27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 8 MART 2009 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 15 SANATA BAKIŞ SELMİ ANDAK Emre Elivar ve Schumann [email protected] Eusebius ve Florestan Bir Schumann Resi- tali... Emre Elivar, piyano 14 Nisan 2009 Salı 20.30. Program Robert Schumann Arabesque Do Majör, Op. 18 Piyano Sonatı No. 1, Fa di- yez minör, Op. 11 Robert Schumann Fantasi- estücke (Fantezi parçaları) Op. 12 Piyano So- nat No 2, Sol minör, Op. 22. Emre Elivar Ağustos 1976’da Ankara’da doğdu. Piyano öğrenimini 5 yaşından itibaren Hacettepe Konservatuvarı Piyano Ana Sanat Dalı Bölü- mü’nü sınıflar atlayarak birincilikle bitirinceye kadar Prof. Kamuran Gündemir ile sürdürdü. Başarılı çalışmaları ardından çok önemli bir ba- şarıya daha ulaştı. Alman Devlet Bursu DRAD’yi (Alman Akademilerarası Değişim Bursu) ka- zandı. 1996 yılı Ekim ayında Dresden Carl Ma- ria von Weber Müzik Akademisi’nde Prof. Peter Rösel ile çalışmalarını sürdürdü. 1999 Ocak ayında Master derecesini birincilikle ta- mamladı. Ekim 1999’dan itibaren Berlin Hanns Elsler Müzik Akademisi’nde Prof. Georg Sa- va ile eğitimine devam etti. Şubat 2005’te 80 yıllık okul tarihinin en iyi derecesini alarak eği- timini birincilik ile tamamladı. Emre Elivar genç yaşlarından itibaren çeşit- li uluslararası piyano yarışmalarında kazandı- ğı ödüllerle yeteneğini kanıtladı. Bunların en önemlileri arasında üç büyük ödül aldığı 1999 Uluslararası Bremen Piyano Ya- rışması, 2001 Steinvay Ödülü, 2002 Arthur Schnabel Ödülü ve birincilik aldığı 2003 Ven- dome Prize Piyano Yarışması sayılabilir. Sanatçı 2005 yılında değerli dostu piyanist Özgür Ay- dın ile hazırladığı proje doğrultusunda İstanbul Uluslararası Müzik Festivali kapsamında J. S. Bach’ın, her birinde 24’er prelüd ve fügün yer aldığı iki defterden oluşan “Das Wohltemperi- erte Klavier” isimli dev eserinin birinci defteri- ni üstlenerek, üç saatlik maraton gibi bir resi- talde Türkiye’deki ilk seslendirilişini gerçek- leştirdi. Elivar, henüz konservatuvarda iken TRT kurumu için birçok çağdaş Türk bestecisinin pi- yano eserlerinin kayıtlarını yaptı. Almanya’da da Radio Bremen ve Deutschlandradio Berlin için kayıtları bulunan sanatçının Necil Kazım Akses’in piyano yapıtlarından oluşan CD’si, Cord Aria firması tarafından basılmıştır. Sa- natçının İtalya’da kaydettiği Beethoven’in va- siyetnamesi sayılan Op. 109, 110 ve 111 Son Üç Sonatı ile dev eseri, Op. 120 Diabelli Var- yasyonları’nın yer aldığı iki CD’den oluşan al- büm ile Radio Berlin-Brandenburg ve Sony Al- manya ortak yapımı olarak kaydedilen Schu- bert’in D 946 Üç Piyano Parçası ile Schu- mann’ın Op. 13 Senfonik Etüdler’inin yer aldığı CD yayımlanacaktır. Özgürlükleri elinden alõnmõş birer çocuk olan “büyük”ler Alfred Carlton Gilbert’i anlayamazlar Kõsa bir ‘aydõn’ öyküsü...Susurluk kalõntõsõ katillere “aydın” denil- diğini iddia etmek, “entelektüel” görünümlü pek çok Recep İvedik olduğunun kanõtõdõr. Er- genekon davasõ elbette bildiğimiz, tiksindiği- miz pis kokularõ da barõndõran bir toplumsal ya- ra. Ne var ki, ülkemizi derinden yaralayan bu konu paravan edilerek düşüncelerinden dola- yõ kimi “aydın”lara karşõ bir saldõrõ yürütül- düğünü de görmemezlikten gelemeyiz. Ku- runun yanõnda yaş da yanmamalõ diyen biz de- ğil miyiz? Katillerle aydõnlar birbirine karõş- tõrõlmamalõ. Düşünce özgürlüğü demek, her- kes benim gibi düşünecek demek de değildir. Ergenekon davasõnda, düşüncelerinden dola- yõ kimi aydõnlarõn kirletilmeye çalõşõlmasõ karşõsõnda tavõr almak, bu konudaki samimi- yetin gerekliliğidir. İçinde çok ciddi sanõkla- rõn da yargõlandõğõ bir dava sürecinde, düşün- celerinden, yazõlarõndan dolayõ yazarlarõn da katõlmasõ karşõsõnda kaygõlarõnõ dile getirenlerin katilleri, bombacõlarõ desteklediğini düşünmek olasõ mõdõr? İktidar yanlõsõ yayõn organlarõ el- bette bu haberi saptõracak, davadaki karanlõk güçleri “aydın” olarak yansõtacak ve bir bil- diriye imza atan insanlarõn kaygõsõnõ kirletmeye çalõşacaktõr. Bu şaşõrtõcõ değildir. Tõpkõ, 90’lõ yõllarda dilin bir bilim olduğunu, Kürtçe’nin bu konuda incelenmesine, öğrenilmesine des- tek olunmasõ gerektiğini savunanlarõ PKK’li olarak göstererek, demokrasiyi engellemek is- teyenler olduğu gibi (örnekler çoğaltõlabilir), dönemin iktidarõyla aynõ düşünmeyen yazar- larõn, bilimadamlarõnõn, yani “aydın”larõn, dü- şüncelerinden dolayõ yargõlanmalarõ da, hele ki katillerle bir tutularak yargõlanmalarõ, daha büyük ve de daha derin bir düşünce kirliliği- dir. Demokrat olmak işte bu zor günlerde so- rumluluk almak demektir. Çetecilerin isimle- ri, iktidar karşõtõ pek çok yazar, gazetecinin de adõ karõştõrõlarak hem de çok gizli mahkeme tu- tanaklarõ ele geçirilerek topluma servis edili- yor. Andrea Chanier, Fransõz ihtilalinde kralcõ suçlamasõyla giyotine mahkûm edilmişti. O, “Kralı öldürmeyin” dediği için kendisini sevmeyenler tarafõndan hedef gösterildi. Oy- sa Chanier, kralcõ değildi; dahasõ, O sadece idam cezalarõna karşõ çõkan bir aydõndõ!!! Chanier davasõ günümüzden yaklaşõk 300 yõl önce yaşandõ. Ülkemde, Andre Chanier’i kat- leden, 300 yõllõk küflü kafalarõn var olmasõ da beni ne yazõk ki şaşõrtmõyor! Kurunun yanõn- da yaş da yansõn beklentisinde olanlarõn hayal kõrõklõğõna uğrayacağõ yer mahkemelerimizdir. Victor Hugo: “Ey şair, bana yağmurdan bahsetme, yağdır” der ya, biz de, “aydın” ta- nõmõnõ kirletmeye çalõşanlarõ õslatan bir yazõ- mõzõ sunalõm: Sirkeci açõğõnda, yapacağõ yeni seferin ha- zõrlõklarõnõ sürdüren Gülcemal vapuruna doğ- ru yaklaşan kayõktaki adamõn elinde uzun bir sõrõk vardõr!.. Şefik Kaptan’a vermek üzere sõ- rõğõ taşõyan 21 yaşõndaki delikanlõnõn adõ Sü- leyman Rıza’dõr. Soyadõ kanunu çõkõnca “Kuğu” soyadõnõ alacak olan genç adam, ül- kesini Paris Olimpiyatlarõ’nda temsil edecek- tir. O, sõrõkla yüksek atlama dalõnda ayyõldõz- lõ mayoyu giyecek olan bir atlettir; kampa ka- tõlmak için Trabzon’dan gelmiştir İstanbul’a… Ama, geride bõraktõğõ kentindeki atletizm sev- dalõsõ arkadaşlarõnõ unutmamõş, Trabzon İdman Ocağõ Kulübü’ne bir yüksek atlama sõrõğõ göndermektedir… Yõl, 1924 yõlõdõr… 1908 Londra Olimpiyatlarõ’nda, sõrõkla yük- sek atlama dalõnda 1.’lik kürsüsüne çõkan ABD’li atlet Alfred Carlton Gilbert’in boy- nunda bu sefer stetoskop yerine altõn madal- ya asõlõdõr!.. Yale Üniversitesi Tõp Fakültesi’nde son sõnõf öğrencisi olan Gilbert’in gönlünde yal- nõzca atletizm değil, illüzyon ateşi de yan- maktadõr. Bir yõl sonra doktor diplomasõnõ alan Gilbert, New York’ta alõr soluğu… Yol bo- yunca, trenin penceresinden gördüğü işçilerin taşõdõğõ raylar, vinçler, iş araçlarõ üreteceği “Erector Set” adlõ oyuncağõn ilham kaynağõ olmuştur. Gilbert, düş çõtasõnõ doktorluk ya da mühendislik okuluna koyan çocuklar için kü- çük metal direkler, vidalar, makaralar, dişliler, kimya laboratuvarõ, mikroskop, teleskop gibi oyuncaklar hayal etmektedir... 1913 yõlõna ge- lindiğinde, hayalleri gerçekleşmiştir Gil- bert’in… Ne var ki, Birinci Dünya Savaşõ ka- põya dayandõğõnda tüm neşesi kaçacaktõr! Ulusal Savunma Konseyi’nin aldõğõ kararda ül- kedeki tüm fabrikalarõn silah üretmesi iste- nilmektedir. Bu yaptõrõm oyuncak fabrikalarõnõ da kapsamaktadõr. Alfred Carlton Gilbert, ABD Oyuncak Üreticileri Derneği’nin başkanõ olarak Ulusal Savunma Konseyi’nin toplantõ- sõna doğru, giderek artan süratli adõmlarla ko- şar… ‘Oyuncak üretimini durduramazsınız’ Gilbert, üstü oyuncak dolu bir masanõn et- rafõnda toplanan konsey üyelerine şu konuş- mayõ yapar: “Beyler, ülkemizde oyuncak üre- timini durduramazsınız. İleride büyük piş- manlık duyacağınız bir çılgınlık yapıyor- sunuz. Çocuklarımızın zihinsel ve ruhsal ge- lişimlerinde en büyük etken oyuncaklardır. Bu oyuncaklarla oynayan çocuklar gelece- ğin mühendisleri, mimarlarıdır. Beyler, beni lütfen anlamaya çalışın!..” Savaş gibi insanlõğõn en karanlõk döneminde bile oyunun, oyuncağõn değerini bilen, savunan gerçek bir aydõndõr Alfred Carlton Gilbert… Oyunca- ğõ çocuğu oyalayan, ayak altõnda dolaşma- masõnõ sağlayan bir araç olarak görenler, ya da oyuncağõ çocukluk dönemine ait sananlar, ya- ni, özgürlükleri elinden alõnmõş birer çocuk olan “büyük”ler Gilbert’i anlayamazlar… Bõrakõn anlamayõ, onu tanõmaktan bile rahatsõz olurlar. Çünkü, Gilbert gibi özgürlüklerini teslim et- memiş aydõnlar, onlarõn karanlõk yanlarõnõ aydõnlatmaktadõr! Savunma Konseyi, Gil- bert’i haklõ bulur ve yasayõ iptal ederler. ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ Fazıl Say, ‘Onursal Doktora’ unvanını Rek- tör Prof. Dr. Atilla Kılıç’ın elinden aldı. Fazõl Say’a onursal doktora verildi SELCEN AKSEL BOLU - Dünyaca ünlü piyanistimiz Fazıl Say’a ön- ceki gün Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nce törenle ‘Onursal Doktora’ unvanõ verildi. Törende konuşan ve ardõndan konuklara konser veren Fazõl Say da “Bo- lu’da ilk konser verişim, umarım devamı gelecek- tir” dedi. Say, konuşmasõnda Kültür ve Turizm Ba- kanlõğõ’na da seslendi ve “Yaşadığım güçlükler ne- deniylebundansonraKültürBakanlığı’nabağlıku- rumlara fazla iş yüklemeyen eserlere yöneleceğim. Umarım bu sözlerim bu kez onlara ulaşır” dedi. Üniversitenin ana yerleşkesindeki törene Bolu Vali Yardõmcõ Hüseyin Doğan, Rektör Atilla Kılıç, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Rektörü Bektaş Açıkgöz, Müzik Bölüm Başkanõ Doç. Dr. Uğur Al- pagut, öğretim üyeleriyle birlikte çok sayõda davetli katõldõ. Davetliler arasõnda sanat ve basõn dünyasõndan Ahmet Say, Jülide Gülizar, Emin Çölaşan, Tufan Türenç’in de aralarõnda bulunduğu tanõnmõş isimler de vardõ. Davetlilerden olan gazetemiz yazarõ Mustafa Balbay ise tutuklandõğõ için orada değildi. Öğrenci- lerin de böyle bir sanatçõyõ okullarõnda ağõrlamanõn he- yecanõ ve mutluluğunu yaşadõklarõ açõktõ; rektör ve öğ- retim üyeleri de aynõ heyecanõ paylaşõyordu. ‘Büyük onur duydum’ Fazõl Say, büyük onur duyduğunu belirterek başla- dõğõ konuşmasõnda, bir kez daha bir sanatçõ olarak ya- şadõğõ güçlüklerden söz etti. “Türk halkı edebiyatı çok seviyor, ancak klasik müziği aynı ölçüde sev- miyor. Bazı yapıtlarımda, Metin Altıok’a Ağıt ve NâzımHikmetOratoryosu’ndaolduğugibi;birbağ kurarak bir boşluğu kapamaya çalıştım. Ancak hü- kümet tarafından karşıma çıkartılan güçlükler ba- zen çok zorlu bir mücadele gerektiriyor ve acılı olu- yor.Bunuyabancıbasınmensuplarınaanlattığımda skandal olarak niteliyorlar. Bundan sonra Kültür Bakanlığı’na bağlı kurumlara fazla iş yüklemeyen eserlere yöneleceğim bu nedenle. Umarım bu söz- lerim bu kez onlara ulaşır’ diyen Say, oradaki ko- nuklara başka tasarõlarõndan da söz etti. Bolu’ya gel- diği ve kendisine onursal doktora unvanõ verildiği için son derece mutlu olduğunu söyleyen Say, “Önü- müzdeki birkaç yıl içinde Anadolu’nun farklı şe- hirlerinianlattığımyapıtlaraimzaatmakistiyorum” dedi. Konserine başlamadan önce de seçtiği yapõtlarõ belirtirken, Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencilerinin ser- gisinden söz etti ve Mussorgsky’nin ‘Bir Sergiden Tablolar’õnõ onlarla bir bağ kurmak için seçtiğini an- lattõ. Say’õn seslendirdiği ikinci yapõt ise kendi beste- si, Âşık Veysel’den esinle yazdõğõ ‘Kara Toprak’ ol- du. Say, konuklarõn ayakta alkõşlayarak õsrarla yeni- densahneyedavetetmesikarşõsõnda,birparçadahases- lendirdi ve yine alkõşlarla ayrõldõ. Nehar Tüblek Ödülleri sahiplerini buldu ZEYNEP ALTAY Beşiktaşlõ, Kabataş Liseli, 1995 yõlõnda 71 yaşõnda yitirdiğimiz kari- katürümüzün usta çizeri Nehar Tüb- lek adõna Beşiktaş Belediyesi tara- fõndan 1996 yõlõndan beri düzenlenen “Nehar Tüblek Karikatür Yarış- ması Ödülleri”, 14. kez, ölüm günü olan 6 Mart’ta Akatlar Kültür Mer- kezi’nde verildi. “Ekonomi” konu- lu bu yõlki yarõşmada 385 karikatü- rist arasõndan birinciliği Antalyalõ iç mimar Kürşat Zaman kazandõ. İkin- ciliği Ahmet Aykanat, üçüncülüğü Şevket Yalaz aldõlar. Mansiyon ödülleri ise; Sami Caner, Akın Candemir, Oğuz Gürel’e verildi. Beşiktaş Jimnastik Kulü- bü Özel Ödülü’nü Mehmet Kahraman; Karikatürcüler Derneği Özel Ödülü’nü Maya Bora; Kabataş Lisesi Eğitim Vak- fõ Özel Ödülü’nü Ali Bulca; Türkiye Ga- zeteciler Cemiyeti Özel Ödülü’nü Cihan Demirci; Dünya Yayõncõlõk Özel Ödülü’nü Hicabi Demirci ve Nehar Tüblek Ailesi Özel Ödülü’nü Burak Ergin aldõ. Cihan Demirci’nin sunduğu ge- cenin sürprizi, 15 yaşõndaki çizer İz- mirli Maya oldu. Geceye katkõda bu- lunanlara Tüblek’in eşi İhsan Tüb- lek de teşekkür plaketi sundu. Tüm konuklara, her yõl olduğu gibi geçen yõlõn yarõşma karikatürleri kitabõ armağan edildi. Törene seçici kurul üyeleri, Beşiktaş Belediye Başkanõ İsmail Ünal, Başkan Vekili Kemal Çiloğlu, Türkiye Gazeteciler Ce- miyeti (TGC) Başkanõ Orhan Erinç, TGC Yönetim Kurulu Üye- si Zafer Atay, son çalõştõğõ gazete olan Dünya Genel Yayõn Koordinatörü Ender Alaaddinler, Karikatürcüler Der- neği, Kabataş Liseliler Eğitim Vakfõ, Be- şiktaş Jimnastik Kulübü yönetici ve üye- leri katõldõ. “Ekonomi” konulu bu yılki yarışmada 385 karikatürist arasından birinciliği Kürşat Zaman kazandı. Keriman Ulusoy öldü Kültür Servisi - Yönetmen ve tiyatrosu oyuncusu Mehmet Ulusoy’un eski eşi, sinema ve tiyatro oyuncusu Keriman Ulusoy, önceki gün Paris’te yaşamõnõ yitirdi. Uzun yõllardõr Paris’te yaşayan Keriman Ulusoy, bir süre önce beyin kanamasõnõn ardõndan felç geçirmişti. 2005 yõlõnda kaybettiğimiz eski eşi Mehmet Ulusoy’la birlikte Paris’te Tiyatro Liberte’yi kuran Keriman Ulusoy, Türkiye’de çevrilen ‘14 Numara’ filmindeki rolüyle 22. Antalya Film Festivali’nde ‘En iyi Yardõmcõ Kadõn Oyuncu’ ödülünü kazanmõştõ. 1941 İzmir doğumlu olan Keriman Ulusoy, ‘14 Numara’nõn yanõ sõra ‘Dilan’, ‘Kuduz’, ‘Hazal’ gibi filmlerde rol aldõ. 2003 yõlõnda Bilge Olgaç Başarõ Ödülü’nü alan Ulusoy, Türk sinemasõnõ yurtdõşõnda tanõtmak için çok büyük çaba göstermişti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle