17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 27 MAYIS 2009 ÇARŞAMBA 6 HABERLER AVRUPA GÜRAY ÖZ ‘Yanağında Yumruk İzi’ e-posta: [email protected] Yargı, yasama, yürütme arasındaki ilişki “de- mokrasi” için önemli bir ölçüt sayılıyor. Eğer eli- nizde başka ölçütler yoksa bu ilişkiyi önemli say- manız ve bu güçler arasındaki ilişkiden “de- mokrasi” çıkarmanız doğal. Gül gibi geçinmesi gerektiği varsayılan bu üç öğeli tablo gerçeği yan- sıtmasa da teorik olarak güzel görünüyor. Tab- loda gözle görünmeyen birkaç başka öğe daha var. Bunlardan birincisi seçim sistemidir, ikinci- si siyasal partidir, üçüncüsü yasamaya da, yar- gıya da, yürütmeye de kırmızı çizgiler çeken ku- rulu düzendir. Demokrasi tartışacaksanız, önce bunları göre- ceksiniz. Madem, demokrasi halkın iradesinin esas alın- dığı bir rejimdir, öyleyse önce halkın iradesi ne- reye, ne kadar yansıyor, bazı yasaklar, kırmızı çiz- giler var mı, diye bakacaksınız. Seçim sistemini, siyasal partileri biçimlendiren yasaları gözden geçireceksiniz. Ama en önemli- si seçimlerde ülkenin ekonomik, sosyal, siyasal düzenini tartışmanın mümkün olmasını sağlaya- caksınız. Düzeni değiştirme isteminin marjinal kal- ması için alınan önlemlerin haksızlığını kabul edeceksiniz. Diyelim ki yasama gerçekten de halkın irade- sini yansıtmayı önleyen pürüzlerden, engellerden kurtularak oluştu, peki yetkiyi alan bakalım onu iyi kullanıyor mu? Vekilin bu noktada pek sevdi- ği kelime “dokunulmazlık”tır. Oysa yasama gücünü elinde tutan siyasal partilere, partilerin değil halkın temsilcileri olma- sı gereken milletvekillerine eğer dokunulamıyor- sa, oy verenler eylemini beğenmediği vekili geri çağıramıyorsa, o sizin demokrasiniz biraz tuhaf bir demokrasidir. Dokunulmazlık konusunda muhalefet partileri- nin muhalefetteyken kabul ettiği ölçü ise insanın aklını karıştırıyor. Söyledikleri şudur: “Milletvekili Meclis’te söylediği sözler konusunda doku- nulmaz olmalıdır.” “Kürsü dokunulmazlığı” dedikleri budur. Söylediği sözler nedeniyle dokunulmaz olma- sı gereken yalnızca milletin vekili değil, doğrudan doğruya oy verenler, milletin fertleri, yani bizler ol- malı değil miyiz? Gazeteciler için söylenen güzel bir söz var: “Ga- zeteci haber olan değil, haber yapandır.” Ama bizde biraz ters işliyor bu kural. Gazeteciler sık sık haber oluyor. Son günlerin gündemdeki gazete- cisi de hangi kokuyu, hangi parfümü kullandığı bi- le haber olan ünlü bir gazeteci. O da dokunul- mazlıklar konusunda farklı bir bakış açısına sa- hip. “Bu savcılar varken dokunulmazlık şart” diyor. “Dokunulmazlık olmasa” diyor, “iki de bir başbakanı, bakanları çağırırlar”. Kuşkusuz onun beğendiği ve beğenmediği savcılar var. Durumu esastan tartışmazsanız, savcıları da “beğenilenler”, “beğenilmeyenler” diye ikiye ayırmanız kaçınılmaz. Oysa dokunulmazlık diye bir kurum olmasay- dı, böyle bir tartışma da gereksizleşecekti. Her- kese dokunabilecekti, çünkü o zaman ve yasa- ma da, yargı da, yürütme de kendini bilecekti. Yurttaş kendini zaten biliyor. Ona dokunulabiliyor çünkü. Dokunmak ne ke- lime didik didik edilebiliyor. Yatak odasına kadar girilebiliyor, cep telefonuna, bilgisayarına kadar uzanılabiliyor, üstelik yasa masa, hâkim kararı fa- lan da dinlemiyor dokunanlar. Bu arada gazeteciler de “dokunulanlar” ve “dokunulamayanlar” diye ikiye ayrılıyor. Bu parfümleri tartışılan gazeteci dokunulamayan- lardan. Ama sanki mesleğini icra ederken zorluklarla karşılaşmış ya da kendisine dokunulmuş gibi sı- kı bir gazeteci olmakla övünüyor. “Ben, diyor ya- nağında öpücük değil, tokat izi olan bir ga- zeteci olmayı tercih ederim.” Deniz Feneri da- vasının arkasında Almanların bulunduğunu iddia eden bu “cesur” gazeteci kullandığı o güzel sö- zü hak ediyor mu? Etmiyor. Zaten o söz ona ait değil, Ünlü Alman gazeteci Hans Leyendecker’e ait. İnsan böyle sözleri kullanırken iki kere düşün- meli. Birincisi “Hak ediyor muyum” demeli, ikincisi de kullandığı kendisine ait olmayan söz- lerin kaynağını söylemeli. İntihal yalnızca doktora tezlerinde olmaz çün- kü. Yarbay Ecevit teslim oldu İstanbul Haber Servisi - Beykoz Poyraz- köy’deki İstek Vakfõ’na ait alanda bulunan si- lah ve mühimmatla ilgili olarak aranan muvaz- zaf subaylardan Yarbay Mustafa Turkan Ec- evit, Merkez Komutanlõğõ’na teslim oldu. Hak- kõnda gözaltõ kararõ bulunan Ecevit, yurtdõşõnda bulunuyordu. Yarbay’õn, Ergenekon soruştur- masõnõ yürüten Beşiktaş’taki İstanbul Ağõr Ce- za Mahkemesi’ne çõkartõlmasõ bekleniyor. Poy- razköy’deki kazõlarda ele geçirilen silah ve mü- himmatla ilgili emekli Deniz Binbaşõ Levent Bektaş, Deniz Yarbay Ercan Kireçtepe, Deniz Binbaşõ Eren Günay ve Deniz Binbaşõ Emre Onat, tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. Ümit Sayın ek ifade verdi İstanbul Haber Servisi - Ergenekon davasõ kapsamõnda tutuklu bulunduğu Silivri Ceza ve İnfaz Kurumlarõ Yerleşkesi’nden Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne getirilen Ümit Sayõn, so- ruşturmayõ yürüten Cumhuriyet Savcõsõ Zekeri- ya Öz’e ifade verdi. Ümit Sayõn’õn ifade ver- mek istediği ve bu yönde talepte bulunduğu öğrenilirken, Sayõn’õn, Üzeyir Garih cinayeti hükümlüsü Yener Yermez’in “Ümit Sayõn’õ Adli Tõp’ta gördüğü” iddialarõna ilişkin ifade vermek istediği öğrenildi. Sayõn’õn, Yermez’in kendisini gördüğünü bahsettiği tarihte ABD’de bulunduğunu, ayrõca Adli Tõp Kurumu’nda de- ğil, İstanbul Üniversitesi Adli Tõp Enstitü- sü’nde çalõştõğõnõ söylediği bildirildi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Gaze- temiz İmtiyaz Sahibi ve Başyazarõ İlhan Sel- çuk’un telefonlarõnõn usulsüz dinlenerek Er- genekon davasõnda delil oluşturulmaya çalõ- şõlmasõ hukukçularõn tepkisine neden oldu. Prof. Dr. Ülkü Azrak, yasadõşõ dinlemeyi ya- pan görevlileri yüreklendirici davranõşlarõn bu kişileri pervasõzlaştõrdõğõna işaret ederek işlenen suçun yaptõrõmsõz kalmasõnõn “kötü niyetli- leri cesaretlendirdiğini” vurguladõ. Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanõ Özdemir Özok da, Danõştay ve Yargõtay’õn telefon din- lemeye ilişkin kararlarõnõn ardõndan Ergene- kon dinlemelerinin yüzde 90’õnõn hukuk dõşõ nitelikte olduğunun ortaya çõktõ- ğõna işaret etti. İlhan Selçuk’un telefonlarõnõn yasada belirlenen çerçeve dõşõnda “istihbari” amaçlõ dinlendiği an- laşõldõ. İstihbari amaçlõ dinlemeler hiçbir biçimde hukuki delil niteli- ği taşõmamasõna karşõn Selçuk’a yönelik suçlamalarda delil olarak gösterildi ve belli çevrelere sõzdõ- rõldõ. AZRAK: PERVASIZ DİNLEME Konuyu değerlendiren Prof. Dr. Ülkü Azrak, bu tür dinlemelerin yasadõşõ olduğuna işaret ederek “Olsa olsa İçişleri Bakanlığı’na kar- şı belki idari tazminat davası açılabilir. Hu- kuk dışı davranışlar nedeniyle. Burada görevi kötüye kullanma suçu da var. Bu suç için de savcılığa suç duyurusunda bulunmak lazım. Ancak burada valinin yargılamaya izin vermemesi ile karşılaşılabilir” dedi. Artõk Türkiye’ye hukuk devleti demekte zor- luk çektiğini anlatan Prof. Dr. Azrak, şunlarõ söyledi: “Çünkü görüyorsunuz yalnızca İlhan Selçuk’a has bir muamele değil. Uğur Dün- dar’a yaptıklarına bakın. Ne üstlerine vazife, kayıtlarını alıp dosyalamak. Or- tada herhangi bir suç yokken insanların özel yaşamlarına mü- dahale etmek. O kadar çok hu- kuk dışı davranış var ki... Kolluk güçlerinin bazen savcıların bile yaptığı hukuk dışı eylemler. Bu eylemler yaptırımsız kaldığı için rahatça yapılabiliyor. Hukuk mekanizmaları işlemi- yor. Öyle bir yerde de hukuk devletinden söz etmek abes. Bu durum kötü niyetlileri biraz cesaretlendiriyor. Tesadüfen bi- rinin (yasadışı davranan) suçu açığa çıktığında mahkemeye sevk edip hakkında ceza yargılaması yapmaya başlanıyor. Ama o za- man da devlet bu kişiyi yurtdı- şındaki bir göreve tayin ediyor. Bin bir türlü çareleri var, yaptı- rımdan kaçmak için. Bunu çok iyi öğrendiler ve başarıyorlar. Hukuk dışı davranan görevliler de suç işleme husu- sunda yüreklendirici davranışlarla karşı- laştıklarında pervasızlıkları artıyor.” ÖZOK: YÜKSEK YARGIYI DİNLEMEK GEREKİR TBB Başkanõ Özdemir Özok da Yargõtay 8. Ceza Dairesi’nin telefon dinlemelerinin nasõl delil kabul edilebileceğine ilişkin kararlarõ ve Danõştay’õn Adalet Bakanlõğõ’nõn dinleme konusundaki yönetmeliğini iptal gerekçeleri- nin, Ergenekon davasõnõn bütün dinlemeleri- nin ciddi biçimde gözden geçirilmesi sonucunu yarattõğõnõ vurguladõ. Özok, “Yargılamayı sürdüren 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin değerli heyetinin Yargıtay’ın ve Danıştay’ın kararlarının gerek- çelerini çok iyi okuması gerekiyor. Çünkü yüksek yargının kararla- rı telefon dinlemelerinin çok is- tisna ve zor olacağını ortaya koy- du. Gelişigüzel hukuk dışı delil- lerle yargılamanın sürdürüleme- yeceği konusunda karar veril- mesi gerekecek” dedi. ‘ÇOĞU HUKUK DIŞI DELİL’ Yargõtay ve Danõştay’õn kararlarõnõn Erge- nekon davasõ kapsamõndaki telefon dinleme- lerinin büyük çoğunluğunun hukuk dõşõ delil olduğunu açõkça saptadõğõnõ anlatan Özdemir Özok, “Buna uymak zorundalar, bunlar em- sal niteliğindeki kararlar. Ergenekon da- vasındaki telefon dinlemelerinin yüzde 90’ının hukuk dışı delil olduğu ortaya çı- kıyor, bu çok net. Davayı yürüten 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, bu kararlar ışı- ğında iddianameyi çok net bir şekilde de- ğerlendirecektir. Çünkü dinlemenin bu kararlardaki çerçevede ve koşullarda ya- pılabileceği ortaya konuldu. Bu çerçeveye uygun biçimde dinlenmişse telefon hukuka uygun delil olacak ama uygun dinlenme- mişse de hukuk dışı sayılacak.” Hukukçular İlhan Selçuk’un telefon görüşmelerinin delil olarak kabul edilemeyeceğini vurguladõ ‘Dinleme hukuka aykõrõ’ TARKAN TEMUR İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fa- kültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersan Şen, Er- genekon davasõ kapsamõnda tutuksuz yargõ- lanan gazetemiz İmtiyaz Sahibi ve Başyazarõ İlhan Selçuk’un adli dinleme kapsamõnda ol- mayan telefon görüşmelerinin delil olarak kabul edilemeyeceğini söy- ledi. Galatasaray Üniversitesi Öğ- retim Üyesi Doç. Dr. Ümit Koca- sakal da yargõlamada yalnõzca din- leme kayõtlarõna dayanõlarak verile- cek mahkûmiyet kararlarõnõn Türk hukuk sistemi için endişe verici ol- duğunu söyledi. Gazetemiz İmtiyaz Sahibi ve Baş- yazarõ Selçuk’un Polis Vazife ve Se- lahiyet Kanunu (PVSK) kapsamõn- da ve bir suçun soruşturmasõ ile il- gili olmayan, ancak istihbari nite- likte yapõlan dinlemelerin dosyaya delil olarak konulmasõna hukukçulardan tep- ki yağdõ. Selçuk hakkõnda, emniyetin isteği üzerine verilen dinleme kararõnõn 2 Şubat 2008 tarihini taşõdõğõ ve daha önce de soruşturma makamlarõ tarafõndan medyaya sõz- dõrõlan Selçuk’un telefon görüşme- lerinin, mahkemece verilen adli din- leme kararõndan önceki tarihlerde ya- põlan görüşmeleri olduğu anlaşõldõ. Uygulamayõ yorumlayan hukukçu- lar ise önleme amaçlõ dinlemenin hu- kuka aykõrõ olduğunu ve delil olarak kullanõlamayacağõna dikkat çekti. Prof. Şen, dinlemenin “istihbari dinleme” ve “adli dinleme” olarak iki şekilde yapõlabileceğini, istihbari dinlemeninde hâkim kararõyla ya- põlmasõ gerektiğini ancak elde edi- len bilgilerin delil olarak kullanõla- mayacağõnõ söyledi. Selçuk hakkõnda mah- keme kararõna dayanan ilk adli dinlemenin 21 Şubat 2008’de yapõldõğõnõn belirten Şen, “Hukuka aykırı dinlemeler anayasanın 38/6 maddesi, Ceza Muhakemeleri Kanu- nu’nun 286/2-a ve 217/2 ve TCK’nin 132 ile 137. maddeleriyle yaptırıma tabidir. Hu- kuka aykırı deliller vasıtasıyla elde edilen diğer deliller, yargılamada kullanılamaz ve hükme esas alınamaz Mağdur, şikâyet yo- luna başvurma hakkına sahip olduğu gibi, sorumlular hakkında tazminat davası da açabilir. Hukuka aykırı deliller, sadece şüp- heli ve sanık lehine kullanılabilir” dedi. ‘DİNLEMEYLE SUÇ SABİT SAYILMAZ’ Prof. Şen, “İletişimin denetlenmesi yoluyla elde edilen verilerle suç sabit sayılmaz. İle- tişimin denetlenmesi yoluyla elde edilen ve- riler, somut, maddi ve pekiştirici deliller- le desteklenmek kaydıyla mahkûmiyete esas alınabilir. Yargıtay ve esas mahkemesi tarafından ‘İletişimin Denetlenmesi’ ka- rarları ve bu yolla elde edilen delillerin hu- kuka uygun olup olmadıkları incelenme- lidir” diye konuştu. ‘YARGITAY KARARI DİNLEME ÇILGINLIĞINA DUR DİYECEK’ Doç. Dr. Kocasakal, Yargõtay 8. Dairesi’nin hukuka uygun dinlemeyle elde edilen bilgi- nin, başka maddi bir delille desteklenmezse delil oluşturamayacağõ yönündeki kararõnõ anõmsattõ. Türk hukuk sisteminde “ikrar”õn dahi ge- çerli olmadõğõna ve Yargõtay 8. Dairesi ka- rarõna karşõ olanlarõ eleştiren Kocasakal, “Ceza hukuku maddi gerçeği delil sayar. Hukuka uygun dinleme dahi olsa, telefonda ortaya çıkan ikrar ya da benzeri bir durum, başka maddi delillerle desteklenmediği sürece delil sayılmaması sisteme aykırı de- ğil. Yargıtay, bu kararı dinleme çılgınlığı- na son vermek için yaptı. Yargı artık de- lil aramak yerine dinlemeye yoğunlaşıl- masını, bu kararla önledi” dedi. Prof. Dr. Ersan Şen, “Sõrf iletişimin denetlenmesi yoluyla elde edilen verilerden hareketle suç sabit sayõlmaz. İletişimin denetlenmesi yoluyla elde edilen veriler, somut, maddi, dayanõklõ ve pekiştirici delillerle desteklenmedikçe mahkûmiyet kararõ verilemez” dedi. Doç. Dr. Ümit Kocasakal da yargõlamada yalnõzca dinleme kayõtlarõna dayanõlarak verilecek mahkûmiyet kararlarõnõn Türk hukuk sistemi için endişe verici olduğunu söyledi. ‘Davanõn sonunu göremem’ HATİCE TUNCER/HİLAL KÖSE Ergenekon davasõnõn 91. oturumunda sa- vunma yapan Kuvayi Milliye Derneği Adana ve Mersin temsilcileri tutuksuz sa- nõklar Yaşar Arslanköylü ve Tanju Okan örgüt üyeliği suçlamalarõnõ reddet- tiler. Duruşmada söz alan tutuklu sanõk emekli tuğgeneral Veli Küçük “Bu dava her geçen gün çetrefilleşiyor. 66 yaşın- dayım, bu davanın bittiğini göreceğime inanmıyorum” dedi. İstanbul 13. Ağõr Ceza Mahkemesi’nce Silivri Cezaevi’nde görülen davanõn dün- kü oturumunda tutuksuz sanõk Recep Gökhan Sipahioğlu’nun çapraz sorgusu tamamlandõ. Tutuklu sanõk Ali Kutlu, Si- pahioğlu’nun kendisini dövdüğü yönün- deki ifadelerinin doğru olmadõğõnõ belirt- ti. Sipahioğlu da Ali Kutlu’yu dövmedi- ğini söyledi. Sipahioğlu, mahkeme üye- si Sedat Sami Haşıloğlu’nun askerdeyken NATO’da herhangi bir birimde çalõşõp ça- lõşmadõğõnõ sormasõ üzerine “hayır” ya- nõtõnõ verdi. Tanju Okan da mahkeme baş- kanõ Köksal Şengün’ün hakkõndaki id- dialarõ okuyup okumadõğõ sorusu üzerine “Emniyetten çağırıp 4 kalın cilt kitap verdiler, ‘1 hafta içinde oku getir’ dedi- ler. Okumadım açıkçası” diye konuştu. ‘ÇANKAYA’DAKİ ŞÜPHELİ’ Duruşmada söz alan tutuklu sanõk Ve- li Küçük, geçen cuma günü duruşmada ko- nuşan savcõ Mehmet Ali Pekgüzel’in “Türk ordusunu korumak TSK’yi is- tismar edenlere mi kalmıştır” sözlerine cevap verdi. Küçük, “Bu dava her geçen gün çetrefilleşiyor. 66 yaşındayım, bu davanın bittiğini göreceğime inanmı- yorum. TSK’yi savcının koruması ge- rekmiyor, koruması gereken Türk ada- letidir. Savcı istifa ederse Türk yargısına büyük katkı yapacaktır” dedi. Küçük’ün savcõ Pekgüzel’in açõklama- larõnõ eleştirirken, zaman zaman gönder- meler yaptõğõ Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül için “Çankaya’daki şüpheli” ifade- si kullanmasõ dikkat çekti. Veli Küçük, Pekgüzel’in “Savcıların dava seçme, çe- kilme hakkı yoktur” sözlerine ilişkin ola- rak şunlarõ söyledi: “Çankaya’daki şüp- helinin ‘delillendirin, savcõ bulun’ talimatı sonucu ancak böyle bir soruşturma yapılabilirdi. Kimse sızlanmasın. Sav- cı çekilemiyorsa yasalar çerçevesinde so- ruşturma yapar. ‘Baskõ var’ diye yapa- mıyorsa Türk yargısına tahribat ver- memek için istifa etmesi lazım.” Ümraniye’de bulunan bombalarõn sa- hibi olmakla suçlanan sanõk Oktay Yıl- dırım, geçen celselerde heyete sunduğu bombalara ilişkin olay yeri inceleme gö- rüntülerindeki ses kayõtlarõna ”işlem ya- pıldığı” iddiasõna karşõlõk “Bu davanın bir montaj olduğu doğru ama o ses kayıt- ları montaj değil” diye konuştu. Mahkeme heyeti, Ümraniye Cumhuri- yet Savcõlõğõ’ndan bulunan patlayõcõlara ilişkin hazõrlõk evrakõnõn istenmesini ka- rarlaştõrdõ. Adresinde bulunamayan tu- tuksuz sanõk İhsan Göktaş için yakalama emri çõkarõlmasõna karar verildi. ERGENEKON DAVASI ‘Yüzde 90’ı usulsüz’ TBB Başkanõ Özok, gelişigüzel hukuk dõşõ delillerle yargõlama olamayacağõnõ belirtti. Prof. Azrak da ‘Dinlemelerin yaptõrõmsõz kalmasõ kötü niyetlileri cesaretlendiriyor’ dedi Prof. Dr. Ülkü Azrak. TBB Başkanı Özok. Doç. Dr. Ümit Kocasakal.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle