20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] SAYFA CUMHURİYET 13 EYLÜL 2009 PAZAR 12 PAZAR KONUĞU CMYB C M Y B DP Genel Başkan Yardõmcõsõ Dr. Aytun Çõray ile hükümetin açõlõmlarõ üzerine konuştuk Kürt açõlõmõ, Ermeni açõlõmõ, açõlõm ve saçõlõm derken Türkiye’nin hõzla duvara toslamaya doğru gittiği bir dönemden geçiyoruz. DP Genel Başkan Yardõmcõsõ Dr. Aytun Çıray AKP hükümetinin kendisine ait hiçbir siyasi ve sosyal projesi olmamasõ nedeniyle hep bu tür açõlõmlara bel bağladõğõnõ söylüyor. “Ben bütün bunları yapanı paket iktidarı olarak niteliyorum. Bir gün inşallah bu millet bunları paketleyip gönderecek” diyen Dr. Çõray, şu ilginç tespiti de yapõyor: “Bugün bizim tabanımızın üzerinde bir radikaller iktidarı var. Biz DP olarak bu tabanı geri alacağız. Demir Kırat yeniden şahlanmak üzere.” AKP hükümeti son zamanlarda açılımlara çok merak sardı. Siz durumu nasıl görüyorsunuz? Bu Kürt, Ermenistan, açılımları tutar mı? A.Ç.- Bu hükümetin bu tavrõnõn nedenini anlamak için biraz daha geriye gitmek gerektiğini düşünüyorum. 2002’de iktidara geldikten sonra bu hükümet, AB projesine dört elle sarõldõ. Bunun birkaç nedeni vardõ. Bunlardan en önemlisi savunma bürokrasisini pasifize etmekti. Diğeri kendi ideolojilerini AB projesi çerçevesinde telkin etmekti. Üçüncüsü de aydõnlarõ taraftar haline getirmekti. Çünkü AB bir modernleşme projesiydi. Bunu savunan bir iktidarõ belli bir grup aydõnõn, yazarõn, çizerin desteklemesi beklenirdi. Öyle de oldu. Üstelik bu süreç bir işlerine daha yaradõ. AKP’nin kendisine ait hiçbir siyasi ve sosyal projesi olmadõğõnõ gizledi. 2005’e yaklaşõncaya kadar da bu projeyi bu şekilde kullandõlar. Ama AB’den müzakere tarihi alõndõktan sonra proje gündemden düştü. Ben bu açõlõmlarla bunun ilişkisi olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de insanlarõn günlük hayatlarõ, işsizlik, ekonomik kriz ağza alõnmõyor. Tamamen bu açõlõmlar konuşuluyor. Gündem değişikliği Peki, bu kriz ortamında bu açılımlar gündemi değiştirmek için yapılıyor olabilir mi? - Bunun sadece gündem değişikliği için yapõldõğõna da inanmõyorum. İktidarõn bu konuyla ilgili şu ya da bu şekilde çeşitli telkinleri yerine getirdiğini düşünüyorum. Bu telkinler kendi içinden de dõşõndan da olabilir. Kendi içinden olan telkinlerden bir tanesi, sanõyorum şimdiki Dõşişleri Bakanõ’nõn (Ahmet Davutoğlu) “Stratejik Derinlik” adlõ kitabõnda var. O kitabõ dikkatle okuyanlar, bugün neler yapõlmak istendiğini anlayabilirler. Biz DP olarak siyasi açõlõmlara, Türkiye’yi ileriye götürecek, demokrasisini geliştirecek projelere karşõ çõkmamõz mümkün değildir. Ancak, “Kürt sorunu” diye işe başlarsanõz, sürekli etnik kimlikler üzerinden tanõmlamalar yaparsanõz “Türk, Kürt, Laz, Çerkez kardeştir” gibi ayõran kavramlarla yola çõkarsanõz, bu yapmak istediğiniz ne olursa olsun, sonunda bölücü olursunuz. Bugün itibarõyla Türk milleti zihinlerde bölünmeye başlanmõştõr. Benim AKP hükümetine tavsiyem, derhal bu söylemleri ve fikirlerinden geriye dönmesidir. Tekrar ediyorum. Bizim DP olarak Kürt halkõmõzõn kendi dillerini konuşma hakkõndan bir adõm geri götürülmelerine kesinlikle karşõyõz. Ancak etnik tanõmlamalara, kolektif hak taleplerine de yüzde yüz karşõyõz. Bütün dünyada etnik kimlikler meselesi psikolojiyle başlamõştõr. Bu insanlarõn psikolojisini bozar. Süleyman Demirel geçenlerde bunu çok güzel tarif etti. “Birinin aklına diğerini düşürmeyin” dedi. Türk insanõnõn bir kõsmõnõn aklõna diğerini düşürmememiz lazõm. Bu hükümet buna dikkat etmeli. Bakõn, İçişleri Bakanõ Beşir Atalay ziyarete geldiğinde Sayõn Cindoruk, “Projeniz nedir?” diye sordu. Söyleyecekleri hiçbir şey yoktu. “Siz ne düşünüyorsunuz?” diye karşõ bir soruyla cevap verdi. Bunun üzerine Sayõn Cindoruk onlara uyarõcõ telkinlerde bulundu. Yani bu içi boş bir proje. Aynı akşam televizyonda Cindoruk da bunun içi boş bir proje olduğunu, kendilerinin de bunun ne olduğunu bilmediklerini söylemedi mi? - Tabii söyledi. Aynõ o “kâğıt parçası” belge hadisesi gibi. Türkiye günlerce sahte bir kâğõt parçasõ belgeyi (AKP ve Gülen Cemaatini Bitirme Planõ) tartõştõ. Şimdi de olmayan bir projeyi tartõşõyoruz. Ama burada olmayan projeyi insanlarõn etnik kimlikleri üzerinden tartõşõyoruz. Oysa ülkeyi yönetenlere düşen görev, ayrõlõklar üzerine vurgu yaparak ülkeyi yönetmek değildir. Ortak duygularõmõz, ortak yanlarõmõz üzerine vurgu yapmamõz gerekir. Ben bunu çok tehlikeli bir süreç olarak görüyorum. Bu ülkede Eruh baskõnõyla başlayan ve on binlerce insanõn ölümüyle sonuçlanan bu isyanõn sadece Kürtçe konuşmak, Kürtlerin kültürel haklarõnõ elde etmek için başlatõldõğõnõ sananlar, bugün yanõldõklarõnõ görmelidirler. Bunun en önemli delili şudur: Türkiye Kopenhag kriterlerini yerine getirmiştir. Kopenhag kriterlerini yerine getirmiş olmak demek, uluslararasõ insan haklarõ standartlarõnõ yerine getirmiş olmak demektir. Ama uygulamada aksaklõklar olduğunu kabul ediyorum. Bunlarõn da düzeltilmesi gerekir. Bir diğer mesele şu: Hükümetin iddiasõ olan bütün bu açõlõmlarõn ve demokrasiye inancõn samimi olmadõğõnõ düşünüyorum. Hükümetin samimiyetine neden inanmıyorsunuz? - Çünkü hayatõn diğer alanlarõnda demokrasi gittikçe geriye gitti. Bugün aydõnlarõn, yazarlarõn, insanlarõn kendilerini ifade etme özgürlükleri tehdit altõnda. Bugün Türk halkõnõn haber alma özgürlüğüne sahip olduğuna inanmõyorum. Medyanõn önemli bir bölümü doğrudan doğruya iktidar partisinin kontrolü altõndayken öbür kõsmõ tehdit altõnda. Böyle bir ülkede insanlarõn haber alma özgürlüğüne sahip olduklarõnõ söylemek çok zordur. Yasadışı izleme Peki, telefonların yasadışı dinlenmesi, insanların e-postalarının izlenmesine ne diyorsunuz? - İşin hele o kõsmõ inanõlmaz. Bir ülkede 70 milyon kişinin dinlendiği saptanmõşsa bu rejimin adõna demokrasi demek imkânsõzdõr. Bu aynõ zamanda çok kötü bir duygu. Böyle yasadõşõ telefon dinlemek, e-postalarõnõ izlemekle insanlarõn hayatlarõnõn en mahrem bölümlerine giriyorsunuz. Eğer AKP gerçekten demokratsa, iş buraya gelmeden önce yapmasõ gereken, Siyasi Partiler ve Seçim kanunlarõnõ derhal demokratik hale getirmelidir. Kürsü masuniyeti haricinde dokunulmazlõklarõ hemen kaldõrmalõdõr. Belli bir grup aydõnda bir yanõlgõ daha görüyorum. AB’nin istekleri doğrultusunda yapõlan anayasa ve yasa değişikliklerinin Türkiye’ye demokrasi getirdiğini söylemek abesle iştigal olur. Çünkü sadece kanunlarõ değiştirmek yetmez. Uygulamalar çok önemlidir. Siz çõkardõğõnõz kanunu uyguluyor musunuz uygulamõyor musunuz? Bugün bir hâkimin düştüğü durumu görüyoruz. - Sincan hâkimini mi kastediyorsunuz? - Evet. Kendi kanuni yetkisini kullanarak Cumhurbaşkanõ hakkõnda dava açmaya kalkõşõyor. Doğru olabilir yanlõş olabilir. Hepimiz Silivri’ye giden insanlar için ne diyoruz? “Adalet en sonunda tecelli edecektir. Sabredin” diyoruz. Sayõn Cumhurbaşkanõ neden çekiniyor? Aynõ adalet her yerde ve herkes için geçerli. O hâkim haksõz yere bir dava açmõşsa bir süre sonra ortaya çõkacaktõr. Ama o hâkimin üzerine yapõlan baskõlar Türkiye’de demokrasinin olmadõğõ kuşkularõnõ arttõrmõyor mu? Üstelik bütün bu açõlõm süreçleri bir kavga ortamõ yarattõ. Toplum her alanda ikiye bölündü. Etnik olarak bölünüyor. Alevi-Sünni diye bölünmeye çalõşõlõyor. Bu kavramlarõ sürekli olarak kullanõrsanõz bölünmeyi yaratõrsõnõz. Hukukçular ikiye bölündü. En tehlikelisi de bu. Ülkede her alanda kavga seyrediyoruz. Onun için şimdi biz DP olarak, “Barışan Türkiye” sloganõyla ortaya çõkõyoruz. Bu kadar kavga bu ülkeye istikrar getirmez. Bir an önce sakinleşmek gerekiyor. Ama bu hükümetin bunu başarabileceğine inanmõyoruz. Bu açõlõmlar, hele de son Ermeni açõlõmõ konusu, Türk milletinden kaçõrõlmõş, üzerinde çok önceden çalõşma yapõldõğõ anlaşõlan bir açõlõm. Bu açõlõmda en büyük iki kaybõmõz olacak. Nasıl kaybımız olacak? - Bunlardan birisi uzun yõllardõr gururla söylediğimiz, “Tek millet, iki devlet” söylemi sona ermiştir. Yani bundan sonra Azerbaycan’la ilişkilerimiz ne yazõk ki ilerideki hükümetlerin tedavi etmesi gereken çok derin bir yara almõştõr. Azerbaycan Türkiye için hem manevi hem de maddi, uluslararasõ ilişkiler açõsõndan çok önemli bir ülkedir. İkincisi de şu: Bu açõlõm bize hiçbir şey getirmiyor. Ermenistan Türkiye’nin sõnõrlarõnõ tanõmõş. Tanõsa ne olur, tanõmasa ne olur? Bizim sõnõrlarõmõzõ BM tanõmõş zaten. Bütün uluslararasõ kuruluşlarca tanõnmõş bir ülke Türkiye. Ayrõca bağõşa ya da yeni bir tanõnmaya hiç ihtiyacõmõz yoktur. Üstelik devletlerin itibarõ, verdikleri sözlerle geçerlidir. Başbakan üç ay önce, klasik devlet geleneğinin ve dõş politikasõnõn devamõ olarak Azerbaycan’a gidip, “Karabağ sorunu halledilmeden sınırlar açılmayacaktır” sözü verdi. Ama üç ay sonra böyle davranmaya başlayõnca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin itibarõnõ sarsmõş olur. Dolayõsõyla paket diye ortaya koyduklarõ her şey boş çõkõyor. Ben bu yüzden bunlara “paketler hükümeti” diyorum. Ama inşallah en son paketi millet yapacak ve bunlarõ paketleyip gönderecek diye düşünüyorum. ‘Güneydoğu’ya gönderilen sağlõk personelini geri gönderdiler’ - İyi de, bu hükümet yedi yıldır neden o bölgelere tek bir yatırım yapmıyor? - Ben müsteşarlõk yaptõğõm dönemde oralara gönderdiğimiz hekimleri kaçõrdõlar, hemşireleri geri gönderdiler. Doğum kontrolü için gönderdiğimiz rahim içi cihazlar için halka feodal düzenin liderleri tarafõndan “Bunlar devletin dinleme cihazlarıdır” yalanõ söylendi. PKK o bölgelerde yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarõmõzõn geri kalmõş bir düzende yaşamaya mahkûm olmalarõ için elinden geleni yapõyor. Devlet hiç hata yapmamõş mõdõr? 1806’dan bu yana yaşanan 200 Kürt isyanõnda yapmõştõr. Ama Sayõn Demirel’in, “Kürt realitesini tanıyoruz” sözleriyle başlayan özür dileme ve özeleştiri sürecini de başlatmõştõr. Şimdi artõk özür dileme sõrasõ PKK ve onun siyasi uzantõlarõndadõr. PKK ve onun siyasal uzantõlarõ, derhal Kürtler dahil bu milletten özür dilemelidir. Artõk cesaretle söylenmesi gereken budur. Artõk bir siyasi yağcõlõk dönemine son vermeliyiz. Güneydoğu’yla ilgili gerçekçi bir siyasete dönmeliyiz. DP’nin bundan sonraki hedefleri neler? DP Güneydoğu ve Doğu bölgelerinde ciddi olarak teşkilatlanacak mı? - Biz Doğu ve Güneydoğu’da en kolay teşkilatlanacak partiyiz. Tek Kürt isyanõ yaşanmayan hükümet dönemi DP iktidarõ dönemidir. Bizim geleneğimizde aktif siyasete Kürt kökenli vatandaşlarõmõz ilk defa girmiştir. Biz hiçbir zaman ayrõmcõ, bölücü siyaset yapmadõk. Birleştirici ve barõşa yönelik siyaset yaptõk. Onun için bizim Güneydoğu’ya gitmekte, orada siyaset yapmamõzda en ufak bir sõkõntõmõz olmaz. Güneydoğu’dan onlarca arkadaşõmõz bizi arayarak görev talebinde bulunuyor. Çünkü onlar da birleştirici ve çözüm üretici partinin DP olduğuna inanõyorlar. Ayrõca DP üretime yatõrõm yapan partidir. Bu iktidarõn hayatõ bizim yaptõklarõmõzõ satmakla geçti. Har vurup harman savurdular. Şimdi ortada hiçbir şey kalmadõ. Nasõl hesap yapõyorlarsa enflasyon eksi 2 çõkarken aynõ anda elektriğe zam yapõyorlardõ. ‘Teşhisi doğrukoymak zorundasõnõz’ Kürt açılımına geri dönersek... Kürt halkına kendi dilini konuşma özgürlüğü, kültürel hakları verilecekmiş. Peki, bu Kürtler zaten kendi dillerini konuşmuyor mu? Güneydoğu illerinde Türkçe bilmeyen insanlar yok mu? O zaman neden söz ediyoruz? O Kürtçe bilmeyen insanlara kendi ülkelerinin dillerini öğretmek için neden kampanya açılmıyor? - Ben bir tõp doktoru olarak, teşhisi doğru konulmayan hiçbir hastalõğõn doğru tedavi edileceği kanõsõnda değilim. Hatta yanlõş tedaviyle hastayõ öldürebilirsiniz. PKK’nin yarattõğõ bu sorunun adõnõ doğru koymazsak tedavimiz doğru olamaz. Şu ya da bu nedenle PKK’nin ortaya koyduğu hareket kültürel olarak ayrõştõrõcõ, sosyal olarak ayrõmcõ, siyasi olarak bölücü bir harekettir. Bu hareketi birtakõm demokratik talepler olarak niteleyip demokrasimizi daha da derinleştirerek çözebileceğimizi sanõrsak yanõlõrõz. Eruh baskõnõ Kürtler anadillerini konuşamõyor diye yapõlmõşsa bugün tek bir silah atõlmamasõ gerekir. Türkiye kültürel haklar ve diğer haklar konusunda o kadar ileri gitmiştir ki, Batõlõ bir ülkenin dahi yapamayacağõnõ yapmõş, fiilen devlet eliyle çift dilli devleti yaratmõştõr. TRT ŞEŞ’i kurmakla mı? - Evet, öyle. Dolayõsõyla bu tür iyimser çözümlerin sonu gelmiştir. Doğru teşhisi cesaret ve açõklõkla insanlarõn yüzüne karşõ söylemelidir. Bu işe Kürt sorunu demek de masum Kürt vatandaşlarõmõza hakarettir. Masum Kürt vatandaşlarõmõzõn sorunuyla PKK’nin talepleri arasõnda fark vardõr. Masum Kürt vatandaşlarõmõz aş, iş, ekmek, refah, Batõlõlar gibi yaşamak ve haklar elde etmek istiyorlar. P O R T R E Dr. AYTUN ÇIRAY İzmir, 1957 doğumlu. Ege Üniversitesi Tõp Fakültesi’ni bitirdi. İç hastalõklarõ uzmanõ olarak çalõştõ. Ödemiş Hastanesi başhekimliği görevinde bulundu. Siyasete 12 Eylül 1980 darbesi öncesi AP Gençlik Kollarõ’nda başladõ. 1993-97 yõllarõ arasõ Sağlõk Bakanlõğõ müsteşarlõğõ yaptõ. 1997’de, istediği sağlõk reformlarõnõn gerçekleşmesini sağlayamamasõ nedeniyle kendi isteğiyle müsteşarlõktan ayrõldõ. Aktif başbakanlõk danõşmanlõğõ yaptõ. Özellikle 2000-2002 arasõ Türkiye’nin geçtiği krizli dönemin içinde yaşadõ. 1995 ve 1999’da DYP’den milletvekili adayõ oldu. Ön seçime girdi. Birinci olmasõna rağmen o dönem DYP lideri olan Tansu Çiller tarafõndan listeden silindi. Ereğli Demir Çelik, İskenderun Demir Çelik ve Petkim gibi büyük kuruluşlarda yönetim kurulu üyeliği yaptõ. Çeşitli yayõn organlarõnda köşe yazarlõğõ yaptõ. Hüsamettin Cindoruk’un DP genel başkanlõğõna seçilmesinden sonra DP genel başkan yardõmcõsõ oldu. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU - İstatistikle yalan söylemek diye buna denmez mi? - Kesinlikle. Et ve Balõk Kurumu’nu yok ettiler. Hayvancõlõğõ yok ettiler. İnsanlarõ açlõğa mahkûm ettiler. Böyle bir bölge, teröristin yetişmesine müsait bir membadõr. Biz yakõnda hem o bölge hem de bütün Türkiye için Ufuk Söylemez’in başkanlõğõnda “Üçüncü Yol” adõnõ verdiğimiz yeni bir siyasi ve ekonomik proje önereceğiz. ANAP’la yapacağõmõz birleşme kongresinden sonra da Türkiye’ye yeni bir anayasa önerisiyle geleceğiz. Türkiye’nin büyük meselelerini tartõşmaya açacağõz. Büyük parti olmanõn gereği budur. Türkiye’nin büyük meselelerini tartõşmaya açmak gerekir. Genel Başkanõmõz Cindoruk, Eskişehir konuşmasõnda partimizin yeni misyonunu şöyle ilan etti: “DP Cumhuriyet’in, demokrasinin, insan haklarının muhafızı olacaktır.” Muhafõzlõk tesadüfen söylenmiş bir laf değildir. Adõnõ andõğõm bu üç kavramõn şu anda Türkiye’de tehdit altõnda olduğuna inanõyoruz. Dolayõsõyla Cumhuriyetimiz, demokrasi ve insan haklarõ gerçekten muhafõza muhtaç. Hukukun üstünlüğünü tekrar tesis etmeliyiz. Özeleştirimizi de yaptõk. Geçmişte ihmal ettiklerimizi bundan sonra ihmal etmeyeceğiz. Hukukun bağõmsõzlõğõnõ koruyacağõz. Seçim ve Siyasi Partiler Kanunu’nun değişmesi için elimizden geleni yapacağõz. Türkiye için yepyeni çözüm önerileriyle geliyoruz. Genel Başkanõmõz Cindoruk genç bir ekip oluşturdu. Onun için biz buna “Tecrübe ışığında yenilenme” adõnõ veriyoruz. Bugün yok olan merkez partisi konumunu mu hedefliyorsunuz? - Evet. Türkiye’nin buna ihtiyacõ var. Bugün bizim tabanõmõzõn üzerinde kurulmuş bir radikaller iktidarõ var. Biz bu tabanõ geriye alacağõz. Demir Kõrat yeniden şahlanmak üzere. Bu açõlõmlarõn sadece gündem değişikliği için yapõldõğõna da inanmõyorum. İktidarõn bu konuyla ilgili şu ya da bu şekilde çeşitli telkinleri yerine getirdiğini düşünüyorum. Bu telkinler kendi içinden de dõşõndan da olabilir. Kendi içinden olan telkinlerden bir tanesi, sanõyorum şimdiki Dõşişleri Bakanõ’nõn (Ahmet Davutoğlu) “Stratejik Derinlik” adlõ kitabõnda var. O kitabõ dikkatle okuyanlar, bugün neler yapõlmak istendiğini anlayabilirler. ‘ H A Y V A N C I L I Ğ I Y O K E T T İ L E R ’ Hükümetin içi boş projeleri
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle