Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
31 OCAK 2008 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
DİZİ 9
Hablemitoğlu’nun adõ ilk olarak,
eski DGM Savcõsõ Nuh Mete Yük-
sel’in Nur Cemaati lideri Gülen
hakkõnda açtõğõ davayla gündeme
geldi. Yüksel, davayõ açtõktan sonra
Hablemitoğlu’nun bu konuda kale-
me aldõğõ “Etki Ajanları, Nüfuz
Casusları ve Fethullahçılar” adlõ
makaleyi fark etti. Yeni Ha-
yat adlõ derginin Ağustos
2000 tarihli sayõsõnda yer
alan makaleden sonra Hab-
lemitoğlu ile temasa geçen
Yüksel, bu temasõ bilim
adamõnõn öldürüldüğü güne
kadar sürdürdü. Bu arada,
Hablemitoğlu, Emniyet’te-
ki “Fethullah Gülen yan-
lısı yapılanmaya” ilişkin
bir kitap hazõrlamõş, ancak,
hiçbir yayõnevi bu kitabõ
basmaya yanaşmamõştõ.
Yüksel, Hablemitoğlu’nun
araştõrmasõ ve verdiği bilgilere da-
yanak alarak Gülen hakkõnda ek id-
dianame de düzenledi.
Nuh Mete Yüksel, “bir kadınla
ilişkisini” ortaya koyduğunu iddia
eden kasetin kamuoyuna deşifre
edilmesinin ardõndan, HSYK kara-
rõyla, Ankara Cumhuriyet Savcõlõ-
ğõ’na atanarak davadan el çektirildi.
Dr. Necip Hablemitoğlu Alman
vakõflarõnõn Türkiye’de yasal olma-
yan çalõşmalar yaptõğõnõ, etnik ve
mezhepsel ayrõlõklarõ körüklediğini
de öne sürüyordu. Söz konusu va-
kõflarõn gelir kaynaklarõnõn yüzde
90’õndan fazlasõnõn Alman devleti ta-
rafõndan karşõlandõğõnõ savunan Hab-
lemitoğlu, Ağustos 2001’de yayõm-
ladõğõ “Alman Vakıfları ve Ber-
gama Dosyası” adlõ kitabõnda, id-
dialarõnõ kõsaca şöyle ifade etmişti:
“Yerel basında, yerel yönetim-
lerde, üniversitelerde, sendika-
larda, kamu kurum ve kuruluşla-
rında, kısacası stratejik öneme
sahip birimlerde ‘etki ajanõ’ ve
‘Alman sempatizanõ’ yetiştiren, şe-
riatçı yapılanmalardan, çevreci
örgütlere, bölücü yapılanmalardan
terör örgütlerine, legal dernek-
lerden siyasi partilere uzanan çiz-
gide, Türkiye’ye, Atatürk ilke ve
devrimleri ile Cumhuri-
yet’in tüm değerlerine
karşı olan, ulus devletle-
rin parçalanmasını iste-
yen tüm rejim karşıtları-
na lojistik destek veren,
bu ülkeyi alttan alta oyan
bir avuç Alman istihba-
ratçısı, Türkiye’de vakıf
temsilcisi statüsünde gö-
rev yapmakta ve Türki-
ye’de sivil toplum örgüt-
lerini çok iyi kullanmak-
tadır.”
Alman basõnõ Dr. Necip
Hablemitoğlu’nun bir suikasta kur-
ban gitmesine geniş yer verdi. Gün-
lük gazetelerden “Die Welt” ise
“Rahat durmayan adam” başlõğõ
altõnda yayõmladõğõ haberinde, “Dr.
Hablemitoğlu’nun çok sayıda hay-
ranı olduğu gibi, çok düşmanı da
vardı. Kendi ifadesine göre, son
dönemlerde sürekli ölüm tehdidi
de alıyordu” denildi.
Devlet kusurlu bulundu
İçişleri Bakanlõğõ, uğradõğõ silahlõ
saldõrõ sonucu yaşamõnõ yitiren Dr.
Necip Hablemitoğlu’nun ailesine
toplam 40 milyar lira tazminat öde-
meye mahkûm oldu. 2004 yõlõnda da-
vayõ sonuçlandõran Ankara 5. İdare
Mahkemesi, devletin yurttaşlarõn can
ve mal güvenliğinin korunmasõnda
sorumluluğu olduğuna işaret etti.
Meclis araştırması
istendi
CHP, Dr. Necip Hablemitoğlu’nun
silahlõ saldõrõ sonucu öldürülmesi ola-
yõnõn üçüncü yõlõnda Meclis araştõr-
masõ açõlmasõnõ istedi. Meclis Baş-
kanlõğõ’na sunulan önergede, Dr.
Hablemitoğlu’nun katillerinin orta-
ya çõkarõlamadõğõ, olayõn “faili meç-
hul cinayet” sayõldõğõ kaydedildi.
Hablemitoğlu cinayetinin araştõrõl-
masõ, irdelenmesi ve yeni siyasi ci-
nayetlerin önlenebilmesi için Mec-
lis araştõrmasõ istenen bu önerge ka-
bul edilmedi.
ANKARA (Cumhu-
riyet Bürosu) - Bahçe-
lievler’deki evinin önün-
de, silahlõ saldõrõ sonucu
31 Ocak 1990’da öldü-
rülen Atatürkçü Düşün-
ce Derneği’nin (ADD)
kurucusu, eski Türk Hu-
kuk Kurumu Başkanõ
ve gazetemiz yazarõ
Prof. Dr. Muammer
Aksoy, ölümünün 19.
yõlõnda, “16. Adalet ve
Demokrasi Haftası” et-
kinlikleri kapsamõnda,
başkentte düzenlenecek
törenlerle anõlacak.
Aksoy için ilk tören
bugün saat 12.30’da,
Cebeci Asri Mezarlõ-
ğõ’ndaki gömütü başõn-
da gerçekleştirilecek.
Ardõndan Çankaya Be-
lediyesi Çağdaş Sanatlar
Merkezi’nde, “16. Ada-
let ve Demokrasi Haf-
tası” etkinlikleri kapsa-
mõnda, Prof. Dr. Mu-
ammer Aksoy anõsõna,
Türkiye Barolar Birliği,
Ankara Barosu ve Türk
Hukuk Kurumu tarafõn-
dan düzenlenen “Sö-
mürüye Karşı Hukuk”
konulu bir açõk oturum
yapõlacak. Bugün saat
14.00’te başlayacak ve
avukat Barış Ozan Vu-
ral’õn yöneteceği açõk
oturumda, avukat Tun-
cay Alemdaroğlu, avu-
kat Şevket Şahap İnce
ve avukat Reşat Yalın
konuşmacõ olarak yer
alacak. 16. Adalet ve
Demokrasi Haftasõ et-
kinlikleri, Cahit Ber-
kay, Çetin Gül, Emrah
Karaca, Ufuk Kara-
koç ve Grup Gündoğar-
ken’in vereceği konser-
le son bulacak. Konser,
Ankara Üniversitesi Dil
ve Tarih Coğrafya Fa-
kültesi Farabi Salo-
nu’nda bugün saat
19.00’da başlayacak.
Gazetemiz Ankara
Temsilcisi Mustafa Bal-
bay da, bugün, ADD
Ümitköy - Çayyolu Şu-
besi tarafõndan düzenle-
nen “Muammer Ak-
soy’u Anma Toplan-
tısı”na katõlacak. Ah-
met Taner Kõşlalõ Salo-
nu’nda, saat 16.00’da
gerçekleştirilecek top-
lantõda Balbay, Aksoy’u
anlatan bir konuşma ya-
pacak ve kitaplarõnõ im-
zalayacak.
D
aha 11 yaşõnda olmak, hayatõna anlam veren o ada-
mõ, babanõ daha doğrusu her şeyini kaybetmek zor-
du 18 Aralõk 2002 akşamõ. Bir daha o tatlõ ve gü-
len yüzünü görememek, babanõn sana sarõlamayacağõnõ
ve asla onun yanõnda hissettiğin kadar güvende hissede-
meyeceğini bilmek acõtõyor canõnõ, 11 yaşõnda olduğuna
lanet ediyorsun. Acõ olanõ, babanõ senden alanõ tanõmõ-
yorsun ve neden sorusu içini kemiriyor... Ne uğruna yap-
tõğõnõ, kaç paraya veya hangi amaçla onu vurduğunu bil-
miyor, kardeşine sõmsõkõ sarõlõyor ve bomboş bakõyorsun.
Sadece gözünün önüne parçalanmõş araba lastikleri,
garip telefonlar… Neden 11 yaşõndasõn? Neden daha faz-
la zaman geçiremedin onunla, neden onu daha fazla öpe-
medin, seni seviyorum diyemedin… Neden bir şey yapa-
mayacak kadar küçüksün…
Zaman geçtikçe acõnõn hafiflediği söylenir… Halbuki ben
ve ailem hâlâ bekliyoruz, geçmiyor. Aksine yõllar geçtik-
çe özlem artõyor, kaybõnõza olan ihtiyacõnõz git gide artõ-
yor. Böylesine büyük bir travmadan sonra insanlar sizi an-
ladõğõnõ söylüyor, acõnõzõ paylaşõyoruz diyorlar. Bundan
daha büyük bir yanõlgõ olamaz bence… Umuyorum kim-
se bizleri, yani geride kalanlarõ anlamak zorunda kalmaz
babamõn faili meçhul cinayetinden sonra. Sorumluluklar
artõyor bir kere… Asla normal bir hayat sürdüremiyor ve
devamlõ tetikte bekliyorsunuz. Türkiye’nin gerçeği haline
gelen bu durum, sözde liberal entelektüeller tarafõndan ne-
dense dikkate alõnmõyor. Her geçen gün artõk ben Ata-
türkçüyüm, Türk’üm ve bu ülkeyi bõrakmayacağõm demek
suç haline geliyor, faşizme onlar maruz kalmõşken bir de
üstüne faşist damgasõ yiyorlar. Bir kesim rahatsõzken gö-
beğini kaşõyan kesim hâlâ uyuyor… Devrim şehitleri ai-
lelerini, yaşamlarõnõ ortaya koydu amaçlarõ uğruna… Ba-
bamõn Türk halkõ için kendini feda etmesinin benim için
ne kadar gurur verici olduğu kelimelerle ifade edilemez.
18 Aralõk benim çocukluğumun bitişi oldu… Hayatõm-
da en çok güvendiğim, üzüldüğümde veya hayal kõrõklõğõ
yaşadõğõmda uzanacağõm o sağlam dal kõrõldõ… Hem de
sadece iki kurşunla. Ailesini ve ülkesini her şeyin önüne ko-
yan babam, vuruldu. Daha ben sadece bebekken üniver-
siteden 3 kere atõlarak işsiz kaldõ ve annem çalõşõrken ba-
na hem babalõk, hem annelik yaptõ. Okumayõ yazmayõ her
çocuk daha oyuncaklarõyla oynarken öğretti. Kadõnlara olan
saygõsõ, duygusallõğõ, yağmurda montsuz veya şemsiyesiz
yürüyen insanlarõ gördüğünde kendisininkini çõkarõp ver-
mesi, akõl almaz vicdanõ, o içten gülümsemesiyle size ne ka-
dar değer verdiğini göstermesi sadece onu tanõmadan se-
vebilmeniz için milyonlarca nedenden birkaçõ… Bana bil-
diklerini ve inandõklarõnõ aşõlayarak çok küçük yaşlarda ina-
nõlmaz bir altyapõ hazõrlayan babam, halktan, iddialarõnõ
her ne pahasõna olursa olsun destekleyen, her zaman üre-
ten bir araştõrmacõydõ. Bizler ve Atatürkçü laik Türk hal-
kõ onu asla unutmayacak… Huzur içinde uyusun…
B İ T T İ
Kanije Hablemitoğlu: Bizler ve Atatürkçü
laik Türk halkõ onu asla unutmayacak
Gülen
davasõnda
müdahildi
E
ski DGM Savcõsõ Nuh Mete Yüksel, Nur
Cemaati lideri hakkõnda açtõğõ dava için
Hablemitoğlu’ndan aldõğõ bilgilerle ek
iddianame düzenledi. Dr. Necip
Hablemitoğlu Alman vakõflarõnõn
Türkiye’de yasal olmayan çalõşmalar
yaptõğõnõ, etnik ve mezhepsel ayrõlõklarõ
körüklediğini de öne sürüyordu.
Şeriatçõ Terörün
Kõskacõndaki
Ülke: Türkiye
Dr. Necip Hablemitoğlu’nun
öldürülmeden önce yazdõğõ
makalelerin yer aldõğõ,
“Şeriatçõ Terörün ve Batõ’nõn
Kõskacõndaki Ülke: Türkiye”
adlõ kitabõ 2003 yõlõnda
yayõmlandõ. Toplumsal
Dönüşüm Yayõnlarõ
tarafõndan yayõmlanan
kitabõnda şunlarõ söylüyordu:
“Özgürlük adõna, temel hak
ve özgürlükleri yok edeceği
önceden bilinen şeriatçõlara
ve de etnik faşizmi
tõrmandõrarak ülkemizi bir iç
savaşa ya da en azõndan
terör batağõna götürmeye
çalõşan bölücülere ‘koşulsuz
özgürlük’ isteyen Batõlõ
müttefiklerimiz, Türkiye’ye
biçtikleri demokrasi
standardõnõn acaba kaçta
kaçõnõ kendileri yerine
getirmektedirler?”
‘Kan üzerine bir şey inşa edemezsiniz’
Çarşamba günüydü, Necip Hable-
mitoğlu ertesi gün Çankõrõ’da bir top-
lantõya katõlacaktõ. Onun hazõrlõğõ içe-
risindeydi. Eşi Şengül Hablemitoğlu ise
o sabah evden erken çõktõ. Arabasõnõ
birkaç gündür kullanmadõğõ için ara-
banõn üzerindeki buzlarõ ve karlarõ
temizlemeye çalõşõrken, bir aracõn ona
doğru yaklaştõğõnõ fark etti. Onun ara-
cõyla yan taraftaki araç arasõnda bir
araçlõk bir park yeri vardõ. Başka park
yerleri de vardõ. Ama araç gelip oraya
park etti. Aracõn içindeki iki genç son
derece neşeli ve keyifliydiler. Hava so-
ğuk, aracõn camlarõ sõkõ sõkõya kapalõydõ
fakat içerden, o saatlerde dini sohbet
yayõnlayan bir radyo açõktõ, ama o ka-
dar çok açõktõ ki, sesi dõşarõya kadar ge-
liyordu. Şengül Hablemitoğlu radyo-
nun sesinden, hele de aracõn yanõna ge-
lip park etmesinden çok rahatsõz oldu.
Ortada garip bir durum vardõ. Şengül
Hanõm aracõn içine iyice baktõ, aracõn
plakasõnõ aldõ ve uzaklaştõ oradan.
Bu durumu eşine anlatmak istedi.
“Fakülteye gidince arayıp söyle-
rim,” diye geçirdi içinden. Sonra na-
sõl olduysa sabah yaşadõklarõ bu ga-
riplikleri eşine anlatmayõ unuttu. Ak-
şam saatlerinden dersten çõkõp eve
geldi. Televizyonda maç vardõ. Eşini
aradõ ama ulaşamadõ. Çocuklar maç iz-
liyorlardõ. Karlõ bir geceydi. Saat
20.00’ye geliyordu, tekrar aradõ. Eşi-
nin sesi bitkin ve yorgundu; eşi, alõş-
veriş yaptõğõnõ ve eve gelmek üzere ol-
duğunu söyledi. Bir süre sonra kapõ ça-
lõndõ. Şengül Hablemitoğlu kapõyõ aç-
tõğõnda karşõsõnda apartman görevlisi-
nin küçük oğlu vardõ: “Şengül Hanım,
arabanızın yanında bir adam yatı-
yor.”
Olayõn üzerinden 6 yõl geçti. Şengül
Hablemitoğlu o günü anlatmak, yeni-
den o güne dönmek istemiyor; eşini ve
olayla ilgili düşüncelerini anlatõrken
gözleri doluyor:
“Necip hiçbir zaman korkan bir
insan olmadı. Ben, Necip’in çok
anlamlı yaşadığını düşünüyorum.
Tarihe, hem bulunduğu döneme
hem de geleceğe iz düştü. Aynı şey
Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kõşlalõ
için de geçerlidir. Tarihe iz düşen in-
sanları yok ettiler. Bunlar ülkemiz
için çok, çok büyük kayıp oldu. Bi-
zim toplum kadar insan birikimini
gözden çıkaran hiçbir toplum yok
dünyada. Bu insanlar toplumun
beyniydi. Toplumun beynini yok
ettiler. Ama boşu boşuna da ölme-
diler. Bu işler nasıl planlanıyorsa
gerçekten de nokta seçimler, doğru
seçimler yapılıyor, her anlamda.
Aile yaşamı, bireysel duruş, zekâ,
kapasite… Her anlamda doğru se-
çim yapıyorlar aslında. Türkiye bir
savaş süreci yaşayan bir toplum
değil, ama Türkiye’de sürekli biri-
leri öldürülüyor. Öldürmek insani
bir şey değil. Birini öldürmek büyük
bir şey, bunu yapabilecekler anla-
yabilir, yapamayacaklar anlaya-
maz. Bunu ne dinle, ne evrensel de-
ğerlerle, ne bir ideolojiyle, hiçbir
şeyle açıklayamazsınız. Onun için
yaşadığımızın adını koyamıyorum
ben. Sadece insani bir şey değil, ne
olursa olsun.
Ben, yaşasaydı Necip’in bugün
konuşacağını, yazacağını çok daha
aktif olacağını düşünüyorum. Bu
olayı hak etmediğimizi düşünüyo-
rum, çünkü çok mutlu bir aileydik.
Dolayısıyla, lanet ediyorum.
Bunu yaptıklarının doğru oldu-
ğuna inananlar için söylüyorum.
Necip’in yok edilmesinin gerekli ol-
duğunu düşünüp, planlayıp, ger-
çekleştirenler için söylüyorum: Bu
kadar insanın kanının döküldüğü bir
toplumun ihya olmasına olanak yok.
İnsanların kanı üzerine hiçbir şey in-
şa edilemez.
Güçlü olanlar kan dökerek güçlü
kalıyorlar. Ama kan üzerine bir şey
inşa etmek olanaklı değil. Böyle dü-
şünüyorum.”
A
racõn içindeki iki genç, dini yayõn yapan radyoyu yüksek
sesle dinliyordu. Otopark boş olmasõna karşõn Şengül
Hablemitoğlu’nun aracõnõn yanõna gelip park ettiler.
Ortada garip bir durum vardõ. Durumu eşine anlatmak istedi.
Eşini aradõ ama ulaşamadõ. Akşam aradõğõnda ise Necip
Hablemitoğlu, eve ulaşmak üzere olduğunu söyledi. Kötü
haberi apartman görevlisinin küçük oğlu verdi.
Oğlu Kanije ve eşi Şengül Hanım,
Necip Hablemitoğlu’nu anlattı.
DÜNYADA BUGÜN
ALİ SİRMEN
Yapabilir mi?
29 Ocak Perşembe günü bu köşede Tayyip Er-
doğan’ın Filistin ve İsrail politikaları ile ilgili olarak şu
satırlar yer alıyordu:
“ABD’nin büyük Yahudi lobileri Tayyip Bey’i New
York’taki merkezlerinde ayaklarının altına kırmızı halı se-
rerek, ikbale yolcu etmişlerdi.
‘Eee, etme bulma dünyası’ dedim, FKÖ’ye karşı Ha-
mas olgusunun çıkarılması olayını anımsayarak...
Tayyip Bey kendisine iktidar yolunun açılmasını sağ-
layan Amerikan desteğine icazetlerini verenleri, şim-
di Filistin’e destek bahanesiyle belediye seçimlerine
feda etmektedir.
Tayyip Bey’in Filistin’e destek olarak sunduğu po-
litika bir yalandır. Tayyip Bey İsrail’in kabul edilmesi im-
kânsız Filistin politikasından desteğini çekecek yerde,
iç tüketime yönelik olarak saf Müslümanı kandırmak
üzere, Yahudi düşmanlığı yapmaktadır.
Oysa İsrail’in insanlık suçu oluşturan Filistin politi-
kasına karşı çıkmanın yolu, Gazze’yi bombalayan uçak-
ların eğitim uçuşlarını Türk toprakları üzerinde yap-
malarını sağlayan anlaşmaları iptal etmekle başlayıp,
ilişkileri gözden geçirmeye varan bir sürü önlemi içe-
rebilirdi.”
Bu satırların yayımlandığı günün akşamı Davos’ta
Peres ile tartışan Erdoğan, yeni bir gösteri yapıyor ve
konunun tartışıldığı salonu terk ediyor, ardından da İs-
tanbul’da AKP yandaşlarının coşkulu tezahüratıyla kar-
şılanıyordu.
Tayyip Bey ulusal bağımsızlığın simgesi bir kahra-
mana dönüştürülmüştü birden.
Ertesi gün, İstanbul’da kürsüye çıkıp, Kadir Top-
baş’ı destekliyordu.
Aynı gün, MHP’nin Dışişleri kökenli milletvekili, De-
niz Bölükbaşı şunları söylüyordu:
- Tartışma salonunu terk etmek yetmez. Tayyip Er-
doğan üç şey daha yapmalıydı. Askeri ilişkileri askı-
ya almalı, BOP eşbaşkanlığından çekilmeli, Musevi lo-
bileri ve İsrail’den aldığı övünç madalyalarını iade et-
meliydi.
Gerçekten de, Gazze’ye destek verdiğini söyler, İs-
rail’in Gazze bombardımanlarını kınarken, bunların eği-
tim uçuşlarının kendi ülkesinde yapılmasına göz yu-
man bir başbakan ne ulusal bağımsızlıkçı olabilirdi ne
de mazlumun içten bir destekçisi.
“BOP’un eşbaşkanıyım” diyen bir başbakanın,
onun uzantısı olan İsrail’in Filistin politikasına karşı çı-
kışındaki samimiyete kim inanırdı ki?..
İktidarının icazetini, Amerika’daki etkin Yahudi lo-
bisi ile Beyaz Saray’dan alan bir başbakan, o çevre-
lere karşı nasıl bağımsız bir politika güdebilirdi ki?...
Bu satırlarla bir temenniyi değil, sadece gözlemi di-
le getiriyorum.
Keşke tersi olsaydı da, biz de bu ulusalcı tavra des-
tek verebilseydik...
BOP’un eşbaşkanı olduğunu iftiharla yedi düvele ilan
eden, saldırgan İsrail’in daha önce de mazlum Müs-
lümanları bombalamış olan ve daha sonra da bom-
balayacağı herkesçe bilinen uçaklarının kendi sema-
larında eğitim uçuşu yapmasına göz yuman, Musevi
lobilerinin ve İsrail’in övünç madalyalarını övünçle alan
bir politikacıdan ulusal bağımsızlık, haysiyetli duruş sim-
gesi yaratmaya kalkmak ancak sağlıksız bir toplumun
işidir.
Tayyip Bey, Deniz Bölükbaşı’nın önerdiği şeyleri ya-
pabilir mi?
Ne dersiniz?
Tayyip Bey, Deniz Bölükbaşı’nın savunduğu ulusal
bağımsızlık ve ulusal dış politika ilkelerinin gerçek-
leşmesini isteyen güçlerin desteğiyle mi geldi iktida-
ra?
Yoksa Tayyip Bey’i iktidara taşıyan Amerika’daki Ya-
hudi lobileri ve Beyaz Saray mıydı? ABD, İsrail ve AB
acaba Tayyip Bey’in Davos’taki çıkışından rahatsız mı
oldular, yoksa ilk bakışta çelişkili gibi de görünse mem-
nuniyet mi duydular?
Esas amacı isteneni vermek olan bir politikacı, bu
görüntüsüyle mi, yoksa ödünsüz ulusalcı, dik duran,
bağımsızcı maskesiyle mi daha kolay ödün verir?
Bütün bu sorulara yanıt vermeden yapay bir kah-
ramanın ardından koşanların akıllılar diyarı sakinleri ol-
duğunu kim iddia edebilir?
asirmen@cumhuriyet.com.tr
ÖLÜMÜNÜN ÜZERİNDEN 19 YIL GEÇTİ
Prof. Dr. Muammer
Aksoy’u anıyoruz