18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 EKİM 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR [email protected] CMYB C M Y B G eçen hafta beni en etkileyen olay Ver- da Ün ile buluşmamõzdõ. Verda Hanõm, bizim öğrenciliğimiz sõrasõnda İstanbul Belediye Konservatuvarõ’nõn en disiplinli piya- no öğretmenlerinden biriydi. Besteci Ekrem Zeki Ün’ün eşiydi. Piyanist olarak İstanbul Şe- hir Orkestrasõ’yla konçertolar çalmõş, eşinin ke- manõna eşlik ederek sayõsõz resital vermişti. Ha- len 90 yaşõnda, Glasgow’da tõp doktoru olan kõ- zõ Nevin’in yanõnda yaşõyor. Ara sõra Moda’da- ki evine geldiğinde hem onun hem de eşinin es- ki öğrencileri kendisini yalnõz bõrakmõyor. Artõk unutmaya başladõğõmõz değerleriyle eski bir İs- tanbul hanõmefendisi. Onu ilk tanõdõğõm yõllardaki gibi vakur duruşu, põrõl põrõl belleğiyle müzik ta- rihinden bir yaprak. Neredeyse 80 yõl öncesindeki İstanbul’un müzik çevresini anlatõyor, kendi ço- cukluğuna uzanõyor: Annesinin ailesi Maltalõ; ba- basõ Pellegrini’lerden gelme İstanbullu bir bankermiş. Ken- di babasõ Kazım Ziya Bey ise Humbaracõ Ahmet Paşa aile- sinden. Lozan Üniversitesi’nde hukuk doktorasõ yapmõş; Ma- liye Teftiş Heyeti Umum Mü- dürü’ymüş. Annesi Meliha Hanõm Leipzig Konservatuva- rõ’nda keman okurken Kazõm Ziya ile İsviçre’den İstanbul’a gelen bir trende tanõşmõş. Ne ka- dar romantik! Teyzesi Leipzig Konservatuvarõ’nõn piyano bölü- münden, annesi de keman bölü- münden mezun olmuş. Teyzesi, Verda Hanõm’õ küçücük yaşõnda piyanoya başlatmõş. Evdeki yoğun müzik ortamõnda yetişirken bir yandan da o zamanlar İstanbul’un en ünlü hoca- sõ olan Adinolfi ile çalõşmõş. Verda Hanõm üç ağa- beyden sonra ailenin en küçük çocuğu olarak özen- le yetiştirilmiş. EKREM ZEKİ ÜN İLE TANIŞMA Babasõ, Ankara’daki görevi sõrasõnda İstiklal Marşõ’nõn bestecisi ve Muzikayõ Hümayun’un şe- fi Zeki Üngör’ün oğlu olan genç kemancõ Ekrem Zeki Ün’ü tanõmõş. Döndüğünde annesine övgüyle söz etmiş. Eve davet edilen Ekrem Zeki’nin ya- nõnda henüz 14 yaşõndaki Verda’yõ da hadi piyano çal diye zorlamõş- lar. Ekrem Bey dinledikten sonra ilk söylediği şey “çalışmıyorsu- nuz!” sözcüğü olmuş. Bu söz onu hõrslandõrmõş, günde yedi saat ça- lõşmaya koyulmuş. Ve 1935’te, he- nüz iki yõl önce İstanbul’a gelen Ferdi Ştatzer’den ders almaya başlamõş. “Ferdi Bey ders anla- tırken, çalmaktan çok konu- şurdu. O zamanki eşi Bedia Mu- vahhit de habire pat diye kapıyı açıp içeri girerdi, çok kıskançtı. Derken Ekrem İstanbul’a yer- leşti ve Ferdi Ştatzer ile konser vermeye başladı. Sonra benimle de çalmayı de- nemek istedi. Bu yakınlaşma sonucunda da ev- lendik. Ben 18 yaşındaydım, o ise 29. Tek ama- cı ve ilkesi çalışmaktı. Bir süre sonra kendini besteciliğe adadı. Sonra konservatuvarda bir öğretmen boşluğu olmuş, sınav açılmıştı, ben seçildim. Tepebaşındaki okulda ders vermeye başladım. Muhiddin Sadak’ın kurduğu öğren- ci orkestrasıyla, sonra Cemal Reşit ile Şehir Or- kestrası’nda konçertolar çaldım. Cemal Reşit, Çaykovski’yi çalarken tempoyu çok hızlı al- mıştı. Ben ise gençtim, oktavlar beni korkut- muyordu. İstediği tempoda çalabildim. Bu se- fer orkestra bana uyamadı; Cemal de değne- yi attı elinden ve ‘Biz virtüöz değiliz’ diye ba- ğırdı. Neyse ki radyoevinde bir provaydı! Sonra solistsiz kaldıkça bana başvurur, hadi bir konçerto daha, yaparsın, derdi.” Verda Hanõm Tepebaşõ’ndan sonra Beşik- taş’a, sonra da Cağaloğlu’na taşõnan konserva- tuvarda hocalõk yapmõştõ. Geç saatlere kadar okul- da kalõp öğrenciyle uğraştõğõ bilinirdi. Gerek ken- disi gerekse eşi hiçbir zaman okuldaki öğrenci- lerine özel ders vermemişler. Sonra gün gelmiş kendini adadõğõ konservatuvardan istifa etmişti: “Öğrencilerin velileri kendi aralarında para toplayıp benim sınıfım için iyi bir piyano sa- tın almışlardı. Bir gün geldiğimde bir de bak- tım ki piyano kilitli. Bana da açmıyorlar. Okulun demirbaşı olmuş herkesin kullanımı- na açılmış ve müdürden izin gerekiyormuş. Ben de istifamı verdim ve okuldan ayrıldım.” Ver- da Hanõm’õn yetiştirdiği öğrenciler Ova Sünder, Ayşegül Durakoğlu, Pınar Yılancıoğlu, Bedii Aran, Mehru Ensari ve daha niceleri... [email protected] Verda Hanõm, İstanbul Belediye Konservatuvarõ’nõn en disiplinli piyano öğretmenlerinden biriydi VerdaÜn:Birdönemintanõğõ ÖZLEM ALTUNOK U rfa’nõn Demirci köyünde bir okul... Ye- ni mezun Türk öğretmen Emre ve Kürt öğrencileri Zülküf, Rojda, Vehip... Mekan da, kişiler de, olay da gerçek. Sorunsa ga- yet net: Aynõ dili konuşamamak. Yönetmen Or- han Eskiköy ve Özgür Doğan, bol ödüllü film- leri ‘İki Dil Bir Bavul’da naif bir dille anlattõk- larõ bu dil sorununu ‘hayatın kurmacası’ diye ni- teleyerek hedefledikleri gibi ‘Aynanın kendisi ol- mayı’ başarõyorlar. Son olarak Altõn Porta- kal’dan ‘En İyi İlk Film’ ödülüyle dönen yö- netmenlerle filmleri hakkõnda konuştuk... - Bu kadar sert, ağır, travmatik bir mesele- yi nasıl bu kadar yumuşak anlatabildiniz? ORHAN ESKİKÖY - Çünkü hayata bakõşõ- mõzõ yansõtõyor, önünüze önce insan sevgisini ko- yunca daha kontrollü olabiliyor ve bir denge tut- turabiliyorsunuz. En çok da temsil sorununu dü- şünerek ‘ne yapsak da sadece aynanın kendi- si olsak’ diyerek yola çõktõk. Herkes sorunlarõ ko- nuşuyor, evet bir sürü sorunumuz var, ama çözüm sorunun içinde ve bunun birleştiği yer de insan sev- gisi, adalet duygusu… - Peki, meseleyi burasından yakalama, yani anadilde eğitim sorununu bu yolla anlatma fik- ri kimin? ESKİKÖY - Hayatõmõzdaki önemli hikâye- leri keşfetmek için bazen katalizörler gerekiyor. Öğretmen bir arkadaşõmõz derste sobayõ yakmak için çocuklardan gaz istiyor, çocuklar gaz yeri- ne kerpeten getiriyor. Çünkü gaz Kürtçede ker- peten demek. Üstelik bunu yaşayan arkadaşõmõz da bir Kürt’tü! Katalizör işte o noktada devre- ye girdi… DOĞAN - Yaşadõğõmõz şeyleri sõradanlaştõ- rõyoruz, bu ülkedeki 100 binlerce Kürt’ün ya- şadõğõ bu sorunu da sõradanlaştõrmõştõk. Ben de çocukken aynõ süreçlerden geçtiğim için kendi çocukluğuma döndüm ve hikâyeyi yazmaya başladõk. - Sizin hikâyeniz nasıl işlemişti o günlerde? DOĞAN - Muş Vartoluyum. Ailemin bütün derdi bizi köyden çõkarmak ve okumamõzõ sağ- lamaktõ. Bu yüzden bire bir sõkõntõ yaşamadõm ama uyum sağlama sorunlarõ yaşa- dõm. Mesela Trabzon’a taşõndõ- ğõmõzda ilk Türkçe dersinde öğretmen bize ‘Bir elin nesi var, iki elin sesi var’ atasözü hakkõnda bir kompozisyon ya- zõn demişti. Ben ne atasözünün anlamõnõ biliyordum ne de kom- pozisyonun ne demek olduğu- nu… Ağlamaya başlamõştõm. ESKİKÖY - Aynõ sahneler bugün de devam ediyor… Bu benzer hikâyelerin üzerine git- tik ve o tekrar eden, herkesin bildiği ama kimsenin söylemediği ‘hayatın kur- macası’nõ filme çektik. - Bölgede film çekmek için gerekli izni al- dıktan sonra uygun bir köy ve yeni tayin olmuş uygun bir öğretmen arayışına girerek gerçeklik üzerinden ilerlemek istemişsiniz. Neden daha kurgusal bir anlatımı tercih etmediniz? DOĞAN - Belgesel sinemanõn inandõrõcõlõk bo- yutunu çok önemsiyoruz. O yüzden filmde de ger- çek mekân, oyuncu ve olay örgüsü var. Bu õsrar da iyi bir sonuç verdi; çünkü seyircinin gerçek- likten kaçma şansõnõ ortadan kal- dõrdõk. Filmi olabildiğince insan gözüne yakõn bir noktadan çe- kerek, seyirci o sõnõfta yaşanan- larõ gözlüyor gibi olsun istedik. Bu da sorunun açõk seçik gö- rünmesini ve seyircinin duruma yabancõlaşmamasõnõ sağladõ. - Filmde bir eğitim yılı bo- yunca çocukların aldığı yolu takip ediyoruz adım adım. Siz o süreçte ilk elden neler göz- lemlediniz? ESKİKÖY - 9 ay boyunca köyde 1 aylõk aralõklarla 10’ar gün kalarak, hem mevsimleri hem çocuklarõn gelişimini takip ede- rek bir akõş belirlemiştik. Çocuklarõn gelişim sü- recini aktarõrken dili öğrenme ve yazõya dökme kõsmõnõ göstermekte zorlandõk. Süreci olduğu gi- bi, tekrarlar üzerinden verirken detaylarõ göster- mek zordu. DOĞAN - Çünkü zaten değişen bir şey yoktu. Türkçeyi teknik olarak öğrenseler de içselleşti- remediler, finalde de gördüğümüz gibi hayatlarõ, günlük yaşamlarõ Kürtçe dönüyor o çocuklarõn. Özgür Doğan ve Orhan Eskiköy’ün yönettiği bol ödüllü ‘İki Dil Bir Bavul’ gösterimde Kültür Servisi - İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansõ’nca desteklenen ve ‘Anadolu Ateşi Dans Topluluğu’ işbirliğiyle sahnelenecek olan “İstanbul Dreams” projesi dün basõn toplantõsõyla tanõtõldõ. 2010 Ekim’de sahnelenmesi planlanan proje, dans ve müzik performansõyla İstanbul’u yorumlayacak. Projeye dair bilgiler, projenin sanat yönetmeni, Anadolu Ateşi Dans Topluluğu Genel Sanat Yönetmeni Mustafa Erdoğan ve İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansõ Yürütme Kurulu Başkanõ Şekib Avdagiç tarafõndan paylaşõldõ. Erdoğan gösteri için, “Günümüz İstanbul’undan başlayıp geri dönüşlerle kentin görkemli tarihini anlatacağız. Kendine özgü bir sahne dokusu olan bu gösteride Orhan Pamuk’un Yahya Kemal’in İstanbul’u var”dedi. Toplantõda bir gazetecinin, “Bu proje, projelerin yeterliliklerine karar veren Artistik Kurul’ca reddedilmişti. Artistik Kurul’un reddettiği projeyi Yönetim Kurulu nasıl kabul ediyor?” sorusuna ilişkin Avdagiç, “Artistik Kurul projeleri değerlendirir ama son kararı Yürütme Kurulu verir; dolayısıyla burada bir çelişki yok” derken, Erdoğan “Bu bilgiyi yeni duyuyorum” dedi. Birbirinden bağõmsõz olarak İstanbul’a gelen dört kadõn, üç erkek karakterin hikâyesini aktaracak olan proje, Boğaz’õn özel bir konum kazandõrdõğõ şehrin birleştirici etkisine “su konsepti” ile vurgu yapacak. 10 temsil için Avrupa turnesine çõkacak gösterinin yaklaşõk 10 yõl süreyle sahnelenmesi planlanõyor. Kültür Servisi - iDANS İstanbul Uluslararası Çağdaş Dans ve Performans Festi- vali, Madridli dansçı ve koreograf Maria Ribot’un yarın saat 16.00’da Gara- jistanbul’daki gösterisiyle sürüyor. 1991’de “La Ribot” takma adıyla gösteri, performans ve video arasında gidip gelen melez bir sanat anlayışı geliştiren Ri- bot, festivale 6 ila 8 saat arasında seyreden “Gülen Delik” adlı performansıy- la katılıyor. Performansta sanatçılar, zaman zaman bir ağıttan ayırt edileme- yen kahkalarla kıvranıyor ve zorlukla dillendirdikleri kelimelerin fiziksel, sem- bolik ağırlığının yükünü taşıyor. Gösteride emirler, manşetler, sloganlar ve iti- raflar birbirine karışarak seyirciyi bir anlam oyununa davet ediyor. Ağıttan ayırt edilemeyen kahkahalar iDANS’te La Ribot’un ‘Gülen Delik’ performansõ ‘A’dan Z’ye Sabahattin Ali’ Kültür Servisi - Yapõ Kredi Kültür ve Sanat Yayõncõlõk, “A’dan Z’ye Sabahattin Ali” konulu edebiyat söyleşisi düzenleniyor. Bugün saat 18.30’da, Yapõ Kredi Sermet Çifter Salonu’nda yapõlacak söyleşiye, Sabahattin Ali’nin kõzõ Filiz Ali ile “A’dan Z’ye Sabahattin Ali” kitabõnõ hazõrlayan Sevengül Sönmez katõlacak. Moderatörlüğünü Murat Yalçõn’õn üstlendiği söyleşide usta yazar Sabahattin Ali’nin kişiliği, ilişkileri, yaşamõnõn önemli olaylarõ, yapõtlarõ ele alõnacak. Fotoğraf yarışmasına başvuru Kültür Servisi - Som Gayrimenkul Değerleme tarafõndan bu yõl ikincisi düzenlenecek olan “Kentte Sanat” temalõ fotoğraf yarõşmasõna katõlmak isteyen amatör ve profesyonel yarõşmacõlar için geri sayõm başladõ. Son başvuru tarihi 2 Kasõm olarak belirlenen yarõşmanõn sonuçlarõ 11 Kasõm’da açõklanacak. Yarõşmada derece alan yapõtlar ise 16 Aralõk’ta Schneidertempel Sanat Merkezi’nde gerçekleştirilecek serginin açõlõşõnda düzenlenecek törenle ödüllendirilecek. MDOB’den ‘Cumhuriyet Konseri’ ADANA(Cumhuriyet Bürosu) - Mersin Devlet Opera ve Balesi (MDOB), Cumhuriyetin 86. kuruluş yõldönümünü, bugün saat 20.00’de Kongre Merkez’ndeki “Cumhuriyet Konseri” ile kutluyor. MDOB Orkestrasõ, Korosu, Çocuk Korosu ve Mersin Polifonik Korolar Derneği Yetişkinler Korosu, Akdeniz Bölge Komutanlõğõ Bandosu, Mersin Büyükşehir Belediyesi Bandosu ve Kent Orkestrasõ ile birlikte verilecek konserde Cumhuriyet marşlarõ ile türküler seslendirilecek. Konseri şef Cenk Caner yönetecek. New Scientist: Diller kayboluyor Kültür Servisi - 53 yõllõk İngiliz haftalõk bilim dergisi New Scientist’in son sayõsõndaki Andrew Robinson imzalõ araştõrmaya göre, her yõl ortalama yirmi beş dil kayboluyor ve dünyada beş bin dilin olduğu düşünüldüğünde, yüzyõlõn sonuna dek bu rakam yarõya inecek. 1492 yõlõnda Amerika kõtasõnda altõ yüz dil olduğunu hatõrlatan“Yaşasõn dillerin çeşitliliği” başlõklõ yazõ, ayrõca Fransõz dilbilim eğitmeni Claude Hagege’in ‘Dillerin Ölümü ve Yaşamõ Üzerine’ adlõ kitabõna atõfta bulunarak, İbranice ve Galce gibi dillerin halkõn bilinci sayesinde yaşatõldõğõnõ örnek veriyor. Filmekimi’nden yine bir rekor Kültür Servisi - Beyoğlu Emek Sinemasõ ve Cinebonus Maçka G-Mall Sinemasõ’nda 17–25 Ekim arasõnda yapõlan Filmekimi, sekizinci yõlõnda yine izleyici rekoru kõrdõ; yoğun ilgi nedeniyle programa alõnan ek seanslarla, duyurulan tarihinden bir gün önce başlayan etkinliği 43.000’e yakõn sinemasever izledi. Filmekimi’ni geçen yõlki izleyici sayõsõ 33.500 idi. Mommo’ya bir ödül daha Kültür Servisi - Atalay Taşdiken’in yazõp yönettiği ‘Mommo/Kõz Kardeşim’ adlõ film, Ermenistan’da düzenlenen 5. Çocuk ve Gençlik Film Festivali’nde büyük ödüle değer görüldü. Babalarõnõn yeni karõsõ onlarõ istemediği için dedelerinin yanõnda kalan 9 yaşõndaki Ali ile kõz kardeşi Ayşe’nin öyküsünü anlatan film, yakõn zamanda UNICEF tarafõndan verilen ‘Çocuk Haklarõ En İyi Film Ödülü’nü de kazanmõştõ. Baklavacı çırağının öyküsü Kültür Servisi - Yönetmenliğini Angelos Abazoğlu’nun yaptõğõ Türk Yunan ortak yapõmõ film projesi ‘Doğunun Tatlõsõ’nõn (Sweets of Orient) çekimlerine kasõm ayõnda başlanõyor. 16 yaşõnda Antep’te yaşayan bir baklavacõ çõrağõ gencin usta olma sevdasõyla İstanbul’a yaptõğõ yolculuk ekseninde baklavanõn öyküsünü anlatan belgesel, Cyclope ve Zuzi Film ortak yapõmõ. Görüntü yönetmenliğini Larent Fenart üstlendiği film, Japonya’dan İspanya’ya 10’dan fazla ülkede gösterilecek. ‘Düş ve Orman’ Galeri Nev’deKültür Servisi - Minimalizm ile “kitch” arasõndaki çelişkinin üzerine gittiği yerleştirmeleriyle tanõnan ressam Elvan Alpay’õn “Düş-Orman” adlõ sergisi bu akşam saat 18.00’de Ankara’daki Galeri Nev’de açõlõyor. Alpay, çeşitli kolaj teknikleri kullanarak gerçekleştirdiği yeni çalõşmalarõnda insanõn iç dünyasõnõ tanõnan ancak çok sõk karşõlaşõlmayan imgelerle dile getiriyor. Sergi 18 Kasõm’a dek görülebilir. (0 312 437 93 90)  ‘Gizli Oturum’ oyunu İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolarõ Kadõköy Haldun Taner Sahnesi’nde saat 15.00’te ve 20.30’da.  ‘Kral Dairesi’ oyunu İstanbul Devlet Tiyatrosu Şişli Cevahir Sahnesi’nde saat 20.00’de.  ‘This Is Michael Jackson Party’ Life Roof’ta saat 20.00’de.  ‘Büyüdük Aniden 80’lerden Günümüze’ partisi Jolly Joker Balans’ta saat 21.00’de. 2010’da ‘İstanbul Dreams’ 2010’da ‘İstanbul Dreams’ Bufilm,hayatınkurmacası BUGÜN Yönetmen Özgür Doğan ve Orhan Eskiköy ile filmin oyuncusu Emre Şahin (ortada).
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle