17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 27 MAYIS 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN IMF’yi Beklerken Finans sermayesinin temsilcileri bugünlerde yoğun olarak “küresel krizde dibi gördük, toparlanma baş- ladı” şeklinde bir söylem geliştirmekte. Ne var ki, ik- tisat yazınında bugüne kadar hiç kullanılmamış olan birtakım “yeni” göstergeler tanımlayarak, umut taze- lemeye ve bir coşku ivmesi yaratmaya çalışan bu tür medyatik savlar ulusal ekonominin somut, reel ger- çeklerine çarptıkça sabırsızlanıyor. Türkiye ekono- misinin küresel krizi doğrudan doğruya bir reel sek- tör krizi olarak, yaygın işsizlik, sanayide çöküş ve ya- tırım kapasitesinin hızla daralması biçiminde yaşaması gerçeği karşısında, finans dünyasının “kendin söyle, kendin inan” dünyasına dayalı sanal değerler sistemi bir türlü arzulanan “coşku fırtınasını” yaratamıyor. Finans burjuvazisinin inanç sistemi reel dünyanın gerçekleriyle bir türlü örtüşmedikçe yaşanan gergin çıkmaz, sabırsızlıkla “IMF ile anlaşma yapılsın” slo- ganlarının şiddetlenmesine yol açmakta. Mevcut kri- zin yapısal nedenlerini görmezden gelen ve Türkiye’nin mevcut krizden etkilenme derecesinin benzer ülke- lerle karşılaştırıldığında çok daha şiddetli olduğunu bir türlü algılayamayan yerli sermaye, kurtuluş reçetesi- nin IMF’den geçtiğine kendisini koşullandırmakta. “IMF ile anlaşılsın” söylemi artık bir “iktisadi öneri” ya da “si- yasi talep” sınırlarını çoktan aşmış, doğrudan doğru- ya neoliberalizmin faşizan bir koşullandırmasına dö- nüştürülmüş durumda. IMF-dışı bir istikrar reçetesi- nin olamayacağını; olmaması gerektiğini; hatta böy- le bir şeyin düşünülmesinin dahi mümkün olamaya- cağını savunan neoliberal düşüngü, iktisat bilimi üzerindeki tahakkümünü baskıcı ve koşullandırıcı bir biçimde yaygınlaştırma çabası içerisinde. Bu köşede Türkiye ekonomisindeki istikrarsız ve kı- rılgan yapının özellikle 1998 sonrasında harfiyen uy- gulamaya konulan “IMF Yakın İzleme Anlaşmasının” eseri olduğu defalarca vurgulandı. Kısaca özetleye- lim: IMF tarafından gerek ülkemize, gerekse benzer kalkınmakta olan ülkelere telkin edilen programın özün- de “enflasyonla mücadele etmek” söylemi altında söz konusu ülkelerin birer yüksek faiz ve ucuz döviz pa- zarına dönüştürülmesi yatmaktadır. “Yüksek faiz” yerel ve uluslararası finans sermayesine sunulan rantların ana kaynağını oluşturmakta; “ucuz döviz ku- ru” rejimi ise söz konusu ülkelerin ulusal sanayilerini tahrip ederek, ithalat bağımlılığını arttırmaktadır. So- nuçta yaşanan yüksek dış ticaret açıkları, dış borç- lanma ile karşılanmakta; bu da uluslararası finans ser- mayesinin spekülatif oyunlarla şişkinleşmesinde ara- cı rol oynamaktadır. Yerel burjuvazinin IMF ile işbirliğine giderek ülke- mizde uygulanmasını koşullandırdığı politikalar neti- cesinde Türkiye, yüksek reel faizin cezbettiği sıcak pa- ra akımlarının olası kıldığı ucuz döviz kaynakları ara- cılığıyla bir ucuz ithalat merkezine dönüştürülmüştür. Bu arada, kaçınılmaz olarak genişleyen dış ticaret açı- ğının finansman gereksinimi, bir yandan da Türk Li- rası bazında yüksek kredi faizlerinden kaçmak iste- yen şirketlerin ucuz dövizli krediler araması sonucunda Türkiye’nin dış borçlanması hızla arttırılmıştır. IMF güdümünde sürdürülen neoliberal piyasa kök- tenciliği bir yandan “işgücü piyasalarının esnekleşti- rilmesi” adı altında emeğin kazanımlarının sınırlandı- rılmasını gözetirken, emeğin ulusal gelirden aldığı pa- yın azaltılması yoluyla sermaye birikiminin önünü aç- maya çalışmaktaydı. Söz konusu program bir yandan da “özelleştirme” söylemleri ile kamu kesiminin stra- tejik nitelikli varlıklarının yerli ve yabancı sermaye ke- simlerine aktarılmasını yönlendirmekte ve devletin eko- nomiye müdahale olanaklarını olabildiğince kısıtlayarak, eğitim, sağlık gibi kamu hizmetlerini piyasalaştırmakta ve sermayeye yeni ticari mallar yaratmaktaydı. Türkiye bugün yüksek işsizlik oranları, çöken ulu- sal sanayi yapısı ve yüksek dış borç yükü ile mevcut küresel krizden en şiddetli etkilenen ekonomiler ara- sında sayılmakta ise, bunun nedeni doğrudan doğ- ruya 1998’den bu yana uygulanmakta olan IMF programlarında aranmalıdır. Türkiye’nin IMF’nin piyasa köktenciliği ve “serbest” piyasa fetişleriyle süslediği hayali kapitalizm model- lerine yeniden laboratuvar malzemesi olunmasının önü- ne geçmeliyiz. “IMF ile anlaşma yapılsın; yoksa Tür- kiye küresel kriz sonrası toparlanma sürecinden mah- rum olacaktır” şantajına boyun eğilmemelidir. Korkut Boratav hocanın yakın geçmişteki yazıla- rında ve konuşmalarında ısrarla dile getirdiği bir uyarıyı Cumhuriyet okurlarıyla paylaşarak bu yazıyı son- landırmak istiyorum: “Adım adım, cesaretle, aykırı dü- şünmek zorundayız; inatla ve ısrarla...” [email protected] Bugünlerde Sabancı Üniversitesi ile YÖK ara- sında soğuk rüzgârlar esiyor. YÖK, Sabancı Üniversitesi kurulduğu ilk günden beri uyguladığı ve birçok kesim tarafından başarılı bulunan sis- teme karşı çıkıyor. Üniversiteye kayıt yaptıran öğ- renciler ilk yıl aynı dersleri okuyorlar. Bölüm se- çimleri daha sonra yapılıyor. Ciddi bir başarı gra- fiği elde edilmiş; mezun olan öğrenciler dünya- nın en iyi üniversitelerinde akademik kariyerleri- ne burslu olarak kabul edilebiliyor; işe kabulde ba- şarı oranı ise yüzde 93. Sabancı Üniversitesi’ndeki bu farklı sistem Okan ve Işık üniversiteleri tara- fından benimsenmiş. Şimdi ise YÖK “Diğer üni- versitelerin sistemine uyun yoksa kontenjanları- nızı azaltırız” diye tehdit ediyor. Sabancı Üniver- sitesi Rektörü Prof. Dr. Tosun Terzioğlu “Hak- lılığımızı anlatmak için uğraşıyoruz, bunu sürdü- receğiz” diyor. İşin ilginci, bu tartışma “Neden ye- ni bir yüksek öğretim vizyonu?” adlı raporun kamuoyuna açıklandığı döneme denk geliyor. Sa- bancı Üniversitesi’ne bağlı olarak çalışan İstan- bul Politikalar Merkezi’nin Direktörü Üstün Er- güder, Erciyes Üniversitesi eski Rektörü Meh- met Şahin, Sabancı Üniversitesi Rektörü Terzi- oğlu, Işık Üniversitesi Rektör Yardımcısı Öktem Vardar tarafından hazırlanan raporun ilk taslağı 2006 yılı başında hazırlanmış, daha sonra aka- demisyenler, iş adamları, medya mensupları, sen- dikacıların da katıldığı platformlarda tartışmaya açılmış. Ergüder, “Biz raporu hazırlarken ‘kalıp- laşmış doğrular’ın dışında düşünmeye çaba har- cadık. Amacımız bu konunun kamuoyunda tartı- şılması ve artık yeni bir yüksek öğrenim tasarımının yaşama geçmesi” diyor. Aslında herkesin bildiği bir gerçek: Türkiye’de yükseköğretim 28 yıldır YÖK sistemi tarafından şe- killeniyor. Peki bu sistemden memnun muyuz? İh- tiyaca yanıt veriyor mu? Ergüder, “AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılına ka- dar YÖK’ün uygulamaları, ‘tek tip’ eğitimdeki ıs- rarı ciddi biçimde eleştiriliyordu. Ne var ki AKP’nin ‘gerçek ama gizli hedefleri’ Cumhuriyet’in laiklik felsefesi ve yapısına inanan kesimler tarafından hep şüpheyle karşılandığı için, 2547 sayılı yasanın ve YÖK sisteminin en önde gelen muhalifleri bile “tür- ban” kutuplaşması çerçevesinde mevcut durumun yani YÖK sisteminin savunucuları arasına girdiler. Dolayısıyla yükseköğrenim konusundaki tartışmalar ne yazık ki sistemin çağdaşlaşması, ülkenin ve dün- yanın değişimine ayak uyduracak, artan talebe ya- nıt verebilecek ve kaliteyi arttıracak şekile dö- nüşemedi” diyor. Raporda Türkiye’de yükseköğretimin yeniden yapılanmasını gerektiren faktörler sıralanıyor. Ör- neğin ? Okul sistemi belli bir sayıda öğrenciyi iyi eği- tiyor ama çoğunluğun eğitiminde sınıfta kalıyor. ? Sistem bilinenin aksine sosyal adaletsizliği fi- nanse ediyor; özel dershanelere tonlarca para akı- tılıyor ? Evet, okullaşmada iyi bir performans sağ- landı ama yükseköğrenime başvuran öğrenci sa- yıları ile yerleştirilenler arasındaki makas da gi- derek açılıyor. Ayrıca bilgi toplumunun yüksel- mesi yükseköğretime olan talepte de patlama- ya yol açıyor. Rapor toplumsal uzlaşı için politika önerileri de sunuyor. Örneğin; İmam hatip liselerine kız öğrenci alımına son verilmesi, İmam hatip liselerinin sa- yısının din adamı ihtiyacı ile sınırlandırılması ve bu liselerin diğer meslek liselerinden farklı bir kate- goride değerlendirilmeleri; kuran kurslarının yay- gınlaştırılma çabalarından vazgeçilmesi... Evet yükseköğrenimde reform kesinlikle şart, YÖK elbisesinin dar geldiği de doğru, sonuçta ra- por tartışmaya açılıp yeni fikirlerle de geliştirilmeli... Bir ülkenin kaderini ve geleceğini belirleyecek bir eğitim vizyonunun yıllardan beri bir siyasi çatış- manın tam ortasında tıkanıp kalması ne kadar acı.. Peki AKP toplumsal uzlaşıya hazır mı? Yükseköğrenimde Yeni Vizyon MİYASE İLKNUR OHRİ - Devlet Bakanõ Zafer Çağlayan, 25 günlük bakanlõğõ sü- resinde 5 ülkeye gittiğini anõmsa- tarak, “Gitmediğin yer senin de- ğildir sözünden hareketle gitme- diğimiz yer kalmayacak. Küresel kriz nedeniyle Avrupa pazarında yaşadığımız sıkıntıyı alternatif pazarlar bularak aşacağız” dedi. Ticaret hacmini genişletmek ama- cõyla TİM üyelerinden oluşan ka- labalõk bir işadamõ grubuyla üç günlük bir gezi için Makedonya’ya giden Devlet Bakanõ Çağlayan, ge- zinin ilk durağõ Ohri’de yaptõğõ açõklamada, “Yeni hedefimiz Gü- ney Amerika ve Afrika pazarla- rına girmektir” dedi. Küresel kriz- le birlikte Avrupa pazarõndaki da- ralmanõn Türkiye’yi yeni pazarlar bulmaya yönelttiğini söyleyen Çağ- layan, yeni hedefleri şöyle açõkladõ: “Komşularla ilişkilerimizi ge- liştirince, ticaret hacmimiz de son 6 yılda ortalama 6 kat artış gös- terdi. Şimdi de Başbakanımız ile Güney Amerika’ya ciddi bir se- ferimiz olacak. Önümüzdeki ba- har aylarında da işadamları he- yetimizle Brezilya, Arjantin ve Venezüela’ya gidilecek. Şili’yle de bir buçuk ay sonra serbest ti- caret anlaşması yapacağız.” 2023 için 500 milyar dolarlõk ih- racat hedefi koyduklarõnõ hatõrlatan Çağlayan, “Hedef, bu yıl sonu için 104 milyar dolar, 2010’da da 120 milyar dolar. Geçen yıl 132 milyar dolar ihracatı gerçekleştiren Tür- kiye’nin bu hedefleri gerçekleş- tirmemesi için bir neden yok” dedi. TOBB Başkanõ Rifat Hisar- cıklıoğlu sulama, turizm, ulaştõrma ve enerji alanlarõnda Türk işadam- larõnõn Makedonya’da daha fazla yer almak istediğini belirtirken; TİM Başkanõ Mehmet Büyükekşi ise “Karşılıklı yatırım krizle müca- delede en büyük aracımız ola- caktır” dedi. ‘Atatürk’ü örnek aldık’ Türkiye ile Makedonya arasõnda imzalanan ekonomik işbirliği töre- ninde konuşan Makedonya Başbakanõ Nikola Gruevski kendilerine Ata- türk’ü örnek aldõklarõnõ belirterek bundan sonraki hedeflerinin ekono- mi, bilim ve kültür alanlarõnda ge- lişme olduğunu söyledi. Ülkesinde bu yõl 250 milyon Avro’luk karayolu ve enerji yatõrõmõ yapacaklarõnõ söyleyen Gruevski, Türk işadamlarõnõ ülkesi- ne yatõrõm yapmaya davet etti. Gru- evski Türk heyetine, “Kendinizi evi- nizde gibi hissedin çünkü biz sizi kendimize çok yakın hissediyo- ruz” dedi. İhracatta 2009 yõlõ hedefi olan 104 milyar dolara ulaşabilmek için bugüne kadar Türkiye’nin giremediği pazarlara gireceklerini söyleyen Bakan Çağlayan, “Hedefe ulaşmak için komşu ülkeler, Güney Amerika ülkeleri ve kapalõ ekonomilerin geçerli olduğu pazarlarõ hedefliyoruz” dedi. Kârını kapan Beşiktaş’ı sattı Turkcell Super Lig’te Beşiktaş’õn şampiyonluğu garantilemesi kulubün hisselerine de kâr satõşõ getirdi. İMKB Ulusal 100 Endeksi’nin yüzde1.5 gerilediği dün Beşiktaş hisseleri yüzde 19 değer kaybederek, 11.9 TL’den 9.6 TL’ye geriledi. Beşiktaş hisselerinde 917 bin TL’lik işlem yapõldõ. Türk müteahhitten Azerbaycan’a baraj Azerbaycan’õn ikinci büyük şehri olan Gence’de, Şemkirçay nehrinde kurulacak Şemkirçay Barajõ ve Hidroelektrik Santrali, Cengiz İnşaat tarafõndan inşa edilecek. Baraj 5 yõlda tamamlanacak. A N K A R A (ANKA) - Dõş Ekonomik İlişki- ler Kurulu (DE- İK) Türk-Brezil- ya İş Konseyi Başkanõ Aykut Eken, Türkiye-Bre- zilya İş Forumu’na ka- tõlan Brezilya Devlet Başkanõ Lu- la Da Silva’nõn Türkiye ziyaretinin ardõndan her iki ülke arasõnda ger- çekleşecek ilişkilerin hõzla ileri bir boyuta taşõnacağõna dikkat çekti. Eken, Türk ve Brezilya iş dünyasõ- nõn yaptõğõ görüşmeler sonrasõnda her iki ülke için ortaya çõkan yatõ- rõm olanaklarõnõ şu şekilde sõraladõ:  Enerji konusunda Türkiye’de yatõrõmlar olabilir veya Afrika ülkelerinde ortak etanol üretimi yapõlabilir. Türkiye ve Brezilya otomotiv, beyaz eşya, tekstil sektörlerinde or- tak yatõrõmlarla yine Latin Ameri- ka ve Karayip ülkelerine yatõrõm yapabilirler.  Türkiye’nin turizm sektöründe ileri bir ülke olmasõ sayesinde de- niz turizmi de gerçekleştirilebilir. İnşaat malzemeleri yerinde ima- lat ile gerçekleştirilebilir.  Müteahhitlikte yatõrõma ihtiyaç duyan Latin Amerika, Türkiye’nin bu alandaki birikiminden yararla- nabilir. Meksika, Şili, Peru dahil bu sektörde yol, havaalanlarõ, liman- lar, marinalara ihtiyaç olduğu be- lirtiliyor.  Türk tersaneleri özellikle kimy- evi madde taşõyan gemilerin inşaa- tõnda çok ileri bir adõm attõ. 30000 DTW gemiler inşa edilebiliyor. Latin Amerika’nõn kimyevi madde taşõyõcõ gemilere ihtiyaçlarõ olduğu söyleniyor.  Yat imalatõnõn artõk İtalya ve Fransa’dan Türkiye’ye kaymasõ se- bebiyle Latin Amerika’nõn deniz- lerle çevrili olmasõ sayesinde bu alanlarda ortak yapõlacak projeler bulunabilir.  İlaç sanayinde iki ülke arasõnda geniş çalõşmalar gerçekleştirilebilir.  Bu yõlõn eylül ayõnda DEİK Türk-Brezilya İş Konseyi’nin Bre- zilya’ya yapacağõ seyahat, diğer alanlarda da ticari yatõrõm olanak- larõ doğurabilir. B‹LG‹ TOPLUMUNA DO/RU / ÖZLEM YÜZAK Tommy Hilfiger Türkiye, marka sahibine döndü Ekonomi Servisi - Hollanda mer- kezli Tommy Hilfiger Grup, Tür- kiye’deki perakende ve toptan da- ğõtõm haklarõnõn kontrolünü, daha ön- ce markanõn ülkedeki operasyonunu yürüten Unitim Perakende Gru- bu’ndan satõn aldõ. Yeni yapõda azõnlõk hisselerini koruyan Unitim Perakende Grubu, markanõn Rusya, Ukrayna, Moldova, Kazakistan ve Azerbaycan bölgesindeki perakende ve toptan operasyonunu elinde tut- mayõ sürdürecek ve buralarda mar- kanõn tek temsilcisi olacak. Tommy Hilfiger Grup’un CEO’su Fred Gehring, “Türkiye’ye 1998’de Unitim’le birlikte girdik. Ciromuz on yılda 20 milyon Av- ro’yu aştı. Buradaki potansiyele ve büyüme fırsatlarına inanıyoruz. Daha önce de İtalya ve Japon- ya’daki operasyonları almıştık. Bunlar, global stratejimizle örtü- şüyor” dedi. Satõn alma işleminin maliyeti konusunda bir bilgi veril- medi. Halen Polo Ralph Lauren, Ac- cessorize, Bally, Catherine Ma- landirno, Camper, Aldo, Gstar, Bebe ve Naked’in bölgedeki tem- silciliğini yürüten Unitim Başkan ve CEO’su Burç Cemiloğlu da, Tür- kiye’de 33 perakende mağazada ve birçok satõş noktasõnda müşterilere ulaşan Tommy Hilfiger’õ bölgede kuran ve geliştiren ekip olduklarõnõ hatõrlatarak bundan sonra Rusya ve çevresine odaklanacağõnõ söyledi. Unitim, Rusya, BDT ve Roman- ya’da 10 global markanõn peraken- de faaliyetini yürütüyor. Hakkasan Restoran’õn ilk ulus- lararasõ şubesini İstanbul’da açan Ce- miloğlu’nun 1985’te kurduğu İmteks firmasõ da halen Tommy Hilfiger, Marks&Spenser, Adidas, Puma, Ni- ke gibi dünyaca ünlü markalarõn üretimini yapõyor. Irak Addax’a yeşil õşõk yaktõ Ekonomi Servisi - Petrol ve doğalgaz şirketi Addax Petroleum’un üst düzey bir yöneticisi, Kuzey Irak’taki tesislerinden ham petrol ihracatõna pazar günü başla- maya hazõr olduklarõnõ ifade etti. Toronto ve Londra borsalarõnda işlem gören Ad- dax’õn Ortadoğu Direktörü Leslie Bla- ir ise, Irak ile Türkiye arasõndaki boru hattõnõ kullanmak için engel kalmadõğõ- nõ belirterek, “Tak Tak” sahasõnda üre- tilen petrolü boru hattõna tankerlerle ta- şõyacaklarõnõ söyledi. Irak Petrol Baka- nõ Hüseyin Şehristani’nin onayõnõ al- dõklarõnõ dile getiren Blair, “Pazar gü- nü boru hattını kullanmaya başlaya- biliriz. Bakan kabul etti, pazara ka- dar hazır olacağız” dedi. Ekonomi Servisi - Kadõn Giri- şimciler Derneği (KAGİDER) ta- rafõndan kurulan Kadõn Gelişim Merkezi ‘BİZ’ İstanbul’da açõldõ. Akbank ana sponsorluğunda açõ- lan merkez, kadõnlarõn bir araya ge- lerek bireysel üretkenliklerini art- tõrmayõ hedefliyor. BİZ’in açõlõşõ- na katõlan Akbank Yönetim Kurulu Başkanõ Suzan Sabancı Dinçer, “BİZ’in kendi işini kuran ve is- tihdam yaratan kadınlarımızın sayısını daha da artıracağına inanıyoruz” dedi. KAGİDER Yö- netim Kurulu Başkanõ Gülseren Onanç, BİZ Merkezi’nde sadece kadõn girişimcilere değil, profes- yonel çalõşan veya çalõşmak iste- yen her kadõna yardõmcõ olmayõ is- tediklerini kaydederek, “BİZ’de toplantılar, kişisel gelişim se- minerleri, girişimcilik, liderlik eğitimleri, sergiler ve müzik din- letileri gerçekleştireceğiz” dedi. Ticarette de Lula rüzgârı esebilir OTEL ve APARTSIFIR TURUNÇ - - - Tüm Odalarda Çift Çanak_Dijital Receiver_Uydu TV www.diplomathotel.com.tr 252-476 7145 veya 537-825 7979 - DÜZELTME İLANIDIR ERZURUM 2. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN GAYRİMENKUL SATIŞ İLANI Dosya No: 2007/153 Talimat 16/05/2009 Tarihinde Cumhuriyet gazetesinde 26890 ilan numarasõ ile yayõmlanan taşõnmaz satõş ilanõnda, Sehven “Muhammen Değeri 8-71.219,36 TL’dir.” şek- linde yayõmlanmõş olup, Doğrusu “Muhammen Değeri 871.219,36 TL’dir.” şeklinde düzeltilmiştir. İlan olunur. (Basõn: Tashih) KAGİDER’in yeni merkezi Krizle birlikte Avrupa’nõn daralmasõ ve Lula’nõn Türkiye ziyareti ile esen sõcak hava ihracatta yeni rotayõ çizdi İlk hedef Güney Amerika Burç Cemiloğlu (solda), Fred Geh- ring ile işbirliğini sürdürecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle