Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
E
hli-i Sünnet’in yöneticiye
bakõşõnõ daha iyi anlamak için
Sünni ulemanõn bu konudaki
görüşlerini de anõmsatmakta yarar var.
Memlük döneminin ulemalarõndan İbn
Teymiye’ye göre, ümmetin birliği, siyasal
birlik anlamõna gelmiyordu. Adaleti
sağlamak ve kişilerin davranõşlarõnõ
sõnõrlamak için ümmetin içinde bir otorite
olmalõydõ; bu otorite birden fazla egemen
eliyle yürütülebilirdi. Hükümdarõn iktidarõ
nasõl ele geçirdiği, onu nasõl
kullandõğõndan daha az önemliydi.
Hükümdar devlet işlerini şeriatõn sõnõrlarõ
içinde yürütmeli ve ulema ile işbirliği
içinde hükmetmeliydi. Hükümdarõn
adaletsiz ya da zayõf itikatlõ olmasõ
halinde, herhangi bir düzen anarşiden
daha iyi olduğu için, ona gene de itaat
edilmeliydi. Ancak Allah’õn ve onun
resulünün emirlerine açõkça karşõ çõkan bir
hükümdara karşõ çõkõlabilirdi.
Gazali de, “Bir sultanın yüzyıl süren
tiranlığı, tebaanın birbirine karşı bir
yıllık tiranlığından daha az hasara
neden olur” sözü ile Sünni İslam için
toplumsal düzenin ne denli önemli
olduğunu vurguluyor. Aynõ Gazali, en
ünlü kitabõ İhya’da, İslam tarihinin belki
de en zalim ve dini akidesi en zayõf
yöneticisi olarak bilinen Yezit’in
Peygamber’in torunu Hüseyin’i ve aile
efradõnõ Kerbela’da katletmesini bile
eleştirmekten çekiniyor.
İSLAMIN BAŞARISI İÇİN
“Yezit ve benzerlerine lanet etmek,
fıkhi açıdan caiz değildir. Onun İmam
Hüseyin’i öldürme emri verdiği ve bu
işe razı olduğu kesin olmadıkça ve de
onun Müslümanlığı açık olduğu
müddetçe ona lanet etmek caiz
değildir. Çünkü nebevi hadislere ve
diğer sahih belge ve delillere göre,
Müslümana lanet etmek haramdır.”
Sünni bakõş açõsõna göre, devletin
bekasõ ve İslamõn başarõsõ için yönetenin
güçlü olmasõ önkoşuldur. Onun ameli ve
adil olup olmamasõ o kadar önemli
değildir. Bu konuda son örnek Sünni
inancõnõn önemli fakih ve kadõlarõndan
Abdülkerim Hatip, bir kişinin hilafeti
zorla elde etmesi halinde ona itaat edilip
edilmeyeceği yolundaki soruya bakõn
nasõl yanõt veriyor:
“Zorla biat etmeye neden olan
üçüncü yola gelince, bu yol, güçlü ve
ihtişam sahibi bir kişinin
zorlamasından ibarettir. Bu görevi
yürütecek yetkili bir imam
olmadığında güçlü bir kişi kalkar da
askeri gücüyle biat almaksızın ya da
biatı sahih olan kimse tarafından vekil
olarak atanarak halkı hegemonyası
altına alırsa, bu durumda ona itaat
farz olacaktır… Ta ki Müslümanların
işleri düzene girsin ve birlik sağlansın.
Cehalet ve fısk bu olaya engel değildir.
İmamet, zorla, baskı ile akdedilse ve
bu şekilde imam olan kişiye başka ferd
kıyam etse ve önceki şahıs yenilse, bu
durumda Müslümanların maslahatı,
birlik olmalarının zorunluluğu
hakkında söylediklerime göre ilk şahıs
azledilmiş ve sonraki şahıs da imam
olmuş olacaktır. İşte bu nedenleydi ki
İbn Ömer, Hurre olayında ‘Biz galip
gelenle birlikteyiz’ demişti.”
CMYB
C M Y B
28 TEMMUZ 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA
DİZİ 9
Ehl-i Sünnet’in hilafet anlayõşõ
Halifelik makamõ Peygamber’in halefi olarak tanõmlansa da bu makam dini değil siyasi bir otorite olarak varlõğõnõ koruyor
İ
slamõn dünyevi bir din, yani
hem din hem devlet olduğu-
na, İslami yasalarõn uygu-
lanmasõ için İslami yönetimin zo-
runluluğuna her iki ekol de iman
eder. Farklõlõk, yöneticilik maka-
mõnõ tanõmlamada ortaya çõkar.
Sünni anlayõşa göre hilafet maka-
mõ, dini değil siyasi bir kurumdur.
O nedenle meşruiyetini dinde
aramaz. O makama gelecek kişi-
yi ümmetin iradesi belirler. Hali-
felik makamõnõn Peygamber’le
ilişkilendirilmesi ve Peygamber’in
halefi olarak tanõmlanmasõ, bu
makamõn dini otorite olduğu an-
lamõna gelmez. Bu durumda, din-
sel bir otorite olmayan halifelik
makamõna oturan kişide de, ilahi
ilim, ilahi tayin, masumiyet ve
karizmatik özellikler aranmaz.
Hem dinsel hem de siyasal otori-
teyi birlikte temsil etme yetkisi sa-
dece peygamberlere kitap ve hik-
metle birlikte ilahi irade tarafõndan
verilmiştir.
Sünni İslamda Peygamber’in de
kendisinden sonra görev yapacak
halifenin seçim işini ümmete bõ-
raktõğõ, dolayõsõyla imametin üm-
metin tümü ya da ileri gelenleri ta-
rafõndan seçebileceği konusunda-
ki icma geçerlidir. Şiilikteki imam
kavramõ ile Sünnilikteki imam an-
layõşõ farklõdõr. Ehl-i Sünnet’in
kelamcõlarõ imamet kavramõndan
siyasi otoritenin anlaşõlmasõ ge-
rektiği anlamõnõ çõkartõrken Şii
teologlarõ, imamet kavramõnõn hem
dini hem de siyasi otoriteyi kap-
sadõğõnõ öne sürerler.
Ehl-i Sünnet’te yönetenin kişi-
liğinin, yönetimi nasõl ele geçir-
diğinin, hatta kişisel olarak dini
akidelere bağlõlõğõnõn çok önemi
yoktur.
İSLAMİ KURALLARA
GÖRE YAPILANMA
Önemli olan, devletin güvenliği
ve toplumun nizamõnõn İslami ku-
rallara göre tesis edilmesidir. Sün-
ni İslamõn fõkhi ve kelami yapõsõ bu
görüş üzerine şekillenmiş, ulema bu
konuda icmaya (mutabakat) var-
mõştõr. Sünni ulema, bu görüşü
desteklemek için hadislerden ve
Kuran’dan kendilerine göre delil-
ler de üretmiştir. Gayet tabii Şia da
kendine göre Kuran ve hadislerden
deliller üretmede boş durmamõştõr.
Ancak Sünni ulemanõn vardõğõ
bu konsensüsün Muaviye’nin ha-
lifeliğinden sonraki tarihlerde
oluştuğu gerçeğini de göz ardõ et-
memek gerek. Muaviye’den son-
ra Emevi hanedanlõğõna dönüşen
İslam toplumunda yöneteni açõk-
tan eleştirecek ulemanõn meşrui-
yeti ve itibarõ tartõşmalõ hale geli-
yordu. Çünkü yöneticinin etrafõnda
kümelenen ulemalar tarafõndan
eleştiri mekanizmasõ derhal dev-
reye giriyordu.
Ali döneminin zorlukları
Sünni ulemanõn görüşleri Ehl-i Sünnet’in yöneticiye bakõşõnõ anlama konusunda oldukça açõk ve net bir fikir veriyor
‘Devletinbekasõiçin,yönetengüçlüolmalõ’
A
li halife seçildikten
sonra kendisine biat
verenlere yaptõğõ ilk
konuşmada, icraatõndan mem-
nun olmadõklarõ zaman görevi
bõrakabileceğini söyleyecekti.
Nitekim, Ali’nin halife seçilir
seçilmez hazineden kendisi de
dahil herkese eşit pay dağõtõl-
masõ emrine başta Zübeyir,
Talha ve Ömer’in oğlu Ab-
dullah karşõ çõkmõş, Ali’yi ale-
nen mescitte eleştirmişlerdi.
Halifeliği süresince sadece
eleştiri değil saldõrõlara da ma-
ruz kaldõ Ali. Tabii Osman’õn
öldürülmesinden sonra başla-
yan anarşi ortamõ, görünürde
Osman’õn kan bedeli için yola
çõkan, gerçekte ise halifelik da-
vasõ güden Muaviye’nin de
kõşkõrtmalarõyla doruğa tõrman-
dõ ve Ali’nin halifeliği süresin-
ce eksik olmayan iç savaşlar
Müslümanlarõ bunalttõ. Haklõlõ-
ğõ kabul edilmesine karşõn Ali,
bu iç mücadeleler nedeniyle
eleştirilmekten kurtulamadõ.
Bu eleştiriler karşõsõndaki
üzüntülerine ve yakõnmalarõna
ilişkin Nech’ül-Belaga’da pek
çok örnek görürüz. O günkü
durumu anlamak için bir ör-
nekle yetinelim:
Halifeliği sõrasõnda ümmet-
ten birisi Ali’nin yanõna gele-
rek, “İlk iki halifeyi halk itti-
fakla desteklerken senin dö-
neminde bu kadar ihtilaf ne-
den çıktı?” diye sordu.
Ali’nin bu kinayeli soruya ya-
nõtõ şöyle oldu: “Onlar benim
gibi insanları yönetiyordu.
Ben ise senin gibileri yönet-
mekteyim.”
İSYAN DİNDEN
ÇIKMAKLA EŞDEĞER
Bütün bu örnekler de gösteri-
yor ki, İslamõn ilk döneminde,
yani Emevi hanedanlõğõna ka-
dar halifeler, eleştirilmez değil-
di. Emevi Hanedanlõğõ’ndan
itibaren Sünni ulema, ibadet ve
itikadi konularda Peygamber
ve sahabeyi örnek alõrken, yö-
netimle ilişkiler konusunda bir
tavõr değişikliğine giderek, yö-
netime isyanõ dinden çõkmakla
eşdeğer görmüştür.
Yönetici adaletsiz de olsa
ona itaat ve sabõr farzdõr. Belki
bu durum, uzun yõllar enerjisi-
ni iç mücadelelere harcayan ve
birbirlerinin kanõnõ akõtan
Müslümanlarõn haksõz ve zalim
de olsa güçlü bir yönetimin
otoritesine ihtiyaç duymasõ
olarak da açõklanabilir.
Devletin bekasõ ve toplumun
düzeni için böyle bir bakõş açõ-
sõnõ zorunlu gördüler. Ancak
yine de bu anlayõşõn gelişme-
sinde iktidarõ cebirle ele geçi-
ren ve toplumu baskõ altõnda
tutan yöneticilerin payõnõn ol-
duğu daha akla yatkõn. Bir di-
ğer etken de iç mücadeleler ne-
deniyle fetihlere ara verilmesi
ve bunun savaşçõlara kaybettir-
diği olasõ servetler. Yönetimi
kutsama ve her türlü eleştiriden
münezzeh kõlmada bu iki etke-
nin payõ göz ardõ edilemeyecek
kadar önemlidir.
Halifeliğe
dinsel kutsallık
Şii ulemasõna göre, Muaviye’den
başlayõp Osmanlõ halifelerine
gelinceye dek tüm halifeler, hem
konumlarõnõ güçlendirmek hem de
toplum nezdinde itibar kazanmak için
halifelik makamõna dinsel bir kutsallõk
atfetme yönünde çalõştõlar. Bunu
gereği olarak da kendilerinden önceki
özellikle de Peygamberden sonraki
halifeleri yüceltmek ve hilafeti ilahi
ve dini bir iş olarak göstermek için
dine baskõ yaptõlar. Böylelikle
hilafetin maddi ve dünyalõk rengi
kaybolup dini, ruhani ve kutsal bir
boyaya büründü.
Şia’nõn, bu konudaki eleştirileri
sadece yöneticilerle sõnõrlõ değildir;
Sünni din bilginlerini de yöneticilerin
konumlarõnõ güçlendirmek ve onlara
meşruiyet kazandõrmak adõna hadisler
üretmekle suçlar ve sadece Kitab’ül-
Emareh’te bu konuda 400’den fazla
hadis olmasõnõ, yöneticileri hoşnut
kõlmak isteyen Sünni ulemanõn
gayretkeşliğine bağlarlar.
‘İTAAT FARZDIR’
Batıni İslamdan
Sünni İslama
Ehl-i Sünnet’te tartõşõlmaz konuma
getirilen siyasi erk, dinsel kurumlara
hükmetmeyi başardõ. Ulema, devletin
daha doğrusu yöneticinin emrine
girmiş oldu. Şii gelenekte ise bunun
tersine dini kurumlarõn vesayeti,
siyasi erkin üzerinden eksik olmadõ.
Osmanlõ’nõn başlangõçtaki Batõni
İslam anlayõşõnõ terk edip Sünni
İslamõ devlet dini yapmasõnõn
arkasõndaki yatan neden de bu olsa
gerek. Başõbozuk Türkmen toplumunu
hizaya ancak yöneticiye karşõ
koşulsuz itaati farz kabul eden Sünni
İslamla getirmek mümkün olabilirdi.
Nitekim oldu da. Sünniliğin Ulü’l-
emre itaat koşulu sayesinde Osmanlõ
sultanlarõ koca bir imparatorluğu
sorunsuz bir şekilde yönetebildiler.
Buna mukabil Şii İran’da siyasi erk ile
ulemanõn mücadelesi bitip tükenmedi.
İslam coğrafyasõ’ndaki totaliter
rejimlerin baskõcõ politikalarõna karşõn
halkõn olan biteni tevekkülle
karşõlamasõnõ, belki de Sünni İslamõn
“Adaletsiz de olsa yöneticiye itaat
farzdır” ilkesinde aramak gerek.
ŞİA ELEŞTİRİLERİ
‘Halifeler
eleştirilebilir’
anlayışıEbubekir
ile başladı
Muaviye’ye kadar halifelik gör-
evini icra eden Ebubekir,
Ömer, Osman ve Ali döneminde
bunun tersi söz konusuydu. Hata,
yanlõş yapmalarõ halinde halktan
kendilerini uyarmalarõnõ, gerekirse
biatlerini geri çekip yeni bir halife
seçmelerini isteyecek kadar eleştiri-
ye açõktõlar. Nitekim halktan ve sa-
habeden halifeye karşõ eleştiriler de
hiç eksik olmuyordu. İlk halife Ebu-
bekir, seçildikten sonra makamõnõn
eleştirilmez ol-
madõğõnõ şu söz-
leriyle ortaya
koyuyordu:
“Ey İnsanlar!
Ben de sizin gi-
bi biriyim. Bil-
miyorum… Be-
ni Peygam-
ber’in yapabil-
diği işlerden sorumlu tutabilirsi-
niz. Allah, Peygamber’i dünyalıla-
ra seçti ve onu afet ve felaketler-
den korudu. Ona ismet bahşetti.
Ben ise tabiyim, yeni bir şey icat
etmiyorum, yani bidatçi değilim.”
Üçüncü halife Osman’õn icraatõndan
memnun kalmayan halkõn iki kez
nümayişe geçip halifeyi konutu
önünde onu protesto ettiğini, üçün-
cüsünde de işin çõğõrõndan çõkõp Os-
man’õn katledilmesine kadar vardõ-
ğõnõ biliyoruz.
Ali döneminin zorlukları
Ebubekir ile başlayan eleştiriye açõklõk Ali
döneminde de devam etti. Ancak Osman’õn
öldürülmesinin ardõndan başlayan anarşi ortamõ
Muaviye’nin de kõşkõrtmalarõ sonucu artan iç savaşlar
büyük bir kaos ortamõ yarattõ.
Sünni İslamda yönetenin kişiliği,
yönetimi nasõl ele geçirdiği hatta kişisel
olarak dini akidelere bağlõlõğõndan çok
toplum düzeninin İslami kurallara göre
yapõlandõrõlmasõ önem taşõyor.
Hilafet makamõ da dini değil siyasi
bir kurum olarak karşõmõza çõkõyor.
OSMAN KATLEDİLDİ
YARIN:
Şia’nın imamet teorisi