Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 27 MAYIS 2009 ÇARŞAMBA
14 KÜLTÜR
DEFNE GÖLGESİ
TURGAY FİŞEKÇİ
Devrim ve Edebiyat
1980 öncesinde, devrimin çok yakında ger-
çekleşeceği, edebiyatın da bu yolda yardımcı güç-
lerden biri olduğu yolunda yaygın bir inanç var-
dı.
Edebiyattan, devrimci coşkuyu arttırması, olum-
lu kahramanlar yaratması beklenirdi. Edebiyatla
siyasetin ilişkisi, neredeyse bir tek taraflı verme,
dahası kullanma ilişkisine indirgenmişti.
Ayrıksı örnekler bir yana bırakılırsa edebiyatın
siyasete duyduğu yakınlığa karşın, siyasetçilerin
edebiyattan pek de hoşlanmadıkları, edebiyatçı-
lardan uzak durmaya çalıştıkları, yalnızca yarar-
lanabilecekleri ölçüde ilişki kurdukları söylenebi-
lir.
Bu sorunun altında dünyaya bakışlardaki dar-
lık ya da genişlik sorununun olduğunu sanıyorum.
Siyasetçi ne denli günlük hesaplar yapan biriyse,
edebiyatçı da o denli bu hesapların uzağında ev-
rensel insani gerçeklerin peşindedir.
Toplumların sorunlarına evrensel, kalıcı çözümler
aramak yerine güncel çıkışlar aramak, siyaseti yoz-
laştıran, işlevsiz kılan en temel niteliklerdendir.
Pek çok örnek verilebilir ama Nâzım Hikmet ile
İsmail Bilen ilişkisi konunun tipik örneklerindendir.
Bu ikili, bütün hayatlarını daha güzel bir dünya uğ-
runa komünizm sevdasına adamışlardır. İkisi de
Sovyetler Birliği’nde okumuş, diyalektik materyalist
dünya görüşüyle aydınlanmışlar, ülkeye birlikte
dönmüş, sosyalizm mücadelesine birlikte atıl-
mışlardır.
Nâzım Hikmet’in, yurda döndüğünde, üyesi ol-
duğu Türkiye Komünist Partisi içinde ilk karşı çık-
tığı konulardan biri her şeyin Moskova’ya soru-
larak karar verilmesi olmuştur. Kendi ülkemizle,
halkımızla ilgili kararları neden biz vermeyelim, de-
diği için partiden atılmış, ancak doğru bildiği yol-
da mücadelesini sürdürmekten de geri durma-
mıştır.
İsmail Bilen ise 1934’te ülkesini terk edip Mos-
kova’ya yerleşmiş, sonraki yaşamını Sovyetler Bir-
liği’nin korumasında geçirmiştir. İkilinin yolları, Nâ-
zım Hikmet’in 1951’de Moskova’ya gelişiyle bir
kez daha kesişir. Ancak Nâzım Hikmet, kolay kont-
rol altında tutulabilecek biri değil, ünü dünyaya ya-
yılmış büyük bir şairdir. Doğru bildiğini söyleme
özelliği ise hiç değişmemiştir.
Nâzım Hikmet, Sovyetler Birliği’ndeki sosyalizm
uygulamalarını eleştirip görüşlerini korkusuzca
açıkladıkça, İsmail Bilen’e onun görüşlerini Sov-
yet makamlarına aktaran raporlar yazmak düş-
müştür.
Nâzım Hikmet, siyasi konularda yalansızlığı, ger-
çekçi olmayı seçerken; İsmail Bilen, Mosko-
va’da yaptığı parti toplantısını, “Anadolu’nun
bağrında, Konya’da” yaptık diyecek kadar yala-
na başvurabilmiştir.
Marx’ın, insanlık tarihinin gelişimini açıklayan
dehası, sosyalizmin kapitalizmden sonra geleceğini
söyler. Bu sürecin temel ivmesini, sanayileşme-
nin yaratacağı büyük üretim olanakları, örgütlü top-
lum yapısı oluşturur.
Eleştirel gücün dinamizmini taşıyan bireyleri,
dünyaya güncel çıkarlarla değil kalıcı değerlerle
yaklaşan yöneticileri olmayan toplumların kendi-
lerini yenilemeleri, sağlıklı gelişmeleri olanaksız-
dır.
İleri kapitalizm ülkesi Almanya’nın bir ucundan
postaya verdiğiniz bir mektup, en geç yirmi dört
saatte ülkenin öte ucundaki alıcına ulaşabilirken
elli yıllık sosyalizm ülkesi Küba’da insanlar bir kent-
ten ötekine gidebilmek için yollarda perişan bek-
liyorsa, bunun haklı bir gerekçesi olabilir mi?
Komünist sanatçı Picasso’nun sanatıyla in-
sanlığa sunduğu armağanları, siyaset alanında,
toplum yararına gerçekleştirebilmiş bir siyasetçi
var mı?
turgay@fisekci.com
kultur@cumhuriyet.com.tr
1- Yıl 1947. Naim Tirali’nin ‘Park’ adlı ilk öykü kitabının yayımlandığı günlerde (soldan sağa) Sait Faik, Behçet Necatigil, Naim Tirali ve şair İskender Fikret
Akdora. (Fotoğraf: ARA GÜLER) 2- Tarık Dursun K.’yla. 3 - Halikarnas Balıkçısı’yla.
Sait Faik kuşağõnõn öykücüsü, gazeteci ve yayõncõ Naim Tirali’yi yitirdik
Kültür Servisi - Öykücü, gazeteci, yayõncõ ve
eski Giresun milletvekili Naim Tirali’yi, önce-
ki gece yitirdik. Bir süredir İstanbul Hisar In-
tercontinental Hospital’da kalp yetmezliğinden
tedavi gören Tirali 84 yaşõndaydõ. Tirali için bu-
gün saat 10.00-12.00 arasõnda İstanbul Cadde-
bostan Kültür Merkezi’nde, üyesi olduğu Türkiye
Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Yazarlar Sendi-
kasõ ve PEN Yazarlar Derneği yöneticileri ve üye-
lerinin de katõlacağõ bir tören düzenlenecek. Ti-
rali, yarõn memleketi Giresun’da, Piraziz Cami-
si’nde kõlõnacak öğle namazõnõn ardõndan aile me-
zarlõğõnda toprağa verilecek.
1925’te Giresun’un Piraziz kasabasõnda doğan
Naim Tirali, 1945’te Galatasaray Lisesi’ni bi-
tirdikten sonra bir süre Tasvir gazetesinde mu-
habirlik yaptõ, Giresun’da Karadeniz Postası ga-
zetesini yayõmladõ. 1950’de İstanbul Üniversitesi
Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra hukuk
doktorasõ için gittiği Paris’te bir yõl kaldõ. 1951-
57 arasõnda Yenilik dergisi ve yayõnevini kurdu
ve yönetti. 1957’den sonra Vatan gazetesinde ya-
zõ işleri müdürlüğü ve fõkra yazarlõğõ yaptõ; sa-
hibi ve başyazarõ olduğu Vatan gazetesini Ankara
ve İstanbul’da yayõmladõ. 1959’da Amerikalõ ga-
zeteci E. Pulliam’õn Demokrat Parti iktidarõnõ
eleştiren “On İkiye Çeyrek Var” başlõklõ yazõsõnõ
yayõmlayan gazeteler hakkõnda açõlan davada yar-
gõlandõ ve 16 ay hapse mahkûm oldu. Bir süre Bu-
lancak Cezaevi’nde yattõ. 1960 ihtilalinden son-
ra serbest bõrakõldõ. Daha sonra CHP’den Gire-
sun milletvekili seçilerek Meclis’e girdi. Mil-
letvekilliği sõrasõnda Dünya Parlamentolar Bir-
liği Türkiye Grubu başkanlõğõ yaptõ. Son olarak
Ankara’da 1977-82 arasõnda İktisat ve Ticaret
gazetesini çõkardõ.
Tirali’nin ilk öyküsü “Arkadaş” 1943’te Ye-
şilgiresun gazetesinde çõktõ. Öykü ve yazõlarõ Ye-
nilikler, Çınaraltı, Varlık, Yeditepe, Yeni
Adam, Büyük Doğu, Türk Dili, YAZKO
Edebiyat, Milliyet gibi dergi ve gazetelerde ya-
yõmlandõ. İlk kitaplarõnda, Behçet Necatigil’in
deyişiyle, “Özentisiz, duru bir dil, ince ve et-
kileyici bir psikoloji, yer yer alaycı bir anla-
tımla dile getirdiği okul, aşk ve Beyoğlu ya-
şantılarını yansıttı” Daha sonraki kitaplarõnda
orta tabakadan insanlarõn yaşadõğõ sorunlarõ yi-
ne oldukça rahat, röportaj havasõnda bir anlatõmla
ele aldõ.
Tirali’nin 1947’de yayõmlanan “Park” adlõ ilk
öykü kitabõnõ 1949’da “Yirmibeş Kuruşa Ame-
rika”, 1954’te “Aşka Kitakse”, 1984’te “Piraziz
Nere Berlin Nere”, 1988’de “Aşk Dediğin” ve
1993’te “Çılgınca Şeyler” adlõ öykü kitaplarõ iz-
ledi. “Bir Adayın Notları”, “Avrupa’daki
Amerika”, “Devrimden Önce, Devrimden
Sonra”, “İki Şalom Arasında” gibi anõ ve ge-
zi kitaplarõ da bulunan Tirali’nin gazete yazõla-
rõ “Şapkasını Yiyen Bakan” ve “Karanlığa Işık
Tutmak” adlõ kitaplarda toplandõ.
Piraziz’inonuru:
Naim Tirali
ÖNER CİRAVOĞLU
“Aşka Kitakse”nin yaratõcõsõ, Piraziz’in onuru
Naim Tirali’yi son yolculuğuna uğurluyoruz.
Ama onu yitirmenin acõsõ belleklerimizin ta-
zelenmesine engel değil. Hikâyeciliğimize uç-
suz bucaksõz olanaklar seren, insan sõcaklõğõ-
nõ ruhumuza taşõyan Sait Faik kuşağõndandõ.
Neler başarmõştõ? Saymakla bitmez: Yenilik der-
gisi, Yenilik Yayõnlarõ, Yakup Kadri Kara-
osmanoğlu ile aynõ mecliste dostluk ve Gi-
resun milletvekilliği, gazetecilik ve Vatan ga-
zetesi sahipliği, öykü kitaplarõ, gezi yazõlarõ ve
sonunda YAZKO üyeliği…
Sait Faik, Naim Tirali, Salâh Birsel, Oktay Ak-
bal dörtlüsünün Cağaloğlu-Beyoğlu hattõndaki
gezintileri… Edebiyatõn sorunlarõnõn irde-
lendiği güz ikindileri… Lebon’da, Nisuaz’da,
Markiz’de günün konusu olan Tarık Buğ-
ra’nõn “Yarın Diye Bir Şey Yoktur”da top-
lanan incelikli öyküleri…
Fazıl Hüznü Dağlarca ile bir kez daha aslanlõ
yolunda yürüdüğümüz Anõtkabir…
Ve “Şimdi Sevişme Vakti”… “Yirmi Beş Ku-
ruşa Amerika”… Oktay Akbal’dan “Bulu-
tun Rengi”…
Yayõn yönetmeni Naim Tirali’nin, seçtiği özel ta-
sarõmlõ Yenilik Yayõnlarõ’nõn edebiyata ge-
tirdiği “yenilik”ler arasõnda bu saydõğõmõz ki-
taplarõn yanõ sõra “Şiirin İlkeleri” (Salâh Bir-
sel), “Efendime Söyleyeyim” (Bedii Faik) gi-
bi ilkler de vardõ… Her kitabõn arka kapağõ-
nõn içeriye kõvrõlan bölümünde renkli birer ya-
zar portresi çizimi de yer alõr. Bu bile onun ya-
yõncõlõkta aradõğõ özgünlüğün bir göstergesi-
dir. Şimdi o kitaplarõ sahaflarda aramak ayrõ
bir keyif olsa gerek.
Gelgelelim 1980’lerde Naim Tirali’yi Piraziz-
İstanbul arasõnda sürekli edebiyat gezintileri
içinde buluyoruz. Onun yeni çõkan bir kitabõ
için Hüsamettin Bozok’un Yeditepe dergi-
sinde yazdõğõm kõsa tanõtõmõ nasõl da kesip sak-
lamõş ve yapõtõnõn yeni basõmõna eklemek in-
celiğini göstermişti. Ama ilköğretim okulla-
rõ için hazõrladõğõm “Yazarlar Sözlüğü”nde
Hıfzı Topuz gibi kendi adõnõ göremeyince kö-
pürüşünü unutamõyorum. Küsmüştü adeta…
Orhan Erinç’in bir kitabõna ad olarak “Aşka Ki-
takse”den aldõğõmõz esinle “Demokrasiye Ki-
takse” demiştik. Bu da onun buluşlarõnõn et-
kisini gösteriyor sanõrõm.
YAZKO günlerinde söyleşilerimizin ana konu-
su öyküleştirme teknikleri olurdu hep. Yazdõğõ
öyküleri her yeni basõmda yeniden işlemesi,
öyküleme tekniğindeki titizliğinin de altõnõ çi-
ziyor.
Onun Türk hikâyeciğindeki yeri elbette Sait
Faik’in yanõ başõnda anõlmayõ hak etti/ediyor.
Ölçülü erotizm ve bireyin dõş dünya algõsõ ya-
lõn anlatõmla bütünleşmeyi Naim Tirali’nin öy-
külerine borçludur desek yeridir.
Yapõtlarõn bizde yaşõyor.
Rahat uyu Piraziz’in onuru…
Kültür Servisi - Rus edebiyatõnõn ve çağdaş Rus
dilinin kurucusu ünlü şair ve yazar Aleksandr
Sergeyeviç Puşkin’in büstü 270. doğum gü-
nünde, dün Okan Üniversitesi bahçesinde açõl-
dõ. Rektör Sadık Kırbaş, TBMM vekili Re-
cai Berber, Rusya Federasyonu Ankara Bü-
yükelçiliği’nden konsolos Sergey Makarov,
İstanbul Başkonsolosu Alexander Krivenko,
Rusya Eğitim Kültür İşbirliği Derneği Başkanõ
Rimma Rizayeva ve büstün heykeltõraşõ Po-
totski’nin konuşma yaptõğõ açõlõşta Kõrbaş, ün-
lü sanatçõlarõn büstlerini açmaya devam ede-
ceklerini söylerken Pototski Türkiye’ye olan
sevgisini dile getirip “Dünyanın hiçbir ye-
rinde Türkiye’yi Rusya’daki kadar sev-
miyorlardır” dedi.
Puşkin büstünün bugüne dek Çin, Bosna, Slo-
venya, Bulgaristan, Nikaragua ve Mongol-
ya’da açõldõğõnõ ve bir dahaki aya Belgrad ve
Moskova’da açõlacağõnõ söyleyen Makarov,
Türkiye’deki ilk Puşkin büstü olan bu yapõ-
tõn bir kopyasõnõn da Puşkin’in büyükbabasõnõn
doğduğu ülke olan Etiyopya’da sergilenece-
ğini söyledi. Büstün Okan Üniversitesi’nde
açõlma nedeniyse hem İstanbul’un Puşkin’in
yaşamõnda önemli yer tutmasõ hem de Okan
Üniversitesi’nin Türkiye’deki ilk Rusça mü-
tercim tercümanlõk bölümünü açmõş olmasõ.
Açõlõşla birlikte, ayrõca, Okan Üniversitesi ve
Rusya Eğitim Kültür ve İşbirliği ile ortakla-
şa düzenlenen 2009 yõlõ Rusya Haftasõ et-
kinlikleri başlamõş oldu.
Güzelyazdõ,güzelyaşadõ
PUŞKİN BÜSTÜ AÇILDI
270 yõl sonra ilk büst
1
2
3
Bir dönemin usta öykücüsü
N
aim Tirali, ölü-
me meydan
okur gibi yaşa-
dõ. Yõllarca çeşitli has-
talõklarõn pençesindeydi.
Direndi, savaştõ, zaman
zaman öyküler yazdõ, za-
man zaman derin uyku-
lara daldõ. Herkes bir gün ölecek: Ama Na-
im’in ölümü başka bir şey benim için. Bin yõl-
lõk arkadaşõm! Eşi benzeri olmayan bir
dostlukla, bir kardeşlikle bağlõ oluşumuz. Ni-
ce yaşantõlarõn ortaklõğõ, yazarlõk serüven-
lerimiz, sorunlarõmõz!.. Naim Tirali, edebi-
yat ve gazetecilik alanõnda kalõcõ yapõtlarõyla
yaşayacaktõr. Güzel şeyler yazdõ, güzel ya-
şadõ, güzel dostluklar içinde, bir sanat, kül-
tür zenginliğinde... Bu, biraz da kendi ölü-
müm mü, bilmem?..
OKTAY AKBAL
Naim Tirali, Galatasa-
ray Lisesi’nden büyük
saygı duyduğum bir ağa-
beyimdi. Kendisi erken
bıraktı gerçi, ama bir dö-
nemin önde gelen öykü-
cülerinden biriydi. Ayrı-
ca genç yazarların yapıt-
larını çok zor yayımlayabildikleri bir dö-
nemde kurduğu Yenilik Yayınevi’yle yazı-
nımıza büyük katkılarda bulunmuştur.
TAHSİN YÜCEL
N
aim Tirali (ki
onun en güzel
yanõydõ) yaşõ ge-
reği Oktay Akbal’a, Sait
Faik’e, Sabahattin Kud-
ret’e, Kenan Harun’a, Na-
hit Ulvi’ye, Fethi Kara-
kaş’a, Cahit Sõtkõ’ya, (hat-
ta) Ahmet Kutsi, Ahmet Muhip Dõranas, Ataç,
Suud Kemal Yetkin ve Fahir Önger’e de ye-
tişmişti; ne var ki, o kuşakla bu kuşak arasõnda
her bir vakit köprümüzdü. “Yenilikler” der-
gisi, onun bu kuşaklar arasõ köprücülük der-
gisiydi. Sonradan merak sardõrdõğõ gazeteci-
liği ve Ahmet Emin’den devraldõğõ “Vatan” ga-
zetesi de. “Yenilik” (sonradan bu adõ almõş-
tõ) dergisinde çok bulundum. Bizim kuşağõ Sa-
lim Şengil’in “Seçilmiş Hikâyeler Dergisi”,
(sonra da onu izleyen “Dost”) ile en sarõp sar-
malayan Naim Tirali’nin bu dergisiydi.
TARIK DURSUN K.
T
elif haklarõnõ düşünüyo-
rum, Reşat Nuri Günte-
kin, Yakup Kadri, Hüse-
yin Rahmi... Acaba teliften kaç
para kazandõlar? Bugün hâlâ altõ
kişiye bir kitap düşüyor. Muhalif
yazarlar yok ediliyor... Ben, Na-
im’le Galatasaray Lisesi’nde aynõ
sõnõfta yõllarca beraber okudum.
Çok yakõn dostumdu. Bizim kuşak
biraz gölgeleşti.. Eskiden bu şeh-
rin, İstanbul’un bir şair damarõ
vardõ. Bugün İstanbul’un nüfusu 15 milyo-
na çõktõ, ancak İngilizce bilmeden sokakla-
rõnda gezmek zor. Türkçe 300
kelimeye indi. Eskiden, daha
önceki dönemlerin de yansõ-
masõyla bir büyük sanat kentiydi...
Türkçe kalmadõ ama Naim’den
kalanlarõ merak edenler “25 Ku-
ruşa Amerika”yõ alõp okuyabilir..
Naim, bu kitaba adõnõ Kabataş’a
demirleyen ABD donanma gemi-
sini 25 kuruşa halkõn ziyaret et-
mesinden esinlenerek vermişti.
Yeni kuşaklar belki bu kitabõ oku-
yup Amerika’nõn kaç kuruş olduğunu he-
saplarlar.
ÇETİN ALTAN
Naim Tirali, hi-
kâyesini de kendi-
sini de sevdiğim
bir dostumdu. Ye-
nilik Dergisi’nin
ve Yenilik Yayın-
ları’nın Türk ede-
biyatında önemli
bir yeri olduğuna inanıyorum. Naim
Tirali ve kuşağının edebiyata ayrı lez-
zet kattığı kanısındayım.
DOĞAN HIZLAN
N
aim Tirali,
Sait Faik
döneminin
usta bir hikâyecisiydi.
İnsan olarak da çok
kalender yapõlõ, güzel
bir insandõ. Hoşgörü-
lüydü. Bir dönem po-
litikaya da girmiş ol-
masõna rağmen hiçbir zaman politika dünyasõ-
nõn adamõ olmadõ. Çõkardõğõ Yenilik Dergi-
si’yle ve Yenilik Yayõnlarõ’yla edebiyata hizmet
etti. Kendisini çok özleyeceğiz.
NECATİGÜNGÖR
Naim Tirali, II. Dünya Sava-
şõ sonrasõnda Türk edebiyatõnõn
biçimlenmesinde önemli yeri ve
rolü olan bir yazar ve yayõncõ. O yõllarõn bir
yazar adayõ olarak ben, onun açtõğõ olanak-
lar çerçevesinde, edebiyatõmõza getirdiği
değerler çerçevesinde sanatçõ kişiliğimi ge-
liştirmiş olduğumu düşünüyo-
rum. Sadece benimle ilgili değil
ama o dönemin bütün genç ku-
şağõnõ aynõ doğrultuda etkilemiş ve onlara
olanaklar açmõş bir edebi kişilik. Kaybõnõ ben
bu çerçevede değerlendiriyorum ve edebi-
yatõmõza başsağlõğõ diliyorum.
KEMAL ÖZER
Naim Tirali
edebiyatımızın
eski toprakla-
rındandır. Yıl-
lar geçtikçe yaş-
lanırken genç
ruhundan bir
şey yitirmemiş-
tir. Öykülerinin
önemli bir bölümünün aşk öy-
küleri oluşu, aşk üstüne düşünüp
taşınmaktan vazgeçmemesi de
bunu göstermez mi? Denebilir ki,
bir zamanlar daha derin bir çiz-
gi olarak edebiyatımızda yer et-
miş Sait Faik çizgisinde öyküler
yazdı. Kendi kişiliği gibiydi öy-
küleri. Tatlı tatlı anlatırdı.
SEMİH GÜMÜŞ