Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
4 KASIM 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 13ekonomi@cumhuriyet.com.tr
EKONOMİ POLİTİK
ERİNÇ YELDAN
Geçen hafta sonunda Merkez Bankası
Başkanı Sayın Durmuş Yılmaz kanımızca
talihsiz bir açıklama yaptı: “Küresel büyüme
tahminleri yukarı doğru güncellense de
endişelerin devam ettiğini” vurgulayan
Sayın Yılmaz’a göre “Türkiye olarak gerek
bankalar, gerekse ekonomik kuruluşların
güçlendirilmesi için yoğun çaba harcayıp
gereken tedbirleri alınmış” idi. Bu nedenle
de “Türkiye krizden en az etkilenen
ülkelerden biri” olmuştu. Sayın Yılmaz’ın
küresel krizin orta uzun dönemde içerdiği
belirsizlikler nedeniyle henüz toparlanma
sürecinin güçlendiğini savunmanın zor
olduğuna ilişkin kaygılarına katılıyoruz.
Zaten başta IMF ve birçok uluslararası
derecelendirme kuruluşu ve iktisatçı da bu
yönde görüş bildirmeye devam ediyorlar.
Ancak, Türkiye’nin “almış olduğu tedbirler
sayesinde krizden en az etkilenen bir ülke”
olduğuna dair tespit kanımızca yanlışlar
içermektedir.
Her şeyden önce Türkiye gerek milli
gelirindeki gerilemenin çapı (2008’in ilk
yarısında yüzde -10.6), gerekse yaşamakta
olduğu açık (yüzde 14.6) ve gizli (yüzde
18.5) işsizlik oranlarıyla küresel krizden en
şiddetli etkilenen ekonomiler arasında
sayılmaktadır. Bunun da ötesinde Türk
sanayisi Ekim 2008’den bu yana henüz kriz
öncesi üretim düzeyine ulaşamadığı gibi,
ağustos verileri itibarıyla sanki ikinci bir
resesyon dalgasına sürüklenmiş izlenimi
vermektedir (bu konuda bkz. 21 Ekim tarihli
Ekonomi Politik: Sanayide Çift Dipli
Resesyon Tehlikesi).
Ancak eğer salt finansal veriler üzerinden
bir değerlendirme yapılacak olursa sayın
başkanın gözlemleri doğrudur: Türkiye,
bankacılık sektörüne ilişkin veriler ve döviz
kurlarının seyri açısından krizden göreceli
olarak daha az etkilenmiştir. Dolayısıyla, kriz
her kesimi aynı derecede ve aynı biçimde
etkilememektedir. Mevcut kriz bir reel
sektör krizi olarak yaşanırken bankacılık ve
finans sektörü krizden göreceli olarak daha
az etkilenmiş gözükmektedir. O halde şu
soruyu sormamız gerekiyor: Kriz, kim için?
Türkiye ekonomisinin küresel krizi
bankacılık ve finans sektörü üzerinden
değil, reel sektörler ve özellikle sanayi
sektörü üzerinden yaşamakta olduğu
bilinmektedir. Bu olgu Türkiye’nin 2003
sonrasında küresel ekonomiyle olan
bağlantılarının biçimiyle ilgilidir. 2001 krizi
sonrasında bankacılık sektörü çok sıkı
denetim altında iken finans dışı reel
sektörler benzer denetimlerin dışında kalmış
ve yüksek oranlı bir dış borçlanma ile
neticelenecek bir dış kaynak kullanımına
yönelmişlerdi. Ucuz ve bol dövizin getirdiği
ucuz ithalat olanakları sanayi kesiminde ara
ve yatırım malları maliyetlerinde büyük
tasarruf sağlamaktaydı. Ancak, küresel kriz
süresince bu tür ucuz ithalat finansmanının
kuruması sonucu Türk sanayisinde büyük
bir daralma yaşandı. Sanayi kesimindeki
söz konusu daralma, süregelen cari işlemler
açığının boyutları ile doğrudan orantılıydı.
2003 sonrasında cari işlemler açığının
yükselerek süregelmesine seyirci
kalınmasının sonucunda Türk sanayisi
krizden en şiddetle daralan sektörlerden
birisi görünümündeydi.
Küresel krizin Türk bankacılık ve finans
sektörlerini göreceli olarak daha az etkiliyor
görünmesinin ardında henüz resmi olarak
açıklanamayan bir diğer olgu yatmaktadır:
Türkiye, krizin etkilerinin ulusal ekonomiye
ulaştığı Ekim 2008’den bu yana geçen 11
ay boyunca (en son güncel veri ağustos
ayına ait) 12.6 milyar dolarlık kayıt dışı
sermaye girişi olanağı elde etmiştir. Resmi
istatistiklerde net hata ve noksan diye anılan
söz konusu sermaye girişlerinin kaynağı,
amacı veya bedeli belli değildir. Söz konusu
kayıt dışı sermaye girişleri, finans sektörüne
beklenmedik bir rahatlama sağlamış
gözükmektedir. Ancak, adı üzerinde kayıt
dışı olan bu kaynağın, “Türkiye’nin almış
olduğu tedbirler” sayesinde ülkemize
aktarıldığını savunmak güçtür.
“Net hata ve noksan” kalemi dahilinde
kayıt dışı sermaye girişlerinin Türkiye
ekonomisine olan ilgisi kuşkusuz 2008
sonrası ile sınırlı değildir. Türkiye’nin
bundan önce yaşamış olduğu 1994 veya
2001 krizleri gibi dönemlerde de kayıt dışı
sermaye hareketlerinin önemli bir işlev
gördüğü bilinmektedir. Aşağıdaki Tablo bu
yoruma açıklık getirmek amacıyla
hazırlanmıştır. Tabloda görüleceği üzere
2008’de net hata ve noksan istatistiklerinin,
bundan önceki kriz dönemleri ile
karşılaştırıldığında “makul hata” sınırlarını
zorlayan bir boyutta bir sermaye girişini
yansıtmakta olduğu anlaşılmaktadır.
Doğal olarak sorularımız birikiyor: Finans
sektörlerinde göreceli olarak rahatlama
sağlayan söz konusu kayıt dışı sermaye
girişlerinin amacı ve bedeli ne olmuştur?
Söz konusu kaynakların yakın dönemde de
sürmesi beklenebilir mi? Ve yeniden: Kriz
kim için?
Türkiye Krizden
Ne Kadar Etkilendi?
CHP’nin ‘Türkiye Ekonomisinin Krizi’ raporunda krizin Türkiye’de çok derin izler bõraktõğõ kaydedildi
Krizin etkisi kolay geçmeyecekANKARA (Cumhuriyet Bürosu)
- CHP’nin hazõrladõğõ “Türkiye Eko-
nomisinin Krizi” başlõklõ raporda, kri-
zin Türkiye’de çok derin izler bõrak-
tõğõ belirtilirken “Bu izler kısa bir sü-
re için de silineceğe benzememek-
tedir” denildi.
Türkiye ekonomisinin küresel kriz-
den en fazla etkilenen ekonomilerden
biri olduğuna işaret edilen raporda, ya-
şanan olumsuzluklarõn 2001’deki bü-
yük çöküşle eşdeğer olduğu, hatta
bazõ açõlardan ondan daha derin izler
taşõdõğõ belirtildi. CHP’nin hazõrladõ-
ğõ raporda şu görüşlere yer verildi:
Ekonomi son üç çeyrek boyun-
ca çok sert bir biçimde daraldõ.
Kapasite kullanõm oranlarõ ve sanayi
üretim endeksi düştü, reel kesimin ve
tüketicilerin ekonominin geleceğine
olan inançlarõ sarsõldõ.
İşsizlik oranlarõnda ciddi artõşlar
meydana geldi ve işsizlikte yeni bir pa-
tikaya girildi. 2001 sonrasõ uygun
uluslararasõ likidite koşullarõnõn da et-
kisiyle göreli olarak hõzlõ sayõlabilecek
bir büyüme performansõna karşõn, iş-
sizlik oranlarõnõ aşağõya çekebilecek
bir istihdam artõşõ sağlanamadõ.
Son krizle yaklaşõk 1 milyon ki-
şi daha işini kaybetti. İşsizlik oranla-
rõnõn daha uzunca bir süre kriz önce-
si seviyelere gelmesi muhtemel gö-
rülmüyor.
Finansman kalitesini bozan en
ciddi gelişme kaynağõ ise tam olarak
tespit edilmeyen döviz girişlerini gös-
teren net hata ve noksan kaleminde
gözlenen yaklaşõk 15 milyar dolarlõk
net giriş oldu.
Kriz mali disiplini ciddi bir şe-
kilde zedeledi. Tüm mali göstergeler
2009 bütçesi ile birlikte bozuldu. Mer-
kezi yönetim bütçe açõğõnõn gelire
oranõ yüzde 1.8’den yüzde 6.6’ya
çõktõ. Faiz dõşõ fazla veren kamu, faiz
dõşõ açõk verir hale döndü.
Krizin derin izlerini firmalar ke-
simine ek olarak hane halkõ üzerinde
de izlemek mümkün. Tasfiye olunacak
kredi kartõ ve tüketici kredisi borcu bu-
lunan gerçek kişi sayõsõ 2008’in ikin-
ci yarõsõ ile 2009’un ilk 8 aylõk döne-
minde neredeyse 2 kat arttõ.
Bankalar kriz boyunca kredi ka-
nallarõnõ açõk tutma konusunda ihtiyatlõ
bir tavõr içine girdi, firmalar ve gerçek
kişilere kredi vermek yerine daha az
riskli gördükleri Hazine’yi fonlama-
yõ tercih etti.
Raporda, Türkiye ekonomisinin küresel krizden en fazla etkilenen ekonomilerden biri
olduğuna işaret edilerek işsizlik oranlarõnda ciddi artõşlar meydana geldiğine dikkat çekildi.
Krizde bir milyon kişi daha işini kaybetti ve sorunun çözümü de yakõn zamanda öngörülmüyor.
ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr
Darüşşafaka Türkiye’nin en
eski ve köklü eğitim
kurumlarõndan biri.
Kurulduğu 1863 yõlõndan beri
babasõ ölmüş ve parasal durumu
yetersiz öğrencilere karşõlõksõz
eğitim olanağõ sağlõyor. Üstelik
verdiği eğitim herkese parmak
õsõrtacak cinsten.
Darüşşafaka Cemiyeti
Yönetim Kurulu Başkanõ
Zekeriya Yıldırım “Her yõl 70
ilden 843 öğrenciyi okutuyoruz. 9
yaşõnda teslim aldõğõmõz
çocuğumuzun hayatõnõ
değiştiriyoruz. Yaptõğõmõz çocuğu
yaşadõğõ ortamdan çõkartõp
akademik başarõ ile yetinmek
değil. Ders dõşõnda sosyal
gelişim de bizim için aynõ oranda
önemli. Biz Türkiye’den çõkõp
uluslararasõ arenada da lider
olacak çocuklar yetiştirme
iddiasõndayõz” diyor.
Darüşşafaka Eğitim Kurumlarõ
ve Darüşşafaka Cemiyeti’nin bu
iddiasõ bir noktada Procter and
Gamble’õn tüm dünyada
yürüttüğü çocuklara yönelik
“Yaşa, Öğren ve Başar” adlõ
sosyal yardõm programõ ile
buluşarak “Hayalden Gerçeğe
Projesi” adõnõ alõyor. Amaç
çocuklara bilim, sanat ve spor
alanlarõnda içlerindeki
potansiyeli ortaya çõkarma
imkânõ sunmak. P&G’nin 2 yõl
için 1 milyar lira fon ayõrdõğõ bu
projede Darüşşafakalõ çocuklar
önce proje oluşturma eğitimi
alacaklar, ardõndan geliştirdikleri
projelerle Türkiye’de ihtiyacõ
olan diğer çocuklara da ulaşmaya
çalõşacaklar. Yaşama geçirilecek
ilk proje ise Darüşşafaka
kampusu içinde bir gözlemevi
kurmak. Kendisi de
Darüşşafaka’da eğitim görmüş
olan P&G Türkiye Yönetim
Kurulu Başkanõ Saffet Karpat
gözleri heyecanla parlayarak
“Gözlemevi yalnõzca
Darüşşafakalõ çocuklar için
değil, Türkiye’nin dört bir
yanõndan öğrencileri
ağõrlayacak. Farklõ bilimsel
aktiviteler gerçekleştirilecek”
diye anlatõyor. Gözlemevi sadece
bir ilk. Darüşşafaka Eğitim
Kurumlarõ Genel Müdürü Nilgün
Akalın ise “Çocuklara
içlerindeki liderleri keşfettirmek
ve onlarõ daha donanõmlõ hale
getirmek istiyoruz. Bizim için
gerçekleştirilecek projelerin
çarpan etkisi ve
sürdürülebilirliği de çok önemli”
diyor.
Umarõz her yõl 2000
öğrencinin başvurup sõnava
alõndõğõ içlerinden ancak en
başarõlõ 120 öğrencinin kabul
edildiği Darüşşafaka “81 ilde 81
öğrenci” projesi ile kendisine
destek olan İş Bankasõ ve
öğretmenlerin eğitimi için
kaynak sağlayan JP Morgan’õn
peşi sõra P&G’nin de katkõlarõ ile
önüne koyduğu hedeflere
kolayca ulaşõr...
Darüşşafaka ve PG’nin
‘Hayalden Gerçeğe’ Projesi
EN KALICI ETKİ ÇALIŞANA
Ekonomi Servisi - Sanayi ve Ticaret Bakanõ Nihat Ergün, krizin en kalõcõ
etkisinin istihdam üzerinde etki olacağõnõ belirterek, “İstihdamda zaten
yüzde 10’lar civarında birikmiş stokumuz vardı. Bu stokun üzerine 2-3
puan daha eklenmiş oldu. Bu 3 puanlık eklentinin stok gibi bir müddet
duracağını görüyoruz” dedi. Ergün, Ekonomi Gazetecileri Derneği’nin
toplantõsõnda, uygun şartlar hazõrlandõğõnda, TRT payõnõn sanayi elektriği
üzerinden kaldõrõlmasõnõn mümkün olabileceğini dile getirdi. Ergün, “Bütün
ekonomik sektörlerin katılımıyla dünyadaki ve Türkiye’deki bütün
gelişmeleri, fırsatları, riskleri, avantajları, ekonomik sanayileşme
politikalarını derinden etkileyecek iktisat kongresine ihtiyaç var” dedi.
42 BİN TÜRK-İŞ’Lİ İŞİNDEN OLDU
İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - Türk-İş Genel Başkanõ
Mustafa Kumlu, son 1 yõlda konfederasyona bağlõ sendikalara üye
42 bin 296 kişinin işten çõkarõldõğõnõ, 52 bin 172 kişinin de ücretsiz
izne ayrõldõğõnõ söyledi. Uluslararasõ Kimya, Enerji, Maden ve Genel
İşçi Sendikalarõ Federasyonu Dünya Konferansõ’nda konuşan
Kumlu, en fazla işten çõkarmalarõn metal, gemi, tekstil, petrol ve
çimento işkollarõnda yaşandõğõnõ aktardõ. Özel istihdam bürolarõna
işçi kiralama yetkisi veren düzenlemeyi de eleştiren Kumlu, “Emek,
başkalarının istismar edeceği, insan haysiyetinin istismarıyla
kullanılabilecek bir meta değildir” diye konuştu.
İndirim kalktı
enflasyon çıktı
Ekonomi Servisi - ÖTV ve KDV
indirimlerinin bitmesi ve elektrik
zammõnõn etkisiyle enflasyon ekimde
yüksek çõktõ.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)
verilerine göre, ekimde TÜFE yüzde
2.41, ÜFE’de yüzde 0.28 artõş gösterdi.
Yõllõk enflasyon TÜFE’de yüzde
5.08’e, ÜFE yüzde 0.19’a geriledi.
TÜFE’de ana harcama gruplarõ iti-
barõyla bir ay önceye göre en yüksek
artõş yüzde 8.39 ile giyim ve ayakka-
bõ grubunda gerçekleşti.
Ekimde endekste yer alan gruplar-
dan gõda ve alkolsüz içeceklerde yüz-
de 2.96, ev eşyasõnda yüzde 2.51, ko-
nutta yüzde 2.12, ulaştõrmada yüzde
2.11 artõş kaydetti.
Yõllõk bazda en yüksek artõş yüzde
20.95 ile alkollü içecekler ve tütün gru-
bunda görüldü.
Ekimde özel kapsamlõ tüketici fi-
yatlarõ endeksi göstergelerine bakõl-
dõğõnda, “çekirdek enflasyon” yeri-
ne açõklanan TÜFE göstergeleri geçen
ay, mevsimlik ürünler hariç yüzde
1.57, işlenmemiş gõda ürünleri hariç
1.92 arttõ.
Fiyatlar, enerji hariç yüzde 2.38, iş-
lenmemiş gõda ürünleri ve enerji ha-
riç yüzde 1.79 arttõ.
Vestas: Rüzgâr
lisansları verilsin
Ekonomi Servisi - Danimarkalõ
rüzgâr türbin üreticisi Vestas’õn Tür-
kiye Başkan Yardõmcõsõ Mehmet Ali
Neyzi, Türkiye’de iki yõldõr hiçbir
rüzgâr lisansõ verilmediğini vurgula-
yarak rüzgâr enerjisi ile ilgili yasanõn
bir an önce devreye girmesi gerektiğini
söyledi. Neyzi, “EPDK sorunu çöz-
mek için konuyu TEİAŞ’ye götür-
dü, ancak hâlâ ilerleme kaydedile-
medi. Beklentimiz iki yıldır bekleyen
78 bin megavatlık rüzgâr lisansla-
rının sonuca bağlanmasıdır” dedi.
Yüksek Planlama Kurulu’nun 2023’te
20 bin megavatlõk
rüzgâr enerjisi he-
defi koyduğunu hatõrlatan Neyzi,
“Bu hedefe ulaşmak için her yıl
2 bin megavat devreye alınmalı”
dedi. Türkiye’de şu anda 275 MW
rüzgâr kapasitesine sahip olan
Vestas, yõl sonunda bunu 300
MW’ye çõkarmayõ ve 7 milyar
Avro üzerinde ciro öngörüyor.
2010’da en az yüzde 50 artõş olacağõ iddialarõna Yõldõz’dan yanõt: Sorumlu biz değiliz
Doğalgaza otomatik zam
Bakan Yõldõz, doğalgaza
2010’da toplam yüzde 50-70
arasõnda zam yapõlacağõna ilişkin
değerlendirmelerle ilgili olarak
otomatik fiyat mekanizmasõnõ
sorumlu tuttu.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanõ Taner
Yıldız, BOTAŞ’õn Şubat 2010’da doğalgaz
fiyatlarõnõ yüzde 50-70 arttõrabileceği id-
dialarõyla ilgili olarak, “Şu anki elimizdeki
rakamlar, otomatik fiyat mekanizması-
na gelen doneler, bir fiyat zammı şeklinde
görülmüyor. Ama bu fiyat zammını be-
lirleyen biz değiliz” dedi.
Döviz ve ham petrol maliyetleri doğrul-
tusunda bir çalõşma yapan BOTAŞ’õn gaz
fiyatlarõnõ Şubat 2010’da yüzde 70 arttõra-
bileceği iddia edildi. Geçtiğimiz yõl petrol
fiyatlarõnõn 150 dolara dayanmasõnõn ar-
dõndan doğalgaza toplam yüzde 74 zam ya-
põlmõştõ. Ancak fiyatlarõn gerilemesiyle
birlikte şubat ve mayõs aylarõnda yüzde 40
indirime gidilmişti. Doğalgaza bu yõl beş kez
zam, iki kez de indirim yapõldõ. Doğalgaz
fiyatlarõ ocak ve haziranda yüzde 7.4,
ağustosta yüzde 16.8, ekimde yüzde 4.5 ve
kasõmda yüzde 22.5 arttõ. Şubatta yüzde 17,
mayõsta ise yüzde 25’lik indirime gidildi.
Bakan Yõldõz, TBMM’de gazetecilerin so-
rularõnõ yanõtlarken Azerbaycan ve İran’dan
alõnan gazõn otomatik fiyatlandõrmaya ta-
bi olduğunu belirtti ve “Bunu belirleyen bi-
zim siyasi irademiz değil. O yüzden bu-
nu hep beraber takip edeceğiz. Bunu de-
diğimde de ‘Fiyatõ bilmiyor musunuz?’ de-
niyor. Açıkça söylüyorum, otomatik fi-
yatlandırma mekanizması her zaman yü-
rürlüktedir ve bu devam ediyor” diye ko-
nuştu.
Azeri gazõndaki yeni artõşla birlikte zam
olup olmayacağõna ilişkin soruyu da ya-
nõtlayan Yõldõz, “2008’in nisan ayından bu
tarafa zaten gelebilecek fiyat farkı hesaba
katılmıştı. Bu bizim için sürpriz değil. O
açıdan bunun getireceği çok artı bir fi-
yat oluşmayacak. Doğalgazla alakalı
otomatik fiyat mekanizması devam ede-
cektir” dedi.
Enerjide dõşa bağõmlõlõk artõyor
KAYSERİ (AA) - Dünya
Enerji Konseyi Türk Milli
Komitesi Yönetim Kurulu
üyesi Oğuz Türkyılmaz,
Türkiye’de enerjide dõşa
bağõmlõlõğõn arttõğõnõ, yerli
kaynaklarla enerji talebi
karşõlama eğiliminin her
geçen gün azaldõğõnõ
belirtti.
Türkyõlmaz, Türkiye’nin
enerjide ‘sancılı’ bir
dönem yaşadõğõnõ ifade
ederek, “2007’de yüzde
25.5 olan yerli üretimin
payının çok fazla
değişmeyeceği ve bugüne
değin izlenen
politikaların
sürdürülmesi halinde,
ülkemizin enerji alanında
dışa bağımlılığının
artarak süreceği
söylenebilir. Türkiye’nin
yerli kaynaklarla enerji
talebini karşılama
durumu her geçen gün
azalmaktadır.
Türkiye’nin 2008 yılında
enerji girdileri ithalatına
ödediği rakam, tüm
ithalat tutarının yüzde
24’üne ve 48.2 milyar
dolara ulaştı” diye
konuştu. Türkyõlmaz, son 5
yõlda Türkiye’nin elektrik
enerjisi tüketiminin yüzde
43 oranõnda arttõğõnõ, bu
artõşõn dünya ülkeleri
arasõnda en yüksek
artõşlardan biri olduğunu
sözlerine ekledi.
B‹LG‹ TOPLUMUNA DO/RU / ÖZLEM YÜZAK
Conrad Otel’in büyük
salonu tõka basa dolu. Eski
ABD Başkanõ Bill Clinton
konuşmasõnõ bitirince sorular
başlõyor.
Sorulardan biri şu:
Türkiye ve ABD 50 yõlõ
aşkõn bir süreden beri
müttefikler. İlişkilerin
sõcaklõğõnda zaman zaman
iniş çõkõşlar olsa bile, daima
ABD’yi önemsedik ülke
olarak. Daha iyi bir işbirliği
için farklõ ne yapabiliriz?
Eski ABD Başkanõ Bill
Clinton “bunun birden çok
yanõtõ var” diyerek
anlatmaya başlõyor.
Önerilerden biri de şu:
“Bence hükümetiniz ve
kurumlarõnõza
güvenmelisiniz. Eğer bizimle
hemfikir olmadõğõnõz konu ya
da konular varsa bunu dile
getirip eleştirebilmelisiniz...
Sizler saygõ görmeyi hak
ediyorsunuz. ABD ve Türkiye
arasõnda bu tür bir ilişki
olmalõ. Siz ABD’yi diğer
başka hedeflerinizi
gerçekleştirme konusunda da
ortak olarak görmelisiniz...”
Satõr aralarõnda kalan bu
sözler bence, eski ABD
Başkanõ’nõn 45 dakika
süren konuşmasõnõn en
çarpõcõ kõsmõ. Sanki
“artõk sizi sömürge ülkesi
olarak görmek
istemiyorum” der gibi...
CLINTON BİZE NE DEMEK İSTEDİ?