18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 11 ŞUBAT 2009 ÇARŞAMBA 6 HABERLER Anketlerle, kamuoyu yoklamalarõyla suç ve suçlu tespit edilemez Çok sanõklõ davalar...Prof. Dr. Metin FEYZİOĞLU(Ankara Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Usulü Hukuku Anabilim Dalõ Başkanõ) Usul, esasõn giriş kapõsõdõr. Yan- lõş kapõdan, yanlõş odaya girilir. Yanlõş ve keyfi usuller, yanlõş ve keyfi sonuçlara ulaştõrõr. Bu yüz- den ceza muhakemesi kurallarõ ve ilkeleri, bir davanõn esasõnõn doğru çözülebilmesi için uyulma- sõ zorunlu kurallar ve ilkelerdir. “Uygulanan usul hatalı olabi- lir ama biz esasa bakalım” şek- lindeki bir yaklaşõm, bõrakõnõz 21. yüzyõlda yaşayan bir ülkede, bin- lerce yõl önce, antikçağlarda Ana- dolu’da kurulmuş herhangi bir şe- hir devletinde dahi telaffuz edil- diğinde eminiz tepkiyle karşõla- nõrdõ. Ceza davasõ, bir kişinin ceza kanununu ihlal eden bir fiil işlediği iddiasõnõn yargõlama makamõ hu- zuruna taşõnmasõdõr (TOROSLU Nevzat, FEYZİOĞLU Metin: Ce- za Muhakemesi Hukuku, Ankara 2008, ss. 28-29). Ceza davasõ, cumhuriyet savcõ- sõ tarafõndan iddianame düzenlen- mek suretiyle açõlõr. CMK md. 170 uyarõnca iddia- namenin: 1. İsnad edilen fiili bütün un- surlarõyla tanõmlayacak şekilde hazõrlanmõş olmasõ, 2. Sanõğõn işlediği iddia edilen fiili nerede ve ne zaman işlediği- ni açõklamasõ, 3. Olaylar ile delilleri birbirle- riyle ilişkilendirmesi zorunludur. Buna aykõrõ düzenlenmiş bir id- dianame ile dava açõlmasõ duru- munda sanõk ne ile suçlandõğõnõ ve aleyhindeki delilleri bilemeye- cektir. Ne ile suçlandõğõnõ bilme- yen biri kendini savunamaz. Aley- hindeki delilleri bilmeyen, hangi delille neyin ispatlanmak istendi- ğini anlamayan biri, bunlarõ çürü- temez. Ceza davasõnda sanõk kendini sa- vunamaz hale getirilir ise ceza muhakemesi, önceden belirlenmiş bir sonuca ulaşõlmak için başvu- rulan bir zulüm aygõtõna dönüşür. Savcõ, suçun birden çok kişi ta- rafõndan işlendiği kanaatindeyse aynõ iddianamede, bu kişilerin ta- mamõna suçlamada bulunabilir. Bu durumda, aslõnda, suçlamanõn yöneltildiği sanõk sayõsõnca ceza davasõ vardõr. Ancak söz konusu ceza davalarõ “bağlantı” nede- niyle birlikte açõlmõştõr (CMK md. 8, 9, 10, 11) ve mahkemece aksi- ne karar verilmediği sürece sanõk- lar birlikte yargõlanõr. Ceza sorumluluğu şahsidir. Ya- ni herkes kendi fiilinden dolayõ so- rumlu tutulabilir; hiç kimse baş- kasõnõn fiilinden dolayõ sorumlu tu- tulamaz (TCK md. 20/1). Bu ne- denle, aynõ iddianameyle birden çok sanõk hakkõnda dava açõlmasõ halinde, hangi delilin hangi sanõğõn hangi fiilini ispatladõğõnõn düşü- nüldüğü ayrõntõlõ olarak açõklan- malõdõr. Her sanõk açõsõndan isnad edilen suç fiilini hangi davranõşla, nere- de, ne zaman işlediği ayrõ ayrõ açõk- lanmadan, deliller ve olaylar her sa- nõk açõsõndan ayrõ ayrõ ilişkilendi- rilmeden, genel ve toptancõ bir anlatõmla suçlama konusu olayla- rõn anlatõlmasõ hukukun ağõr şe- kilde ihlal edilmesi anlamõna gelir. Böyle bir ihlalin neden olacağõ hukuksuzluklarõn bazõlarõnõ sõra- ladõğõmõzda, anlatmak istedikleri- miz daha iyi anlaşõlacaktõr: 1. Ceza hukukunun en temel il- kesi olan “cezaların şahsiliği”, devletin iddia makamõnca gör- mezden gelinmiş olunacaktõr. 2. Sanõklar neyle suçlandõklarõ- nõ bilemeyecekleri için savunma haklarõ ellerinden alõnacaktõr. 3. Neyle suçlandõklarõnõ bilme- yen sanõklar “olsa olsa bununla suçlanıyorumdur” şeklinde var- sayõmlar yaparak suçsuzluklarõnõ ispatlamaya çõrpõnacaklardõr. Oy- sa çağdaş, demokratik, uygar bir devletin ceza muhakemesinde sa- nõk, suçsuzluğunu ispatlamak zo- runda değildir. İspat yükü savcõ- dadõr (FEYZİOĞLU Metin: Ceza Muhakemesinde Vicdani Kanaat, Ankara 2002, s.160; AİHM Kara- rõ, Capeau/Belçika Kararõ, 13 Ocak 2005, paragraf 25). 4. Mahkeme her bir sanõğõn ney- le suçlandõğõnõ yargõlamanõn ba- şõnda bilemeyeceğinden, suçla- ma, aslõnda savcõ tarafõndan değil, mahkeme tarafõndan duruşma sü- recinde belirlenecektir. Suçlama- nõn mahkeme tarafõndan belirgin- leştirilmek zorunda kalõnmasõ, da- vasõz yargõlama yapõlamayacağõ il- kesinin ihlal edilmesi anlamõna gelir. Çünkü dava, bir kişinin, ce- za kanununu ihlal eden bir fiil iş- lediği iddiasõnõn, yani cezai uyuş- mazlõğõn mahkeme önüne çözül- mek üzere getirilmesidir. Kişinin hangi fiiliyle ceza kanununu ihlal ettiği iddianamede belirlenmez ise, şeklen bir iddianame olsa bi- le, cezai uyuşmazlõk mahkemece belirleneceğinden “davasız yar- gılama olmaz” ilkesi hiçe sayõlmõş olur. Dava açõlmadan yargõlama yapõlan sistemin adõ tahkik siste- midir ve ortaçağda kilise iktidarõ- nõn baskõ mekanizmasõ olarak iş- lev gören engizisyon mahkemele- rinde uygulanmõştõr (KUNTER Nurullah, YENİSEY Feridun, NU- HOĞLU Ayşe: Muhakeme Hu- kuku Dalõ Olarak Ceza Muhake- mesi Hukuku, İstanbul 2006, s. 66; TOROSLU/FEYZİOĞLU, s. 41 vd.). 5. Aralarõnda nasõl bir bağlantõ olduğu iddianamede açõklõğa ka- vuşturulmadõğõ halde birlikte yar- gõlanan sanõklarõn bir kõsmõ tutuk- lu ve sanõk sayõsõ çok ise, mahke- me, sanõklara “isnad edilmek is- tenen” suç fiillerini kavrayana, bu sanõklar arasõnda nasõl bir bağ- lantõ olduğunu veya olmadõğõnõ anlayana, sanõklar hakkõnda tu- tuklama kararõ verilmesinin temel şartõ olan “suçluluğu hakkında delillere dayanan kuvvetli suç şüphesi”nin bulunup bulunmadõ- ğõnõ tespit edene kadar uygulama- da tutukluluk süreleri uzayabile- cektir. Ek iddianamelerle davaya yeni sanõklar ilave edildikçe dava giderek karmaşõklaşacak, sanõklar arasõndaki ilişkilerin ne olduğu içinden kolay kolay çõkõlmaz bir hal alacak ve tutukluluk süreleri belki daha da uzayacaktõr. Bu du- rumda, hem tutukluluğun makul süreden fazla devam etmemesini emreden AİHS’nin 5. maddesi hem de yargõlamanõn makul süre- de bitirilmesini öngören adil yar- gõlanma hakkõ (AİHS md. 6 ve Anayasa md. 36) ihlal edilecektir. 6. Yargõlama makul sürede so- nuçlandõrõlamayacağõ için, suçlu ve suçsuz birbirinden uzun süre ayrõ- lamayacaktõr. Hatta dava sağlõklõ bir çözümü imkânsõz kõlacak şe- kilde karmaşõk hale getirilirse, suçlunun beraat etmesi, buna kar- şõn masumun mahkûm edilmesi ih- timali artacaktõr. Masum kişilerin mahkûm edilmesi de, suçlularõn be- raat etmesi de kamu düzenini ihlal edecek, devlete ve yargõlama ma- kamõna duyulan güveni zedele- yecektir. Bu ön açõklamalarõmõzla, her sanõk açõsõndan suçlamanõn delil- lerle ve ayrõ ayrõ somutlaştõrõlma- sõnõn önemini ortaya koyduk. Şimdi sanõklarõn suç örgütü ku- rucusu, yöneticisi veya üyesi ol- duklarõ iddiasõnõn kovuşturulduğu bir ceza davasõ örneğini ele alaca- ğõz. Örneğin daha iyi anlaşõlabil- mesi için suç örgütünün varlõğõ için aranan unsurlarõ sõralamak istiyo- ruz (TCK md. 220): 1. Suç örgütünün varlõğõndan söz edebilmek için en az üç kişinin somut olarak belirlenmesi gerek- lidir. 2. Bu kişiler, suç işlemek ama- cõ doğrultusunda bir araya gelmiş olmalõdõr. Başka bir anlatõmla ara- larõnda fiili bir amaç, eylem ve fi- kir birliği mevcut olmalõdõr. 3. Yöneticisiz bir örgüt olama- yacağõndan, örgüt yöneticileri ve üyeleri arasõnda hiyerarşik bir ya- põ, bir emir-komuta zinciri kurul- malõdõr. 4. Bu şekilde oluşturulan örgü- tün, yapõsõ, üye sayõsõ ile araç ge- reç bakõmõndan, amaçladõğõ suçlarõ gerçekleştirmeye elverişli bir alt- yapõsõ bulunmalõdõr. Başka bir an- latõmla, basit bir birliktelik, bir fi- kir kulübü yapõlanmasõ, gerekli altyapõdan yoksun bir araya gel- meler suç örgütü kurmak, yönet- mek, üye olmak suçlarõna vücut vermez. 5. Örgüt kurucusu, yöneticisi veya üyesi olmak fiilleri yalnõzca düşünerek gerçekleşmez. Kişinin, mutlaka dõş dünyaya yansõyan ve yukarõdaki unsurlarõ ortaya koyan bir fiili olmalõdõr. Çünkü kişiler, düşünceleri nedeniyle sorumlu tu- tulamazlar. Kişinin, düşünürken tuttuğu şahsi notlarõ, dõşa yansõmõş fiiller olarak kabul edilemez; not tutmak aydõn insanõn düşünce yön- temidir. 6. Failin, yukarõda unsurlarõ or- taya konan fiile ilişkin davranõş- larõnõ, bir suç örgütünün kurucusu, yöneticisi, üyesi olduğunu bilerek ve isteyerek gerçekleştirmesi ge- reklidir. Çünkü çağdaş ceza hu- kukunda kişiler, kusurlu olmadõk- larõ fiilleri nedeniyle sorumlu tu- tulamazlar (TCK md 21/1). Unsurlarõnõ kõsaca açõkladõğõmõz bu örnek üzerinden, ek iddiana- melerle davaya yeni sanõklar ila- ve edilmesinin savunma hakkõnõ nasõl ihlal edeceğini açõklayacağõz. 1. Sanõklar hakkõnda suç örgütü kurmak, yönetmek, üye olmak suçlamasõyla yargõlama başlamõş- tõr. Duruşmada iddianame okun- muştur (CMK md. 191/3-b). Bu sa- nõklar, neyle suçlandõklarõnõ -id- dianamenin buna imkân tanõyacak hukukilikte yazõlmõş olmasõ kay- dõyla- öğrenmişlerdir. Ek iddiana- me ile davaya sonradan dahil edi- len sanõklar, kendilerinden önce yargõlanmaya başlanmõş sanõklar- la aynõ örgütü kurmak, yönetmek veya üye olmakla suçlanmaktadõr. Ancak bu yeni sanõklar, birlikte ör- güt kurduklarõ, yönettikleri veya üye olduklarõ iddia edilen sanõklarla ilgili iddianame okunurken hazõr bulunmadõklarõ için, kendilerini doğrudan ilgilendiren ilk iddia- nameyi dinleme imkânõndan yok- sun kõlõnmõşlardõr. 2. Davaya ek iddianameyle son- radan dahil edilen sanõklar ve mü- dafileri, kendilerine en önce sor- gularõ tamamlanmõş olan sanõkla- ra, sorgularõnõn hemen sonrasõnda soru sorma hakkõndan (CMK md. 201/1) mahrum edilmişlerdir. 3. Davaya ek iddianameyle son- radan dahil edilen sanõklar ve mü- dafilerinin, kendilerinden önce dinlenmiş tanõklara, dinlenmeleri- nin hemen sonrasõnda soru sorma haklarõ ellerinden alõnmõştõr (CMK md. 201/1) (Tanõklara soru sor- manõn adil yargõlanma hakkõ açõ- sõndan önemi konusunda bkz. FEYZİOĞLU Metin: Tanõklõk ve Dürüst Muhakeme, Ankara 1998, s. 37 vd.). 4. Davaya ek iddianameyle son- radan dahil edilen sanõklar ve mü- dafileri, kendilerinden önce sor- gularõ tamamlanmõş olan sanõkla- rõn beyanlarõyla ilgili, bu beyanõn hemen sonrasõnda kullanmalarõ gereken değerlendirme hakkõnõ (CMK md. 215) kullanamamõş- lardõr. 5. Davaya ek iddianameyle son- radan dahil edilen sanõklar ve mü- dafileri, kendilerinden önce din- lenmiş tanõklarõn beyanlarõyla ilgili, bu beyanlarõn hemen sonrasõnda di- le getirme haklarõ olan değerlen- dirmelerde (CMK md. 215) bulu- namamõşlardõr. 6. Davaya ek iddianameyle son- radan dahil edilen sanõklar ve mü- dafileri, kendilerinden önce du- ruşmada tartõşõlmõş belgelerle ilgili, bu belgeler tartõşõlõrken değerlen- dirme yapma hakkõndan (CMK md. 215) yoksun kalmõşlardõr. 7. Ek iddianamelerden önce yar- gõlanmaya başlanmõş sanõklar da sorgu ve savunmalarõnda, daha sonra davaya dahil edileceği ihti- mali duyurulan sanõklarõn kim ol- duğunu ve ne diyeceklerini bil- meden, bir bilinmez içerisinde sa- vunma yapmak zorunda bõrakõl- mõşlardõr. Peki, bu haklardan mahrum edil- mek önemli midir? Eksikliklerin sonradan telafisi mümkün değil mi- dir? Cevabõmõzõ mümkün olduğunca matematiksel bir dizi içerisinde vermeye çalõşacağõz. 1. Yargõlamayõ yapan hâkim ve- ya hâkimler, sanõklar hakkõndaki suçlamalarõn ispatlanõp ispatlan- madõğõna vicdani kanaatlerine gö- re karar verirler (CMK md. 217/1). 2. Hâkimin vicdani kanaati, du- ruşmada huzurunda sunulmuş ve taraflarca tartõşõlmõş delillere da- yanmak zorundadõr (CMK md. 217/1). 3. İddianamenin okunmasõ ve dinlenmesi, iddia ve savunma ma- kamõndaki kişilerin (cumhuriyet savcõsõ, katõlan, katõlanõn vekili avukat, sanõk, sanõğõn müdafii) sanõklara ve tanõklara soru sorma- sõ, sanõk ve tanõklarõn dinlenme- sinden, belgelerin okunmasõndan sonra değerlendirmelerde bulun- masõ, hâkimi, iddia veya savun- manõn doğruluğu veya iddianõn dayanaksõzlõğõ konusunda ikna et- meye yöneliktir. 4. Başka bir anlatõmla, ceza da- vasõnõn taraflarõ, muhakeme hu- kuku kurallarõnõn kendilerine ver- diği hak ve yetkileri kullanarak hâ- kimin vicdani kanaatinin oluşu- munda etkili olmaya çalõşõrlar. Çağdaş ceza muhakemesinin vaz- geçilmez yöntemi olan çelişme yönteminin özü budur (FEYZİ- OĞLU, Vicdani Kanaat, s. 112 vd; KARAKEHYA Hakan: AİHS’nin 6. Maddesi Bağlamõnda Ceza Mu- hakemesinde Duruşma, Ankara 2008, s. 74 vd; ayrõca bkz. Ceza Muhakemesi Kanunu TBMM Adalet Komisyonu Raporu). 5. Şu halde hâkimin vicdani ka- naati, duruşmanõn sonunda yoktan var olmaz; duruşma sürecinde oluşmaya, şekillenmeye başlar ve duruşmanõn sonunda kesinleşir (FEYZİOĞLU, Vicdani Kanaat, s. 110 vd.). 6. Ek iddianameyle davaya da- ha sonradan dahil edilmiş olan bir sanõk, hâkimin oluşmaya baş- lamõş, belki de büyük ölçüde şe- killenmiş bu vicdani kanaatini na- sõl etkileyecek, nasõl değiştirecek- tir? Davaya ek iddianameyle son- radan dahil olmuş bir sanõğõn mü- dafiin, önceden dinlenmiş bir ta- nõğõn beyanõ hakkõnda yapacağõ de- ğerlendirme ne kadar etkili olabi- lecektir? Önceden dinlenmiş bir sa- nõğõn veya tanõğõn dinlenmesinin hemen ardõndan sorulacak bir so- ruyla, yapõlacak bir değerlendir- meyle bu kişinin yalan söylediği- ni ortaya çõkarmak mümkün ola- bilecek iken, üzerinden aylar geç- miş bir beyanla ilgili sonradan yapõlacak değerlendirme, hâkimin oluşmaya başlamõş vicdani ka- naatini etkileyebilecek midir? 7. Gerçekçi olalõm: Hâkim, bir suç örgütünün varlõğõna ikna ol- maya başlamõş ise, üstelik bu ör- gütün kurucularõndan, yönetici- lerinden, üyelerinden birinin he- nüz hakkõnda iddianame düzen- lenmediği için yargõlamasõ baş- lamamõş misal (A) isimli şahõs ol- duğuna dair duruşmada beyan- larda bulunulmuş, belgeler tartõ- şõlmõşsa, (A), davaya dahil oldu- ğunda hâkimin oluşmaya başla- yan bu kanaatini nasõl etkileyecek, nasõl değiştirecektir? (A) gõya- bõnda gerçekleşen muhakeme iş- lemlerini uzaktan seyretmek zo- runda bõrakõlmõş, savunma hakkõ, daha yargõlanmaya başlanmadan kõsõtlanmõştõr. (A)’ya, davaya da- hil olduktan sonra söz hakkõnõn tanõnmasõ, daha önce tartõşõlmõş belgelerle, dinlenmiş tanõklarla veya sanõklarla ilgili değerlen- dirme imkânõ verilmesi, hatta ta- nõklara ve sanõklara soru sorma hakkõnõn tanõnmasõ dahi, hasarõ te- lafi etmeye yetmeyebilir. Çünkü hâkimin vicdani kanaati, (A) he- nüz sanõk değilken, (A) henüz yargõlanmaya başlamadan, (A) henüz söz söylemeden oluşmaya başlamõştõr. Daha açõk yazalõm. Tabiri caizse (A), müsabakaya, kendisi kalede bile değilken gol yemiş, yenik düşürülmüş olarak başlatõlmaktadõr. Ceza muhakemesi, insanlarõn hürriyetlerinin, itibarlarõnõn, malvarlõklarõnõn, onlarõ birey yapan, onlara toplumsal statü kazandõran değerlerin risk altõnda olduğu bir muhakemedir. Çünkü sonunda mahkûmiyet ihtimali bulunmaktadõr. Ceza muhakemesinin önceden belirlenmiş kurallarõ, yüzlerce hatta binlerce yõlda oluşmuş evrensel ilkeleri vardõr. Ceza muhakemesini yürütenler, bu kurallara uymak, bu ilkelere saygõ göstermek zorundadõr. Anketlerle, kamuoyu yoklamalarõyla suç ve suçlu tespit edilemez. Halkõn büyük çoğunluğu bir kişinin suçlu olduğuna inansa bile, bu önyargõ yargõlamayõ etkileyemez. Hukuk devletinin çağdaş toplumunun tatmin edilmesi gereken tek husus şudur: “Soruşturma ve kovuşturmada adil yargõlanma hakkõna saygõ gösterildiği.” Aksi takdirde soruşturma ve takip eden yargõlama süreci, toplumu ümitsizliğe, güvensizliğe, hatta paranoyalara sürükler. Devlet, çağdaş, demokratik bir hukuk devleti ise ceza muhakemesinin bir zulüm aygõtõna dönüşmesini önlemekle yükümlüdür. SON SÖZLER AVRUPA GÜRAY ÖZ Hayat ve Özgürlük Hayatın tuhaf cazibesi ile boğuşup dururken, baktım, “artık gidiyorum” diyor Doğan. Nere- ye? Mavi siyah bir sonsuzluğa. Hesaplarını göz- den geçirmiş, “horoz borcunu” ödeyip öde- mediğini soruyor yavaşça. Ödemiş. Fazlasını bırakıp gitmiş işte. Elimizi bırakıp o sonsuz mavi karanlığa, yıl- dızların arasına gittiğini düşündüm. Bilmiyorum nereye gittiğini, ama anılarımın içinde arkadaş- larımı öyle var ediyorum. Sonsuz mavi bir ka- ranlığın içinde yıldızlar gibi olsunlar istiyorum. Yaşamak ne kadar güzelse, ölümün de o ka- dar çaresizlik olduğunu kim söyledi? Belki de öz- gürlüktür. Belki de Heidegger’in tarif ettiği gibi- dir. Kaygılarımızın, sorumluluklarımızın bilincine vararak, kendimizi gerçekleştirmemiz, böylece azat oluşumuzdur. Bu özgürlüğü bilmediğimiz, farkına varmadığımız zaman, ölüm soyutlaşmı- yor, sayılarla üstümüze üstümüze gelmiyor mu? Irak’ta bir milyon insan öldürüldü. Daha dün Fi- listin’de 1500 insan bombaların altında, ışığın- da, ısısında yok oldu. Sonra yaklaşıyor sana. Ölümü anladığın anda gerçekten varolmayla başlıyorsundur belki de. Varlığını sorgular, oku- yup yazarken, soyut sayılardan, şekillenmeye başlayan hayata dönüyorsun. Yapacak ne çok şey var. Hayatın o parıltılı cazibesinin içindesin. Onun sana sunduklarıyla senin ona sundukların arasındaki diyalektiğin girdabındasın. Bir tuhaf kavganın, savaşın, yok etmekle, yaratmak ara- sındaki ilişkinin anlaşılmaz esrarındasın. Açlığı, yoksulluğu göre göre, kendini o yoklu- ğun üstünde var edene duyduğun kızgınlıkla ya- şaya yaşaya belki de artık derin kalınlaşıyor, duy- guların köreliyor, kendini şu anlaşılmaz, şu her iyi şeyi öğüten zamanın kollarına bırakıyorsun- dur. Haksızlığa yabancı kalmış, huzur ve rahat- la hesaplaşıp durmuşsundur da artık, “Eh ne yapalım kendimizi teslim edelim şu zamana, şu hayata” demişsindir belki. Ya da belki öyle yapmamışsındır. O belki uzun, belki kısa ama mutlaka anlam yüklenmiş hayatın son dakikalarına kadar, geri- de bir büyük armağan olarak dünyaya bıraktığın çocuklarına bakmışsındır, Doğan gibi. Ya da var olmanın anlamını keşfetmeyi sürdürmüş, son gününe, elinin hareket ettiği son ana kadar “ge- tirin benim kalemimi” demişsindir. Türkel gibi. Kardeşim benim. Işıltılı gözleriyle hep hayretle bakarak hayata, hayatın uğraşmak, mücadele etmek, anlatmak, yazmak olduğunu söyleyip durdu. Varolmanın en anlamlı halini seçti bana sorarsanız. Öğren- cilerine anlatırken, anlamayanlara bildirirken, su- sanlara susmamak gerektiğini öğütlerken, ha- yatla bağı giderek azaldığında, kolları inceldi- ğinde, yüzünde aşkla daha bir parıldayan göz- leriyle sonuna kadar var olmayı seçti Türkel. Peki, yaşarken ölenlere ne diyeceğiz ki? Varolmayı değil, özgürlüğün bilincine vara- madan küllenmeyi seçenlere ne diyeceğiz? Ya- şamayı zamana uymakla karıştıranlara diyebi- leceğimiz bir şey yoktur. Zamana uymak, onun- la kavga etmeyi bırakmak, varolmamayı seç- mek, güneşin altında gölgesiz kalmayı seçmek değil midir? Onları anlamak zordur. Kendilerini zamanın kollarına bırakarak yaşamayı seçenler hep bir ukdeyle, özgürleşmenin anlamını çöze- meden giderler. Hep bir horoz borçlu kalırlar dünyaya. Kardeşim benim. Geçtiği yerlerde ışıltılar bırakan güzelim. Sen tanımadın, Doğan sessiz bir kahramanın tüle benzeyen örtüsünü omzunda taşıyarak, sonsuz mavi bir karanlığa gitti, yıldızların arası- na. Sen de varolmanın en anlamlı hallerinden bi- rini bırakıp gittin ya daha sonra, biz de artık ha- yatın ancak savaşarak anlam kazanan halleriy- le var olmayı, var olmanın özgürlükle bağını çö- ze çöze sürdüreceğiz hayatımızı. e-posta: [email protected] İSTANBUL TABİP ODASIBAŞKANI: Tutukluçocuğun yarasõ daha ağõr İstanbul Haber Servisi - İstanbul Tabip Oda- sõ Başkanõ Prof. Özdemir Aktan, çeşitli gösterilere katõlarak “terör örgütüne üye olmak”la yargõlanan 13-18 yaşlarõndaki çocuklarõn durumunun, BM Çocuk Haklarõ Sözleşmesi başta olmak üze- re Türkiye’nin de imzaladõğõ çok sayõda uluslararasõ sözleşmeye, anayasaya ve hu- kuk devleti ilkesine aykõrõ olduğunu belirtti. İstanbul Tabip Odasõ Başkanõ Prof. Özde- mir Aktan, 4 Temmuz ve 20 Ekim 2008 ta- rihlerinde Diyarbakõr ve çevre illerde ger- çekleşen gösterilerde çõkan olaylar sõrasõnda polise taş attõğõ öne sürülen çok sayõda ço- cuğun tutuklanmasõ nedeniyle oda binasõn- da dün basõn toplantõsõ düzenledi. Prof. Özdemir Aktan, hukukçular, peda- goglar ve sosyal hizmet uzmanlarõndan olu- şan Çocuklar İçin Adalet Girişimi’nin, tu- tuklu çocuklarla yaptõğõ görüşmelerde elde ettikleri ilk bulgulara ilişkin şu görüşlere yer verdi: “Ruhsal ve bedensel sağlıkla- rında onarılması güç yaralar açılacak olan çocukların ‘çocuk’ olduğunu hatırla- tıyor, öncelikle ağır travmalarla sonuç- lanması muhtemel ‘tutukluluk halinin ve ağõr ceza’ yargılamasının ortadan kaldırı- lacağını umuyoruz.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle