22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Bir Zaman Yazarı Cumayı cumartesiye bağlayan geçen gece uykum kaçtı, televizyonu açtım, bir süre kanallar arasında do- laştıktan sonra CNN Türk’te karar kıldım. Reha Muhtar’ın “Çok Farklı” adlı programında Yeniçağ ga- zetesi yazarı Aslan Bulut, ses sanatçısı Leman Sam ve Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç “Bülent Ersoy’un cinsel yapısı” üzerine hararetli bir biçimde tartışıyor- lardı. Daha önce yayımlanmış, fakat izlemediğim bir programın tekrarı olan yayında konu, “Bülent Ersoy’un cinsel yapısı”ydı. Tartışma sırasında Reha Muhtar be- nim bir “İslam mücahidi” olarak bellediğim Bulaç’ın, “yıllardır bireysel özgürlükleri savunan bir kişi olduğunu” söyleyince kulak kesildim. Giyim-kuşamdan yeme- içmeye, yaşam biçeminden cinsel seçime kadar çok geniş bir yelpazeye yayılan bireysel özgürlüklerin sa- vunucusu olduğu kadar “İslami bilgisinin de sonsuz olduğu” yine Reha Muhtar tarafından söylenen bu Za- man yazarı tartışmaya acaba nasıl bir katkıda bulu- nacaktı? Herhalde kendisinden konuyu dinsel açıdan de- ğerlendirmesi bekleniyordu. Değerlendirdi de, ona göre, 1 Haziran 2004 tarih- li yasa değişikliğinden sonra “cinsel tercihleri tartış- mak veya toplumun nefretini bunun üzerine çekmek suç olmuş(-tu). Bunun aleyhinde tahkir edici propa- gandalar yapılamaz(-dı). Fakat,”İnsanın cinsel ter- cihlerde bulunma hakkı varsa onları eleştirme hakkı da olmalı(-ydı). Mazbut paradigmadan dünyaya ba- kan insan, cinsel tercihte bulunan insanı eleştirme hak- kına sahip(-ti). Cinsel tercihte bulunan insan bu ter- cihini evrensel doğru olarak empoze edemez(-di). (O) çocuk ve torununun eşcinsel olmasını istemiyor(- du). Olmaması için de elinden geleni yapıyor(-du). Eş- cinsellere karşı bir nefret ve ayrımcılık” da gütmüyordu. Bunlar, konu “eşcinsellik” oldu mu, “mazbut pa- radigmadan dünyaya bakan” herkesin söyleyebileceği şeylerdi aslında, dolayısıyla CNN Türk izleyicileri için hiç de ilginç bir yanı yoktu. Ne var ki ilginç yan son- radan gelecekti. Eşcinsellik dünya üzerinde bilinçli olarak özendi- riliyordu, “Eşcinsellik geliştikçe insanların kitlesel olarak öldürülmeleri hızlanıyor(-du). Eşcinsellikle si- villerin savaşta katledilmesi arasında bir orantı var(-dı). Meşru yollardan savaşı göze alamadıkları zaman kit- lesel olarak öldürüyorlar(-dı). Şu anda Irak ve Afga- nistan’da kitleler halinde sivil halkı öldürenlerin çok önemli bir kısmının eşcinsel olduğunu söylüyorlar(- dı). Bundan da özel bir zevk alıyorlar(-dı).” Bu sözler ilginç olmanın ötesinde dehşet verici çağ- rılar içeriyordu. Şu anda Irak ve Afganistan’da kitle- ler halinde sivil halkı öldürenlerin “çok önemli bir kıs- mının” eşcinsel olduğunu söylüyorlar, derken herhangi bir kaynak da belirtmiyordu Zaman yazarı. Eğer ka- ba deyimle “işkembeden atmıyorsa” böylesine önem- li bir bilgiyi nereden öğrendiğini, kimin söylediğini be- lirtmesi gerekmez miydi? Çünkü söylediklerinden şöyle bir sonuç çıkıyordu: Amerikalılar bakıyorlar ki heteroseksüel askerler etik kurallara bağlı kaldıklarından yeterince Iraklı ya da Af- gan öldüremiyorlar, bunları sistematik bir biçimde ho- moseksüellerle değiştiriyorlar. Herhalde homosek- süellik, Amerikan ordusunun asker alma işlemlerinde gerekli ölçütler arasına katılmış olmalı ki eşcinseller Irak ya da Afganistan’daki sivilleri öldüren Amerikan as- kerleri arasında “önemli bir kısmı” oluşturuyorlardı. Maazallah, Ali Bulaç’ın açıklamalarına inanacak olsak Divan Şiiri’nin ünlü adlarından olan Nedim’den başlayarak şiirimize, edebiyatımıza, müziğimize, res- mimize, mimarimize, moda dünyamıza, bilim dünya- mıza bunca katkıda bulunmuş, dünyada yüzümüzü ağartmış onca değerli insanımızı içlerinde gizilgüç ola- rak bir “cani” barındıran, her an karşımıza bir “katil” ola- rak çıkabilecek yaratıklar olarak göreceğiz. Sanırım, Reha Muhtar, “İslami bilgisi sonsuz olan” fakat düşünüp konuşan değil de konuşurken düşü- nen, ağzından çıkanı kulağı duymayan bu Zaman ya- zarını izleyicilerine “bireysel özgürlükleri savunan bir kişilik” olarak tanıttığına sonradan pişman olmuştur. Adam nasıl bir parçalanmış kişiliğe sahipse, hem yukarıda alıntıladığımız sözleri söylüyor hem de “eş- cinsellere karşı bir nefret ve ayırımcılık gütmediğini” iddia ediyordu. Bu, ulemanın özgürlükçüsüydü, öz- gürlükçü olmayanlarını ise varın artık siz düşünün. Ne diyelim, Tanrı bizi bunlardan korusun! [email protected] www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ ‘2B’ Anayasa Mahkemesi’nde ya Beykoz’daki ‘2B Olaylarõ?’ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 17 Mayıs 17 MAYIS 2009 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Nami Tepe: “Devlet Bahçeli, AKP’ye ‘Hangi ihanete katkı yapmamız isteniyor’ diye sormuş. Yine destek vermeye hazırlanıyor galiba!” Üçüncü Sabri Kızılırmak: “Telefonda konuşan iki kişiyi dinleyen üçüncüye faturanın üçte birini ödemek düşmez mi!” Atış Ahmet Önen: “Hükümet aleyhine slogan atmak yasak, hükümet adına palavra ve çamur atmak serbesttir!” 19 Mayıs’a ‘tören’ tezgâhı! ANKARA’DA bu yıl düzenlenecek 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı törenine ilişkin bazı bilgiler veriyor bir beden eğitimi öğretmeni: “19 Mayıs Stadı’nda yapılacak devlet töreninin seremoni bölümünde saha içinde sadece 150 kadar öğrenci yer alacak. 5 bin kadar öğrenci stat dışında bekleyecek. Sahanın içinde Polis Koleji bayrakları açılacak. Atatürk posteri olmayacak. İstiklal Marşı okunmayacak. Stat dışındaki öğrenciler gösteri sırasına göre sahaya alınacak ve daha sonra tekrar dışarı çıkartılacak. Öğrenciler ellerini kollarını sallayarak ‘serbest düzen’de yürüyecek. Öğrencilerin gösterileri ise alabildiğine basit, yaratıcılıktan uzak, tekdüze, ciddiyetsiz, ilkokul çocuklarına bile yakışmayan düzeyde hazırlandı. Final gösterisini yine Polis Koleji öğrencileri yapacak. Adı konmasa da bir bakıma ‘polis bayramı’ kutlanacak. Milli Eğitim Bakanlığı’nın yerini bu yıl İçişleri Bakanlığı alırken askeri bando eşliğinde tören geçişi de yapılmayacak. Tek resmi geçişi polis yapacak. Polis, yürüyüşünü uygun adımla yapacak. Halk öğrencileri laubali bulacak, polisi ise disiplininden dolayı alkışlayacak. Bu plan tutarsa ‘Kimse 19 Mayıs’ı ciddiye almıyor; artık tören yapılmasının bir anlamı kalmadı’ fikri kamuoyuna aşılanmış olacak.” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” GEÇEN gün televizyon kanallarından birinde bir haber vardı: Rüşvet alan polisleri, rüşvete tamah etmeyen polisler yakalamış! Bildik hikâye; iyi polis, kötü polise karşı. Yine geçenlerde gecekondu yıkımında bir polis, olayla ilgisi olmayan vatandaşı tokatlayıp tekmeliyordu. İyi polisler açıklama yapma gereği duymadı ama “Bu münferit bir olaydır” denmesine çoktan alıştık! Karakolda işkence, münferit olay. Polisin orantısız güç kullanması münferit olay. Polisin yargısız infaz yapması münferit olay. Münferit Arapça bir sözcük; tek başına demek. İyi polislerden oluşan teşkilatın içinden bazen tek başına kötü polisler çıkıyor! Oysa bugün polis, 50 yıl öncesinin Demokrat Parti dönemindeki gibi iktidarın emrine girmiş durumda. Milletin polisi olmaktan çıkmış, iktidar partisinin “silahlı gücü”ne dönüşmüş. Polisin içindeki F tipi örgütlenme ayrı bir konu; yakında kendi içlerinde çatışacaklar! Polis rüşvet almaz, polis işkence yapmaz, polis öldürmez, polis haraç toplamaz, polis sahte evrak düzenlemez, polis iyidir tamam da polis gasp yapar mı sorusunun yanıtını verebilecek bir polis var mı acaba? Gasp, biliyorsunuz ağır suçlardan biri. Hele silahlı gasp olursa en ağır suçların arasına giriyor. Gasp; bir kimsenin malını zorla veya hile yoluyla almak oluyor! Çalmanın cezası gasptan daha hafif! Polis, Ergenekon dalgasında evini ve işyerini bastığı araştırmacı Erhan Göksel’in bilgisayarını ve bilgisayar kayıtlarını bir türlü geri vermiyor. Erhan Göksel, bilgisayarı ve kayıtları elinde olmadığı için danışmanlık hizmeti verdiği şirketlere iş yapamıyor. Erhan Göksel’in şirketi iflasa doğru sürükleniyor. Polis, ne gerekiyorsa her şeyin birer kopyasını alıp Erhan Göksel’in bilgisayarını niye geri vermiyor? İstanbul’un polis şefi Celalettin Cerrah, onun büyük şefi Oğuz Kağan Köksal, onun siyasi şefi Beşir Atalay, Erhan Göksel’e ait bir malın polis tarafından alıkonulmasını nasıl açıklayabilir acaba? Açıklayabilirlerse Ergenekon dalgalarında evleri ve işyerleri basılan; gözaltına alınıp mahkemeye sevk edilmeden serbest bırakılan insanlara ve hatta yakınlarına ait bilgisayarların da niye alıkonulmaya devam ettiğini açıklasınlar ki işin aslını astarını öğrenelim. Polisin bu davranışı da münferit bir olay mıdır yoksa... Gasp SESSİZ SEDASIZ (!) Fenerbahçe Türkiye Kupası’nda ne yaptı? 26. boş yıldızı taktı! YağmurDeniz Destek “Orman dışına çıkarılan yerlerde (...) fiili kullanım du- rumları dikkate alınmak su- retiyle ifraz ve/ya tevhit yapı- labilir...” Bu “hüküm” 29 Mart yerel seçimlerinden önceye “yetişti- rilen” yeni “2B” yasasõndan... Anlamõ şu: Ormanda “satışı yapılacak” kaçak yapõlaşma alanlarõ, işgalci binalara (fiili kullanõm) göre parsellere ayrõ- labilir (ifraz/tevhit)... Plansõz oluşan bu “kaçak yapı parselleri” imar kuralla- rõna uymayacağõndan, “satışın selameti” için şu da eklenmiş- ti: “Kadastro işlemleri İmar Kanunu ile Toprak Koruma ve Arazi Kullanı- mı Kanu- nu’ndaki kısıtlama- lara tabi olmaksı- zın...” Y a n i hukuk dõşõ ve plansõz yapõlaşma tüm “çar- pık”lõğõyla tapuya bağlanõyor! Kentleşmede şehirciliğin ve top- rak verimliliğinin gözetilmesi- ni amaçlayan temel yasalar ise “geçersiz” kõlõnõyor... “Seçim Yasası”ydı İşte bu “orman düşmanı” düzenleme seçim öncesinde AKP’nin belediye başkan aday- larõna “ilaç” gibi gelmişti... Ana- yasada “ormanlara zarar ve- recek siyasi propaganda yapı- lamaz” denmesine rağmen 2B alanlarõndaki AKP’liler “yasayı çıkardık, tapular seçimden sonra...” diyerek oy topladõlar. Şimdi CHP’nin başvurusu- nu inceleyen Anayasa Mahke- mesi, aynõ yasayõ “esas”tan in- celemeye karar verdi. Yani seç- men “tapu” beklerken yüksek yargõ belki de “Hayır bu yasa ormanları koruyan anayasa- ya aykırıdır” diyecek. Aynõ yasa sayesinde seçimi kazanan AKP’li belediye baş- kanlarõ ise “2B seçmenleri”ne eminim ki şunu söyleyecekler: “Ne yapalım; CHP ve Ana- yasa Mahkemesi evlerinize tapu vermemizi engelliyor...” Buna karşõn yine eminim ki kimse şunu sormayacak: “Ana- yasaya aykırı yasa çıkarta- rak oy toplamak nasıl bir de- mokrasidir?” “Orman Seçmenleri” Örneğin Beykoz... İstanbul’un ormanlarla iç içe yapõlaşmõş bu Boğaziçi ilçesin- de, AKP açõkça 2B alanlarõndan topladõğõ oyla seçim kazandõ... CHP İl Genel Meclisi üyesi İlyas Yılmaz bu gerçeği sokak sokak sergileyen bir rapor ha- zõrlamõş. Geçen seçimde yüzde 30’da kalõrken şimdi yüzde 42’ye çõkan CHP oylarõna rağ- men bu “yenilgi” nasõl ortaya çõ- kõyor? Yanõt; “2B alanlarında AKP rekor destek görüyor; bu ilçe genelini de belirli- yor...” Örneğin, Elmalı bendi su havzasõnda 1984 imar affõyla apartmanlaşan ve derken İstan- bul’un 2B alanlarõndaki “kaçak plazalar semti”ne dönüşen Ka- vacık Mahallesi’nde AKP’nin oy oranõ yüzde 51... Buna karşõn, 2B ile hiçbir ilişkisi ol- m a y a n Anadolu- hisarı’nda AKP yüz- de 30’lara düşerken CHP yüz- de 45’in üzerine çõ- kõyor. Benzer şekilde Beykoz’un diğer “ormana uzak” semtle- rinde de birinci parti hep CHP... En çarpõcõ durum ise “tama- mı orman işgalcisi” yapõlardan oluşan ve neredeyse herkesin “2B tapusu” beklediği Çavuş- başı’nda... AKP yüzde 52’yi aşarken CHP yüzde 3’lerle an- cak 4’üncü parti olabiliyor. Or- manlarõ korumak için Anayasa Mahkemesi’ne dava açtõğõ için “orman seçmenleri” tarafõndan adeta cezalandõrõlõyor! İşte bu durumun Beykoz’daki seçim sonuçlarõna yansõmasõ ise “ormanda AKP, diğer alan- larda öbür partiler” şeklin- de... Tüm ilçede CHP 42 bin 641 oy alõrken AKP’nin aldõğõ 45 bin 31 oydan (yani 3 bin 628 “faz- la” oydan) tam 6 bin 345’i Ça- vuşbaşõ’ndan... Gerisi de Kava- cõk gibi yine 2B’ci semtlerden... Eğer İstanbul’un imar düzeni kaçak yapõlaşmaya değil, plan- lõ ve yasal kentleşmeye göre oluşsaydõ, Beykoz bile birkaç bin oy fazlasõyla CHP’li ola- caktõ... “Bile” diyorum çünkü başta “Cüppeli”ler olmak üzere bir- çok “dinci tarikat” işte bu ya- sadõşõ yapõlaşmadan nemala- nan ilçe sakinleri arasõndalar… Şimdi şu hukuk ve demokra- si üstadõ köşe yazarlarõna soru- yorum: Eğer yüce yargõ böyle- sine bir “oy avcısı” yasayõ iptal ederse, yaşanan seçim sürecine de “anayasaya aykırı demok- rasi” deyip üzerine bir kova su mu içeceğiz? [email protected] İşte Beykoz’da iktidara seçim kazandıran beklenti... BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Güney Anado- lu’da yaşayan Türkmenler ara- sõnda yaygõn olan ve “ırızva” da de- nilen telli çalgõ. 2/ Yumurta biçimin- de olan; söbe... Üstlenilen bir işin yerine getirilmesi, bir borcun öden- mesi için tanõnan süre. 3/ Mercan resifleri üzerinde olu- şan, çoğunlukla kumlu ve küçük düz ada... Bir eğrinin yanõndan geçen ve ona ancak bir nokta- da değen doğru. 4/ Ge- nişlik... Büyük ve sert taş kütlesi. 5/ Balerinle- rin geleneksel kostü- mü... Gelir. 6/ Çukur yer... Bir bağlaç. 7/ Pa- tates gibi kimi bitkilerin yumrularõnda bulunan nişas- ta... Dar, uzun ve hafif bir yarõş kayõğõ. 8/ Hastalõklõ, sakat... Pamuk ve ipekle karõşõk dokunmuş hareli ku- maş. 9/ Bakõrdan, çift dilli ve nefesli bir çalgõ. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Giyime ve süse çok düşkün kadõn... Afrika’da bir ülke. 2/ İki tarafõ ağaçlõklõ geniş kent yolu... “Göl sanõrdõk ne zaman dalsak --- gözlerine” (F. N. Çamlõbel). 3/ Demir- yolu... Barbunyaya benzer bir balõk. 4/ Bir renk... Arala- rõnda dargõnlõk, küskünlük bulunan. 5/ Tantal elementi- nin simgesi... İsrail’in plaka imi. 6/ “Kumru” da denilen bir kuş... Çin ve Japonya’dan tüm dünyaya yayõlmõş bir strateji oyunu. 7/ Bir cins av köpeği... Yumurtadan yeni çõkmõş civcivin ağzõnõn kõyõsõnda bulunan ve zamanla kaybolan sarõ renk. 8/ Büyük erkek kardeş... Haberleşme hizmetlerinde kullanõlan, hõzlõ ve hafif bir gemi. 9/ Ke- sintilerden sonra kalan miktar... Eski Türklerde bir baba- nõn taşõnmaz mallarõnõn mirasçõsõ olan en küçük oğul. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 E L M A B A Ş K L A K A V A T A M K A B A L A K A K A A T A K B A B A A K S U A V A T A R İ L Ş A L A K A M A T A K S İ M M K A K U L A M A 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle