18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Ben Olsaydım!.. “Sen olsaydın ne yapardın?..” Davos’ta yaratılan “müthiş oyun”dan yalnızca sa- atler sonra Radyo Tatlıses’teki “Sesli Gazete” prog- ramımda sıcağı sıcağına yaptığım yorumla birlikte gün- lerdir bana sorulan soru bu... Öncelikle belirtmem ge- rek; olay soğuduktan, Tayyip Bey’in olay anında yap- tıklarını, Türkiye’ye döndükten sonra söylediklerini iz- ledikten sonra da ilk yorumumda hiçbir değişiklik ol- madı, tam tersine olayı çok doğru yorumladığıma ka- rar verdim!.. Kısaca tekrarlamam gerekirse; Davos’ta önceden planlanmış, tamamen seçimlere dönük (ve de Arap dünyasında yaratacağı tepki bilinen) bir senaryo uy- gulandı ve başarıya ulaştı!.. Zaten başarılı olmama- sı da düşünülemezdi, çünkü panelin konusu, katı- lanların kimliği ve Tayyip Bey’in “özenle hazırlanmış” sözlerinin yaratacağı dalga önceden inceden ince- ye hesaplanmıştı… Buna bir de söz konusu oturu- mun Türkiye’nin talebiyle gerçekleştiğini eklersek, se- naryo tabak gibi çıkıyor ortaya!.. Şimdi gelelim ba- na sorulan soruya: - Ben olsaydım ne yapardım?.. Ben olsaydım, düzeyi düşük bazı cümleler ve top- lantıyı terk etmesi hariç, Tayyip Bey’in yaptığını ya- pardım!.. Öncelikle omzuma dokunmaya, elimi tutmaya cüret eden yöneticiyi ağır biçimde haşlardım (ki Tay- yip Bey bunu yapmadı!)... Yüksek sesle konuşan ve tahrik edici sözler söyleyen İsrail Cumhurbaşkanı Pe- res’e de anlayacağı dilden karşılık verirdim ama bam- başka ve çok daha etkili olacak, üstelik Batı ka- muoyunda da anlaşılacak sözcüklerle... Başbakan’la benzeştiğimiz noktalar bu kadar!.. Bu- rada sorulması gereken ikinci ve çok daha önemli so- ru ise şu: - Ben ne yapmazdım?.. Öncelikle, o toplantıya asla “önceden hesaplanmış” bir senaryonun oyuncusu olarak katılmazdım. Vere- ceğim tepki o an, o salonda gelişirdi.. İçeride İsrail Cumhurbaşkanı’nın yüzüne o kelimeleri söyledikten on beş dakika sonra “Tavrım İsrail’e değil, modera- töre idi” cümlesini asla kullanmazdım, kullanamaz- dım.. Siyaset arenasında yapılan hareketler, söylenen söz- ler doğal olarak eksi ya da artı hanenize yazılır bunu anlarım. Bunlar malzeme olarak da kullanılır, bunu da anlarım. Ama ben böylesine bir olayı bu kadar vıcık vıcık bir seçim malzemesi yapmazdım, yapamazdım. Üstelik İsrail’le Büyük Ortadoğu Projesi’nde böyle- sine sıkı fıkı işbirliği içindeyken, milyarlarca dolarlık silah alım anlaşmalarının altında imzam varken, Gazze’ye bomba yağdıran İsrailli pilotların Konya Ova- sı’nda eğitildiği bilinirken, düzeyi biraz olsun yüksek tutmaya çalışırdım... Tabii ben yukarıda sıraladıklarımı “hesabı olmayan” bir başbakan olarak yapardım!.. Yoksa Tayyip Bey, önünü arkasını bilerek girdiği o toplantıda, kendi man- tığına göre “en doğru” olanı yapmış, hakkını da faz- lasıyla vermiştir!.. - Başbakan’la farkımız budur!.. Halife!.. Tam da düşündüğüm gibi oldu... Doğudan yükselen bir ses dedi ki: - Erdoğan padişah ve halife olsun!.. Lübnan’da yayımlanan Dar El Hayat gazetesinde yer alan Cihad El Hazen imzalı yazıda aynen şu sa- tırlar yer aldı: - Erdoğan bir Müslüman olarak bizi gururlandırdı... Osmanlı Devleti yeniden kurulmalı. Erdoğan halife ve padişah ilan edilmeli. Tüm Müslüman dünyasının ba- şına geçmeli... Lübnanlı yazar bilerek ya da bilmeyerek geçenlerde ölen ünlü “Medeniyetler Çatışması” kitabının yazarı Samuel Hunthington ve eski CIA Türkiye Masası şe- fi Graham Fuller’in tezini tekrarlamış!. Onlar da yıl- larca aynı nakaratı tekrarlamıştı: - Türkiye artık bıraksın Atatürk’ü, Kemalizmi filan, Müslüman dünyasının başına geçsin, Batı ile İslam arasında köprü olsun!.. Yıllardır Batı’da da konuşulan “Yeni Osmanlılık”, “ha- lifelik” meselesine gelince; ABD’nin hem padişahlık hem de halifelik makamının aynı kişiye verilmesine göz yumacağını hiç sanmam. Öyle olsa ne diye Fethul- lah Efendi’ye yıllardır kol kanat gersin?.. Şöyle bir dü- şünce olabilir: - Padişah Tayyip, halife Fethullah!.. ERCAN YEŞİLYURT 78’lilere en çok yakışan sı- fattır “Direniş”. Direniş, mah- keme kararıyla da tespit edil- miştir. Karar “Hiçbir pişman- lık belirtisi olmadığı için ida- mına karar verilmiştir” diye alınmıştır. Onlar açlığın, yok- sulluğun, yolsuzluğun olmadığı bir dünya kurmak istediler. Rekabetin yerini, dayanışma- nın ve paylaşımın aldığı, her- kesin hayata eşit şartlarda başlayacağı bir dünyayı arzu- ladılar. Ülkede herkese yete- cek kadar imkânların oldu- ğunu bilerek, durumdan vazi- fe çıkardılar. Böyle bir amaç için yola çıktıklarından yapılan onca eziyete rağmen “geçmi- şimizle gurur duyuyoruz” di- yebiliyorlar bugün bile. Ancak işgal kuvvetlerinin yapacağı eziyeti yaptılar 78’lilere. 11 Eylül 1980 günü Türkiye manzarası gerçekten de kor- kunç bir manzaradır. Sokak- larda her gün onlarca insan öl- dürülmekte, mahalleler, şe- hirler bölünmüş durumdadır. Üniversite hocaları, savcılar, emniyet müdürleri, gazeteci- ler öldürülmekte idi. Ülkenin üzerine bir kara bulut gibi çö- ken ölüm korkusu 12 Eylül’le birlikte sona erdi. Böyle bir manzarayı kim savunabilir. Bir gün önce Kenan Evren Ge- nelkurmay Başkanı ve ülkenin çoğunda sıkıyönetim var. Ne demişti Demirel; benim baş- ka ordum mu var? Sivas, Ma- latya, Maraş’ta katliamlar ya- pılmıştı. 12 Eylül yönetimi, bu olayların aydınlatılması nok- tasında ciddi bir sonuç ortaya koyamamıştır. Bütün bu ya- pılanlardan 1961 Anayasasını sorumlu tutmuş ve yok et- miştir. 12 Eylül’cüler yaptıkla- rıyla Cumhuriyet’ten öç aldılar; laiklik gibi, eğitimin tekliği gi- bi Cumhuriyet’in en temel de- ğerlerini tahrip ettiler. İşin ga- ribi bunları kendilerinin Ata- türkçü olduğunu iddia eden- ler tarafından yapılmasıydı. Susurluk kazasından sonra bir sürü cinayetin emrini veren Abdullah Çatlı’nın MİT gö- revlisi olduğu ortaya çıkmıştır. 12 Eylül’ün son verdiği bu korku döneminin böylesi kar- maşık ilişkilerden kaynaklan- dığı görülmüştür. Acaba ga- zeteciler, bilim adamları, sen- dikacı, savcı, emniyet müdür- leri, sağ-sol çatışmasında mı öldürüldü? 1977 1 Mayıs kat- liamı sağ- sol çatışması mıy- dı? Dünyada kapitalizme top- yekûn başkaldırı olan 68’in devamı idi 78. Ve yalnızca Türkiye’de 78 hareketi oldu. 78 hareketi bize özgü yani “rakı” gibi yerli malı. Cumhuriyetin kuruluşundan beri karşıdevrim hep bekledi ve bir Amerikan projesi olan 12 Eylül’le ülke üzerine çullandı ve öcünü aldı. Bu da 78’lilere nasip oldu. Bugün 12 Eylül’ün sonuçlarını net olarak görebi- liyoruz. Bölünmek üzere olan ve laiklik karşıtı eylemlerin odağı olan bir siyasi partinin hükümet olduğu, 5000 kişinin öldüğü 12 Eylül öncesi ile 40.000 kişinin öldüğü savaş- la takas edilmiş bir Türkiye. Her şeye rağmen bugün 78’liler “Devrim bize yakışırdı” diyebiliyorlarsa dönemin ya- rattığı devrimci ahlak saye- sindedir. Bu devrimci ahlakı iş- kenceciler bile kabul etmiş- lerdi. İşkenceciler “devrimci yalan söylemez, televizyonda dansöz seyretmez, ihanet et- mez” diyerek bu değerler üze- rinden 78’lilere baskı yapmış- lardır. Devrimci değerlerin ih- lalinin işkenceden daha etkili olduğunu kavrayarak. Kötü bildikleri şeyleri yakıştıramı- yorlardı 78’lilere. Bu topraklar verimlidir, her türlü yoksulluğa rağmen dün- yada ilk kurtuluş savaşını ba- şaran insanları yetiştirmiştir. Bu topraklar kapitalizmden ve gericilikten kurtuluşu ba- şaracak kuşakları da mutlaka çıkaracaktır. Bu güzel ülkenin ve güzel in- sanlarının geleceğini yeniden kurmak üzere… Nerede kalmıştık... Direnen kuşak 78’liler ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com SAYFA CUMHURİYET 5 ŞUBAT 2009 PERŞEMBE 14 Saçma Sami Aktaş: “RTE’ye göre muhalefet kurusıkı atıyormuş. Kendisi gibi ‘saçma’lamıyorlar ya!” Kurnaz Zekai Buluç: “AKP’nin şark kurnazlığı: Fahiş zamlar gece yarısı sessizce, sembolik indirimler gündüz davul zurnayla yapılır!” Tosuncuk Muhsin Salman: “Hükümetin Çetin Altan’a verdiği ödülde yanlışlık olduğu er geç anlaşılacaktır. Çünkü Çetin Altan’a yetiştirdiği tosuncuklar için ödül verilmeliydi!” Davos tutanakları açıklandı! DAVOS’TAKİ Dünya Ekonomik Forumu’nda, dünyada yaşanmakta olan ekonomik krize karşı reytingleri yükseltmek için “Özel Yemekteyiz” programı düzenlendiği ortaya çıktı. Programın bir sır gibi saklanan tutanaklarını Engin Balım, Davos yakınındaki Avanos’tan kaşıkla bildiriyor. Recep: Seni gidi Şimon seni, yaşına saygım var ama bunun suyu dibini çekmiş! Şimon: Dimyata pirince giderken eldeki bulgurdan olma! Zaten sen ne anlarsın pirinçten! Recep: Bana likit yumurtalı, ithal mısırlı kek yaptırırken 10 dakika vermişlerdi! Şimon: O kek kardeşim bu Büyük Ortadoğu kazanı! İşine gelmiyorsa kekini al da git! Recep: Okey ama van minüt, van minüt, ben eşbaşkanım, van minüt! Şimon: Bakıyorum, İngilizceni epey ilerletmişsin fakat sofra hazır değil! Recep: Van minüt. Tarifin altıncı maddesi der ki; tencerenin dibini tutturmayacaksın! Sen dibini tutturmayı çok iyi biliyorsun. Şimon: Onu öyle demezler. Recep: Biliyorum; tencere dibin kara, seninki benden kara derler! N’aber ihtiyar! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” ERGENOKON dalgalarından 1 Temmuz 2008’de gözaltına alınıp tutuklanan Ulusal Sanayici ve İşadamları Derneği Genel Sekreteri ve Atatürkçü Düşünce Derneği Kadıköy Şubesi üyesi Birol Başaran, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gidiyor. Birol Başaran’ın avukatı Hüseyin Ersöz, başvuru dilekçesinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) aykırılıkları özetle şöyle sıralıyor: “AİHS Madde 5/2: Başaran’a gözaltına alındığı tarihten günümüze kadar isnat edilen suçlarla ilgili olarak bilgi verilmemiştir. AİHS Madde 5/3: Gözaltı için aranan ‘makul kuşku’ gözaltına alma işleminde bulunmamaktadır. Başaran hakkında tutuklama tedbirini uygulamayı gerektirecek şartlar oluşmamış, orantılılık ilkesine uyulmamış ve tutukluluk, ‘makul süre’yi aşmıştır. AİHS Madde 5/4: Savunmanın ileri sürdüğü hukuki gerekçelerin tamamı göz ardı edilmiş ve Başaran’ın tahliye talebi dilekçelerine makul sürede cevap verilmemiştir. AİHS Madde 6/2: Soruşturma aşamasında yetkililerce kamuoyuna yapılan açıklamalar sanık sıfatı dahi almamış Başaran’a yönelik suçlayıcı ifadeler içermektedir; ‘masumiyet karinesi’ ihlal edilmiştir. AİHS Madde 8/1 ve Ek Protokol 1. Madde: Başaran’ın evinde, işyerinde ve özel çalışma ofisinde yapılan aramalarda gerekli dikkat ve özen gösterilmemiş ve iç hukuka uygun olarak hareket edilmemiştir. Soruşturma süreciyle ilgisi olmayan ve delil niteliğinde bulunmayan bilgi ve belgelerin iade edilememesiyle ‘mülkiyet hakkı’ ihlal edilmiştir. AİHS Madde 11: Başaran’ın gözaltına alınması ve ardından tutuklanması kişisel ve siyasi inançlarının yanında üye olduğu derneklerdeki bazı yasal faaliyetlere dayandırılmak istenmiştir. AİHS Madde 13: İdarenin bütün eylemleri hukuki denetime tabi olmakla birlikte, soruşturmayı yürüten savcılar hakkında yapılan suç duyuruları, Adalet Bakanı tarafından gerekli izin verilemediğinden sonuca ulaşamamıştır. Hukuka aykırı olarak gerçekleştirilen arama, el koyma ve tutuklama işlemlerine karşı yasal sorumlular hakkında ‘etkili başvurma yolu’ idarenin etkisi ve tasarrufuyla tamamen kapanmış bulunmaktadır. Bu durum Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile güvence altına alınmış ‘etkili başvurma hakkı’nın ihlali anlamına gelmektedir. Birol Başaran SESSİZ SEDASIZ (!) Cinayetler çoğunlukla çarşamba günleri işleniyormuş. Türküyü değiştirmeli: Çarşambayı kan aldı... YağmurDeniz 5 Şubat BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SA- ĞA: 1/ Küçük boylu bir at cinsi. 2/ Kõr ya da köy yaşamõnõ anla- tan kõsa şiir... Niğde ve Nevşehir yöre- sinde yetişen, kali- teli bir şarap veren beyaz üzüm cinsi. 3/ Fizikte kullanõlan bir güç birimi... İş- siz, aylak. 4/ İsra- il’in plaka imi... Bir eylemin geçtiği ya da ger- çekleştiği yer. 5/ Ender, seyrek... Mimarlõkta “sa- hın” anlamõnda kullanõlan sözcük. 6/ Eskiden, Müs- lümanlarõn yerleştiği ve Hõristiyan tacirlerin uğrak yeri olan Akdeniz’in doğu kõyõsõna verilen ad... Yok- sul, düşkün kimse. 7/ Tes- pihlerin baş tarafõna takõ- lan uzunca parça... İsyankâr. 8/ İridyum elementinin sim- gesi... Halk dilinde bezelyeye verilen ad. 9/ Eski yapõ ya da kent kalõntõsõ... Zahmet, sõkõntõ. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ I. Dünya Savaşõ başlarõnda Osmanlõ donanmasõna ka- tõlan ve Almanca adõ Breslau olan kruvazör. 2/ Şõrnak’õn bir ilçesi... Buyruk. 3/ Bir şeyin en yüksek ve sivri nok- tasõ... “Oldum ilimden --- / Beni bunda eğler misin” (Yu- nus Emre). 4/ Vilayet... Algõlanan nesnelerin temel ni- teliği. 5/ Azerbaycan’õn plaka imi... Kral sofralarõnda kullanõlan ve yiyeceklerin zehirli olup olmadõğõnõ an- lamaya yarayan kap. 6/ Bir fõndõk cinsi... Yemek yeme gereksinimi duyan. 7/ Din adamlarõnõn simgesi sayõlan başlõk... Hatay ilinde bir õrmak. 8/ İran’õn plaka imi... Türk müziğinde aynõ makamdan yapõtlarõn oluşturdu- ğu toplu icra programõ. 9/ Muğla’nõn Milas ilçesinde tu- ristik bir belde... Yay kirişi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 H A L D İ Z E N A T İ V E D E T R E M B E T İ K O B N A Z E N İ N İ B İ K T İ R E Y O A Z İ M R E B E L İ K U A M İ L O L E O K T E K F U R e-posta: [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ACI KAYBIMIZ T. C. Devlet Sanatçõsõ, Üniversitemiz Türk Musikisi Devlet Konservatuvarõ’nõn Kurucu Yönetim Kurulu Üyelerinden Emekli Sanatçõ Öğretim Görevlisi NERİMAN ALTINDAĞ TÜFEKÇİ’yi 3 Şubat 2009 Salõ günü kaybetmiş bulunuyoruz. Cenazesi 5 Şubat 2009 Perşembe günü üniversitemiz Türk Musikisi Devlet Konservatuvarõ Binasõ’nda saat 10.00’da yapõlacak töreni müteakip Teşvikiye Camii’nde kõlõnacak öğle namazõndan sonra Zincirlikuyu Mezarlõğõ’nda toprağa verilecektir. Ailesine, yakõnlarõna ve İTÜ camiasõna başsağlõğõ dileriz. İTÜ REKTÖRLÜĞÜ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle