25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com CMYB C M Y B DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Durmak Yok… Devam!.. Milliyet gazetesinin 7 Şubat Cumartesi nüshasının 16. sayfasını çerçeveletmeye karar verdim!.. Bir dönemi, o dönemin zirvedeki aktörlerini, öyle- sine net, öylesine çarpıcı ve hiçbir soruya yer bırak- mayacak şekilde sayfaya yerleştirmiş ki, sayfa sekreterini yürekten kutluyorum… Sayfanın yarısını, “baş aktör” olması nedeniyle doğal olarak Tayyip Bey, mahdumu, gelini ve pek yakın dostu Cihan Kamer alıyor… Kemal Kılıçdaroğlu, Tayyip Bey’e günler- ce sordu: - Ekrem Tosun’u tanıyor musunuz?.. Tayyip Bey sonunda patladı. Büyük bir öfke için- de yaptığı konuşmada, “İftira” dedi, “ne kanımda, ne nesebimde hiç tanıdığım, bildiğim birisi de- ğildir” dedi. Sonunda “Söyle ben de tanışayım” bi- le dedi... Ve açıklama geldi ama Kılıçdaroğlu’ndan de- ğil, Başbakan’ın hiç tanımadığı Ekrem Tosun’dan!.. Atasay Grubu Mali Müşaviri Tosun bakın ne dedi: - Bilal Erdoğan (Tayyip Bey’in oğlu), Sema Er- doğan (Tayyip Bey’in diğer oğlu Burak Erdoğan’ın eşi), Atasay Kamer, Simay Kamer ve Çiğdem Ka- mer Atagold şirketinde ortaktır. Ben de şirket yıllık genel kurul toplantılarında Sayın Bilal ve Sema Er- doğan adına oy kullanmaktayım.. İşte bu!.. Böylece Bay Tosun’un kim olduğunu biz- zat kendi açıklamasıyla öğrenmiş olduk. Ama bam- başka şeyler de öğrendik. Tosun Bey’in açıklama- sında Tayyip Bey’in “çok yakın dostu” Cihan Ka- mer’in adını sakladığı, ticaret sicilinde de Bilal ve Se- ma Erdoğan’ın adının gizlendiği ortaya çıkıverdi!.. Sonra Cihan Kamer çıktı ortaya, “Benim çocuk- larımla Başbakan’ın çocukları 10-12 yıldır arka- daştır, birlikte iş yapsınlar istedim” dedi. Cihan Bey’in “iş yapsınlar” dediği şirket, 500 milyar ser- mayeli, Atatürk Havalimanı’nda, Freeshop bölü- münde yer alan şık bir pırlanta, takı mağazası. Cihan Kamer’in iddiasına göre neredeyse zararına çalışan mağazanın yapılan araştırma sonucunda yalnızca 2008 yılında 870 bin Euro kira ödediği ortaya çıktı. Vatan gazetesi daha da ince bir araştırmayla Atagold mağazasının 3 yıl içinde yani Tayyip Bey’in evlatla- rının ortak olduğu 2006 ile 2009 arasında tam 10 mil- yon TL (on trilyon) ciro yaptığını ortaya çıkardı, iyi mi?!.. Peki, bu hikâyede en dikkat çeken bölüm ne?. - Demek ki, Tayyip Bey, çocukları adına oy kul- lanan Ekrem Tosun’u tanımıyormuş... Cihan Ka- mer ise ortak olduğu şirketin ne kadar kâr ettiğini bilmiyormuş... Çünkü ona göre Asgold üç yılda yalnızca 230 bin lira kâr etmiş!.. Vatan’ın sür- manşetinde yer alan 10 milyon TL cironun yanında pek zavallı bir rakam!.. Pekiii, bu hikâyede kıssadan hisse ne?. - Durmak yok, yetenekli çocukların “amcaları- nın desteğinde” yükselişine devam!.. Sayfanın diğer yarısını ise Ankara ve İstanbul Be- lediye başkanları kardeşçe bölüşüyor!.. Rumelihisarı’nda “basit onarım ruhsatıyla” 45 metrekarelik kulübeden 150 metrekarelik çelik be- tonarme karışımı bina yaratılan yere, Kadir Topbaş ve kardeşlerinin ortak olduğu ortaya çıktı... Hem de üçte ikisine!.. Halbuki olay ortaya çıktığında Bay Top- baş ortak olduğunu gizlemiş, “Mülk sahibi Emine Ko- cadağ bizden onarım ruhsatı aldı” demişti!.. Peki, burada kıssadan hisse ne olabilir? - Durmak yok, muhallebici inşaatlarına de- vam!.. MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Ankara Bü- yükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in malvarlığı açıklamasında göstermediği trilyonluk villa, arsa ve bağ sahibi olduğunu belgeleriyle ortaya koydu. Gökçek önce “Yok” dedi, ardından “Ben onu sat- mıştım” dedi, “Emlak vergisi var üstünüzde” de- nilince, “Bildirimde bulunmayı unutmuşum” de- di, hiçbiri tutmayınca büyük bir pişkinlikle “O villa- da oğlum oturuyor” deyip çıktı işin içinden!.. Peki, daha önce rantiyeci olduğunu gururla söyleyen Gökçek için kıssadan hisse ne olabilir acaba?. - Durmak yok, ranta devam!.. Pekiii, zirvedekiler, mahdumları, kerimeleri, onla- rın servetlerine servet katan sponsor amcaları, yani topu için ne denebilir acaba?.. - Pırlanta bunlar pırlanta!.. e-posta: umitzileli@gmail.com İ. Gürşen KAFKAS Atatürk, çağdaş Türkiye’yi yaratma; devrimlerini tanıtma ve yayma görevindeki başarı- larını ödüllendirmek amacıyla “Koşuyolu Validebağ korusu- nu” öğretmenlere armağan et- mişti. Öğretmenler bu koruda dinlenerek kültürel ve sosyal etkinliklerde bulunacaklar ve kendi hastanelerinde tedavi göreceklerdi. Bugün, Validebağ korusun- da öğretmenevi, sağlık meslek lisesi, huzurevi ve izci evi işl- evini sürdürmektedir. Diğer ünitelerde de dinlenme, kültü- rel ve sosyal etkinlikler yapıl- maktadır. “Küçük ayaklara bü- yük adımlar attıran” öğret- menler bu koruda dinleniyor ve mesleki dayanışmada bulu- nuyorlar. İstanbul’da yeşil ala- nın giderek azaldığı bu siyasi karmaşada Validebağ korusu birçok kurum ve kuruluşun ve siyasilerin iştahını kabartıyor. 2006’da İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü ile Üsküdar Bele- diyesi arasında imzalanan bir protokol ile bu korunun bakım, onarım ve güvenliği Üsküdar Belediyesi’ne devredildi. Çok olağan gibi görülen bu devir iş- leminin gerisinde saklı giz “Va- lidebağ korusunu yapılaşmaya” açmaktır. “Doğal ve tarihi sit alanı” olan bu koruda protokol gereği destek çalışmaları yeri- ne, koruda gezinen gençlerin davranışlarını kısıtlayıcı, en- gelleyici yaptırımlar konuldu ve belediyenin ahlak bekçiliği- ne soyunduğu görüldü. Devir protokolü yargıya ta- şındı. Dava kaybedildiyse de, 30 Ekim 2008’de Danıştay’ca “yürütmeyi durdurma kararı” verildi. Danıştay kararı yürür- lüğe konulmadı, uygulanmadı. Üsküdar Belediyesi’yle mil- li eğitim işbirliğinde bu koruda Türkiye ve Avrupa kros şam- piyonası düzenlenmesi ama- cıyla parkur inşası başlatıldı. Protokol gereği “korunun do- ğal yapısına” zarar verecek ni- telikteki toplu piknik, gösteri, düğün, nişan, sünnet etkinlik- leri yapılmayacaktı. Protokol gereği yapılmama- sı gerekenleri yaparak, koruda oluşturulan karmaşa akılları karıştırıyor. Yasadışı ve yasa tanımaz davranışlarıyla, gece- leri sürdürülen ağaç kesme, yol genişletme vb.. çalışmaları kuşku uyandırıyor. Atletizm Federasyonu’nca düzenlenen Türkiye ve Avrupa kros şampiyonası hazırlığın- da koşu parkurları inşası için ağaçlar kesiliyor, 8-16 metre genişliğinde yollar yapılıyor. Koşuyolu Öğretmenevi ko- rusu bu inşaatlarla şantiye ala- nına çevrilmiş durumda! Ko- runun gerisinde olan sitelere yol açmak, ağaçları keserek in- şaat alanı elde etmek, bu de- ğerli korudan rant sağlamak gi- bi istekleri bitmek bilmeyen eylemlerdir. Koşuyolu Validebağ gönül- lüleri korunun yağmalanma- ması için karşı koyuyor ve di- reniyorlar. Pankartlarla, döviz- lerle, bayraklarla, gösterilerle direnerek halkın, öğretmenle- rin sesini duyurmaya çalışı- yorlar. Yeşile özlem, ağaca, ku- şa, kısacası doğaya sevgileri- ni dile getiriyorlar. 1. dereceden doğal ve tari- hi sit alanı ve bir ekosistem olan Validebağ korusundaki bu yıkıcı ve bozucu çalışmalar, ağacın yanı sıra, birçok canlı- nın da ölümü ve yok edilmesi olacaktır. Belediyenin yaptığı düzenleme değil, bozma, yok etme, doğaya, öğretmene ve çevre halkına saygısızlıktır. Ye- rel yönetimler halkın sesine, is- teğine kulak vermelidirler. Zen- gine rant kapıları açmak bele- diyecilik değildir. Öğretmenler Günü’nde nu- tuklar atarak şiirler okumak, öv- gü dizmek öğretmene sevgi değildir. Öğretmene Atasın- dan armağan koruyu çıkarları ve düşünceleri doğrultusunda düzenleme girişimi öğretmen- leri ve çevre sakinlerini üzüyor, kırıyor, gücendiriyor. Öğretmenler toplumun ay- dınlatıcılarıdır. Tagor: “Işığa aydınlık için teşekkür et, fakat büyük bir sabırla feneri tutanı da unutma” sözleriyle öğret- menin aydınlık değerini anlatı- yor. Öğretmenler, bilgi ve dene- yimlerini sevgiyle zenginleşti- rerek örgün ve yaygın eğitimi karanlıklardan aydınlığa akta- rıyorlar. Bu aydınlığın içeriğiy- le “doğa sevgisini ve çevre bi- lincini” yaşama sevincine ka- tıyorlar. Öğretmene verileni almak yerine, onlara verileni daha kullanılır, donanımlı ve güzel bir doğa cennetine dönüştürmek gerekmekteyken, koruyu çı- karları doğrultusunda değer- lendirmek ilkesizliktir. Ağacın, yeşilin, kuşların ve tüm bitkilerin yer aldığı koruyu çevre zenginliğine kavuştur- mak yerel yönetimlerin işlev- lerindendir. Validebağ Öğret- menevi korusu Koşuyolu coğ- rafyasının doğal bir zenginliği ve etkin bir yeşil alanıdır. Her yerin beton yığını, çok katlı binalarla dolduğu İstan- bul’da yeşil alan kıtlığı yaşa- mımızı sınırlıyor. Beton yığını bi- nalar soluğumuzu kısarken, yeşil korular yaşama sevinci- mizi tetikliyor. Tıpkı Koşuyolu Validebağ korusu gibi... Öğretmene bir soluklu yer / Validebağ Öğretmenevi koru- su / Cennet bahçesinin sesi / Bizleri korumuzdan kovama- yacaksınız / Kaçıramayacaksı- nız ışığından güneşin / Soluk soluk yeşilinden / Ağaç ağaç koruluktan / Ne de şiir okuma sevincinden kaçıramayacaksı- nız... / Darağacını kuramaya- caksınız / Ağaca, yeşile, güze- le, güle karşı / Kuş cıvıltılarını susturamayacaksınız” Valide- bağ koruluğunda… / GK Validebağ Öğretmenevi Korusunda Neler Oluyor? KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com 12 ŞUBAT 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 15 Dünya Sosyal Forumu: Başka dünya mümkün! Var... Öteki dünya! Eşya Mustafa Alim: “İktidar, Yüksek Seçim Kurulu kararına rağmen eşya dağıtıyor. Hukuka saygılı olmaları eşyanın tabiatına aykırı!” Makyaj Mustafa Yıldız: “Bilal oğlan, kozmetik şirketine de ortakmış. Bunca mal varlığının üstüne ince bir makyaj iyi gider hani.” İstatistik Suzan Yıldız: “Tayyip’in kurduğu Türkiye İstatistik Kurumu’nun istatistiklerini düzeltmek için yeni bir kurum açılsın.” YağmurDeniz Rezil bir demokrasi yutturmacası KÖMÜR, mercimek, bulgur, nohut, yağ, pirinç, koltuk, kanepe, buzdolabı, çamaşır makinesi karşılığı oy alıp iktidar koltuğuna oturanların bu karşılıklı alışverişte satılan oyları “milli irade” diye yutturup kutsadığını söylüyor Kemal Öncü: “Karşılıklı kabule dayalı bir sözleşmeyle tıngır mıngır yürüyen bir yağma düzenini demokrasi adı altında yutturuyorlar. Seçim sandığını açıp, satın aldıkları oyları sayıp ilan ediyorlar ve ‘Milli irade bizi tercih etti’ diyorlar. Bu karşılıklı alışveriş ile yaratılan kirli ilişkiler düzenine ‘demokrasi’ adını veriyorlar ve hatta sayelerinde memlekete demokrasi geldiğini söylüyorlar. Bu rezil demokrasi yutturmacasına karşı çıkanları da ‘demokrasi düşmanı’ ve ‘darbeci’ ilan ediyorlar. Toplumsal sorumluluğunun ve seçimdeki oyunun ne anlama geldiğinin bilincinde vatandaşa ait oy hakkına dayalı demokrasiyi, değerini bilmediği ve anlayamadığı oyunu satan ve vatandaşlık mertebesine ulaşamamış çerçilerle yürütmeye kalkarsanız onun adı ‘yağmakrasi’ olur, ‘ahmakrasi’ olur ama demokrasi olmaz. Hayatında tırtıl ve kelebek görmemiş birine tırtılı kelebek diye yutturabilirsiniz, toplumun yaşamını etkileyen aşağılık bir alışverişi bugünün ahmaklarına demokrasi diye yutturduğunuz gibi...” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” CHP’DE gençlik kollarından milletvekilliği ve senatörlüğe kadar uzun yıllar politika yapan 86 yaşındaki bestekâr Necip Mirkelamoğlu aradı ve anlattı: “1957 seçiminden önceki CHP kurultayında divan kâtibi olarak görevliydim. Bir partili söz alıp, Demokrat Partililerin laikliğin dinsizlik olduğu yolundaki propagandasına karşılık CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’nün de halka ‘Laiklik dinsizlik değildir’ demesini istedi. Böyle bir talep karşısında ben söz aldım ve ‘Bu bir tavizdir; İsmet Paşa laiklik ilkesinden böyle bir taviz vermez’ dedim. Teklif işleme konmadı. Bunun üzerine Nurullah Ataç, beni İsmet Paşa’ya götürüp durumu anlattı. İsmet Paşa, benim çıkışımı haklı bulmuştu. Gece otelde yatarken uyandırdılar, ‘İsmet Paşa, seni hemen Parti Meclisi’nde bekliyor’ dediler. Kalkıp gittim. Meğer İsmet Paşa’nın ‘Laiklik dinsizlik değildir’ demesini isteyen kişinin bağlı olduğu 50 kişilik bir grup, akşam kurultayın genel davalar komisyonuna kayıt koydurarak kurultay beyannamesine ‘Laiklik, dinsizlik değildir’ diye bir açıklama ekletmişti. Herkes, İsmet Paşa’yı bekliyordu. Biraz sonra İsmet İnönü geldi ve özetle şöyle dedi: ‘Ben, Atatürk’le beraber Selanik’ten İstanbul’a Hareket Ordusu’yla geldim. Çünkü şeriat isteyen Derviş Vahdeti, İstanbul sokaklarında adam asıyordu. Şeriatla yönetilen bir devlette şeriat isteyenler isyan etmişti! Şeriatla yönetilen bir memlekette daha çok şeriat istiyorlardı. Unutmayınız ki bugün bunlara taviz verirseniz, ertesi gün sizden mutlaka daha fazlasını isteyeceklerdir.’ İsmet Paşa’nın bu çıkışından sonra kurultay beyannamesinde bir taviz verilmesi önlendi.” Necip Mirkelamoğlu, bu anısını niye anlattı: “Her mahallede bir Kuran kursu açacağını söyleyen CHP’nin İzmit’teki belediye başkan adayı Sefa Sirmen’in babası Mustafa Sirmen’i çok yakından tanırdım. İzmit’te dört yıl parti müfettişliği yaptım. Mustafa Sirmen ilkeli, faziletli bir CHP’liydi. Oğlunu tanıma fırsatım olmadı ama babasına benzemediğini söyleyebilirim!” Peki, Atatürk’ün ve İsmet İnönü’nün koltuğunda oturan “ödüncübaşı” Deniz Baykal daha çok kime benziyor; Adnan Menderes’e mi, Turgut Özal’a mı! Ödüncübaşı SESSİZ SEDASIZ (!) BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SA- ĞA: 1/ Akõlda kalan, güzel ve derin anlamlõ dizele- re verilen ad. 2/ Eski Yunan mi- marlõğõnda mü- zik ve tiyatro gösterilerinin sunulduğu ya- põ... Birinin buy- ruğu altõnda olan görevli. 3/ Tavlada “üç” sayõsõ... Kabul etmeyerek geri çevirme... Kuzu sesi. 4/ Hem õsõtmaya, hem de üzerinde yemek pişir- meye yarayan büyük mutfak sobasõ. 5/ Çok büyük, ulu... Güney Amerika’nõn çöl böl- gelerinde yaşayan ve “Patagonya tavşanı” da denilen hayvan. 6/ Üflemeli bir çalgõ... Ayrõlõş, ay- rõlõk. 7/ Düğme ve süs eşyasõ yapõmõnda kullanõlan bir deniz kabuklusu... Bir nota. 8/ Türk sanat müziğinde tempo... Bayağõ, sõradan. 9/ Ürik asidin tuzu ya da es- teri... Üç kişi arasõnda 32 kâğõtla oynanan, briçe ben- zer oyun. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Domates, soğan, maydanoz ve salçayla yapõlan bir tür salata. 2/ Büyük erkek kardeş... Davut peygambe- re gönderildiğine inanõlan kutsal kitap. 3/ Bir nota... Eye- ri hayvana bağlamakta kullanõlan kolan. 4/ Balõk akõ- nõ... Ortadoğu’da, “Ölüdeniz” de denilen bir göl. 5/ Edirne’nin bir ilçesi... Tavuğun istenilen yere yu- murtlamasõnõ sağlamak için kullanõlan beyaz taş. 6/ Yir- mi ya da yirmi dört kiloluk tahõl ölçeği. 7/ Uzaklõk işa- reti... Bir meyve... “--- gerdan üstüne bir de ben gerek” (Karacaoğlan). 8/ Victor Hugo’nun “Notre Dame’ın Kamburu” adlõ romanõndaki çingene kõzõn adõ. 9/ Bir cetvel türü... İslamda, hiçbir kuşku duymadan inanõl- masõ gereken temel inançlar. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 E K İ N L İ K O M Ü Z E L A İ K E R K E K İ K N E D İ M L A V D İ R İ S T İ E R K K O P T R E M İ F R E R E Z E L İ A L A E N O L A G A Y 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 12 Şubat
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle