22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 29 NİSAN 2009 ÇARŞAMBA 14 KÜLTÜR DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Erik Stinus Geçtiğimiz pazar günü Aya İrini’de yapılan tö- renle 4. Uluslararası Nâzım Hikmet Şiir Ödü- lü’nün sahibi olan Erik Stinus, bir şair olarak ta- nınsa da, bu tanımı çok aşan bir yaşamöyküsünün ve çağdaş aydın niteliklerinin sahibi. Şiir sanatıyla ilgili olanlar, onun özellikle son on yılda, ülkemizdeki pek çok şiir etkinliğine katıldı- ğını anımsayacaklardır. Salihli Şiir İkindileri’nde de, Nâzım Kültürevi’ndeki şiir günlerinde de kendisi- ni dinledik. Şairlikten öte bir zenginliği vardı kişi- liğinin: “Arınmış, hırssız, inanmış, dupduru.” Bir öğretmenin oğluydu ve kapısı hiç kitlenme- yen herkese açık bir evde büyümüştü. Babası gi- bi öğretmenlik mesleğini seçse de, İkinci Dünya Savaşı’nın sona erdiği yıllarda yeniden filizlenen öz- gürlük duygusuyla dünyayı ve insanları tanıma tut- kusuyla doluydu içi. 1951’de Berlin Gençlik ve Öğrenci Festivali’nde Nâzım Hikmet’i ve Pablo Neruda’yı gördü, şiir- lerini dinledi. 1953’te bir gemide çalışarak uzak ül- kelere gitti. 1955’te Varşova’da bir gençlik festi- valinde tanıştığı Hintli Sara’yı görebilmek için sırt çantası ve çadırıyla Türkiye ve İran üzerinden Hin- distan’a ulaştı. Artık iki kişiydiler bu dünyada. Ki- mi yıllar Danimarka’da, kimi yıllar Hindistan’da ya- şadılar. Öğretmenlik mesleğini sürdürse de yaz- mak ve çeviri yapmak temel uğraşı oldu. 1965’te üç çocuklu bir aile olduklarında “Geliş- me Gönüllüleri” olarak üç yıllığına Tanzanya’ya git- tiler. Çocukları burada okula başladı. 1975’ten sonra, dünyanın her yerinde, çağından sorumlu bir yazar olarak etkinlik gösterdi. Nika- ragua’da, Vietnam’da, Şili’de, 12 Eylül baskı dü- zeninin ezdiği Türkiye’de, parçalanan Yugoslav- ya’da, aydınların, halkların yanında, yaşamın tanığı oldu. “Yaşamı Diriltmek İçindir Şarkılarım” adını taşı- yor, Türkçe’de yayımlanan şiir kitaplarından biri. Ne kadar onu anlatan bir başlık! Afrika’da öğret- menlik yaparken de, Nevzat Çelik’in 12 Eylül’ün zindanlarından kurtarılması için kampanyalar dü- zenlerken de hep yaptığı budur: İnsanlık için ger- çek yaşamı, yaşanası yaşamı diriltmek. “Paniğe gerek” yok diyor, Güner Ener’e yazdı- ğı bir mektubunda, “her şey bir gün yoluna gire- cek. Unutma ki ortaçağ karanlığı, engizisyonuyla filan, tam 400 yıl sürdü. Hiçbir şey birkaç on yılda değiştirilemez. Gelecek yüzyılların güzel olacağı- na inan ve buna ne kadar katkın olabileceğini dü- şün.” Bu yüzden Uluslararası Nâzım Hikmet Şiir Ödü- lü, Adonis, Aimé Césare ve Mahmud Der- viş’ten sonra, bu ödülün kendisine çok yakışacağı Erik Stinus’un oldu. Şairlerin düşlerde yarattıkları güzel dünyaların in- sanoğlunu gerçek mutluluğa götüreceğine kuşku yok. Düşlerimizi çiziyoruz duvarlara. Hiç acelemiz yok - gün ışığında: bütün renkler haklarını almalı, bütünüyle yazılmalı şiir, her sözcüğüyle başlangıçtan geleceğe kadar; nasıl ki mutfaktaki soğan, patates, fasulye ve ekmeğin gücü ve tadı, bölgedeki en karanlık köşelerden bir araya getirecektir çocukları; o kadar acı çektirmesin diye kurdukları düşler, biraz ısınsınlar diye ateşin yanında ve ilk şeftalinin çiçek açtığı, küstümotlarının çekinmeden güneşi yansıttıkları gün koşarlarken sokaklarda, bahçelerde, tarlalarda artık kimse yenemesin diye onları. turgay@fisekci.com kultur@cumhuriyet.com.tr Kültür Servisi - Öykücü, romancõ ve yayõn- cõ Erdal Öz’ün, Ayşe Sarısayın tarafõn- dan kaleme alõnan yaşamöyküsü, 4 Ma- yõs’ta Can Yayõnlarõ’nõn Yaşam dizisinden çõkõyor. “Erdal Öz: Unutulmaz Bir At- lı” adõnõ taşõyan kitap, yazarõn arşivinde yer alan belgelerin yanõ sõra çok sayõda kişinin tanõklõklarõndan yararlanõlarak hazõrlandõ. ‘50 Kuşağı’nõn önemli yazarlarõndan, ‘60’lõ, ‘70’li yõllarõn devrimci hareketinin önde ge- len adlarõndan, Ankara’daki ünlü Sergi Ki- tabevi ve Can Yayõnlarõ’nõn kurucusu Er- dal Öz’ün fõrtõnalõ yaşamõ, günümüzün us- ta öykücülerinden Ayşe Sarõsayõn tarafõn- dan kitaplaştõrõldõ. Kitapta, 6 Mayõs 2006’da yitirdiğimiz Öz’ün yazarlõğõ, si- yasal kimliği, yayõncõlõk serüveni ve özel yaşamõ, öncelikle edebiyat dünyamõzõn tanõnmõş adlarõ ve ailesinin tanõklõklarõn- dan yola çõkõlarak ayrõntõlõ bir biçimde an- latõlõyor. “Erdal Öz: Unutulmaz Bir Atlı”, edebiya- tõmõzda ‘50 Kuşağı’ndan Doğan Hızlan, Kemal Özer ve Adnan Özyalçıner’in ya- nõ sõra Tahsin Yücel, Çetin Öner, Füru- zan, Özdemir İnce, Oya Baydar, Selim İleri, Cemil Kavukçu gibi yazarlarõn, yönetmen Ünal Küpeli’nin, ‘68 dönemi- nin siyasal önderlerinden Hacı Tonak’õn Erdal Öz’le ilgili anõlarõ, duygu ve dü- şüncelerini de içeriyor. Öz’ün yaşamõnõ çok çeşitli yönleriyle ele alan kitap, kaçõnõlmaz olarak ülkemiz siyasal yaşamõ ve yayõn- cõlõğõnõn çalkantõlõ yakõn geçmişini de gözler önüne seriyor. Ayşe Sarõsayõn, üç yõllõk bir uğraş sonunda ta- mamladõğõ biyografiye, Erdal Öz’ün “so- luk soluğa yaşamını da yansıttığı” dü- şüncesiyle, “Sular Ne Güzelse” adlõ ki- tabõnda yer alan “Unutulmaz Bir Atlı” öy- küsünün adõnõ verdi. Yazar ve yayõncõ Erdal Öz’ün yaşamöyküsü önümüzdeki günlerde yayõmlanõyor ‘UnutulmazBirAtlõ’ E rdal Öz, 12 Mart döneminde tu- tuklanmõş, Mamak Askeri Ce- zaevi’nde Deniz Gezmiş ve arkadaşlarõyla birlikte kalmõş, daha son- raki yõllarda “Deniz Gezmiş Anlatıyor”, “Gülünün Solduğu Akşam” gibi ki- taplarõnda Gezmiş’le arkadaşlarõnõn idam kararõ öncesi ve sonrasõndaki ya- şantõlarõnõ anlatmõştõ. Ayşe Sarõsayõn’õn kaleme aldõğõ “Erdal Öz: Unutulmaz Bir Atlı” adlõ kitapta o gün- lerde yaşananlara da yer veriliyor: “Erdal Öz, Nokta dergisi muhabiri Lian Mit’e, ce- zaevinden ayrõlmadan önce Deniz Gezmiş’in kendisin- den üç kişilik zehir istediğini ayrõntõlarõyla anlatmõştõr. Asõlmalarõna neredeyse ke- sin gözüyle baktõklarõnõ, son dakikaya kadar devrimci tavõrlarõnõ sürdüreceklerini, ancak ölümlerinin bu adam- larõn elinden olmasõnõ istemediklerini söyleyen Deniz Gezmiş, üç kişilik, en hõz- lõ ve en çabuk etkileyen zehrin ne şekil- de gönderileceğini de belirlemiştir. Er- dal Öz, sõk sõk kitap gönderecektir ce- zaevine. Değişik renklerdeki bu ciltli ki- taplarõn arasõnda bir tek kõrmõzõ ciltli ki- tap olacak, zehrin doldurulduğu gri kap- süller, kõrmõzõ ciltli kitabõn kalõn kapak kartonunun içine gömülecektir. Zehri na- sõl kullanacaklarõ da bellidir: “Kazak- larımız gri yünden. Özel olarak ör- dürdük. (...) Bu kapsülleri önceden ka- zaklarımızın yakalarına öreceğiz. Ağ- zımızla, ellerimiz arkadan bağlı bile ol- sa, sehpada, uzanıp bu kapsülleri ısı- racak, emeceğiz. Çalıştık, dene- mesini yaptık, ağzımızla yaka- mızı tutabiliyoruz.” Erdal Öz, cezaevinden çõktõktan sonra konuyu araştõrõr ve en etki- li zehrin siyanür olduğunu öğrenir, ancak kendisinden istenileni bir türlü yapamaz. Kitabevine gelen avukatlarõ, Deniz’lerin kitap iste- diklerini söylerler, o da bazõ ki- taplar gönderir, kõrmõzõ ciltli kitap hariç: (...) Her an karar değişebi- lir, ölüm cezalarõ başka bir ceza- ya dönüştürülebilirdi. Ve bizler o sõrada dõşarõda, öldürülmemeleri için elimizden geleni yapõyorduk. (...) Asõldõklarõ gece bile, belli ol- maz, son anda ceza değiştirilebilir, ama çocuklar erken davranõp kapsülleri diş- lemiş olabilirlerdi. (...) İsteklerini yeri- ne getiremedim. Beceremedim. Yani ölümlerine katkõda bulunamadõm. Çün- kü ben ölümlerinden yana değil, yaşa- malarõndan yanaydõm. Bunun için didi- niyorduk dõşarõda. (...)” E rdal Öz’ün, günümüzün usta öykücülerinden Ayşe Sarõsayõn tarafõndan kaleme alõnan yaşamöyküsü, yazarõn arşivindeki belgelerin yanõ sõra edebiyat dünyamõzõn önde gelen adlarõnõn tanõklõklarõndan yola çõkõlarak hazõrlandõ. Kõrmõzõ kitap ve siyanür Kültür ve Turizm Bakanlõğõ’nõn kazõ izni vermediği 5 bin yõllõk tarihi Selimpaşa Höyüğü tahribata uğruyor İstanbul Haber Servisi - İstanbul sõnõrlarõ içinde yer alan en eski yerleşim yeri kalõntõlarõndan biri olma özelliğine sahip Se- limpaşa Höyüğü, Kültür ve Turizm Bakanlõğõ’nõn kazõ izni ver- memesi nedeniyle tahribata uğruyor. Uzmanlar, tarihi höyü- ğün sit alanõ olmasõna karşõn koruma altõna alõnmamasõnõ eleş- tirerek, özel mülkiyete ait arazide bulunan höyüğün tepesinin tõraşlanarak helikopter pisti yapõldõğõna dikkat çektiler. Özel mülkiyete devredilmiş olan arazide yer alan höyük, böl- gedeki yazlõk sitelerinin fazlalõğõ nedeniyle tahribata uğruyor. Te- pesi tõraşlanan Selimpaşa Höyüğü, Tunç Çağõ dönemine ait önem- li bulgularõ barõndõrõyor. İstanbul Üniversitesi (İÜ) Arkeoloji Bö- lümü Prehistorya Anabilim Dalõ Başkanõ Prof. Dr. Mehmet Öz- doğan, Selimpaşa Höyüğü’nün İstanbul ve Marmara Bölge- si’ndeki tek höyük olduğuna dikkat çekti. Höyüklerin, tarih ön- cesi çağlara õşõk tutan “kütüphaneler” gibi olduğunu da dile ge- tiren Prof. Dr. Özdoğan, “Burası kapısı kilitli bir arşivdir. An- cak bilimsel bir müdahale yapıldığı zaman etkin bir bilgi an- lamına gelerek insanlığın hizmetine açılır. Bu çalışma ya- pılmadığı takdirde ise içinde ne olduğunu bilmediğimiz bir kütüphaneyi yakmak anlamına gelir. Bu kütüphane yok ol- madan belgelenmesi lazım. Höyüğü ilk olarak 1964’te İn- giliz Arkeoloji Enstitüsü Müdürü David French belgele- di. Ancak daha sonra yapılan çalışmalar hep yüzeysel kal- dı. Bölgenin tescili için ben 1981’de başvurdum, ancak 2004’te SİT alanı ilan edilebildi” diye konuştu. Türkiye Ar- keolojik Yerleşmeleri (TAY) Projesi Koordinatörü arkeolog Prof. Dr. Oğuz Tanındı ise 2000’de höyüğün araştõrõlmasõ için çalõşma başlattõklarõnõ, koruma kurullarõnõn höyüğü bulmalarõna yardõmcõ olduklarõnõ belirterek “Höyükler, nesillerin üst üste barındı- ğı katmanlardan oluşuyor. Biz Osmanlı toprakları üzerin- de yaşıyoruz, Osmanlı da Bizans toprakları üzerine otur- muştu. Bu dokuları yok etmek, gelecek kuşaklara yapılmış bir saldırıdır” eleştirisinde bulundu. ‘Cennetin Kapıları’ açıldı Kültür Servisi - Mimar Cemal Emden’in, Divriği Ulucamisi ve Şifahanesi’nin yontularõnõ konu alan “anõtsal” fotoğraflarõndan oluşan “Cennetin Kapõlarõ” sergisi, dün İTÜ Mimarlõk Fakültesi Dekanlõğõ Mimar Sinan Holü’nde açõldõ. Danõşmanlõğõnõ ülkemizin yetiştirdiği önemli mimarlardan Prof. Doğan Kuban’õn yaptõğõ serginin küratörü ve tasarõmcõsõ ise yüksek mimar H. Basri Hamulu. Sergi 29 Mayõs’a dek görülebilir. İstanbul Haber Servisi - Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri (TAY) Projesi kapsamõnda ger- çekleştirilen “Türkiye Arkeolojik Tahribat Raporu, Marmara Bölgesi Bizans Dönemi” çalõşmasõna göre İstanbul ve çevresinde Bizans dönemine ait 443 eserin 336’sõnõn ağõr tahri- bata uğradõğõ belirlendi. 36 yeni kalõntõ böl- gesinin de gün õşõğõna çõkarõldõğõ çalõşmaya gö- re tahribatõn yüzde 50’si yapõlaşma ve yol ça- lõşmalarõ nedeniyle meydana gelirken, tarihi eserlerin büyük bir kõsmõnõn devlet eliyle za- rar gördüğü kaydedildi. TAY Projesi’nce 2001’den bu yana sürdü- len Türkiye Arkeolojik Tahribat Raporu ça- lõşmasõnõn Marmara Bölgesi’ne ilişkin son ve- rileri dün Cağaloğlu’ndaki Türkiye Gazeteci- ler Cemiyeti (TGC) Lokali’nde düzenlenen ba- sõn toplantõsõyla açõklandõ. Suna ve İnan Kõraç Vakfõ, İstanbul Araştõrmalarõ Enstitüsü’nce des- teklenen proje hakkõnda bilgi veren TAY Projesi Koordinatörü Oğuz Tanındı, İstanbul il sõnõrlarõ içinde tahribata uğradõğõ tespit edi- len 200’e yakõn Bizans dönemi eseri bulun- duğunu belirterek, özetle şunlarõ söyledi: “Özellikle İstanbul’da tarihi saray ka- lıntıları üzerine oturmuş çok sayıda bina tes- pit ettik. Bazı kiliselerde depo ve atölyeler var. İstanbul’un merkezindeki tarihi sur- ların yanında tarım alanları var. Marma- ra’daki diğer illerde ise kaçak kazılar ne- deniyle binlerce yıllık yapılar yok ediliyor. 1973-1975 yılları arasında İstanbul Arkeo- loji Müzesi’nce araştırılan tarihi Pendik Ma- nastırı kalıntıları, Ulaştırma Bakanlığı’nca 1996’da yol yapılırken tamamen yok edil- di. Türkiye genelinde baraj yapılacağı ge- rekçesiyle 120 höyük artık yok. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti projesine bu manzaralarla hazırlanıyor.” 16YILDA BİR BAKAN Hazõrladõklarõ raporlarõ Cumhurbaşkanlõğõ, Kültür ve Turizm Bakanlõğõ, Devlet Su İşleri, Karayollarõ Genel Müdürlüğü’nün yanõ sõra UNESCO ve Avrupa Birliği’nin de aralarõn- da bulunduğu çok sayõda kurum ve kuruluşa gönderdiklerine de değinen Tanõndõ, “TAY Projesi’ni 16 yıldır sürdürüyoruz. 16 yılda tek eski Kültür ve Turizm Bakanı İstemihan Talay teşekkür mektubu gönderdi. Türki- ye’de ne yazık ki tarihi eserlere sahip çıkan kurum Kültür ve Turizm Bakanlığı değil, Jandarma Genel Komutanlığı’dır. Jan- darma, tarihi eser kaçakçılığıyla mücade- le etmek için özel timler kurdu. Bölgelerdeki eserlere ilişkin geniş bir envanter çalışma- sına da sahipler” eleştirisinde bulundu. Ta- nõndõ, Yenikapõ’daki tarihi liman alanõ için 10 yõl önce kazõ izni verilmesi halinde tüm lima- nõn envanterinin çõkarõlabileceğini de anõmsattõ. TAYraporu:443Bizanseserinin336’sõağõrtahribatlõ... Tarihi höyük helikopter pisti oldu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle