19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 23 TEMMUZ 2009 PERŞEMBE 16 KÜLTÜR Fethi Naci ve Ferit Edgü. Ayaktakiler: Fahri Aral, Mengü Ertel, Arif Damar, Prof. Dr. Atilla Gür. Oturanlar: Mücap Ofluoğlu, Fethi Naci, Yaşar Kemal, İbrahim Yolyapan, Nuri Akay (Balıkçı Nuri) FERİT EDGÜ Y arõm yüzyõllõk dostumun ölüm yõldönü- münde, onun yaşamõ ve yazarlõğõ üzerine bir anma yazõsõ yazacaktõm. Ama zona diye bir illet, ‘Yaşayan Fethi Naci’ başlõğõnõ ver- diğim yazõyõ kaleme almama izin vermedi. Ben de tuttum, onun üç kitaplõk Eleştiri Günlükle- ri’nden küçük bir seçme yaptõm. Belki böylesi da- ha iyi oldu. Böylece benim sözcüklerime gerek kal- madan, Fethi Naci’nin kendisi dile gelip kendi- sini yaşar kõldõ. Tüm dostlarõ gibi ben de hâlâ yaşayan Fethi Na- ci’yi özlemle anõyorum. “Gerçek acõnõn tek ölçütü var: Ölüm korkusu- nu yok etmesi. Hâlâ ölümden korkuyorsanõz bilin ki gerçek acõyõ yaşamamõşsõnõz. Karşõlaştõrõlama- yacak tek şey belki de acõdõr; ‘benimki şöyle, se- ninki böyle’ diye söz edilemez acõdan. Acõ, aşõ- lamaz. Acõya dayanabilmenin tek yolu acõyõ, ça- lõşmaya, bir şey yaratmaya dönüştürebilmektir.” (1.1.’83) “ ‘Romancı ve roman kişileri’ konusunda ba- şarõlõ bir örnek, Ortadirek’tir. Ortadirek’i okur- ken Forster’in şu sözlerini anõmsamamak elde de- ğil: ‘Roman yazarı bir kişi hakkında her şeyi biliyorsa, o kişi gerçektir. Yazar bildiklerinin hepsini bize anlatmak istemeyebilir; bildikle- rinin çoğunu, hatta herkesin açıkça görebileceği şeyleri bile gizleyebilir.’ Yaşar Kemal, bu ro- manõnda, anlattõğõ kişiler hakkõndaki geniş bilgi- sinin romana girmesi gere- ken büyük kõsmõnõ yazma- mak ustalõğõnõ göstermiş. Sonuç, gerçek bir başarõdõr: Ortadirek’teki köylüler, bü- tün ilkelliklerine, bütün ca- hilliklerine rağmen, insan ol- manõn karmaşõklõğõ içinde- dirler.” (1.2.’83) “Türkiye’de, aydõnlarõn bir kesimi hep halkõ yüceltirken, halka toz kondurmazken bütün suçu aydõnlara yüklemişler; bir kesimi de halkõ hep güdülecek bir sürü, eğitip ‘adam edilecek’ edilgin bir kitle olarak görmüş- ler, Türkiye’yi geliştirip uygar- laştõrma görevinin seçkin ay- dõnlara düştüğünü vurgulamõş- lardõr. ‘Halkı yüceltmek, suçu ay- dınlara yüklemek’ der demez ak- la hemen o unutulmaz iki dize ge- lir: Halka ta’n eylemek nemiz / Cümle küstahlõk bizdedir.” (1.4.‘83) “Bilime, sanata, kültüre karşõ bir yönetimde, tek değer ölçütünün ‘para’ olduğu bir yönetimde, ede- biyatçõlarõmõz görevleri konusunda yeniden düşünmek, ‘hikmet-i vü- cut’larõ konusunu yeniden tartõş- mak zorundadõrlar.” (29.7.’85) “Rahip William, Papa XXII. Ioannes için daha önce de şöy- le demiş: ‘Gökyüzü için de yer- yüzü için de karar veren kim- senin gerçekten kendisi olma- sını istiyor.’ Oysa, gene Willi- am’a göre, ‘İsa, dünyaya bu- yurmak için değil, dünyanın içinde bulunduğu koşullara, en azından Caesar’ın yasa- larına boyun eğmek için’ gel- miştir.” (…) “İslamlõk, Hõristiyanlõk gibi, sadece ‘gökyüzü’yle (‘dinsel olan’la) ilgilenmez, kendini sadece ‘dinsel olan’la sõnõrlõ görmez, toplumsal ya- şamõn her alanõnõ düzenler; Rahip William’õn deyişiyle, ‘dünyasal sorunlarda da yargı yetkisini elinde tut- mak’ ister. Bu bakõmdan, türban tartõşmasõ, Gülün Adı’ndaki İsa’nõn yoksul- luğu tartõşmasõna çok ben- ziyor. O tartõşmanõn ardõn- da nasõl Hõristiyanlõğõn si- yasal iktidar isteği varsa, türban tartõşmasõnõn ar- dõnda da İslamlõğõn dünya sorunlarõnõ düzenleme isteği var. Bunun içindir ki bir İslamcõ, türban öz- gürlüğünden sonra, ister istemez, bikini yasağõnõ isteyecektir.” (…) “Demokratik özgürlüklerden yana olanlarla İslamcõlarõn ‘türban sorunu’na (daha geniş ola- rak, ‘dinsel akımların örgütlenmesine, özgürlük içinde çalışmasına’) bakõşlarõ alabildiğine fark- lõdõr; demokratik özgürlüklerden yana olanlarõn bu- nu göz ardõ etmemeleri gerekir.” (12.1.’87) “1961-1967 yõllarõ edebiyatõ iyice boşladõğõm yõl- lardõ. 27 Mayõs hareketinin getirdiği göreceli öz- gürlük ortamõnda ben de çoğu arkadaşõm gibi, po- litikadan başka bir şey düşünmüyordum: Va- tan’da önce makale, sonra fõkra yazarlõğõ; Yön’de, Sosyal Adalet’te, Ant’ta siyasal, ekonomik ko- nularda yazõlar; Az Gelişmiş Ülkeler ve Sosya- lizm gibi, Emperyalizm Nedir gibi, Kompra- dorsuz Türkiye gibi kitaplar, Askeri Darbeler ve Demokrasi gibi derlemeler… 1968, yeniden edebiyata dönüş yõlõm oldu. O gün bugündür, varsa edebiyat yoksa edebiyat.” (12.1.’87) “15 Mayõs 1981’de yayõmlanan ‘Türk Roma- nında Ölçüt Sorunu’ adlõ yazõmdan: ‘Öyle sa- nıyorum Türk romanının en büyük sorunu öl- çüt sorunu. Türk romanı neye göre değer? Bu- gün Batılı romancıların önlerinde kendi ülke- lerinin geçmişteki dev romancıları var; ölçüt on- lar. Bizde böyle bir şey yok. O zaman Türk ro- manlarını roman gelişimimiz içinde değerlen- dirmek, yeni ortaya çıkan bir romancıyı bir Ha- lit Ziya ile, bir Tanpınar’la, bir Reşat Nuri ile, bir Yaşar Kemal’le karşılaştırmak bir anlam taşımıyor. / Türk romanları için ayrı ölçüt, Ba- tı romanları için ayrı ölçüt kullanamayız artık; ikisi için de ölçüt, tek ve aynı.’ ” (14.5.’87) “Sağcõ olsun, solcu olsun, bütün politikacõlarõn bayõldõğõ bir durumdur, bu. Çünkü onlar, gerçeğin değil, çõkarlarõna uygun olanlarõn söylenmesini is- terler, kayõtsõz şartsõz desteklenmek isterler, bütün görüşlerinin tartõşmasõz onanmasõnõ, uygun bu- lunmasõnõ isterler. Neyse ki partilerin de (Komünist partilerin de!) yanõldõğõnõ artõk herkes biliyor, kabul ediyor. En başta, bir zamanlar partilerin yanõlmazlõğõnõ sa- vunanlar!” (11.3.’89) “1 Nisan 1983’te yazdõğõm o günlükte, ‘Halkı yüceltmek kusursuz bir varlık olarak göstermek de yanlış; edilgin bir kitle, güdülecek bir sürü olarak göstermek de’ demişim. İçeride ve dõşa- rõda olup bitenlere baktõkça halkõn ‘edilgin bir kit- le’ olduğu düşüncesine artõk ben de katõlõyorum. Halk, hep o halk: ‘Yaşama karşı dürüstlükten uzak ilgisizliklerine duyduğu öfkeyle insanı ku- durtan halk…’ ‘Halk’õ övenler, yüceltenler, bana öyle geliyor ki, kendileri ‘halk adına’ hareket edebilmek için halkõ övüyorlar, yüceltiyorlar, bulanõk bir ‘halk’ kavramõnõ öne sürerek başka kesimlere iktidar yo- lunu tõkamak istiyorlar.” (2.10.’91) (Kaynak: Eleştiri Günlüğü I, II, III, YKY., 1986, 2002, 2002) Edebiyat eleştirmeni, yazar, yayõncõ Fethi Naci’yi geçen yõl, bugün yitirmiştik Yaşayan Fethi Naci Mercury adayları belli oldu Kültür Servisi - Müzik çevrelerince İngiliz müzik endüstrisinin en prestijli ödülü olarak değerlendirilen Mercury Müzik Ödülü’nün bu yõlki adaylarõ açõklandõ. Sonuçlarõ 8 Eylül’de açõklanacak yarõşmanõn bu yõlki adaylarõ Kasabian, Florence and the Machine, Bat for Lashes, La Roux, Glasvegas, Friendly Fires, The Horrors, Lisa Hannigan, The Invisible, Speech Debelle, Led Bib ve Sweet Billy Pilgrim. Her yõl eylül ayõnda verilen ödül için İngiliz ve İrlanda kökenli sanatçõlarõn bir yõl boyunca yayõnlanan albümleri arasõndan 12 aday belirleniyor ve kazanan albüm 20 bin İngiliz sterlini ile ödüllendiriliyor. ‘Düşen Asker’e sahte iddiası Kültür Servisi - Ünlü savaş fotoğrafçõsõ Robert Capa’nõn 1936’da çektiği, İspanya İç Savaşõ’nõn simgesi olarak kabul edilen “Askerin düşüşü” adlõ fotoğrafõnõn mizansen olduğu iddia edildi. Katalan El Periodico gazetesindeki yazõda fotoğrafõn, Endülüs’teki Cerro Muriano bölgesinin güney batõsõnda yer alan Espejo kasabasõnda çekildiği ve bu yerde çatõşmanõn yaşanmadõğõ ifade edildi. Yazõda, fotoğrafõn eylül ayõnõn başõnda çekildiği ve o tarihte Espejo kasabasõnõn cumhuriyetçilerin elinde olduğu, çatõşmalarõn ise 22-25 Eylül tarihlerinde yaşandõğõ öne sürüldü. Filmi Wenders tamamlayacak Kültür Servisi - Alman yönetmen Wim Wenders, yakõn zamanda yaşamõnõ yitiren dünyaca ünlü dansçõ - koreograf Pina Bausch’la birlikte çalõşmalarõna başladõklarõ, Bausch’un sanatõnõ ve yaşamõnõ konu alan üç boyutlu dans filmini tamamlayacağõnõ açõkladõ. Wenders ve Bausch, ortak tasarõlarõ olan film üzerinde altõ aydõr çalõşõyorlardõ ve filmin ön yapõm aşamasõ tamamlanmõştõ. Wenders, “Pina” adõnõ verecekleri filmle, dansa yeni bir boyut kazandõran sanatçõyõ ve onun güzelliğini, onun istediği gibi yansõtmak için uğraşacaklarõnõ belirtti. CEVAT ÇAPAN Fethi Naci’yi eski, sürekli bir okuru olduğum için özlüyorum. Yazdõklarõnda bize içinde ya- şadõğõmõz gerçekliğin ne olduğunu, bunu yan- sõtan ve değiştirecek güçte olmasõ gereken bir edebiyatõn nasõl değerlendirileceğini açõk seçik bir dille, yer yer öfke, yer yer sevecenlik, ama her zaman tam bir içtenlikle ve heyecanla di- le getirdiği için. Bir eleştirmenin de aynõ za- manda bir romancõ, bir şair gibi yaratõcõ bir ya- zar olduğunu kanõtladõğõ için. Fethi Naci’yi elbette bir o kadar da bir dost olarak özlüyorum, 1957’de başlayan ve hiçbir kesintiye uğramadan süren bir dostluğun unu- tulmaz yaşantõlarõ yüzünden. Birlikte çõkõlan yolculuklarõn, birlikte söylenen türkülerin, or- tak ilgilerin, benimsenen ilkelerin, bir dost çev- resini yaşatmanõn güzelliğini bizimle paylaş- tõğõ için. REFİK DURBAŞ Tek başõna bir yayõnevi idi. Sosyal ve po- litik inceleme ve araştõrmalar da yaptõ ama, asõl merakõ eleştiri idi; özellikle de roman eleştiri- si. On Türk romanõ ile başladõğõ yolculuğu yü- ze kadar getirdi. Sözünü sakõnmadõ. Kõrgõnlõk ve kõzgõnlõklarõ üzerine aldõ. Kimi yazõlarõna “Ben bu romanõ sevmedim” ya da “Bu yazar insanlarõ sevmiyor” gibi kesin yargõlarla baş- ladõ. Fakat bunun altõnõ da sağlam, sarsõlmaz ge- rekçelerle doldurmasõnõ bildi. Eleştiride nesnel ölçüleri kullanmasõ yanõnda, kişisel anõlarõyla da bezeyerek öznel yargõlarõnõ da göz ardõ et- medi. İyi içerdi, iyi de küfrederdi yeri geldi- ğinde… Bir uzun zaman onun gibi roman eleş- tirisi yapan bir yazar biraz zor gelir gibi. CEMİL KAVUKÇU Fethi Naci, toplumcu sanatõn ilkelerini ortaya koymaya çalõşõrken, dogmacõlõğa, edebiyatõn il- kel bir pedagojik görev yüklenmesine şiddet- le karşõ çõkmõştõr. Sanata ve edebiyata bakõşõ, yaşamõnõn her döneminde son derece açõk ve içten olmuştur. İçtenliği sorunlara yaklaşõ- mõndaki rahatlõğõndan, düşündüğünü söyleye- bilmesinden, açõksözlülüğünden kaynaklanõr. Edebiyat dünyamõzõn büyük bir bölümü nasõl bir değeri yitirdiğimizin hâlâ farkõnda değil. SEMİH GÜMÜŞ Çoğu kez yitirdiklerimizin bõraktõğõ boşluk- larõn doldurulup doldurulmayacağõ sorulur. Bir bakõma, elbette her boşluk bir biçimde dol- durulur; öte yandan, hiç kimsenin yerinin dol- durulamayacağõ da doğrudur. Fethi Naci söz ko- nusu olduğundaysa, yazdõğõ binlerce sayfa dõşõnda, onun kişiliğiyle de unutulmasõnõn olanaksõzlõğõ belirtilebilir. Ne yazdõğõ en çok merak edilen yazarlardan biri olduğu hatõrla- nõrsa, onun ne yazdõğõ üstünde de yeniden du- rulmasõ gerekir. Kendine özgü bir eleştiri an- layõşõ kurmuştu. İncelediği yapõtõn iyiyle kötü yanlarõnõ ayõrt etmeyi öne çõkardõ. Dolayõsõy- la okuru ve yazarõ uyarõcõ, yararlõlõğõ gözeten bir eleştiri anlayõşõ vardõ. Bunu da güçlü sez- gisine, beğenisine, kõlõ kõrk yaran tutumuna da- yanarak yapardõ. Eleştiri, her zaman bu değildir, ama Fethi Na- ci’ninki buydu ve kendi içinde ne denli etkin olduğunu, bir romancõ ya da şair kadar ilgi gö- rerek okunmasõndan çõkarabiliriz. Yalnõzca çağdaş Türk romanõ üstüne yazdõklarõna ve ede- biyatõmõzõn yüz yõlõnõ kuşatan sabrõ ve emeğiyle yaptõğõ katkõya bakmak bile Fethi Naci’nin ede- biyatõmõzdaki yerini gösterir. Kültür Servisi - Sezen Aksu, Harbiye Cemil Topuzlu Açõkhava Tiyatrosu’nda “Sezen Aksu ve Arkadaşlarõ” adõnõ taşõyan bir konser verdi. Konserde Aksu’ya Fahir Atakoğlu, Erkan Oğur, Aykut Gürel’in yanõ sõra pek çok müzisyen arkadaşõ eşlik etti. Kendine özgü repertuvarõnõn yanõ sõra Akdeniz Havzasõ şarkõlarõ, Türk sanat müziği klasikleri, halk deyişleri, neşeli havalar ve türkülerden oluşan özel bir programla dinleyicileri coşturan Aksu ve dostlarõ 24 ve 25 Temmuz’da da Açõkhava’da müzik ziyafeti sunmaya devam edecek. Barnes&Noble’daniddialıe-kitap Kültür Servisi - ABD’nin en büyük kitabevi zinciri Barnes&Noble da e- kitap piyasasõna atõldõ. 700 ayrõ kitabõ e-kitaba dönüştüren şirket, bu rakamõn yõl sonuna dek bir milyon olacağõnõ söylüyor. Uzmanlara göre şirketin bu alanda hõzlõ bir ilerleme göstermesi kaçõnõlmaz, çünkü piyasaya sürülen “çok formatlõ” e-kitaplar, kişisel bilgisayarlar, Amazon adlõ web sitesinin geliştirdiği “Kindle” ve Sony’nin Sony Reader’õnõn yanõ sõra iPhone, iTouch ve BlackBerry’de de okunabiliyor’ Sezen Aksu ile her telden ANTALYA ADD - CUMOK ÇAĞRISI www.cumok.org “Lozan antlaşmasõ, Türk milleti aleyhine, 100 yõldan beri hazõrlanmõş ve Sevr Antlaşmasõ’yla tamamlandõğõ zannedilmiş bir büyük suikastõn yõkõlõşõnõ ifade eden bir belgedir.” Mustafa Kemal ATATÜRK LOZAN’DAN LOZAN’A PANELİ Oturum Başkanõ: Sabih KANADOĞLU Yargõtay Onursal Başsavcõsõ Panelistler: Vural SAVAŞ - Yargõtay Onursal Başsavcõsõ Prof. Dr. Ünsal Yavuz - Başkent Üniversitesi Doç. Dr. Cüneyt AKALIN - Marmara Üniversitesi VİYOLA ve PİYANO RESİTALİ Barõş Kerem BAHAR – Aslõ DEMİRAĞ Antalya Büyükşehir Belediyesine katkõlarõ nedeniyle teşekkür ederiz Tarih: 24 Temmuz 2009 Cuma – Saat: 10.00 Atatürk Anõtõna çelenk konulmasõ (Cumhuriyet alanõ) Panel ve Resital - Saat: 16.00 - Atatürk Kültür Merkezi Perge Salonu Destek Verenler: Antalya Ulusal Güçler Birliği Platformu - Abdal Musa Kül. Der. - ANSAN - Antalya Tabip Odasõ - ANTÇEV - Ant. Barosu - BKKD - Cumhuriyet Kadõnlarõ Der. - Ç.Y.D.D. - EĞİTİM-İŞ - Elk. Müh Odasõ - Hacõ Bektaş-õ Veli Kül. Vakfõ - Kõbrõs Türk Kül. Der. - Mülkiyeliler Birliği Ant. Şb.- TEMA İl Tem.- Tüm Emekliler Der. - Türk -İş - Yeni Kuşak Köy Ens. Der. İletişim: 0242 243 33 54 / 0532 401 71 62 / 0505 884 68 54 [email protected] SEN GELMEZSEN ÇOK EKSİĞİZ “http://www.addantalya.org/” www.addantalya.org
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle