Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 22 ARALIK 2009 SALI
6 HABERLER
BİLİM ve SİYASET
ORHAN BURSALI
Açılım’ın İçi - 2
Öcalan bir afla çıksa ve özgürce siyaset yapmaya
bırakılsa... Silahlara ebedi veda dense... PKK’lilere
politik yol açılsa, Meclis’e girseler, isterlerse burada
ayrılma dahil Kürtçülük ile ilgili düşüncelerini de
savunsalar... Desteklerim bu girişimi! Ama onlar bunu
isterler mi?
Dünkü soru buydu, yanıtı da: Hayır istemezler.
Bunu isteselerdi, dağa çıkmazlardı.
Peki, kamuoyunda lafından geçilmeyen
demokratik açılım, PKK’lilere özgürce siyaset
yapmanın yollarını açmak değilse, nedir?
Örneğin İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın açıkladıkları
mı: a) PKK ve DTP’lilerin gösterilerde kullandıkları
Kürt çocuklarını dikkate alan “18 yaş altındaki
çocukların Çocuk Mahkemeleri’nde yargılanmaları”
yasa tasarısı; b) Özel televizyonların Kürtçe ve diğer
dillerde yayını; c) Cezaevlerindeki tutuklu ve
hükümlülerin yakınlarıyla anadillerinde görüşmeleri; d)
Kürtçe ve diğer dillerde üniversitelerde araştırma
birimlerinin kurulması; e) Kürtçenin seçmeli ders
konulması..
Bunlar hemen hemen oldu. Ama “demokratik”
iktidar, bunlar arasında en önemlilerinden olan,
çocukların terör suçuyla yargılanmasını önleyecek
yasa tasarısını Meclis’ten geri çekti!
Açılım sırasında şunlar da var: Anayasanın her türlü
ayrımcılığı yasaklayan 10. maddesinin etkin duruma
getirilmesi için “Ayrımcılıkla Mücadele Komisyonu”;
işkenceyi önleme ulusal mekanizması; bağımsız
kolluk şikâyet mekanizması kurulacak. Yerleşim
yerlerine eski isimleri geri verilecek. Ve seçim
meydanlarında Kürtçe nutuklar atılabilecek…
Muhalefetin bunlara karşı olduğunu sanmayalım.
Aklı başında herkes bu demokratik adımları
destekler.
Ama PKK ve DTP bu tür “açılımlara” destek verir
mi? Şunu söyleyelim: İçişleri Bakanı’nın
açıklamalarını kimse tınmadı bile! Çünkü “Kürt
(Demokratik) Açılımı”ndan kastedilen bunlar değil!
Açılım’ın ne olduğu ve olması gerektiğini ise
Öcalan İmralı’dan açıkladı! Öcalan’ın programı
neredeyse tam bağımsız bir Kürt (özerk) devleti
öngörüyordu. Kendi güvenlik birimleri, kendi maliyesi,
kendi dilinde eğitimi, kendi üniversitesi.. vardı.
Öcalan, PKK, DTP kendi açılarından haklılar:
a) Bunca yıl izledikleri ve 40 bin insanın
öldürülmesine neden olan ve hâlâ da öldürme üzerine
sürdürdükleri siyaset, fare mi doğuracaktı? İçişleri
Bakanı’nın “Açılım”ı olsa olsa “Kürt Ulusal Hareketi”ni
bastırmaya ve uyuşturmaya yönelik olabilirdi!
b) Öcalan ve PKK’nin “normal parti” gibi ortaya
çıkmaları ve ulusal çapta seçim gezilerine katılmaları,
normal bir parti ve liderleri gibi Meclis’e girmeleri,
hem pratik olarak olanaksız hem de savaşmalarının
ana amacı olan “Kürt Ülküsü ve Devleti”, Büyük
Kürdistan programlarına aykırıdır. 40 bin kişinin “boşa
ölmesi”dir! Bunca çekilen “eziyet, savaş…”ın heba
olmasıdır!
Nitekim, Öcalan ve PKK (ve DTP), “ayrı Kürt
bölgesinde” siyaset yapacaklarını, İmralı Açılımı ile
ortaya koydular!
İlginçtir ki, “Demokratik Açılım”a kayıtsız şartsız
destek veren kanaat oluşturucuların hiçbiri Öcalan’ın
açılımını tartışmadı! Neden? Fikir, kitap sahibisin,
insan tek bir makale de mi döşeyemez ve görüşlerini
açıklayamaz!
Çünkü, Öcalan’ın açılımı, ülkeyi fiilen ikiye
bölüyordu! “Ülke bölünmez” diye öteden beri fetva
verenler birdenbire önlerine konan “bölünme
gerçeği”ni savunamadılar.
PKK ve DTP şunu tartışıyor: Üniter yapı, Türkçe’nin
resmi dili, Türk devleti vb. anayasadan çıkarılsın…
Türk-Kürt Federasyonu kurulsun. En iyisi, biz
Ankara’ya gevşek bağlı özerk bir devlet olalım..
(Irak’taki gibi, hatta daha ileri!)
Demokratik (Kürt) Açılımı’nın özü budur. Bu öz,
başından beri vardı da, şimdi ufukta net olarak
gözüktü…
Bu açılımın arkasında olanlar şunu diyor: Kanla
savaşla, ölerek ve öldürerek değil, demokratik bir
şekilde bölünelim.. Kurulacaksa bir Kürt devleti veya
bölgesi, kanla savaşla değil demokratik bir şekilde
kurulsun…. Ve CHP’ye de, bu demokratik bölünmeye
yanıt vermediği için saldırıyor ve “açılımı engelliyor”
diye suçluyorlar!! İki yüzlü aydın cambazlığı mı?!
Erdoğan, Kürt Açılımı’nı hazmettire hazmettire
kabul ettireceğiz, derken, hangi açılım planından
bahsediyor, İçişleri Bakanı’nınkini mi, yoksa İmralı
Açılımı’nı mı?
Bir de şu saptamayı yapalım: Kürt Açılımı ile
Ordu’ya saldırılar paralel gidiyor… Birinin olması için,
ikincisinin olmaması gerektiği için mi?
obursali@cumhuriyet.com.tr
HATİCE TUNCER
İkinci Ergenekon davasõnda tutuklu yargõlanan
gazetemiz Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay’õn
avukatõ Aydın Metin, “Artık Balbay’ın tutuk-
luluğunun tedbir değil, peşin ceza çektirilmeye
dönüştüğünü” belirtti.
Duruşmada söz alan Balbay’õn avukatõ Metin,
“Müvekkilim, maddi delillerle desteklenme-
yen soyut iddialara karşı haklı ve hukuken doğ-
ru savunmasını yaptı” dedi. Mahkemenin iki üye-
sinin iddianamede “gizli belge” olarak adlandõrõ-
lan belgelere yönelik sorular yönelttiğine dikkat
çeken Metin, Balbay’õn iddianamede “gizli belge”
olarak nitelendirilen belgeleri kitaplarõnda kullan-
dõğõnõ ifade etti. Metin şunlarõ söyledi: “Yayım-
landığı andan itibaren bu belgelerin gizliliğinin
kalmadığı belgelere dayalı olarak kanıtlandı. Bel-
gelerin sır niteliğinin kalmadığı anlaşıldı. Artık
‘gizli belge’ iddiasıyla 326. madde ve 327. mad-
deden cezalandırma istenemez. Bu dijital veri-
lere konu olan bilgiler kitaplar vasıtasıyla ka-
muoyunda aleni hale geldi.” Metin, suçlamala-
ra konu olan 45 belgenin sadece başlõklarõnõ gör-
düklerini belirterek “Soruşturma sırasında ve da-
va açıldıktan sonra da bu belgeleri görmedik, siz
de görmediniz. Gizli belge olarak iddia konusu
yapılan suçlamaların özü budur. Bu CMK’nin
217-1 maddesine aykırıdır. Zira bu madde
uyarınca mahkemeniz, huzuruna getirilmeyen
ve önünde tartışılmayan delillere dayalı suçla-
malar konusunda karar veremez” dedi.
Balbay’õn hem TCK 326 hem de 327. madde ge-
reğince cezalandõrõlmasõnõn istendiğini ifade eden
avukat Metin, “Savcının Balbay’ın hem 326. mad-
deden hem de 327. maddeden cezalandırılma-
sını istemesinin nedeni ‘hangisi olursa’ şeklinde
bir değerlendirme neticesinde iki ceza madde-
sini de iddianameye yazmış” dedi.
İddianameye Balbay ile ilgili bölümde 1 No’lu
delil olarak konu edilen “dijital verilerin” tutuk-
luluğa neden olduğunu ifade eden avukat Metin,
TÜBİTAK’tan gelen yazõnõn önemli bir gelişme ol-
duğunu vurguladõ. Mahkemenin sorularõ üzerine
TÜBİTAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araş-
tõrma Enstitüsü’nden gelen cevap yazõsõna dikkat
çeken Metin şu bölüme dikkat çekti: “Sabit disk-
ler üzerinde silinmiş dosyaların geri dönüşümü
yapıldığında normalde bu iş için tanımlı uygu-
lamalar, silinmiş dosyanın başlık bilgilerini bu-
lur, bu bilgiler içinde silinmeden önceki bütün
bilgiler gibi tarih bilgileri de vardır. Silinme as-
lında bir karakter değişikliğidir. Bu değişiklik-
le ve alanı havuza teslim edilerek ilgili dosyanın
ve alanının kullanılamayacağı tanımlı yere ya-
zılarak bildirilir. Ancak teknolojik olarak ve im-
kânlar doğrultusunda bu disk bilgileri üzerine
erişerek istenildiği zaman da oynanarak bilgi-
lerde değişiklik yapılabilir.”
Dijital veriler tartışılmalı
Metin, TÜBİTAK yazõsõnõn önemini şöyle vur-
guladõ: “Balbay’a ait olduğu iddia edilen ‘diji-
tal veriler’ hukuka ve kanuna aykırı elde edilmesi
nedeniyle delil olarak değerlendirilemez. Diji-
tal verilerle ilgili olarak hükümle birlikte de-
ğerlendirme yapmaya karar verdiniz. Ancak bin-
lerce sayfalık iddianame ve yüz binlerce eki bu-
lunan bu davada delilleri şimdi tartışmak du-
rumundayız. TÜBİTAK’tan gelen bu yazı da
açıklamalarımızı doğrulamıştır”
Balbay’õn terör örgütü üyesi olmakla suçlandõ-
ğõnõ vurgulayan Metin ,“Balbay gözaltına alınıp
bırakıldı, kaçmadı. Ankara’da işinin başına geç-
ti. Davanın bu aşamasında delilleri karartma-
sı mümkün değil. Artık tutukluluk halinin sü-
resi bir tedbir değil, peşin ceza çektirilmesi an-
lamına geliyor. Adalet tecelli etsin, peşin ceza-
ya dönüşmesin. Karar sizin vicdanınıza ve hu-
kuk birikiminize bırakılmış vaziyette. Tarihen
de bırakılacak bir karar veriyorsunuz. İnce ele-
yip sık dokuyarak kararınızı verin. Balbay’ın eşi
ve çocukları, ailesi var, tek başına değil. Hepsi
birden mağduriyet yaşamasın.”
TÜBİTAK’tan bilirkişi listesi istenecek
Tutuklu sanõk eski polis müdürü Adil Serdar Sa-
çan’õn talepleri doğrultusunda TÜBİTAK Baş-
kanlõğõ’na yazõ yazacak olan mahkeme, CD’lerin
oluşturulma tarihinin ve hangi bilgisayar tarafõndan
yazõldõğõnõn tespiti konusunda bilirkişilik yapacak
bilirkişi listesinin gönderilmesini isteyecek.
Özkan: Suçum ne anlatın
Duruşmanõn öğleden sonraki bölümünde Tun-
cay Özkan savunmasõnõ yapmak üzere kürsüye
çağrõldõ. Ancak savunmasõna başlamayan Özkan,
mahkemeden “Suçunun ne olduğunun kendisine
anlatılmasını” istedi. 25 Eylül tarihli duruşmada
suçunun okunmasõnõ istediğini belirten Özkan
“Mahkemeniz de bu konu hakkında savcılığa
süre verilmesini karara bağlamıştı. Ya hak-
kımdaki suçlar okunsun ya da hakkımdaki da-
va düşürülsün” diye konuştu. Cumhuriyet sav-
cõsõ Mehmet Ali Pekgüzel ise 25 Eylül 2009 ta-
rihli duruşmadaki dilekçenin kendilerine uluş-
madõğõnõ belirterek, “Kararın iddia makamına
ulaştırılması ve süre verilmesini talep ediyoruz”
dedi. Bunun üzerine Tuncay Özkan, savunmasõnda
yararlanmak için kürsüye taşõdõğõ çok sayõda ev-
rak ve kitabõ alarak sanõk sõralarõna geçti. Özkan’õn
avukatõ Ahmet Çörtoğlu ise çeşitli kurumlardan
gelen cevap yazõlarõnõ okumaya başlayan Mah-
keme Başkanõ Köksal Şengün ile bu işlemin aci-
liyeti olmadõğõ gerekçesiyle bir süre tartõştõ.
Balbay’õn avukatõ Metin, mahkemenin dikkatini dijital verilere ilişkin TÜBİTAK yazõsõna çekti
‘Tutukluluk cezaya dönüştü’
TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr - www.mehmetfarac.com
DTP’liler Öcalan’ın uyarısıyla
istifadan vazgeçti ya herkes olanlara
çok şaşırıyor!.. Vay efendim “DTP’yi
Öcalan yönetiyor”muş?.. Oysa PKK
siyasallaştıkça Öcalan’ın Kürt
siyasetindeki etkisinin giderek arttığı
biliniyordu.
Örneğin 15 Aralık’ta bu köşede
“Açılımın bilançosu” başlığı altında
DTP’nin kapatılmasıyla birlikte
“demokratikleşme”sürecinin
kazananları ve kaybedenlerini
değerlendirirken, Öcalan için
“Sürecin en çok kazananı” demiştik.
Değerlendirme şöyle devam
ediyordu:
“Öcalan, hem ‘yol haritası’
raporuyla AKP’nin
‘demokratikleşme’ planının önüne
geçti hem de ‘tek muhatap’lık
şeklindeki dayatmayı güçlendirdi! 34
PKK’liyi Türkiye’ye çağırarak PKK
üzerindeki hâkimiyetini bir kez daha
gösterdi. Bu saatten sonra ne PKK
ne de kurulacak parti onun sözünden
çıkmayacak!..”
Nitekim de öyle oldu... DTP’liler
istifaya hazırlanırken Öcalan onlara,
“Meclis’e dönüp demokratik siyaset
geliştirin” dedi. DTP’liler ise
beklendiği gibi Öcalan’ın sözünden
çıkmadı!.. Peki Öcalan bu
müdahaleyi niçin yaptı?
DTP’ye kapatma davasının
açılmasının ardından avukatları 2007
yılının Aralık ayında Öcalan’ı İmralı’da
ziyaret etti. Avukatlarıyla durum
değerlendirmesi yapan PKK lideri,
DTP’ye yönelik kapatma davasını
“tasfiye” olarak niteledi. DTP’nin
kapatılması halinde “dağın, siyasetin
merkezi olacağı” tehdidinde bulunan
Öcalan açıkça şöyle demişti:
“Kürtlerin inisiyatifi PKK’ye
geçecektir, PKK inisiyatif kullanır.
Eğer DTP Meclis’te yasaklanırsa, bu
Kürtlere yarı-illegal, illegal mücadele
edin demektir!..”
Şimdi sormak gerekiyor; Öcalan, 2
yıl önceki bu sert uyarıyı gerçekten
“dağın siyasetin merkezi” olmaması
için mi yaptı yoksa DTP üzerindeki
hâkimiyetini göstermek için mi?..
Yanıt kesinlikle ikinci şıktadır!..
Öcalan İmralı’daki sürecin nereye
gideceğini bilmiyor... O yüzden
unutulmak, geri planda kalmak da
istemiyor. Avukatlarıyla her hafta
yaptığı görüşmenin nedeni de bu...
O nedenle zaman zaman hem PKK
hem de DTP üzerinde “hâkimiyet
testi” yapıyor!.. Kanıtı mı?..
Öcalan açılım sürecinde AKP’nin
önüne geçmek için geçen ekim
ayının ortalarında bir grup PKK’linin
Türkiye’ye gelmesi talimatını
vermişti. İşte Öcalan’ın Mahmur
Kampı ve Kandil Dağı’ndan 34
PKK’linin Türkiye’ye girmesinin
ardından 23 Ekim 2009’da
avukatlarına söyledikleri:
“Bu gruplara çağrı yapmamdaki
amaç şuydu; sınamaydı... Hem
tıkanan siyasetin önünü açmak hem
de bağlılıklarını göstermek için
çağrıda bulundum... Onlar da
dinlediler ve geldiler, bağlılıklarını
gösterdiler... Hepsine teşekkür
ediyorum, şükranlarımı sunuyorum.”
Öcalan, DTP’lilerin istifalarını
durdurarak aslında bir taşla üç kuş
vurdu;
Bir: “Sine-i millet kararı yerinde bir
karardır” diyen PKK’nin Kandil’deki
bir numarası Murat Karayılan’a
“Son sözü ben söylerim” dedi.
İki: PKK’den sonra DTP üzerindeki
hâkimiyetini sınadı ve olumlu sonuç
aldı.
Üç: Devlete ve de özellikle AKP’ye
bir kez daha “tek muhatap benim”
demiş oldu!..
15 Aralık’ta bu köşede
yazdıklarımızı bir kez daha
yineleyelim; Ne PKK ne de DTP’nin
yerine kurulan parti artık Öcalan’ın
sözünden çıkamaz!.. Nasılsa
Öcalan’ın adı “Serok” (Başkan) değil
mi?..
‘Başkan’ın Adamları!..
Açılım çabalarının fiyaskoyla
sonuçlanması ve Öcalan’ın sağlık
sorunlarının sokak gösterilerine yol
açması üzerine PKK, 7 Aralık’ta,
Tokat’ın Reşadiye ilçesinde 7 askeri
şehit etti. 9 Aralık’ta avukatlarıyla
görüşen PKK lideri bu saldırıyla ilgili
hiç yorum yapmadı. Öcalan 16
Aralık’taki avukat görüşmesinde de
Tokat saldırısına değinmezken Muş’ta
bir korucunun öldürdüğü DTP’lilerin
ailelerine başsağlığı diledi!..
PKK’nin Karadeniz bölgesinde 5 yıl
aradan sonra yaptığı bu saldırıyla ilgili
hiç konuşmayan Öcalan son
görüşmede konuyu nedense Türk -
Kürt kardeşliğine ve “laz”
arkadaşlarına getirdi!..
Öcalan önce siyasalda okurken
Ankara Demokratik Yüksek Öğrenim
Derneği’nin (ADYÖD) başkanlığını
yaptığını anlattı sonra da derneğin
Devrimci Doğu Kültür Ocakları
(DDKO) ve Dev-Genç olmak üzere iki
eğilimden oluştuğuna işaret etti.
Hatta bunları anlatırken şöyle dedi:
“Ben hem Dev-Genç’e hem
DDKO’ya üyeydim. İki tarafı
birleştirme, kardeşliği ve özgürlüğü
esas aldığımı biliyorlardı. Birisi daha
sonra küçük burjuva milliyetçiliğine
kaydı. Diğer taraf da ‘Kürtlerle bir
arada yapamayız’ diyordu. Sonunda
ben ortada kaldım.”
Şimdi Öcalan’ın avukat
görüşmesinde sözü nereye
getirdiğine dikkat edelim:
“Daha sonra Kemal Pir ve Haki
Karer’le birlikte Kürdistan’a
(Güneydoğu) geçtik. Pir ve Karer
benim iki halkı bir arada tutmak
istediğimi gördükleri, bildikleri için
benimle beraber hareket ettiler.”
Peki, Öcalan’ın tam da PKK’nin
Karadeniz’de eylem yapmasının
ardından öne çıkardığı iki kişi kimdi?..
Hemen yanıtlayalım ikisi de
Karadenizli’ydi!..
Kemal Pir PKK’nin Merkez Komite
üyesiydi... 1952’de Gümüşhane’de
dünyaya gelen Pir, ADYÖD üyesiyken
Öcalan’la tanıştı ve 1976’da
Güneydoğu’ya giderek faaliyetlerde
bulundu. Pir, 1980 sonbaharında
yakalandı ve Diyarbakır Cezaevi’ndeki
ölüm orucunun 55. gününde yaşamını
yitirdi.
Ordu’nun Ulubey ilçesinde 1950
yılında doğan Karer ise Ankara
Üniversitesi Fen Fakültesi’nde
okurken Öcalan ile tanıştı. Öcalan
tarafından önce Batman’a daha sonra
Gaziantep’e gönderilen Karer, “Sterka
Sor” adlı örgütün yöneticilerinden
Alaattin Kapan’la görüşmeye
giderken 18 Mayıs 1977’de öldürüldü.
‘Başkan’ın Arkadaşları!..
PKK’nin yalnızlaştırılması stratejisini
uygulamaya sokmak için bir yıl önce Kuzey
Irak’ın Erbil kentinde, Türkiye, Irak ve
ABD’nin katılımıyla “Üçlü mekanizma”
merkezi kuruldu. Bu merkezin görevi
PKK’nin lojistiği, insan trafiği ve parasal
kaynaklarını kesmek, örgütü bölgede
yalnızlaştırarak pasifize etmekti...
Üçlü mekanizmanın yöneticileri önceki
gün Bağdat’ta 4. kez bir araya geldi.
Toplantının ikinci bölümünün bugün Erbil’de
yapılması kararlaştırıldı.
Toplantıyla ilgili bilgi veren İçişleri Bakanı
Beşir Atalay, “Önemli bir safhaya geldik.
Artık Irak topraklarından, Kuzey Irak’tan
Türkiye’ye yönelik terörün ve Mahmur
Kampı’nın tasfiyesi... Bu konuda 3’lü
mekanizmanın tarafları tam bir kararlılık
içerisinde” dedi.
Dünkü gazeteler bu olayı “PKK’nin
korktuğu başına geliyor” başlığıyla
vermişlerdi!..
Oysa tam bu aşamada gözden kaçan iki
çok önemli nokta var; Tokat’ta 15 gün önce
7 askeri şehit eden teröristleri
yakalayamayan bir devlet bir başka ülkenin
sınırları içinde barınan bir örgütü nasıl
bertaraf edecekmiş?..
İkinci mesele daha vahim sıkıntılar
içeriyor; acaba İçişleri Bakanı, Kuzey
Irak’taki 3 bin teröristle uğraşırken
siyasallaşan PKK’nin yurtiçindeki “milis”
sayısının yüz binlere ulaştığını bilmiyor mu?..
Bakanın Gafleti!..
Dünkü duruşmanõn başõnda
Cumhuriyet Savcõsõ Mehmet Ali
Pekgüzel ise sanõk avukatlarõna ay-
rõlan bölümde oturan kişilerin kim-
liklerinin tespit edilmesini istedi.
Avukatlara ayrõlan bölümde oturan
CHP milletvekili Şahin Mengü,
duruşmayõ CHP adõna gözlemci
olarak izlediklerini söyledi. CHP
milletvekilleri Ali Rıza Öztürk,
Malik Ejder Özdemir ve Bülent
Baratalı da kendilerini tanõttõ.
Duruşmanõn ilerleyen bölümlerin-
de taleplerle ilgili görüşlerini açõkla-
yan Pekgüzel, avukat sõralarõnda otu-
ran kişilerin TBMM üyesi olduklarõ-
nõn anlaşõldõğõna dikkat çekti. Pekgü-
zel, 3069 sayõlõ TBMM üyeliği ile
Bağdaşmayan İşler Hakkõnda Ka-
nun’un 3. maddesinin “TBMM üye-
leri devletin şahsiyetine karşı işle-
nen suçlarda devlet aleyhine vekil
olamazlar, serbest mesleklerini ic-
rada milletvekilliği unvanlarını
kullanamazlar” şeklindeki hüküm-
lerini okudu. Aynõ yasanõn 7. madde-
sinin “Bu kanuna aykırı hareket
eden üyeler hakkında içtüzük hü-
kümleri uyarınca işlem yapılır.
Üyeliğin düşürülmesine TBMM
üye tamsayısının salt çoğunluğu ile
karar verilir” hükümlerini de anõm-
satan Pekgüzel şöyle devam etti:
“Milletvekillerinin yargılamayı du-
ruşma salonunun izleyicilerine ay-
rılmış olan sıralarında takip etme
imkânına sahip iken, özellikle sa-
nık müdafilerine ayrılmış sıralarda
oturdukları, duruşma aralarında
bazı sanıklar ile görüşme yaptıkla-
rı gözlenmektedir. Bu kapsamda
bir sayın milletvekilinin dava sa-
nıklarından birisi ile önceye ait
aralarında avukat-müvekkil ilişkisi
bulunduğu da dosya kapsamından
anlaşılmaktadır. Bir kısım sayın
milletvekilinin duruşmalardan
sonra yargı görevlileri ve yargıla-
ma konuları hakkında basına de-
meç verdikleri de gözlenmektedir.”
Savcõ Pekgüzel, CMK 205 ve
3069 sayõlõ Türkiye Büyük Millet
Meclisi üyeliği ile Bağdaşmayan İş-
ler Hakkõnda Kanun’un maddeleri
uyarõnca gereğinin takdiri için duruş-
ma tutanaklarõnõn TBMM Başkanlõ-
ğõ’na gönderilmesini istedi.
Mahkeme reddetti
Mahkeme heyeti ise savcõnõn iste-
ğini reddetti. Heyet, “Bu celse du-
ruşmaya iştirak eden ve soruldu-
ğunda Meclis’in muhtelif komis-
yonlarında görevli olduklarını ve
gözlemci sıfatıyla duruşmada bu-
lunduklarını beyan eden milletve-
killeriyle ilgili bu aşamada her-
hangi bir işlem yapılmasına yer ol-
madığına” karar verdi.
Milletvekilleri
savcõyõ
rahatsõz etti
CHP’nin gözlemcileri
SANIKLARIN TAHLİYE İSTEMLERİ REDDEDİLDİ
Mahkeme heyeti, gazetemiz Ankara Temsilcisi
Mustafa Balbay’õn da aralarõnda bulunduğu sa-
nõklarõn tahliye taleplerini reddetti. “Atılı suçların
işlendiği hususunda kuvvetli suç şüphe se-
beplerinin varlığının devam etmekte” olmasõ
nedeniyle sanõklarõn tutukluluk hallerinin devam
etmesine karar veren heyet, İstanbul 14. Ağõr Ce-
za Mahkemesi’ne itiraz edilebileceğini bildirdi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’nca ifadesi
alõnan eski kuvvet komutanlarõ İbrahim Fırtı-
na, Özden Örnek ve Aytaç Yalman’õn ifade su-
retlerinin incelenmek üzere istenmesine karar ve-
ren heyet, ifadeler üzerinde herhangi bir kõsõtla-
ma kararõ olup olmadõğõnõ soracak. “Başkent
Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Ha-
beral’ın online ifadesinin alınabileceği”ne iliş-
kin doktor raporu doğrultusunda avukatõnõn ta-
lebini değerlendiren mahkeme heyeti, Habe-
ral’õn savunmasõnõn alõnabilmesi için İstanbul
Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’na yazõ yazmayõ ka-
rarlaştõrdõ. Mahkeme heyeti, MİT Müsteşarlõğõ’na
yazõ yazõlarak “İP/karargâhevlerine ilişkin bil-
gilerin MİT Müsteşarlığı’na hangi tarihte ve
ne şekilde gönderildiğinin” sorulmasõnõ karar-
laştõrdõ. Mahkeme, karargâhevlerine ilişkin Ha-
va Kuvvetleri Komutanlõğõ Askeri Savcõlõğõ ta-
rafõndan yürütülmekte olan soruşturmanõn so-
nucunun bildirilmesini de isteyecek.
AYNI SUÇLAMA İLE KARŞILAŞACAK MIYDI?
Balbay’õn “Darbe ortamının yaratılması
için psikolojik olarak kaos ortamı hazır-
lanmasına hizmet etmekle” suçlandõğõnõ ifa-
de eden avukat Metin, 23 Mayõs 2003 tarihin-
de Cumhuriyet gazetesinde yayõmlanan “Genç
Subaylar Tedirgin” başlõklõ haberinden de
“darbenin gerçekleştirilmesi için müsait or-
tam kurmakla” suçlandõğõnõ anlattõ. Genel-
kurmay Başkanõ İlker Başbuğ’un Trabzon’da
savaş gemisinden yaptõğõ konuşmanõn 19 Ara-
lõk Cumartesi günü gazetelerde “İçinde bu-
lunduğumuz süreçten rahatsızız” başlõklarõyla
geniş şekilde yer aldõğõnõn altõnõ çizen avukat
Metin şu soruyu sordu: “Bu konuşmadan bir-
kaç gün önce bir gazeteci Genelkurmay
Başkanı ile Başbakan’ın görüşmesini öğ-
renseydi bunu da vurucu bir başlıkla gün-
deme taşısaydı aynı suçlama ile mi karşıla-
şacaktı?” “Genç Subaylar Tedirgin” başlõklõ
haberde Mustafa Balbay’õn dönemin Genel-
kurmay Başkanõ Hilmi Özkök ile Başba-
kan’õn görüşmesinin içeriğini aktardõğõnõ be-
lirten avukat Metin şöyle dedi: “Emekli Or-
general Özkök, tanık sıfatıyla verdiği ifadede
de Başbakan’ın rahatsızlıklarını ifade etti-
ğini söylemiştir. Haber tamamen doğrudur.
Başlığa saplanmamak gerekir. Başlıklar
dikkat ve algıyı çekmek içindir.” Haberin
Cumhuriyet Çalõşma Grubu kaynaklõ olduğu-
nun iddia edildiğinin altõnõ çizen avukat Metin,
“İddianameye göre Cumhuriyet Çalışma
Grubu bu haberden 6 ay sonra 2003 Aralık
ayında doğmuş. Bu şekildeki suçlama mad-
di gerçek ile bağdaşmıyor” diye konuştu.
1 Temmuz 2008’de gözaltına alınan Balbay, nöbetçi mahkemede “adli kontrol” şartı ile ser-
best bırakıldı. Balbay, 5 Mart 2009’da yeniden gözaltına alındıktan sonra tutuklandı.