23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
K endisine yaşarken mesafeli duran medya kanallarõnda bi- le inanõlmaz yer buldu vefa- tõ ile Prof. Dr. Türkan Say- lan. Vicdan muhasebesi miydi, ne idi ise, yaptõklarõ, yapmak istedikleri ile yüklü sözcüklerle vefatõ haber yapõlõyordu. Aydõn kõyõmõ sürecinden geçen Tür- kiye, vefatõndan sonra değer veriyor, va- tana, millete hayõrlõ evlatlarõna. Vata- nın öz evlatlarına sahip çıkamıyoruz. Son günlerinde suçlayõşõmõzla hastalõ- ğõnõn ağõrlaşmasõna katkõda bulunup, yaşam süresini kõsalttõk mõ bilemeyiz; karşõmõzda herkese, ölüme bile meydan okuyan yürekli bir kadõn vardõ. Kesin olan şu ki; biz onu üzdük, fena halde ve hak etmediği biçimde üzdük üstelik!.. Yalnõz bir hekim olarak değil, top- lumu için, toplumun zayõf bõrakõlan hal- kasõ kõzlarõmõz ve yine en zayõf halka olan eğitim için gönüllü çalõşmalarõnõ alkõşlamak yerine, misyonerlikle suç- ladõk. Evet o bir misyonerdi. Eğitimsiz bõrakõlan kõzlarõmõzõn sayõsõnõ azalt- maktõ misyonu. Şimdi söylenecek söz- lerin fazla bir önemi yok, hüzün ülke- sinde!.. Ölmüşüne sahip çõktõğõmõzõn yarõsõ kadar sahiplenebilseydik dirile- rimizi, farklõ, çok farklõ bir ülke olmaz mõydõk? Farkını fark ettiklerimize ne- den bedel ödetiyoruz? Başka ülke- lerde başarılı insanlar ödüllendiri- lirken, biz bizi ileriye taşıyanları ce- zalandırıp geriye taşıyanları ödül- lendirmeyi nasıl becerebiliyoruz? Suç ile ceza arasõnda bir oran olma- sõ gerekir. Bırakın oran kurmayı, ceza, suç olmayanı, suçlu olmayan- ları bulmaya başlamışsa, adaleti, hangi hukuk, hangi kanun, hangi vic- danda arayacağız? Suç yok, suçlu yok; ceza varsa bunda bir gariplik yok mu? Ceza suçlu olmayanõ bulur ol- muşsa, asõl suçlu olan buna izin ve- renler; olup bitenlere seyircilik eden, kendisine dokunmayanlarõ yaşatanlar değil midir?.. Saylan ve diğer vatanõna, vatan ev- latlarõna yaşamõnõ adamõş tüm saygõn kişileri saygõ ve minnetle anacağõz... Kendilerine acõlar yaşatmõşlarõ nasõl anacağõmõzõ şu an bilemiyorum. Bu ta- rihin konusu. Ancak hiç de iyi anõl- mayacaklarõ bir gerçek. Gidenin arkasõndan dökülen göz- yaşlarõmõzdan suçluluğumuz akacak. Peki, demir kapıların ardında çile çektirilen aydınlarımız için ne ya- pacağız? Onlar için de bir başka gi- dişte mi buluşacağız? Sahi biz ne ya- pacağız? İzlemeye devam mõ edeceğiz ve tüm bu insanlõk ayõplarõna “de- mokrasi” adõnõ vermeyi hâlâ sürdüre- cek miyiz? Türkiye korku dehlizin- den geçerken, dimdik durarak örnek olmuş tüm değerli aydınlarımızı bir bir kaybetmeden Türkiye’nin nor- maline dönmesi için aklı başında herkesin eski alışkanlıkları terk ede- rek, birleşik bir güç oluşturma doğ- rultusunda adım atmaları gerekiyor. Siyasette bir yer edinme mücadele- sinin ve bireysel kaygõlarõn geride bõ- rakõldõğõ, Türkiye öncelikli, toplum öncelikli bir birliktelik için daha fazla gecikilmemeli. Kaybettiklerimiz için artõk bir şey ya- pamayõz. Onlarõ geri getirmek artõk ola- naksõz; geri çağõrmamõz gereken de- ğerlerimizdir. Aramõzdan ayrõlanlarõ sa- hiplendiğimizi göstermenin tek yolu, aydõnlõk koşularõnõ onlarõn bõraktõkla- rõ yerden bayrağõ daha yukarõ taşõyacak şekilde sürdürebilmektir. Cumhuriyetin 19 Mayıs’ta Sam- sun’da doğan ışıkla başlayan ay- dınlık serüvenini yeni baştan destansı biçimde yazmaktan, silkinmekten, uyanmaktan ve başkalaştırılan ül- kemizi sahiplenmekten söz ediyorum. Sakõn kimse unutmayacağõz deme- sin!.. Kimler unutulmadõ ki?!. Unutmamak, unutulmamak için or- tak değerlerin gücünde birleşmek ge- rekiyor. Her geçen gün ortak değerle- rimiz azaltõldõkça; bizi birleştiren tek duygu, giden değerlerimizin arkasõna yõğdõğõmõz hüzün oluyor; giderek ga- ripleşen hüzün ülkesinde!.. Sayõn Prof. Dr. Türkan Saylan’õn ve- fatõ nedeniyle üzüntü duyan herkese başsağlõğõ diliyorum. Işõğõ hep onunla olacaktõr. Bizim için sorun; Türkan Hoca’nın ışığından ne kadar nasip- lenebildiğimizdir!.. CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 25 MAYIS 2009 PAZARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Saylan Değil, İnsanlõk Öldü!.. Prof. Dr. Tülay ÖZÜERMAN GÜL, Suriye’deyken çevresine saçtığı iyim- serliği oradan döndükten sonra daha ballandı- rarak sürdürdü. Ona sorarsanız, Güneydo- ğu’daki terör sorununun çözümüne ramak kal- mıştır. Çünkü herkes çözüm istiyormuş. Sanki, çözüm istemeyen birileri varmış ya da olmuşmuş gibi, Suriye elbet çözüm ister. Öcalan’ı konuk et- tiği yıllarda neler çektiğini ve çektiklerinden na- sıl kurtulduğunu iyi bilir; o günleri yeniden ya- şamak istemez . Dağ PKK’sindeki kendi Kürtle- ri yüzünden başının derde girmesini ister mi? Ama, acaba çözüm konusunda Ankara ile Şam ve Tahran arasında görüş birliği var mı? Örne- ğin, Türkiyeli, Suriyeli ve İranlı Kürtleri bir araya getirip Ortadoğu coğrafyasının bu köşesinde ken- disini yakın ikinci bir İsrail olarak büyük ve ba- ğımsız bir Kürt devleti tasavvurundan vazgeçmiş midir ABD? Galiba PKK’yle mücadeleye ilişkin olarak Gül’ün son günlerde estirdiği iyimserlik ha- vası şundan kaynaklanıyor: Siviller gibi askerler de çözüm istiyormuş; iktidar gibi muhalefet partileri de barışçıl çözümden yanaymış. Üste- lik, herkes PKK’nin silahsız yöntemlerle dağdan indirilmesinden yanaymış. Sanki “İndirilmesin” diyen varmış gibi. Ortada çözüme ilişkin olarak fol yok yumur- ta yokken Gül’ün estirdiği bu iyimserliğin gerisinde sorunu ABD’nin gösterdiği yönde çözebilmek için verilecek yeni ödünlere zemin hazırlama taktiği yatıyora benziyor. Örneğin, Kürtçe TV’nin etnik kristalleşmeyi sağlayıcı başka atılımlarla ta- mamlanması gerekince, “Aman karşı çıkmayalım da iyimserlik havası bozulmasın” söylemiyle ola- sı tepkiler önlenecek ve Washington’ın niyetine uygun zemin yavaş yavaş yaratılmış olacaktır. Cumhurbaşkanı, ilk beş yılının sonunda sis- temdeki yerini korumak için, hükümetten ve AKP içinden gelebilecek kişisel tepkileri de ABD’nin desteğiyle aşmayı hesaplıyordur herhalde. Sık sık tekrarlanan “Herkes çözüm umuduyla doluyken, bu fırsatı sakın kaçırmayalım” biçi- minde oluşturulan yapay telaş da aynı kısa erim- li amaçtan, yani Obama’ya vaat edilenleri bir an önce gerçekleştirme amacından doğuyor. “Neyin fırsatı?” diye sorsanız, verecekleri ya- nıtın PKK’yi siyasal bakımdan meşrulaştırma yönünde birkaç adımdan ibaret olacağı bellidir. Oysa, gerçekten rüzgâr böyle olumlu esiyorsa, bu fırsatı o bölgedeki aşiret yapısını kıracak ve or- taçağ kalıntısı sosyal yapıyı değiştirecek toprak reformu gibi atılımlar için kullanmak gerekmez mi? Tuhaftır, bu konuda AKP’den bir ses çıkmadığı gibi, muhalefet partileri de yapısal reformlara sı- ra gelince hep suskunlaşıyorlar. AÇI MÜMTAZ SOYSAL Boş İyimserlik mumtazsoysal@gmail.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle