21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
S öze Norberto Bob- bio’nun deyişi ile baş- layacağõm: “...bir şey yapma gücü olarak öz- gürlük ona sahip olan ta- lihlileri ilgilendirir, oysa baskı altında olmama an- lamında özgürlük bütün insanların sorunudur...” Artõk baskõ bir kõsõm yurt- taşõn değil, tüm yurttaşlarõn duyumsadõğõ bir biçim aldõ. Bazõ yazar ve akademis- yenler olayõn boyutunu sõ- nõrlayõp baskõyõ mahalleye indirgemişler ve adõnõ “ma- halle baskısı” koymuşlardõ. Mahallede ortaya çõkan so- runun siyasal iktidar tercih- lerinden bağõmsõz olama- yacağõ gerçeğinden atlana- rak yapõlan analizler bir sü- re kamuoyunu meşgul et- miş, unutulup gitmişti. Tõp- kõ diğer tartõşma başlõklarõ gibi. Ve bugün artõk baskõ her yerde. Yalnõz sade yurt- taş değil, tarafsõz olmasõ gereken basõn, bağõmsõz ol- masõ gereken yargõ da bas- kõ altõnda olduğunu en yet- kili ağõzlardan ifade eder oldu. Biz bunun adõnõ “hü- kümet baskısı” diye yaz- mõştõk, haklõ çõktõk. AKP iktidarõ sürecinde yaşadõklarõmõz bizler gibi süreci yaşamadan öngören- ler açõsõndan şaşõrtõcõ de- ğil. AKP dõşarõdan dikte CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 17 MAYIS 2009 PAZAR 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER “Sırası geldiğinde o güçler üstlerine düşeni yapacaklardır...” Cumhuriyet gazetemizin 85. yaşını kut- ladık... Yüzlerce insan bir araya geldi. Binlercesi de meydanlarda... Ben, uzun zamandır “Cumhuriyet”in yıldönümü kutlamalarına katılamıyorum. Ama orda olmasam da, her Cumhuriyet çalışanının; yazarının, okurunun yanında- yım. Tam kırk yıldır bu gazetede ‘Evet - Ha- yır’ sütunundayım. Haftada kimi zaman beş, bir süredir üç gün karşısındayım sev- gili okurlarımın... Birlikte düşünmek, birlik- te yorumlamak, birlikte duygulanmak, birlikte yaşamanın anlamını duymak için!.. Yazıma İlhan Selçuk’un bir sözüyle baş- ladım. “Sırası geldiğinde...” Ne zaman ge- lir mi diyorsunuz? Geldi bile! Geçip gitme- sin diye kaçırmamak için elbirliğiyle uyanık olmak zamanındayız. “Türkiye’de bugün laik Atatürk Cumhuri- yeti’ne inanan güçlerin tahmin edildiğinden daha büyük olduğunu biliyorum. Sırası gel- diği zaman o güçler üstlerine düşeni yapa- caklardır.” Alkışlarla karşılanan bu sözleri, Cumhuri- yet’in on binlerce okurumuzun içtenlikle pay- laştığını biliyorum, İlhan’ın o konuşmasındaki dediklerine içtenlikle inanıyorum: “Ben insanım diyebilmek için bu müca- deleyi vermek lazım.” Nedir o mücadele, niçin o mücadele ya- pılmalı? Unutmamalı, AKP liderinin yıllar önce ik- tidara geldiğinde söylediği şu sözleri: “Seçimden sonra Türkiye’de ‘İkinci Cum- huriyet’ dönemi açılacak ve bu gelişmeyle de sistem büyük bir çöküş tehlikesinden kur- tulacaktır.” Anayasayı değiştirip sonsuza kadar ikti- dara sahip olmak, ülkeyi, halkı bambaşka bir düzene sokmak, yıllardır bir amaçtı! De- mokrasiden anladıkları, bir tramvay gibi si- zi bir yere kadar götürmek, sonra bambaş- ka bir yola sürüklemek!.. Son günlerdeki aşı- rı hızlanma, her şeyi göze alıp cumhuriyet devriminin tüm kalelerini ele geçirmek hır- sı, özledikleri günün yaklaştığını gösteriyor. Gazetemiz, cumhuriyet devriminin, cum- huriyet döneminin, cumhuriyet kazanımla- rının nerdeyse tek savaşçısı, koruyucusu... “İkinci Cumhuriyet” adı verilen bir gerileme, geriletme çabasının öncülüğünü yapan yandaş basının, yandaş yazarcıkların tüm uğraşılarına karşı, çağdaşlığı, uygarlığı sa- vunmak kaçınılmaz bir görev... 85 yaşındaki Cumhuriyet Gazetesi ile ondan bir yaş büyük Türkiye Cumhuriyeti iki kardeş gibidir. Her türlü düşmanlığa, kor- kutmaya, sindirmeye, yalana, ihanete kar- şı, bağımsız, laik, halkçı, Atatürk devrimci- si Türkiye Cumhuriyeti’ni savunmak, koru- mak ‘insan’ olanın, en başta Cumhuriyet okurlarının baş görevidir. İlhan Selçuk’un söz- leriyle ‘sırası geldiğinde’... Bugün, sırası geldiğine inananlar, Anka- ra’da Cumhuriyet Yürüyüşü’nde bir araya ge- lecekler. Cumhuriyet devrimlerinin yenil- mezliğini bir kez daha dosta düşmana gös- terecekler. En başta, bu gazetenin binlerce okuru!.. PENCERE Türkler Aptal mı?.. “Kafayı yemeye ne zaman başladık” diye dü- şünüyordum, sorgulamaya İstanbul’dan başlamak geldi aklıma... Bizim çocukluğumuzda ‘6 Ekim’de “İstan- bul’un düşman işgalinden kurtuluşu” kutlanırdı... Çok partili rejimden sonra, kafalarda Osman- lı mantığı ağır basınca, İstanbul’un fethini kutla- maya başladık... Bu konuda epey yazdık, elâleme sorduk: - Bir devlet en büyük kentini fethettiği için bay- ram yapıp cümle âleme “Burası bizim değildi, ama işgal ettik” der mi?.. Kafayı sanırım o günlerde yemeye başlamıştık... Tarih Baba diyor ki: - Türkler Anadolu’ya bin yıl önce Orta Asya’dan göçle geldiler... Malazgirt Meydan Savaşı... Peki, biz geldiğimiz zaman Anadolu boş muy- du?.. Daha önceki tarihsel öyküleri bir yana bıraka- lım; ama, Birinci Dünya Savaşı’nda ve sonrasın- da Anadolu’yu paylaşmak için nasıl biz bize bo- ğuştuk?.. Türkler.. Ermeniler.. Rumlar.. Osmanlı yönetiminde uslu akıllı yaşayan Er- menilerle Rumların kafası milliyetçilikle şartlan- mıştı... Kürtler ise şeriat dinciliğinde uyuyorlardı... Peki, Türkler Anadolu’yu Hıristiyan emperya- lizmine ikram mı edecekti?.. Hesaplaşma kanlı oldu... Kim kazandı?.. Türkler.. Hem de yedi düvele meydan okuyan bizimki- ler Anadolu’yu kimseye bırakmadılar... Ama buna karşın, Aziz Nesin’in dediği gibi, Türklerin çoğunluğu aptaldır... Haydi kibarca söyleyelim, akılsız olduğumuzu itiraf edelim... Peki, bizden akılsızı yok mu?.. Var.. Kimler?.. Kürtler... Bir süreden beri Kürtlerin de aklına milliyetçi- lik düştü; Rumlar-Yunanlılar, Ermenilerden son- ra Kürtler de modaya uyuyorlar... Ama, geç kaldılar... Çoğunluğu Türk olan Anadolu’da Kürtlerin sayısı ne yazık ki az... Amerika’ya da hiç güvenmesinler... Amerika emperyalist... İnsanları alır satar... Kürtleri de ortalıkta bırakıverir... Şimdi bu yazının girişindeki soruya geliyorum: Biz kafayı ne zaman yemeye başladık?.. Çok partili rejimden sonra... Şimdi de diyoruz ki Anadolu’da eski adı Kürt- çe olan ne kadar yer varsa eski isimlerini yeniden koyalım... Peki, bu kadarcık değişim yeter mi?.. Ya eski adı Rumca veya Ermenice olan yerle- ri ne yapacağız?.. En iyisi işe İstanbul’dan başlamak... İstanbul’un eski adı ne?.. Konstantinopolis... Dangalakça bir yaklaşımla İstanbul’un düşman işgalinden kurtuluşunu değil fethini kutlayan ka- fa, işi buralara kadar sürükledi... Aziz Nesin’in dediği gibi bu Türkler çoğunluk- la aptaldır... Ama, bir de Türklerin kafası kızarsa ne olur?.. İşte o zaman emperyalizme karşı savaşla ku- rulmuş laik ve bağımsız Atatürk Cumhuriyeti olur... 17 Mayõs Cumhuriyet Buluşmasõ Prof. Dr. Tülay ÖZÜERMAN CHP PM Üyesi EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Sırası Geldiğinde... Arkası 19. Sayfada
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle