23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 8 HAZİRAN 2009 PAZARTESİ 4 HABERLER 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK ‘Çivisi Çıkmış Dünya’... Amin Maalouf’un yeni kitabının adı bu: Çivisi Çık- mış Dünya. Batı ve Doğu uygarlıklarının karşılıklı duruşlarını an- latan bu yapıtı, yazarın ‘Ölümcül Kimlikler’ adlı de- nemesiyle birlikte okunmalı. Amin Maalouf kaygılı, tedirgin. İnsanlığın çeşitli teh- ditler altında olduğunu anlatıyor. Bir dünya düşünürünün kaygılarını taşıyor. Aydınlanma geriliyor... ‘Benim derdim bambaşka; Aydınlanma Çağı’nın bocaladığını, zayıfladığını ve kimi ülkelerde sona er- mek üzere olduğunu gören bir Aydınlanma yanlısı- nın bir zamanlar özgürlüğün, dünyanın tamamına ya- yılmakta olduğuna inanan, şimdiyse ona yer olma- yan bir dünyanın biçimlendiğini gören, eli kolu bağ- lı biçimde fanatizmin, şiddetin, dışlamanın ve umut- suzluğun yükselişine tanık olan bir özgürlük tutku- nunun; her şeyden önce de, aslında pusuda bekle- yen yok oluşa boyun eğmek istemeyen bir yaşam âşı- ğının endişeleri benimkiler...’ Yüzyıllık körlük - yüzyıllık açgözlülük... ‘Bugün, Arap toplumlarının yüzyıllık körlüğünü ya da Batılı güçlerin yüzyıllık açgözlülüğünü kınamak ge- rekip gerekmediği artık pek önem taşımıyor. Kesin olan ve bugünün dünyasında önem taşıyan şu ki, on yıllardır Arap-İslam âlemindeki gizil modernlik yan- lısı, laik insanlar Batı’ya karşı çıktılar, Batı da ço- ğunlukla korkunç bir şekilde ve kimi zaman da din- sel hareketlerin desteğiyle onlarla savaştı.’ Cemaatçilik yurttaşlığa yer vermez... ‘Lübnan’ı ve başka yerleri yakından gözlemlediğim için cemaatçiliğin demokrasinin gelişmesini hiç de ko- laylaştırmadığına -aslında sadece ürkek bir örtme- ce bu- tanıklık edebilirim. Cemaatçilik, yurttaşlık dü- şüncesinin bile yadsınmasıdır ve böyle bir temel üs- tüne uygar bir siyasal sistem inşa edilemez. Bir ulu- su oluşturan çeşitli öğeleri, bir yandan her yurttaşın temsil edildiğini hissetmesi için incelikli, esnek, ör- tük biçimde göz önünde bulundurmak ne kadar önemliyse; ulusu kalıcı biçimde düşman aşiretlere bö- len bir kota sistemi kurmak da o kadar zararlı, hat- ta yıkıcıdır. Büyük Amerikan demokrasisinin Irak halkına bu şe- kilde zehirli bir armağan verip tarikatçılığı benimse- mesini sağlaması utanç kaynağıdır, ayıptır. Bilmeden yapıldıysa, üzüntü vericidir, hayasız bir hesapla ya- pıldıysa, suçtur.’ Ve Atatürk... ‘Birinci Dünya Savaşı’nın ertesinde bugünkü Tür- kiye toprakları çeşitli İtilaf orduları arasında paylaşı- lırken ve Versailles’da ya da Sévres’de toplanan Ba- tılı güçler duygusuz biçimde insanlara ve toprakla- ra sahip olurken, Osmanlı ordusunun bu subayı ga- liplere hayır deme cesaretini göstermiştir. Birçokla- rı karşılaştıkları haksızlıklardan yakınırken, Mustafa Kemal Paşa silaha sarılmış, ülkesini işgal eden ya- bancı birlikleri kovmuş ve diğer güçleri tasarılarını göz- den geçirmek zorunda bırakmıştır. Kısa süre içinde ‘ulusun kurucusu’ konumuna ge- len eski subayın Türkiye’yi ve Türkleri istediği gibi bi- çimlendirme gücü vardır artık. Azimle işe koyulur. Os- manlı hanedanına son verir, Halifeliği kaldırır, din ve devlet işlerini birbirinden ayırır, sıkı bir laik sistem ku- rar, halkından Avrupalılaşmasını ister, Arap alfabe- sinin yerine Latin alfabesini koyar, erkeklerin sakal tıraşı olmasını, kadınlarınsa peçelerini çıkarmasını zo- runlu kılar. Kendi başındaki geleneksel başlık yeri- ne Batı tarzı şık bir şapka kullanmaya başlar. Halkı da onu izlemiştir. Çok da şikâyet etmeden gelenekleri ve inanışları altüst etmesine izin vermiş- tir. Neden? Çünkü halkını tekrar gururlandırmıştır. Halka haysiyetini geri veren kişi ona pek çok şe- yi kabul ettirebilir... Atatürk’ün elde ettiği meşruiyet onun ölümünden sonra da devam etmiştir ve bugün de Türkiye onun adına yönetilmektedir. Onun düşüncelerini paylaş- mayanlar bile ona belli bir bağlılık sergilemek zorunda hissederler kendilerini. Buna karşın, Avrupa korkuya kapılmışken, yük- selmekte olan dinsel köktencilik karşısında yapının daha ne kadar dayanabileceği sorgulanabilir.’ Amin Maalouf’un kitabının yayım tarihi 2009. Bu yıl da Türkçeye çevrildi. Yapı Kredi Yayınları’ndan çık- tı. Umarım, bu düşünceleri içimizdeki siyasal iktidar yanaşmaları da okur da belki biraz düşünürler (bel- ki biraz utanırlar da!)... erdalatak@gmail.com Emekli Albay Sarõzeybek, Emniyet’in üst düzey komutanlarõ teknik takibe aldõğõnõ açõkladõ ‘Komutanlardinleniyordu’AYKUT KÜÇÜKKAYA Ergenekon soruşturma- sõnõn Ümraniye’de ele ge- çirilen el bombalarõyla baş- ladõğõ iddiasõnõ yalanlayan emekli Albay Erdal Sarı- zeybek, 2003 yõlõndan iti- baren Genelkurmay Baş- kanlõğõ’ndaki üst düzey ko- mutanlarõn Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dai- re Başkanlõğõ tarafõndan dinlendiğini iddia etti. Bu iddiasõnõ son kitabõna taşõ- yan Sarõzeybek, dönemin İstihbarat Daire Başkanõ Hanefi Avcı’nõn kendisini 2004 yõlõ nisan ayõ sonun- da görüşmeye çağõrdõğõnõ ve kendisine bu görüşmede halen Ergenekon soruştur- masõ kapsamõnda tutuklu- tutuksuz yargõlanan üst dü- zey komutanlarõn teknik takibe takõldõklarõnõ açõk- ladõğõnõ yazdõ. Ergenekon soruşturmasõ kapsamõnda ismi gündeme sõkça gelen Sarõzeybek ope- rasyonla ilgili kuşkularõnõ ve albay rütbesiyle görev- de olduğu dönemde yaşa- dõklarõnõ “Ergenekon Göl- gesinde İhaneti Yaşa- mak” adlõ kitabõnda kale- me aldõ. Sarõzeybek bu ki- tapta soruşturmanõn seyri- ni değiştirebilecek çok önemli bir iddiayõ gündeme getirdi. 2004 yõlõ nisan ayõ sonunda Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dai- re Başkanõ Hanefi Av- cõ’nõn, bir Emniyet Müdü- rü aracõlõğõyla kendisiyle görüşme talebinde bulun- duğunu ve bu talebi kabul ettiğini söyleyen Sarõzey- bek, Avcõ’yla 2004 Nisan ayõ sonunda Kõzõlay böl- gesindeki emniyetin istih- barat karargâhõnda Av- cõ’nõn makam odasõnda bu- luştuğunu açõkladõ. Sarõ- zeybek’in kitabõnda Av- cõ’yla geçen diyaloğun bir bölümü şöyle: Avcı: Bilemiyorum, ama telefon meselesi önemli gi- bi, çünkü aldõğõmõz bilgi- lere göre Telekom şebe- kesinde kaçak var. Cihaz- larõn ölçümünde bu kaçak görülüyor, buradan da şu anlaşõlõyor; telefonlarõ ba- zõ gruplar yasadõşõ yollarla dinliyorlar. Sarızeybek: Ama bi- zim konu, telefon dinle- mesi değil, bazõ telefonla- rõn görüştüğü numaralarõn tespiti işlemi. Bu numara- larõ belirledik ve önemli bir askeri soruşturmanõn içinde bulduk kendimizi, belki de bunu araştõrdõğõmõz için Levent Paşa bize kõz- dõ ve haksõz bir soruştur- manõn içine çekti. Avcı: Levent Paşa ile Atilla Albay’õn başka işle- ri de var albayõm, bir so- ruşturma çerçevesinde te- lefon dinlemesine takõldõlar. Bazõ teknik malzeme alõm- larõnda yanlõş işlerin ya- põldõğõ olduğu yolunda eli- mizde bilgiler var. 2004 yõlõndaki bu diya- loğun önemini yõllar sonra Ergenekon soruşturmasõn- da Hanefi Avcõ’nõn tanõk olarak yer almasõyla anla- dõğõnõ ifade eden Sarõzey- bek bu görüşmenin 2009 yõlõndaki değerlendirmesi- ni ise şöyle yapõyor: “Hanefi Avcı’nın bu so- ruşturmada tanık olması, ikinci iddianamede Atilla Uğur ile Levent Ersöz’ün 2003-2004 yılına ait telefon dinlemelerinin yer alması bizi alıp yıllar öncesine götürdü ve düşünmeye başladık... Ümraniye’de ele geçen el bombalarıyla başladığı bildirilen bu so- ruşturmanın içerisine na- sıl oluyor da 2003 ve 2004 yılı Levent Paşa ile Atilla Uğur’un telefon dinleme- leri yer alıyordu?” Sarõzeybek, yanõtõ da yine kendisi veriyor: “Ergenekon iddianame- sine göre, aramalarda ele geçen dijital verilerden yo- la çıkılarak bu tespitlerin yapıldığı ileri sürülüyor, ama o veriler bu kişilerin tüm görüşmelerini içeri- yor. Sözde bir terör örgü- tü kurdukları iddia edilen bu kişilerin böylesi verile- ri saklamış olduklarını dü- şünmek biraz garip.” Baykal, hükümetin Zahid Akman’õn istifasõnõ gerçekten istese başarõlõ olacağõnõ belirtti ‘Akman’a zaman kazandırılıyor’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Genel Baş- kanõ Deniz Baykal, Deniz Feneri davasõ nedeniyle mal- varlõğõna tedbir konulan RTÜK Başkanõ Zahid Ak- man’õ görevden uzaklaştõ- ramayan AKP hükümetini, “Akman’a zaman kazan- dırmakla” suçladõ. Baykal, yaptõğõ yazõlõ açõk- lamada, RTÜK Başkanõ Ak- man’õn, Alman yargõsõ tara- fõndan “Deniz Feneri soy- gununun asli sanığı ve kur- yesi” olarak tanõmlandõğõna dikkat çekti. Baykal, mal varlõğõna tedbir konulan Ak- man’õn hâlâ koltuğunda otur- duğuna da işaret ederek “Si- yaset-tarikat-ticaret ekse- ninde ibret verici, yüz kı- zartıcı olumsuzlukların” yaşandõğõ bir süreçten ge- çildiğini vurguladõ. Bunun son örneğinin “yüzyılın vur- gunu” diye adlandõrõlan De- niz Feneri e.V. davasõ oldu- ğunu belirten Baykal, Alman yargõsõnõn konunun gereğini yaptõğõnõ, Türk yargõsõnõn da harekete geçtiğini ifade etti. Baykal, şu görüşleri di- le getirdi: “Son günlerde ağzını açan her bakan ‘Ben de istifasõnõ istedim’ diye mangalda kül bırakmıyor. Ama bir yandan da ‘Yet- kim yok’ diye sızlanıyor. Aslında bunun yetkiyle bir ilgisi yok. Bu, ipe un ser- medir. Öğrenmek istiyo- ruz, bakanların RTÜK Başkanı’na güçleri mi yet- miyor yoksa Zahid Ak- man’a açıklarını kapatsın diye zaman kazandırmaya mı devam ediyorlar? RTÜK Başkanı Zahid Ak- man’a ‘Sözümüzü dinlete- miyoruz’ diye yakınan za- fiyet ve hükümet etmedeki acizliklerini ortaya koyan bakanlar sözlerini seçip gönderttikleri RTÜK üye- lerine de mi dinletemiyor- lar? Hükümet, Akman’ın istifasını gerçekten istese, bugüne kadar onların her istediğini yapan, hiçbir is- teklerini geri çevirmeyen AKP kontenjanından se- çilen RTÜK üyeleri bu is- teği de geri çevirmez” DENİZLİ (Cumhuriyet) - Kadõn ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanõ Selma Aliye Kavaf, Nur tarikatõna bağlõ Kepenek Cemaati’nin verdiği ha- yõr yemeğine katõldõ. Memleketi Denizli’ye gelen Bakan Kavaf, Vali Yavuz Erkmen, Belediye Başkanõ AKP’li Nihat Zeybekci, AKP Denizli Milletvekilleri Mithat Ekici, Mehmet Yüksel ve Mehmet Salih Erdo- ğan ile bazõ partililer tarafõndan Denizli Beledi- yesi önünde karşõlandõ. Kõsa süre belediyede ka- lan Kavaf, daha sonra Kiremitçi Mahallesi’ndeki Nur Tarikatõ’na bağlõ Kepenek Cemaati’nin ver- diği hayõr yemeğine katõldõ. 1981’de ölen cemaa- tin kurucusu Hacı Osman Nuri Kepenek hayrõ- na verilen yemeğe makam otomobiliyle gelen Kavaf’a, Vali Erkmen, Başkan Zeybekci ve AKP’li vekiller de eşlik etti. Dergâh evi denilen yerin önünde yemek için yaklaşõk 20 bin kişinin toplanmasõ dikkati çekti. Kavaf ve beraberindeki- ler, cemaate ait olduğu iddia edilen üç katlõ apart- mana girip ikram edilen köfte, çorba, pilav ve sa- latadan yedi. Hacõ Osman Nuri Kepenek’in da- madõ Hüseyin Dalyan ile Bakan Selma Aliye Ka- vaf’õn samimi görüntüleri gözlerden kaçmadõ. İkili, yemekten önce bir süre sohbet etti. Bakanlık’tan açıklama Bu arada haberin basõnda yer almasõ üzerine Devlet Bakanlõğõ Basõn Müşavirliği’nden konuy- la ilgili yazõlõ bir açõklama yapõldõ. Açõklamada, Dokuma Kültür ve El Sanatlarõ Festivali’ne katõl- mak üzere şehre giden Bakan Kavaf’õn yurttaşla- rõn daveti üzerine Kepenek Vakfõ’nõn yemeğine katõldõğõ kaydedilerek “Makam aracından in- dikten sonra, yemeğe katılan vatandaşlarla il- gilenen ve onlarla sohbet ettikten sonra hayır yemeğinin yapıldığı yere yürüyerek gidilmiş- tir. Burada 10 dakika kalıp ayrıldıktan sonra yine davet üzerine bir sünnet düğününe de iş- tirak etmiştir. Bunun dışındaki yorum ve de- ğerlendirmeler olayı saptırmaktır” denildi. Kadõn töre ve şiddet mağduru AYŞE SAYIN ANKARA - Türkiye’de son 2 yõlda 178 kadõ- nõn töre cinayetine kurban gittiği ortaya çõktõ. Ai- le içi şiddetin arttõğõ Türkiye’de, “Aileyi Koru- ma Yasası” ile son 8 yõlda 2 bin 731 dava açõlõr- ken bunlardan 1713’ü mahkûmiyetle sonuçlandõ. DTP’li Gültan Kışanak’õn soru önergesine Ai- leden Sorumlu Devlet Bakanlõğõ tarafõndan veri- len yanõt, Türkiye’de aile içi şiddet ve töre cina- yetlerindeki yaygõnlõğõnõ ortaya koydu. Veriler, töre cinayetlerinde, cezai yükümlülüğü az olduğu için 18 yaşõndan küçük erkek çocuklarõn kullanõl- makta olduğunu gösterdi. Verilere göre, 2007’de ağõr ceza mahkemelerine gelen 35 dava dosyasõ kapsamõnda 12’si çocuk, 4’ü kadõn toplam 109 sanõk yargõlanõrken aynõ yõl 67 kadõn töre cinaye- tine kurban gitti. 2008’de ise benzer davalarda 6’sõ çocuk, 4’ü kadõn 99 kişi yargõlanõrken töre cinayetine kurban giden kadõnlarõn sayõsõ 52 oldu. 2007’de savcõlõklara töre cinayeti kapsamõnda 93 dosya geldi. 2008’de bu rakam 17’ye düştü. An- cak son 2 yõlda töre cinayetleri nedeniyle 61 kişi yaşamõnõ yitirdi. 1999’da aile içi şiddet nedeniyle 109 dava açõlõrken 2006’da bu rakam 646, 2007’de ise 611 oldu. Şiddet davalarõndaki sanõk- larõn yaş oranlarõna bakõldõğõnda, 12-15 yaşõndaki çocuklarõn sayõsõnõn, özellikle kõz çocuklarõyla karşõlaştõrõldõğõnda yüksek olduğu görülüyor. İddialarõnõ son kitabõnda ayrõntõlarõyla anlatan Sarõzeybek, 2004 yõlõnda dönemin İstihbarat Daire Başkanõ Hanefi Avcõ’nõn kendisine, üst düzey komutanlarõn dolaylõ yoldan teknik takibe takõldõklarõnõ açõkladõğõnõ yazdõ. Baykal, “Bakanlarõn RTÜK Başkanõ’na güçleri mi yetmiyor, yoksa Akman’a açõklarõnõ kapatsõn diye zaman kazandõrmaya devam mõ ediyorlar” dedi. CHP lideri Baykal. Devlet Bakanõ tarikat yemeğinde Nur Tarikatı’na bağlı Kepenek Cemaati’nin verdi- ği yemeğe Kavaf, Denizli Valisi Erkmen, Belediye Baş- kanı Zeybekci ve AKP’li vekiller de katıldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle