28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 23 KASIM 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL ‘Ölüm Meleği’: Genetikçi Dr. Jozef Mengele Günümüzde, GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizma) ba- zõ çevrelerce, bir roman kahramanõ olan Doktor Frankeş- tayn’a benzetilerek tanõtõlmaktadõr. Doktor Frankeştayn, İngiliz kadõn yazar Mary Shelley’in bir romanõnõn kahramanõdõr. Dr. Frakeştayn, bir korku romanõ türü olarak algõlanmõş ve yapõlan filmlerde Frankeştayn bir “canavar” olarak göste- rilmiştir. Doktor Frankeştayn, bilimsel bir buluş üzerinde çalõş- maktadõr. Çalõşmalarõ sonunda, ortaya “canavar” görünü- münde bir yaratõk çõkar. İnsanlarõ korkutan görünümü dõşõnda, aslõnda duygusal ve insanlara zarar vermeyen bir yaratõktõr. Ancak insanlar onun görünüşüne aldanõp onu yok etmek için sürekli peşine düşerler ve öykü böyle sürüp gider. Mary Shelley bu romanõnda, toplumlarõn kendilerine ben- zemeyenlere karşõ “acımasız” olduklarõnõ anlatmaya çalõş- mõştõr. Doktor Frankeştayn toplumsal eleştiri içeren bir “bi- limkurgu” romanõdõr. İnsanõn oluşumunu, değişimini ve kalõtõmsal özelliklerini araştõrmak bilim insanlarõ için “önemli bir konu” olmuştur. Mendel’in başlattõğõ “genetik üzerine” araştõrmalar, her geçen gün giderek hõz kazanmõş ve günümüzün en önemli bilim dallarõndan birini oluşturmuştur. Görüşler, “genetik bi- limin”, büyük bir sabõr ve sorumlulukla araştõrma yapõlma- sõnõ gerektiren bir bilim dalõ olduğu yönündedir. 2. Dünya Savaşõ öncesi, “Adolf Hitler”, Almanya’da, ken- disini önce “Führer (önder) ” olarak atayõp, sonra başba- kan yapan Alman halkõnõn toplumsal genetiğini büyük ölçüde değiştirebilmiştir. Almanlarõn bir bölümü, “Nazi, SS ve Gestapo” adõnõ ala- rak örgütlenir ve bunlarõn “insanlık genleri”, “canavarlık genleri” ile değiştirilir. Geriye kalan Alman halkõ da “ses- siz kalma” genleri ile baş başa kalõr. “Canavar genleriyle donatılan Naziler, SS’ler ve Ges- tapo’lar ”, Führerleri Hitler’in önderliğinde, “soykırım yap- mak, insanlığa kan kusturmak ve ölüm dağıtmak” için gö- revlendirilir. İçlerinden biri de genetik bilimcidir. Tarihe “Ölüm Me- leği” Doktor Jozef Mengele olarak geçmiştir. Mengele Almanya’daki toplam 284 toplama kampõndan en büyüğü ve en korkuncu olanõ, “Auschwitz Toplama Kam- pı’nın” sağlõk sorumlusu olur. Mengele kamp tutsaklarõ ara- sõndan seçtikleriyle ve özellikle de çocuklar üzerinde korkunç deneyler yapar. Josef Mengele deneylerinde, örneğin insanlarõn bütün uzuv- larõnõ (kol, bacak, mide vb.) “anestezi kullanmadan kesip, biçer.” Josef Mengele’nin en çok ilgilendiği de “ikiz ço- cuklar” olmuştur. Mavi gözlü “saf Alman ırkı” yaratmak için deneylerinde “ikiz çocukları” kullanõr. Kullandõğõ yöntemler son derece “canavarcadır”. İkizlerin kanlarõnõ birbirleriyle değiştirerek deneme yapar. Mengele göz renginin kalõtsal olarak değiştirilip değişti- rilmeyeceğini öğrenmek için ikizlerin gözlerine renkli mü- rekkep enjekte eder. İkiz çocuklar bu deneylerde büyük acõ- lar çeker ve çoğu da kör olur. Ayrõca çocuklara çeşitli has- talõklarõn mikroplarõnõ aşõlayarak yaptõğõ deneylerde de pek çok çocuk ölür. Çocuk, genç, yaşlõ, kadõn, erkek tutsaklar, Mengele adlõ bu Nazi canavarõnõn elinde büyük acõlar ve işkenceler çeker, sa- kat kalõr, büyük bölümü de yaşamõnõ yitirir. “Canavar genli” bir genetikçi olan Dr. Jozef Mengele, 2 milyon insanõn ölümünden sorumlu, insan görünümünde ve doktor diplomalõ “bir kanser urudur”. Günümüz dünyasõnda, “insan görünümlü kanser urla- rı” giderek yayõlmakta ve “geleceğin dünyasını da” ya- şanmaz duruma getireceğe benzemektedir. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr HARBİ SEMİH POROY Gazetecinin Çığlığı Mustafa Balbay, bildik davada savunmasını yaptı. Gazeteci olduğunu, gazetecilik yüzünden suçlandığını, ömrü boyunca da gazeteci kalacağını vurguladı. Size sesleniyoruz, sınır tanıyan ya da tanımayan gazeteciler, ulusal ve uluslararası meslek örgütleri, yazarlar, çizerler... Parmaklıklar arasından bir gazeteci, gazeteci olduğunu duyurmaya çalışıyor. Duydunuz mu? Duyacak mısınız? Dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Sökmensüer tara- fından olay yerinde incele- meler yapmakla görevlen- dirilen İhsan Sabri Çağla- yangil, anılarında Dersim isyanının başlangıcını şöyle anlatır: “O tarihte Seyit Rıza, Der- sim’in lideri. Aynı zamanda kendisi Peygamber sülale- sinden geliyor. Seyit Rıza’nın bir de dini kimliği var. Fırat, Şeytan Köprüsü de- nen mevkide dört metreye kadar daralır. Derinliği de deniz gibi 17 metre olur. Burada bir köprü yapmışlar. Köprünün başında bir kara- kol. Karakolda da otuz üç as- kerimiz var. Askerlerin ba- şında İsmail Hakkı adında bir yedek teğmen. Köprüye Dersimliler bir baskın düzenliyorlar. Bas- kında karakol yakılıyor ve 33 askerimiz şehit ediliyor.” Anımsayınız: PKK’nin 1993’teki Bingöl baskınında da 33 asker şehit edilmiş ve Türkiye yeni bir sürece sü- rüklenmişti! Onlar neydi? İleti, Prof. Dr. Emrullah Güney’den: “Darfur’da binlerce kişinin ölümünden sorumlu, elinde kılıçla halkın karşısında şaklabanlık yapan Sudanlıyı savunmak için birileri diyor ki: - Müslüman Müslümanı öldürmez. Anlaşılıyor ki, komşu topraklarda geçen olayları da bilmiyor bu zat-ı muhterem. General Abdülkerim Kasım’ın 1958 sonrasında Kerkük Türkmenlerini nasıl kırıp geçirdiğini bilmiyor. İran Şahı Rıza Pehlevi’nin yine 1950’li yıllarda, göçer-konar Kaşgay Türkmenlerini uçaklardan atılan bombalarla nasıl öldürdüğünü de bilmiyor. Saddam Hüseyin’in İran sınırındaki Halepçe kentinde binlerce insanı gazla zehirleyip öldürttüğünü de bilmiyor. General Kasım da Müslümandı, İran Şahı Pehlevi de, Saddam Hüseyin de. Yok edilenler de Müslümandı. Bunlar unutulmadı. Fakat biz unutma özürlüyüz ya. Gözümüz kapalı inanacağız zat-ı muhtereme.” 1937 Dersim isyanının elebaşısı Seyit Rı- za’nın kime, ne için hizmet ettiğini öğren- mek açısından birkaç bilgi... Alıntı, Baytar Nuri olarak tanınan Nuri Dersimi’nin “Kürdistan Tarihinde Der- sim” adlı kitabından. Baytar Nuri, Anado- lu’nun işgaline karşı direnen Ankara’yı arkadan hançerleyen Koçgiri isyanı (1921) öncesini anlatıyor: “Dersim’e giderek, babam ve Seyit Rı- za ile (1937’de Dersim isyanını çıkaracak olan Seyit Rıza) görüştüm. Alişer’le işbir- liği yapmalarını sağladım ve Ovacık Kürt- lerinin yardımını da sağladıktan sonra Koçgiri’ye döndüm. ... Artık Dersim’de büyük bir kaynaşma başlamış ve Ankara Hükümeti’nden Kür- distan muhtariyetinin kabul edilmesi iste- ği ileri sürülmüştü. Oysa, Ankara Hükü- meti’nin yalanlarına kapılan Kürdistan me- busları, İtilaf Devletleri’ne bir telgraf çeke- rek Türklerden ayrılmayacaklarını bildiri- yorlardı. Kürt muhtariyet ve bağımsızlık davasına, milli benliklerini inkâr eden bu soysuzların indirdiği darbeyi hükümsüz bırakmak için, Dersimliler adına ayrıntılı bir rapor hazırla- yarak Kürdistan Teali Cemiyeti vasıtasıy- la İtilaf Devletleri temsilcilerine gönderdik. Bu raporda, Ankara Hükümeti’nin zorla- masıyla çektirilen telgrafta belirtilen iddia- yı ret ve tekzip etmekle beraber, bağımsız bir Kürdistan kurulmasını istedik.” Aynı kitaba göre, Seyit Rıza ile birlikte Dersim isyanına katılan yalnızca 7 aşiret vardır. Diğer aşiretler ise isyana bulaş- mazlar. İsyancı aşiretler şunlardır: Hozat’tan: Bekstiyari, Abasane Jorin, Ka- rabalan ve Ferhadan aşiretleri. Nazımiye’den: Heyderan aşireti. Mazgirt’ten: Demenan ve Yusufan aşi- retleri. Seyit Rıza bilgisi PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU CHP, Demokratikleşme ve Kürt Sorunu (3) CHP’nin resmi belgeleri arasında kabul edilen, Sayın Deniz Baykal’ın genel sekreterliği döneminde, 1989 yılında hazırlanmış SHP Doğu ve Güneydoğu Raporu, 1999 yılında hazırlanmış aynı konudaki genişletilmiş/güncelleştirilmiş rapor ve 2001 Demokratikleşme Raporu, Türkiye’nin temel sorunlarına ışık tutan ve somut çözüm önerileri getiren önemli çalışmalardır. Söylem, tutum ve davranışlarıyla demokrasi konusunda hiçbir inandırıcılığı bulunmayan AKP’nin ve onun liderinin demagojik söylemleri bir yana bırakılacak olursa, İçişleri Bakanı’nın 13 Kasım günü yapılan TBMM görüşmelerinde “demokratikleşme ve Kürt sorununa” ilişkin sıraladığı öneriler CHP’nin raporlarında belirtilen önlemlerle örtüşmektedir. Geçen iki yazımızda bunları göstermeye çalıştık. İçişleri Bakanı Atalay’ın dile getirdiği önlemler arasındaki “Çocuk Mahkemeleri”, “İnsan Hakları Müsteşarlığı Kurulması” ve “Kamu Denetçiliği” konuları CHP’nin Demokratikleşme Raporu’nda yer almaktadır. Bakalım: “Madde: 8.4. Çocuk Mahkemeleri 18 yaşını tamamlamamış tüm küçüklere isnat edilen, Devlet güvenliği dahil bütün suçların, çağdaş norm ve pedagojik kurallar çerçevesinde işlev gören Çocuk Mahkemelerinde yargılanmaları sağlanmalıdır. Madde: 8.5. İnsan Hakları Müsteşarlığı Kurulmalıdır İnsan Hakları konusunda eğitim faaliyetlerini koordine edecek, ülkede insan hakları ihlalleri konusunda gerçekçi izleme, denetleme ve raporlama işlevlerini üstlenecek, Başbakanlık’a bağlı İnsan Hakları Müsteşarlığı kurulmalıdır. Müsteşarlık, TBMM İnsan Hakları Komisyonu ve insan hakları alanında görev yapmakta olan sivil toplum örgütleri ile yakın iletişim ve işbirliği çerçevesinde görev yapmalıdır. Madde: 8.6. Kamu Denetçiliği Kamu Yönetimini dünyada ve ülkemizdeki değişme ve gelişmelere paralel olarak yeniden yapılandırma ihtiyacı her geçen gün artarak devam etmektedir. Halkın yakınmalarını aza indirecek yeni bir yönetim anlayışının yerleştirilmesi bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Yönetim-birey ilişkilerinde karşılaşılan uyuşmazlıkların etkin ve hızlı bir biçimde çözümü amacıyla, kamu denetçiliği kurumunun kurulması, gerekli altyapısının oluşturulması, sistemin, öncelikli olarak özenle saptanacak belirli alt alanlarda, en kısa zamanda yaşama geçirilebilmesi için gerekli altyapı hazırlıkları yapılmalıdır.” İçişleri Bakanı’nın TBMM’de “önlem paketi”, “yol haritası” olarak sunduğu öneriler, dinleyenlerde “Tüm bunların CHP raporlarından aktarıldığı” izlenimini uyandırmıştır. Bunda büyük bir haklılık payı vardır; çünkü CHP yirmi yıldır bu konuların üzerinde durmaktadır ve geniş bir bilgi donanımına sahiptir. Tarafımızdan anlaşılmayan nokta, CHP’nin demokratikleşme ve Kürt sorununa ilişkin olarak bizzat kendisinin ürettiği çözüm önerileri salt karşıtları tarafından telaffuz edildiğinden bunları yadsıyan bir tutum sergilemesidir. Biz, TBMM’deki görüşmelerden çok daha önce CHP yöneticilerinin kent-ilçe dolaşıp resmi belgelerinde yer alan görüşlerini topluma açıklasaydı daha doğru olurdu, düşüncesindeyiz. Çünkü CHP’nin raporları bu önemli konularda ayrıntılı bilgiler ve toplumca kabul görecek akılcı öneriler içermektedir. CHP yönetimine yönelttiğimiz eleştirinin temelinde partinin yirmi yıldır ürettiği çözüm önerilerine en sahip çıkması gereken bir dönemde sahip çıkmaması, meydanı AKP’ye bırakmasıdır. Konuyu CHP belgelerinden yapacağımız iki alıntıyla kapatalım. “Topluma ve yöre halkına güven vermenin, insanları karamsarlık ve çözümsüzlük duygusundan, yanlış arayışlardan kurtarmanın en temel yöntemi, sorunları açıklıkla ortaya koymak, tartışmak ve yurttaşlarımızın güven duyacağı çözüm önerilerini ortaya koyabilmektir.” “Demokrasinin doğal gereksinimi olan düzenlemeleri bir lütuf, bir özveri, bir zamanlama şeklinde görme anlayışı yanlıştır. Belirli kesimlerde hâlâ geçerli olan bu anlayışın aşılması gerektiğine inanıyoruz.” dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc@yahoo.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Karşõ cinsin kõlõ- ğõna girmiş eşcinsel. 2/ Elektrik motor ya da dinamolarõn- da devinimli bölü- me verilen ad... Da- ha iyi ürün elde et- mek için bir ağaçtan başka bir ağaca dal nakletme işi. 3/ Ateş... Canlõlarda dokularda yer alan, vücudun sõvõ den- gesinin korunmasõnõ sağ- layan, bakteri ve yabancõ hücreleri dokulardan uzak- laştõran renksiz sõvõ. 4/ Alçõdan yapõlmõş kabartma süslemelere verilen ad. 5/ Zihin... Lifleri dokumacõ- lõkta kullanõlan değerli bir bitki. 6/ İspanyollarõn se- vinç ünlemi... Argoda es- rar... Bir renk. 7/ Tarlayõ sürerek dinlenmeye bõrakma... Sõnõr nişanõ. 8/ Siper, hendek... Doku teli. 9/ Ruhbilim. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Nefesli bir çalgõ. 2/ Düzgün sarõlmõş halat yumağõ... As- ya’da bir ülke. 3/ Satrançta bir taş... Eskiden şairi bilinmeyen şiirlerin altõna yazõlan sözcük. 4/ Kadõn giysilerinin etek ucu, kol gibi yerlerine verev kesilmiş kumaştan yapõlmõş süs. 5/ Amaç... Bir Avrupa ülkesinin başkenti. 6/ Çer- kezlerin ulusal destanõ... Vilayet. 7/ Kendini olduğundan büyük gösterip böbürlenme... Kimliği belirlenemeyen uzay cisimlerine verilen ad. 8/ Uğraş... Bayõndõrlõk. 9/ Şarkõ, tür- kü... Tekke edebiyatõ şiir türlerinden biri. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 T A R A N T U L A O P A K E M İ R P A Y A L A R A İ T A L E M K İ E V M İ N E V A D E E L P E L T E E P E İ D E A A D A M N E K R O F İ L İ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Psikologlar eylemde Psikologlar, dün eylemdeydi. İstemleri tekti: “Otuz üç yılı aşkın bir zamandır sürdürdüğümüz çabaya karşın, psikologların meslek yasasının halen çıkartılmamış ve mesleği- mizin yasalarla güvence altına alınmamış olması, bizleri, özellik- le kamu yararı açısından ciddi de- recede endişelendirmekte- dir. Meslektaşlarımız, diğer sağ- lık meslek grupları arasında, öz- lük hakları açısından hak ettikle- ri koşullara bir türlü ulaşama- makta ve her geçen gün var olan haklarını da kaybetmektedir. Di- leğimiz, bilim ve mesleğimizin topluma daha yararlı olmasını sağlayacak yasal düzenlemelerin bir an önce yapılması ve psiko- logları, psikoloji uygulamalarını ve psikolojik hizmet sunulan ül- kemiz halkını korumaya alacak olan bir meslek yasasına acilen kavuşmamamız yönündedir.” Halkın ruh sağlığını bozmuş olan iktidar bakalım bu istem karşısında nasıl bir tutum alacak? Siirt’te 10 Kasım Atatürk’ü andığımız 10 Kasım’da TBMM’de “açılım” görüşülürken aynı gün Siirt’te durum neydi? Haftada bir yayımlanan Siirt Mü- cadele gazetesinden okuyalım: “Şehrimizde düzenlenen 71. yıl anma töreninde yine ciddiyetsizlik- ler gözlendi. Kurum amirlerinin ba- zıları uyanmamış olacaktı. Çelengi- ni önceden gönderenlerin çoğu da anıta bir selam vermeye üşen- mişlerdi. Kapalı salondaki anma toplantı- sına katılanların çoğu subay ve astsubaydı. Protokoldeki 3 kadın da komutan eşleriydi. Siirt’te yüzleri aşan sivil toplum ör- gütü ve derneklerin de anma et- kinliklerinin hiçbir aşamasına katıl- madıkları gözlendi.” İsyanın başlangıcı UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle