25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] 23 ŞUBAT 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 11 CMYB C M Y B ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Vurdumduymazlık! ESENKENT KÜLTÜR SANAT VE EĞİTİM VAKFI’NDAN KİRALIK İŞYERİ GAZETE İLANI 1- Vakfõmõza ait Süleyman Demirel Cad. No: 7 Esenkent/Esenyurt İstanbul adresindeki 6 No’lu dükkân açõk artõrma ile kiraya verilecektir. 2- Kiralõk yer 35 m2’dir. 3- Dükkân 2.500 TL (ikibinbeşyüz TL) muhammen bedelle açõk artõrma usulü ile ihale yapõlacaktõr. 4- İhale üzerinde kalan kişi 7.500 TL (yedibinbeşyüz TL) olan teminat bedelini ihale tarihinden itibaren en geç 7 (yedi) gün zarfõnda vakfa yatõrarak sözleşme yapacaktõr. 5- Şartname ve ekleri vakõf merkezinden ücretsiz temin edilebilir. 6- İsteklilerden aranacak belgeler; a) Son iki ayda alõnmõş ikametgâh belgesi. b) İhaleye girmek için geçici teminat 900 TL (Dokuzyüz TL) vakfa nakit olarak yatõrõlacaktõr. c) Kamu ihalelerine katõlmaktan yasaklõ olmadõğõna dair beyan. d) Noter tasdikli imza sirküleri (Yeni tarihli). e) Vekâleten katõlanlar noter tasdikli vekaletname ve imza sirküleri (10. Maddede belirtilenler ihaleye giremez). f) 2009 yõlõnda alõnmõş Ticaret Sicil Belgesi. g) Vergi levhasõ veya tasdikli sureti. 7- İhale 11.03.2009 tarihinde çarşamba günü saat 10.00’da vakõf merkezi Süleyman Demirel Cad. No: 7 Esenkent/Esenyurt/İST adresinde yapõlacaktõr. 8- Her türlü vergi, harç ve sözleşme masraflarõ ihale yapõlana aittir. 9- İhaleyi alan müteselsil kefil göstermek mecburiyetindedir. (Gerekli belgelerle). 10- Vakfõmõz tarafõndan icra işlemleri yapõlan veya yapõlmakta olan şahõs veya şirketler ihaleye katõlamazlar, devir alamazlar. Dolaylõ ihaleye girmeleri halinde vakfõn yasal haklarõ saklõdõr. 11- Ödeme durumu ve yapacağõ iş göz önünde bulundurularak ihaleye girenler ve en uygun teklifi verenler arasõnda tercih yönetim kurulunundur. 12- Vakfõmõz Devlet İhale Kanunu’na tabi değildir. İhaleyi yapõp yapmamakla serbesttir. YÖNETİM KURULU Artık depresyondayız… Sanayi üretimi her yerde daha önce görülmemiş hızlar- da düşüyor, işsizlik artıyor. Geçen hafta merkez ülkelerde borsalar haftayı 2003’te vurdukları dip noktalarına ulaşarak, hat- ta geçerek kapattılar. Televizyonlar yine bir mali skandalın haberleriyle dolu… Anglo-Saxon ekseninin “bırakınız yap- sınlar” modelinin “fos çıktığına” ilişki kon- sensüs giderek pekişiyor. Ancak, serbest piyasa müritlerinin, terk edilenlerin, ruh sağlıklarını geri ka- zanmadan önce geçirdikleri beş aşa- madan (inkâr, kızgınlık, pazarlık, depres- yon ve kabullenme) inkârla pazarlık ara- sında takılıp kaldıklarını görüyoruz. Bir tür- lü durumu kabullenemiyor, her yerde krizin sonunu muştulayacak belirtiler arı- yor, bulamıyor, gerçekliğe işaret edenle- ri ideolojik olmakla suçluyor, aynı anda, “devlet kurtarsa, şunu yapsa, bunu yap- sa…” gibi pazarlıklara umut bağlıyorlar. Yıllardır ekonomistlik yapmak yerine “portföylerinin ağzıyla konuşmanın” vebali olsa gerek… Bu sırada kimi önde gelen başpapaz- ların, müritlerin aksine, “kabullenme aşa- masına”, çabucak ve büyük bir pişkinlik- le ulaşmalarına şahit oluyoruz. Greenspan ve Volcker… Serbest piyasa itikadının en büyük günahlar listesinde, ikinci sırada devletin ekonomiye müdahale etmesini savunmak, uzmanların, bilim insanlarının ekonomiyi işadamlarından daha iyi anlayabileceklerini düşünmeye cüret etmek var. Birinci sı- raysa devletleştirme önerisine ayrılmıştır. Eğer CNN ve BBC gibi haber kanallarını izliyorsanız, geçen iki hafta boyunca şöyle garip durumlarla siz de karşılaşmış olabilirsiniz: Kimi uluslararası bankaların CEO’ları, The Economist’in deyimiyle “evrenin efendileri”, serbest piyasa dini- nin merkezleri, ABD’de ve İngiltere’de, parlamento komisyonlarında, milletve- killerinin, senatörlerin küçümseyen, alay- cı bir tonla yönelttikleri sorulara cevap ver- meye, bankaları nasıl batırdıklarını, batı- rırken aldıkları astronomik ikramiyeleri, kı- zara bozara açıklamaya çalışıyor, ter dö- küyorlardı. Dün “evrenin efendileri” ola- rak görülenler bugün ödevini yapmadan okula gelmiş, ama uygun bir mazeret da- hi bulamayan aptal öğrenciler gibiydiler… Milyon sterlin ikramiyelik CEO’lardan bi- rinin, “Benim aslında bankacılık eğitimim yok ki” diyerek sıyırtmaya çalıştığını gö- rünce bir kez daha anladım ki, “serbest piyasa”, aslında çok özel bir hırsızlık mo- deliydi, o kadar… Bu model çökünce, başpapazlar, (ban- kacıların “maestro” dedikleri adamlar) ağız değiştirmeye başladılar. Eski ABD Merkez Bankası Başkanı Greenspan’ın, benzer bir komisyonda, “Çok şaşırdım, gerçek dünya ideolojime uymadı” dediğini anımsayacaksınız. Greenspan, geçen hafta da bankaların dev- letleştirilmesinin gerek- li olabileceğini söyleyi- verdi… Greenspan… Devletleştirme… Çok değil iki yıl önce rüya- nızda görseniz hayra yormazdınız… Ama Greenspan’dan daha kıdemli papazlar da var. Şimdilerde Oba- ma’nın baş ekonomik danışmanlığını yapan 80’lik Volcker bunlar- dan biri. Volcker 1979’da ABD Merkez Bankası’nın başına ge- lince ilk yaptığı iş, işsiz- likle mücadeleyi bir ke- nara atarak enflasyonla mücadeleyi dogma haline getirip faizleri hızla yükseltmek oldu… Başkan Reagan bu platformda “küresel serbest piyasa in- şa projesini” açıkladı… Ertesi yıl geliş- mekte olan ülkeler borçlarını ödeyeme- yerek “5O sent’e muhtaç” hale geldiler ve bildiğiniz gibi arkasında da IMF ve Dün- ya Bankası’nın yapısal uyum, serbest pi- yasa reformlarına yem oldular. Volcker geçen cuma günü Columbia Üniversitesi’nde konuşuyordu (Bloomberg TV). Konuya, “Bana bu krizden ne zaman çıkacak, olanları arkada bırakarak unuta- cağız diye soruyorlar” diyerek girdi. Volc- ker’e göre “kriz uzun sürecek”… “yüz yıl- da bir oluşan bir durumla karşı karşıya- yız”… Volcker, sanayi üretiminin bu hız- la, bu kadar çok ülkede aynı anda düş- mesine daha önce hiç şahit olmamış; “Bu büyük depresyondan daha kötü bir du- rum” diyordu. Neo-liberalizmi başlatan adam Volcker, finans mimarlarıyla dalga geçti, “Kapitalizm bu krizden de çıkar… ama kimi özellikleri değişir… Denetimsiz mali piyasa modeline dönülebileceğini sanmıyorum” dedikten sonra krizden çıkmaya ilişkin bir önerisi olmadığını da iti- raf etti… Belli ki Volcker, “depresyonu” da geçerek “kabul aşamasına” gelmiş… Gerçekten hükümetlerin, sermaye iliş- kisini taşıyanların (ka- pitalistler) yapabile- cekleri fazla bir şey yok. En iyisi, IBM CEO’sunun Financi- al Times’da önerdiği gibi, altyapı, teknolo- ji, eğitim gibi alanlara yatırım yapıp kriz sonrasına hazırlan- mak, iş olanakları ya- ratıp sosyal gerginli- ği en azda tutmaya (devrimci çalkantıları önlemeye-E.Y) çalı- şarak borç köpüğü- nün, kapasite fazla- sının yok olmasını beklemek, bu sürecin savaşlara yol açma- dan tamamlanması için dua etmek… Bankanızı satarsanız… Türkiye’de bankacılık sektörü uluslar- arası bankaların eline geçerken uyarma- ya çalıştığımızda (alarm zillerini ilk önce Yiğit Bulut çalmaya başlamıştı), emper- yalizmden filan söz ettiğimizde, kapita- lizmin işleyişinden habersiz kimi solcu tak- litçisi liberaller, bu “yaygaramızın” şoven milliyetçiliğimizden kaynaklandığını dü- şünerek kendilerini rahatlatıyorlardı. Geçen hafta Financial Times, AB’nin, Doğu Avrupalı, yeni üye ülkelerinin, ulu- sal bankalarını, mali kurumlarını yaban- cılara sattıklarına çok pişman olduklarını anlatıyordu. Bu ülkelerin yöneticileri, şimdi Batı Avrupa bankalarının etkinlik- lerinin ekonomik koşullarının kötüleşme- sini hızlandırmasından yakınıyorlarmış. Bu yöneticiler, dün IMF’nin Brüksel’in aklına uyup ülkelerinin bankalarını, finans ku- rumlarını uluslararası sermayeye satmış- lardı. Şimdi, bunları satın alan AB ban- kalarının, başka yerlerdeki delikleri ka- patmak için sermaye götürmesinden, iş- letmeleri batmaya terk etmesinden çok korkuyorlarmış. Financial Times yazarına göre, “Doğu Avrupa’da birçok insan, bankalarını satmanın, uluslararası finansa açılmanın erdemlerinden kuşku duymaya başlamışlar. Bazıları, geçmiş ekonomik ba- şarılarının dayandığı ‘liberalizasyon ve bütünleşme’ paradigmasının tümünü sor- guluyorlarmış. Toplumsal huzursuzluk hızla artıyormuş.” (Financial Times 19/02) Gerçekten de Batı Avrupa ülkelerinde, fi- nans ve sanayi şirketleri işçi çıkarıyorlar. Bu arada bu şirketler, hükümetlerinin mali yardımından yararlanabilmek için, ül- ke dışına kredi akışını durduruyor, hatta Doğu Avrupa’daki etkinliklerini küçülterek ülkelerine geri dönüyorlar. Yeni AB üye- si ülkelerde de işsizlik büyük bir hızla ar- tıyor; şimdi “AB’nin başarısının temelini oluşturan mali ve ticari serbestleşme tüm bölgeyi son derece kırılgan bir hale ge- tirdiği anlaşılıyor.” (age) Kriz, kapitalizmin bastırılan gerçeğinin geri gelerek tüm fantezileri, illüzyonları dar- madağın etmesidir. Yine öyle oldu: “Ser- best piyasa”nın aslında, toplum düşma- nı bir hırsızlık modeli olduğu bilinçlere çı- kıyor. Küreselleşmeciliğın, çevre ülkele- ri bu modele uydurmak için üretilmiş bir söylem olduğu da… Karşımızdaki, küreselleşme fantezisinin dünyası değil, emek sermaye çelişkisi, hi- yerarşik egemenlik-bağımlılık ilişkileri üzerine kurulu uluslararası kapitalist- emperyalist bir sistem… Gelişmekte olan ülkelerde kapitalizme karşı mücadele edebilmek için, somut bir yerden, onun ülkedeki var oluş (“existence”) halinden, ekonomiyle siyaseti birleştiren “emper- yalizmden” başlamak gerekiyor… DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com Depresyondan Manzaralar… Avrupa küçüldü, THY büyüdü BRÜKSEL (AA) - Küresel kriz ne- deniyle Avrupalõ rakipleri küçülürken 2008’de yolcu sayõsõnõ yüzde 15.6 art- tõran THY, Avrupa’nõn en hõzlõ bü- yüyen 3 ulusal havayolu arasõna gir- di. Avrupa Ulusal Havayollarõ Birli- ği, üye 32 havayolu şirketinde toplam yolcu sayõsõnõn 2008’de bir önceki yõ- la göre 5.4 milyon azalarak 366 mil- yona indiğini duyurdu. THY ise geçen yõl yolcu sayõsõnõ yüzde 15.6 arttõrarak 21 milyon 870 bine yükseltirken üc- retli yolcu trafiğini yüzde 13.9 ve kapasitesini yüzde 11.6 arttõrdõ. 2008’de THY’nin doluluk oranõ da 1.5 puan artõşla yüzde 74.6’ya çõktõ. Demokrasinin en önemli özelliği toplumsal duyar- lılıktır. Demokratik duyarlılık iki sayfadan oluşur. Birinci sayfada, adı herhangi bir “yolsuzluğa” karışan yöneticinin görevinden ayrılmasının zorunlu olduğu ya- zılıdır. Demokrasilerde adı yolsuzluğa karışan yönetici, görevinden ya kendiliğinden uzaklaşır ya da bu onurlu davranışı gösteremezse “uzaklaştırılır”. Yolsuzluğun “yasalara” mı yoksa “ahlaka” mı uygun olduğu gibi saç- malıklar konuşulmaz. İkinci sayfada demokratik yönetimlerin toplumun so- runlarına çözüm bulma sorumluluğu vardır. Günümüzde daha fazla duyarlılık gerekiyor. Ekonomik bunalım giderek ağırlaşıyor. İşyerleri kapanıyor, üretim düşüyor, işsizlerin sayısı hızla artıyor. Bugün, iktidarı ve muhalefetiyle siyasetin ekonomiye eğilmesinin günüdür. Üstelik seçimlere gidiliyor. Seçim, demokrasilerde, ku- ral olarak siyasetçilerin toplumsal duyarlılıklarını artırır. “Güvenilirlik” sorunu ve işsizlerin çoğunun kadın ya da genç olması bir tarafa, ortada çırılçıplak bir gerçek var. Toplam işsiz sayısı, 2008 Ekim’i için 15 Ocak 2009’da 2 milyon 687 bin kişi olarak açıklanmıştı; 16 Şubat’ta açık- lanan Kasım 2008 toplam işsiz sayısı 2 milyon 995 bin- dir. Aradaki fark 308 bin kişidir; bu sayı, ekimden kası- ma, yani bir aylık bir zamanda oluşmuş bulunuyor. Sa- yılar, tatil günleri dahil, “bir günde” 10 bin 270 insanımızın işsiz kaldığını kanıtlıyor. Yakın aylarda da işten çıkarmalar artan bir hızla de- vam ediyor. Hükümet, ekonomi politikası konusunda tam anlamıyla bocalıyor. Çünkü günün gereklerine uygun bir esneklik göstererek “devletçilik” yapamıyor. Devletin ekonomiden elini tü- müyle çekmesini isteyen bir dünya görüşüyle işbaşına geldiği için, kurtuluşu, yine kesinkes özel girişimde arı- yor. Gelişmiş ülkelerde aylardır süregelen “devletçi” uy- gulamaları görmezlikten geliyor. Kapitalist düzenin ge- reklerini yerine getiremiyor. Düzenin kendi iç işleyişi yö- nünden de çok yanlış yapıyor. Oysa özel girişimcilikle ge- lişen ekonomiler, ABD, AB ülkeleri ve diğerleri, özel gi- rişimin başarısızlığını görüyor ve kamu kaynaklarını -hem de çok büyük tutarlarda- “işsizliği önlemeyi” esas ala- rak işletmeleri kurtarmak amacıyla kullanıyor. Bizde ise hükümetin ekonomik yangın konusundaki duyarsızlığı, muhalefetin vurdumduymazlığıyla tamam- lanıyor. Muhalefet, ekonomik bunalımdan çıkış için somut öne- riler geliştiremiyor. Ekonominin hangi ürün ve hizmet üre- ten sektörlerinin desteklenmesi gerektiği; yerel yöne- timlerle de bağlantılı olarak işsizliğe somut “çözüm öne- rileri” geliştirilmesi; devletin ekonomideki yerinin yeni ge- lişmelere göre yeniden tanımlanması; ulusal ve uluslar- arası kurumların, örneğin IMF’nin yeniden yapılanması konularında Türkiye’nin geliştirmesi gereken öneriler mu- halefetin aklına gelmiyor! Böyle olunca da muhalefet, iktidarın karşısında, hal- kın gönül rahatlığıyla oy vereceği bir “seçenek” olamı- yor; kendisi için bu en uygun koşullarda bile çıkış yolu oluşturamıyor. Ülkemizde yolsuzluklar konusunda yaşananlar, siya- setin tek sözcükle “yüzkarasıdır”. Siyaset, iktidarı ve mu- halefetiyle adı yolsuzluğa karışanları “ayıklama” işlemi- ni yapamıyor. Bu “bozuk yapıdan” ekonominin ağırlaşan sorunlarına çözüm üretilmiyor. Hem kendisini “eleştirenleri” “sapık” ya da “hain” ola- rak görenlerden “demokratik duyarlılık” nasıl beklenir? Türkiye demokrasisi, vurdumduymaz değildir; “duy- mazdır”. Bunun “vurdum” kısmı yok. Ve o kısım olma- dığı için geriye “duymaz” kalıyor. Bu sağır siyaset, işsizliğin yıkıcı çığlığını bile duymuyor. Yolsuzluğu duymayan işsizliği duyar mı? [email protected] İSTANBUL (ANKA) - Real Hipermarketler Tür- kiye Genel Müdürü Ku- bilay Özerkan, Real’de ucuz ürünlerin satõşõnõn yüzde 60 arttõğõnõ, bu ar- tõşõn temizlik maddelerin- de yüzde 70, margarin ve yağda yüzde 100 olduğu- nu söyledi. Özerkan, “Beyaz ek- mek ve pasta satışlarımız da aynı oranda arttı ve satışlarım her iki ürün- de de yüzde 30 yükseldi. Kahvede yüzde 13 azal- ma var. Deterjanda kü- çük ambalajlara kayış söz konusu” dedi. Özer- kan, “Promosyonlarla yeni istikametimizi daha halka yönelik olarak de- ğiştiriyoruz. Mağaza iç tasarımlarımızı da Türk toplumunun ihtiyaçları- na ve beklentilerine uy- gun hale getireceğiz” di- ye konuştu. ‘Kâğõtlarõmõzõ satmayõn’ PEKİN (AA) - Çin’in ABD’de yatõrõm yapmaya devam etmesini isteyen ABD Dõşişleri Bakanõ Hil- lary Clinton, Çin’e, ABD Hazi- ne kâğõtlarõna yatõrõmõnõ sürdür- mesi çağrõsõnda bulundu. Pekin’i ziyareti sõrasõnda, ABD Hazine kâ- ğõtlarõnõn çok güvenli olduğunu be- lirten Clinton, “Ayrıca bizim ekonomilerimiz o kadar birbi- rine bağlı ki biz gerçekten ya birlikte kalkınacağız ya da bir- likte batacağız” dedi. Türkiye Gazeteciler Sendika- sı’nın çağrısıyla atv, Sabah ve dergi grubunun içinde bulunduğu Turkuvaz Medya Grubu çalışanlarının sürdür- düğü greve destek amacıyla Beyoğlu’nda meşaleli yürüyüş yapıldı. Galatasaray Mey- danı’nda grevdekiler adına basın açıklaması yapan Uğur Güç, “Uzlaşma sağlanın- caya kadar, bu grevi sürdüreceğiz. Her gün saat 12.30’da Balmumcu’ya ziyaret, her cumartesi günü de Taksim’den Galatasaray’a yürüyüş düzenleyeceğiz” diye konuştu. NECDET ÇALIŞKAN Dünya ekonomilerini sarsan küre- sel kriz, bir tek gelişmiş ülkelerin borçlanma maliyetlerini etkilemedi. Ülkelere ekonomik durumlarõ, borç- larõnõn yapõsõ ve finansal sõkõntõlarõ- nõ dikkate alarak kredi notu veren de- recelendirme kuruluşlarõ, ABD ve İn- giltere başta olmak üzere krizin mer- kezindeki ülkelerin notuna kõyama- dõ. 2008’in eylül ayõndaki Lehman Brothers’õn batõşõnõn ardõndan geçen 6 aylõk süreçte 16 ülkenin kredi no- tunu düşüren, aralarõnda Türkiye’nin de dahil olduğu 25 ülkenin “ekono- mik görünümü bozuluyor” diyen Fitch, Standart and Poor’s ve Mo- ody’s, 16 zengin ülkenin AAA ile en üst düzeyde olan notlarõna dokun- madõ. Üstelik hazõrladõklarõ rapor ve ya- yõnlarla dünya piyasalarõnõn yönünü etkileyen ve düzenli aralõklarla ge- lişmekte olan ülkelerin kõrõlganlõk- larõna dikkat çeken bu kuruluşlar, son 6 ayda mortgage krizinin en çok vur- duğu ülkeler olan ABD ve İngiltere ekonomisi hakkõnda yine tek satõr olumsuz yorum yapmamaya özen gösterdi. 12 trilyon dolarlõk borcu olan ABD ve borçlarõ 10 trilyon do- larõ aşan İngiltere için “mali yü- kümlülüklerini karşılama kapasi- tesi son derece güçlü” anlamõna ge- len AAA notu veren bu kuruluşlar- dan en çok etkilenenlerin başõnda ise Letonya yer aldõ. Her üç şirket de bu ülkenin notunu düşürdü. Letonya’nõn ardõndan en çok notu düşürülen ül- keler Rusya, Ekvador, Macaristan, Pa- kistan ve İzlanda oldu. Son 6 ayda, S&P 13 ülkenin, Fitch 6 ülkenin, Moddy’s ise 4 ülkenin notunu kõrdõ. ABD’DEN ÇİN’E RİCA Neborçlarõveiflaslarõ,neçakõlanborsalarõ,nedekurtarmapaketleriABDveİngiltere’ninkredinotunukõrabildi Bir tek kendilerine kõyamadõlar Moğolistan, Sri Lanka, Ekvador ve Pakistan’õn notlarõnõ resesyon nedeniyle kõran; Guatemala, Türkiye ve Jamaika gibi ülkelerin “Görünümleri gittikçe bozuluyor” diyen New York merkezli derecelendirme şirketleri, krizin nedeni olan ülkeleri yok sayõp, 68 yõldõr ABD’ye en yüksek notu veriyor. Guatemala bile etkilendi ama.. onlar asla Trilyon dolarlõk kurtarma paketleri ile bile içinde bu- lunduklarõ sõkõntõlarõ aşamayan ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya gibi ülkelerin ise AAA olan notlarõnõn dü- şürülmesi gündeme gelmezken, ekonomik yapõsõ bozul- duğu gerekçesiyle görünümü negatife çevrilen ülkelerin başõnda Türkiye, Tayland, Pakistan ve Güney Afrika gös- terildi. Küresel ekonomik kriz karşõsõnda gerekli önlemleri almadõğõ gerekçesiyle görünümü bozulan ülkeler arasõnda Kazakistan, Bahreyn, Moğolistan, Guatemala, Jamaika, Meksika, Şili gibi ülkeler de yer aldõ. Gözden çõkardõklarõ tek ülke ise İspanya oldu. S&P, ge- çen ay İspanya’nõn kredi notunu AAA’dan AA+’ya in- dirdi. Son 6 ayda sadece Slovakya’nõn kredi notu arttõ- rõlõrken, Kenya da görünümü yükseltilen tek ülke oldu. Son 20 yõldõr her üç kurumdan da “yatõrõm yapõlamaz” seviye olarak kabul edilen BB düzeyini geçemeyen not- lar alan Türkiye, kriz döneminde de umduğunu bulamadõ. 14 Kasõm’da S&P, “dõş finansman zorluklarõ” gerek- çesiyle Türkiye’nin kredi notunun görünümünü, dura- ğandan negatife çevirdi. Fitch, 14 Ocak’ta Türkiye’nin BB(-) olan uzun dönemli döviz cinsinden kredi notunu te- yit etti, Türkiye ekonomisinin görünümünü de “durağan” olarak açõkladõ. 21 Ocak 2009’da da Moody’s, Türki- ye’nõn dõş finansman kõrõlganlõklarõ artõyor dedi. Notun yüksek olması o ülkeye uluslararası piyasalardan daha düşük faizle borçlanma imkanı sunuyor. ABD’nin AAA olan kredi notu 1941’den bu yana değişmedi. Gazetecilerin dayanõşma yürüyüşü Yurttaş ucuz ürüne yöneliyor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle