Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 12 MAYIS 2009 SALI
6 HABERLER
TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr - www.mehmetfarac.com
500 kilo TNT yüklü bir Mercedes!.. Ku-
lakları sağır eden korkunç bir patlama!..
Yerle bir olan üç katlı bir bina!.. Ve asfaltta
açılan 10 metre derinliğindeki çukur!.. İş-
te böylesine ürkütücü bir atmosferde ya-
pılan bir hata Abdullah Öcalan’ın yanı sı-
ra PKK’nin lider kadrosu ve 150 teröris-
ti şans eseri kurtardı!.. Peki, örgütün ta-
rihinde yaşanabilecek en büyük tahribat
kapıdan nasıl döndü?..
6 Mayıs 1996’da, Suriye’de PKK lide-
ri Abdullah Öcalan’a yönelik bombalı sui-
kast girişiminin bazı detaylarını cuma gün-
kü yazıda aktarmıştım. Tansu Çiller’in ik-
tidar olduğu 1996’da “Yeşil” kod adlı
Mahmut Yıldırım, bomba yüklü bir Mer-
cedes’i Suriye’deki işbirlikçiler aracılığıyla
Şam’daki örgüt karargâhının yakınların-
da havaya uçurmuş, ancak Öcalan şans
eseri kurtulmuştu. Bu patlamayla ilgili ba-
zı bilgileri olay gecesi karargâhta bulunan
PKK yöneticilerinden Cemil Bayık ver-
mişti. Bu korku gecesiyle ilgili örgüt
kaynaklarından çarpıcı ayrıntılar gelme-
ye devam ediyor. Anlaşılıyor ki bölgenin
cehenneme döndüğü o gece kurtulan
yalnızca Öcalan değildi!.. PKK’liler, ör-
gütün tarihinde oluşabilecek en büyük
tahribattan şans eseri sıyrılmışlardı!..
İddiaya göre patlamanın yaşandığı
yerde örgütün “Parti Merkez Okulu” var-
dı. Çevrede çok sayıda çiftlik de bulu-
nuyordu. PKK’liler 6 Mayıs 1996 gecesi
“4. Ortadoğu Konferansı”yla ilgili hazır-
lık yapıyorlardı. Örgütün beyin takımı da
oradaydı. Öcalan da zaman zaman eki-
be katılıyor, tartışmaları yönetiyordu.
Teröristler saat 21.30 sıralarında çay
molası vermiş, gruplar halinde sohbet edi-
yorlardı. Herkes saat 22.00’de yatakha-
nelere çekilecekti. Ancak 21.50 sıralarında
PKK karargâhının çok yakınında korkunç
bir patlama meydana geldi. Bölgedeki üç
katlı bir bina anında yerle bir ol-
du! PKK’lilere göre asfalt yolun
üzerine bırakılan Mercedes’teki
patlamaya 500 kilo TNT neden ol-
muştu! Şam’ın her noktasından
duyulan patlama yol üzerinde
on metre derinliğinde bir çukur
açtı, PKK karargâhı sallandı ve
bütün camları kırıldı!
PKK karargâhında bulunan on-
larca terörist panik halinde kaçıştı.
Sipere yatan teröristler yeni pat-
lama olasılığına karşın uzun süre yerle-
rinden kıpırdamadı. Büyük şokun ardın-
dan herkesin aklında şu soru vardı:
“Acaba Öcalan öldü mü?..”
Teröristler paniğin az da olsa dağıl-
masının ardından bir saat sonra Şam
Radyosu’nu açtılar. Radyo, PKK’nin eği-
tim binasına bombalı saldırı yapıldığını,
Öcalan’ın yaralanmış, hatta ölmüş ola-
bileceğini duyurdu! İşin ilginç tarafı rad-
yoya göre dönemin KYB lideri Celal Ta-
labani de bu saldırıyı doğrulamıştı!
PKK’nin eğitim merkezindeki herkes
sustu. Şaşkınlık, korku, panik ve öfke bir-
birine karıştı. Bir süre sonra bir terörist hız-
la binaya girdi ve Öcalan’ın yaşadığını
söyledi.
Öcalan’a yönelik bu ilk suikast girişi-
mi neden başarısız olmuştu?.. Patlama-
nın ardından bazı emekli MİT mensup-
larının iddiaları medyaya yansıdı. Onla-
ra göre mühimmatın düzeneği yanlış
bağlanmış ve bombaların etkisi
çevre yerine zemine yönlenmişti!..
Oysa o geceyle ilgili ayrıntıları ve-
ren PKK’lilere göre başarısızlığın
gerekçesi çok ama çok şaşırtıcıy-
dı! Onlara göre eylemi planlayan-
lar hedefi karıştırmıştı!..
6 Mayıs gecesi PKK’nin üst dü-
zey ekibiyle birlikte binada bulunan
“Sozdar Avesta” kod adlı Nuriye
Kesbir korkunç patlamanın ayrın-
tılarını örgütün yayın organlarından
ANF’ye şöyle anlattı:
“Parti konferansının yapıldığı yer ile ora-
da bulunan yerlerin dış kapıları birbirle-
rine benzediği için karıştırmışlar. Araba-
yı Öcalan’ın bulunduğu yerin kapısına bı-
rakacaklarına bize komşu olan başka bir
yerin kapısına bırakmışlardı. Bunun ka-
radan bir füze saldırı saldırısı olabilece-
ğini düşündük. Hepimiz Öcalan’dan ya-
na kaygı yaşadık. Bizim olduğumuz yer
Türkçe okulumuzun olduğu yerdi. Öca-
lan ise Kürtçe okulumuzun olduğu yer-
deydi. Patlamadan hemen sonra Suriye
devlet güçleri olduğumuz yerleri kuşat-
maya aldı, giriş çıkışları kapattı. Saldırı ger-
çekleştiğinde orada 150 civarında arka-
daş vardı. Öcalan okula geldi ve ‘Ya ar-
kadaşlar sanki bütün camlarınızı kırmış-
sınız’ diye bir de espri yaptı.”
PKK’nin sinsi eylemi!..
Öcalan bu suikast girişimin ardından
çok daha dikkatli davranmaya başladı.
Artık öyle dışarılarda pervasızca dolaş-
mıyordu! Şam içindeki gezintilerine ara
verdi, Bekaa Vadisi’ndeki karargâhtan
çıkmamayı tercih etti! Zaten o patlama-
dan aylar sonra hazırlanan ikinci bir sui-
kast planı da Öcalan’ın çevresinde alınan
yoğun önlemler nedeniyle uygulamaya
sokulamadı!
Şam’ı sarsan patlamadan yaklaşık bir
buçuk ay sonra, 30 Haziran 1996’da Ma-
latya nüfusuna kayıtlı bir kadın terörist sin-
si planını uygulamaya soktu. “Zilan” kod
adlı Zeynep Kınacı o gün akşam saat-
lerinde, Tunceli Cumhuriyet Meyda-
nı’nda bayrak törenini gerçekleştiren
askeri birliğin arasına dalarak üzerinde-
ki bombaları patlattı! Şiddetli patlamada
9 asker şehit oldu, 33 er de yaralandı. Kı-
nacı’nın saldırısı PKK’nin ilk intihar eyle-
mi oldu. Daha sonraları “Beritan”, “Se-
ma”, “Şilan”, “Nuda” ve “Viyan” kod ad-
lı teröristler de Kınacı’yı örnek alarak ben-
zer saldırılar yaptılar.
Ölümü Şaşırtan Kapı!..
BİLİM ve SİYASET
ORHAN BURSALI
Başarı / Başarısızlık
Ekonomik gelişmeyi başarmak, Türkiye’nin
“ekonomik bağımsızlığı” için şart.
Günümüzde ekonomik bağımsızlık ne de-
mek? Küresel mal, hizmet ve mali piyasalara tek
yanlı bağımlılık değil, “karşılıklı bağımlılık” iliş-
kilerine yükselebilmek demektir! Yani yaklaşık
“eşit ağırlıklı bağımlılık” ilişkileri kuracak düzeye
ulaşmak.
Geçen iki yazıda, ekonomik gelişmeyi başar-
mada çok önemli iki veri sundum:
1) Günümüz ekonomilerinin en önemli başarı
ve gelişmişlik göstergeleri, Yüksek Teknolo-
ji’nin dış satışındaki payımız yüzde 1.4 ve dün-
ya piyasalarındaki payımız on binde 2. (Sonun-
culuklarda.)
2) Avrupa’da ekonominin yenilikçilik başa-
rımlarında sonuncu durumumuz.
Bu, Türkiye ekonomisinin iç fotoğrafıdır. Kü-
resel kriz olmasaydı da bu “iç fotoğraf”, aslında
Türkiye ekonomisini krize sokacaktır.
Dünyanın 17. büyük ekonomisi olmakla övü-
nürüz. Bu aslında şu demektir: Türkiye bir itha-
lat cennetidir. Dış satıcılar için mükemmel pa-
zardır! Saatçisinden cep telefoncusuna, kimya
ürünlerinden makine ve teçhizata, gerekli orta ve
yüksek teknoloji ürünlerinden pek çok ham-
maddeye kadar, her şeyi ithal ederiz.
İthal etmek kanımıza işlemiştir. İstanbul Be-
lediyesi, gider İstanbul’da asla kullanılamayacak
otobüsleri Hollanda’dan ithal eder! Yahu bura-
da otobüs fabrikası mı yok! Hem de birkaç ta-
ne ve uluslararası ölçekte! Kadir Topbaş’ın yü-
zü kızarıyor mudur?
Biz laleleri bile ithal ederiz. Her yıl beş milyon
liralık lale alır ve lale festivali yaparız! Kadir Top-
baş, bu beş milyonu burada lale yetiştiriciliğine
kredi olarak verse ve yüzlerce aileye iş alanı açıl-
sa, üstüne üstlük Hollanda’ya uluslararası bir ra-
kip durumuna gelmek için bir uğraş içine girsek...
Yurtseverlik bu değil mi?
İthalatçı kafa nedeniyle ekonomi hep açık ve-
rir, dolayısıyla da bütçe. Ekonomi büyüme eği-
limine girince, bu açık da büyür! Çünkü, ancak
ithal ederek büyüyebiliyoruz.
Bu, durmadan kriz üreten bir yapıdır! Nitekim
60 yıl içinde 20 kez krize girdi ekonomi ve
IMF’nin kucağına düştü! 3 yıllık bir anlaşma da-
ha yapılırsa, 13 yıl sürekli IMF yönetiminde ola-
cağız.
Türkiye’yi yöneten siyasetçilerin “ekonomik bü-
yüme”yi gerçekleştirebilmek için tek kozu var:
Yüksek faiz ödeyerek, uluslararası sermaye-
yi ülkeye çekmek. Bu parayla, ithalat açığını ka-
patmak. Ancak açığınız, a) tehlikeli olmaya
başladığında, b) uluslararası mali piyasalar bu-
günkü gibi krize girdiğinde, para akışı kesiliyor
ve kriz durumlarına giriyoruz. Tam eroinman eko-
nomisi!
Türkiye’yi yöneten politikacıların en iyi bildik-
leri, sürekli kriz üretmektir. Ekonomik olmazsa,
AKP iktidarı altında da rejim krizi, siyasal, hu-
kuksal, kültürel farklılık krizleri!
Geçmişle uğraşır politikacılar, vayyy bak İnö-
nü ne yapmıştı, Atatürk kötüydü! Ülkeyi, temel
uzlaşmalar üzerinde birleştirmek değil, ikiye, üçe
ayırarak kamplaştırmak, ana politikaları!
Aslında, “ulusal ekonomik hedefler” çevre-
sinde ülkeyi birleştirerek bir heyecan yaratabil-
seler, ekonomik başarılar için bir altyapı hazır-
layabilseler, pek çok sorun da kendiliğinden çö-
zülecektir.
Türkiye’nin dışsatımında yüksek teknolojinin
payı yüzde 1.4! Ancak bu alanda üretimimiz da-
ha fazla!
Çünkü, ürettiğimiz, ancak içeride kullandığımız
için, dışsatımda görülmeyen çok yüksek tekno-
loji ürünü var.
Örneğin savunma sanayii için ürettiklerimizin
çoğu yüksek teknolojidir! Bu alanda payımız yük-
sektir.
Savunma sanayiinde bunu nasıl başardık?
“Ulusal” politikalarla! Ordunun ve Savunma Sa-
nayii Müsteşarlığı’nın “ulusal savunma sanayii”
stratejisiyle...
Peki, “savunma”nın başardığını, “sivil ekono-
mi” için neden yapamıyoruz?
obursali@cumhuriyet.com.tr
Yõllarõn siyasetçisi Mehmet Dülger gündeme ilişkin sorularõ yanõtladõ
‘DPgerçekbiralternatif’LEYLA TAVŞANOĞLU
Mehmet Dülger yõllarõn si-
yasetçisi. 22 Temmuz 2007 se-
çimlerine kadar AKP’den An-
talya Milletvekili ve TBMM
Dõşişleri Komisyonu Başkanõ
olarak görev yaptõ. Seçimlerde
aday gösterilmeyince AKP’den
koparak Babasõnõn partisinin
adõnõ alan DP’ye girdi. 29 Mart
yerel seçimlerinde DP’den İs-
tanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlõğõ’na adaylõğõnõ koydu.
Şimdi DP’nin Basõn ve Propa-
ganda’dan sorumlu Genel Baş-
kan Yardõmcõsõ. Galatasaray
Üniversitesi’nde de seçmeli
dersler veriyor. Dülger’le dõş
politikadaki son gelişmelerle
ilgili bir ufuk turu yaptõk.
- ABD’nin yeni Başkanı
Obama’nın Türkiye ziyaretini
nasıl okudunuz? Obama’nın
özellikle bu bölgeyle ilgili dış
politikası Bush Yönetimi’nin-
kinden farklı olabilir mi?
M.D.- Türkiye; Avrupa, As-
ya, Afrika kõtalarõ tarafõndan
çevrili bir platform. Dolayõsõy-
la bu platformdan seslenenin se-
si her üç kõtada duyulur. Oba-
ma Yönetimi’nin ABD’nin de-
rin politikasõ ya da derin çõkar-
larõ için büyük değişiklik geti-
receğini tahmin etmiyorum.
Onun getireceği, üslup deği-
şikliğidir.
Bu demek değildir ki
ABD’nin bazan insanlarõ is-
yan ettiren politikalarõnõ Obama
paylaşmõyor. Ama bunlar için
de Bush gibi, “Ya benimle
berabersin ya da sen benim
düşmanımsın” demiyor. “Be-
nimle berabersen iyi. Değilsen
gel konuşalım” diyor.
- Yani ikna edici bir politi-
ka mı izleyecek?
M.D.- İkna edici olacak. Ken-
disi arayacak. ABD’nin varlõ-
ğõnõ göstermesi için o döner
platform üzerinde söz sahibi ol-
masõ lazõm. Onun söz sahibi ol-
masõnõ engelleyecek olanõ da bi-
tirmesi lazõm. Bunun için de bi-
raz NATO’yu kullanõyor. NA-
TO için bir meşruiyet arayõşõna
girip girmediğini bilmiyoruz
ama.. öyle bir süper gücün ka-
rar verdikten sonra herkesi pe-
şinden sürükleyeceği açõktõr.
- Yani Afganistan’a müda-
hale konusunu mu kastedi-
yorsunuz?
M.D.- Evet. Tabii oradaki
faturayõ biz ödeyeceğiz. Çünkü
öbür NATO üyeleri muharip
güç gönderme isteğine yan çi-
ziyorlar. Lojistik destek vere-
bileceklerini söylüyorlar. Şim-
di Türkiye’den muharip güç
isteniyor.
Orada benim endişem var.
Katõr sõrtõnda silah taşõyõp yalõn
ayak mağaralarda oturan o
adamlar Rusya’yõ dize getir-
dikleri gibi ABD’yi de sõkõntõ-
ya soktuklarõ için NATO oraya
müdahale ediyor.
- Peki, o insanlar NATO’yu
da dize getirebilme gücüne sa-
hip olabilirler mi?
M.D.- Batõ âleminin büyük
bir hatasõ vardõr. Her şeye ken-
dilerinden pay biçiyorlar. Batõ
âlemi için mahrumiyet büyük
bir cezadõr. Oysa mahrumiyet
orada yaşayan insanõn gündelik
hayatõ. Yani adam mahrum ol-
maktan dolayõ acõ içinde değil.
Onun için Taliban meselesini
o kadar hafife almamak lazõm.
- Sizce Türkiye’nin AB üye-
liğine karşı çıkan Fransa’nın
NATO’nun askeri kanadına
geri dönme kararına Türk ta-
rafının muhalefet etmemesini
nasıl karşıladınız?
M.D.- Türkiye muhalefet et-
se Fransa NATO’nun askeri
kanadõna geri dönemeyecekti.
Geçenlerde Fransa’nõn Ankara
Büyükelçiliği’nin bir yetkili-
siyle konuştum. “Ben Fran-
sa’nın tutumunu anlamıyo-
rum. Eğer Türkiye’yi iste-
miyorsanız müzakerelerin
başlatılması kararının altın-
da Fransa’nın imzasının ol-
ması ne anlama geliyor?” di-
ye sordum. Bu resmen maska-
ralõktõr.
Rasmussen bir takım
sözler verdi
- NATO’dan söz açılmış-
ken... Davos fatihi Başbaka-
nımız Danimarka Başbakanı
Rasmussen’in NATO Genel
Sekreterliği’ne şiddetle karşı
çıktı. Ama araya Obama’nın
girmesiyle kabul etmek zo-
runda kaldı. Son anda geri
adım atarak üstelik Rasmus-
sen’in genel sekreterliğine oy
vermesini nasıl karşıladınız?
M.D.- Üstelik Rasmussen
İstanbul’a gelip inançlara say-
gõlõ olduğunu filan söyledi. Bir-
takõm sözler verdi. Roj TV’yi
kapatacağõnõ söyledi. Ama ka-
patamaz. Geçenlerde bir tel-
evizyon kanalõnda DTP’li Ha-
tip Dicle, “Burada TRT Şeş’i
açıyorsun, Danimarka’da Roj
TV’nin kapatılmasını isti-
yorsun? Bunun neresi tutar-
lı? Hadi cevap ver” mealinde
sözler söyledi.
- Türkiye’nin Ermenistan’la
ilişkileri normalleştirme giri-
şimi Azerbaycan’ı fena halde
tedirgin etti. Hatta “İki devlet
tek millet” inanışı Bakû’da
sorgulanmaya başlandı. Tür-
kiye’nin Kafkasya politikasın-
da gerçekten radikal değişim-
ler mi oluyor?
M.D.- Dünyanõn en zor poli-
tikalarõ dünyanõn en zor iki ye-
rinde götürülür. Bunlardan bi-
ri Balkanlar’dõr; öbürü de Kaf-
kasya’dõr. Çünkü bu iki bölge-
de mikro milliyetçilik söz ko-
nusudur.
Mikro milliyetçilik taraftarõ
örneğin Güney Abhazyalõ adam
dünyayõ kendisinden ibaret sa-
nõr. Şimdi Azerbaycan tavõr
koydu. Ne yapacak? Gaz, pet-
rol vermeyecek, diyelim. Bakû-
Tiflis-Ceyhan sõkõntõya gire-
cek. Nabucco projesi daha ba-
şõndan iyice zorlaşacak.
M
ehmet Dülger
yõllarõn siyasetçisi.
22 Temmuz 2007
seçimlerine kadar AKP’den
Antalya Milletvekili ve
TBMM Dõşişleri Komisyonu
Başkanõ olarak görev yaptõ.
Seçimlerde aday
gösterilmeyince AKP’den
koparak babasõnõn partisinin
adõnõ alan DP’ye girdi. 29
Mart yerel seçimlerinde
DP’den İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanlõğõ’na
adaylõğõnõ koydu. Şimdi
DP’nin basõn ve
propagandadan sorumlu
genel başkan Yardõmcõsõ.
Galatasaray
Üniversitesi’nde de seçmeli
dersler veriyor.
‘ABD, Ermenilere kayõtsõz kalamaz’
- Öbür tarafta ABD’nin
yeni yönetiminin sözde Er-
meni soykırım tasarısın-
dan yana tavır koymasını
asıl değerlendiriyorsunuz?
M.D.- Eh, ABD’de azõm-
sanmayacak sayõda bir Er-
meni seçmen kitlesi var.
Ona karşõ kayõtsõz kalamaz.
Üstelik ona söz vermiş. An-
kara’da Obama’nõn söyle-
diklerini hatõrlayõn. “Bu ko-
nuda görüşlerim değişme-
di” dedi. Ermenistan fiili
olarak Karabağ’da işgalcidir
ve Azeri nüfusu oradan yok
etmiştir. Hocalõ’da Azeri-
ler toplu olarak öldürülm-
üştür. Bundan hiç kimse söz
etmek istemiyor. Buralarda
güçlünün yanõna geçilirse
bütün hatalar kayboluyor
ve sadece o istekler daha
kudretli bir ağõz tarafõndan
ifade ediliyor.
Dolayõsõyla orada bir ka-
rar alõnacaksa Azerbay-
can’õn mutlaka hesaba ka-
tõlmasõ gerekir.
- Washington’da Obama
yönetimine yakın olan kimi
Türkiye uzmanları artık
Obama dönemiyle birlikte
Yeşil Kuşak projesinin or-
tadan kalktığını söylüyor-
lar. Acaba Obama’nın An-
kara’da Atatürk ilke ve dev-
rimlerine, laikliğin önemi-
ne referans vermesi bunu
doğrular nitelikte mi?
M.D.- Batõ âlemi bu kadar
nazik bir bölgede bulunan
bir ülkenin kendi değer yar-
gõlarõnõ benimsemiş olarak
dünya politikasõnda yer al-
masõnõ ister. Yeşil Kuşak
projesinin tamamen rafa kal-
kõp kalkmadõğõnõ söyleye-
mem. Çünkü dünya yeni
birtakõm dengeler içine gir-
di. O yeni dengeler içinde
ABD nihai sözün sahibi ol-
mak istiyor. Türkiye üze-
rinde yapõlan tartõşmada da
Türkiye’yi kendi tarafõnda
görmek istiyor. Dolayõsõyla
Yeşil Kuşak projesi şimdi-
lik rafta diyebilirim.
- Son bir soru. DP’de ne-
ler oluyor? Genel Başkan
Süleyman Soylu istifa etti.
Bundan sonrasını nasıl gö-
rüyorsunuz?
M.D.- DP’nin Türk siya-
si hayatõnda bir alternatif
olarak ortaya çõkmasõ me-
selesinde en önemli husus
DP’nin topluma neler geti-
receği, hangi alternatifleri
sunacağõdõr. Ben varlõğõ,
felsefesi, yaklaşõmlarõ dola-
yõsõyla DP’nin gerçek bir al-
ternatif olduğuna inanõyo-
rum. Bir kere biz muhata-
bõmõzdan Hiçbir şart bekle-
miyoruz. Başõ açõk ya da ör-
tülü, kadõn ya da erkek, Kürt
ya da Türk olabilir. Biz bu
topraklarõn çocuklarõna, ay-
rõm yapmaksõzõn, sõkõntõ-
mõz varsa beraber kaldõralõm
diyoruz. Başbakan Erdo-
ğan diyor ki: “Hiç kimse Sı-
vas’ın ötesine geçemiyor.”
Kendisine Süleyman Soy-
lu’nun kaç ile gittiğini hari-
tada gösterebilirim.
Nuriye
Kesbir.
DSP’li Yağız’ın
acı günü
İstanbul Haber
Servisi - DSP
İstanbul Milletvekili
Süleyman Yağõz’õn
yaşamõnõ yitiren
kayõnvalidesi Şükran
Savcõoğlu’nun
cenazesi, İstanbul’da
toprağa verildi.
Emekli öğretmen
olan Savcõoğlu için
Teşvikiye
Camisi’nde öğle
vakti cenaze namazõ
kõlõndõ. Buradaki
törene Yağõz’õn yanõ
sõra eski DSP Genel
Başkanõ Zeki Sezer,
Şişli Belediye
Başkanõ Mustafa
Sarõgül ile
Savcõoğlu’nun
yakõnlarõ ve ailesi
katõldõ.
Savcõoğlu’nun
cenazesi, daha sonra
Zincirlikuyu
Mezarlõğõ’nda
defnedildi.
Sevgi Bayrağı
Sıvas’ta
SIVAS
(Cumhuriyet) -
Ankara’daki 19
Mayõs Atatürk’ü
Anma Gençlik ve
Spor Bayramõ
törenleri sõrasõnda
Cumhurbaşkanõ
Abdullah Gül’e
verilmek üzere
Samsun’dan yola
çõkarõlan “Sevgi
Bayrağõ”nõ Tokat-
Sõvas il sõnõrõnda
Çamlõbel
mevkisindeki
Atatürk Çeşmesi’nde
düzenlenen törenle
Tokatlõ atletlerden
Sõvaslõ atletlere
teslim edildi.
DKK’den
sempozyum
İstanbul Haber
Servisi - Deniz
Kuvvetleri
Komutanlõğõ Seyir,
Hidrografi ve
Oşinografi Dairesi
Başkanlõğõ’nõn 100.
kuruluş yõldönümü
dolayõsõyla
düzenlenen “Türk
Deniz Haritacõlõğõnõn
ve Deniz
Araştõrmacõlõğõnõn
Geçmişi, Bugünü ve
Geleceği” konulu
sempozyum, Harbiye
Askeri Müze ve
Kültür Sitesi’nde
başladõ.
Sempozyumun açõlõş
bölümünde konuşan
Deniz Kuvvetleri
Komutanlõğõ Kuzey
Deniz Saha
Komutanõ Koramiral
Feyyaz Öğütçü,
deniz ve denizciliği
tanõtmak, sevdirmek
ve yaygõnlaştõrmak
için yoğun faaliyet
yürüttüklerini belirtti.
PKK’nin İran’da, “Kürdistan
Özgür Yaşam Partisi” (PJAK)
adlı bir örgütü var. Bu grubun
300’den fazla militanı cezaevin-
de. Onlarcası ise molla rejimi ta-
rafından asıldı. Son bir aydır
İran ordusu PJAK karargâhları-
na havadan ve karadan ope-
rasyonlar yapıyor. PJAK’lı terö-
ristler ise kırsaldaki ka-
rakolları basarak İran
askerlerini öldürüyor.
Bu gerginlik PKK ile
İran arasında yeni bir
çatışmanın haberini de
veriyor. Ancak son dö-
nemde PKK yöneticile-
ri İran’ı salt PJAK yü-
zünden eleştirmiyor, bu
ülkenin Hizbullah üze-
rinden Türkiye’de karışıklık çı-
karmaya çalıştığını da öne sü-
rüyor! Öcalan, 1 Mayıs günü İm-
ralı’da görüştüğü avukatlarına,
“Herkes şunu bilmeli ki İran ye-
ni bir derin örgütlenmeye hazır-
lık yapıyor. Yeni bir Hizbullah
oluşturacaklar” dedi.
Kandil Dağı’nda Milliyet yazarı
Hasan Cemal’e konuşan PKK
yöneticisi Murat Karayılan da
konuyu Tahran’a getirerek şöy-
le konuştu:
“Varsayalım PKK bastırıldı,
bitirildi. O zaman ne olur bölge
biliyor musunuz? Gericiliğin mer-
kezi olur Güneydoğu. İran’ın
çabaları var. İslamcı hareketi al-
ternatif olarak geliştirmek isti-
yorlar. Hizbullah’ı asıl geliştiren
JİTEM değil, İran’dır. İran be-
nimle görüştü, Hizbullah’la
çatışmamam için.”
İşte bu açıklamalara ilk
tepkiyi radikal dinci Türk
Hizbullahı verdi. Örgütün
basın bürosundan gön-
derilen duyuruda, Karayı-
lan’ın İran’la Hizbullah
konusunda yaptığı gö-
rüşmenin detaylarını açık-
laması istendi. Hizbullah-
çılar, PKK ile aralarındaki çatış-
manın durdurulması için
1990’ların başında yürüttükleri
çabaların sonuçsuz kaldığını da
öne sürdüler!
PKK, Türkiye’nin en duyarlı
olduğu konuyu, yani laikliği,
siyasallaşma çabalarında gi-
derek daha çok öne çıkarıyor.
Haklı olup olmadıklarını anla-
mak için Güneydoğu’ya odak-
lanmak yetiyor!
Yeni Kavga İran!..
Murat
Karayılan.