Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 EKİM 2009 SALI
16 KÜLTÜR
AYNA
ADNAN BİNYAZAR
Ali Kemal Üstüne Nesnel
Saptayımlar
Ali Kemal ya hiç anılmamış, anılınca da
ona “hain” denilip geçilmiştir. Oysa nesnel
ölçütler ışığında, bir kişiyi göğe çıkarmanın
da, yerin dibine batırmanın da anlamı yoktur.
Önyargılı yaklaşımlar ise, ancak tarihi
yanıltır.
Kitaplarında gün yüzüne çıkarılmamış
olaylara yönelen Orhan Karaveli, bu kez
kaleminin neşterini Ali Kemal’e batırıyor.
Ama hiçbir zaman bir Ali Kemal
savunucusu olarak değil; nesnel tarihe,
hukukun üstünlüğüne inanan bir gazeteci
olarak...
Kimdir Ali Kemal?
Karaveli’nin, “Ali Kemal” adlı kitabına
önsöz yerine aktardığı bir yazısında İlhan
Selçuk, bu sorunun yanıtını veriyor:
Ali Kemal’i tanır mısınız?..
Biliyorum, diyeceksiniz ki:
“ – Tanırım, vatan haini!..”
Yok canım, hemen kestirip atmayın. Eski
bir özdeyiş ne diyor:
“ – Vur, fakat dinle!..”
Karaveli’nin, “belki de bir günah keçisi”
diye nitelendirdiği Ali Kemal’i tanımak için,
Mustafa Kemal’in Anadolu’yu örgütlerken
neler çektiğini, Kurtuluş Savaşı günlerinin
siyasal ortamını, işgal İstanbul’unda yaşanan
ihanetleri unutmamak gerek...
Kitabın sunuşunda, Ali Kemal’in, Anadolu
kökenli bir İstanbul çocuğu olduğu,
yurtdışında öğrenim gördüğü, üniversitede
ders verdiği, iki kez bakanlık yaptığı
belirtiliyor.
Yahya Kemal Beyatlı’nın, muhalif olmak
için yaratıldığını söylediği “unperson”
(kendini gözden düşüren) bu kişi, kimseye
yâr olmayacak denli de uyumsuz.
Bir Osmanlı aydını olan Ali Kemal,
Atatürk’ün Anadolu örgütlemesine, ulusal
güçlere, Kurtuluş Savaşı’na; hem diliyle, hem
yazılarıyla söylemediğini bırakmıyor.
Ulusal güçler Batı cephesinde hızla
ilerleyip düşmanı yurttan kovarken, Ali Kemal
başyazısında şöyle diyebiliyor:
“Yunan askeri büyük mesafeler aşarak ta
Bursa’ya kadar geldi. Bütün o sahte
kahramanlar, derme çatma askerlerini
düşmana karşı yönetimsiz ve subaysız (!)
bırakarak çala taban kaçmak zorunda
kaldılar.”
Türk ordusu, işgalcileri Anadolu’dan
kovma savaşımı veriyor, Ali Kemal, gerçeği
çarpıtan yazılar yazıyor...
“Vatana ihanet” değil de nedir bu!..
Karaveli’ye göre Refik Halit Karay, Rıza
Tevfik, Refii Cevat Ulunay’ın, ihanette Ali
Kemal’den kalır yanı yoktur; bugünkülerin
ihaneti ise onlarınkinden de ağır!
Kimi gazetelere bakın; sayfalar ihanet
kokuyor!..
Karaveli, o dönemin gazetelerini tarayarak,
görgü tanıklarını konuşturarak; Ali Kemal’in
yaptıklarını da, ona yapılanları da
ayrıntılarıyla gün yüzüne çıkarıyor.
Karaveli bu kitabıyla, Nurettin Paşa’nın,
subayına, “Sokaktan birkaç yüz kişi topla.
Bunlar, kapıdan çıkarken Ali Kemal’i linç
etsinler!.. Öldürsünler!..” diye emir verdiğini
tarihe geçiriyor.
Karaveli, “Linç, dengesiz, kanun nizam
tanımaz canavar ruhlu insanların
takınabileceği bir tavırdır” diyor. Linç
uygulamasının, Nurettin Paşa’nın gaddarca
tutumundan kaynaklandığını belirterek,
Ankara hükümetinin üzerindeki kuşku
perdesini de kaldırmış oluyor.
O hükümetin devamının, Ali Kemal’in oğlu,
Büyükelçi Zeki Kuneralp’e Türkiye’yi temsil
etme görevi vermesi, ulus devletin erdemidir.
Karaveli’nin amacı, dürüst kalemiyle, linç
olayını aydınlatıp, öbür hainlerin kim
olduğunu belirtmek...
Bilmem, bu, kamu vicdanında Ali Kemal’in
ihanetini hafifletmeye yetecek midir?..
binyazar@gmail.com
kultur@cumhuriyet.com.tr
J
apon sanatçõ Saburo Teshigawara
çalõşmalarõnõ fõrsat buldukça izlemeye
çalõştõğõm bir dansçõ ve koreograf. Ay-
nõ zamanda bir kaligraf ve performans sa-
natçõsõ da. Tokyo’da Rikkyo Üniversite-
si’nde öğretim görevlisi. Mekân üstüne yap-
tõğõ araştõrmalar dikkat çekiyor. Dünyaya
bakõşõnõn, felsefesinin yansõmalarõnõ bedenini
zaman-mekân-õşõk ilişkisi içinde ve de ade-
ta radikal bir kullanõmla veriyor… Paris’i yõl-
lardõr kendine mekân edinmiş bir sanatçõ.
1985’te Kei Miyata ile kurduğu Karas dün-
yayõ dolaşõyor. Teshigawara, aynõ zamanda
Frankfurt Balesi, Paris Opera Balesi gibi ulus-
lararasõ kuruluşlarla da çalõşõyor.
Paris’e Fransa’da Türk Mevsimi’nin resmi
açõlõşõ nedeniyle gittiğim sõrada Saburo Tes-
higawara’nõn son yapõtõ “Miroku”yu da iz-
leme şansõnõ yakaladõm. Bu arada hemen be-
lirtmeliyim ki, Dr. Nazan Ölçer’in küratör-
lüğünü yaptõğõ “Bizans’tan İstanbul’a” ser-
gisini gezerken onun usta işi yaratõcõlõğõna ve
bilgisine bir kez daha hayran oldum. Ölçer’in
açtõğõ her sergi zaten öyle değil mi?
BUDA VE RUH GÖÇÜ
Saburo Teshigawara’nõn Paris Sonbahar
Festivali kapsamõnda yer alan solo kore-
ografisi “Miroku”nun beşinci ve son gece-
si. Chaillot Ulusal Tiyatrosu’nun büyük sa-
lonu ağzõna kadar dolu. Tiyatro mekânõ fa-
kiri İstanbul’u düşünerek çevreyi izliyorum.
Her yaştan seyirci var ama, çoğunluğu genç-
ler oluşturuyor. Işõklar sönüyor ve kocaman
bir boşluk, o boşluğun ortasõnda ufak tefek bir
dansçõ ve sahneyi çepeçevre saran güçlü bir
õşõk. Teshigawara’nõn solosu başlõyor ve o ufak
tefek insan giderek devleşiyor. Bir saat bo-
yunca bedeni sanki tüm eklemlerine varana
kadar hareket ediyor. Güçlü fiziksel dõşa vu-
rumlar…“Miroku”, Buda’nõn dünya uyuma
ulaştõğõ zaman ortaya çõkacak olan son reen-
karnasyonuna verilen ad. Sanatçõ, Kyoto’da
“Miroku Bosatsu” yani “Buda’nın yeniden
doğuşu” adlõ bir heykelden esinlenerek yap-
mõş bu koreografiyi. Dünyada heykeller ko-
Saburo Teshigawara’nõn Paris Sonbahar Festivali kapsamõnda yer alan solo koreografisi ‘Miroku’...
reograflara, tiyatroculara esin kaynağõ oluyor.
Bizde heykeller kõrõlõyor, parçalanõyor ya da
giydiriliyor! Bu nasõl bir cehalettir, nasõl bir
geriliktir? Ben olsam tüm heykel düşmanõ yö-
neticileri toplar Roma, Paris, Milano zorunlu
bir görgü-bilgi-eğitim turuna çõkartõrõm.
Kim bilir, belki zihinleri biraz açõlmõş dö-
nerler…
“Miroku” üstüne sanatçõ ile Gilles Amal-
vi’nin, Paris Sonbahar Festivali için yaptõğõ
söyleşiden kõsa alõntõlar onun iç dünyasõnõ,
dansa bakõşõnõ, açõlõmlarõnõ vurgulamasõ ba-
kõmõndan kayda değer. Zaten, Teshigawa-
ra’nõn uyum konusunda söyledikleri bu ça-
lõşmanõn özünü belirliyor. “Miroku”nun
uyuma varan bir yol izlemediği görüşünde
olan sanatçõ “uyum, sabit veya durağan bir
şey değildir” diyor . “Sürekli dönüşüm ha-
linde olan bir denge durumudur. Uyum as-
la tamamlanamaz. Kendi şüpheleriyle
mücadele etmeyi gerektirir. Tıpkı hayat-
ta olduğu gibi (eski hücrelerin ölümünden
yeni hücrelerin doğması gibi), bedenin için-
de ve dışında çatışmalar meydana gelir.
Burada olumlu bir mücadele söz konusu-
dur… Bence, uyum, hayatın en mahrem
anlarında orada olan kalıcı bir mücadele
olarak bilinçaltında ve bilinçte bulunan bir
şeydir.” Kolay okunamayan ama çok sağ-
lam, derinlere inen bir dili var Teshigawa-
ra’nõn. Bu bütün içinde söz konusu okuma sü-
recini etkileyen en önemli öğelerden biri de
õşõk. Sanatçõnõn õşõkla olan ilişkisi… Sürek-
li değişen bir õşõk; gücü değişen, rengi deği-
şen, hõzõ değişen bir õşõk.. Bu konuda da şöy-
le diyor; “Beden, ışığın ritmindeki bu de-
ğişimlerden etkilenir ve bu değişimleri, çev-
re değişmesinden çok, zamanın nitel bir de-
ğişimi olarak yorumlar”. Sanatçõya göre
güçlü mavi õşõğõn sürekli olarak dönüşmesi
zaman kavramõyla bağlantõlõdõr. Hem o ana
hem sonsuzluğa yönelik bir dönüşümdür
bu. “Gökyüzünün sonsuz bir yüksekliği ve
derinliği vardır” der Teshigawara, “topra-
ğın veya denizinkinden çok daha büyük.
Bu şekilde, gökyüzünün rengi, mekânın
ötesinde zamanı ifade eder”
“Miroku” sanatçõnõn kendi tanõmõyla gö-
rünmeyen bir şeyleri ifade eden, insanõ dü-
şünmeye, sorgulamaya, dünyaya farklõ pen-
cerelerden bakmaya zorlayan bir yapõm.
“Miroku” sanatçõnõn kendi tanõmõyla görünmeyen
bir şeyleri ifade eden, insanõ düşünmeye,
sorgulamaya, dünyaya farklõ pencerelerden bakmaya
zorlayan bir yapõm.
Beden,hareket,õşõk...
Korsanlarakarşıkahvaltı
METİN CELAL
FRANKFURT - Dünya yayõncõlarõ sessiz sa-
kin bir Kitap Fuarõ yaşadõlar. Çin Halk Cum-
huriyeti’nin sansürcü tutumu ve bu tutuma kar-
şõ protesto gösterileri de olmasa, hemen hiç ha-
reket olmadõğõnõ söyleyebilecektik. Olağanüs-
tü güvenlik önlemleri fuar bo-
yunca sürdü. Yine de tüm gi-
rişlerde sõkõ aramalar yapõl-
masõna karşõn Çin ve İran gi-
bi insan haklarõ açõsõndan so-
runlu ülkeleri protesto eden-
ler, fuar alanõna girmeyi ve bu
ülkelerin standlarõ önünde
gösteriler yapmayõ başardõlar.
Dünya ekonomik krizinin
etkileri Frankfurt Kitap Fua-
rõ’na da yansõdõ. Birçok ya-
yõncõ, profesyonel katõlõmcõ-
lara açõk olan ilk üç günde iş-
lerini tamamlayõp ülkelerine
döndüler. Pek çok yayõnevi,
okurlara satõş yapõlan cu-
martesi ve pazar günlerini
beklemeden standlarõnõ boş-
altõp fuardan ayrõldõ. Bu du-
rum, fuardaki boşluk duy-
gusunu daha da arttõrdõ.
Almanya’da yaşayan vatandaşlarõmõz Türkiye
ulusal standõna yoğun bir ilgi gösterdikleri
için, hafta sonunda en çok ilgi duyulan bölümler
Alman yayõnevlerinin standlarõyla Türk stand-
larõ oldu.
Frankfurt Kitap Fuarõ’nõn, giderek yayõnev-
leri ve telif haklarõ ajanslarõ arasõndaki iş gö-
rüşmelerinin yapõldõğõ bir yer halini aldõğõ
gözlemleniyor. Bu da, fuarõn, iş görüşmesi ol-
mayan yayõncõlar açõsõndan çekiciliğini yitir-
mesine yol açõyor.
Geçen yõllarda görmeye alõştõğõmõz yeni ki-
taplarõn sunumu, yeni yazarlarõn tanõtõmõ gibi et-
kinlikler bu yõl çok azdõ. Özellikle ABD’li ve
İngiliz yayõncõlarõn bulunduğu 8. Hol’de pek bir
kõpõrtõ yoktu. Zaten birçok yayõncõ kitap getir-
memiş, duvarlara astõklarõ posterler ve tezgâh-
lara koyduklarõ kataloglarla yetinmişlerdi.
Bu yõl fuarõn en dikkat çekici yanõ, dijital ya-
yõncõlõğa verilen ağõrlõktõ. Kitaplarõn dijital
yoldan okunmasõnõ sağlayacak pek çok aracõn
üretildiği görülüyordu. Yayõncõlara kitaplarõnõ
dijital ortama aktarma, yayõnlama
ve dağõtma gibi hizmetler sunan
birçok stand vardõ.
Yayõncõlar, kâğõdõ terk edip di-
jital ortama geçmenin yollarõnõ
ararken, bir yandan da internet
yoluyla yapõlan korsan yayõncõlõ-
ğa karşõ önlemler arõyorlar. Fuara
katõlan yayõncõlara yönelik ‘Kor-
sana Karşı Kahvaltı’da da, in-
ternet üzerinden korsanlõğa karşõ
İngiliz Yayõncõlar Birliği’nin kur-
duğu ve korsan kitap yayõnõ yapan
siteleri yakalayan internet sistemi
tanõtõldõ.
Öte yandan, geçen yõllarda fua-
rõn onur konuğu ülkelerin yazar-
larõndan pek çok kitap yayõmlayan
Alman yayõnevlerinin standlarõn-
da, bu yõlõn onur konuğu Çin’in
edebiyatõndan çok az sayõda kitap
göze çarpõyordu. Tüm dünyada olduğu gibi bu-
rada da “Da Vinci Şifresi”yle ünlenen Dan
Brown’õn “Kayıp Sembol” adlõ yeni kitabõ il-
gi odağõydõ. Brown’õn yeni romanõnõn hemen
Almancaya çevrilmekle kalmadõğõ, hakkõnda pek
çok kitabõn da yayõmlandõğõ görülüyordu.
Ayrõca, Alman standlarõnda, kõsa bir süre ön-
ce Nobel Barõş Ödülü alan ABD Başkanõ Ba-
rack Obama’yla ilgili kitaplarõn yanõ sõra, eşi
Michelle Obama’yla ilgili kitaplarõn çokluğu
da dikkati çekiyordu.
Bu yõl Nobel Edebiyat Ödülü’nü Rumen asõl-
lõ Alman yazar Herta Müller’in almasõ ise Al-
man yayõncõlarõ gururlandõran olaylardandõ.
Müller’in kitaplarõnõn yayõncõlarõ, olayõ büyük
posterlerle duyuruyorlardõ.
61. ULUSLARARASI FRANKFURT KİTAP FUARI’NDAN İZLENİMLER
Yayõncõlar, bir
yandan dijital
ortama geçmenin
yollarõnõ ararken bir
yandan da internet
yoluyla yapõlan
korsan yayõncõlõğa
karşõ önlemlerin
peşindeler. ‘Korsana
Karşõ Kahvaltõ’
toplantõsõnda da,
korsan siteleri
yakalayan internet
sistemi tanõtõldõ.
‘11’E 10 KALA’ VE
‘İKİ DİL BİR BAVUL’
Ortadoğu’nun
eniyileri
Kültür Servisi - Pelin Es-
mer’in ‘11’e 10 Kala’sõ
ve Özgür Doğan’la Or-
han Eskiköy’ün yönetti-
ği ‘İki Dil Bir Bavul’, 3.
Ortadoğu Uluslararasõ
Film Festivali’nden ödül-
le döndü. Birleşik Arap
Emirlikleri’nin başkenti
Abu Dabi’de düzenlenen
festivalde ‘11’e 10 Ka-
la’yla Pelin Esmer, uzun
metraj dalõnda ‘Ortado-
ğu Filmleri En İyi Yö-
netmen’ ödülünü kaza-
narak Kara İnci Ödülü’yle
birlikte 50 bin dolar para
ödülü de aldõ. İranlõ yö-
netmen Abbas Kiaros-
tami’nin jüri başkanõ ol-
duğu ana yarõşmada ‘En
İyi Ortadoğu Filmi’
ödülü ise Filisitinli yö-
netmen Elia Süley-
man’õn İsrail’in Filistin
topraklarõnõ işgal süreci-
ni anlatan ‘Geriye Kalan
Zaman’ filmine verildi.
‘İki Dil Bir Bavul’ ise
belgesel dalõnda ‘En İyi
Ortadoğu Filmi’ ödü-
lüyle birlikte 100 bin do-
lar kazandõ.
11’e10Kala
Kültür Servisi - İsviçre’de gözaltında
bulunan yönetmen Roman Polanski,
sağlık kontrolünden geçiriliyor.
Polanski’nin avukatlarından Herve
Temine yaptığı açıklamada geçen hafta
yorgun ve depresif görünen Polanski’nin
sağlık kontrolü için nereye götürüldüğünü
ve cezaevine ne zaman döneceğini ise
bilmediğini söyledi. İsviçre Adalet
Bakanlığı ise yönetmenin hastaneye
gönderilip gönderilmediği hakkında
herhangi bir açıklamada bulunmadı.
Polanski, 1977’de 13 yaşında bir kıza
tecavüz suçlamasıyla mahkûm edildikten
sonra Amerika’yı terk etmiş ve geçen
eylülde İsviçre’de Amerika’ya iade
talebiyle tutuklanmıştı. Amerikalı
yetkililerin iade işlemleri için 60 gün
içinde resmi bir başvuru yapması
gerekiyor.
Polanski sağlõk
kontrolünde
Dullar ve yazarı Trabzon’da
Kültür Servisi - Alman yazar Fitzgerald
Kusz’un “Dullar” adlõ oyunu, Sibel Arslan
Yeşilay’õn çevirisi ve rejisiyle yarõn saat
18.00’de Trabzon Devlet Tiyatrosu Haluk
Ongan Sahnesi’nde okuma tiyatrosu
formunda izleyici karşõsõna çõkacak.
‘Yollarda’ projesi kapsamõnda Goethe
Enstitüsü ile Devlet Tiyatrosu işbirliğiyle
gerçekleştirilen etkinlik ücretsiz.
Yeşil halıda ekolojik festival
Kültür Servisi - Ana temasõnõ ekoloji
olarak belirleyen Uluslararasõ Tokyo Film
Festivali, geçen gün sanatçõlarõn kõrmõzõ
yerine geri dönüşebilir plastikten yapõlan
‘yeşil halõ’ üzerindeki yürüyüşleriyle
başladõ. 100’den fazla filmin gösterileceği
festivalde, yurtdõşõ baskõsõyla son anda
programa alõnan ve Japonya’daki yunus
avõnõ anlatan “Koy” adlõ belgesel film de yer
alõyor. Büyük bir kõsmõ gizlice çekilen film,
yõlda 2 bin yunusun balõkçõlar tarafõndan bir
koya sürüklenerek zõpkõnla öldürülmesini
anlatõyor. Japonya hükümeti ise filmin
haneye tecavüz edilerek çekildiğini iddia
etse de belgeselin yönetmeni Louie
Psihoyos’un tutuklanma riskine rağmen
filmin yarõnki galasõna katõlacağõ
belirtiliyor. Festivalin yarõşmalõ bölümünün
jüri başkanlõğõnõ ise Babil filminin
yönetmeni Alejandro Gonzalez Inarritu
yapõyor.
CMYB
C M Y B
KIZILTOPRAK SANAT GALERİSİ
Eren Eyüboğlu
seçkisi...
Kültür Servisi- Kõzõltoprak Sanat Galerisi 20
Kasõm’a dek Eren Eyüboğlu’nun bazõlarõ ilk
kez sergilenen 1936 - 1987 tarihli yapõtla-
rõndan bir seçkiye ev sahipliği yapõyor. Sa-
natçõnõn ağõrlõklõ olarak tuval üzerine yağlõ-
boya ve duralit üzerine yağlõboya manzara,
portre ve nü çalõşmalarõndan oluşan bu seç-
ki, Eyüboğlu ailesinin koleksiyonundan der-
lendi. Sanatçõnõn burada ilk kez sergilenen ya-
põtlarõ arasõnda ‘Çiçekler’(1942), ‘Trab-
zonlu Gelin’ (1943), ‘Bursa Evleri’ (1984)
sayõlabilir.
Asõl adõ Ernestin Letoni olan ve Romanya’nõn
Yaş kentinde 1907’de doğan Eren Eyüboğ-
lu, sanat eğitimini Yaş Güzel Sanatlar Aka-
demisi’nde tamamladõ ve Paris’te Andre
Lhote atölyesinde çalõşmalarõnõ sürdürdüğü
sõrada Bedri Rahmi Eyüboğlu ile tanõştõ.
1936 yõlõnda Tür-
kiye’ye gelerek
Bedri Rahmi ile
evlenen sanatçõ, o
günden başlaya-
rak yurtiçinde ve
yurtdõşõnda bir
Türk ressamõ ola-
rak tanõndõ. Ar-
dõnda binlerce re-
sim, desen, sera-
mik eser bõrakan
sanatçõ, 30 Ağus-
tos 1988’de Kala-
mõş’ta yaşama ve-
da etti. (0 216 418
38 06, ileti-
sim@kiziltoprak-
sanatgalerisi.net )
‘Portre’1944.