20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] SAYFA CUMHURİYET 4 EKİM 2009 PAZAR 12 PAZAR KONUĞU CMYB C M Y B FaskrallarõnõndanõşmanõveAnnaLindhVakfõBaşkanõAndréAzoulay’dankültürlerarasõdiyalogvebarõşõnönemiüzerinegörüşler: Türkiyeistikrarvebarõşiçinönemliaktör AB Dönem Başkanõ İsveç’in başkenti Stockholm’de Anna Lindh Vakfõ ve EuroMed (Avrupa-Akdeniz) gazetecileri çalõşma grubunun ortak toplantõsõ yapõlõyor. Konular İsrail’in Gazze operasyonundan sonra Ortadoğu bölgesinde yeniden köprüler kurulmasõ ve insanlarõn yeniden birbirlerine karşõlõklõ güven duygularõnõn oluşturulmasõ olanaklarõnõn araştõrõlmasõ. Bunun ardõndan da basõn ve medya özgürlüğü, medyanõn terör saldõrõlarõ haberlerine yaklaşõmõ ele alõnõyor. Toplantõlar arasõnda Anna Lindh Vakfõ’nõn başkanõ olan aynõ zamanda Fas krallarõnõn 20 yõldõr danõşmanlõğõnõ yapan Andre Azoulay’la konuşuyoruz. Ortadoğu ve Akdeniz bölgesi insanlarõnõn ancak kültürlerarasõ diyalog sağlanmasõ halinde ortak bir geleceğe sahip olabileceklerini söylüyor. Türkiye’nin kültürlerarasõ diyalog için çok önemli bir ülke olduğunu vurguluyor. Bir Yahudi Arap olmasõna karşõn Arap Birliği’nin adayõ olarak vakfõn başkanlõğõna seçildiğinin altõnõ çiziyor. - Yahudi kimliğiniz Ortadoğu sorununun çözümü için harcadığınız çabalarda size bir engel oluşturmadı mı? A.A. - Hayõr. Hatta yardõmcõ bile oldu. Filistin halkõnõn İsrail’le yan yana yaşayabilmesi için akõlcõ ve hakça bir çözüm bulunmasõ yolundaki çabalar kadar Yahudiliği ve insanlõğõ yücelten başka hangi çalõşmalar olabilir? Ben bilmiyorum. Bu çalõşmalarõm 1960’lõ yõllarõn sonlarõnda başladõ. Filistinli muhataplarõmla o dönemlerde ilk kez bir araya geldik. Filistin davasõnõ desteklemek amacõyla 1974’te Sefarad Yahudilerinden oluşan bir grup kurduk. İsrail’in istikrarlõ ve güvenli bir devlet olarak var olabilmesinin ancak Filistinlilerle barõş içinde yan yana yaşayabilmesiyle mümkün olabileceğini o zamandan algõlamõştõm. Bunun yanõ sõra kesinlikle çifte standartlardan kaçõnmamõz gerektiğini de biliyordum. İsrail için iyi olan neyse Filistinliler için de o olmalõydõ. Dikkatinizi çekerim. Bunu bir Yahudi olarak ben söylüyorum. Zaman zaman Filistin davasõna destek verdiklerini söyleyen kimilerine bakõyorum da içim sõzlõyor, üzüntü duyuyorum. Çünkü onlarda Filistin halkõ için bendeki kaygõlar yok. Durum benim için çok farklõ. Ben konuya başka türlü yaklaşamam. Bu benim Yahudilik anlayõşõmdan kaynaklanõyor. Eğer bu vizyonumu kaybedersem Yahudiliğim de anlamsõz hale gelir; zayõflar. Dolayõsõyla ben bu duygularõmõ, güçlü Yahudi bilincimi yitirmek istemiyorum. Bunu canlõ tutmak amacõyla da Filistin halkõ için kalõcõ ve hakça bir çözüm bulunmasõ çalõşmalarõmõ sürdürmek zorundayõm. Şunu da eklemek isterim. Faslõ bir Yahudi olarak 3000 yaşõndayõm. Yani benim halkõm olan Yahudiler İslamiyetten tam 1500 yõl önce Fas’a gelip yerleştiler. Hiçbir şeyi hiç kimseye kanõtlamak zorunda değilim. Ben kendimden böyle olduğum için memnunum ve rahatõm. Obama’ya zaman verin - Yaptığınız konuşmalardan ABD’de Obama Yönetimi’nin Ortadoğu’ya barış getirme politikasına büyük umutlar bağladığınızı anlıyorum. Öte yandan Obama Yönetimi’nin özellikle Afganistan-Pakistan (AF-PAK) bölgesinde tam anlamıyla başarısızlığa uğradığı görülüyor. Siz bu çelişkili durumu nasıl izah ediyorsunuz? - Öncelikle şunu söyleyeyim ki ben bunda hiçbir çelişki görmüyorum. Küresel bir aktör olduğu bilinci içinde ve küresel umutlarõ da göz önünde tutarak söylüyorum. Başkan Barack Obama’nõn elinde sihirli bir değnek olmasõnõ bekleyemezsiniz. Ona yeterli zaman tanõyõn. Ben Başkan Obama’nõn El Ezher’de yaptõğõ konuşmanõn büyük bir açõlõm ve tarihsel bir kavşağõ dönmek anlamõna geldiğinden adõm gibi eminim. Benim düşüm bir ABD Başkanõ’nõn günün birinde benim, sizin bölgenize, Arap ve Müslüman dünyaya hitap etmesiydi. Aylar önceki durumumuzu hatõrlõyor musunuz? Beyaz Saray’dan ne çõkacak diye hepimiz ne kadar kaygõlõydõk. Bugünden baktõğõmda iki ayrõ dünya görüyorum. Ben bugünkü durumumdan çok mutluyum. Başkan Obama’ya da müteşekkirim. Hepimizin, bütün dünyanõn Obama’nõn söylediklerini izlememiz gerektiğini düşünüyorum. Ben kendimi bu konuda çok sorumlu hissediyorum. Mümkün olduğu kadar yaratõcõ olmamõz ve yaşadõğõmõz bu bölgede bu yeni sözleşmenin hayata geçmesi için fõrsat tanõmamõz gerektiğine inanõyorum. Bu herkes için iyi olacaktõr. Bu buluşmayõ kaçõrmamalõyõz. Bu nedenle Avrupa ve Akdeniz Birliği’nin çok önemli bir rol oynayabileceğine inanõyorum. Bir yanda Akdeniz Birliği, öbür yanda Başkan Obama... Bunun özellikle Akdeniz bölgesi için nasõl önemli bir anlamõ olduğunu görebiliyor musunuz? - Bu bağlamda sizce Türkiye nasıl bir rol üstlenebilir? - Türkiye burada kilit oyuncudur. Türkiye bölgemizde lider ülkedir. Bunun anlamõnõ bilmeliyiz. Bu gerçeği hiç kimse göz ardõ edemez. Bu gerçek göz ardõ edilirse büyük bir yanlõşlõk yapõlmõş olur. Türkiye, bölgenin istikrarõ, güvenliği ve barõşõnõn yeniden kurulmasõ ve reform çalõşmalarõnda büyük katkõlarda bulunacaktõr. Türkiye’nin rolü muazzamdõr. Bunu da hiç kimse yadsõyamaz. Bu yeni çizilen harita çok somuttur ve Türkiye’nin neler yapabileceğinin de göstergesidir. Filistin sorununa geri dönersek... Bölgenin barõşõ ve istikrarõ için Filistin sorununa kalõcõ, hakça, bütün taraflarca kabul edilebilir bir çözümün bulunmasõ kilit konudur. Bunun hõzla ve bir an önce yapõlmasõ gerekmektedir. Böyle bir çözüm bütün bölgede inanõlmaz etkiler yapacaktõr. Kültürlerarası diyalog esastır - İyi de, Filistinlilerin kendi içlerinde sorunları var. Bir yanda El Fetih öbür yanda Hamas birbirleriyle çatışıyorlar. O zaman ne olacak? - Bu ayrõ bir hikâye. Bõrakõn Filistinliler kendi iç işlerini kendileri çözsünler. Bu iç sorunlarõn esas sorunun çözülmemesine bahane olarak gösterilmesini istemiyorum. Zaten yeterince mesele var. Bir de bu eklenmesin. - Yıllardır kültürlerarası diyalog çalışmaları yapıyorsunuz. Sizce bunlar ne sonuç verir? - Kültürlerarasõ diyalog çalõşmalarõ anahtar konudur. Bu yaşõma geldim, farklõ görevler yaptõm. Süslü siyasi sözlerin de ekonomik toplumsal kalkõnma programlarõnõn da insanlarõn düşüncelerinin, davranõşlarõnõn, anlayõşlarõnõn değişmesi söz konusu olduğunda yetersiz kaldõğõna tanõklõk ettim. Ama ülkem olan Fas bu konuda benim için çok özeldir. Fas’ta kültürler sadece kültür için değil, insanlõk, modernite, yükselmek için vardõr. Kültürler ve kültürlerarasõ diyalog ideolojik uçurumlarõ kapatmak, kaybedilen ötekini anlama yeteneğini yeniden elde etmek ve Müslümanlarõ, Yahudileri, Hõristiyanlarõ yeniden bir araya getirmek için akõl almaz bir fõrsattõr. Bir de insanõn aklõna sõğmayan “Medeniyetler Çatışması” kuramõ var. Bunu söylemek bile ayõptõr. İnsanõn kendinden utanmasõ gerekir. Üstelik bu hayalci bir kuram da değildi. En üst düzeyde geliştirilmişti. Medeniyetler çatışması cahilce bir yaklaşım - Samuel Huntington’dan mı söz ediyorsunuz? - Sadece Samuel Huntington değil. Huntington sadece bir akademisyendi. Onun bu kuramõ ciddi ciddi yüksek katlarda hatta Beyaz Saray’da konuşulmuştu. Ama artõk o dönem bitti, kapandõ. O nedenle ben yeni bir çağõn yaklaşmakta olduğunu düşünüyorum. Hep birlikte o çatõşma döneminden çõkacağõz. Eğer bir çatõşma varsa o da medeniyetlerin değil cahilliğin çatõşmasõdõr. O nedenle kültür çok önemli varlõğõmõzdõr. Bu varlõğõmõzõ mahvetme hakkõna sahip değiliz. Ben bunu yaptõğõmõz bu zorlu çalõşmalarõn tam merkezinde bulunan Anna Lindh Vakfõ’nõn başkanõ olarak söylüyorum. Bu sorumluluğumdan kaçmama ya da bulunduğum pozisyonun anlamõnõ göz ardõ etmeme olanak yok. Benim görev sürem üç yõllõk. Onun için de acele etmeliyim. Ortak geleceğimizi kurmalõyõz - Anna Lindh Vakfı’nın amaçlarını anlatır mısınız? A.A. - Bu vakõf sõrf kültür olsun diye kurulmadõ. Kültürün sorunlara çözümler üretmede araç olmasõnõ amaçlõyor. Politikacõlarõn, Batõ dünyasõyla Akdeniz’in doğusu, Müslüman dünyayla Judeo- Hõristiyan Batõ ülkeleri arasõndaki sorunlarõ çözmekte aciz kaldõklarõ durumda devreye girmeyi hedefliyor. Bakõn, ortak bir geleceğimiz olacağõnõ bilmiyorsak bugün için verimli serbest ticaret bölgeleri, iyi iş yapan ortaklõklar kurmak neye yarar? Akdeniz Birliği hepimizin aklõndaki o tehdit edici soruya en temelsel yanõttõr. Akdeniz Birliği bütün bölgemizi değiştirebilecek potansiyele sahiptir. Yani yarõn hangi siyasi ligde birlikte oynayacağõmõzõ bugünden bileceğiz. Anna Lindh Vakfõ işte bu yapõnõn öncülüğüne sahip bir kuruluş. Bugün Akdeniz Birliği bünyesinde 3000 kadar sivil toplum kuruluşum var. Bunlar Anna Lindh Vakfõ ağõnõn parçalarõdõr. Birleşme için tabandan tavana doğru çalõşõyorlar. - Fas Kralı’na danışmanlık yapmak nasıl bir iş? A.A. - Öncelikle ben Fas Kralõ’nõn altõ danõşmanõndan birisiyim. Bunu söyledikten sonra İslam inancõnõn komutanõ olan Fas Kralõ’na benim inançlarõmda, benim geçmişime sahip birisinin nasõl danõşman olduğunu anlatayõm. Bunun için de Fas’õ anlatmam lazõm. Arap dünyasõnda benim inançlarõm, benim geçmişim ve yapõma benzer benim pozisyonumda bir başka kişi, başka bir Arap yok. Bundan da son derece onurluyum ve gururlanõyorum. Ben ülkemle, kralõmla, bana bu üsten konumu sağlayan toplumumla gurur duyuyorum. P O R T R E ANDRÉ AZOULAY Essaouira-Mogador, Fas, 1941 doğumlu. Paris’te gazetecilik, ekonomi, uluslararasõ ilişkiler okudu. 1962’de Fransõz Yüksek Gazetecilik Okulu’nu bitirdi. Brüksel ve Paris’te ekonomi ve finans konularõnda yüksek lisans çalõşmasõnõ yaptõ. 1968-90 arasõ Paris’teki ünlü Parisbas Bankasõ’nõn, hem Ortadoğu ve Afrika Bölgelerinden Sorumlu Başkan Yardõmcõlõğõ’nõ hem de Halkla İlişkiler Dairesi Başkanlõğõ’nõ yürüttü. 1991-99 arasõ Fas’õn eski kralõ 2. Hasan, 1999’dan sonra da şimdiki kralõ 5. Muhammed’in danõşmanõ oldu. Ortadoğu barõşõ için önemli çalõşmalar yaptõ. Bu çalõşmalarõnõ İsrail-Filistin sorununun çözülmesi yönünde de sürdürüyor. Bu amaçla 1974’te Paris’te “Kimlik ve Diyalog” (Identite et Dialogue) adlõ bir sivil toplum kuruluşu kurdu. Yahudi üyelerden oluşan bu grup ilk kez İsrail’le bir Filistin devletinin yan yana barõş içinde yaşamasõ çağrõsõnõ yaptõ. İspanya ve Türkiye’nin önderliğinde kurulan “Medeniyetler İttifakõ”nõn yüksek grubuna 2005’te üye olarak seçildi. Yahudi olmasõna rağmen Arap Birliği’nin adayõ olarak 2008’de Kültürlerarasõ Diyalog İçin Anna Lindh Avrupa- Akdeniz Vakfõ’nõn üç yõllõğõna başkanlõğõna getirildi. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU Türkiye bölgemizde lider ülkedir. Bu gerçek göz ardõ edilirse büyük bir yanlõşlõk yapõlmõş olur. Eğer bir çatõşma varsa o da medeniyetlerin değil cahilliğin çatõşmasõdõr. O nedenle kültür çok önemli bir varlõğõmõzdõr. Türkiye’de hakkõnda Deniz Feneri soruşturmasõ yürütülen Karaman’õ makamõnda kabul eden Emniyet Müdürü Çapkõn: İstanbul’da Fener tahkikatı yok AYKUT KÜÇÜKKAYA Almanya’da görülen Deniz Feneri e.V davasõn- da “Türkiye’deki asıl failler”den biri olarak açõk- lanan en önemli isim olan ve hakkõnda Türkiye’de de Deniz Feneri e.V bağlantõlõ soruşturma yürütü- len Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanõ Zekeriya Ka- raman’õ makamõnda kabul eden İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, “Bu soruşturma An- kara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülüyor. İstanbul’da yürütülen bir tahkikat olmadığını al- tını çizerek belirtiyorum” dedi. Başbakan Erdoğan’õn akrabasõ Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanõ Karaman, 30 Haziran’da İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevini devralan Çapkõn ta- rafõndan makamõnda kabul edildi. İstanbul Emniyet Müdürü Çapkõn’la yaptõğõmõz telefon görüşmesin- de bu ziyareti değerlendirdik. Çapkõn, Cumhuri- yet’in bu konudaki sorularõnõ şöyle yanõtladõ... - Kamuoyunda büyük yankı yaratan Deniz Fe- neri soruşturması kapsamında hakkında hem İs- tanbul’da hem Ankara’da soruşturma yürütülen Karaman’ın İstanbul Emniyet Müdürlüğü ma- kamında kabul edilmesi etik bir davranış mıdır? ÇAPKIN: Konu şu... İşin o tarafõna baktõğõmõz- da bu soruşturma Ankara Cumhuriyet Savcõlõ- ğõ’nca yürütülen bir soruşturma, İstanbul Cumhu- riyet Savcõlõğõ’nca değil. Ankara Cumhuriyet Sav- cõsõ çeşitli illerden bilgi istediğinde İstanbul’dan da isterse, o bilgi ne ise o bilgi yazõlõp gönderiliyor, so- ruşturma Ankara Cumhuriyet Savcõlõğõ’nca yürü- tülüyor. Onu bir düzeltelim. - Ancak İstanbul Mali Polisi’nin de yürüttüğü bir soruşturma olduğunu yazmıştık. - Hayõr yok. Ben sordum arkadaşlara sizle görüş- meden önce. Ben tabii işin o teferruatõnõ bilmiyorum ama bildiğimiz şu var: Bu soruşturma Ankara Cum- huriyet Savcõlõğõ’nca yürütülüyor. Yani İzmir’den bir şey soracaklarsa, Kõrşehir’den bir şey soracaklarsa... Bu söylediğiniz o parçalardan olsa gerek. O konu ney- se sorulan konu spesifik olarak savcõlõk kanalõyla sav- cõlõğa yazõlõyor, oradan da polise, polis de araştõrõ- yor, cevabõ neyse onu veriyor, tahkikat yürütmüyor yani. İstanbul’da yürütülen bir tahkikat olmadõğõnõ altõnõ çizerek belirtiyorum. Etik olup olmadõğõna ge- lince... Sonuçta televizyon yönetim kurulu başkanõ, yarõn siz de randevu isterseniz size de randevu ve- receğim. Bu böyle... Yani bir emniyet müdürü, şu- na göre katagorize eder de buna göre katagorize eder... Ondan randevu vermez diye bir ayrõma girmemiz mümkün değil. Yani bunun etik tartõşmasõyla ilgisi olduğunu zannetmiyorum. - Peki bu durum Karaman’ın da aralarında bu- lunduğu isimlerle ilgili soruşturma yürüten em- niyet mensupları için herhangi bir baskı oluştu- rur mu? Hiçbir baskõ oluşturmaz. Yani neden oluştur- maz? Şimdi siz farz edin ki sizin gazeteyle ilgili bir şey var. Siz bana geldiniz, baskõ mõ oluşturacak ya- ni? Böyle bir şey olabilir mi? Herkes görevini yapõyor sonuçta, herkes görevini yapacaktõr. Çapkõn, görüşmemizde Kanal 7 dõşõnda çok sayõ- da basõn kuruluşunun yöneticilerini de kabul ettiği- ni söyledi. Çapkõn’la görüşmemizi, haberimizin ar- dõndan önümüzdeki günlerde makamõnda buluşmak üzere noktaladõk. Türkiye’de Deniz Feneri bağlantõlõ soruşturma kapsamõnda Karaman’õn mal- varlõğõna Ankara Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’nca ihtiyati tedbir konuldu. 17 Eylül 2008 tarihinde Deniz Feneri e.V davasõnõ sonuçlandõran Alman Hâkim Dr. Jo- hann Müller Karaman’la ilgili şunlarõ söylemişti: “Deniz Feneri e.V Alman- ya’da yaşayan Türkleri dolandırmak için kurulmuş bir organizasyondur. Toplanan paraların ne yapılacağı Türkiye’den belirleniyordu. Asıl suçu iş- leyenler Türkiye’de. Arka planda Zekeriya Karaman, İsmail Karahan, Mus- tafa Çelik, Harun Kapıyoldaş ve Zahid Akman var. Asıl suçlular Türkiye’de olduğu için Almanya Deniz Feneri davasındaki cezalar düşük tutulmuştur.” KARAMAN’I MAKAMDA KABUL ETMEK ETİK Mİ? “Sonuçta televizyon yönetim kurulu başkanõ, yarõn siz de randevu isterseniz size de randevu vereceğim. Yani bir emniyet müdürü olarak bir ayrõma girmemiz mümkün değil.” Hüseyin Çapkın K A R A M A N ’ I N M A L V A R L I Ğ I N A T E D B İ R K O N U L M U Ş T U Zekeriya Karaman
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle