22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÖRÜŞ AHMET TAN Cuma Güncesi Önce, paradan sıfır atarak, pahalılığa “çare” bul- muşlardı. Belli ki “atmak” çok kolaylarına geldi. Ki bu defa, “sıfır atma işini” işsizliğe- işsizlere uyguladılar. 500 bin işsize iş bulmayı öngörmüşler ve ilan etmişlerdi. Önceki gün açıkladılar: “Ancak 50 bin kişiye bulabiliriz!” Sıfır atma işi sürüyor. Durmak yok; atmaya-satmaya devam. Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “Çocuk ve Allah” şii- ri var. Hüsnüniyetli ve şakacı bir şair de “Başbakan ve Allah”ı yazmış. Konu, AB müzakereleri karşısında Tayyip Bey: Başlamadan - İnşallah. Başlarken - Bismillah Nazara karşı - Maşallah Şaşırınca - Allah Allah Kızarken - Hay Allah Meydan okurken - Evelallah Azmederken - Alimallah Vazgeçerken - Eyvallah. Üstüne giderken - Allah Allah Canı sıkılınca - Fesuphanallah Daha da sıkılınca - Hasbinallah Pes etti edecekken - İllallah Anayasanın 1961’den önceki adı, “Teşkilat-ı Esasiye Kanunu” idi.. “Esas Teşkilat Hukuku” derslerinde ise siyasi iktidarın gücü; “cumhurbaşkanı ile başbakan ara- sındaki uyum!”a bağlanırdı. Çok şükür, epeydir siyasi uyum zirve yapmış durumda. Başbakan’ın TBMM’de bekleyen 2 tane şişkin dava dosyası var: Birisi resmi evrakta sahtekârlık! Öteki kalpazanlık! (Evet, Kalpazanlık. Sahte Ak- bil Kalpazanlığı..) Cumhurbaşkanı’nın ondan geride olacak/ka- lacak hali yok elbet. Onun da Sincan 1. Ağır Ceza Mahkeme- si’nde “evrakta sahtecilik davası” yürüyor. Anayasamız, başbakanın “icracı ağırlığının” da- ha fazla olmasını öngörüyor. Yani, Tayyip Bey’in dosyasının daha kalın ol- ması anayasal zorunluluk. Özetle, AKP’de devlet-hükümet uyumu tencere kapak!.. Devletin ve Hükümet’in iki başının kayıp trilyon davası hükümlüsü Erbakan Hoca’nın tezgâhın- dan geçmiş olması boşuna değil. Türkan Saylan’ın cenazesinde on binler bir ağızdan haykırıyordu: “Gün gelecek, Devran dönecek, AKePe halka hesap verecek!” Hazırlıklar da tamam zaten… Anayasa Mahkemesi yeni binasına taşındı. Yüce Divan yargılamaları için tam 1.500 met- rekarelik dev bir duruşma salonu ayrıldı. Bütün mesele, protokol sıralamasında… Dosya kalınlığı esas alınırsa, öncelik Başba- kan’da. Alfabetik sıralama olursa, Abdullah Gül en ön- de. Başbakan önceki gün, durup dururken, 2011’de çekilmekten söz etti. Bu acaba, “dokunulmazlık dışında bir de, va- tana ihanet dışında yargılanamazlık” arayışı mı? MERİÇ VELİDEDEOĞLU Geçtiğimiz pazartesi, 70. gününü sürdürdüğümüz ay- dınlara destek nöbetini, ikinci kez sessiz olarak yaptık. İlki, Prof. Dr. Türkan Say- lan’ın evinin arandığı gündü. 18 Mayıs günü ise Türkan Hoca’yı kaybetmiştik; sesimiz soluğumuz kesilmişti; nöbeti kısa tutup ÇYDD’nin merkezi- ne gittim. Yıllar boyu Saylan’la birlikte yönetim kurulu toplantılarımı- zı yaptığımız masada bu kez Türkan Hoca’yı sonsuz yolcu- luğuna uğurlamak için yapıla- cakları konuşuyorduk Prof. Dr. Aysel Çelik başkanlığında. Üzüntü, burukluk, eksiklik yalnız içimizi değil, odayı bile sarmıştı; ama işler yürümeliy- di. Birden 90’lı yılları anımsadım. Gündemi yine dopdolu bir yö- netim kurulu toplantısı yapı- yorduk. Ama Türkan Hanım yoktu; buna hiç alışık değildik. Neyse kısa bir süre sonra gel- di, özür dileyip kardeşini kay- bettiğini söyledi. Şaşırıp kaldık; oldukça dingin bir sesle de: “Toplantıyı sürdürelim arka- daşlar!” dedi. Yapılacak işler belirlenip, paylaştırıldı; biliyor- duk ki, ona düşeni koşulları ne olursa olsun eksiksiz yerine ge- tirecekti. Eskileri anımsamaya başla- yınca halkalar birbirlerine ek- leniyor; bu kez de 1970 yılına kayıverdim. Bir “Mavi Yolculuk”tayız Say- lan’la birlikte, mavnadan boz- ma görünümündeki Cumhuri- yet teknesiyle, Anadolu uy- garlıklarından günümüze dek kalabilmiş örenleri dolaşıyoruz Azra Erhat önderliğinde. Denize açılır açılmaz, Azra Erhat yolculuğun özünü, ama- cını kısa bir konuşmayla anlattı. Konuşmasının bir yerinde şöy- le dedi: Atatürk’ün gerçek- leştirdiklerini daha ayrıntılı bir boyutta anlamak için, toprak- larımızda doğmuş, yeşermiş tüm uygarlıkları tanımalıyız. Bir ara yanımda oturan Prof. Dr. Necla Arat’a baktım; san- ki benim gibi o da eskileri ya- şıyordu; 20 yıl öncesine uzan- mıştı sanırım. 1989 yılı, Özal dönemi; bugün yaşadıklarımı- zın ilk adımlarının atıldığı gün- ler. “1923 Devrimi”ni sahiple- nen aydınlar, gelecek için bü- yük bir kaygı içindeler. İşte onlardan biri olan Prof. Dr. Aysel Ekşi de çözümler arıyor. Bir bölük üniversite ho- casına ayrı ayrı telefon ederek, durumu gözden geçirip neler yapabileceklerini görüşmek üzere bir araya gelmelerini öneriyor. Birkaç toplantıdan sonra bir dernek kurmaya karar verirler. 16 kişilik kurucu üyeler: A. Ekşi, A. Çelikel, N. Arat, T. Saylan, H. Çavuşoğlu, Ö. Köknel, O. Neyzi profesör- dürler; Dr. T. Ang, B. Özü- mert, S. Ağaoğlu, R. Gürsel, S. Ergelen türlü meslekler- dendir; Ş. Arsel, B. Eczacı- başı, A. Minkari, O. Sebük de ev hanımlarıdır. Çalışmalarını yapmaları için, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Nurettin Sözen, onlara Yenikapı’da İS- Kİ’ye ait kulübe gibi küçük bir yer verir. Derneğin adı Prof. Dr. N. Arat’ın önerisiyle “Çağdaş Ya- şamı Destekleme Derneği” olur. Kuruluşunun amacı da: “Atatürk Devrim ve İlkeleri”nin ve bunlar yoluyla gerçekleşmiş kazanımların “korunması”, “yaygınlaştırılması” çağdaş eği- tim yoluyla çağdaş insana, çağdaş topluma ulaşma. Prof. Dr. A. Ekşi başkanlı- ğında oluşturulan yedi kişilik yönetim kurulu çalışmalara başlar. Etkinlikler ve eylemler “amaç” doğrultusunda yürü- tülecektir. İlkin, topluma unutturulma- ya başlanan “Atatürk Devrim ve İlkeleri”nin, ülkemiz için ya- şamsal değerleri topluma ye- niden anlatılmaya başlanır. Bunun için de yeni bir yol iz- lenir. “1923 Devrimi”, Ata- türk’ün kaleminden yani Söy- lev’den (Nutuk) aktarılarak gör- sel malzemeyle desteklenip, topluluklara, öğrencilere, fab- rika işçilerine, kışlalara, aske- ri okullara, üniversitelere, be- lediyelere, köylere dek ulaşa- rak halka sunulur. Devlet tiyatro sanatçılarının da görev aldığı etkinlik, 400’ü aşan bir sayıda Anadolu’nun bir ucundan bir ucuna götürülür. Bunun yanında türlü konu- larda söyleşiler, açık oturum- lar ve ses getiren “eylem”ler de sürdürülür. 29 Ekim, Lozan vö’ler büyük topluluklarla kut- lanır. Artık ÇYDD’yi toplum tanı- mış ve benimsemiştir. Yeni bir atılımla ve anlayışla “burs” projesi, hem halkın, hem çığ gi- bi çoğalan üyelerin desteğiyle başlatılır. “Lepra” konusundaki çok kapsamlı çalışmalarıyla da bi- linen Başkan T. Saylan’ı, 2. Başkan N. Arat’ı, Genel Sek- reter B. Özümert’i, G. Erdem’i artık iyice tanıyan toplum, ÇYDD’ye adeta bir bağış yarı- şına girer. Bu destekle bir eği- tim “seferberliği” başlatılır. Başkan Saylan bu atılıma “ken- dini” tüm “yaşamını” adar. Ge- ceyi gündüze ekler; hastalığı- nı unutur, bu çalışmasıyla ade- ta soluk alıp verir. Yaratılanla- rı, ortaya konanları, kamuoyu medya aracılığıyla izler ve bu- günlere gelinir. ÇYDD’nin 20 yıllık tarihi, bel- gelerle yazılmalı; bu olayın bir “mucize” değil, ilmik ilmik yo- ğun bir emek ve özveriyle örül- düğü gençlere anlatılmalı yeni Türkan Saylan’lar yetişmesi için. Bir ‘İSKİ’ Kulübesinde Başlatılanlar [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com22 Mayıs OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ [email protected] HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] 22 MAYIS 2009 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Meclis Başkanı çırpınıyormuş. Çırpıcı Çayırı’nda festival düzenlesinler! İhbar Engin Balım: “Kayıp 1 trilyon liranın altı sıfırını atıp kılık değiştirerek Çankaya tepelerinde gezindiği ihbarı alındı!” Koşul Anıl Öçal: “Cumhurbaşkanı seçilme koşullarına evrakta sahtekârlıktan şüpheli olmak eklensin!” Zaman Hasan Baş: “Zaman yazarı Ali Bulaç, eşcinsellikle ilgili engin bilgileri acaba hangi çevrede ne zaman edindi?” YağmurDeniz ‘Kan uyuşmazlığı var aramızda!’ EMEKLİ eğitimci Mehmet Halil Arık’ın cenazesini on binlerin uğurladığı Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Türkan Saylan’dan rahmet dileğini bile esirgeyenlere esefle ithafıdır: “Birine görev verilmiş, zorunlu; çıkmış yollara. Diğeri görev bilmiş, gönüllü; düşmüş yollara. Birinin amacı, iktidar gücüyle ekilenleri biçmek. Diğerinin çabası, erdemle ve onurla, ışık, umut ve çare ekmek. Birisinde özveri yarınlar kadar uzak. Diğerinde, şu an kadar yakın. Birisinde, ışık ekmek, umut aş, tükenmez yürekte. Diğerinde vaat gani, aldatma bol, sermaye cepte. Birinin aşıdır, ekmeğidir karanlık, hamisi olmuş cehaletin. Diğeri ışık ister, çünkü bilir, cehalettir kaynağı ihanetin. Birinin aklındaki padişah ve tebadır; bireysel çıkar için biat ise ilk şarttır. Diğerinin gönlünde aydınlık ulus vardır; söz konusu vatansa gayrisi teferruattır. Anladınız siz onu! Bir cephede Türkan Saylan ve neferleri. Diğerinde bilinen malum birileri. Kan uyuşmazlığı var aramızda! Ne Arap’ın yüzü, ne Şam’ın şekeri. Gerekmez taziyeleri!” Bu arada İstanbul Valisi Muammer Güler’in Türkan Saylan’ın cenaze törenine niye katılmadığını merak edenlere: Muammer Güler, İstanbul halkının ve İstanbul’un valisi değildir; Başbakan’ın İstanbul’daki daimi temsilcisidir! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” HER işte bir hayır vardır, diye boşuna söylememişler. İslam âleminin son halife adayı Fatih Sultan Recep’in de buyurduğu gibi Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin sultanın din kardeşini sahtekarlıktan şüpheli gösteren “siyasi ve taraflı” kararı sayesinde yargı sisteminin şöyle güzel bir şekilde yeniden elden geçirilmesi gerektiği artık iyice anlaşılmış bulunuyor. Görüldüğü gibi yargının bir kısmı, iktidarın istikrarını ve devletin itibarını bozmak için elinden geleni yapmaktan kaçınmıyor. Saygıdeğer akepeliler tarafından sayın cumhurbaşkanı yapılan Abdullah Gül’ün sahtekârlıktan şüpheli duruma düşmesi üzerine, Çankaya Köşkü’nden yapılan yargıya yönelik nazik eleştiri bile bir kısım yargıçların, darbe heveslilerine güvenerek iktidara ayak dirediğini gösteriyor. Bu bakımdan hükümetin, Anayasa Mahkemesi’ni halledeceği anayasa değişikliği paketinin içine yeni bir yüksek mahkeme kurulması önerisini derhal sokması büyük önem kazanıyor. Devlet Yüksek İtibar Mahkemesi adıyla kurulacak yeni mahkemenin üyelerinin siyasi ve ticari deneyimi olan fakat kamuoyunda bağımsız ve bağlantısız konumları ile tanınan şahsiyetlerden oluşması gerekiyor. Örneğin, Çankaya Köşkü’nün basın danışmanının ve aşçıbaşısının Devlet Yüksek İtibar Mahkemesi’nin doğal üyesi olması zarureti doğuyor. Bir aşçının mahkeme üyeliğinde ne işi var diye soranlara, “Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’nda bir muhasebecinin ne işi varsa onun da o işi var. Aşçı sayesinde kararların tadı tuzu yerinde olacaktır, kimse merak etmesin” yanıtı verilmesi cuk oturuyor. Çankaya Köşkü kontenjanından üçüncü üyeliğin ise Gül ailesinin tercihine bırakılması düşünülüyor. Örneğin Hayrünnisanım kuaförünü üye olarak atayabiliyor. Tabii ki Eminanım’ın da bir kontenjanı oluyor. Örneğin modacısı, Devlet Yüksek İtibar Mahkemesi’nde temsil edilebiliyor. Başbakanlık kontenjanından atanacak diğer iki üyenin seçimi sultan hazretlerinin takdirinde oluyor. Sultan, sivil toplum örgütlerine verdiği önemi vurgulamak için deniz fenerciler arasından tercih yapabiliyor. Devlet Yüksek İtibar Mahkemesi Başkanlığı’na ise, sahtekârlık şüphelisinin takdir ettiği fikir ve kalem erbabı cinsel taciz sanığı Hüseyin Üzmez’in yakışacağı herkes tarafından biliniyor! İtibar SESSİZ SEDASIZ (!) BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SA- ĞA: 1/ Marmara Denizi’nin gü- ney kõyõsõnda yer alan üçgen biçimli yarõma- da. 2/ Kokulu tohumu hamur işlerinde ve ra- kõcõlõkta kulla- nõlan bir bitki... Alan ölçüsü hektarõn kõsa yazõlõşõ. 3/ Paramõzõ simgele- yen harfler... Uzak- laşmak, ara açõlmak. 4/ Demiryolu... Kü- çük çocuklarõ korkut- mak için uydurulmuş yaratõk. 5/ Müzikte üç ya da daha çok se- sin bir arada tõnlama- sõ... Sõnõr nişanõ. 6/ İpten düğümlü saçaklarla oluşturulan bir el sanatõ. 7/ Kalsiyum elementinin simgesi... Bir nota... İsteksiz gibi görünerek yalvartmak amacõyla yapõlan davranõş. 8/ Karakter... Dört İncil’den birincisinin yazarõ olan aziz. 9/ Vurgun yiyen bir dalgõcõn iyileşebilmesi için tekrar indirilmesi gereken aynõ su derinliği. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Fethiye ilçesi yakõnlarõnda, doğal güzelliğiyle ta- nõnmõş bir koy ve ada. 2/ Zekâ... Bir etkinliğin ge- çici olarak durdurulduğu süre. 3/ Panama’nõn pla- ka imi... Uğur, iyi talih... Bir renk. 4/ Hararet... Ser- gen. 5/ Gövdesi kõzõl, ayaklarõ ve yelesi kara olan at... “Biz kimseye kin tutmayõz / --- âlem birdir bize” (Yunus Emre). 6/ Mersin’in bir ilçesi... En kõsa za- man süresi. 7/ Kökündeki yumrulardan “ararot” ad- lõ un elde edilen bir kamõş. 8/ Vücudun herhangi bir yerini hafifçe çizip üzerine boynuz, bardak ya da şi- şe oturtarak kan alma. 9/ Kadõnlarõn ziynet eşyasõ... Namaz çağrõsõ. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 U V E R T Ü R S V A L A R A M İ E L İ L E T İ M R A İ Y E E S T L E Ç E K A Ü R E E V L E K R A T E L O T A M İ S K E T B S İ M A K A B E 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle