18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B PERİHAN ERGUN M.Kemal Atatürk’ün dehasının yarattığı Cumhuriyet mucizesi 86 yaşında. Kutsal emanetimiz çizgisini hiç değiştirmeden asırlarca yaşayacak. Bu olasılığın sonsuza dek gidebilmesi için etrafındaki fitne ve fesadı akıl ve sağduyuyla gözleyip önlemlerini almak baş görevimiz olmalıdır. Son yıllarda demokrasi, adalet ve eşit haklar içeren kurucu devlet niteliğindeki rejimimiz iç ve dıştan gelen saldırılarla çizgisinden uzaklaştırılmanın savaşımını vermektedir. Müstevlilerce 1918’de yıkılan Osmanlı’nın yerine 29 Ekim 1923’te kuruluşundan sonra rayına oturması da halkın tüm coşku ve mutluluğuna karşın çok kolay olmamıştır.Dış güçler Lozan Antlaşması’yla pes ettirilirken Lord Courzon cebine yerleştirdiği notlarla bu yenilginin kabullenilemez olduğunu belirtmemiş miydi? O günlerden bu yana emperyalistlerin devletimizi çökertme planları hiç eksilmeden süregelmekte. İçerde Kurtuluş Savaşı’nı birlikte kazandıkları dava arkadaşlarının sulha ulaşıldığında Osmanlı kurumlarının devamı istemleriyle M. Kemal’le yol ayrımına düştükleri de bilinen bir bunalımdır. Zamanla bu yakın dostlar O’nun haklı olduğunu itiraflarıyla kabullenmişlerdir. Kuruluş döneminde aşamalarla işleme konan devrim yasalarının karşısında hep dogmatik, yobaz beyinlerin estirdiği karşıdevrim denemeleri sürdürülmüşse de milletin inançla ortaya koyduğu gücü bunları yenmiştir. Bu nedenlerle laikliğin kabul tarihi 1932’de oluşturulabilmiştir. Uzağı gören Atamızın önceden işaret ettiği II. Dünya Savaşı’nın rüzgârları, giderek çok partili yönetimlere geçişin hazmedilemez yönleriyle, darbe dönemleri içinde tüm yıkıcılıklara karşın hâlâ mucize dediğimiz Cumhuriyetimiz ayaktadır. Üç kutup ortasında bulunan ülkemiz, Sovyet Cumhuriyeti’nin yıkılmasıyla Avrupa-ABD bileşimiyle İslam devletleri arasında, iki kutuplu yüzeye indi. Avrupa ülkeleri laik yönetim doğrultusunda, ne yazık ki “stratejik ortak” saydığımız(!) ABD, cemaatlara dayanan, doğalında laik olmayan bir ülkedir. O’nunla mevcut iktidarın yakınlığı yeni bir İslam modeli olan Ilımlı İslama yönelmiştir. Böylece demokratik, laik, sosyal devlet niteliklerini taşıyan Atatürk Cumhuriyeti’nden kısmen de olsa uzaklaştırılmıştır. Sıklıkla devlet erkânınca – ulusumuzun yüzde 95 bazen de 99’u Müslümandır- diye tekrarlanması bunun göstergesidir. Açılım modaları da Misak-ı Milli’nin göz ardı edilmesinin istendiği izlenimini vermektedir. Özetlemeye çalıştığım bu tablonun pek de iç açıcı olmadığını biliyorum. 86’ncı yıl günü halkın coşkulu kutlamalarını görünceye dek, kendimi bir asma köprünün ortasında, bir ucunda irtica, öteki tarafında dış bölücülerin ipleri koparma çabalarının endişeleri içinde Yaradan’a sığınmak için başımı gökyüzüne çevirdiğimde ufuktan bizlere ışık saçan mavi gözleriyle bakan Atamızın seslendiğini gördüm. “Kendinize gelin.1914’te etrafımızı saran çeşitli düşman güçlerini anımsayın. Hepiniz benim gibi halkınıza güvenin. Ben bu güvenle 19 Mayıs 1919‘da Karadeniz’in dalgaları içinde yalpalayan Bandırma vapuruyla Samsun’a çıktım. Anadolu halkına elimi uzatım. Amasya Tamimi’ni bu inançla kaleme aldım. En büyük güç onlardır” derken karamsarlığımı da kınar gibiydi. O gene haklı çıktı. 29 Ekim günü yurdumun dört bir yanında gündüz gece bütünüyle ellerinde Türk bayrakları, göğüslerinde Atatürk posterleriyle yediden yetmişe yürüyüş ve fener alaylarının coşkusu O’nun haklılığıydı. Ne türlü suikast yapılırsa yapılsın yedi düveli yenen, Cumhuriyet Aydınlanması’na yürekten inanmış olan bu milletin sırtını Ergenekon davalarıyla yıldırmaya kalksalar da hiçbir güç yere getiremez. TV ekranında akil olduğunu bildiğim bir dost karamsarlıkla “Mitinglerdeki o milyonlar nerede” diye hayıflanmaktan kutlamaları görünce mutlak vazgeçmiştir. O milyonlar işte kendi kasabalarında, kentlerinde inançlarını ellerinde bağımsızlıklarının simgesi bayraklarıyla aydınlatıcı meşaleleriyle hatta omuzlarında al yıldızlı elbiseler giydirerek taşıdıkları çocuklarıyla sürdürüyorlar. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com 3 Kasım Cumhuriyetimiz Hep Yaşayacak HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ [email protected] 3 KASIM 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA 15 GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM “Islak” İrtica Belgesi mi Dediniz? Tüm hafta “ıslak imza” ile yatıp kalktık. Adı “gazeteci” olan bir sürü kuru gürültü, o kanal bu kanal gezip bomboş laflarla, zeki görünmeye çalışarak üç para etmez korkak yorumlarıyla halkı uyuttular. Adamın biri, mesela imza taklit makinesini kullanıp, Başbakan’ın imzasıyla “Esas hedefim, kayıtsız şartsız Atatürk Cumhuriyeti’ni kurutmaktır” diye yazıverse, ortaya da gizli şahit olarak geliverse, Başbakan istifa edecek mi? Ne güzel, sen dört ay elinde “belge” kuluçkaya yat… Ardından işareti alınca, bunu ortaya yine imzasız dışkı gibi bırak kaç! Bir kere bu muhbir gerçekten bir subaysa, Genelkurmay Başkanı olsam, bu adamı bulmadan binadan kimseyi çıkartmam. Çünkü bunun aksi, TSK’nin sonu demektir. Bu kadar komik bir belge, ancak Şarlo filmlerinde olur. Hiçbir rütbeli subay böyle bir dosyaya o adı verir mi? Sözde ispiyon, bu kadar mı sığ zekâlı? Tabii “medya”mızın ruhu çoktan vefat etmiş olduğundan, bu konuları irdeleyemiyorlar. Mantıkları şöyle: Bir gizli ses kaydı hükümete hizmet ediyorsa, hemen “siz onun nasıl elde edildiğine değil, içeriğine bakın” diyorlar. Ama tam tersine, son günlerde yaşadığımız gibi ters yönde, hükümet aleyhine bir bilgi akışı varsa, hemen “bunlar delil kabul edilemez, bunu yayımlamak ahlaksızlıktır” gibi yorumlar! İşte ben buna 1. sınıf gazetecilik derim! Her Ergenekon fısıltısını manşet yapıp Aydınlık dergisinin yayımladığı bomba kasetleri yayımlayamayan her yayın yönetmenini hasretle öperek tebrik ederim! Lütfen hafızanızı şöyle bir geriye sarın: Aylardır tartışılan Ergenekon ve “ıslak” belge konuları gündeme geldiğinde, kaç kişiden işin özü hakkında yorum dinlediniz? Cumhuriyet yazarları dışında bir elin parmağını geçmez! Şu haber kanallarının “bir şeyinde inci var” muamelesi yapıp her an konuşturduğu süper zekâlar size hiç şunları dedi mi: “Arkadaşlar, ülkeyi Anayasa Mahkemesi tarafından antilaik eylemlerin odağı olduğu kanıtlanmış bir parti yönetiyor. Bu konuyu dağıtıp, oku ters çevirmenin tek yönü şu yaşananlar. Hele böyle bir ‘belge’, bu komik isimle ortada gezdiği zaman, sanki ‘irtica ile savaşmak’ suçmuş gibi bir hava doğuyor. Halbuki irtica, anayasaya ve siyasal parti kanunlarına göre suçtur ve aynen bölücülük gibi, TSK’nin kabul edemeyeceğini 1800 kere açıkladığı kırmızı çizgilerin içine girer. Böyle bir belgeden, sanki ‘TSK uyuşturucu ticareti yapıyor’ denmiş gibi bir suç delili(!) çıkarmak için, bu ülkenin resmi olarak İranlaşma sürecini tamamlamış olması gerekir! Burada yapılan kurnazlık, bu ‘irtica ile mücadele’ görevinin, ‘darbe’ sosuna bandırılmış olmasıdır. Bu kıvrak zekâ hareketiyle, ‘darbe’ kötü ve yasak olduğuna göre, ‘irtica ile mücadele de kötü ve gereksizdir’ gibi bir sonuç çıkartılmıştır ortaya. Bu bir tuzaksa, en büyük getirisi budur! İşin büyümesinin esas nedeni, TSK’nin içine itildiği ‘müdafaa’ psikolojisinde, ‘irtica’ ile mücadelenin değişmez ana görevleri arasında yer aldığını söylemekten kaçar hale gelmiş olmasıdır. Konu bu belgeye dayandığı zaman TSK’nin önce ‘bu belgeyi ben yazmadım, sahte ve zekâ özürlü bir belgedir. Ancak Atatürk’ün ordusu olarak irtica ve tarikatlara karşı mücadele ettiğimiz tartışılmaz verilerdir. Bunları birbirine karıştırmayın. Belge bir siyasal rant aracıdır, ama bizim duruşumuzu değiştirmez’ demesi lazımdı. Medya ve AB baskısı altında TSK bunu söyleyemediği için, gereksiz yere müdafaa hattına sıkışıp kalmıştır. Unutulmamalıdır ki, ülkenin esas gündemi, dinci faşizmin her geçen gün demokrasiyi yok etme çabasıdır.” Yine geçen hafta, ülkemiz ve İran arasında göz yaşartıcı yakınlaşmaları acı acı gülümseyerek izledik. Nihayet İran İslam Cumhuriyeti’nin öve öve bitiremediği bir Başbakanımız olmuş! İki ülke, kendi aralarında TL veya riyal, ortak para kullanacaklarmış! Bence yetmez! Aynen Avro gibi bir İslami bölgesel para da basabilirler! Zaten demir paralarımızda, o İslami motiflere alışmaya başlamadık mı? AB ile yaşanan kopukluk, Suudi ve Katar prenslerine verdiğimiz abartılı önem… “Van Minit” çıkartması ile birleşince, hükümetimizin artık rotayı İslami Büyük Doğu’ya çevirdiği anlaşılıyor… Hatırlayın son kitabımın adını, “AKP Ekspress: Avrupa Biletiyle Tahran’a.” Kâhin miyim ne? Bu kadar “AB Şampiyonu AKP” korosunun ortasında, “Kemik” romanımda 11 Eylül’ü önceden gördüğüm gibi, bunu da aynen okumuşum! BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Halk arasõnda klarnete verilen ad. 2/ Fazıl Hüsnü Dağlarca’nõn bir şiir kitabõ... “Bir bahar akşamõ rast- ladõm size / Sevin- çli bir --- içindeydi- niz” (Şarkõ). 3/ Ge- milerin yükleme boşaltma yaptõklarõ yer... Nikel ele- mentinin simgesi. 4/ Üzerinde ölü yõkanan kerevet. 5/ Görünüşe göre olacağõ sanõlan... Yabancõ. 6/ Kõsa yazõ... Eylemleri olumsuz yapmakta kulla- nõlan ek... Bilgisiz, kültür- süz kimse. 7/ Kõr ya da köy yaşamõnõ anlatan kõsa şiir... İnciçiçeği. 8/ Bir tür bağõmsõzlõğõ olan büyük il. 9/ Vaktinden önce doğ- muş bebek. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kafkas müziğine özgü bir tür akordeon. 2/ Hararet... Yol yapõmõnda kullanõlan bir makine. 3/ İdare organlarõ- nõn ruhsat verirken aldõklarõ para. 4/ İçine sulu şeyler ko- nulan kap... Mikroskop camõ. 5/ Hamle... Bir nota. 6/ Bir sanat yapõtõnda işlenen ana konu... Kütahya’nõn bir ilçe- si. 7/ “Ben havada uçar idim / --- ilen tuttun beni” (Tür- kü)... AB ülkelerinde ve Türkiye’de bir ürünün güvenli olduğunu belirtmek için konulan işaret... Giysilerin bu- ruşukluklarõnõ gidermekte kullanõlan araç. 8/ “Dijital” sözcüğünün karşõtõ; örneksel. 9/ Telli çalgõlarda telleri yüksekçe tutan tahta köprücük... Antalya ve Fethiye kör- fezleri arasõnda yer alan yarõmadanõn adõ. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Z I P Ç I K T I O R A R A N Z A R A S T I K B R İ K L İ M F A K L A K B A N L A M İ S E D O A T E A N G U T E N E K A T A E Ş M A A R Ğ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 [email protected] www.bedribaykam.com HARBİ SEMİH POROY DENİZ TATARER Adalar’õn eski Kaymakamõ, CHP’li yeni Belediye Başkanõ Dr. Mustafa Farsakoğlu, İstanbul Büyükşehir Be- lediyesi’nin (İBB) 29 Mart yerel se- çimlerinden önce Adalar Belediyesi’ne 8.5 milyon TL yardõmda bulunmasõ- na karşõn seçim sonrasõ tüm yardõm- larõnõ kesmesini, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’õn ise Adalar’õn so- runlarõnõ dinlemek için geldiği Bü- yükada’da kendisiyle hiç konuşma- masõnõ “siyasi ayrımcılık” olarak nitelendirdi. Farsakoğlu, “Farklı düşünce ve si- yasi görüşlerinden dolayı insanları yok sayarak ayrımcılık yapıyorlar. Bu ayrımcılık, devleti hatta rejimi bile yıkar” uyarõsõnda bulundu. CHP’li Mustafa Farsakoğlu, yerel seçimler sonrasõ Adalar’da yaşanan so- runlar ve İBB’nin Adalar’a yaptõğõ yar- dõmlarõ kesmesiyle ilgili gelişmeleri gazetemize değerlendirdi. Demokratik rejimlerde kamu ku- rumlarõnõn etkin bir işbirliği içinde ça- lõşmasõnõn gerekliliğine dikkat çeken Farsakoğlu, AKP hükümetinin ve AKP’li belediye başkanlarõnõn söy- lemlerinde “etnik ve dinsel ayrım- cılığa” vurgu yapmalarõna karşõn ya- põlan “siyasi ayrımcılık”tan söz et- mediklerini kaydetti. Siyasi ayrõmcõlõk ve kayõrmacõlõğõn devlet düzenini yok edeceğini de vur- gulayan Farsakoğlu, “İBB, Nisan 2009’a kadar Adalar Belediye- si’ne 3 milyon TL nakit, 5 milyon 200 bin TL de aynî yardım yapmış. 8.5 milyon TL’lik bu yardım, be- lediyenin özkaynaklarından da- ha fazla. Ancak biz yönetime gel- dikten sonra tüm yardımlar kesil- di. Göreve geldikten sonra 11 bin TL’lik 20 bin adet çiçek istedik. Bizden parasını istediler. Benzer bir muameleyi Başbakan Erdo- ğan’ın Adalar’ı ziyaretinde yaşa- dık. Başbakan, Adalar’ın sorun- larını dinlemeye geldi, ancak bize ‘Adalar’õn sorunlarõ ne? Bir isteğiniz var mõ?’ diye sormadı. Bizden 2 cümle bile dinlemedi” dedi. Dilekçelere yanıt yok İBB’nin Adalar’a yönelik en büyük darbesinin, Adalar’õn anakarayla bağ- lantõsõnõ sağlayan çõkarma gemisinin masraflarõnõ karşõlamaktan vazgeç- mesi olduğunu da ifade eden Farsa- koğlu, sorunlarõn giderilmesi için İBB’ye gönderdik- leri 2 dilekçeye halen yanõt alamamalarõnõ eleştirdi. Farsakoğlu, şunlarõ dile getirdi: “2006’dan bu ya- na deniz taşıtlarının akaryakıt, perso- nel, bakım-onarım giderleri İBB tarafından karşılanı- yordu. Bu protokol 31 Ağustos’ta bitmeden önce protokolün uzatıl- ması için Meclis’e önerge verdik, an- cak AKP’li üyeler gündeme alın- masını dahi engelledi. 2 kez dilekçe gönderdik. Ancak henüz yanıt ala- bilmiş değiliz. Çıkarma gemisinden Nisan-Ağustos ayları arasında 500 bin TL’lik gelir elde ederken, gi- derleri 2 milyon TL’yi geçti. Bu ger- çekleri AKP’liler de biliyor. Bu ne- denle bizim Meclis’te konuşmamı- zı engellediler. Ben böyle siyasi bir anlayış görmedim.” 3yönetici görevden alındı AKP’li eski Belediye Başkanõ Çoş- kun Özden döneminde, belediyenin bütçenin 4.5 katõ oranõnda borçlandõ- rõldõğõnõ da vurgulayan Farsakoğlu, usulsüz ihale ve alõmlarla ilgili 3 be- lediye yöneticisi hakkõnda soruştur- manõn sürdüğünü, görevden alõnan 3 yöneticiden birinin ise “açığa” alõn- dõğõnõ söyledi. Farsakoğlu, “Tüm yardım ve ka- yırmaların yanında belediyenin 25 milyon TL’lik borcu var. Bu para- ların hangi işler için kullanıldığı ise belli değil. Nisan’dan bu yana 1 mil- yon TL borç ödedik. İşlerin yürü- mesi için Adalar’daki cemaatten ve sivil toplum kuruluşlarından spon- sorluk desteği alıyoruz. Bunun en önemli örneği Musevi cemaatince yapılan 112 Acil Yardım İstasyo- nu’dur” diye konuştu. Yönetim değişti, yardımlar kesildi Adalar Belediye Başkanõ Dr. Mustafa Farsakoğlu: Farklõ düşünce ve siyasi görüşlerinden dolayõ insanlarõ yok sayarak ayrõmcõlõk yapõyorlar
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle