hiç kulak asılmadı. Tema’nın abide başkanı Karaca’nın “Erozyona neden olan or- manların yok edilerek beton- laştırılması, vatan topraklarına ihanettir” diye, memleketimi- zin denizlere gark olduğunu ıs- rarla dile getirmesine de aldı- rılmadı. Bu dayanılamaz ama ellerimizle yarattığımız afetle tonlarca toprağımızın da yok olduğunu aklımıza getirebiliyor muyuz? Bunları acıyla duyumsarken sözü bilimsel kurumların yet- kililerine bırakıyorum. Yıllarını bozuk kentleşmele- ri engellemeye vermiş, birçok koruma kurulunda görev almış yüksek mimar Oktay Ekinci felaketi gözlerken, planlı pro- jeli ve her şeyi yasal ama çev- resi “göl”e dönmüş sular al- tındaki bir sitede “damda yar- dım bekleyen”lerle konuş- tum. “Siz neden bu haldesi- niz” sorusunun yanıtı “Çünkü sitemiz meğer dere yata- ğındaymış” olduğu sürece, sorgulanması gereken aynı planların ve ruhsatların nasıl “yasal”olabildiği değil midir? Doğru söze ne denir. Ben de Selimpaşa’daki yazlıkların yı- kılıp sularla kaplandığını dev- let ve yerel yöneticiler ortada yokken imdada koşan asker helikopterinin görüntülerini acıyla izlerken, bu yıkıntının ne- denini sitenin arkasının nehir yatağı, önünün de deniz ol- duğunu öğrendiğimde buna imar planlı ruhsat verenlere la- net okudum. Şehir Plancıları odası İstan- bul Şube Başkanı Erhan De- mirdizen de kentimizde dere yataklarına İSKİ’nin uyarılarına karşın ruhsatlı yapılaşmalara belediyelerce izin verildiğini söylüyor. Herkesin yıllardır taşma öykülerini dinlediği Aya- mama Deresi ıslah edilirken yatağı daraltılıp üzeri kapatı- larak yola çevrilişiyle Basın Ekspres Caddesi’nin oluştu- ruluşuna yer açıldığını, yet- meyip hemen yanına felaket- te 16 sürücünün canına mal olan mantık dışı TIR parkının kondurulduğunu, bu nedenle milyar dolarlık zararlara neden olunduğunu açıklarken, çıkar- ları uğruna bu acımasızlıkları yaşatanları da insanlık dışı ya- ratıklar yerine koydum. De- mirdizen, derelerin ıslahının önemini belirtirken yüz yıl ön- ceye kadar Fransa’yı taşma- larıyla bezdiren Sen Nehri’nin üzerine su rezevrleri yapılarak bu dertten kurtuluşlarını da örnekledi. 5 asır önce Büyük- çekmece’de Koca Sinan’ın armağanı olan tarihi köprüden örnek alınmadığından Çatal- ca’da 27 köyün köprülerinin çöküşü imarda nerelerde ol- duğumuzun da göstergesi ol- muyor mu? Mimarlar Odası Büyükkent Şube Başkanı Eyüp Muhcu da İstanbul’un yapılaşmasın da rant çılgınlığının afetlerdeki can kaybına kapı araladığını söylemiş. Bu özetlediğim ve- ciz sözler, yetkilileri belki bun- dan sonra hatalarından dön- dürebilir. Bunu ummak istiyo- rum!.. Aynı günlerde Eruh ile Çu- kurca’da hain PKK’nin saldırı- sındaki çatışmada -8- askeri- mizi “Açılım”la şımaran terörist kurşunlarına şehit verdik. Aynı gün Van’da üç erimiz de hain- lerin döşedikleri mayınların pat- lamasıyla can verdi, on bir ha- nede kanlı gözyaşları sel oldu. Bu “Açılımlar” ülkemizde büyük afetler yaratırsa hiç şaşırma- yalım. tedbirli olalım... ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 15 Eylül Afetler! HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ [email protected] 15 EYLÜL 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA 15 Köpek Necati Cebe: “Bir iktidar yalakası, yüksek yargıçları ölümle tehdit etmiş. Eceli gelen köpek yargı duvarına işer!” Cahil Selim Sümen: “Açılım sözcüğünü dilinden düşürmeyen AKP’liler önce ‘sosyal devlet açılımı’nı öğrenmeli.” Allahlık Tayfun Timoçin: “Yağmur yağarsa çık üst kata. Eğer üst katın yoksa. Bir sitem yolla Allah’a. Aldırma gönül aldırma!” Sel rezaletinden sonraki rezalet! İSTANBUL’DA yaşanan sel rezaleti, kenti son 15 yıldır yağma düzeniyle yöneten İslamcı kafanın iflasını gösterdi. Tabii ki, İslamcı kafa bunu anlamadı. Fakat rezaletten sonra yaşanan başka bir rezalet daha vardı ki o da İslamcı kafanın “liberal faşist”liğini gözler önüne serdi. Doğal olarak İslamcı kafa, liberal faşistler, dönek solcular, iktidar yalakaları, işbirlikçiler gözler önüne serilen bu yeni rezaleti de göremedi, görenler de “misyon”ları gereği görmezden geldi! Neydi bu yeni rezalet? Korkudan halkın arasına giremeyen Recep, sel bölgesini helikopterle havadan gezerek “inceleme”lerde bulundu ve taşkına uğrayan Ayamama deresi çevresinin istimlak edilmesine karar verdi. Üstüne bir de helikopterin rotasını kuzeye çevirterek 3. köprünün geçmesini istediği yerleri bir kez daha kontrol etti. 12 Eylül’ün 29. yılındayız. Faşist cunta lideri Kenan Evren bile 29 yıl önce böylesine başına buyruk değildi, yanında dört general daha vardı! Recep ise sanki bir sultan... Dere ıslahı, köprü geçişi gibi en teknik konularda bile tek seçici, tek otorite, tek yetkili, tek karar verici, tek, tek... Aynen Fatih Sultan Recep veya Adolf Hitler! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” AKP-FG koalisyonu, Türkiye’nin sınır komşusu Ermenistan’la “barış”masını istiyor mu? Evet, istiyor. İstemekle kalmıyor ABD’nin bu konudaki talimatlarını da aynen yerine getirmeye çalışıyor. Aynı koalisyon, Türkiye’nin sınır komşusu Irak’la “barış” içinde yaşamasını istiyor mu? Evet, istiyor. Hatta istemekle kalmıyor Irak’ın kuzeyinde kurulmakta olan yapay Kürt devletini tanımaya ve ABD’nin bu konudaki talimatlarını aynen yerine getirmeye çalışıyor. Koalisyon hükümeti, Türkiye’nin sınır komşusu Yunanistan’la var olan sorunlarını çözmek istiyor mu? Evet, istiyor. İstemekle kalmıyor ABD ve AB’nin açık veya gizli talimatları doğrultusunda Kıbrıs’tan Ege’ye, Fener’den Heybeliada’ya kadar her türlü ödünü verebilmek için kamuoyu oluşturmaya çalışıyor. AKP-FG koalisyonu Türkiye’nin sınır komşuları Suriye’yle, Gürcistan’la, Bulgaristan’la, İran’la muhabbetini arttırmak istiyor mu? Evet istiyor. İstemekle kalmıyor diplomatik atak üstüne atak yapıyor! Recep’in başkanlığındaki bu iktidar, “Çözümsüzlük çözüm değildir” diyerek ve Türkiye’nin uluslararası çıkarlarını göz ardı ederek sorunları güya çözmek, komşu ülkelerle süregelen “soğuk savaş”ı bitirmek, sınırlarında “barış”a kavuşmak istiyor mu? Evet istiyor. İstemekle kalmıyor göbek bile atıyor. Peki, o halde... Bu iktidarın, İran’a karşı kullanmak üzere Türkiye’yi 7.8 milyar dolarlık Patriot füzeleriyle donatmak için ABD Başkanı Barack Obama’ya başvurması ve Obama’nın da ABD Kongresi’ne bilgi verip füze satışı için izin istemesi ne demek oluyor! Şu demek oluyor: Büyük Ortadoğu Projesi’nde Amerika’nın yeni bir tezgahı ile karşı karşıyayız! Irak’ın “biyolojik ve kimyasal” silahlarını bahane eden ABD bu kez İran’ın “nükleer” silahlarını bahane ederek Ortadoğu’da yeni bir “hamle”ye hazırlanıyor! Türkiye’ye farklı bir “füze kalkanı” yerleştirmeyi planlıyor. Sen, bir anda kabak çiçeği gibi açılıp saçılarak Irak’la sarmaş dolaş ol, Iraklı Kürtlerle öpüş, Ermenistan’la koklaş, Yunanistan’la oynaş ve “soğuk savaşı bitiriyorum” de, sonra kalk İran’a karşı silahlan! Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Kenan Evren, Turgut Özal döneminde bile Türkiye bu denli ABD’nin kuklası olmamıştı! Kukla SESSİZ SEDASIZ (!) Savcı gizli tanığı kandırmış. Adli tecavüz! YağmurDeniz GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Doğan Grubu Ve Risk Üzerine İki önemli haber vardı hafta sonu: İlki DYH’ye ve- rilen 3 milyar 755 milyonluk “yeni” ceza, ikincisi ise arkadaşımız Gökhan Ecevit’in Ergenekon davasın- dan nihayet tahliye edilmesi… İkincisinden başlamak istiyorum. “Atatürkçü” olmak suçsa, boğazına kadar bu suça batmış olan bir in- sandır Gökhan Ecevit! Değilse, neden aylardır öz- gürlüğünü kaybettiğini, ne kendisi anladı ne de biz- ler. Arada dertleşmeye çalıştığımız eşi de anlamadı… Bir insanın özgürlüğü bu kadar ucuz mu? Geç de ol- sa bu tahliye adaletin tecellisi yönünde bir adımdır. G. Ecevit’e hoş geldin diyoruz ve tüm toplumun ay- dınlanması adına verilen bu mücadeledeki dik duruşu ile onu tekrar kutluyoruz. Doğan Grubu’na verilen ceza, demokrasi adına ta- bii ki korkunç bir leke. Ama neden şaşırdıklarını an- lamadım… Bakın, ortada malum bir mücadele var. Doğan Yayın, Doğan Grubu içerisinde, kendini her- halde artık herhangi bir “şirket” olarak görüyor. Si- yasetteki ağırlığını anlamayan, olaylara “Aman iktidarla her şeye rağmen iyi geçinelim” temennileriyle kâr-za- rar hesapları yapan bir şirket… Bu cezaya karşı, “New York Times” şunu yazmış, CNN şöyle yorumlamış, geçiniz efendim. Erman To- roğlu’nun dediği gibi “La Fonten’den Masallar(!)”. İn- san önce kendisiyle hesaplaşacak! Ortada, “gitmek üzere programlanmamış” farklı bir hükümet var. Bunu görmezseniz, başınıza gelecek her şeye razısınız demektir! Hürriyet’in böyle bir ortam- da yaptığı çeşitli “oportünist” “koordinatörlük” trans- ferleri, yakıştı mı? Türkiye adına savunduğunu söy- lediği kendi yayın ilkelerine uydu mu? Ortada yaşanmış bir Sabah-atv ihalesi skandalı var. Neden rezaleti dur- durana kadar bunu beş gün manşet yapmıyorsun? Türbanlı eşi olmayan hiç kimsenin AKP bürokrasisinde bir yere atanmadığı komedisini neden sekiz sütun- dan manşet vermiyorsun? İlhan Selçuk, Balbay ve tüm diğer arkadaşlar, kamuoyu vicdanını hiç ikna et- meyen sebeplerle gözaltına alındığında veya tutuk- landığındaki manşetlerin seni tatmin ediyor mu? DYH yazarları, yöneticileri içeri alınsalar, “dışarıdakiler” o cılız tepkiyi verseler, ne hissederdiniz? Şimdi Türkiye Bekir Coşkun olayı ile çalkalanıyor. Coşkun, doğrusunu yaptı. Emin Çölaşan’ın başına gelenlerden sonra korku filminin gerginliği karşısın- da kovulmayı beklemedi. Hürriyet’e sunulan “10 ki- şilik liste” kavram olarak ayyuka çıktı. Coşkun’un söz- lerinden “elebaşı”nın Oktay Ekşi olduğunu çıkardım! İsteyene de gerisini sayabilirim. Ama bunlar detay… Mühim olan baskılara karşı dimdik durup duramamak! Tabii ki Emin Çölaşan’ın sözleri geliyor aklıma. Şöy- le diyordu Emin: “Aydın Bey’e kaç kere anlatmaya ça- lıştım. Kimsenin baskısına mecbur değil! Gücünün far- kına varsın yeter ki. İki manşet atsa ortalığı sallar!” Kim bunun aksini söyleyebilir ki? Hürriyet ve Mil- liyet istese, tartışılmaz verileri ana sayfalarında üç- dört gün dolaştırsalar, ülkenin gündemi değişir. Ama ne var ki DYH öyle yanlış seçimler yapıyor ki! Ay- dın Bey’in önce şunu anlaması lazım: Hani fıkra- larda olduğu gibi “uçaktan ağırlık atmak gerekecek” diye diye sırayla insanların seçilip atılması misa- li, bu yöntemle “Hadi Emin’i atalım, hadi sıra Bekir’de, hadi şimdi…” diye diye uçak falan kurtulmayacak, yok öyle bir şey! Bir “business”i kurtarmanın yo- lu da bu değil! Ben “oh olsun” falan diye yazmıyorum bu satırla- rı. Deli değilim. Tam tersine doğruları son saniyede bile olsa DYH artık görsün diye yazıyorum. Yaşam bir satranç oyunudur. Zamanlamanı doğ- ru hesaplayamazsan, yapacağın hamlenin de bir de- ğeri kalmaz. Durumu panikten okuyamazsan, o şartlarda baskıyı kurana esir düşersin! Korkunun ece- le faydası yoktur. Gençlerin, “Susma sustukça sıra sana gelecek” sloganlarını umursamaz edalarla kü- çümsersen, o mitingleri haber bile yapmazsan bir gün sıra sana gelir… Rahmetli babam Dr. Suphi Baykam, böyle du- rumlarda ünlü bir atasözünü hatırlatırdı: “Zor oyunu bo- zar.” Bugün oynanan kirli oyunu bozacak “zor” hâlâ Ay- dın Bey’in elinde… Ama kendisi diğer yolu seçip “uz- laşma”(!) umutlarıyla “yük atmaya” devam ederse, o uçaktan atılacak son kişi ne yazık ki kendisi olacak… Aydın Bey, bugün Çölaşan’a sütununu iade ede- rek durumunu tamire başlayabilir. Ya da en ölümcül riski alarak, uçaktan adam atmalar ve sansürlerle ta- rihe gömülür, yok olur. [email protected];www.bedribaykam.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Yerden kazan- mak, gizlemek ya da dõş etkilerden korumak amacõyla duvardaki bir oyu- ğa, yuvaya yerleş- tirilmiş olan. 2/ Keman ailesinden telli bir çalgõ... Ser- best meslek adam- larõnõ içinde topla- yan resmi birlik. 3/ Yürürken da- yanmak için kullanõlan kalõn sopa... Mobilya- larda kullanõlan, silindir biçiminde yastõk. 4/ Çi- vi, kilit, menteşe gibi yapõ işlerinde kullanõlan şeyleri satan kimse... Bir nota. 5/ Altõnõn, simge- sini aldõğõ Latince adõ. 6/ “ --- derdim var birbi- rinden seçilmez / Bir ayrõlõk bir yoksulluk bir ölüm” (Ka- racaoğlan)... Osmanlõ sarayõnda karavaşlar arasõndan seçilen padişah gözdesi. 7/ Bir uçak ya da geminin iz- lediği yol... Duyuru. 8/ Yürürlükte olma, geçerlilik. 9/ Silifke ilçesindeki Göksu Deltasõ’nda, birçok kuş türünü barõndõran lagün. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Macera, serüven. 2/ Kuran’da bir sure... Lor peyni- rine verilen bir başka ad. 3/ “Keseli ayı” da denilen ve Avustralya’da yaşayan bir hayvan... Deriden sõzan tuz- lu sõvõ. 4/ Bir renk... Özbekistan’da tarihi bir kent. 5/ Gemi safrasõ... İlkel benlik. 6/ Osmanlõ devletinde ye- ni evlenen erkeklerden alõnan vergi. 7/ Bir işte bir kim- se ya da şeyin üstüne düşen görev... Batõ Karadeniz Böl- gesi’nde bir akarsu. 8/ Yapõlmõş, gerçekleşmiş iş... Ke- sin. 9/ Benzenden türeyen ve boya sanayisinde kulla- nõlan zehirli bir madde. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 T Ü K E N M E Z A M O K A P E L P E L İ N İ N İ I R M İ A T F N A P O L Y O N C İ Z İ M A N A T E E N E Z E K E T E B E İ Ş B A S E E K E 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SATILIK YAZLIK Sakarya-Kocaali’de, deniz kenarında, havuzlu, tenis kortlu sitede, sahibinden satılık eşyalı tripleks villa. 0533 259 54 29
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle