Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com
CMYB
C M Y B
DÜZ ÇİZGİ
ÜMİT ZİLELİ
Durmak Yok… Devam!..
Milliyet gazetesinin 7 Şubat Cumartesi nüshasının
16. sayfasını çerçeveletmeye karar verdim!..
Bir dönemi, o dönemin zirvedeki aktörlerini, öyle-
sine net, öylesine çarpıcı ve hiçbir soruya yer bırak-
mayacak şekilde sayfaya yerleştirmiş ki, sayfa
sekreterini yürekten kutluyorum… Sayfanın yarısını,
“baş aktör” olması nedeniyle doğal olarak Tayyip Bey,
mahdumu, gelini ve pek yakın dostu Cihan Kamer
alıyor… Kemal Kılıçdaroğlu, Tayyip Bey’e günler-
ce sordu:
- Ekrem Tosun’u tanıyor musunuz?..
Tayyip Bey sonunda patladı. Büyük bir öfke için-
de yaptığı konuşmada, “İftira” dedi, “ne kanımda,
ne nesebimde hiç tanıdığım, bildiğim birisi de-
ğildir” dedi. Sonunda “Söyle ben de tanışayım” bi-
le dedi... Ve açıklama geldi ama Kılıçdaroğlu’ndan de-
ğil, Başbakan’ın hiç tanımadığı Ekrem Tosun’dan!..
Atasay Grubu Mali Müşaviri Tosun bakın ne dedi:
- Bilal Erdoğan (Tayyip Bey’in oğlu), Sema Er-
doğan (Tayyip Bey’in diğer oğlu Burak Erdoğan’ın
eşi), Atasay Kamer, Simay Kamer ve Çiğdem Ka-
mer Atagold şirketinde ortaktır. Ben de şirket yıllık
genel kurul toplantılarında Sayın Bilal ve Sema Er-
doğan adına oy kullanmaktayım..
İşte bu!.. Böylece Bay Tosun’un kim olduğunu biz-
zat kendi açıklamasıyla öğrenmiş olduk. Ama bam-
başka şeyler de öğrendik. Tosun Bey’in açıklama-
sında Tayyip Bey’in “çok yakın dostu” Cihan Ka-
mer’in adını sakladığı, ticaret sicilinde de Bilal ve Se-
ma Erdoğan’ın adının gizlendiği ortaya çıkıverdi!..
Sonra Cihan Kamer çıktı ortaya, “Benim çocuk-
larımla Başbakan’ın çocukları 10-12 yıldır arka-
daştır, birlikte iş yapsınlar istedim” dedi. Cihan
Bey’in “iş yapsınlar” dediği şirket, 500 milyar ser-
mayeli, Atatürk Havalimanı’nda, Freeshop bölü-
münde yer alan şık bir pırlanta, takı mağazası. Cihan
Kamer’in iddiasına göre neredeyse zararına çalışan
mağazanın yapılan araştırma sonucunda yalnızca
2008 yılında 870 bin Euro kira ödediği ortaya çıktı.
Vatan gazetesi daha da ince bir araştırmayla Atagold
mağazasının 3 yıl içinde yani Tayyip Bey’in evlatla-
rının ortak olduğu 2006 ile 2009 arasında tam 10 mil-
yon TL (on trilyon) ciro yaptığını ortaya çıkardı, iyi mi?!..
Peki, bu hikâyede en dikkat çeken bölüm ne?.
- Demek ki, Tayyip Bey, çocukları adına oy kul-
lanan Ekrem Tosun’u tanımıyormuş... Cihan Ka-
mer ise ortak olduğu şirketin ne kadar kâr ettiğini
bilmiyormuş... Çünkü ona göre Asgold üç yılda
yalnızca 230 bin lira kâr etmiş!.. Vatan’ın sür-
manşetinde yer alan 10 milyon TL cironun yanında
pek zavallı bir rakam!..
Pekiii, bu hikâyede kıssadan hisse ne?.
- Durmak yok, yetenekli çocukların “amcaları-
nın desteğinde” yükselişine devam!..
Sayfanın diğer yarısını ise Ankara ve İstanbul Be-
lediye başkanları kardeşçe bölüşüyor!..
Rumelihisarı’nda “basit onarım ruhsatıyla” 45
metrekarelik kulübeden 150 metrekarelik çelik be-
tonarme karışımı bina yaratılan yere, Kadir Topbaş
ve kardeşlerinin ortak olduğu ortaya çıktı... Hem de
üçte ikisine!.. Halbuki olay ortaya çıktığında Bay Top-
baş ortak olduğunu gizlemiş, “Mülk sahibi Emine Ko-
cadağ bizden onarım ruhsatı aldı” demişti!..
Peki, burada kıssadan hisse ne olabilir?
- Durmak yok, muhallebici inşaatlarına de-
vam!..
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Ankara Bü-
yükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in malvarlığı
açıklamasında göstermediği trilyonluk villa, arsa ve
bağ sahibi olduğunu belgeleriyle ortaya koydu.
Gökçek önce “Yok” dedi, ardından “Ben onu sat-
mıştım” dedi, “Emlak vergisi var üstünüzde” de-
nilince, “Bildirimde bulunmayı unutmuşum” de-
di, hiçbiri tutmayınca büyük bir pişkinlikle “O villa-
da oğlum oturuyor” deyip çıktı işin içinden!.. Peki,
daha önce rantiyeci olduğunu gururla söyleyen
Gökçek için kıssadan hisse ne olabilir acaba?.
- Durmak yok, ranta devam!..
Pekiii, zirvedekiler, mahdumları, kerimeleri, onla-
rın servetlerine servet katan sponsor amcaları, yani
topu için ne denebilir acaba?..
- Pırlanta bunlar pırlanta!..
e-posta: umitzileli@gmail.com
İ. Gürşen KAFKAS
Atatürk, çağdaş Türkiye’yi
yaratma; devrimlerini tanıtma
ve yayma görevindeki başarı-
larını ödüllendirmek amacıyla
“Koşuyolu Validebağ korusu-
nu” öğretmenlere armağan et-
mişti. Öğretmenler bu koruda
dinlenerek kültürel ve sosyal
etkinliklerde bulunacaklar ve
kendi hastanelerinde tedavi
göreceklerdi.
Bugün, Validebağ korusun-
da öğretmenevi, sağlık meslek
lisesi, huzurevi ve izci evi işl-
evini sürdürmektedir. Diğer
ünitelerde de dinlenme, kültü-
rel ve sosyal etkinlikler yapıl-
maktadır. “Küçük ayaklara bü-
yük adımlar attıran” öğret-
menler bu koruda dinleniyor ve
mesleki dayanışmada bulu-
nuyorlar. İstanbul’da yeşil ala-
nın giderek azaldığı bu siyasi
karmaşada Validebağ korusu
birçok kurum ve kuruluşun ve
siyasilerin iştahını kabartıyor.
2006’da İstanbul Milli Eğitim
Müdürlüğü ile Üsküdar Bele-
diyesi arasında imzalanan bir
protokol ile bu korunun bakım,
onarım ve güvenliği Üsküdar
Belediyesi’ne devredildi. Çok
olağan gibi görülen bu devir iş-
leminin gerisinde saklı giz “Va-
lidebağ korusunu yapılaşmaya”
açmaktır. “Doğal ve tarihi sit
alanı” olan bu koruda protokol
gereği destek çalışmaları yeri-
ne, koruda gezinen gençlerin
davranışlarını kısıtlayıcı, en-
gelleyici yaptırımlar konuldu
ve belediyenin ahlak bekçiliği-
ne soyunduğu görüldü.
Devir protokolü yargıya ta-
şındı. Dava kaybedildiyse de,
30 Ekim 2008’de Danıştay’ca
“yürütmeyi durdurma kararı”
verildi. Danıştay kararı yürür-
lüğe konulmadı, uygulanmadı.
Üsküdar Belediyesi’yle mil-
li eğitim işbirliğinde bu koruda
Türkiye ve Avrupa kros şam-
piyonası düzenlenmesi ama-
cıyla parkur inşası başlatıldı.
Protokol gereği “korunun do-
ğal yapısına” zarar verecek ni-
telikteki toplu piknik, gösteri,
düğün, nişan, sünnet etkinlik-
leri yapılmayacaktı.
Protokol gereği yapılmama-
sı gerekenleri yaparak, koruda
oluşturulan karmaşa akılları
karıştırıyor. Yasadışı ve yasa
tanımaz davranışlarıyla, gece-
leri sürdürülen ağaç kesme, yol
genişletme vb.. çalışmaları
kuşku uyandırıyor.
Atletizm Federasyonu’nca
düzenlenen Türkiye ve Avrupa
kros şampiyonası hazırlığın-
da koşu parkurları inşası için
ağaçlar kesiliyor, 8-16 metre
genişliğinde yollar yapılıyor.
Koşuyolu Öğretmenevi ko-
rusu bu inşaatlarla şantiye ala-
nına çevrilmiş durumda! Ko-
runun gerisinde olan sitelere
yol açmak, ağaçları keserek in-
şaat alanı elde etmek, bu de-
ğerli korudan rant sağlamak gi-
bi istekleri bitmek bilmeyen
eylemlerdir.
Koşuyolu Validebağ gönül-
lüleri korunun yağmalanma-
ması için karşı koyuyor ve di-
reniyorlar. Pankartlarla, döviz-
lerle, bayraklarla, gösterilerle
direnerek halkın, öğretmenle-
rin sesini duyurmaya çalışı-
yorlar. Yeşile özlem, ağaca, ku-
şa, kısacası doğaya sevgileri-
ni dile getiriyorlar.
1. dereceden doğal ve tari-
hi sit alanı ve bir ekosistem
olan Validebağ korusundaki
bu yıkıcı ve bozucu çalışmalar,
ağacın yanı sıra, birçok canlı-
nın da ölümü ve yok edilmesi
olacaktır. Belediyenin yaptığı
düzenleme değil, bozma, yok
etme, doğaya, öğretmene ve
çevre halkına saygısızlıktır. Ye-
rel yönetimler halkın sesine, is-
teğine kulak vermelidirler. Zen-
gine rant kapıları açmak bele-
diyecilik değildir.
Öğretmenler Günü’nde nu-
tuklar atarak şiirler okumak, öv-
gü dizmek öğretmene sevgi
değildir. Öğretmene Atasın-
dan armağan koruyu çıkarları
ve düşünceleri doğrultusunda
düzenleme girişimi öğretmen-
leri ve çevre sakinlerini üzüyor,
kırıyor, gücendiriyor.
Öğretmenler toplumun ay-
dınlatıcılarıdır. Tagor: “Işığa
aydınlık için teşekkür et, fakat
büyük bir sabırla feneri tutanı
da unutma” sözleriyle öğret-
menin aydınlık değerini anlatı-
yor.
Öğretmenler, bilgi ve dene-
yimlerini sevgiyle zenginleşti-
rerek örgün ve yaygın eğitimi
karanlıklardan aydınlığa akta-
rıyorlar. Bu aydınlığın içeriğiy-
le “doğa sevgisini ve çevre bi-
lincini” yaşama sevincine ka-
tıyorlar.
Öğretmene verileni almak
yerine, onlara verileni daha
kullanılır, donanımlı ve güzel bir
doğa cennetine dönüştürmek
gerekmekteyken, koruyu çı-
karları doğrultusunda değer-
lendirmek ilkesizliktir.
Ağacın, yeşilin, kuşların ve
tüm bitkilerin yer aldığı koruyu
çevre zenginliğine kavuştur-
mak yerel yönetimlerin işlev-
lerindendir. Validebağ Öğret-
menevi korusu Koşuyolu coğ-
rafyasının doğal bir zenginliği
ve etkin bir yeşil alanıdır.
Her yerin beton yığını, çok
katlı binalarla dolduğu İstan-
bul’da yeşil alan kıtlığı yaşa-
mımızı sınırlıyor. Beton yığını bi-
nalar soluğumuzu kısarken,
yeşil korular yaşama sevinci-
mizi tetikliyor. Tıpkı Koşuyolu
Validebağ korusu gibi...
Öğretmene bir soluklu yer /
Validebağ Öğretmenevi koru-
su / Cennet bahçesinin sesi /
Bizleri korumuzdan kovama-
yacaksınız / Kaçıramayacaksı-
nız ışığından güneşin / Soluk
soluk yeşilinden / Ağaç ağaç
koruluktan / Ne de şiir okuma
sevincinden kaçıramayacaksı-
nız... / Darağacını kuramaya-
caksınız / Ağaca, yeşile, güze-
le, güle karşı / Kuş cıvıltılarını
susturamayacaksınız” Valide-
bağ koruluğunda… / GK
Validebağ Öğretmenevi
Korusunda Neler Oluyor?
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com
HARBİ SEMİH POROY
HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com
12 ŞUBAT 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
15
Dünya Sosyal
Forumu:
Başka dünya
mümkün! Var...
Öteki dünya!
Eşya
Mustafa Alim:
“İktidar, Yüksek
Seçim Kurulu
kararına rağmen
eşya dağıtıyor.
Hukuka saygılı
olmaları eşyanın
tabiatına aykırı!”
Makyaj
Mustafa Yıldız: “Bilal
oğlan, kozmetik
şirketine de
ortakmış.
Bunca mal
varlığının üstüne
ince bir makyaj iyi
gider hani.”
İstatistik
Suzan Yıldız:
“Tayyip’in
kurduğu
Türkiye İstatistik
Kurumu’nun
istatistiklerini
düzeltmek için yeni
bir kurum açılsın.”
YağmurDeniz
Rezil bir demokrasi yutturmacası
KÖMÜR, mercimek, bulgur,
nohut, yağ, pirinç, koltuk, kanepe,
buzdolabı, çamaşır makinesi
karşılığı oy alıp iktidar koltuğuna
oturanların bu karşılıklı alışverişte
satılan oyları “milli irade” diye
yutturup kutsadığını söylüyor
Kemal Öncü:
“Karşılıklı kabule dayalı bir
sözleşmeyle tıngır mıngır
yürüyen bir yağma düzenini
demokrasi adı altında
yutturuyorlar. Seçim sandığını
açıp, satın aldıkları oyları sayıp ilan
ediyorlar ve ‘Milli irade bizi tercih
etti’ diyorlar. Bu karşılıklı alışveriş
ile yaratılan kirli ilişkiler düzenine
‘demokrasi’ adını veriyorlar ve
hatta sayelerinde memlekete
demokrasi geldiğini söylüyorlar.
Bu rezil demokrasi yutturmacasına
karşı çıkanları da ‘demokrasi
düşmanı’ ve ‘darbeci’ ilan
ediyorlar. Toplumsal
sorumluluğunun ve seçimdeki
oyunun ne anlama geldiğinin
bilincinde vatandaşa ait oy
hakkına dayalı demokrasiyi,
değerini bilmediği ve anlayamadığı
oyunu satan ve vatandaşlık
mertebesine ulaşamamış çerçilerle
yürütmeye kalkarsanız onun adı
‘yağmakrasi’ olur, ‘ahmakrasi’ olur
ama demokrasi olmaz. Hayatında
tırtıl ve kelebek görmemiş birine
tırtılı kelebek diye yutturabilirsiniz,
toplumun yaşamını etkileyen
aşağılık bir alışverişi bugünün
ahmaklarına demokrasi diye
yutturduğunuz gibi...”
Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in
günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar,
sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist
değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi
çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra
Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü
Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler;
benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.”
CHP’DE gençlik kollarından milletvekilliği ve
senatörlüğe kadar uzun yıllar politika yapan 86
yaşındaki bestekâr Necip Mirkelamoğlu aradı
ve anlattı:
“1957 seçiminden önceki CHP kurultayında
divan kâtibi olarak görevliydim. Bir partili söz
alıp, Demokrat Partililerin laikliğin dinsizlik
olduğu yolundaki propagandasına karşılık CHP
Genel Başkanı İsmet İnönü’nün de halka ‘Laiklik
dinsizlik değildir’ demesini istedi.
Böyle bir talep karşısında ben söz aldım ve ‘Bu
bir tavizdir; İsmet Paşa laiklik ilkesinden böyle
bir taviz vermez’ dedim.
Teklif işleme konmadı.
Bunun üzerine Nurullah Ataç, beni İsmet
Paşa’ya götürüp durumu anlattı. İsmet Paşa,
benim çıkışımı haklı bulmuştu.
Gece otelde yatarken uyandırdılar, ‘İsmet
Paşa, seni hemen Parti Meclisi’nde bekliyor’
dediler. Kalkıp gittim. Meğer İsmet Paşa’nın
‘Laiklik dinsizlik değildir’ demesini isteyen kişinin
bağlı olduğu 50 kişilik bir grup, akşam kurultayın
genel davalar komisyonuna kayıt koydurarak
kurultay beyannamesine ‘Laiklik, dinsizlik
değildir’ diye bir açıklama ekletmişti.
Herkes, İsmet Paşa’yı bekliyordu. Biraz sonra
İsmet İnönü geldi ve özetle şöyle dedi:
‘Ben, Atatürk’le beraber Selanik’ten İstanbul’a
Hareket Ordusu’yla geldim. Çünkü şeriat isteyen
Derviş Vahdeti, İstanbul sokaklarında adam
asıyordu. Şeriatla yönetilen bir devlette şeriat
isteyenler isyan etmişti! Şeriatla yönetilen bir
memlekette daha çok şeriat istiyorlardı.
Unutmayınız ki bugün bunlara taviz verirseniz,
ertesi gün sizden mutlaka daha fazlasını
isteyeceklerdir.’
İsmet Paşa’nın bu çıkışından sonra kurultay
beyannamesinde bir taviz verilmesi önlendi.”
Necip Mirkelamoğlu, bu anısını niye anlattı:
“Her mahallede bir Kuran kursu açacağını
söyleyen CHP’nin İzmit’teki belediye başkan
adayı Sefa Sirmen’in babası Mustafa Sirmen’i
çok yakından tanırdım. İzmit’te dört yıl parti
müfettişliği yaptım. Mustafa Sirmen ilkeli, faziletli
bir CHP’liydi. Oğlunu tanıma fırsatım olmadı ama
babasına benzemediğini söyleyebilirim!”
Peki, Atatürk’ün ve İsmet İnönü’nün
koltuğunda oturan “ödüncübaşı” Deniz Baykal
daha çok kime benziyor; Adnan Menderes’e mi,
Turgut Özal’a mı!
Ödüncübaşı
SESSİZ SEDASIZ (!)
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SA-
ĞA:
1/ Akõlda kalan,
güzel ve derin
anlamlõ dizele-
re verilen ad. 2/
Eski Yunan mi-
marlõğõnda mü-
zik ve tiyatro
gösterilerinin
sunulduğu ya-
põ... Birinin buy-
ruğu altõnda
olan görevli. 3/
Tavlada “üç” sayõsõ...
Kabul etmeyerek geri
çevirme... Kuzu sesi. 4/
Hem õsõtmaya, hem de
üzerinde yemek pişir-
meye yarayan büyük
mutfak sobasõ. 5/ Çok
büyük, ulu... Güney
Amerika’nõn çöl böl-
gelerinde yaşayan ve
“Patagonya tavşanı”
da denilen hayvan. 6/ Üflemeli bir çalgõ... Ayrõlõş, ay-
rõlõk. 7/ Düğme ve süs eşyasõ yapõmõnda kullanõlan bir
deniz kabuklusu... Bir nota. 8/ Türk sanat müziğinde
tempo... Bayağõ, sõradan. 9/ Ürik asidin tuzu ya da es-
teri... Üç kişi arasõnda 32 kâğõtla oynanan, briçe ben-
zer oyun.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Domates, soğan, maydanoz ve salçayla yapõlan bir
tür salata. 2/ Büyük erkek kardeş... Davut peygambe-
re gönderildiğine inanõlan kutsal kitap. 3/ Bir nota... Eye-
ri hayvana bağlamakta kullanõlan kolan. 4/ Balõk akõ-
nõ... Ortadoğu’da, “Ölüdeniz” de denilen bir göl. 5/
Edirne’nin bir ilçesi... Tavuğun istenilen yere yu-
murtlamasõnõ sağlamak için kullanõlan beyaz taş. 6/ Yir-
mi ya da yirmi dört kiloluk tahõl ölçeği. 7/ Uzaklõk işa-
reti... Bir meyve... “--- gerdan üstüne bir de ben gerek”
(Karacaoğlan). 8/ Victor Hugo’nun “Notre Dame’ın
Kamburu” adlõ romanõndaki çingene kõzõn adõ. 9/ Bir
cetvel türü... İslamda, hiçbir kuşku duymadan inanõl-
masõ gereken temel inançlar.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
E K İ N L İ K O
M Ü Z E L A İ K
E R K E K İ K
N E D İ M L A V
D İ R İ S T İ
E R K K O P T
R E M İ F R E R
E Z E L İ A L A
E N O L A G A Y
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
12 Şubat