20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 4 KASIM 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN Geçen hafta sonunda Merkez Bankası Başkanı Sayın Durmuş Yılmaz kanımızca talihsiz bir açıklama yaptı: “Küresel büyüme tahminleri yukarı doğru güncellense de endişelerin devam ettiğini” vurgulayan Sayın Yılmaz’a göre “Türkiye olarak gerek bankalar, gerekse ekonomik kuruluşların güçlendirilmesi için yoğun çaba harcayıp gereken tedbirleri alınmış” idi. Bu nedenle de “Türkiye krizden en az etkilenen ülkelerden biri” olmuştu. Sayın Yılmaz’ın küresel krizin orta uzun dönemde içerdiği belirsizlikler nedeniyle henüz toparlanma sürecinin güçlendiğini savunmanın zor olduğuna ilişkin kaygılarına katılıyoruz. Zaten başta IMF ve birçok uluslararası derecelendirme kuruluşu ve iktisatçı da bu yönde görüş bildirmeye devam ediyorlar. Ancak, Türkiye’nin “almış olduğu tedbirler sayesinde krizden en az etkilenen bir ülke” olduğuna dair tespit kanımızca yanlışlar içermektedir. Her şeyden önce Türkiye gerek milli gelirindeki gerilemenin çapı (2008’in ilk yarısında yüzde -10.6), gerekse yaşamakta olduğu açık (yüzde 14.6) ve gizli (yüzde 18.5) işsizlik oranlarıyla küresel krizden en şiddetli etkilenen ekonomiler arasında sayılmaktadır. Bunun da ötesinde Türk sanayisi Ekim 2008’den bu yana henüz kriz öncesi üretim düzeyine ulaşamadığı gibi, ağustos verileri itibarıyla sanki ikinci bir resesyon dalgasına sürüklenmiş izlenimi vermektedir (bu konuda bkz. 21 Ekim tarihli Ekonomi Politik: Sanayide Çift Dipli Resesyon Tehlikesi). Ancak eğer salt finansal veriler üzerinden bir değerlendirme yapılacak olursa sayın başkanın gözlemleri doğrudur: Türkiye, bankacılık sektörüne ilişkin veriler ve döviz kurlarının seyri açısından krizden göreceli olarak daha az etkilenmiştir. Dolayısıyla, kriz her kesimi aynı derecede ve aynı biçimde etkilememektedir. Mevcut kriz bir reel sektör krizi olarak yaşanırken bankacılık ve finans sektörü krizden göreceli olarak daha az etkilenmiş gözükmektedir. O halde şu soruyu sormamız gerekiyor: Kriz, kim için? Türkiye ekonomisinin küresel krizi bankacılık ve finans sektörü üzerinden değil, reel sektörler ve özellikle sanayi sektörü üzerinden yaşamakta olduğu bilinmektedir. Bu olgu Türkiye’nin 2003 sonrasında küresel ekonomiyle olan bağlantılarının biçimiyle ilgilidir. 2001 krizi sonrasında bankacılık sektörü çok sıkı denetim altında iken finans dışı reel sektörler benzer denetimlerin dışında kalmış ve yüksek oranlı bir dış borçlanma ile neticelenecek bir dış kaynak kullanımına yönelmişlerdi. Ucuz ve bol dövizin getirdiği ucuz ithalat olanakları sanayi kesiminde ara ve yatırım malları maliyetlerinde büyük tasarruf sağlamaktaydı. Ancak, küresel kriz süresince bu tür ucuz ithalat finansmanının kuruması sonucu Türk sanayisinde büyük bir daralma yaşandı. Sanayi kesimindeki söz konusu daralma, süregelen cari işlemler açığının boyutları ile doğrudan orantılıydı. 2003 sonrasında cari işlemler açığının yükselerek süregelmesine seyirci kalınmasının sonucunda Türk sanayisi krizden en şiddetle daralan sektörlerden birisi görünümündeydi. Küresel krizin Türk bankacılık ve finans sektörlerini göreceli olarak daha az etkiliyor görünmesinin ardında henüz resmi olarak açıklanamayan bir diğer olgu yatmaktadır: Türkiye, krizin etkilerinin ulusal ekonomiye ulaştığı Ekim 2008’den bu yana geçen 11 ay boyunca (en son güncel veri ağustos ayına ait) 12.6 milyar dolarlık kayıt dışı sermaye girişi olanağı elde etmiştir. Resmi istatistiklerde net hata ve noksan diye anılan söz konusu sermaye girişlerinin kaynağı, amacı veya bedeli belli değildir. Söz konusu kayıt dışı sermaye girişleri, finans sektörüne beklenmedik bir rahatlama sağlamış gözükmektedir. Ancak, adı üzerinde kayıt dışı olan bu kaynağın, “Türkiye’nin almış olduğu tedbirler” sayesinde ülkemize aktarıldığını savunmak güçtür. “Net hata ve noksan” kalemi dahilinde kayıt dışı sermaye girişlerinin Türkiye ekonomisine olan ilgisi kuşkusuz 2008 sonrası ile sınırlı değildir. Türkiye’nin bundan önce yaşamış olduğu 1994 veya 2001 krizleri gibi dönemlerde de kayıt dışı sermaye hareketlerinin önemli bir işlev gördüğü bilinmektedir. Aşağıdaki Tablo bu yoruma açıklık getirmek amacıyla hazırlanmıştır. Tabloda görüleceği üzere 2008’de net hata ve noksan istatistiklerinin, bundan önceki kriz dönemleri ile karşılaştırıldığında “makul hata” sınırlarını zorlayan bir boyutta bir sermaye girişini yansıtmakta olduğu anlaşılmaktadır. Doğal olarak sorularımız birikiyor: Finans sektörlerinde göreceli olarak rahatlama sağlayan söz konusu kayıt dışı sermaye girişlerinin amacı ve bedeli ne olmuştur? Söz konusu kaynakların yakın dönemde de sürmesi beklenebilir mi? Ve yeniden: Kriz kim için? Türkiye Krizden Ne Kadar Etkilendi? CHP’nin ‘Türkiye Ekonomisinin Krizi’ raporunda krizin Türkiye’de çok derin izler bõraktõğõ kaydedildi Krizin etkisi kolay geçmeyecekANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP’nin hazõrladõğõ “Türkiye Eko- nomisinin Krizi” başlõklõ raporda, kri- zin Türkiye’de çok derin izler bõrak- tõğõ belirtilirken “Bu izler kısa bir sü- re için de silineceğe benzememek- tedir” denildi. Türkiye ekonomisinin küresel kriz- den en fazla etkilenen ekonomilerden biri olduğuna işaret edilen raporda, ya- şanan olumsuzluklarõn 2001’deki bü- yük çöküşle eşdeğer olduğu, hatta bazõ açõlardan ondan daha derin izler taşõdõğõ belirtildi. CHP’nin hazõrladõ- ğõ raporda şu görüşlere yer verildi: Ekonomi son üç çeyrek boyun- ca çok sert bir biçimde daraldõ. Kapasite kullanõm oranlarõ ve sanayi üretim endeksi düştü, reel kesimin ve tüketicilerin ekonominin geleceğine olan inançlarõ sarsõldõ. İşsizlik oranlarõnda ciddi artõşlar meydana geldi ve işsizlikte yeni bir pa- tikaya girildi. 2001 sonrasõ uygun uluslararasõ likidite koşullarõnõn da et- kisiyle göreli olarak hõzlõ sayõlabilecek bir büyüme performansõna karşõn, iş- sizlik oranlarõnõ aşağõya çekebilecek bir istihdam artõşõ sağlanamadõ. Son krizle yaklaşõk 1 milyon ki- şi daha işini kaybetti. İşsizlik oranla- rõnõn daha uzunca bir süre kriz önce- si seviyelere gelmesi muhtemel gö- rülmüyor. Finansman kalitesini bozan en ciddi gelişme kaynağõ ise tam olarak tespit edilmeyen döviz girişlerini gös- teren net hata ve noksan kaleminde gözlenen yaklaşõk 15 milyar dolarlõk net giriş oldu. Kriz mali disiplini ciddi bir şe- kilde zedeledi. Tüm mali göstergeler 2009 bütçesi ile birlikte bozuldu. Mer- kezi yönetim bütçe açõğõnõn gelire oranõ yüzde 1.8’den yüzde 6.6’ya çõktõ. Faiz dõşõ fazla veren kamu, faiz dõşõ açõk verir hale döndü. Krizin derin izlerini firmalar ke- simine ek olarak hane halkõ üzerinde de izlemek mümkün. Tasfiye olunacak kredi kartõ ve tüketici kredisi borcu bu- lunan gerçek kişi sayõsõ 2008’in ikin- ci yarõsõ ile 2009’un ilk 8 aylõk döne- minde neredeyse 2 kat arttõ. Bankalar kriz boyunca kredi ka- nallarõnõ açõk tutma konusunda ihtiyatlõ bir tavõr içine girdi, firmalar ve gerçek kişilere kredi vermek yerine daha az riskli gördükleri Hazine’yi fonlama- yõ tercih etti. Raporda, Türkiye ekonomisinin küresel krizden en fazla etkilenen ekonomilerden biri olduğuna işaret edilerek işsizlik oranlarõnda ciddi artõşlar meydana geldiğine dikkat çekildi. Krizde bir milyon kişi daha işini kaybetti ve sorunun çözümü de yakõn zamanda öngörülmüyor. [email protected] Darüşşafaka Türkiye’nin en eski ve köklü eğitim kurumlarõndan biri. Kurulduğu 1863 yõlõndan beri babasõ ölmüş ve parasal durumu yetersiz öğrencilere karşõlõksõz eğitim olanağõ sağlõyor. Üstelik verdiği eğitim herkese parmak õsõrtacak cinsten. Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkanõ Zekeriya Yıldırım “Her yõl 70 ilden 843 öğrenciyi okutuyoruz. 9 yaşõnda teslim aldõğõmõz çocuğumuzun hayatõnõ değiştiriyoruz. Yaptõğõmõz çocuğu yaşadõğõ ortamdan çõkartõp akademik başarõ ile yetinmek değil. Ders dõşõnda sosyal gelişim de bizim için aynõ oranda önemli. Biz Türkiye’den çõkõp uluslararasõ arenada da lider olacak çocuklar yetiştirme iddiasõndayõz” diyor. Darüşşafaka Eğitim Kurumlarõ ve Darüşşafaka Cemiyeti’nin bu iddiasõ bir noktada Procter and Gamble’õn tüm dünyada yürüttüğü çocuklara yönelik “Yaşa, Öğren ve Başar” adlõ sosyal yardõm programõ ile buluşarak “Hayalden Gerçeğe Projesi” adõnõ alõyor. Amaç çocuklara bilim, sanat ve spor alanlarõnda içlerindeki potansiyeli ortaya çõkarma imkânõ sunmak. P&G’nin 2 yõl için 1 milyar lira fon ayõrdõğõ bu projede Darüşşafakalõ çocuklar önce proje oluşturma eğitimi alacaklar, ardõndan geliştirdikleri projelerle Türkiye’de ihtiyacõ olan diğer çocuklara da ulaşmaya çalõşacaklar. Yaşama geçirilecek ilk proje ise Darüşşafaka kampusu içinde bir gözlemevi kurmak. Kendisi de Darüşşafaka’da eğitim görmüş olan P&G Türkiye Yönetim Kurulu Başkanõ Saffet Karpat gözleri heyecanla parlayarak “Gözlemevi yalnõzca Darüşşafakalõ çocuklar için değil, Türkiye’nin dört bir yanõndan öğrencileri ağõrlayacak. Farklõ bilimsel aktiviteler gerçekleştirilecek” diye anlatõyor. Gözlemevi sadece bir ilk. Darüşşafaka Eğitim Kurumlarõ Genel Müdürü Nilgün Akalın ise “Çocuklara içlerindeki liderleri keşfettirmek ve onlarõ daha donanõmlõ hale getirmek istiyoruz. Bizim için gerçekleştirilecek projelerin çarpan etkisi ve sürdürülebilirliği de çok önemli” diyor. Umarõz her yõl 2000 öğrencinin başvurup sõnava alõndõğõ içlerinden ancak en başarõlõ 120 öğrencinin kabul edildiği Darüşşafaka “81 ilde 81 öğrenci” projesi ile kendisine destek olan İş Bankasõ ve öğretmenlerin eğitimi için kaynak sağlayan JP Morgan’õn peşi sõra P&G’nin de katkõlarõ ile önüne koyduğu hedeflere kolayca ulaşõr... Darüşşafaka ve PG’nin ‘Hayalden Gerçeğe’ Projesi EN KALICI ETKİ ÇALIŞANA Ekonomi Servisi - Sanayi ve Ticaret Bakanõ Nihat Ergün, krizin en kalõcõ etkisinin istihdam üzerinde etki olacağõnõ belirterek, “İstihdamda zaten yüzde 10’lar civarında birikmiş stokumuz vardı. Bu stokun üzerine 2-3 puan daha eklenmiş oldu. Bu 3 puanlık eklentinin stok gibi bir müddet duracağını görüyoruz” dedi. Ergün, Ekonomi Gazetecileri Derneği’nin toplantõsõnda, uygun şartlar hazõrlandõğõnda, TRT payõnõn sanayi elektriği üzerinden kaldõrõlmasõnõn mümkün olabileceğini dile getirdi. Ergün, “Bütün ekonomik sektörlerin katılımıyla dünyadaki ve Türkiye’deki bütün gelişmeleri, fırsatları, riskleri, avantajları, ekonomik sanayileşme politikalarını derinden etkileyecek iktisat kongresine ihtiyaç var” dedi. 42 BİN TÜRK-İŞ’Lİ İŞİNDEN OLDU İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - Türk-İş Genel Başkanõ Mustafa Kumlu, son 1 yõlda konfederasyona bağlõ sendikalara üye 42 bin 296 kişinin işten çõkarõldõğõnõ, 52 bin 172 kişinin de ücretsiz izne ayrõldõğõnõ söyledi. Uluslararasõ Kimya, Enerji, Maden ve Genel İşçi Sendikalarõ Federasyonu Dünya Konferansõ’nda konuşan Kumlu, en fazla işten çõkarmalarõn metal, gemi, tekstil, petrol ve çimento işkollarõnda yaşandõğõnõ aktardõ. Özel istihdam bürolarõna işçi kiralama yetkisi veren düzenlemeyi de eleştiren Kumlu, “Emek, başkalarının istismar edeceği, insan haysiyetinin istismarıyla kullanılabilecek bir meta değildir” diye konuştu. İndirim kalktı enflasyon çıktı Ekonomi Servisi - ÖTV ve KDV indirimlerinin bitmesi ve elektrik zammõnõn etkisiyle enflasyon ekimde yüksek çõktõ. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, ekimde TÜFE yüzde 2.41, ÜFE’de yüzde 0.28 artõş gösterdi. Yõllõk enflasyon TÜFE’de yüzde 5.08’e, ÜFE yüzde 0.19’a geriledi. TÜFE’de ana harcama gruplarõ iti- barõyla bir ay önceye göre en yüksek artõş yüzde 8.39 ile giyim ve ayakka- bõ grubunda gerçekleşti. Ekimde endekste yer alan gruplar- dan gõda ve alkolsüz içeceklerde yüz- de 2.96, ev eşyasõnda yüzde 2.51, ko- nutta yüzde 2.12, ulaştõrmada yüzde 2.11 artõş kaydetti. Yõllõk bazda en yüksek artõş yüzde 20.95 ile alkollü içecekler ve tütün gru- bunda görüldü. Ekimde özel kapsamlõ tüketici fi- yatlarõ endeksi göstergelerine bakõl- dõğõnda, “çekirdek enflasyon” yeri- ne açõklanan TÜFE göstergeleri geçen ay, mevsimlik ürünler hariç yüzde 1.57, işlenmemiş gõda ürünleri hariç 1.92 arttõ. Fiyatlar, enerji hariç yüzde 2.38, iş- lenmemiş gõda ürünleri ve enerji ha- riç yüzde 1.79 arttõ. Vestas: Rüzgâr lisansları verilsin Ekonomi Servisi - Danimarkalõ rüzgâr türbin üreticisi Vestas’õn Tür- kiye Başkan Yardõmcõsõ Mehmet Ali Neyzi, Türkiye’de iki yõldõr hiçbir rüzgâr lisansõ verilmediğini vurgula- yarak rüzgâr enerjisi ile ilgili yasanõn bir an önce devreye girmesi gerektiğini söyledi. Neyzi, “EPDK sorunu çöz- mek için konuyu TEİAŞ’ye götür- dü, ancak hâlâ ilerleme kaydedile- medi. Beklentimiz iki yıldır bekleyen 78 bin megavatlık rüzgâr lisansla- rının sonuca bağlanmasıdır” dedi. Yüksek Planlama Kurulu’nun 2023’te 20 bin megavatlõk rüzgâr enerjisi he- defi koyduğunu hatõrlatan Neyzi, “Bu hedefe ulaşmak için her yıl 2 bin megavat devreye alınmalı” dedi. Türkiye’de şu anda 275 MW rüzgâr kapasitesine sahip olan Vestas, yõl sonunda bunu 300 MW’ye çõkarmayõ ve 7 milyar Avro üzerinde ciro öngörüyor. 2010’da en az yüzde 50 artõş olacağõ iddialarõna Yõldõz’dan yanõt: Sorumlu biz değiliz Doğalgaza otomatik zam Bakan Yõldõz, doğalgaza 2010’da toplam yüzde 50-70 arasõnda zam yapõlacağõna ilişkin değerlendirmelerle ilgili olarak otomatik fiyat mekanizmasõnõ sorumlu tuttu. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanõ Taner Yıldız, BOTAŞ’õn Şubat 2010’da doğalgaz fiyatlarõnõ yüzde 50-70 arttõrabileceği id- dialarõyla ilgili olarak, “Şu anki elimizdeki rakamlar, otomatik fiyat mekanizması- na gelen doneler, bir fiyat zammı şeklinde görülmüyor. Ama bu fiyat zammını be- lirleyen biz değiliz” dedi. Döviz ve ham petrol maliyetleri doğrul- tusunda bir çalõşma yapan BOTAŞ’õn gaz fiyatlarõnõ Şubat 2010’da yüzde 70 arttõra- bileceği iddia edildi. Geçtiğimiz yõl petrol fiyatlarõnõn 150 dolara dayanmasõnõn ar- dõndan doğalgaza toplam yüzde 74 zam ya- põlmõştõ. Ancak fiyatlarõn gerilemesiyle birlikte şubat ve mayõs aylarõnda yüzde 40 indirime gidilmişti. Doğalgaza bu yõl beş kez zam, iki kez de indirim yapõldõ. Doğalgaz fiyatlarõ ocak ve haziranda yüzde 7.4, ağustosta yüzde 16.8, ekimde yüzde 4.5 ve kasõmda yüzde 22.5 arttõ. Şubatta yüzde 17, mayõsta ise yüzde 25’lik indirime gidildi. Bakan Yõldõz, TBMM’de gazetecilerin so- rularõnõ yanõtlarken Azerbaycan ve İran’dan alõnan gazõn otomatik fiyatlandõrmaya ta- bi olduğunu belirtti ve “Bunu belirleyen bi- zim siyasi irademiz değil. O yüzden bu- nu hep beraber takip edeceğiz. Bunu de- diğimde de ‘Fiyatõ bilmiyor musunuz?’ de- niyor. Açıkça söylüyorum, otomatik fi- yatlandırma mekanizması her zaman yü- rürlüktedir ve bu devam ediyor” diye ko- nuştu. Azeri gazõndaki yeni artõşla birlikte zam olup olmayacağõna ilişkin soruyu da ya- nõtlayan Yõldõz, “2008’in nisan ayından bu tarafa zaten gelebilecek fiyat farkı hesaba katılmıştı. Bu bizim için sürpriz değil. O açıdan bunun getireceği çok artı bir fi- yat oluşmayacak. Doğalgazla alakalı otomatik fiyat mekanizması devam ede- cektir” dedi. Enerjide dõşa bağõmlõlõk artõyor KAYSERİ (AA) - Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi Yönetim Kurulu üyesi Oğuz Türkyılmaz, Türkiye’de enerjide dõşa bağõmlõlõğõn arttõğõnõ, yerli kaynaklarla enerji talebi karşõlama eğiliminin her geçen gün azaldõğõnõ belirtti. Türkyõlmaz, Türkiye’nin enerjide ‘sancılı’ bir dönem yaşadõğõnõ ifade ederek, “2007’de yüzde 25.5 olan yerli üretimin payının çok fazla değişmeyeceği ve bugüne değin izlenen politikaların sürdürülmesi halinde, ülkemizin enerji alanında dışa bağımlılığının artarak süreceği söylenebilir. Türkiye’nin yerli kaynaklarla enerji talebini karşılama durumu her geçen gün azalmaktadır. Türkiye’nin 2008 yılında enerji girdileri ithalatına ödediği rakam, tüm ithalat tutarının yüzde 24’üne ve 48.2 milyar dolara ulaştı” diye konuştu. Türkyõlmaz, son 5 yõlda Türkiye’nin elektrik enerjisi tüketiminin yüzde 43 oranõnda arttõğõnõ, bu artõşõn dünya ülkeleri arasõnda en yüksek artõşlardan biri olduğunu sözlerine ekledi. B‹LG‹ TOPLUMUNA DO/RU / ÖZLEM YÜZAK Conrad Otel’in büyük salonu tõka basa dolu. Eski ABD Başkanõ Bill Clinton konuşmasõnõ bitirince sorular başlõyor. Sorulardan biri şu: Türkiye ve ABD 50 yõlõ aşkõn bir süreden beri müttefikler. İlişkilerin sõcaklõğõnda zaman zaman iniş çõkõşlar olsa bile, daima ABD’yi önemsedik ülke olarak. Daha iyi bir işbirliği için farklõ ne yapabiliriz? Eski ABD Başkanõ Bill Clinton “bunun birden çok yanõtõ var” diyerek anlatmaya başlõyor. Önerilerden biri de şu: “Bence hükümetiniz ve kurumlarõnõza güvenmelisiniz. Eğer bizimle hemfikir olmadõğõnõz konu ya da konular varsa bunu dile getirip eleştirebilmelisiniz... Sizler saygõ görmeyi hak ediyorsunuz. ABD ve Türkiye arasõnda bu tür bir ilişki olmalõ. Siz ABD’yi diğer başka hedeflerinizi gerçekleştirme konusunda da ortak olarak görmelisiniz...” Satõr aralarõnda kalan bu sözler bence, eski ABD Başkanõ’nõn 45 dakika süren konuşmasõnõn en çarpõcõ kõsmõ. Sanki “artõk sizi sömürge ülkesi olarak görmek istemiyorum” der gibi... CLINTON BİZE NE DEMEK İSTEDİ?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle