21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Amerika Kurtulmuş... Darısı Dostlar Başına! Burası dünyanın bitmeyen gösteri sahnesi “Veni- ce Beach”. Yani Amerika’nın Venedik’i. Califor- nia’nın en çılgın, en yaratıcı, en vurdumduymaz nok- tası. Her geldiğimde yemek yediğim tek yer olan Si- dewalk café’deyim. Hamburgerimle gelen patates- leri “rejim uğruna” dokunmadan geri yolladım. İçin- de arnavut ciğeri dışında istisnasız her şey olan bu Amerikan harikasını akıl almaz bir başarıyla ısırarak yedim: İçinden hiçbir şey düşmeden ve elimi ağzı- mı ketçapa bulamadan! Yıllar ne tecrübeler kazan- dırıyor şu parmaklara! Restoranın önünde bir “chicano” rock gitar çalıyor, bikinili bir sarışın dans ediyor. Plaj önü, her türlü çıl- gınlığa açık. Köpeği ile roller skate yapanlar, adele gösterisi ile ekmeğini kazananlar, ayaküstü açık sa- çık fıkralar anlatarak çevresine bin kişi toplayanlar, küçük sahada “paddle tennis” oynayanlar... 1980 yılında Venice Beach’e ilk geldiğimde şunu düşünmüştüm: Burayı Ruslar istila etse, yüz bin as- ker paraşütle bu plaja inse, bu halk onları o kı- yafetleriyle yeni bir dansın parçası zanneder, on- ları da oyunlarına dahil ederler! O günlerde “So- ğuk Savaş”ın en buz gibi yıllarını yaşıyorduk; sonla- rına yaklaştığımızı bilmeden... Burası sanal Amerika. Kendisi kapalı dünya olan Amerika’nın bir çılgınlık genetik hücresi. Burada ta- sa yok, dert yok, surat asmak yok, hatta kız arkadaşın yüzünden hayata küsmek bile mümkün değil! Şu anda aslında Amerika’da devrim, en çok bu- rada hissediliyor. Durumun özeti şu: Daha beş ay ön- cesine kadar, buralarda, Bush’a ve Amerikan em- peryalizmine küfürler yağdıran tişörtler satılıyordu. Bu- gün ise artık ortada Bush’tan eser yok. Obama ti- şörtleri ise Che ve Bob Marley’le beraber kapış kapış gidiyor. Obama bir pop ikon, efsanevi ta- rihi adam sahnesine kurulmuş. Görevine geldiği gün, Amerika’nın solcuları ve ezilmiş halkı için bir “yeni dünya başlangıcı” olarak görülüyor. Yani ABD, “en felaket”ten, bir seçimle “en muh- teşem”e geçişin bayramını yaşıyor. Balayı tam gaz sürüyor: Artık işsizler, evsizler, siyahlar, chicanolar, radikal aydınlar iktidarda. Eski dönemden kalan bir tişört gözüme çarpıyor: “Düşün, bu hâlâ yasal!” Bu da kendi uyduruk Bush baskı döneminin hatırası. “Ala- lım şunu, giyeriz” diyorum kendi kendime. Sonra vaz- geçiyorum, çünkü Türkiye’ye uymuyor: Bizim ülkede o bile yasak. Çünkü düşünürken maazallah bir kâ- ğıda iki satır karalamışsan bir sabah ezanıyla bera- ber evini basan polisler, bağımsız düşünceni de “dev- leti yıkma delili” (!) olarak paketleyip götürebilirler. Ya- ni gel de Amerikalıları inandır! Biz ne aramızda ko- nuşabiliriz, ne de düşünebiliriz.. Biz satılmış liberal fa- şistlerin sahte demokrasi dünyasının köleleri statü- süne sokulmak istenen bağımsız yurtseverleriz... Obama bugünlerde savunuculuğunu üstlendi- ği muhtaç insanlar adına, ABD’de ciddi manevralar yapmaya çalışıyor, Amerika’nın dev uluslararası şir- ketlerinin arı kovanına çomak sokuyor. Hedefi şu: ABD dışında Cayman adaları gibi vergi cennetle- rine fon kaçırıp, kendi vergilerini yok denecek ka- dar az ödeyen şirketlerle, yurtdışında yaptıkları tüm masrafları vergi dilimlerinden düşen tüm büyük şir- ketlerin dünyasını karartmak. Eh, ABD’de de sosyalist fikirler, bu kadarcık olur, abartmayalım! Tabii büyük şirketler fazlasıyla homurdanmaya baş- lamışlar bile. Çıngar çıkacak! Öteki tarafta ise, Obama devrimini gerçekleştirenler, bu büyük mucizelerine sahip çıkmak için her şeyi ya- pıyorlar. Onlar gece gündüz uğraştılar, çalıştılar ve imkânsızı başardılar. Çünkü protesto yürüyüşü yap- tıklarında hiç kimse onları “devleti yıkmaya çalışı- yorsunuz” diye fişlemedi. Tüm inadına rağmen Bush bile! Onlar da bizim yaşadığımız kara günler kadar olmasa bile, ellerinden gelen her demokratik yöntemle dayanışma içinde kefeni yırttılar. Amerika, demok- rasisinin faşizm tarafından işgaliyle savaştı, kendi li- derini yarattı ve kurtuldu. Darısı benzer dertleri ve- ya daha kötülerini yaşayan her ülkenin başına! Bu pazar, 17 Mayıs, Ankara’da Tandoğan Mey- danı’nda mitingde olacağız. Kendi kaderimize sahip çıkıp, Atatürk Türkiyesi’ni her ne pahasına olursa ol- sun yok ettirmemek için. O gün daha önemli hiç- bir işiniz yok. Ülkenin neresinde oturuyorsanız otu- run, o gün yeriniz Tandoğan! [email protected] Faks: 0212 227 34 65 PERİHAN ERGUN 04 Mayıs Pazartesi, Mar- din’in Mazıdağı ilçesindeki 300 nüfuslu Bilge köyünde yatsı namazı saatlerinde mey- dana getirilen soykırım vah- şetiyle gene dehşete düştük. Bu kınanası ve utandırıcı olay- la içte çok üzülürken ilkel toplum gösterimleriyle dışarı- da da yayınlara konu olduk. 1- 3-6 ve kundaktaki bebeyle 16 kadını kapsayan ilkel, acıma- sız vahşet 44 canın yitirilme- sine neden oldu. 90’lı yıllarda toprak payla- şımından kaynaklanan gene böyle bir silahlı saldırıda 10 ki- şinin öldürülmesiyle başla- yan nifak tohumları, kan da- vasını da içererek bu vahşe- te kadar sürüp gelmiş. Asıl düşünülmesi gereken öğe, ölenlerin de öldürenlerin de içinde ‘korucular’ın bulun- ması. Bir haftadır medya ve top- lantılarda çoğunlukla tartışılan sorun bu. Koruculuğun bu yöre için zorunlu bir gerçek ol- duğu yadsınamaz. Çünkü; yörenin coğrafi yapısından dolayı, oraların yabancısı as- kerlerimiz PKK ile savaşımda yol göstericisiz başarılı ola- maz. Yoksulluğun getirdiği koşullarda 72 bine yaklaşan koruculuk ayrıca bir de geçim kapısı haline gelmiştir. Bu koşullarda onun kaldı- rılması tekrar büyük sorunlar yaratır. Silah ve bombaların devlet malı olduğu öne sürü- lürken, yöre halkına bunları devlet vermese de onların en büyük tutkusunun silah oldu- ğu yadsınmamalıdır. Daha çocukluklarında ye- mekten içmekten yoksun ol- salar bile silahsız gezemezler. İşte vurucu maskeli dört ka- tilden birinin 14 yaşında bir çoçuk oluşu bunun en açık kanıtıdır. Bilinçli bir komis- yonla, onların içindeki akil adamlara da danışılarak bu sorun çözülebilir. Bu da bugünkü koşullarda geçicidir. 40’lı yıllarda öğren- ciliğimden beri yazılarımda ve söylemlerimde tekrarla- maktan bıkmadığım gerçek, sadece Doğu’da değil tüm öğretim ve eğitimden yok- sun bırakılmış çocuklarımızda en önemli gereksinim budur. 1937’de Önderimiz Ata- türk’ün büyük tasarımların- dan biri, İzmir Tutukevi’nde kadınlara öğretmenlikte çok başarılı olan Sıdıka Avar’ı, Doğu’da bir kız enstitüsü aça- rak oranın yöneticisi yap- maktı. Avar’ı huzuruna çağı- rarak bu öneriyi O’na açıkla- mayı da düşünmüştü. Vefa- tından sonra bu proje MEB ta- rafından Elazığ’da uygulandı. Sıdıka öğretmen, ulaşılma- sı zor dağ başlarına ancak ka- tır sırtında giderek, oralardan alıp getirdiği kız çocuklarının bitlerini bile ayıkladı. Onları baştan ayağa temiz- ledi. Giydirip kuşatarak eğit- ti. Öğretmen veya hemşire yaptı. Topluma yararlı hale getirdi. İşte bugün Sayın Tür- kan Saylan’ın kurup geliştir- diği ÇYDD de bu amaç sür- dürülürken, yazık ki suçlanıp evleri bile basıldı. O günlerin özverili öğret- meni Avar da DP iktidara ge- lir gelmez ağaların etkisiyle bu kutsal görevinden uzaklaştı- rılarak önce Adana’da, daha sonra da Ankara’da sıradan okullarda görevlendirildi. 1940’larda gene bu doğrul- tuda kızlı-erkekli eğitim me- şalelerini yetiştirmeyi amaç- layan -ve dünyada eşi bulun- mayan- Köy Enstitülerini de oy avcılığıyla kapattılar. Buna bir de Zirai Donatım, Et Balık Kurumu gibi üretken yerlerin kaldırılması eklendi. Bu halimize, şaşmak yerine şaşırmak denmeli... Geri kal- mış yörelerimizde bu töresel içgüdülere bağlı ilkellikler, an- cak ve ancak uzun nefesli, planlı programlı, eğitsel ve ekonomik reformlarla çö- zümlenebilir. Aksi halde, iktidarların oy deposu saydıkları şıhlık, ağa- lık, cemaatçilik, tarikatçılık egemenliğini sürdürür.. bu yıkımlar devam eder.. çağ- daşlaşmak da yerinde sayar. Bu koşullarda AB’ye girme hayalini sürenler de yaya ka- lır... Bu günahta ulusalcı ve sos- yal demokratların da büyük payı vardır. Şöyle ki; 80’li yıl- larda Halkçı Parti ile SODEP birleşerek SHP’yi, Sayın Er- dal İnönü başkanlığında kur- muştu. 90’lı yıllarda ben de bu partinin PM’sinde görevliy- dim. Yönetim oluşur oluşmaz ülke sorunlarına eğilinmesi açısından, Malatya’dan baş- layarak Ağrı’ya kadar tüm il ve ilçelerde halkın sorunlarını öğrenmeye çalışmıştık. PM’de oluşturulan grup- larca, 8 kitapçıkla ülkenin ge- reksinmeleri üç dilde ortaya konmuştu. Bunların içinde en önemlisi Kürt sorunuydu. Daha sonraki kişisel gezile- rimde Van, Yüksekova, Şır- nak, Hakkâri, Tatvan, Diyar- bakır, Mardin, Nusaybin’de hep aynı sorunu gözledim. GAP’ı gördüğümde heye- canla ağlamıştım. Sonuçta gene bilgisizlikle koskoca Harran çoraklaştı. Nedeni, gene eğitimsizlikti... Neyse ki Atatürk’ün adını koyduğu, Yunus Nadi’nin yapıcılığında, Cumhuriyet ga- zetesinin 7 Mayıs günlü 85’in- ci yılı toplatısında, Sevgili Balbay’la Sayın Manisalı’nın da yakında aramızda olmaları ve yazılarına kavuşulması di- leğiyle coşkulu anlar yaşaya- bildik... ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 12 Mayıs Bıktık, Usandık! HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] 12 MAYIS 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Fadime Hasan Baş: “Yetkiliyken, yetkisini kullanamayanlar, gereğini yapamayanlar, Karadeniz’de, ‘Fadime Abula’ diye çağrılır!” Kültür Gönül Kortan: “Dönekliğin kültürel bakış sayıldığı bir ülkede baktığı resimden resim yapan darbeci niye ressam olamasın ki!” Şaşkınlık Necati Cebe: “Almanlar, Zahid Akman’ın savcılık sorgusunun kısa sürmesine şaşırmış. Biz de sorgulanmasına şaşırdık!” Yurtseverler 17 Mayıs’ta Tandoğan’da! DİNCİLERİN, liboşların, işbirlikçilerin, mandacıların, sahte demokratların, Ergenekon müneccimlerinin, ne kadar iktidar yalakası varsa hepsinin etekleri tutuşmuş durumda. Korkudan neredeyse altlarına yapacaklar! Ama korkunun ecele faydası yok; Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkelerine yani demokrasiye, laikliğe, hukukun üstünlüğüne ve sosyal devlete gönülden bağlı yurtseverler 17 Mayıs Pazar günü Ankara’nın Tandoğan Meydanı’nda buluşacaklar! Yine yeniden “Cumhuriyet Mitingi” yapacaklar. İki yıl önceki gibi on binler, yüz binler, milyonlar bir kez daha Tandoğan’dan sel olup Anıtkabir’e akacaklar, Atatürk’le kucaklaşacaklar. Türkiye’de korku imparatorluğu kurmaya çalışan İslamcı faşistler, emperyalizmin maşaları, 17 Mayıs mitingi için tehditler savurup Tandoğan buluşmasına “darbeci” yaftası yapıştırmaya çalışıyorlar. Oysa 17 Mayıs için Ankara Valiliği’nden izin alındı; yasal bir miting yapılacak ve henüz Türkiye’de insanların mitinge katılmak için izin alması gerekmiyor! Herkes eşiyle, çocuğuyla, bebeğiyle, sevgilisiyle, dedesiyle, ninesiyle yurdun dört bir yanından gelip meydandaki yerini alacak. 17 Mayıs’ta Tandoğan’dan “sivil darbeye ve karşıdevrime hayır” haykırışı yeri göğü inletecek! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” İSLAM âleminin son halife adayı Fatih Sultan Recep ile Dolmabahçe Sarayı’ndaki “has oda”da Genelkurmay Başkanı sıfatıyla “sır görüşme”yi yaptıktan iki yıl sonra konuştu hürgeneral Yaşar Büyükanıt ve kendisini Ergenekon mağduru ilan ederken sırrını zamanı gelince açıklayacağını açıklar gibi yaptı. Laiklik karşıtı eylemlerin odağı bir partinin iktidarınca boynuna “hizmet” madalyası takılan biri başka ne yapabilirdi zaten! Emekli tümgeneral Naci Beştepe de hürgeneralin bu şekilde zevahiri kurtaramayacağı kanısında: “Bu ülkede yaşayan herkes; asker-sivil, cahil- aydın, tutucu-liberal, köylü-kentli Dolmabahçe Sarayı buluşmasından sonra sizde ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nde her şeyin birden değiştiğinin ayırdına vardı. Orgenerallerin tutuklanmalarına ve yargılanmalarına elbette engel olamazdınız. Kimse sizden tankları yürütmenizi de beklemiyordu. Burası bir hukuk devleti olduğuna göre her şeyi hukukun içinde kalarak yapmanız da doğal olanıydı. Kabul edilemez olan, orgenerallerin tutuklanma şekliydi. Eski silah arkadaşlarınızın ayrılıkçı teröristler gibi, teslim olmuş bir ordunun esir generalleri gibi alınıp götürülmelerine fırsat verilmemeliydi. Olayın haftası dolmadan da, Bodrum’da, aile- damat, cümbür cemaat tatil yapmanız doğrusu içimizi acıttı. Sanki ‘İyi oldu onlara’ der gibiydiniz. En azından ben öyle algıladım. Oysa ilgilenmenizi, ziyaret etmenizi veya ettirmenizi beklerdik. Türk Silahlı Kuvvetleri olarak generallerimize vefa gösterebilirdik. O günlerde işadamları kadar olamadık, sayenizde. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Ergenekon tabirini kullanmazken, siz Ergenekon’un mağduru olduğunuzu söylüyorsunuz. Yani; tutuklu orgenerallerin Ergenekoncu olduklarını, sizi dinlettiklerini, Şener Eruygur’un şahsi verilerinizi toplamaktan suçlu olduğunu ifade ediyorsunuz. Oysa mahkeme böyle bir örgütün varlığının kanıtlanmadığını açıklıyor! Aynı dönemde görev yaptığınız orgeneraller suçlu ama sizin hiç haberiniz yok. 27 Nisan 2007’de bildiriyi yayımlayan sizsiniz ama iktidarın artan irticai eylemlerine karşı oturup silah arkadaşlarınızla hiç konuşmamışınız. Biz de inandık! Yaptığınızın doğru olduğuna inanıyorsanız neden devamını getirmediniz? Dolmabahçe faktörü mü?” Zevahir SESSİZ SEDASIZ (!) Gül, Kürt sorununa çözüm arıyor. Hemen Hasan Cemal’i arasın! YağmurDeniz BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Genellikle 31 Ağustos’ta meyda- na gelen fõrtõna... Çemberin çevresi- nin çapõna oranõnõ gösteren sayõ. 2/ Yankõ... Zayõf ya- põlõ, güçsüz. 3/ Tüt- süyle kurutulmuşu oldukça sürümlü olan bir balõk... So- yundan gelinen kimse. 4/ “Keme” de denilen, yenebilir bir mantar. 5/ Acõ, üzüntü... Bir şeyin doğru olduğunu belirtmek için yapõlan işaret. 6/ Muğla’nõn bir il- çesi... Sergen. 7/ Tem- bellik... “Hayõr” anla- mõnda kullanõlan söz. 8/ Japon lirik dramõ... Etli, yuvarlak ve şişkin olan sap kõsmõ yenen bir cins lahana. 9/ Çevik... Pasta hamuru. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Genellikle 15 Ekim’de meydana gelen fõrtõna. 2/ “ - -- kapõlõ bir handa / Gidiyorum gündüz gece” (Âşõk Vey- sel)... “Fena değil” örneğinde olduğu gibi, bilinçli ha- fifsemeye dayanan söz sanatõ. 3/ Somun ile sõkõştõrõla- cak parça arasõna konulan, ortasõ delik pul. 4/ “Şellak” da denilen, hayvansal bir reçine. 5/ İyi yetişmiş, değerli kimse... Su taşkõnõ. 6/ Bir soru sözü... İskambilde bir kâ- ğõt... Birine dokunsun diye söylenen söz. 7/ Kiremit ye- rine kullanõlan ya da kiremitlerin altõna yerleştirilen in- ce tahta... Bir gösterme sõfatõ. 8/ “Ejder meyvesi” de denilen ve Güney Amerika’da yetişen bir kaktüsten el- de edilen meyve. 9/ Duyuru... Tombul bir fõndõk türü. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 R Ü Ş T İ Y E A A R A Z A M A N F E R M A N P E T K O F S A M İ T Ü E R A T O N E T A A R İ F G R E N A D A O A R A B A A B A S İ A R A Z İ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Atıf Yılmaz Anısı'na YERYÜZÜ ÇOCUKLARI ŞARKI SÖYLÜYOR... 13 Mayıs Çarşamba 2009 Saat:20:30 StudioLive Akın Ok, Ali Altay, Ali Yaylı, Aytaç Arman, Ayla Algan, Berç Toroser, Bahattin Bıçakçı, Berrin Olguner, Çerkes Karadağ, Çelik Bilge, Duygu Ko- çak, Duygu Rüzğar, Esra Alkan, Ekrem Ekşioğlu, Engin Turgut, Ertan Mısırlı, Filiz İlkay Balta, Handan Kaynakgöz, Hakan Özdağ, Halil İbrahim Özcan, Hasan Hüseyin Demirel, Hatice Özbay, Hüseyin Alemdar, Muhammed Yıldırır, Mustafa Köz, Mustafa Tatlıtürk, Muzaffer Özdemir, Nihat Nikerel, Önder Kızılkaya, Sadık Deveci, Safa Fersal, Solmaz Aksoy, Şemsi İnkaya, Şenel Gökçe, Şükran Aydın, Turhan Feyizoğlu, Yaşar Kaba, Zeliha Sunal www.birakinoksevdasi.net Not: Bu bir "Yeryüzü Sanatçıları Platform" etkinliği olup herkese açıktır... Adres: Hüseyin Ağa Camii Girişi Atıf Yılmaz Cad. No/17- K/3 Beyoğlu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle