25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 15 ŞUBAT 2009 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 15 ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Yaşam, Aşk, Ölüm, Derken... [email protected] BAĞIŞLANAN HER ORGAN KURTARILAN BİR HAYATTIR 0 212 557 70 70 / PBX BEYOĞLU'nda - SAFA FERSAL - PAZAR MATİNELERİ Konuk USTA ŞAİR ARİF DAMAR 15 ŞUBAT PAZAR / SAAT:20:00 NEVA BAR SADRİ ALIŞIK SOKAK NO:30 BEYOĞLU İRT. NO: 0539.2809428  İşsizlik, yokluk ve yoksulluktan kurtulmak için,  Emek, emekçi ve örgütlenmeden yana olduğumuz için,  Yabancõ sermayeye karşõ, ulusal ekonomiyi kurabilmek için,  IMF, Dünya Bankasõ, Gümrük Birliği Zincirlerini kurmak için  Krizin bedelini ödememek için TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE için 15 Şubat’ta, saat 11.00’de Emek örgütleriyle birlikte KADIKÖY’deyiz ADD; Alikahya, Ataşehir, Avcõlar, Bağcõlar, Bahçeşehir, Bakõrköy, Beşiktaş, Beylikdüzü, B. Çekmece, Beykoz, Çatalca, Derince, Emirgan, Esenler, Eyüp, Fatih, Gebze, GOP, Gölcük, Hadõmköy, İstanbul, İzmit, Kandõra, Kadõköy, Karamürsel, Kartal, Körfez, Kocaeli, Maltepe, Pendik, Sarõyer, Silivri, Sultanbeyli, Şile, Şişli, Tuzla, Ümraniye, Üsküdar, Yahyakaptan, Zeytinburnu Şubeleri ve ADD Bölge sorumlusu T. Ünlü ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ Cumhuriyet’teki odamızdaydık. Kamil Masaracı, Ataol Behramoğlu ve ben… Kamil masasında otur- muş, açacağı serginin heyecanı içinde hazırlıklara dal- mıştı; Ataol bilgisayarın önünde şiir düşlüyor, şiir dü- şünüyordu. Ben de ekran başında yaz, yaz, yazıyor- dum… Araya elbet, odamıza gelen giden ve sohbet karışıyordu… Kamil’in sergisinin adı, “Aşk Vaziyetleri”… Ata- ol’un zaten adı çıkmış “aşk ve kavga ve bir gün mut- laka” şairi diye… Sağım solum bunca sevdayla do- luyken ben geri kalmayayım diye, Ataol’a seslendim: “Bana pazar yazım için bir aşk şiiri ödünç verir misin” diye sordum. (Kamil’in sergisini zaten cuma günü yaz- mıştım!) Ataol hiç ikiletmedi, anında verdi. İşte buyurun: Ataol Behramoğlu’nun “Göre” başlıklı şiiri: “Gözlerimiz birbirine göre Ellerimiz, dudaklarımız Ve aşk bize göredir Gece tam aşka göre Rüzgâr geceye göre Ve yağmur rüzgâra göredir Öpüşlerimiz yağmura göre Odamız öpüşlerimize göre Ve dünya odamıza göredir Ve biz dünyaya göreyiz” Odamızda insan sıcaklığı, bir de mutluluk, bir de ar- kadaşlık, dostluk… Bir de yılların birikimi gelip yer- leşmişti ki… ‘Hayata uzun veda’ Derken… Derken bir ölüm daha, bir ölüm daha, bir ölüm daha… Elvin öldü. Siz Elvin’i tanımazsınız. Benim sınıf ar- kadaşım. Hepimizin canı. Bizim sınıfın mümessili. Bi- zim sınıf, İzmir Amerikan Kız Koleji ’64 mezunları… Elvin en aklı başında, en uslu, en efendi, en sakin olanımız. Aynı zamanda en sportmen olanımız. Voleybol takımının kaptanı. Bacaklarının üzerine yaylanıp ha- vadan bir “smaç” indirdi mi, sayılar bizim olur… Bü- tün geçit törenlerinde Türk Bayrağı ve okul flaması, bi- rini o, birini ben taşırdık! Dedikti ki, son zamanlarda çok fire verdik, hızla ek- siliyoruz, azalıyoruz… Kısacık bir sürede İlhan gitti, Ner- gis gitti… Ah… Dedikti ki bir an önce bütün sınıf bu- luşalım… Randevuya gelemeyecek Elvin! Şekerine baktır- madığı için gelemeyecek! Bütün sınıf, yani geride ka- lanlar kızgınız Elvin’e, kendine bakmadığı için… Bir anda arkadaşımızın inatçı keçiliğine öfkeleni- veriyoruz, sonra yeniden acıdan kahroluyoruz… Son- ra, onu tanımış olduğumuz için, onun arkadaşı oldu- ğumuz için mutlu oluyoruz… Sonra, onunla paylaş- tıklarımız için şükrediyoruz… Işığı bol olsun, sevgimizi her an hissetsin diye, geride kalanlar birbirimize da- ha çok kenetleniyoruz… Elvin’in haberini aldıktan sonra hep ama hep üşü- yorum… Masamın üzerinde en rahat, en keyifli dönemde oku- mak üzere ayırdığım iki incecik kitap vardı. İkisinin de kapağında güvercinler kanat çırpıyor. İkisi de Ataol Beh- ramoğlu’nun şiirleri (Tekin Yayınları)… Üzerinde “Hayata Uzun Veda” yazılı olana uzanı- yorum. Önce sırf, kitabın başlığına uzanıyorum. Bel- ki de yaşam dediğimiz, sadece bu: Yaşamak, sade- ce hayata uzun bir veda… Sonra sayfaları çevirdikçe, karanlığı delen ışık, gökyüzüne açılan sonsuzluk duy- gusu, içimizdeki kelebeği yakalamak tutkusu, biri- kimlerin zenginliği… Dizelerdeki ölüm duygusu, acı- dan çok huzur veriyor… Ama acının derinlerde dem- lendiğini biliyorum. Sonra ikinci kitabı alıyorum elime: “Okyanusla ilk kar- şılaşma”… Düşünce, duygu, imge sarhoşluğu içinde okuyorum. “Şiir” başlıklı şiirinde Ataol şöyle diyor: “Şiir ne için yazılır Ve neye karşı: Esirgeyen, bağışlayan aşk adına Esirgemeyen, bağışlamayan ölüme karşı” Teşekkürler Ataol. Her şeyin ama her şeyin sanki aşağılara çekilirmiş gibi hissettiğim bir dönemde “İyi ki hayatta arkadaş- larımız var” diye mırıldanmaktan kendimi alamıyorum... Mırıldanmamalı, sesim çıktığında haykırmalıyım: İyi ki hayatta arkadaşlarımız var. [email protected] Faks: 0 212 - 257 16 50 Futbolu düştüğü sõğ sulardan kurtarmak için bir yazõ denemesi... Cenazevefutbol... Boztepe, deniz yoluyla gelen ziyaretçilerin, ge- minin güvertesinden görünümünü kuyruğunu açmõş bir tavus kuşuna benzettikleri Trabzon’un, en yüksek yeridir. Her şeyi para olarak gören si- yasianlayõşõndepremindeTrabzonkonaklarõ,Boz- tepe’nin raflarõna dizili birer porselen tabak gi- biydiler ve birbiri ardõna düşüp kõrõldõlar… Boztepe’den Karadeniz’e doğru uzanan so- kaklarõn tümü yokuş aşağõdõr. Bu sokaklarda yü- rüyeninsanlar,yokuşyukarõçõkarkenarkadanbağ- lõ elleriyle iki büklümdürler ve adõmlarõnõ son de- rece ağõr atmaktadõrlar. Oysa Trabzon sokakla- rõnda yokuş aşağõ yürünürken eller kollar salla- nõr, olabildiğince dik durulur ve adõmlar da hõz- lõ hõzlõ atõlõr. Yeryüzü şekillerinin kültüre etkisi- ni, bu bölgedeki doğa ve insan etkileşiminde so- mut olarak görebiliriz: Horon, Boztepe’den aşa- ğõya doğru yürüyen Trabzonlularõn oyunudur; el- ler sallanõr, dik durulur ve ayaklar Anadolu’nun en hõzlõ figürlerini sergiler! Horon, Boztepe’nin eteklerinde yaşayan in- sanlarõn, yüzyõllardõr yüzünü denize döndüğünün bir kanõtõdõr. İşte, bu tepenin en üst noktasõnda bu- lunan “Boztepe Et Lokantası”nõn sahibi Sela- hattin Yanık’õn cenaze gününde futbol tarihinin en önemli olaylarõndan biri yaşanmõştõr!.. Cena- ze ve futbolun ne gibi bir bağõ mõ olabilir?.. Öy- leyse o güne, merhumun evine gidelim: Kadõn- lar, konağõn içinde, bir yandan ağõt yakõp, öte yan- dan helva kavururlarken, evin önündeki düzlük- te toplanan erkekler de üçerli, dörderli gruplar ha- linde rahmetli Selahattin Bey’le olan anõlarõnõ an- latmakta, merhumu sohbetlerinde saygõyla an- latmaktadõrlar… ‘Daha toprağa vermeduk!..’ Bahçenin bir köşesinde duran top, kim vurdu bilinmez, atõlan bir tekmeyle hüzünlü konuşma- larõn ortasõna düşer. En yakõn olan da tekme atõn- ca bir başka köşeye savrulur top… Bir tekme, bir tekme daha derken, görülen manzara şudur: Ko- nağõn önündeki düzlükte, pantolon paçalarõnõ sõ- yõrmõşadamlar,karşõlõklõikitakõmkurupmaçyap- maktadõrlar!.. Selahattin Bey’in eşi, bahçedeki er- keklerin futbol oynadõğõnõ görünce bağõrõr: “Da- ha toprağa vermeduk!..” Bunun üzerine mer- humun kardeşi düzlükten seslenir: “Yengem giriçeri,maçıkesme…Haçan2-1yeniliyruk!..” Çocukluğumun geçtiği Trabzon’da bir ucundan öteki ucuna düz olan bir sokak anõmsamõyorum. Bu yüzden, evlerin çoğunun çatõsõ yoktu; nere- deyse yeni yapõlan tüm evlerin en üst katlarõ te- rastõ.Çünkü,Trabzonlularõndüzyergörmevedüz yerde yürüme hasreti vardõ!.. Hayatõmda düz bir alanda gördüğüm en kalabalõk Trabzonlu toplu- luğu 11 kişidir!.. Trabzonspor’un başarõsõ biraz da bu düz yer öz- leminden gelmektedir. Ali Kemal’in, Hüse- yin’in, Turgay’õn, Necati’nin, Serdar’õn ayak- larõndaki topu kaptõrmamalarõ, birer cambaz gi- bi topla dans etmeleri, düz bir alana duyduklarõ hasrettir!.. Trabzonspor’da top ayağõna geldiğinde başõnõ kaldõrõp uzaktan şut çeken birÜnal vardõ… Eee, Ünal ne de olsa Konyalõydõ! Türkiye’ye Dünya 3.’lüğünü kazandõran ulu- sal takõmõn başõnda Trabzonspor’un yetiştirdiği Şenol Güneş’in olmasõ rastlantõ değildir. Çünkü futbol, Türkiye’nin hiçbir kentinde Trabzon’da ol- duğu kadar sevilemez… Ve, Anadolu’nun hiçbir yöresindeki dans horon kadar futbola yakõşamaz. Şenol Güneş’in ulusal takõmdaki başarõsõnõn ki- mileri tarafõndan hâlâ sindirilmemiş olmasõ, kentlerindeki en büyük iki düzlüğün Havaalanõ ve Hüseyin Avni Aker Stadyumu olan Trabzonlu- larõn umurunda bile değildir. Çünkü onlar, yazõ- lanlarõn eleştiri değil, õrkçõlõk olduğunu çok iyi bi- lirler. Neymiş, Türkiye 3. olduğu Dünya Kupa- sõ’nda bir Avrupa takõmõyla hiç oynamamõş, bu nedenle 2008 Avrupa Kupasõ’ndaki başarõ daha önemliymiş!.. İşte bu, õrkçõ “Beyaz Adam” ka- fasõdõr. Çünkü, 1924 ve 1928 olimpiyatlarõnda şampiyon olan Uruguaylõ futbolcular Kõzõlderi- li olduğu gibi, aralarõnda Afrika kökenli, yani ka- ra tenli olanlar da vardõ! 1930’da Uruguay’da oy- nanacak ilk Dünya Kupasõ turnuvasõna pek çok “Beyaz Adam” ülkesinin katõlmamasõnõn nede- ni, “Avrupa”nõn üstünlüğünü savunanlarõn diğer ülkeleri aşağõlamasõydõ. Öyle ya, her alanda ol- duğu gibi “en iyi” tarih boyunca hep Avrupa’dan çõkmõştõr!..BuyüzdenBrezilya,JaponyayadaSe- negalgibiülkelerleyapõlanmaçlarõnbirdeğeriola- maz!..Trabzon’unhiçbirsokağõ,DünyaKupasõ’na katõlmak için Avrupa ülkelerinin olduğu bir gruptan çõktõğõmõzõ unutan böylesi kafalar kadar eğri büğrü ve “dik” değildir!!!... Dipnot: 18 Şubat Çarşamba günü, “Sunay Bey Tarihi” adlõ oyunumuz Kadõköy, Altõyol’daki Müjdat Gezen Tiyatrosu’nda, saat: 20.30’da sahneleniyor. Kule Canbazõ okurlarõ, duyduk duy- madõk demeyiiiin… Laptopveyatankadın.com CEREN ÇIPLAK Ressam Zihni Özil, Galeri Artist Çukurcuma’daki, son dönem işlerinin yer aldõğõ 4. kişisel sergisinde “kadın ve laptop”u simge olarak kullanõyor. Do- ğa, küpler, tekne, kadõnlar ve laptop... Birbirine girmiş figürler, egolarõna tut- sak yaşayan insanlara gizli birer uyarõ. Resimlere bakarken gündelik yaşamdan bir an kopuyorsanõz eğer, Özil’e göre, o zaman sanat işlevini yerine getirmiş demektir. - Resimlerinizin ortak bir izleği var mı? ZİHNİ ÖZİL - Teknoloji ile insan- lõğõn birbirinden kurtuluşunun imkânsõz hale gelişi. Güncel hayattan beslen- dim. İlk sergilerimde karamsar koyu renkler vardõ. Dünyada umutsuzluk hâ- kim durumda. Böyle bir ortamda sanatçõ duruşumu bir yana bõrakarak insanlarõ neşelendirmek istedim. - Televizyona bakan, laptop kulla- nan kadınlar sanal yaşama gönderme mi? ÖZİL - Sanal olarak yaşarken bir şey- leri kaçõrõyoruz. Dostluklarõ, doğayõ kaçõrõyoruz. Kullandõğõm figürler biraz da simge. Renkler iç içe geçmiş, insanlar kaos içinde. Figürler birbirine girmiş, bunlarõ naif bir şekilde verdim. Biraz da gönderme yapõyorum kendime de, in- sanoğluna da. - Neyin simgesi bu figürler? ÖZİL - Bu dönemimin simgesi bun- lar. Zamanõn simgesi belki. Ressamla- rõ ressam yapan biraz da seçtiği konu- lardõr. Fõrçasõdõr, rengidir. Buradaki laptop aynõ zamanda televizyon, aynõ za- manda alõşveriş mağazasõndaki bir mar- kadõr. Sürrealini yaşõyoruz aslõnda. He- pimiz laptop kullanõyoruz, marka giyi- yoruz... Bir farkõndalõğõ anlatmak iste- dim. - Serginin adı yok... ÖZİL - İsim koysaydõm “yatanka- dın.com” diyebilirdim. Sergi 20 Şubat’a dek açõk. (0 212 251 91 63 / www.artistcukurcuma.com) ZİHNİ ÖZİL SERGİSİ, GALERİ ARTİST ÇUKURCUMA’DA Zihni Özil, sergisinde “kadın ve laptop”u simge olarak kullanıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle