Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28 EKİM 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KÜLTÜR 17kultur@cumhuriyet.com.tr
CMYB
C M Y B
G
eçen hafta beni en etkileyen olay Ver-
da Ün ile buluşmamõzdõ. Verda Hanõm,
bizim öğrenciliğimiz sõrasõnda İstanbul
Belediye Konservatuvarõ’nõn en disiplinli piya-
no öğretmenlerinden biriydi. Besteci Ekrem
Zeki Ün’ün eşiydi. Piyanist olarak İstanbul Şe-
hir Orkestrasõ’yla konçertolar çalmõş, eşinin ke-
manõna eşlik ederek sayõsõz resital vermişti. Ha-
len 90 yaşõnda, Glasgow’da tõp doktoru olan kõ-
zõ Nevin’in yanõnda yaşõyor. Ara sõra Moda’da-
ki evine geldiğinde hem onun hem de eşinin es-
ki öğrencileri kendisini yalnõz bõrakmõyor. Artõk
unutmaya başladõğõmõz değerleriyle eski bir İs-
tanbul hanõmefendisi. Onu ilk tanõdõğõm yõllardaki
gibi vakur duruşu, põrõl põrõl belleğiyle müzik ta-
rihinden bir yaprak. Neredeyse 80 yõl öncesindeki
İstanbul’un müzik çevresini anlatõyor, kendi ço-
cukluğuna uzanõyor: Annesinin ailesi Maltalõ; ba-
basõ Pellegrini’lerden gelme
İstanbullu bir bankermiş. Ken-
di babasõ Kazım Ziya Bey ise
Humbaracõ Ahmet Paşa aile-
sinden. Lozan Üniversitesi’nde
hukuk doktorasõ yapmõş; Ma-
liye Teftiş Heyeti Umum Mü-
dürü’ymüş. Annesi Meliha
Hanõm Leipzig Konservatuva-
rõ’nda keman okurken Kazõm
Ziya ile İsviçre’den İstanbul’a
gelen bir trende tanõşmõş. Ne ka-
dar romantik! Teyzesi Leipzig
Konservatuvarõ’nõn piyano bölü-
münden, annesi de keman bölü-
münden mezun olmuş. Teyzesi,
Verda Hanõm’õ küçücük yaşõnda
piyanoya başlatmõş. Evdeki yoğun
müzik ortamõnda yetişirken bir
yandan da o zamanlar İstanbul’un en ünlü hoca-
sõ olan Adinolfi ile çalõşmõş. Verda Hanõm üç ağa-
beyden sonra ailenin en küçük çocuğu olarak özen-
le yetiştirilmiş.
EKREM ZEKİ ÜN İLE TANIŞMA
Babasõ, Ankara’daki görevi sõrasõnda İstiklal
Marşõ’nõn bestecisi ve Muzikayõ Hümayun’un şe-
fi Zeki Üngör’ün oğlu olan genç kemancõ Ekrem
Zeki Ün’ü tanõmõş. Döndüğünde
annesine övgüyle söz etmiş. Eve
davet edilen Ekrem Zeki’nin ya-
nõnda henüz 14 yaşõndaki Verda’yõ
da hadi piyano çal diye zorlamõş-
lar. Ekrem Bey dinledikten sonra
ilk söylediği şey “çalışmıyorsu-
nuz!” sözcüğü olmuş. Bu söz onu
hõrslandõrmõş, günde yedi saat ça-
lõşmaya koyulmuş. Ve 1935’te, he-
nüz iki yõl önce İstanbul’a gelen
Ferdi Ştatzer’den ders almaya
başlamõş. “Ferdi Bey ders anla-
tırken, çalmaktan çok konu-
şurdu. O zamanki eşi Bedia Mu-
vahhit de habire pat diye kapıyı
açıp içeri girerdi, çok kıskançtı.
Derken Ekrem İstanbul’a yer-
leşti ve Ferdi Ştatzer ile konser
vermeye başladı. Sonra benimle de çalmayı de-
nemek istedi. Bu yakınlaşma sonucunda da ev-
lendik. Ben 18 yaşındaydım, o ise 29. Tek ama-
cı ve ilkesi çalışmaktı. Bir süre sonra kendini
besteciliğe adadı. Sonra konservatuvarda bir
öğretmen boşluğu olmuş, sınav açılmıştı, ben
seçildim. Tepebaşındaki okulda ders vermeye
başladım. Muhiddin Sadak’ın kurduğu öğren-
ci orkestrasıyla, sonra Cemal Reşit ile Şehir Or-
kestrası’nda konçertolar çaldım. Cemal Reşit,
Çaykovski’yi çalarken tempoyu çok hızlı al-
mıştı. Ben ise gençtim, oktavlar beni korkut-
muyordu. İstediği tempoda çalabildim. Bu se-
fer orkestra bana uyamadı; Cemal de değne-
yi attı elinden ve ‘Biz virtüöz değiliz’ diye ba-
ğırdı. Neyse ki radyoevinde bir provaydı!
Sonra solistsiz kaldıkça bana başvurur, hadi
bir konçerto daha, yaparsın, derdi.”
Verda Hanõm Tepebaşõ’ndan sonra Beşik-
taş’a, sonra da Cağaloğlu’na taşõnan konserva-
tuvarda hocalõk yapmõştõ. Geç saatlere kadar okul-
da kalõp öğrenciyle uğraştõğõ bilinirdi. Gerek ken-
disi gerekse eşi hiçbir zaman okuldaki öğrenci-
lerine özel ders vermemişler. Sonra gün gelmiş
kendini adadõğõ konservatuvardan istifa etmişti:
“Öğrencilerin velileri kendi aralarında para
toplayıp benim sınıfım için iyi bir piyano sa-
tın almışlardı. Bir gün geldiğimde bir de bak-
tım ki piyano kilitli. Bana da açmıyorlar.
Okulun demirbaşı olmuş herkesin kullanımı-
na açılmış ve müdürden izin gerekiyormuş. Ben
de istifamı verdim ve okuldan ayrıldım.” Ver-
da Hanõm’õn yetiştirdiği öğrenciler Ova Sünder,
Ayşegül Durakoğlu, Pınar Yılancıoğlu, Bedii
Aran, Mehru Ensari ve daha niceleri...
evini@boun.edu.tr
Verda Hanõm, İstanbul Belediye Konservatuvarõ’nõn en disiplinli piyano öğretmenlerinden biriydi
VerdaÜn:Birdönemintanõğõ
ÖZLEM ALTUNOK
U
rfa’nõn Demirci köyünde bir okul... Ye-
ni mezun Türk öğretmen Emre ve
Kürt öğrencileri Zülküf, Rojda, Vehip...
Mekan da, kişiler de, olay da gerçek. Sorunsa ga-
yet net: Aynõ dili konuşamamak. Yönetmen Or-
han Eskiköy ve Özgür Doğan, bol ödüllü film-
leri ‘İki Dil Bir Bavul’da naif bir dille anlattõk-
larõ bu dil sorununu ‘hayatın kurmacası’ diye ni-
teleyerek hedefledikleri gibi ‘Aynanın kendisi ol-
mayı’ başarõyorlar. Son olarak Altõn Porta-
kal’dan ‘En İyi İlk Film’ ödülüyle dönen yö-
netmenlerle filmleri hakkõnda konuştuk...
- Bu kadar sert, ağır, travmatik bir mesele-
yi nasıl bu kadar yumuşak anlatabildiniz?
ORHAN ESKİKÖY - Çünkü hayata bakõşõ-
mõzõ yansõtõyor, önünüze önce insan sevgisini ko-
yunca daha kontrollü olabiliyor ve bir denge tut-
turabiliyorsunuz. En çok da temsil sorununu dü-
şünerek ‘ne yapsak da sadece aynanın kendi-
si olsak’ diyerek yola çõktõk. Herkes sorunlarõ ko-
nuşuyor, evet bir sürü sorunumuz var, ama çözüm
sorunun içinde ve bunun birleştiği yer de insan sev-
gisi, adalet duygusu…
- Peki, meseleyi burasından yakalama, yani
anadilde eğitim sorununu bu yolla anlatma fik-
ri kimin?
ESKİKÖY - Hayatõmõzdaki önemli hikâye-
leri keşfetmek için bazen katalizörler gerekiyor.
Öğretmen bir arkadaşõmõz derste sobayõ yakmak
için çocuklardan gaz istiyor, çocuklar gaz yeri-
ne kerpeten getiriyor. Çünkü gaz Kürtçede ker-
peten demek. Üstelik bunu yaşayan arkadaşõmõz
da bir Kürt’tü! Katalizör işte o noktada devre-
ye girdi…
DOĞAN - Yaşadõğõmõz şeyleri sõradanlaştõ-
rõyoruz, bu ülkedeki 100 binlerce Kürt’ün ya-
şadõğõ bu sorunu da sõradanlaştõrmõştõk. Ben de
çocukken aynõ süreçlerden geçtiğim için kendi
çocukluğuma döndüm ve hikâyeyi yazmaya
başladõk.
- Sizin hikâyeniz nasıl işlemişti o günlerde?
DOĞAN - Muş Vartoluyum. Ailemin bütün
derdi bizi köyden çõkarmak ve okumamõzõ sağ-
lamaktõ. Bu yüzden bire bir sõkõntõ yaşamadõm ama
uyum sağlama sorunlarõ yaşa-
dõm. Mesela Trabzon’a taşõndõ-
ğõmõzda ilk Türkçe dersinde
öğretmen bize ‘Bir elin nesi
var, iki elin sesi var’ atasözü
hakkõnda bir kompozisyon ya-
zõn demişti. Ben ne atasözünün
anlamõnõ biliyordum ne de kom-
pozisyonun ne demek olduğu-
nu… Ağlamaya başlamõştõm.
ESKİKÖY - Aynõ sahneler
bugün de devam ediyor… Bu
benzer hikâyelerin üzerine git-
tik ve o tekrar eden, herkesin
bildiği ama kimsenin söylemediği ‘hayatın kur-
macası’nõ filme çektik.
- Bölgede film çekmek için gerekli izni al-
dıktan sonra uygun bir köy ve yeni tayin olmuş
uygun bir öğretmen arayışına girerek gerçeklik
üzerinden ilerlemek istemişsiniz. Neden daha
kurgusal bir anlatımı tercih etmediniz?
DOĞAN - Belgesel sinemanõn inandõrõcõlõk bo-
yutunu çok önemsiyoruz. O yüzden filmde de ger-
çek mekân, oyuncu ve olay örgüsü var. Bu õsrar
da iyi bir sonuç verdi; çünkü seyircinin gerçek-
likten kaçma şansõnõ ortadan kal-
dõrdõk. Filmi olabildiğince insan
gözüne yakõn bir noktadan çe-
kerek, seyirci o sõnõfta yaşanan-
larõ gözlüyor gibi olsun istedik.
Bu da sorunun açõk seçik gö-
rünmesini ve seyircinin duruma
yabancõlaşmamasõnõ sağladõ.
- Filmde bir eğitim yılı bo-
yunca çocukların aldığı yolu
takip ediyoruz adım adım. Siz
o süreçte ilk elden neler göz-
lemlediniz?
ESKİKÖY - 9 ay boyunca
köyde 1 aylõk aralõklarla 10’ar gün kalarak, hem
mevsimleri hem çocuklarõn gelişimini takip ede-
rek bir akõş belirlemiştik. Çocuklarõn gelişim sü-
recini aktarõrken dili öğrenme ve yazõya dökme
kõsmõnõ göstermekte zorlandõk. Süreci olduğu gi-
bi, tekrarlar üzerinden verirken detaylarõ göster-
mek zordu.
DOĞAN - Çünkü zaten değişen bir şey yoktu.
Türkçeyi teknik olarak öğrenseler de içselleşti-
remediler, finalde de gördüğümüz gibi hayatlarõ,
günlük yaşamlarõ Kürtçe dönüyor o çocuklarõn.
Özgür Doğan ve Orhan Eskiköy’ün yönettiği bol ödüllü ‘İki Dil Bir Bavul’ gösterimde
Kültür
Servisi -
İstanbul 2010
Avrupa Kültür
Başkenti Ajansõ’nca
desteklenen ve
‘Anadolu Ateşi
Dans Topluluğu’
işbirliğiyle
sahnelenecek
olan “İstanbul
Dreams” projesi dün
basõn toplantõsõyla tanõtõldõ. 2010
Ekim’de sahnelenmesi planlanan
proje, dans ve müzik performansõyla
İstanbul’u yorumlayacak. Projeye
dair bilgiler, projenin sanat
yönetmeni, Anadolu Ateşi Dans
Topluluğu Genel Sanat Yönetmeni
Mustafa Erdoğan ve İstanbul 2010
Avrupa Kültür Başkenti Ajansõ
Yürütme Kurulu Başkanõ Şekib
Avdagiç tarafõndan paylaşõldõ.
Erdoğan gösteri için, “Günümüz
İstanbul’undan başlayıp geri
dönüşlerle kentin görkemli
tarihini anlatacağız. Kendine özgü
bir sahne dokusu olan bu
gösteride Orhan Pamuk’un Yahya
Kemal’in İstanbul’u var”dedi.
Toplantõda bir gazetecinin, “Bu proje,
projelerin yeterliliklerine karar
veren Artistik Kurul’ca
reddedilmişti. Artistik Kurul’un
reddettiği projeyi Yönetim
Kurulu nasıl kabul ediyor?”
sorusuna ilişkin Avdagiç, “Artistik
Kurul projeleri değerlendirir ama
son kararı Yürütme Kurulu verir;
dolayısıyla burada bir çelişki yok”
derken, Erdoğan “Bu bilgiyi yeni
duyuyorum” dedi. Birbirinden
bağõmsõz olarak İstanbul’a gelen
dört kadõn, üç erkek karakterin
hikâyesini aktaracak olan proje,
Boğaz’õn özel bir konum
kazandõrdõğõ şehrin birleştirici
etkisine “su konsepti” ile vurgu
yapacak. 10 temsil için Avrupa
turnesine çõkacak gösterinin yaklaşõk
10 yõl süreyle sahnelenmesi
planlanõyor.
Kültür Servisi - iDANS İstanbul Uluslararası Çağdaş Dans ve Performans Festi-
vali, Madridli dansçı ve koreograf Maria Ribot’un yarın saat 16.00’da Gara-
jistanbul’daki gösterisiyle sürüyor. 1991’de “La Ribot” takma adıyla gösteri,
performans ve video arasında gidip gelen melez bir sanat anlayışı geliştiren Ri-
bot, festivale 6 ila 8 saat arasında seyreden “Gülen Delik” adlı performansıy-
la katılıyor. Performansta sanatçılar, zaman zaman bir ağıttan ayırt edileme-
yen kahkalarla kıvranıyor ve zorlukla dillendirdikleri kelimelerin fiziksel, sem-
bolik ağırlığının yükünü taşıyor. Gösteride emirler, manşetler, sloganlar ve iti-
raflar birbirine karışarak seyirciyi bir anlam oyununa davet ediyor.
Ağıttan ayırt edilemeyen kahkahalar
iDANS’te La Ribot’un
‘Gülen Delik’ performansõ
‘A’dan Z’ye Sabahattin Ali’
Kültür Servisi - Yapõ Kredi Kültür ve Sanat
Yayõncõlõk, “A’dan Z’ye Sabahattin Ali”
konulu edebiyat söyleşisi düzenleniyor.
Bugün saat 18.30’da, Yapõ Kredi Sermet
Çifter Salonu’nda yapõlacak söyleşiye,
Sabahattin Ali’nin kõzõ Filiz Ali ile “A’dan
Z’ye Sabahattin Ali” kitabõnõ hazõrlayan
Sevengül Sönmez katõlacak.
Moderatörlüğünü Murat Yalçõn’õn üstlendiği
söyleşide usta yazar Sabahattin Ali’nin
kişiliği, ilişkileri, yaşamõnõn önemli olaylarõ,
yapõtlarõ ele alõnacak.
Fotoğraf yarışmasına başvuru
Kültür Servisi - Som Gayrimenkul
Değerleme tarafõndan bu yõl ikincisi
düzenlenecek olan “Kentte Sanat” temalõ
fotoğraf yarõşmasõna katõlmak isteyen amatör
ve profesyonel yarõşmacõlar için geri sayõm
başladõ. Son başvuru tarihi 2 Kasõm olarak
belirlenen yarõşmanõn sonuçlarõ 11 Kasõm’da
açõklanacak. Yarõşmada derece alan yapõtlar
ise 16 Aralõk’ta Schneidertempel Sanat
Merkezi’nde gerçekleştirilecek serginin
açõlõşõnda düzenlenecek törenle
ödüllendirilecek.
MDOB’den ‘Cumhuriyet Konseri’
ADANA(Cumhuriyet Bürosu) - Mersin
Devlet Opera ve Balesi (MDOB),
Cumhuriyetin 86. kuruluş yõldönümünü,
bugün saat 20.00’de Kongre Merkez’ndeki
“Cumhuriyet Konseri” ile kutluyor. MDOB
Orkestrasõ, Korosu, Çocuk Korosu ve Mersin
Polifonik Korolar Derneği Yetişkinler
Korosu, Akdeniz Bölge Komutanlõğõ
Bandosu, Mersin Büyükşehir Belediyesi
Bandosu ve Kent Orkestrasõ ile birlikte
verilecek konserde Cumhuriyet marşlarõ ile
türküler seslendirilecek. Konseri şef Cenk
Caner yönetecek.
New Scientist: Diller kayboluyor
Kültür Servisi - 53 yõllõk İngiliz haftalõk
bilim dergisi New Scientist’in son sayõsõndaki
Andrew Robinson imzalõ araştõrmaya göre,
her yõl ortalama yirmi beş dil kayboluyor ve
dünyada beş bin dilin olduğu
düşünüldüğünde, yüzyõlõn sonuna dek bu
rakam yarõya inecek. 1492 yõlõnda Amerika
kõtasõnda altõ yüz dil olduğunu
hatõrlatan“Yaşasõn
dillerin
çeşitliliği”
başlõklõ yazõ,
ayrõca Fransõz dilbilim
eğitmeni Claude
Hagege’in ‘Dillerin
Ölümü ve Yaşamõ Üzerine’ adlõ kitabõna
atõfta bulunarak, İbranice ve Galce gibi
dillerin halkõn bilinci sayesinde yaşatõldõğõnõ
örnek veriyor.
Filmekimi’nden yine bir rekor
Kültür Servisi - Beyoğlu Emek Sinemasõ
ve Cinebonus Maçka G-Mall Sinemasõ’nda
17–25 Ekim arasõnda yapõlan Filmekimi,
sekizinci yõlõnda yine izleyici rekoru kõrdõ;
yoğun ilgi nedeniyle programa alõnan ek
seanslarla, duyurulan tarihinden bir gün önce
başlayan etkinliği 43.000’e yakõn
sinemasever izledi. Filmekimi’ni geçen yõlki
izleyici sayõsõ 33.500 idi.
Mommo’ya bir ödül daha
Kültür Servisi - Atalay Taşdiken’in yazõp
yönettiği ‘Mommo/Kõz Kardeşim’ adlõ film,
Ermenistan’da düzenlenen 5. Çocuk ve
Gençlik Film Festivali’nde büyük ödüle değer
görüldü. Babalarõnõn yeni karõsõ onlarõ
istemediği için dedelerinin yanõnda kalan 9
yaşõndaki Ali ile kõz kardeşi Ayşe’nin
öyküsünü anlatan film, yakõn zamanda
UNICEF tarafõndan verilen ‘Çocuk Haklarõ
En İyi Film Ödülü’nü de kazanmõştõ.
Baklavacı çırağının öyküsü
Kültür Servisi - Yönetmenliğini
Angelos Abazoğlu’nun yaptõğõ Türk
Yunan ortak yapõmõ film projesi
‘Doğunun Tatlõsõ’nõn (Sweets of Orient)
çekimlerine kasõm ayõnda başlanõyor. 16
yaşõnda Antep’te yaşayan bir baklavacõ
çõrağõ gencin usta olma sevdasõyla
İstanbul’a yaptõğõ yolculuk ekseninde
baklavanõn öyküsünü anlatan belgesel,
Cyclope ve Zuzi Film ortak yapõmõ.
Görüntü yönetmenliğini Larent Fenart
üstlendiği film, Japonya’dan İspanya’ya
10’dan fazla ülkede gösterilecek.
‘Düş ve Orman’ Galeri Nev’deKültür Servisi - Minimalizm ile “kitch”
arasõndaki çelişkinin üzerine gittiği
yerleştirmeleriyle tanõnan ressam Elvan
Alpay’õn “Düş-Orman” adlõ sergisi bu
akşam saat 18.00’de Ankara’daki Galeri
Nev’de açõlõyor. Alpay, çeşitli kolaj
teknikleri kullanarak gerçekleştirdiği
yeni çalõşmalarõnda insanõn iç dünyasõnõ
tanõnan ancak çok sõk karşõlaşõlmayan
imgelerle dile getiriyor. Sergi 18
Kasõm’a dek görülebilir.
(0 312 437 93 90)
‘Gizli Oturum’ oyunu İstanbul Büyükşehir
Belediyesi Şehir Tiyatrolarõ Kadõköy Haldun
Taner Sahnesi’nde saat 15.00’te ve
20.30’da.
‘Kral Dairesi’ oyunu İstanbul Devlet
Tiyatrosu Şişli Cevahir Sahnesi’nde saat
20.00’de.
‘This Is Michael Jackson Party’ Life
Roof’ta saat 20.00’de.
‘Büyüdük Aniden 80’lerden
Günümüze’ partisi Jolly Joker Balans’ta
saat 21.00’de.
2010’da
‘İstanbul
Dreams’
2010’da
‘İstanbul
Dreams’
Bufilm,hayatınkurmacası
BUGÜN
Yönetmen Özgür Doğan ve
Orhan Eskiköy ile filmin
oyuncusu Emre Şahin (ortada).