Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr
SAYFA CUMHURİYET 13 EYLÜL 2009 PAZAR
12 PAZAR KONUĞU
CMYB
C M Y B
DP Genel Başkan Yardõmcõsõ Dr. Aytun Çõray ile hükümetin açõlõmlarõ üzerine konuştuk
Kürt açõlõmõ, Ermeni açõlõmõ, açõlõm ve saçõlõm
derken Türkiye’nin hõzla duvara toslamaya
doğru gittiği bir dönemden geçiyoruz. DP Genel
Başkan Yardõmcõsõ Dr. Aytun Çıray AKP
hükümetinin kendisine ait hiçbir siyasi ve sosyal
projesi olmamasõ nedeniyle hep bu tür açõlõmlara
bel bağladõğõnõ söylüyor. “Ben bütün bunları
yapanı paket iktidarı olarak niteliyorum. Bir
gün inşallah bu millet bunları paketleyip
gönderecek” diyen Dr. Çõray, şu ilginç tespiti de
yapõyor: “Bugün bizim tabanımızın üzerinde
bir radikaller iktidarı var. Biz DP olarak bu
tabanı geri alacağız. Demir Kırat yeniden
şahlanmak üzere.”
AKP hükümeti son zamanlarda açılımlara
çok merak sardı. Siz durumu nasıl
görüyorsunuz? Bu Kürt, Ermenistan, açılımları
tutar mı?
A.Ç.- Bu hükümetin bu tavrõnõn nedenini
anlamak için biraz daha geriye gitmek
gerektiğini düşünüyorum. 2002’de iktidara
geldikten sonra bu hükümet, AB projesine dört
elle sarõldõ. Bunun birkaç nedeni vardõ.
Bunlardan en önemlisi savunma bürokrasisini
pasifize etmekti. Diğeri kendi ideolojilerini AB
projesi çerçevesinde telkin etmekti. Üçüncüsü de
aydõnlarõ taraftar haline getirmekti. Çünkü AB
bir modernleşme projesiydi. Bunu savunan bir
iktidarõ belli bir grup aydõnõn, yazarõn, çizerin
desteklemesi beklenirdi. Öyle de oldu.
Üstelik bu süreç bir işlerine daha yaradõ.
AKP’nin kendisine ait hiçbir siyasi ve sosyal
projesi olmadõğõnõ gizledi. 2005’e yaklaşõncaya
kadar da bu projeyi bu şekilde kullandõlar. Ama
AB’den müzakere tarihi alõndõktan sonra proje
gündemden düştü. Ben bu açõlõmlarla bunun
ilişkisi olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de
insanlarõn günlük hayatlarõ, işsizlik, ekonomik
kriz ağza alõnmõyor. Tamamen bu açõlõmlar
konuşuluyor.
Gündem değişikliği
Peki, bu kriz ortamında bu açılımlar
gündemi değiştirmek için yapılıyor olabilir mi?
- Bunun sadece gündem değişikliği için
yapõldõğõna da inanmõyorum. İktidarõn bu
konuyla ilgili şu ya da bu şekilde çeşitli telkinleri
yerine getirdiğini düşünüyorum. Bu telkinler
kendi içinden de dõşõndan da olabilir. Kendi
içinden olan telkinlerden bir tanesi, sanõyorum
şimdiki Dõşişleri Bakanõ’nõn (Ahmet
Davutoğlu) “Stratejik Derinlik” adlõ kitabõnda
var. O kitabõ dikkatle okuyanlar, bugün neler
yapõlmak istendiğini anlayabilirler.
Biz DP olarak siyasi açõlõmlara, Türkiye’yi
ileriye götürecek, demokrasisini geliştirecek
projelere karşõ çõkmamõz mümkün değildir.
Ancak, “Kürt sorunu” diye işe başlarsanõz,
sürekli etnik kimlikler üzerinden tanõmlamalar
yaparsanõz “Türk, Kürt, Laz, Çerkez
kardeştir” gibi ayõran kavramlarla yola
çõkarsanõz, bu yapmak istediğiniz ne olursa
olsun, sonunda bölücü olursunuz. Bugün
itibarõyla Türk milleti zihinlerde bölünmeye
başlanmõştõr. Benim AKP hükümetine tavsiyem,
derhal bu söylemleri ve fikirlerinden geriye
dönmesidir. Tekrar ediyorum. Bizim DP olarak
Kürt halkõmõzõn kendi dillerini konuşma
hakkõndan bir adõm geri götürülmelerine
kesinlikle karşõyõz. Ancak etnik tanõmlamalara,
kolektif hak taleplerine de yüzde yüz karşõyõz.
Bütün dünyada etnik kimlikler meselesi
psikolojiyle başlamõştõr. Bu insanlarõn
psikolojisini bozar. Süleyman Demirel
geçenlerde bunu çok güzel tarif etti. “Birinin
aklına diğerini düşürmeyin” dedi. Türk
insanõnõn bir kõsmõnõn aklõna diğerini
düşürmememiz lazõm. Bu hükümet buna dikkat
etmeli. Bakõn, İçişleri Bakanõ Beşir Atalay
ziyarete geldiğinde Sayõn Cindoruk, “Projeniz
nedir?” diye sordu. Söyleyecekleri hiçbir şey
yoktu. “Siz ne düşünüyorsunuz?” diye karşõ bir
soruyla cevap verdi. Bunun üzerine Sayõn
Cindoruk onlara uyarõcõ telkinlerde bulundu.
Yani bu içi boş bir proje.
Aynı akşam televizyonda Cindoruk da bunun
içi boş bir proje olduğunu, kendilerinin de
bunun ne olduğunu bilmediklerini söylemedi
mi?
- Tabii söyledi. Aynõ o “kâğıt parçası” belge
hadisesi gibi. Türkiye günlerce sahte bir kâğõt
parçasõ belgeyi (AKP ve Gülen Cemaatini
Bitirme Planõ) tartõştõ. Şimdi de olmayan bir
projeyi tartõşõyoruz. Ama burada olmayan
projeyi insanlarõn etnik kimlikleri üzerinden
tartõşõyoruz. Oysa ülkeyi yönetenlere düşen
görev, ayrõlõklar üzerine vurgu yaparak ülkeyi
yönetmek değildir. Ortak duygularõmõz, ortak
yanlarõmõz üzerine vurgu yapmamõz gerekir. Ben
bunu çok tehlikeli bir süreç olarak görüyorum.
Bu ülkede Eruh baskõnõyla başlayan ve on
binlerce insanõn ölümüyle sonuçlanan bu isyanõn
sadece Kürtçe konuşmak, Kürtlerin kültürel
haklarõnõ elde etmek için başlatõldõğõnõ sananlar,
bugün yanõldõklarõnõ görmelidirler.
Bunun en önemli delili şudur: Türkiye
Kopenhag kriterlerini yerine getirmiştir.
Kopenhag kriterlerini yerine getirmiş olmak
demek, uluslararasõ insan haklarõ standartlarõnõ
yerine getirmiş olmak demektir. Ama
uygulamada aksaklõklar olduğunu kabul
ediyorum. Bunlarõn da düzeltilmesi gerekir.
Bir diğer mesele şu: Hükümetin iddiasõ olan
bütün bu açõlõmlarõn ve demokrasiye inancõn
samimi olmadõğõnõ düşünüyorum.
Hükümetin samimiyetine neden
inanmıyorsunuz?
- Çünkü hayatõn diğer alanlarõnda demokrasi
gittikçe geriye gitti. Bugün aydõnlarõn,
yazarlarõn, insanlarõn kendilerini ifade etme
özgürlükleri tehdit altõnda. Bugün Türk halkõnõn
haber alma özgürlüğüne sahip olduğuna
inanmõyorum. Medyanõn önemli bir bölümü
doğrudan doğruya iktidar partisinin kontrolü
altõndayken öbür kõsmõ tehdit altõnda. Böyle bir
ülkede insanlarõn haber alma özgürlüğüne sahip
olduklarõnõ söylemek çok zordur.
Yasadışı izleme
Peki, telefonların yasadışı dinlenmesi,
insanların e-postalarının izlenmesine ne
diyorsunuz?
- İşin hele o kõsmõ inanõlmaz. Bir ülkede 70
milyon kişinin dinlendiği saptanmõşsa bu rejimin
adõna demokrasi demek imkânsõzdõr. Bu aynõ
zamanda çok kötü bir duygu. Böyle yasadõşõ
telefon dinlemek, e-postalarõnõ izlemekle
insanlarõn hayatlarõnõn en mahrem bölümlerine
giriyorsunuz. Eğer AKP gerçekten demokratsa,
iş buraya gelmeden önce yapmasõ gereken,
Siyasi Partiler ve Seçim kanunlarõnõ derhal
demokratik hale getirmelidir. Kürsü masuniyeti
haricinde dokunulmazlõklarõ hemen
kaldõrmalõdõr. Belli bir grup aydõnda bir yanõlgõ
daha görüyorum. AB’nin istekleri doğrultusunda
yapõlan anayasa ve yasa değişikliklerinin
Türkiye’ye demokrasi getirdiğini söylemek
abesle iştigal olur. Çünkü sadece kanunlarõ
değiştirmek yetmez. Uygulamalar çok önemlidir.
Siz çõkardõğõnõz kanunu uyguluyor musunuz
uygulamõyor musunuz? Bugün bir hâkimin
düştüğü durumu görüyoruz.
- Sincan hâkimini mi kastediyorsunuz?
- Evet. Kendi kanuni yetkisini kullanarak
Cumhurbaşkanõ hakkõnda dava açmaya
kalkõşõyor. Doğru olabilir yanlõş olabilir.
Hepimiz Silivri’ye giden insanlar için ne
diyoruz? “Adalet en sonunda tecelli edecektir.
Sabredin” diyoruz. Sayõn Cumhurbaşkanõ neden
çekiniyor? Aynõ adalet her yerde ve herkes için
geçerli. O hâkim haksõz yere bir dava açmõşsa bir
süre sonra ortaya çõkacaktõr. Ama o hâkimin
üzerine yapõlan baskõlar Türkiye’de
demokrasinin olmadõğõ kuşkularõnõ arttõrmõyor
mu? Üstelik bütün bu açõlõm süreçleri bir kavga
ortamõ yarattõ. Toplum her alanda ikiye bölündü.
Etnik olarak bölünüyor. Alevi-Sünni diye
bölünmeye çalõşõlõyor. Bu kavramlarõ sürekli
olarak kullanõrsanõz bölünmeyi yaratõrsõnõz.
Hukukçular ikiye bölündü. En tehlikelisi de bu.
Ülkede her alanda kavga seyrediyoruz. Onun
için şimdi biz DP olarak, “Barışan Türkiye”
sloganõyla ortaya çõkõyoruz. Bu kadar kavga bu
ülkeye istikrar getirmez. Bir an önce
sakinleşmek gerekiyor. Ama bu hükümetin bunu
başarabileceğine inanmõyoruz. Bu açõlõmlar, hele
de son Ermeni açõlõmõ konusu, Türk milletinden
kaçõrõlmõş, üzerinde çok önceden çalõşma
yapõldõğõ anlaşõlan bir açõlõm. Bu açõlõmda en
büyük iki kaybõmõz olacak.
Nasıl kaybımız olacak?
- Bunlardan birisi uzun yõllardõr gururla
söylediğimiz, “Tek millet, iki devlet” söylemi
sona ermiştir. Yani bundan sonra Azerbaycan’la
ilişkilerimiz ne yazõk ki ilerideki hükümetlerin
tedavi etmesi gereken çok derin bir yara almõştõr.
Azerbaycan Türkiye için hem manevi hem de
maddi, uluslararasõ ilişkiler açõsõndan çok önemli
bir ülkedir. İkincisi de şu: Bu açõlõm bize hiçbir
şey getirmiyor. Ermenistan Türkiye’nin
sõnõrlarõnõ tanõmõş. Tanõsa ne olur, tanõmasa ne
olur? Bizim sõnõrlarõmõzõ BM tanõmõş zaten.
Bütün uluslararasõ kuruluşlarca tanõnmõş bir ülke
Türkiye.
Ayrõca bağõşa ya da yeni bir tanõnmaya hiç
ihtiyacõmõz yoktur. Üstelik devletlerin itibarõ,
verdikleri sözlerle geçerlidir. Başbakan üç ay
önce, klasik devlet geleneğinin ve dõş
politikasõnõn devamõ olarak Azerbaycan’a gidip,
“Karabağ sorunu halledilmeden sınırlar
açılmayacaktır” sözü verdi. Ama üç ay sonra
böyle davranmaya başlayõnca Türkiye
Cumhuriyeti Devleti’nin itibarõnõ sarsmõş olur.
Dolayõsõyla paket diye ortaya koyduklarõ her şey
boş çõkõyor. Ben bu yüzden bunlara “paketler
hükümeti” diyorum. Ama inşallah en son paketi
millet yapacak ve bunlarõ paketleyip gönderecek
diye düşünüyorum.
‘Güneydoğu’ya gönderilen sağlõk personelini geri gönderdiler’
- İyi de, bu hükümet yedi
yıldır neden o bölgelere tek
bir yatırım yapmıyor?
- Ben müsteşarlõk yaptõğõm
dönemde oralara
gönderdiğimiz hekimleri
kaçõrdõlar, hemşireleri geri
gönderdiler. Doğum kontrolü
için gönderdiğimiz rahim içi
cihazlar için halka feodal
düzenin liderleri tarafõndan
“Bunlar devletin dinleme
cihazlarıdır” yalanõ söylendi.
PKK o bölgelerde yaşayan
Kürt kökenli
vatandaşlarõmõzõn geri kalmõş
bir düzende yaşamaya
mahkûm olmalarõ için elinden
geleni yapõyor. Devlet hiç hata
yapmamõş mõdõr? 1806’dan bu
yana yaşanan 200 Kürt
isyanõnda yapmõştõr. Ama
Sayõn Demirel’in, “Kürt
realitesini tanıyoruz”
sözleriyle başlayan özür
dileme ve özeleştiri sürecini
de başlatmõştõr. Şimdi artõk
özür dileme sõrasõ PKK ve
onun siyasi uzantõlarõndadõr.
PKK ve onun siyasal
uzantõlarõ, derhal Kürtler dahil
bu milletten özür dilemelidir.
Artõk cesaretle söylenmesi
gereken budur. Artõk bir siyasi
yağcõlõk dönemine son
vermeliyiz. Güneydoğu’yla
ilgili gerçekçi bir siyasete
dönmeliyiz.
DP’nin bundan sonraki
hedefleri neler? DP
Güneydoğu ve Doğu
bölgelerinde ciddi olarak
teşkilatlanacak mı?
- Biz Doğu ve
Güneydoğu’da en kolay
teşkilatlanacak partiyiz. Tek
Kürt isyanõ yaşanmayan
hükümet dönemi DP iktidarõ
dönemidir. Bizim
geleneğimizde aktif siyasete
Kürt kökenli vatandaşlarõmõz
ilk defa girmiştir. Biz hiçbir
zaman ayrõmcõ, bölücü siyaset
yapmadõk. Birleştirici ve
barõşa yönelik siyaset yaptõk.
Onun için bizim
Güneydoğu’ya gitmekte,
orada siyaset yapmamõzda en
ufak bir sõkõntõmõz olmaz.
Güneydoğu’dan onlarca
arkadaşõmõz bizi arayarak
görev talebinde bulunuyor.
Çünkü onlar da birleştirici ve
çözüm üretici partinin DP
olduğuna inanõyorlar. Ayrõca
DP üretime yatõrõm yapan
partidir. Bu iktidarõn hayatõ
bizim yaptõklarõmõzõ satmakla
geçti.
Har vurup harman
savurdular. Şimdi ortada
hiçbir şey kalmadõ. Nasõl
hesap yapõyorlarsa enflasyon
eksi 2 çõkarken aynõ anda
elektriğe zam yapõyorlardõ.
‘Teşhisi
doğrukoymak
zorundasõnõz’
Kürt açılımına geri dönersek... Kürt halkına
kendi dilini konuşma özgürlüğü, kültürel hakları
verilecekmiş. Peki, bu Kürtler zaten kendi
dillerini konuşmuyor mu? Güneydoğu illerinde
Türkçe bilmeyen insanlar yok mu? O zaman
neden söz ediyoruz? O Kürtçe bilmeyen
insanlara kendi ülkelerinin dillerini öğretmek
için neden kampanya açılmıyor?
- Ben bir tõp doktoru olarak, teşhisi doğru
konulmayan hiçbir hastalõğõn doğru tedavi
edileceği kanõsõnda değilim. Hatta yanlõş tedaviyle
hastayõ öldürebilirsiniz. PKK’nin yarattõğõ bu
sorunun adõnõ doğru koymazsak tedavimiz doğru
olamaz. Şu ya da bu nedenle PKK’nin ortaya
koyduğu hareket kültürel olarak ayrõştõrõcõ, sosyal
olarak ayrõmcõ, siyasi olarak bölücü bir harekettir.
Bu hareketi birtakõm demokratik talepler olarak
niteleyip demokrasimizi daha da derinleştirerek
çözebileceğimizi sanõrsak yanõlõrõz. Eruh baskõnõ
Kürtler anadillerini konuşamõyor diye yapõlmõşsa
bugün tek bir silah atõlmamasõ gerekir.
Türkiye kültürel haklar ve diğer haklar
konusunda o kadar ileri gitmiştir ki, Batõlõ bir
ülkenin dahi yapamayacağõnõ yapmõş, fiilen devlet
eliyle çift dilli devleti yaratmõştõr.
TRT ŞEŞ’i kurmakla mı?
- Evet, öyle. Dolayõsõyla bu tür iyimser
çözümlerin sonu gelmiştir. Doğru teşhisi cesaret
ve açõklõkla insanlarõn yüzüne karşõ söylemelidir.
Bu işe Kürt sorunu demek de masum Kürt
vatandaşlarõmõza hakarettir. Masum Kürt
vatandaşlarõmõzõn sorunuyla PKK’nin talepleri
arasõnda fark vardõr. Masum Kürt vatandaşlarõmõz
aş, iş, ekmek, refah, Batõlõlar gibi yaşamak ve
haklar elde etmek istiyorlar.
P
O
R
T
R
E
Dr. AYTUN ÇIRAY
İzmir, 1957 doğumlu. Ege Üniversitesi Tõp Fakültesi’ni
bitirdi. İç hastalõklarõ uzmanõ olarak çalõştõ. Ödemiş Hastanesi
başhekimliği görevinde bulundu. Siyasete 12 Eylül 1980
darbesi öncesi AP Gençlik Kollarõ’nda başladõ. 1993-97 yõllarõ
arasõ Sağlõk Bakanlõğõ müsteşarlõğõ yaptõ. 1997’de, istediği
sağlõk reformlarõnõn gerçekleşmesini sağlayamamasõ nedeniyle
kendi isteğiyle müsteşarlõktan ayrõldõ. Aktif başbakanlõk
danõşmanlõğõ yaptõ. Özellikle 2000-2002 arasõ Türkiye’nin
geçtiği krizli dönemin içinde yaşadõ. 1995 ve 1999’da DYP’den
milletvekili adayõ oldu. Ön seçime girdi. Birinci olmasõna
rağmen o dönem DYP lideri olan Tansu Çiller tarafõndan
listeden silindi. Ereğli Demir Çelik, İskenderun Demir Çelik ve
Petkim gibi büyük kuruluşlarda yönetim kurulu üyeliği yaptõ.
Çeşitli yayõn organlarõnda köşe yazarlõğõ yaptõ. Hüsamettin
Cindoruk’un DP genel başkanlõğõna seçilmesinden sonra DP
genel başkan yardõmcõsõ oldu.
SÖYLEŞİ
LEYLA TAVŞANOĞLU
- İstatistikle yalan söylemek
diye buna denmez mi?
- Kesinlikle. Et ve Balõk
Kurumu’nu yok ettiler.
Hayvancõlõğõ yok ettiler.
İnsanlarõ açlõğa mahkûm ettiler.
Böyle bir bölge, teröristin
yetişmesine müsait bir
membadõr. Biz yakõnda hem o
bölge hem de bütün Türkiye için
Ufuk Söylemez’in başkanlõğõnda
“Üçüncü Yol” adõnõ verdiğimiz
yeni bir siyasi ve ekonomik proje
önereceğiz. ANAP’la
yapacağõmõz birleşme
kongresinden sonra da
Türkiye’ye yeni bir anayasa
önerisiyle geleceğiz. Türkiye’nin
büyük meselelerini tartõşmaya
açacağõz. Büyük parti olmanõn
gereği budur. Türkiye’nin büyük
meselelerini tartõşmaya açmak
gerekir. Genel Başkanõmõz
Cindoruk, Eskişehir
konuşmasõnda partimizin yeni
misyonunu şöyle ilan etti: “DP
Cumhuriyet’in, demokrasinin,
insan haklarının muhafızı
olacaktır.” Muhafõzlõk tesadüfen
söylenmiş bir laf değildir. Adõnõ
andõğõm bu üç kavramõn şu anda
Türkiye’de tehdit altõnda
olduğuna inanõyoruz. Dolayõsõyla
Cumhuriyetimiz, demokrasi ve
insan haklarõ gerçekten muhafõza
muhtaç. Hukukun üstünlüğünü
tekrar tesis etmeliyiz.
Özeleştirimizi de yaptõk.
Geçmişte ihmal ettiklerimizi
bundan sonra ihmal
etmeyeceğiz. Hukukun
bağõmsõzlõğõnõ koruyacağõz.
Seçim ve Siyasi Partiler
Kanunu’nun değişmesi için
elimizden geleni yapacağõz.
Türkiye için yepyeni çözüm
önerileriyle geliyoruz. Genel
Başkanõmõz Cindoruk genç bir
ekip oluşturdu. Onun için biz
buna “Tecrübe ışığında
yenilenme” adõnõ veriyoruz.
Bugün yok olan merkez
partisi konumunu mu
hedefliyorsunuz?
- Evet. Türkiye’nin buna
ihtiyacõ var. Bugün bizim
tabanõmõzõn üzerinde kurulmuş
bir radikaller iktidarõ var. Biz bu
tabanõ geriye alacağõz. Demir
Kõrat yeniden şahlanmak üzere.
Bu açõlõmlarõn sadece gündem değişikliği
için yapõldõğõna da inanmõyorum. İktidarõn
bu konuyla ilgili şu ya da bu şekilde
çeşitli telkinleri yerine getirdiğini
düşünüyorum. Bu telkinler kendi
içinden de dõşõndan da olabilir.
Kendi içinden olan telkinlerden bir
tanesi, sanõyorum şimdiki Dõşişleri
Bakanõ’nõn (Ahmet Davutoğlu) “Stratejik
Derinlik” adlõ kitabõnda var. O kitabõ
dikkatle okuyanlar, bugün neler yapõlmak
istendiğini anlayabilirler.
‘ H A Y V A N C I L I Ğ I Y O K E T T İ L E R ’
Hükümetin içi boş projeleri