Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 11 ŞUBAT 2009 ÇARŞAMBA
6 HABERLER
Anketlerle, kamuoyu yoklamalarõyla suç ve suçlu tespit edilemez
Çok sanõklõ davalar...Prof. Dr. Metin
FEYZİOĞLU(Ankara Hukuk
Fakültesi Ceza ve Ceza Usulü
Hukuku Anabilim Dalõ Başkanõ)
Usul, esasõn giriş kapõsõdõr. Yan-
lõş kapõdan, yanlõş odaya girilir.
Yanlõş ve keyfi usuller, yanlõş ve
keyfi sonuçlara ulaştõrõr. Bu yüz-
den ceza muhakemesi kurallarõ
ve ilkeleri, bir davanõn esasõnõn
doğru çözülebilmesi için uyulma-
sõ zorunlu kurallar ve ilkelerdir.
“Uygulanan usul hatalı olabi-
lir ama biz esasa bakalım” şek-
lindeki bir yaklaşõm, bõrakõnõz 21.
yüzyõlda yaşayan bir ülkede, bin-
lerce yõl önce, antikçağlarda Ana-
dolu’da kurulmuş herhangi bir şe-
hir devletinde dahi telaffuz edil-
diğinde eminiz tepkiyle karşõla-
nõrdõ.
Ceza davasõ, bir kişinin ceza
kanununu ihlal eden bir fiil işlediği
iddiasõnõn yargõlama makamõ hu-
zuruna taşõnmasõdõr (TOROSLU
Nevzat, FEYZİOĞLU Metin: Ce-
za Muhakemesi Hukuku, Ankara
2008, ss. 28-29).
Ceza davasõ, cumhuriyet savcõ-
sõ tarafõndan iddianame düzenlen-
mek suretiyle açõlõr.
CMK md. 170 uyarõnca iddia-
namenin:
1. İsnad edilen fiili bütün un-
surlarõyla tanõmlayacak şekilde
hazõrlanmõş olmasõ,
2. Sanõğõn işlediği iddia edilen
fiili nerede ve ne zaman işlediği-
ni açõklamasõ,
3. Olaylar ile delilleri birbirle-
riyle ilişkilendirmesi zorunludur.
Buna aykõrõ düzenlenmiş bir id-
dianame ile dava açõlmasõ duru-
munda sanõk ne ile suçlandõğõnõ ve
aleyhindeki delilleri bilemeye-
cektir. Ne ile suçlandõğõnõ bilme-
yen biri kendini savunamaz. Aley-
hindeki delilleri bilmeyen, hangi
delille neyin ispatlanmak istendi-
ğini anlamayan biri, bunlarõ çürü-
temez.
Ceza davasõnda sanõk kendini sa-
vunamaz hale getirilir ise ceza
muhakemesi, önceden belirlenmiş
bir sonuca ulaşõlmak için başvu-
rulan bir zulüm aygõtõna dönüşür.
Savcõ, suçun birden çok kişi ta-
rafõndan işlendiği kanaatindeyse
aynõ iddianamede, bu kişilerin ta-
mamõna suçlamada bulunabilir.
Bu durumda, aslõnda, suçlamanõn
yöneltildiği sanõk sayõsõnca ceza
davasõ vardõr. Ancak söz konusu
ceza davalarõ “bağlantı” nede-
niyle birlikte açõlmõştõr (CMK md.
8, 9, 10, 11) ve mahkemece aksi-
ne karar verilmediği sürece sanõk-
lar birlikte yargõlanõr.
Ceza sorumluluğu şahsidir. Ya-
ni herkes kendi fiilinden dolayõ so-
rumlu tutulabilir; hiç kimse baş-
kasõnõn fiilinden dolayõ sorumlu tu-
tulamaz (TCK md. 20/1). Bu ne-
denle, aynõ iddianameyle birden
çok sanõk hakkõnda dava açõlmasõ
halinde, hangi delilin hangi sanõğõn
hangi fiilini ispatladõğõnõn düşü-
nüldüğü ayrõntõlõ olarak açõklan-
malõdõr.
Her sanõk açõsõndan isnad edilen
suç fiilini hangi davranõşla, nere-
de, ne zaman işlediği ayrõ ayrõ açõk-
lanmadan, deliller ve olaylar her sa-
nõk açõsõndan ayrõ ayrõ ilişkilendi-
rilmeden, genel ve toptancõ bir
anlatõmla suçlama konusu olayla-
rõn anlatõlmasõ hukukun ağõr şe-
kilde ihlal edilmesi anlamõna gelir.
Böyle bir ihlalin neden olacağõ
hukuksuzluklarõn bazõlarõnõ sõra-
ladõğõmõzda, anlatmak istedikleri-
miz daha iyi anlaşõlacaktõr:
1. Ceza hukukunun en temel il-
kesi olan “cezaların şahsiliği”,
devletin iddia makamõnca gör-
mezden gelinmiş olunacaktõr.
2. Sanõklar neyle suçlandõklarõ-
nõ bilemeyecekleri için savunma
haklarõ ellerinden alõnacaktõr.
3. Neyle suçlandõklarõnõ bilme-
yen sanõklar “olsa olsa bununla
suçlanıyorumdur” şeklinde var-
sayõmlar yaparak suçsuzluklarõnõ
ispatlamaya çõrpõnacaklardõr. Oy-
sa çağdaş, demokratik, uygar bir
devletin ceza muhakemesinde sa-
nõk, suçsuzluğunu ispatlamak zo-
runda değildir. İspat yükü savcõ-
dadõr (FEYZİOĞLU Metin: Ceza
Muhakemesinde Vicdani Kanaat,
Ankara 2002, s.160; AİHM Kara-
rõ, Capeau/Belçika Kararõ, 13 Ocak
2005, paragraf 25).
4. Mahkeme her bir sanõğõn ney-
le suçlandõğõnõ yargõlamanõn ba-
şõnda bilemeyeceğinden, suçla-
ma, aslõnda savcõ tarafõndan değil,
mahkeme tarafõndan duruşma sü-
recinde belirlenecektir. Suçlama-
nõn mahkeme tarafõndan belirgin-
leştirilmek zorunda kalõnmasõ, da-
vasõz yargõlama yapõlamayacağõ il-
kesinin ihlal edilmesi anlamõna
gelir. Çünkü dava, bir kişinin, ce-
za kanununu ihlal eden bir fiil iş-
lediği iddiasõnõn, yani cezai uyuş-
mazlõğõn mahkeme önüne çözül-
mek üzere getirilmesidir. Kişinin
hangi fiiliyle ceza kanununu ihlal
ettiği iddianamede belirlenmez
ise, şeklen bir iddianame olsa bi-
le, cezai uyuşmazlõk mahkemece
belirleneceğinden “davasız yar-
gılama olmaz” ilkesi hiçe sayõlmõş
olur. Dava açõlmadan yargõlama
yapõlan sistemin adõ tahkik siste-
midir ve ortaçağda kilise iktidarõ-
nõn baskõ mekanizmasõ olarak iş-
lev gören engizisyon mahkemele-
rinde uygulanmõştõr (KUNTER
Nurullah, YENİSEY Feridun, NU-
HOĞLU Ayşe: Muhakeme Hu-
kuku Dalõ Olarak Ceza Muhake-
mesi Hukuku, İstanbul 2006, s. 66;
TOROSLU/FEYZİOĞLU, s. 41
vd.).
5. Aralarõnda nasõl bir bağlantõ
olduğu iddianamede açõklõğa ka-
vuşturulmadõğõ halde birlikte yar-
gõlanan sanõklarõn bir kõsmõ tutuk-
lu ve sanõk sayõsõ çok ise, mahke-
me, sanõklara “isnad edilmek is-
tenen” suç fiillerini kavrayana, bu
sanõklar arasõnda nasõl bir bağ-
lantõ olduğunu veya olmadõğõnõ
anlayana, sanõklar hakkõnda tu-
tuklama kararõ verilmesinin temel
şartõ olan “suçluluğu hakkında
delillere dayanan kuvvetli suç
şüphesi”nin bulunup bulunmadõ-
ğõnõ tespit edene kadar uygulama-
da tutukluluk süreleri uzayabile-
cektir. Ek iddianamelerle davaya
yeni sanõklar ilave edildikçe dava
giderek karmaşõklaşacak, sanõklar
arasõndaki ilişkilerin ne olduğu
içinden kolay kolay çõkõlmaz bir
hal alacak ve tutukluluk süreleri
belki daha da uzayacaktõr. Bu du-
rumda, hem tutukluluğun makul
süreden fazla devam etmemesini
emreden AİHS’nin 5. maddesi
hem de yargõlamanõn makul süre-
de bitirilmesini öngören adil yar-
gõlanma hakkõ (AİHS md. 6 ve
Anayasa md. 36) ihlal edilecektir.
6. Yargõlama makul sürede so-
nuçlandõrõlamayacağõ için, suçlu ve
suçsuz birbirinden uzun süre ayrõ-
lamayacaktõr. Hatta dava sağlõklõ
bir çözümü imkânsõz kõlacak şe-
kilde karmaşõk hale getirilirse,
suçlunun beraat etmesi, buna kar-
şõn masumun mahkûm edilmesi ih-
timali artacaktõr. Masum kişilerin
mahkûm edilmesi de, suçlularõn be-
raat etmesi de kamu düzenini ihlal
edecek, devlete ve yargõlama ma-
kamõna duyulan güveni zedele-
yecektir.
Bu ön açõklamalarõmõzla, her
sanõk açõsõndan suçlamanõn delil-
lerle ve ayrõ ayrõ somutlaştõrõlma-
sõnõn önemini ortaya koyduk.
Şimdi sanõklarõn suç örgütü ku-
rucusu, yöneticisi veya üyesi ol-
duklarõ iddiasõnõn kovuşturulduğu
bir ceza davasõ örneğini ele alaca-
ğõz. Örneğin daha iyi anlaşõlabil-
mesi için suç örgütünün varlõğõ için
aranan unsurlarõ sõralamak istiyo-
ruz (TCK md. 220):
1. Suç örgütünün varlõğõndan
söz edebilmek için en az üç kişinin
somut olarak belirlenmesi gerek-
lidir.
2. Bu kişiler, suç işlemek ama-
cõ doğrultusunda bir araya gelmiş
olmalõdõr. Başka bir anlatõmla ara-
larõnda fiili bir amaç, eylem ve fi-
kir birliği mevcut olmalõdõr.
3. Yöneticisiz bir örgüt olama-
yacağõndan, örgüt yöneticileri ve
üyeleri arasõnda hiyerarşik bir ya-
põ, bir emir-komuta zinciri kurul-
malõdõr.
4. Bu şekilde oluşturulan örgü-
tün, yapõsõ, üye sayõsõ ile araç ge-
reç bakõmõndan, amaçladõğõ suçlarõ
gerçekleştirmeye elverişli bir alt-
yapõsõ bulunmalõdõr. Başka bir an-
latõmla, basit bir birliktelik, bir fi-
kir kulübü yapõlanmasõ, gerekli
altyapõdan yoksun bir araya gel-
meler suç örgütü kurmak, yönet-
mek, üye olmak suçlarõna vücut
vermez.
5. Örgüt kurucusu, yöneticisi
veya üyesi olmak fiilleri yalnõzca
düşünerek gerçekleşmez. Kişinin,
mutlaka dõş dünyaya yansõyan ve
yukarõdaki unsurlarõ ortaya koyan
bir fiili olmalõdõr. Çünkü kişiler,
düşünceleri nedeniyle sorumlu tu-
tulamazlar. Kişinin, düşünürken
tuttuğu şahsi notlarõ, dõşa yansõmõş
fiiller olarak kabul edilemez; not
tutmak aydõn insanõn düşünce yön-
temidir.
6. Failin, yukarõda unsurlarõ or-
taya konan fiile ilişkin davranõş-
larõnõ, bir suç örgütünün kurucusu,
yöneticisi, üyesi olduğunu bilerek
ve isteyerek gerçekleştirmesi ge-
reklidir. Çünkü çağdaş ceza hu-
kukunda kişiler, kusurlu olmadõk-
larõ fiilleri nedeniyle sorumlu tu-
tulamazlar (TCK md 21/1).
Unsurlarõnõ kõsaca açõkladõğõmõz
bu örnek üzerinden, ek iddiana-
melerle davaya yeni sanõklar ila-
ve edilmesinin savunma hakkõnõ
nasõl ihlal edeceğini açõklayacağõz.
1. Sanõklar hakkõnda suç örgütü
kurmak, yönetmek, üye olmak
suçlamasõyla yargõlama başlamõş-
tõr. Duruşmada iddianame okun-
muştur (CMK md. 191/3-b). Bu sa-
nõklar, neyle suçlandõklarõnõ -id-
dianamenin buna imkân tanõyacak
hukukilikte yazõlmõş olmasõ kay-
dõyla- öğrenmişlerdir. Ek iddiana-
me ile davaya sonradan dahil edi-
len sanõklar, kendilerinden önce
yargõlanmaya başlanmõş sanõklar-
la aynõ örgütü kurmak, yönetmek
veya üye olmakla suçlanmaktadõr.
Ancak bu yeni sanõklar, birlikte ör-
güt kurduklarõ, yönettikleri veya
üye olduklarõ iddia edilen sanõklarla
ilgili iddianame okunurken hazõr
bulunmadõklarõ için, kendilerini
doğrudan ilgilendiren ilk iddia-
nameyi dinleme imkânõndan yok-
sun kõlõnmõşlardõr.
2. Davaya ek iddianameyle son-
radan dahil edilen sanõklar ve mü-
dafileri, kendilerine en önce sor-
gularõ tamamlanmõş olan sanõkla-
ra, sorgularõnõn hemen sonrasõnda
soru sorma hakkõndan (CMK md.
201/1) mahrum edilmişlerdir.
3. Davaya ek iddianameyle son-
radan dahil edilen sanõklar ve mü-
dafilerinin, kendilerinden önce
dinlenmiş tanõklara, dinlenmeleri-
nin hemen sonrasõnda soru sorma
haklarõ ellerinden alõnmõştõr (CMK
md. 201/1) (Tanõklara soru sor-
manõn adil yargõlanma hakkõ açõ-
sõndan önemi konusunda bkz.
FEYZİOĞLU Metin: Tanõklõk ve
Dürüst Muhakeme, Ankara 1998,
s. 37 vd.).
4. Davaya ek iddianameyle son-
radan dahil edilen sanõklar ve mü-
dafileri, kendilerinden önce sor-
gularõ tamamlanmõş olan sanõkla-
rõn beyanlarõyla ilgili, bu beyanõn
hemen sonrasõnda kullanmalarõ
gereken değerlendirme hakkõnõ
(CMK md. 215) kullanamamõş-
lardõr.
5. Davaya ek iddianameyle son-
radan dahil edilen sanõklar ve mü-
dafileri, kendilerinden önce din-
lenmiş tanõklarõn beyanlarõyla ilgili,
bu beyanlarõn hemen sonrasõnda di-
le getirme haklarõ olan değerlen-
dirmelerde (CMK md. 215) bulu-
namamõşlardõr.
6. Davaya ek iddianameyle son-
radan dahil edilen sanõklar ve mü-
dafileri, kendilerinden önce du-
ruşmada tartõşõlmõş belgelerle ilgili,
bu belgeler tartõşõlõrken değerlen-
dirme yapma hakkõndan (CMK
md. 215) yoksun kalmõşlardõr.
7. Ek iddianamelerden önce yar-
gõlanmaya başlanmõş sanõklar da
sorgu ve savunmalarõnda, daha
sonra davaya dahil edileceği ihti-
mali duyurulan sanõklarõn kim ol-
duğunu ve ne diyeceklerini bil-
meden, bir bilinmez içerisinde sa-
vunma yapmak zorunda bõrakõl-
mõşlardõr.
Peki, bu haklardan mahrum edil-
mek önemli midir? Eksikliklerin
sonradan telafisi mümkün değil mi-
dir?
Cevabõmõzõ mümkün olduğunca
matematiksel bir dizi içerisinde
vermeye çalõşacağõz.
1. Yargõlamayõ yapan hâkim ve-
ya hâkimler, sanõklar hakkõndaki
suçlamalarõn ispatlanõp ispatlan-
madõğõna vicdani kanaatlerine gö-
re karar verirler (CMK md. 217/1).
2. Hâkimin vicdani kanaati, du-
ruşmada huzurunda sunulmuş ve
taraflarca tartõşõlmõş delillere da-
yanmak zorundadõr (CMK md.
217/1).
3. İddianamenin okunmasõ ve
dinlenmesi, iddia ve savunma ma-
kamõndaki kişilerin (cumhuriyet
savcõsõ, katõlan, katõlanõn vekili
avukat, sanõk, sanõğõn müdafii)
sanõklara ve tanõklara soru sorma-
sõ, sanõk ve tanõklarõn dinlenme-
sinden, belgelerin okunmasõndan
sonra değerlendirmelerde bulun-
masõ, hâkimi, iddia veya savun-
manõn doğruluğu veya iddianõn
dayanaksõzlõğõ konusunda ikna et-
meye yöneliktir.
4. Başka bir anlatõmla, ceza da-
vasõnõn taraflarõ, muhakeme hu-
kuku kurallarõnõn kendilerine ver-
diği hak ve yetkileri kullanarak hâ-
kimin vicdani kanaatinin oluşu-
munda etkili olmaya çalõşõrlar.
Çağdaş ceza muhakemesinin vaz-
geçilmez yöntemi olan çelişme
yönteminin özü budur (FEYZİ-
OĞLU, Vicdani Kanaat, s. 112 vd;
KARAKEHYA Hakan: AİHS’nin
6. Maddesi Bağlamõnda Ceza Mu-
hakemesinde Duruşma, Ankara
2008, s. 74 vd; ayrõca bkz. Ceza
Muhakemesi Kanunu TBMM
Adalet Komisyonu Raporu).
5. Şu halde hâkimin vicdani ka-
naati, duruşmanõn sonunda yoktan
var olmaz; duruşma sürecinde
oluşmaya, şekillenmeye başlar ve
duruşmanõn sonunda kesinleşir
(FEYZİOĞLU, Vicdani Kanaat, s.
110 vd.).
6. Ek iddianameyle davaya da-
ha sonradan dahil edilmiş olan
bir sanõk, hâkimin oluşmaya baş-
lamõş, belki de büyük ölçüde şe-
killenmiş bu vicdani kanaatini na-
sõl etkileyecek, nasõl değiştirecek-
tir? Davaya ek iddianameyle son-
radan dahil olmuş bir sanõğõn mü-
dafiin, önceden dinlenmiş bir ta-
nõğõn beyanõ hakkõnda yapacağõ de-
ğerlendirme ne kadar etkili olabi-
lecektir? Önceden dinlenmiş bir sa-
nõğõn veya tanõğõn dinlenmesinin
hemen ardõndan sorulacak bir so-
ruyla, yapõlacak bir değerlendir-
meyle bu kişinin yalan söylediği-
ni ortaya çõkarmak mümkün ola-
bilecek iken, üzerinden aylar geç-
miş bir beyanla ilgili sonradan
yapõlacak değerlendirme, hâkimin
oluşmaya başlamõş vicdani ka-
naatini etkileyebilecek midir?
7. Gerçekçi olalõm: Hâkim, bir
suç örgütünün varlõğõna ikna ol-
maya başlamõş ise, üstelik bu ör-
gütün kurucularõndan, yönetici-
lerinden, üyelerinden birinin he-
nüz hakkõnda iddianame düzen-
lenmediği için yargõlamasõ baş-
lamamõş misal (A) isimli şahõs ol-
duğuna dair duruşmada beyan-
larda bulunulmuş, belgeler tartõ-
şõlmõşsa, (A), davaya dahil oldu-
ğunda hâkimin oluşmaya başla-
yan bu kanaatini nasõl etkileyecek,
nasõl değiştirecektir? (A) gõya-
bõnda gerçekleşen muhakeme iş-
lemlerini uzaktan seyretmek zo-
runda bõrakõlmõş, savunma hakkõ,
daha yargõlanmaya başlanmadan
kõsõtlanmõştõr. (A)’ya, davaya da-
hil olduktan sonra söz hakkõnõn
tanõnmasõ, daha önce tartõşõlmõş
belgelerle, dinlenmiş tanõklarla
veya sanõklarla ilgili değerlen-
dirme imkânõ verilmesi, hatta ta-
nõklara ve sanõklara soru sorma
hakkõnõn tanõnmasõ dahi, hasarõ te-
lafi etmeye yetmeyebilir. Çünkü
hâkimin vicdani kanaati, (A) he-
nüz sanõk değilken, (A) henüz
yargõlanmaya başlamadan, (A)
henüz söz söylemeden oluşmaya
başlamõştõr. Daha açõk yazalõm.
Tabiri caizse (A), müsabakaya,
kendisi kalede bile değilken gol
yemiş, yenik düşürülmüş olarak
başlatõlmaktadõr.
Ceza muhakemesi, insanlarõn hürriyetlerinin,
itibarlarõnõn, malvarlõklarõnõn, onlarõ birey
yapan, onlara toplumsal statü kazandõran
değerlerin risk altõnda olduğu bir muhakemedir.
Çünkü sonunda mahkûmiyet ihtimali
bulunmaktadõr. Ceza muhakemesinin önceden
belirlenmiş kurallarõ, yüzlerce hatta binlerce
yõlda oluşmuş evrensel ilkeleri vardõr. Ceza
muhakemesini yürütenler, bu kurallara uymak,
bu ilkelere saygõ göstermek zorundadõr.
Anketlerle, kamuoyu yoklamalarõyla suç ve suçlu
tespit edilemez. Halkõn büyük çoğunluğu bir
kişinin suçlu olduğuna inansa bile, bu önyargõ
yargõlamayõ etkileyemez. Hukuk devletinin
çağdaş toplumunun tatmin edilmesi gereken tek
husus şudur: “Soruşturma ve kovuşturmada adil
yargõlanma hakkõna saygõ gösterildiği.” Aksi
takdirde soruşturma ve takip eden yargõlama
süreci, toplumu ümitsizliğe, güvensizliğe, hatta
paranoyalara sürükler. Devlet, çağdaş,
demokratik bir hukuk devleti ise ceza
muhakemesinin bir zulüm aygõtõna dönüşmesini
önlemekle yükümlüdür.
SON SÖZLER
AVRUPA
GÜRAY ÖZ
Hayat ve Özgürlük
Hayatın tuhaf cazibesi ile boğuşup dururken,
baktım, “artık gidiyorum” diyor Doğan. Nere-
ye? Mavi siyah bir sonsuzluğa. Hesaplarını göz-
den geçirmiş, “horoz borcunu” ödeyip öde-
mediğini soruyor yavaşça.
Ödemiş. Fazlasını bırakıp gitmiş işte.
Elimizi bırakıp o sonsuz mavi karanlığa, yıl-
dızların arasına gittiğini düşündüm. Bilmiyorum
nereye gittiğini, ama anılarımın içinde arkadaş-
larımı öyle var ediyorum. Sonsuz mavi bir ka-
ranlığın içinde yıldızlar gibi olsunlar istiyorum.
Yaşamak ne kadar güzelse, ölümün de o ka-
dar çaresizlik olduğunu kim söyledi? Belki de öz-
gürlüktür. Belki de Heidegger’in tarif ettiği gibi-
dir. Kaygılarımızın, sorumluluklarımızın bilincine
vararak, kendimizi gerçekleştirmemiz, böylece
azat oluşumuzdur. Bu özgürlüğü bilmediğimiz,
farkına varmadığımız zaman, ölüm soyutlaşmı-
yor, sayılarla üstümüze üstümüze gelmiyor mu?
Irak’ta bir milyon insan öldürüldü. Daha dün Fi-
listin’de 1500 insan bombaların altında, ışığın-
da, ısısında yok oldu.
Sonra yaklaşıyor sana.
Ölümü anladığın anda gerçekten varolmayla
başlıyorsundur belki de. Varlığını sorgular, oku-
yup yazarken, soyut sayılardan, şekillenmeye
başlayan hayata dönüyorsun. Yapacak ne çok
şey var. Hayatın o parıltılı cazibesinin içindesin.
Onun sana sunduklarıyla senin ona sundukların
arasındaki diyalektiğin girdabındasın. Bir tuhaf
kavganın, savaşın, yok etmekle, yaratmak ara-
sındaki ilişkinin anlaşılmaz esrarındasın.
Açlığı, yoksulluğu göre göre, kendini o yoklu-
ğun üstünde var edene duyduğun kızgınlıkla ya-
şaya yaşaya belki de artık derin kalınlaşıyor, duy-
guların köreliyor, kendini şu anlaşılmaz, şu her
iyi şeyi öğüten zamanın kollarına bırakıyorsun-
dur. Haksızlığa yabancı kalmış, huzur ve rahat-
la hesaplaşıp durmuşsundur da artık, “Eh ne
yapalım kendimizi teslim edelim şu zamana,
şu hayata” demişsindir belki.
Ya da belki öyle yapmamışsındır.
O belki uzun, belki kısa ama mutlaka anlam
yüklenmiş hayatın son dakikalarına kadar, geri-
de bir büyük armağan olarak dünyaya bıraktığın
çocuklarına bakmışsındır, Doğan gibi. Ya da var
olmanın anlamını keşfetmeyi sürdürmüş, son
gününe, elinin hareket ettiği son ana kadar “ge-
tirin benim kalemimi” demişsindir.
Türkel gibi.
Kardeşim benim.
Işıltılı gözleriyle hep hayretle bakarak hayata,
hayatın uğraşmak, mücadele etmek, anlatmak,
yazmak olduğunu söyleyip durdu. Varolmanın
en anlamlı halini seçti bana sorarsanız. Öğren-
cilerine anlatırken, anlamayanlara bildirirken, su-
sanlara susmamak gerektiğini öğütlerken, ha-
yatla bağı giderek azaldığında, kolları inceldi-
ğinde, yüzünde aşkla daha bir parıldayan göz-
leriyle sonuna kadar var olmayı seçti Türkel.
Peki, yaşarken ölenlere ne diyeceğiz ki?
Varolmayı değil, özgürlüğün bilincine vara-
madan küllenmeyi seçenlere ne diyeceğiz? Ya-
şamayı zamana uymakla karıştıranlara diyebi-
leceğimiz bir şey yoktur. Zamana uymak, onun-
la kavga etmeyi bırakmak, varolmamayı seç-
mek, güneşin altında gölgesiz kalmayı seçmek
değil midir? Onları anlamak zordur. Kendilerini
zamanın kollarına bırakarak yaşamayı seçenler
hep bir ukdeyle, özgürleşmenin anlamını çöze-
meden giderler. Hep bir horoz borçlu kalırlar
dünyaya.
Kardeşim benim.
Geçtiği yerlerde ışıltılar bırakan güzelim.
Sen tanımadın, Doğan sessiz bir kahramanın
tüle benzeyen örtüsünü omzunda taşıyarak,
sonsuz mavi bir karanlığa gitti, yıldızların arası-
na. Sen de varolmanın en anlamlı hallerinden bi-
rini bırakıp gittin ya daha sonra, biz de artık ha-
yatın ancak savaşarak anlam kazanan halleriy-
le var olmayı, var olmanın özgürlükle bağını çö-
ze çöze sürdüreceğiz hayatımızı.
e-posta: guray@cumhuriyet.com.tr
İSTANBUL TABİP ODASIBAŞKANI:
Tutukluçocuğun
yarasõ daha ağõr
İstanbul Haber Servisi - İstanbul Tabip Oda-
sõ Başkanõ Prof. Özdemir Aktan, çeşitli
gösterilere katõlarak “terör örgütüne üye
olmak”la yargõlanan 13-18
yaşlarõndaki çocuklarõn durumunun, BM
Çocuk Haklarõ Sözleşmesi başta olmak üze-
re Türkiye’nin de imzaladõğõ çok sayõda
uluslararasõ sözleşmeye, anayasaya ve hu-
kuk devleti ilkesine aykõrõ olduğunu belirtti.
İstanbul Tabip Odasõ Başkanõ Prof. Özde-
mir Aktan, 4 Temmuz ve 20 Ekim 2008 ta-
rihlerinde Diyarbakõr ve çevre illerde ger-
çekleşen gösterilerde çõkan olaylar sõrasõnda
polise taş attõğõ öne sürülen çok sayõda ço-
cuğun tutuklanmasõ nedeniyle oda binasõn-
da dün basõn toplantõsõ düzenledi.
Prof. Özdemir Aktan, hukukçular, peda-
goglar ve sosyal hizmet uzmanlarõndan olu-
şan Çocuklar İçin Adalet Girişimi’nin, tu-
tuklu çocuklarla yaptõğõ görüşmelerde elde
ettikleri ilk bulgulara ilişkin şu görüşlere
yer verdi: “Ruhsal ve bedensel sağlıkla-
rında onarılması güç yaralar açılacak
olan çocukların ‘çocuk’ olduğunu hatırla-
tıyor, öncelikle ağır travmalarla sonuç-
lanması muhtemel ‘tutukluluk halinin ve
ağõr ceza’ yargılamasının ortadan kaldırı-
lacağını umuyoruz.”