17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 24 KASIM 2009 SALI 16 KÜLTÜR AYNA ADNAN BİNYAZAR Kuralsızlıktan Kurala... İnsanın güzelliğini, yaşadığı yere kattığı emekten anlarız. Kentlerin güzelliği ise araçların gidiş gelişindeki düzende, yerleşim yerlerinin beğenisinde gösterir kendini. Berlin’e indiğimde havaalanı karmaşasından kurtulup sokaklara dalınca kötü izlenimlerin yükü üzerimden kalkıverdi. Sokaklarda mimari inceliklerin yaşamayı güzelleştiren ferahlatıcı havasını solumaya başladım: Kaldırımlarda ne sağı solu tekmeleyerek yol açanlar, ne yürürken birbirini ezip geçenler, ne ağız dolusu küfürler, ne saldırıya uğrama korkusu... Araçların caddelerde kayarak yol alması, kaldırımlarda kaygısız yürümek ne güzel! Yollar pürüzsüz olunca gürültü de olmuyor. Kulağınızda rahatlatıcı bir Bach müziği, yol boyunca ağaçların arasından geçiyorsunuz. Bir kentte önceden yaşamışsanız, hiç yadırgamadan, kendinizi kurallar ortamında bularak içinizden bir oh çekiyorsunuz. Üç saat önce İstanbul’un har güründen kendimi uçağa atan sanki ben değildim! Uygarlık düzeyinin somut belirtisi sessizliktir. Otobüste, metroda, çay kahve içilecek yerlerde birbirleriyle konuşanlar olmuyor değil. Ama dudak okuma beceriniz yoksa, konuşulanlar anlaşılmıyor. Çok geçmeden, birinin başka birine ne dediğini merak etme duygunuz kütleşiyor. Sanırım Batı’da dedikodunun önü böyle alınmış... Merak da edilse, duyulan ne ki... Yüksek sesle anlatılanlar, ya sonu gelmez gezi izlenimleri, yapılan alışveriş, futbol karşılaşmaları, ya da yemek tanımları... O da yılgınlık veriyor! Trafik düzeni bir kentin yüzünün akıysa, düzensizliği karasıdır. “Ak yüz”e alışmış toplumlarda nerdeyse sorun yok. “Kara yüz”ünde ne kural, ne saygı, ne uygarca davranışlar... Bayram yaklaşıyor. Her bayramda yollar kurban kesim yerlerine dönüyor. Trafik nice canlar alıyor da, kimse kanın insandan aktığını düşünmeyip yollarda bildiğini okuyor. Kuralsızlığa alışkın bir toplumu kurala uydurmak deveye hendek atlatmak... Berlin’de anayolla bağlantılı sokakların başına, beyaza boyanmış geniş şeritler çizilmiş. Sokağa giren araç da, çıkan da şeritlere yaklaşırken yavaşlamakla kalmıyor, sürücü durup sağı solu denetledikten sonra hareket ediyor. Yol onarımının trafiğin tıkanmasına yol açtığı söylenir. Herkes yol hakkının bilincinde ise böyle bir tıkanma yaşanmıyor. İki başa ışık koymuşlar. Kırmızıyı gören yerinden bir milim kıpırdamıyor. Sürücüler birbirleriyle yarışmıyorlar, dayanışıyorlar. Hele otobüs sürücüleri... Yaşlı birini, arabasında çocuğuyla bir anneyi, bir özürlüyü görmesinler, otobüsten iniyor, onları yerlerine güvenle yerleştirdikten sonra direksiyonlarının başına oturuyorlar. Sürücülerin incelikli davranışlarını izlerken, bunları nasıl bir eğitimle kazandıklarını düşünüyorum. Düzeni bozanlar yok mu? Olmaz mı! Uygunsuzları kimse doğrudan uyarmıyor, tepkilerini yüzlerini ekşitip homurdanarak belli ediyorlar. Şamatasız tepki, karşı tepki yaratıp kavgaya dövüşe yol açmıyor. Berlin’de çocuğunu örseleyeni hiç görmedim. Çocukların uygunsuz davranışları karşısında, ana baba, konuşarak onları yaptığının kötülüğüne inandırmaya çabalıyor. Eğitimin temel ilkesi sayılması gereken “Üzüm üzüme baka baka kararır” atasözümüz, sanki Almanlar yaşam yolu kılsınlar diye bulunmuş... [email protected] [email protected] D emokrasinin -Sovyetler Bir- liği’nin tarihe karõşmasõyla- dünyaya sonsuza dek ege- men olacağõ inancõ, yeri göğü ‘Marx öldü’ çõğlõklarõyla çõnlatmõştõ. Ame- rikalõ tarih profesörü Howard Zinn’in yazdõğõ ‘Marx’ın Dönüşü’ oyunun- da, bu çõğlõklar 1883’te ölen Karl Marx’õn kulağõna da ulaşõyor. Marx, düşüncelerinin öldüğünü söyleyerek kutlama yapanlara yanõl- dõklarõnõ açõklamak için, ‘ölüler or- tam’õnõ yönetenlerden, dünyaya bir sa- atliğine dönmek için izin almõş. İşte, tanõdõk saçlarõ, sakalõ ve giysileriyle karşõmõzda duruyor. Elinde çantasõ, çantanõn içinde kitaplar, gazete... Marx, ‘dünyaya dönüş’ işlemleri sõrasõnda yapõlan bir yanlõş sonucun- da, 1849’da ailesiyle geldiği ve ölü- müne dek yaşadõğõ İngiltere’nin Lond- ra’daki Soho mahallesine gitmek is- terken, kendini New York’un Soho semtinde buluvermiş. Vahşi kapita- lizmin at koşturduğu bu -dünyanõn ye- ni sahibi- ülkenin durumuna da göz at- ma fõrsatõ doğmuş böylece. Oyun boyunca, bir yandan Marx’õn, Fransa ve Belçika’dan sonraki sürgün yeri olan Londra’daki aile yaşamõnõn ayrõntõlarõ, bir yandan da 1850’ler ve sonrasõnda Batõ dünyasõnda yaşanan politik/ekonomik çalkantõlar iç içe iz- leniyor. Marx, çok çocuklu ama cebi delik bir aile babasõ olarak çizilmiş. Her sabah sokaklarõ lağõm kokan ma- hallesinden British Museum Ki- taplõğõ’na gidip, yazmakta olduğu ‘Kapital’ için gerekli okumalarõ yapan felsefe doktoru kimliğine karşõn, el yazõsõnõn kötülüğü ne- deniyle ‘katiplik’ gibi düzenli bir iş bulamõyor. Gerektiğinde ayak- kabõlarõnõ bile rehin vermek zo- runda kalõyor. Kimi zaman ise yi- yecek için ayõrdõklarõ parayla ço- cuklara piyano alõnõyor. Görüldüğü gibi, Marx’õn ‘eko- nomi politik’ alanõndaki duruşu, yoksulluk manzaralarõyla bezeli yaşam akõşõ içinde oluşuveren gül- mece örüntüsü içinde sergileniyor. Ne ki Marx’õn seyirciyle oyun bo- yunca sürdürdüğü nükteli söyleşi- min amacõ ‘hafifletilmiş’ (‘light’) bir Marksist söylem sunmak değil. Zinn, Marx’õn konumunu met- ne yerleştirdiği iki karşõt karakter arasõnda belirliyor. Bir yanda, Marx’õn düşüncelerini dogmalaş- tõrmaya, eline güç geçerse de dikta- törleşmeye eğilimli, mülteci Pieper, öte yanda ise anarşist Bakunin dur- maktadõr. Marx ise hem kendini ka- pitalizmin eleştirisine adamõş bir dü- şünür, hem de tutkulu bir devrimcidir. ‘Demokrasi’ ya da ‘liberallik’ yaf- tasõ altõnda kurulan düzenlerde dev- letin ve yasalarõn zenginden yana ol- duğu gerçeğini acõmasõzca eleştir- miş birinin düşüncesine en uygun düşen uygulamanõn, halkõn ‘kolektif enerjisini birleştirip harekete geçi- rerek yarattığı’ ve yoksullar, ezilenler için yasalar çõkartan ‘1871 Paris Ko- münü’ olduğu kanõsõndadõr. Marx, ilk kez geldiği ABD’de ka- pitalizmin yarattõğõ sefaleti açõklarken, 150 yõl önceki saptamalarõnõn geçer- li olduğunu kanõtlõyor: ‘Çalışanlar sü- rekli daha çok üretim yapıyor ve daha fakirleşiyor. (...) Amerikan toplumunun en zengin yüzde 1’lik kesimi, ülke zenginliğinin yüzde 40’ını elinde tutuyor.(...) Bir de, ül- ke sadece kendi halkını soymakla kalmıyor, onun dışında kalan tüm dünyayı da sömürüyor.’ Oyun boyunca tartõşõlan konular, ya- kõşõklõ dost Engels gibi devrimci ün- lülerin ve onlarca mültecinin girip çõk- tõğõ Londra’daki çok çocuklu, yoksul evin –hem komik hem de acõklõ- gündelik ‘halleri’ ile bağdaştõrõlarak anlatõldõğõnda, ortaya hem akla hem de duygulara seslenen çarpõcõ bir öy- kü çõkmõş. Sokrates, Galile, Eins- tein rollerinde de ilginç portreler çiz- miş olan Genco Erkal, Marx kom- pozisyonunu üstüne tam oturan bir giysi gibi tasarlayõp kuşanmõş. Marx yorumundaki doğallõğõyla, ‘pürüzsüz’ oyunculuğu yakalamõş bir usta, bir vir- tüöz kimliğiyle karşõnõzda... Yapõmõn görselliği, fon perdesinden sürekli olarak akõtõlan, çarpõcõlõkta Marx’õn sahnedeki varlõğõ ile bile yarõşabilecek -uzmanca titizliğin ürünü- görüntülerle sağlanmõş. Çevi- ri Özüm Özülgen’in, giysi tasarõmõ Özlem Kaya’nõn, saç tasarõmõ Öz- demir Egemen’in, film yapõm Nur- dan Arca-Ajans 21’in. Kusursuza ulaşmõş bir yapõm izliyorsunuz. Marx’la buluşmaya ne dersiniz! Genco Erkal’õn yorumladõğõ ‘Marx’õn Dönüşü’ adlõ tek kişilik oyun Karaca Tiyatro’da yeniden sahneleniyor Marx’labuluşmayanedersiniz Amerikalõ tarih profesörü Howard Zinn’in oyununda, ‘Kapital’ yazarõ, küreselleşmiş kapitalizmi eleştiriyor. Genco Erkal, Marx yorumundaki doğallığıyla, bir usta, bir virtüöz kimliğiyle karşınızda... Kültür Servisi - Nişantaşõ’nda bu- lunan Cumhuriyet Parkõ, önü- müzdeki üç yõl boyunca çeşitli sanat etkinlikleri için bir açõk ha- va sergileme ve etkileşim alanõ olarak hizmet verecek. ‘Nişan- taşı Sanat Parkı’ adõyla açõlõşõ dün Şişli Belediye Başkanõ Mus- tafa Sarıgül tarafõndan yapõlan parkõn, halk ve sanat arasõnda bir köprü olmasõ amaçlanõyor. Paris, New York ve Moskova gibi pek çok şehirde varolan kültürel alanlardan esinlenerek, Sinpa AŞ ve Şişli Belediyesi’nce ha- yata geçirilen projeyle, İstan- bul’un da kendi kültür parkõna sahip olmasõ hedefleniyor. Sanat Parkõ’nda üç yõl boyunca sergi, enstalasyon, workshop gibi çe- şitli etkinlikler yapõlacak. Park alanõna yayõlmõş olarak konula- cak özel tasarõm banklar, arala- rõnda Can Yalman, Attila Ku- zu, Tanju Özelgin, Aykut Erol, Hale Ürkmezgil, Günseli Kato ve Sevgi Çağıl gibi sanatçõlarõn yapõtlarõ olarak parkta yer alacak. Projenin sanat danõşmanlõğõnõ heykeltraş, mimar ve endüstri ta- sarõmcõsõ sanatçõ Yılmaz Zenger ve cam işi tasarõmcõsõ Hafize Un- cuoğlu yapõyor. (www.nisanta- sisanatparki.com) Cumhuriyet Parkı Sanat Parkı’na dönüştü Kültür Servisi - İtalyan barok besteci Antonio Vivaldi’nin hayatõ film oluyor. Yönetmenliğini Boris Damast’in üstlendiği filmin senaristi ise Jeffrey Freedman. 2010 senesinde vizyona girmesi beklenen “Vivaldi” adlõ biyografik yapõmda ‘Vivaldi’yi “Shakespeare In Love”da “William Shakespeare”i canlandõrarak beğeni kazanan İngiliz aktör Joseph Fiennes oynuyor. Fiennes’in yanõ sõra filmde Malcolm McDowell, Alfred Molina, Neve Campbell, Elle Fanning, Jacqueline Bisset, Carice Van Houten ve Gérard Depardieu da rol alõyor. Akyavaş’õn ‘Anõlar’õ 140 bin TL Kültür Servisi - Artium Sa- natevi’nin önceki gün Hyatt Re- gency’de düzenlediği müzaya- dede, ressam Erol Akyavaş’õn 1967 tarihli, tuval üzerine yağ- lõboya, kolaj tekniğinde “Anılar” adlõ yapõtõ 140 bin TL ile günün en yüksek fiyata alõcõ bulan tab- losu oldu. Ergin İnan’õn, eski bir kapõnõn üstüne akrilik çalõştõğõ “Öte Dünya Kapıları” adlõ ya- põtõ 120 bin TL’ye alõcõ bulurken 1914 Kuşağõ’nõn ünlü ressam- larõndan İbrahim Çallı’nõn “Asasofya Meyyit Kapısı” ko- nulu ve Osmanlõca imzalõ, tuval üstüne yağlõboya yapõtõ 80 bin TL’ye satõldõ. Artium Sanatevi sahibi Rüş- tü Sungur’un yönettiği müza- yedede, uzun yõllar Paris’te ya- şamõş olan ressam Hakkı An- lı’nõn 1930-1950 yõllarõ arasõn- da gerçekleştirdiği 12 yapõtõndan oluşan koleksiyon tek lot halin- de 150 bin TL’ye satõldõ. Bedri Rahmi Eyuboğlu’nun 1965 tarihini taşõyan “Paslı Küf- lü” adlõ yapõtõ 40 bin TL, Mus- tafa Esirkuş’un “Hasta Taşı- yanlar” adlõ tuval üstüne yağlõ- boya yapõtõ 40 bin TL, Devrim Erbil‘in 2005 tarihli “İstanbul Mavi” tablosu da 20 bin TL’ye alõcõ buldu. Geçen hafta Antik AŞ’nin düzenlediği müzayede- de “Mavi Senfoni” adlõ tablosu 2 milyon 200 bin TL gibi rekor bir fiyata satõlan Burhan Do- ğançay’õn iki yapõtõ ise, Artium müzayedesinde en çok değer arttõran eserler oldu. Doğan- çay’õn 2 bin TL açõlõş fiyatõyla satõşa sunulan 1977 tarihli, kar- ton üstüne karakalem soyut kom- pozisyonu 10 bin TL’ye, açõlõş fi- yatõ 1500 TL olan “Gölgelerin Üstünlüğü” adlõ serigrafisi de 3 bin 500 TL’ye satõldõ. Antonio Vivaldi’nin hayatõ film oluyor ARTİUM SANATEVİ’NİN GÜZ MÜZAYEDESİ Müzayedede Ergin İnan’ın ‘Öte Dünya Kapıları’ adlı yapıtı 120 bin TL’ye alıcı buldu. Nişantaşı Sanat Parkı’nda Luca Proto’nun ‘Cerve Bank’ adlı yapıtı da yer alıyor. DİSK-SOSYAL-İŞ SENDİKASI 8. OLAĞANÜSTÜ GENEL KURUL DUYURUSU Sendikamızın 8. Merkez Olağanüstü Genel Kurulu 20 Aralık 2009 Pa- zar günü aşağıdaki gündemle Starton Hotel, Ziya Gökalp Cad. Dr. Me- diha Eldem Sk. No: 37 Kızılay/Ankara adresindeki salonda saat 09.00’da toplanacaktır. Anılan günde çoğunluk sağlanamaması halinde toplantı 27 Aralık 2009 Pazar günü aynı yer ve saatte aynı gündemle çoğunluk aran- maksızın yapılacaktır. 2821 Sayılı yasa uyarınca duyurulur. SOSYAL-İŞ SENDİKASI GENEL YÖNETİM KURULU GÜNDEM 1) Yoklama ve Açılış 2) Genel Kurul Başkanlık Kurulu (Divan) Oluşturulması ve Saygı Duruşu 3) Genel Başkanın Açış Konuşması 4) Hesap Tetkik Komisyonunun Oluşturulması 5) Genel Yönetim, Genel Denetim ve Genel Disiplin Kurulu Raporlarının Görüşülmesi 6) Hesap Tetkik Komisyonu Raporunun Görüşülmesi 7) Kurulların Aklanması (İBRA) 8) Sendika Zorunlu Organlarına Aday Olacakların Başvurularının Başla- ması 9) 12. Genel Kurulda Genel Yönetim Kuruluna verilen yetkilerin teyit edil- mesi 10) Sendika Zorunlu Organlarına Adaylıkların Kesinleştirilmesi 11) Başkan Adaylarının Konuşması 12) Seçimler a) Genel Yönetim Kurulunun 5 Asil (Genel Başkan, Genel Sekreter ve 3 Üye) ve 5 Yedek Üyesinin Seçilmesi b) Genel Denetim Kurulunun 3 Asil ve 3 Yedek Üyesinin Seçilmesi c) Genel Disiplin Kurulunun 3 Asil ve 3 Yedek Üyesinin Seçilmesi 13) Kapanış BCP İstanbul İl Başkanlığı’ndan Panele Çağrı Konu: Özelleştirmelerle Yok Edilen Cumhuriyet Kazanımları ve Çıkış Yolu Konuşmacılar: Orhan Özkaya (E. Tapu Kadastro Genel Müdür Y.) Ahmet Atalık (Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şb. Başkanı) Yer: Barış Manço Kültür Merkezi Moda-Kadıköy (Şifa Hastanesi Sırası) Gün: 24 Kasım 2009 Saat: 14.00 Tüm vatandaşlar davetlidir. BCP İSTANBUL İL BAŞKANLIĞI ? Barbaros Bulvarı Eski Yıldız Cad. No: 16 Kat: 1 Beşiktaş/İSTANBUL Tel.: 0212 327 65 16 ? Faks: 0212 327 65 17 ? www.bcpistanbul.org VEFAT VE TEŞEKKÜR E. Hv. Korgeneral RIFKI UTKU vefat etmiştir. Cenazesi 23 Kasım 2009 günü İstanbul - Selimiye Camii’nden kaldırılarak Ferhatpaşa Mezarlığı’na defnedilmiştir. Cenaze töreninde bizleri yalnız bırakmayan: Hv. K. K. Orgeneral Sayın Hasan AKSAY’a 1’inci Ordu K. Orgeneral Sayın Hasan IĞSIZ’a E. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Sayın İsmail Hakkı KARADAYI’ya E. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin KIVRIKOĞLU’na Cenaze törenine bizzat gelen astsubay, subay, general ve emekli komutanlara ve dost ve akrabalarımızla çelenk gönderen kurumlara teşekkürlerimizi sunarız. UTKU Ailesi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle