18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Vahit Erdem: Türkiye Cumhuriyeti ortadan kaldırılıyor. BOP dedik ya! YağmurDeniz CMYB C M Y B PERİHAN ERGUN Son aylarda yaşadıklarımız çok karamsarlık getiriyor. Aklın ve vicdanın kabul ede- meyeceği aile katliamları, halkımızın tüm kişisel ve toplumsal bunalımlarına kar- şın sıcaklık, özveri, seve- cenliklerinin bu denli eroz- yona uğramasını aklım al- mıyor. Başta, hangi çarpık inanç- lara dayandığı bilinmeyen Cem Garipoğlu’nun sevgili- sini testereyle paralayıp çöp konteynırına atabilmesinin akıldışılığını, ailesinin onay- larcasına oğullarına kucak açıp saklayabilmesini, hiçbir inanca sığdıramıyorum. Geçen haftanın ortalarında Zonguldak’ın Çaycuma il- çesinin Çayır köyünde eşinin hışmından kurtulmak için jandarmanın himayesinde baba evine sığınmasını haz- medemeyen kocanın, taam- müden eşinin ailesinden al- tı kişiyi tüfekle kurşunlayarak öldürüp üç aylık çocuğunu kendi ailesine bıraktıktan sonra soğukkanlılıkla teslim oluşunu, Anadolu insanının Mevlana, Yunus Emre ve Hacı Bektaş Veli’nin oluş- turduğu eğitime bu denli ters düşüşünü anlamakta güçlük çekiyorum. Siverek’te 14 yaşındaki erkek çocuğunun başının taşla ezilerek öldürülmesi de öyle. Bunların toplumsal bunalımlara dayandırılabile- ceği düşünülse de psikolog ve sosyologların bilimsel ve- rilerle konuları ele alarak ne- denlerini ortaya koyup ça- reler bulmaları, toplumsal bir görev olmalıdır diyorum. Bu acımasızlıklara toplum adına üzülürken, Ulusal TV’nin bir haberine de şaşıp kaldım. Haber, kanalın mu- habirlerinden ve akşamları Haber Masası’nı sunan Teo- man Alili hakkındaydı. Öca- lan’ın Yol Haritasını(!) bası- na intikalden önce haber- leştirmesi nedeniyle önce Ergenekon davası kapsa- mında -ki şahsen bu ismi yadsıyorum- sorgulanıp bı- rakıldıktan sonra, vatandaş- lık yasasına dayandırılarak sı- nır dışı edilmesi istemiyle Emniyet’in Yabancılar Bölü- mü’nde tutuklu bulunduru- luyor. Oysa, kanalın ekranlarına kayıtlarıyla yansıtıldığına gö- re Alili, İstanbul’un Aksaray semtindeki Vatan Hastane- si’nde 1978’de doğmuş, Türk asıllı ana babanın ço- cuğu. İlk ve ortaeğitimini burada tamamlamış. Yük- seköğrenimini Almanya’dan almış. Birkaç yabancı dil bilen başarılı bir genç gazetecimiz. 5901 sayılı vatandaşlık ya- sasının 6. maddesinin tüm haklarına sahip. Bu durum belgeleriyle İçişleri Bakanlı- ğı’na ve Vilayet’e bildirildiği halde hâlâ akibeti belirsiz. İş- lem idari mahkemenin kara- rının beklenmesine kalmış. Dış ülkelerde bu nitelikle- re sahip olanlar vatandaşlık yasasına uymasa bile her türlü imkânlar sağlanarak elde tutulur, kendisinden faydalanılır. İktidara muha- lefet eden bir kanalın gö- revlisine yasal haklarına kar- şın bu haksız uygulama da karşıtları sindirme politikası olsa gerek. Bunlar Ata- türk’ün demokratik, laik, sosyal cumhuriyetine yakış- mıyor. Cinayetler paralelinde üzüntü veren uygulamalar oluyor. Bir de dikkatle izlediğim, önce “Kürt Açılımı” denirken tepkilerle adı “Demokratik Açılım”a çevrilen doğulu kar- deşlerimizin sorunlarını çöz- me girişiminden hâlâ planlı, projeli bir yaptırım çıkarıla- madı. İçinde bulunduğum SHP Parti Meclisi’nce 1989’dan başlayarak 90’lar- da oluşturulan ülke sorunla- rını çözme komisyonların- ca, 12 kitapçığın başında Kürt sorunu konusu başı çe- kiyordu. Bu sorunun asli öğesi, feo- dal yapının yöre halkına ge- tirdiği baskıcı ve egemen sistem olan “ağalık”tı. Halkın yaşama koşullarının başında gelen ziraat ve hayvancılığı bağımsızca uygulayabilece- ği toprağı, marabası olduğu ağanın ve giderek sülalesinin tasarrufundadır. Buna çare kesinlikle M.Kemal’in daha 1930’lu yıllarda uygulamak istediği toprak ve eğitim re- formuydu. Ölümcül hastalığıyla sa- vaştığı günlerde bile öğret- men Sıdıka Avar’ın yöneti- minde Elazığ’da kız enstitü- sünü açtırabilmiş, Avar da katır üstünde dağ köylerin- den topladığı kız çocukları- nı yıkayıp paklayarak, giyin- dirip kuşatarak, öğretmen ve ebe yapabilmişti. 1950’de Demokrat Parti iktidar olur olmaz ağaların istemlerine uyarak o okulu ve Köy Ens- titülerini kapattı. Yöre halkı çaresizlik ve kimsesizlik duy- gularıyla emperyalistlerin de etkisiyle birlik ve beraberlik- ten kopmak istemedikleri halde bilinen koşullarda, acı- masız Öcalan’ın yönlendir- mesiyle PKK kanlı örgütünü oluşturdu. İktidar bunları dik- kate alıp sorunları üniter yapımıza dokundurmadan, hayal de olsa çözebilirse onu candan kutlayacağım. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 25 Ağustos Gözlemlediklerim Üzüntü Verici HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ [email protected] 25 AĞUSTOS 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA 15 Kapalı Mustafa Bay- kan: “Bir de ra- mazan açılımı yapsa- lar; öğretmenevlerin- de çay içebilsek!” Molla Emekli Orgeneral Hilmi Özkök’ün Kuleli Askeri Lisesi’ndeki la- kabının okulun kimya öğretmeni ve Işıkçılar cemaatinin kurucusu Hüseyin Hilmi Işık’la olan yakınlığı nede- niyle “hoca” oldu- ğunu yazmıştık. Öz- kök’ün Kuleli’de de- ğil Bursa Işıklar As- keri Lisesi’nde oku- duğunu bildirenler ol- du. Doğrusunu Genel- kurmay Başkanlığı bi- lir; Özkök’ün sırasıyla hangi askeri okullarda okuduğu açıklanırsa seviniriz. Hatta Hilmi Özkök’ün Kara Harp Okulu’ndaki lakabının da “molla” olup olma- dığına açıklık getirilirse daha da çok seviniriz! Milletin tüzelkişiliği ve onuru! “EY MİLLET” diye seslenerek bazı küçük saptamalar yapıyor Prof. Dr. Süleyman Çelik: “Tatvan’da bir resmi toplantıda ölen ayrılıkçı teröristler için saygı duruşunda bulunuluyor. Ayrılıkçı terör saldırılarının başlatıldığı Eruh’ta teröristler resmi geçit yapıyor. Başka bir yerde bir belediye başkanı kürsüden, “Burası Kürdistan, size Kürdistan’dan sesleniyorum” diyor. Ayrılıkçı terörle mücadele eden, gazi olan yurtseverler ise tutuklu; ziyaretçileriyle ancak kalın camların arkasından, telefonla konuşabiliyor. Buna karşılık ‘bölücübaşı’ cezaevinde sanki basın toplantısı yapıyor, yol haritaları çiziyor. Ey millet! Kaymakamlar, valiler, garnizon komutanları devleti temsil ediyorlar. Yani onlar, orada cumhurbaşkanı demek, hükümet demek, başbakan demek, Genelkurmay başkanı demek. Yani acizlik içinde, çaresizlik içinde kaldıkları için onların onurları, şerefleri, haysiyetleri zedeleniyorsa bu demektir ki devletin, yani cumhurbaşkanının, hükümetin, başbakanın, Genelkurmay başkanının, Meclis’in onuru, haysiyeti, şerefi zedelenmiş demektir. Devlet milletin, yani senin tüzelkişiliğinin adıdır. Ey millet, bunlar seni temsil ediyorlar. Onun için asıl senin onurun, haysiyetin, şerefin ayaklar altına alınıyor. Onurunu, şerefini, haysiyetini kurtarmak için artık uyanmalısın!” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” AKP-FG koalisyonunun İçişleri Bakanı Beşir Atalay’dan özür diliyorum. Eşgüdümünü üstlendiği Kürt açılımının bir devlet projesi olduğunu açıkladığında, boş bulunup “devlet’in Amerika Birleşik Devletleri olduğunu sanmıştım. İslam âleminin son halife adayı Fatih Sultan Recep’in o muhteşem hitabet sanatı ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi haşlaması ve projeyi Amerika Birleşik Devletleri’ne mal etmeye çalışanların hem alçak hem de namussuz olduğunu haykırması üzerine gerçeği anlar gibi oldum. Fakat bir güneş gibi parlayan gerçeği gerçekten anlamam ise Milli Güvenlik Kurulu’nun son toplantısında alınan “tarihi fırsat” kararını koalisyonun büyük ortağı AKP’nin Meclis Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ’ sayesinde oldu. Hâşâ huzurdan, benzetmek gibi olmasın ama bir “polit büro” üyesi gibi partisi ve devleti adına konuşan Bekir Bozdağ, mealen “Kürt açılımının bir devlet politikası olduğu hususu, Genelkurmay Başkanı’nın ve kuvvet komutanlarının da hazır bulunduğu Milli Güvenlik Kurulu’nda, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin mutabakatı alınarak karara bağlanmıştır” dedi. Bu açıklamanın üzerine artık devlette başka kurum aramanın gereği kalmıyor. Milli İstihbarat Teşkilatı deseniz hükümetin hizmetinde, polis deseniz rejimin teminatı, yargıyı sorarsanız Adalet Bakanlığı’nın kontrolünde, hangi devlet kurumunu sorsanız hepsi iktidarın emrinde. Bazı kurumlardan birileri çatlak ses çıkarırsa onların da Silivri toplama kampına gönderileceği biliniyor. Anlamayanlar için tekrar etmekte yarar var: Çankaya’daki AKP’li Abdullah Gül’ün devlet başkanlığında, Meclis’teki AKP’li eski imam Mehmet Ali Şahin’in temsil ettiği milli irade altında, AKP-FG koalisyonunun başı Fatih Sultan Recep’in demokratik idaresinin yol göstericiliğinde ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ile kuvvet komutanlarının tarihi mutabakatı sayesinde Kürt açılımı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin projesidir, bir devlet politikasıdır. Aksini söyleyen devlet düşmanıdır, haindir, gafildir, alçaktır, namussuzdur, şerefsizdir, aşağılıktır, kahpedir, dinsizdir, imansızdır; görüldüğü yerde imha edilmelidir! Proje SESSİZ SEDASIZ (!) GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Obama, Türkiye ve Atatürkçüler... BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Yurdumuzun sulak alanlarõnda da yaşayan yabanõl bir ördek cinsi. 2/ Vücuttaki AIDS virüsünü sapta- makta kullanõlan test... “Git, defol” anlamõnda argo sözcük. 3/ Söz, la- kõrdõ... Japonya’da bir kent. 4/ “Dinle sana bir --- edeyim / Hatõrdan gönülden ge- çici olma” (Karacaoğ- lan). 5/ Aşõrõ şişman... Boru sesi. 6/ Bir bağlaç... Yazõ ya da sözle verilen bilgi. 7/ Dökülen tohum- larla ertesi yõl çõkan ta- hõl... Yunan mitolojisin- de tutku tanrõçasõ. 8/ Af- rika’da bir õrmak... Kuzu sesi... Pantolonun apõş arasõna gelen yeri. 9/ Osmaniye ilinde, “ulusal park” kapsamõna alõnmõş ünlü Hitit yerleşmesi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Orta irilikte bir deniz kuşu. 2/ Bir göz rengi... İnce saç örgüsü. 3/ İzmir’in Çeşme ilçesinde, kaplõcasõyla da tanõnan turistik bir yöre... Karõşõk renkli. 4/ Belirti... “Sana dün bir tepeden baktõm --- İstanbul” (Y. K. Be- yatlõ). 5/ Asya’da bir ülke... Güney Amerika’da yaşa- yan bir yük hayvanõ. 6/ Bilgisayarda, bir kurum ya da kişiye ait internet kurulumu... Bir gõda maddesi. 7/ Es- ki İran dininde aşk ve doğurganlõk tanrõçasõ. 8/ Lati- fe... Paylama, azarlama. 9/ Franz Kafka’nõn bir ro- manõ... Madenleri yontmada kullanõlan çelik araç. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 P İ K A D O R H E Ğ İ R S O K U G İ R A Y D A Ğ A N M E L O N S İ F İ L İ S S O K Ü L E R S İ S Z E K A V E T T E R E İ R İ Ş E N N E P A L 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ABD’nin, Türkiye’de kredisinin 40 yılda nerelere düştüğünü görmemek imkânsız. Kennedy cinayetinde tüm Türkiye’nin nasıl ağır bir dram yaşadığını, bugün yaşı 60 ve üstü her Türk bilir. Kore Savaşı ayrı bir say- fa. Ama 1960’lardaki Vietnam Savaşı’ndan Irak kat- liamına kadar yayılan tüm süreç, her adımda bilinçli dünya kamuoyunu ABD karşıtı haline getirdi. Dünyayı Nazizm felaketinden kahramanca kurtaran “kov- boylar”, düşünmeyi bilen her insanın hedefi oldular. Obama rüzgârı dünyada bu anti-Amerikan dalga- nın önünü ciddi şekilde kesti. Hatta neredeyse maz- lum ülkelerin vatandaşları, tekrar soru işaretli de ol- sa, dünyaya bir umutla bakmaya başladılar. Oba- ma’ya, sağ-sol demeden açılan kredi, ülkemizde pek izdüşümünü bulamadı. Gerek İslamcılar, gerek sol, zaten Amerikalıların iflah olmaz faşistler olduğunu, ABD’nin hiçbir şekilde değişemeyeceğini ve Oba- ma’nın da bir kukladan ibaret olduğunu savunarak, yeni başkanla da her şeyin aynı kalacağını protestolarla yaymaya devam ettiler. Ben ise bu sütunda Obama’ya açık bir mektup ya- yımlayarak, ona beyaz bir sayfa açmamız gerektiği- ni, ama bu sayfayı lekesiz tutmanın Obama’nın en zor ödevi olacağını savundum.Şimdi başka ağır olum- suzluklar var: Örneğin Irak savaşı kalıntılarının so- rumluluğuyla karşı karşıya olan Obama’nın, kendisi- ni AKP hükümetiyle iyi geçinmeye mecbur hissetti- ğini, bu uğurda önüne sunulan BOP’un uzantıları doğ- rultusunda, Irak’ın geleceğini şekillendirirken, Türki- ye’de de Güneydoğu ile ilgili malum “açılım”ları zorlama konusunda ağırlığını kullandığını görmemek mümkün değil. Dolayısıyla gerek Türkiye’nin ödün- süz laiklik anlayışını, gerek üniter devlet yapısını za- yıflatacak bu girişimlere Atatürkçülerin artan haklı bü- yük tepkiler vereceği ortada... Bu olumsuz tablo karşısında “Türkiye ne yapacak” diye sormuyorum. Çünkü Türkiye, AKP neye “he” der- se onu yapacak! “Bizler ne yapıyoruz” diye sormak daha yerinde... Ortada bir ABD gerçeği var. Sevse- niz de, nefret etseniz de değiştiremezsiniz. ABD’ye savaş ilan edecek haliniz yok. Peki, “Kahrolsun Amerikan emperyalizmi!” diye protesto mitingleri yapmak bir işe yarıyor mu? Bugüne kadar pek gö- rülmedi! Üstelik herhalde hedefiniz şu korkunç senaryo olacak değil: “Obama ile bir şey değişmez. ABD yine Ortadoğu’da şöyle sivil yerleşimleri bombalasın da, keyifle bir pro- testo mitingi yapalım.” İstanbul’da akşam maç sey- retmek için dağılacak protestoculara iş çıksın diye, kim sivillerin bombalanmasını isteyebilir? İşte “Oba- ma ile hiçbir şey değişmez” diyen insanlara ilk yanıt bu. Obama’nın, oylarına yaslanarak başkan olduğu halk kesimi, hiçbir Bush katliamına izin vermez. İs- tanbul’da rahat hayatlarını yaşayan insanların “Bu fark çok önemli değil” demeleri çok egoist ve acımasız bir yorum. Çünkü o bombalar düştüğü yeri yakıyor. Geçen hafta Pentagon’un Pakistan’da gerçekleş- tirdiği operasyon bile her insan için bir dramsa, Oba- ma’nın bu tepkiler karşısında yarın İran veya başka bir ülkeye savaş ilan edemeyeceği ortada. Bu da muh- teşem bir fark. Hedefimiz ABD’nin başka savaşlar çı- karmasını önlemek olmalı, yeni protesto gerekçele- ri bulabilmek değil. Ayrıca bu yörede “yanlış ata oy- nama”nın bedelinin de yüklü olacağı hatırlatılmalı. Ata- türkçülere de bir hatırlatma: “Yurtta sulh, cihanda sulh” ne demek? “Tavrını beğenmediğiniz ülkeye saldırın” mı demek? Yoksa “fiili kavga ve gerginlikleri diyalogla çözün” mü demek? Biz Atatürkçülerin, ABD’ye, analizlerinde ciddi hatalar yaptığını, Türkiye’nin an- cak sosyal demokrat bir yönetim ve üniter bir dev- let yapısıyla bölgede güçlü olacağını anlatmamız ve inandırmamız lazım. Çünkü alternatifimiz olmadığı gi- bi, Atatürk’ün o tarihi cümlesi de yalnız bu diplomasi kullanımı gereğine işaret ediyor. Ben teslimiyetten değil, tam tersine, ABD’nin ro- tasını değiştirmekten söz ediyorum. Bu arada kim- se bana emperyalizmle mücadeleyi öğretmeye kalk- masın. 2003’te savaşla beraber “ABD gibi bir stra- tejik ortak istemiyoruz!” kampanyasını ben başlat- mıştım. Bugün ise konu, Amerika’da iktidarın rengi değiştikten sonra, bin bir iç ve dış dengeyi gözetmeye mecbur Obama’ya doğru mesajları ulaştırabilmek. Ak- si taktirde tezgâhlanan trajedi, onarılmaz hasarları be- raberinde getirecek... [email protected];www.bedribaykam.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle