Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
GÖRÜŞ
BEDRİ BAYKAM
Amerika Kurtulmuş...
Darısı Dostlar Başına!
Burası dünyanın bitmeyen gösteri sahnesi “Veni-
ce Beach”. Yani Amerika’nın Venedik’i. Califor-
nia’nın en çılgın, en yaratıcı, en vurdumduymaz nok-
tası. Her geldiğimde yemek yediğim tek yer olan Si-
dewalk café’deyim. Hamburgerimle gelen patates-
leri “rejim uğruna” dokunmadan geri yolladım. İçin-
de arnavut ciğeri dışında istisnasız her şey olan bu
Amerikan harikasını akıl almaz bir başarıyla ısırarak
yedim: İçinden hiçbir şey düşmeden ve elimi ağzı-
mı ketçapa bulamadan! Yıllar ne tecrübeler kazan-
dırıyor şu parmaklara!
Restoranın önünde bir “chicano” rock gitar çalıyor,
bikinili bir sarışın dans ediyor. Plaj önü, her türlü çıl-
gınlığa açık. Köpeği ile roller skate yapanlar, adele
gösterisi ile ekmeğini kazananlar, ayaküstü açık sa-
çık fıkralar anlatarak çevresine bin kişi toplayanlar,
küçük sahada “paddle tennis” oynayanlar...
1980 yılında Venice Beach’e ilk geldiğimde şunu
düşünmüştüm: Burayı Ruslar istila etse, yüz bin as-
ker paraşütle bu plaja inse, bu halk onları o kı-
yafetleriyle yeni bir dansın parçası zanneder, on-
ları da oyunlarına dahil ederler! O günlerde “So-
ğuk Savaş”ın en buz gibi yıllarını yaşıyorduk; sonla-
rına yaklaştığımızı bilmeden...
Burası sanal Amerika. Kendisi kapalı dünya olan
Amerika’nın bir çılgınlık genetik hücresi. Burada ta-
sa yok, dert yok, surat asmak yok, hatta kız arkadaşın
yüzünden hayata küsmek bile mümkün değil!
Şu anda aslında Amerika’da devrim, en çok bu-
rada hissediliyor. Durumun özeti şu: Daha beş ay ön-
cesine kadar, buralarda, Bush’a ve Amerikan em-
peryalizmine küfürler yağdıran tişörtler satılıyordu. Bu-
gün ise artık ortada Bush’tan eser yok. Obama ti-
şörtleri ise Che ve Bob Marley’le beraber kapış
kapış gidiyor. Obama bir pop ikon, efsanevi ta-
rihi adam sahnesine kurulmuş. Görevine geldiği
gün, Amerika’nın solcuları ve ezilmiş halkı için bir
“yeni dünya başlangıcı” olarak görülüyor.
Yani ABD, “en felaket”ten, bir seçimle “en muh-
teşem”e geçişin bayramını yaşıyor. Balayı tam gaz
sürüyor: Artık işsizler, evsizler, siyahlar, chicanolar,
radikal aydınlar iktidarda. Eski dönemden kalan bir
tişört gözüme çarpıyor: “Düşün, bu hâlâ yasal!” Bu
da kendi uyduruk Bush baskı döneminin hatırası. “Ala-
lım şunu, giyeriz” diyorum kendi kendime. Sonra vaz-
geçiyorum, çünkü Türkiye’ye uymuyor: Bizim ülkede
o bile yasak. Çünkü düşünürken maazallah bir kâ-
ğıda iki satır karalamışsan bir sabah ezanıyla bera-
ber evini basan polisler, bağımsız düşünceni de “dev-
leti yıkma delili” (!) olarak paketleyip götürebilirler. Ya-
ni gel de Amerikalıları inandır! Biz ne aramızda ko-
nuşabiliriz, ne de düşünebiliriz.. Biz satılmış liberal fa-
şistlerin sahte demokrasi dünyasının köleleri statü-
süne sokulmak istenen bağımsız yurtseverleriz...
Obama bugünlerde savunuculuğunu üstlendi-
ği muhtaç insanlar adına, ABD’de ciddi manevralar
yapmaya çalışıyor, Amerika’nın dev uluslararası şir-
ketlerinin arı kovanına çomak sokuyor. Hedefi şu:
ABD dışında Cayman adaları gibi vergi cennetle-
rine fon kaçırıp, kendi vergilerini yok denecek ka-
dar az ödeyen şirketlerle, yurtdışında yaptıkları tüm
masrafları vergi dilimlerinden düşen tüm büyük şir-
ketlerin dünyasını karartmak. Eh, ABD’de de
sosyalist fikirler, bu kadarcık olur, abartmayalım!
Tabii büyük şirketler fazlasıyla homurdanmaya baş-
lamışlar bile. Çıngar çıkacak!
Öteki tarafta ise, Obama devrimini gerçekleştirenler,
bu büyük mucizelerine sahip çıkmak için her şeyi ya-
pıyorlar. Onlar gece gündüz uğraştılar, çalıştılar ve
imkânsızı başardılar. Çünkü protesto yürüyüşü yap-
tıklarında hiç kimse onları “devleti yıkmaya çalışı-
yorsunuz” diye fişlemedi. Tüm inadına rağmen Bush
bile! Onlar da bizim yaşadığımız kara günler kadar
olmasa bile, ellerinden gelen her demokratik yöntemle
dayanışma içinde kefeni yırttılar. Amerika, demok-
rasisinin faşizm tarafından işgaliyle savaştı, kendi li-
derini yarattı ve kurtuldu. Darısı benzer dertleri ve-
ya daha kötülerini yaşayan her ülkenin başına!
Bu pazar, 17 Mayıs, Ankara’da Tandoğan Mey-
danı’nda mitingde olacağız. Kendi kaderimize sahip
çıkıp, Atatürk Türkiyesi’ni her ne pahasına olursa ol-
sun yok ettirmemek için. O gün daha önemli hiç-
bir işiniz yok. Ülkenin neresinde oturuyorsanız otu-
run, o gün yeriniz Tandoğan!
bedri.baykam@gmail.com
Faks: 0212 227 34 65
PERİHAN ERGUN
04 Mayıs Pazartesi, Mar-
din’in Mazıdağı ilçesindeki
300 nüfuslu Bilge köyünde
yatsı namazı saatlerinde mey-
dana getirilen soykırım vah-
şetiyle gene dehşete düştük.
Bu kınanası ve utandırıcı olay-
la içte çok üzülürken ilkel
toplum gösterimleriyle dışarı-
da da yayınlara konu olduk. 1-
3-6 ve kundaktaki bebeyle 16
kadını kapsayan ilkel, acıma-
sız vahşet 44 canın yitirilme-
sine neden oldu.
90’lı yıllarda toprak payla-
şımından kaynaklanan gene
böyle bir silahlı saldırıda 10 ki-
şinin öldürülmesiyle başla-
yan nifak tohumları, kan da-
vasını da içererek bu vahşe-
te kadar sürüp gelmiş. Asıl
düşünülmesi gereken öğe,
ölenlerin de öldürenlerin de
içinde ‘korucular’ın bulun-
ması.
Bir haftadır medya ve top-
lantılarda çoğunlukla tartışılan
sorun bu. Koruculuğun bu
yöre için zorunlu bir gerçek ol-
duğu yadsınamaz. Çünkü;
yörenin coğrafi yapısından
dolayı, oraların yabancısı as-
kerlerimiz PKK ile savaşımda
yol göstericisiz başarılı ola-
maz. Yoksulluğun getirdiği
koşullarda 72 bine yaklaşan
koruculuk ayrıca bir de geçim
kapısı haline gelmiştir.
Bu koşullarda onun kaldı-
rılması tekrar büyük sorunlar
yaratır. Silah ve bombaların
devlet malı olduğu öne sürü-
lürken, yöre halkına bunları
devlet vermese de onların en
büyük tutkusunun silah oldu-
ğu yadsınmamalıdır.
Daha çocukluklarında ye-
mekten içmekten yoksun ol-
salar bile silahsız gezemezler.
İşte vurucu maskeli dört ka-
tilden birinin 14 yaşında bir
çoçuk oluşu bunun en açık
kanıtıdır. Bilinçli bir komis-
yonla, onların içindeki akil
adamlara da danışılarak bu
sorun çözülebilir.
Bu da bugünkü koşullarda
geçicidir. 40’lı yıllarda öğren-
ciliğimden beri yazılarımda
ve söylemlerimde tekrarla-
maktan bıkmadığım gerçek,
sadece Doğu’da değil tüm
öğretim ve eğitimden yok-
sun bırakılmış çocuklarımızda
en önemli gereksinim budur.
1937’de Önderimiz Ata-
türk’ün büyük tasarımların-
dan biri, İzmir Tutukevi’nde
kadınlara öğretmenlikte çok
başarılı olan Sıdıka Avar’ı,
Doğu’da bir kız enstitüsü aça-
rak oranın yöneticisi yap-
maktı. Avar’ı huzuruna çağı-
rarak bu öneriyi O’na açıkla-
mayı da düşünmüştü. Vefa-
tından sonra bu proje MEB ta-
rafından Elazığ’da uygulandı.
Sıdıka öğretmen, ulaşılma-
sı zor dağ başlarına ancak ka-
tır sırtında giderek, oralardan
alıp getirdiği kız çocuklarının
bitlerini bile ayıkladı.
Onları baştan ayağa temiz-
ledi. Giydirip kuşatarak eğit-
ti. Öğretmen veya hemşire
yaptı. Topluma yararlı hale
getirdi. İşte bugün Sayın Tür-
kan Saylan’ın kurup geliştir-
diği ÇYDD de bu amaç sür-
dürülürken, yazık ki suçlanıp
evleri bile basıldı.
O günlerin özverili öğret-
meni Avar da DP iktidara ge-
lir gelmez ağaların etkisiyle bu
kutsal görevinden uzaklaştı-
rılarak önce Adana’da, daha
sonra da Ankara’da sıradan
okullarda görevlendirildi.
1940’larda gene bu doğrul-
tuda kızlı-erkekli eğitim me-
şalelerini yetiştirmeyi amaç-
layan -ve dünyada eşi bulun-
mayan- Köy Enstitülerini de
oy avcılığıyla kapattılar.
Buna bir de Zirai Donatım,
Et Balık Kurumu gibi üretken
yerlerin kaldırılması eklendi.
Bu halimize, şaşmak yerine
şaşırmak denmeli... Geri kal-
mış yörelerimizde bu töresel
içgüdülere bağlı ilkellikler, an-
cak ve ancak uzun nefesli,
planlı programlı, eğitsel ve
ekonomik reformlarla çö-
zümlenebilir.
Aksi halde, iktidarların oy
deposu saydıkları şıhlık, ağa-
lık, cemaatçilik, tarikatçılık
egemenliğini sürdürür.. bu
yıkımlar devam eder.. çağ-
daşlaşmak da yerinde sayar.
Bu koşullarda AB’ye girme
hayalini sürenler de yaya ka-
lır...
Bu günahta ulusalcı ve sos-
yal demokratların da büyük
payı vardır. Şöyle ki; 80’li yıl-
larda Halkçı Parti ile SODEP
birleşerek SHP’yi, Sayın Er-
dal İnönü başkanlığında kur-
muştu. 90’lı yıllarda ben de bu
partinin PM’sinde görevliy-
dim.
Yönetim oluşur oluşmaz
ülke sorunlarına eğilinmesi
açısından, Malatya’dan baş-
layarak Ağrı’ya kadar tüm il ve
ilçelerde halkın sorunlarını
öğrenmeye çalışmıştık.
PM’de oluşturulan grup-
larca, 8 kitapçıkla ülkenin ge-
reksinmeleri üç dilde ortaya
konmuştu. Bunların içinde
en önemlisi Kürt sorunuydu.
Daha sonraki kişisel gezile-
rimde Van, Yüksekova, Şır-
nak, Hakkâri, Tatvan, Diyar-
bakır, Mardin, Nusaybin’de
hep aynı sorunu gözledim.
GAP’ı gördüğümde heye-
canla ağlamıştım. Sonuçta
gene bilgisizlikle koskoca
Harran çoraklaştı. Nedeni,
gene eğitimsizlikti...
Neyse ki Atatürk’ün adını
koyduğu, Yunus Nadi’nin
yapıcılığında, Cumhuriyet ga-
zetesinin 7 Mayıs günlü 85’in-
ci yılı toplatısında, Sevgili
Balbay’la Sayın Manisalı’nın
da yakında aramızda olmaları
ve yazılarına kavuşulması di-
leğiyle coşkulu anlar yaşaya-
bildik...
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@mynet.com
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com
(ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com
HARBİ SEMİH POROY
12 Mayıs
Bıktık, Usandık!
HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com
12 MAYIS 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA
17
Fadime
Hasan Baş:
“Yetkiliyken, yetkisini
kullanamayanlar,
gereğini
yapamayanlar,
Karadeniz’de,
‘Fadime Abula’ diye
çağrılır!”
Kültür
Gönül Kortan:
“Dönekliğin
kültürel bakış
sayıldığı bir ülkede
baktığı resimden
resim yapan darbeci
niye ressam
olamasın ki!”
Şaşkınlık
Necati Cebe:
“Almanlar, Zahid
Akman’ın savcılık
sorgusunun kısa
sürmesine şaşırmış.
Biz de
sorgulanmasına
şaşırdık!”
Yurtseverler 17 Mayıs’ta Tandoğan’da!
DİNCİLERİN, liboşların,
işbirlikçilerin, mandacıların, sahte
demokratların, Ergenekon
müneccimlerinin, ne kadar iktidar
yalakası varsa hepsinin etekleri
tutuşmuş durumda. Korkudan
neredeyse altlarına yapacaklar!
Ama korkunun ecele faydası yok;
Türkiye Cumhuriyeti’nin temel
ilkelerine yani demokrasiye,
laikliğe, hukukun üstünlüğüne ve
sosyal devlete gönülden bağlı
yurtseverler 17 Mayıs Pazar günü
Ankara’nın Tandoğan Meydanı’nda
buluşacaklar!
Yine yeniden “Cumhuriyet Mitingi”
yapacaklar.
İki yıl önceki gibi on binler, yüz
binler, milyonlar bir kez daha
Tandoğan’dan sel olup Anıtkabir’e
akacaklar, Atatürk’le
kucaklaşacaklar.
Türkiye’de korku imparatorluğu
kurmaya çalışan İslamcı faşistler,
emperyalizmin maşaları, 17 Mayıs
mitingi için tehditler savurup
Tandoğan buluşmasına “darbeci”
yaftası yapıştırmaya çalışıyorlar.
Oysa 17 Mayıs için Ankara
Valiliği’nden izin alındı; yasal bir
miting yapılacak ve henüz
Türkiye’de insanların mitinge
katılmak için izin alması gerekmiyor!
Herkes eşiyle, çocuğuyla, bebeğiyle,
sevgilisiyle, dedesiyle, ninesiyle
yurdun dört bir yanından gelip
meydandaki yerini alacak.
17 Mayıs’ta Tandoğan’dan “sivil
darbeye ve karşıdevrime hayır”
haykırışı yeri göğü inletecek!
Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in
günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar,
sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist
değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi
çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra
Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü
Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler;
benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.”
İSLAM âleminin son halife adayı Fatih Sultan
Recep ile Dolmabahçe Sarayı’ndaki “has
oda”da Genelkurmay Başkanı sıfatıyla “sır
görüşme”yi yaptıktan iki yıl sonra konuştu
hürgeneral Yaşar Büyükanıt ve kendisini
Ergenekon mağduru ilan ederken sırrını zamanı
gelince açıklayacağını açıklar gibi yaptı. Laiklik
karşıtı eylemlerin odağı bir partinin iktidarınca
boynuna “hizmet” madalyası takılan biri başka
ne yapabilirdi zaten! Emekli tümgeneral Naci
Beştepe de hürgeneralin bu şekilde zevahiri
kurtaramayacağı kanısında:
“Bu ülkede yaşayan herkes; asker-sivil, cahil-
aydın, tutucu-liberal, köylü-kentli Dolmabahçe
Sarayı buluşmasından sonra sizde ve Türk Silahlı
Kuvvetleri’nde her şeyin birden değiştiğinin
ayırdına vardı. Orgenerallerin tutuklanmalarına
ve yargılanmalarına elbette engel olamazdınız.
Kimse sizden tankları yürütmenizi de
beklemiyordu. Burası bir hukuk devleti olduğuna
göre her şeyi hukukun içinde kalarak yapmanız
da doğal olanıydı. Kabul edilemez olan,
orgenerallerin tutuklanma şekliydi. Eski silah
arkadaşlarınızın ayrılıkçı teröristler gibi, teslim
olmuş bir ordunun esir generalleri gibi alınıp
götürülmelerine fırsat verilmemeliydi.
Olayın haftası dolmadan da, Bodrum’da, aile-
damat, cümbür cemaat tatil yapmanız doğrusu
içimizi acıttı. Sanki ‘İyi oldu onlara’ der
gibiydiniz. En azından ben öyle algıladım. Oysa
ilgilenmenizi, ziyaret etmenizi veya ettirmenizi
beklerdik. Türk Silahlı Kuvvetleri olarak
generallerimize vefa gösterebilirdik. O günlerde
işadamları kadar olamadık, sayenizde.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker
Başbuğ, Ergenekon tabirini kullanmazken, siz
Ergenekon’un mağduru olduğunuzu
söylüyorsunuz. Yani; tutuklu orgenerallerin
Ergenekoncu olduklarını, sizi dinlettiklerini,
Şener Eruygur’un şahsi verilerinizi toplamaktan
suçlu olduğunu ifade ediyorsunuz. Oysa
mahkeme böyle bir örgütün varlığının
kanıtlanmadığını açıklıyor! Aynı dönemde görev
yaptığınız orgeneraller suçlu ama sizin hiç
haberiniz yok. 27 Nisan 2007’de bildiriyi
yayımlayan sizsiniz ama iktidarın artan irticai
eylemlerine karşı oturup silah arkadaşlarınızla hiç
konuşmamışınız. Biz de inandık! Yaptığınızın
doğru olduğuna inanıyorsanız neden devamını
getirmediniz? Dolmabahçe faktörü mü?”
Zevahir
SESSİZ SEDASIZ (!)
Gül, Kürt
sorununa
çözüm arıyor.
Hemen Hasan
Cemal’i arasın!
YağmurDeniz
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Genellikle 31
Ağustos’ta meyda-
na gelen fõrtõna...
Çemberin çevresi-
nin çapõna oranõnõ
gösteren sayõ. 2/
Yankõ... Zayõf ya-
põlõ, güçsüz. 3/ Tüt-
süyle kurutulmuşu
oldukça sürümlü
olan bir balõk... So-
yundan gelinen
kimse. 4/ “Keme”
de denilen, yenebilir bir
mantar. 5/ Acõ, üzüntü...
Bir şeyin doğru olduğunu
belirtmek için yapõlan
işaret. 6/ Muğla’nõn bir il-
çesi... Sergen. 7/ Tem-
bellik... “Hayõr” anla-
mõnda kullanõlan söz. 8/
Japon lirik dramõ... Etli,
yuvarlak ve şişkin olan
sap kõsmõ yenen bir cins
lahana. 9/ Çevik... Pasta hamuru.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Genellikle 15 Ekim’de meydana gelen fõrtõna. 2/ “ -
-- kapõlõ bir handa / Gidiyorum gündüz gece” (Âşõk Vey-
sel)... “Fena değil” örneğinde olduğu gibi, bilinçli ha-
fifsemeye dayanan söz sanatõ. 3/ Somun ile sõkõştõrõla-
cak parça arasõna konulan, ortasõ delik pul. 4/ “Şellak”
da denilen, hayvansal bir reçine. 5/ İyi yetişmiş, değerli
kimse... Su taşkõnõ. 6/ Bir soru sözü... İskambilde bir kâ-
ğõt... Birine dokunsun diye söylenen söz. 7/ Kiremit ye-
rine kullanõlan ya da kiremitlerin altõna yerleştirilen in-
ce tahta... Bir gösterme sõfatõ. 8/ “Ejder meyvesi” de
denilen ve Güney Amerika’da yetişen bir kaktüsten el-
de edilen meyve. 9/ Duyuru... Tombul bir fõndõk türü.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
R Ü Ş T İ Y E A
A R A Z A M A N
F E R M A N P E
T K O F S A M
İ T Ü E R A T O
N E T A A R İ F
G R E N A D A O
A R A B A A B
A S İ A R A Z İ
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
Atıf Yılmaz Anısı'na
YERYÜZÜ ÇOCUKLARI ŞARKI SÖYLÜYOR...
13 Mayıs Çarşamba 2009 Saat:20:30 StudioLive
Akın Ok, Ali Altay, Ali Yaylı, Aytaç Arman, Ayla Algan, Berç Toroser, Bahattin Bıçakçı, Berrin Olguner, Çerkes Karadağ, Çelik Bilge, Duygu Ko-
çak, Duygu Rüzğar, Esra Alkan, Ekrem Ekşioğlu, Engin Turgut, Ertan Mısırlı, Filiz İlkay Balta,
Handan Kaynakgöz, Hakan Özdağ, Halil İbrahim Özcan, Hasan Hüseyin Demirel, Hatice Özbay,
Hüseyin Alemdar, Muhammed Yıldırır, Mustafa Köz, Mustafa Tatlıtürk, Muzaffer Özdemir, Nihat Nikerel,
Önder Kızılkaya, Sadık Deveci, Safa Fersal, Solmaz Aksoy, Şemsi İnkaya, Şenel Gökçe, Şükran Aydın,
Turhan Feyizoğlu, Yaşar Kaba, Zeliha Sunal
www.birakinoksevdasi.net Not: Bu bir "Yeryüzü Sanatçıları Platform" etkinliği olup herkese açıktır...
Adres: Hüseyin Ağa Camii Girişi Atıf Yılmaz Cad. No/17- K/3 Beyoğlu