23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 31 OCAK 2009 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 31 Ocak SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Gazze’nin ‘Ata’sı! Yurtdışında izini kaybettiğim ne kadar eş dost var- sa, aradı. “E-postayla” ulaşamayan telefon açıyor: “Ne oluyor?” diyenler... “Türkiye’deki tepkileri” öğrenmek isteyenler... “Yeni bir Ahmedinejat vakası mı” diye soranlar... “Türkiye kendisine yeni bir yol mu çizdi?” diye en- dişelenenler... İtiraf etmeliyim ki şimdiye dek yalnız “17 Ağustos” depreminden sonra, yurtdışındaki tanıdıklarımın böy- lesine yoğun “ilgisine” maruz kalmıştım... Bu da uluslararası ilişkilerin bir “17 Ağustos”u gibi bir şey zaten. Kimse uzun boylu tartışmanın ayrıntılarıyla meşgul değil. TV başında “iplerin koptuğu” anı görmüşler sa- dece. Erdoğan’ın yüzünün hani pancar gibi kızarıp kıza- rıp şiştiği; moderatörün koluna; “one minute, one mi- nute!” diye yapıştığı an var ya o anı izlemişler ve ar- dından ağzından çıkan şu sözleri duymuşlar: “Sen benden yaşlısın. Sesin çok yüksek çıkıyor. Bu suçluluk psikolojisi... Siz öldürmeyi iyi bilirsiniz... (Din- leyicilere) Bu insanları öldürenleri alkışlamak insanlık suçudur. (Panel yöneticisine) Bundan böyle benim için Davos bitmiştir. Bir daha Davos’ a gelmem...” Davos’ta ‘reality şov’ Panel konuşmacısından dinleyicisine, dinleyicisinden yöneticisine... o unutulmaz “360 derecelik fırça” anı. Ekran başında oturan herkes o anı kayda geçmiş. Bundan böyle de o an hatırlanacak. Erdoğan dendi mi, dünya TV’lerinin BBG evi gibi iz- lediği Davos’un yüksek reytingli bu “reality şov” anı akla gelecek. “El Cezire”nin ilk haber olarak geçtiği tarihi Davos kavgasını izler izlemez derhal, internette bizim gaze- telere döndüm. Haber sitelerinin altına “blog” yazan okurlar, baktım Başbakan’ın performansından mem- nun: “Başbakan orda kimi temsil ediyor? Türkiye’yi mi? Hamas’ı mı?” minvalli durum saptamaları yapan ak- lıselim sahibi istisnalar dışında, yerli “blogcularımızın” gururu okşanmış: “Yaşa! Varol! Dik durdun ya! Bir Ata- türk, bir sen büyüksün Başbakanım!” vezninde teza- hürattan geçilmiyor... İnternete girmişken yabancı basındaki benzer blog- lara da göz atayım dedim. Önüme İtalya’dan (Ber- lusconi grubuna ait) “Panorama” dergisinin bir “blog- cusu” çıktı. Özetle şöyle diyor: “(Erdoğan) öfke anında dünyaya gerçek yüzünü gös- terdi. Araplar (Böylelikle ‘Arap’ kavminin parçası olmuş olduk!) nesnel biçimde akıl yürütmüyor. Ya nasıl akıl yürütüyorlar? Ham güç gösterileriyle. Bu adamların Av- rupa’ya alınması durumunda; herhangi bir fikir ayrılı- ğı karşısında ne risklerle yüz yüze kalacağımızı görmüş olduk... Batı artık uyansın!” ‘Türkiye’nin uluslararası karizması’ Bu kuşbakışı “blog” turundan çıkan ilk sıcak so- nuçlar bağlamında şunu söyleyebiliriz: “Medeniyetler İttifakı başkanımız” sayesinde. Evet bir medeniyet ittifakı gerçekleştirmişiz gerçekleştir- mesine de; bu Batı medeniyeti ile değil, “rasyonel dü- şünce özürlü” Arap medeniyeti ile olmuş. Ne gam? “Neye niyet, neye kısmet!” hesabı... Fakat şurda yanılmayalım. Bu büyük “medeniyet dö- nüşümünün” köşetaşlarını sadece Erdoğan ve -dev- rana göre- kendisini kâh “Avrupa fatihi”, kâh “Gazze fatihi” kontenjanından karşılayan, yücelten, yere gö- ğe koyamayan duygusal kitleler döşemedi gerçekte. “Medeniyet dönüşümündeki” ilk taşlar, Erdoğan’ı biz- zat bu yere, bu mevkiye göz göre göre taşıyanların el- leriyle yerleştirildi. “Davos tablosuna” gelene dek, “Erdoğan karizma- sını” cilalaya cilalaya parlatıp oraya yükselmesinde kat- kıda bulunanlar; bir medeniyetten diğerine geçişin - kritik yol ayrımlarındaki- tüm virajları ustaca aldılar. Büyük gazetelerin büyük isimleri -hâlâ aklımda- “İş- te karizma budur!” diye yazmışlardı Erdoğan’ı vaktiyle başbakan yapabilmek için: “Özal’dan beri özlediğimiz lider... Erdoğan’ı gözümde büyüten... yeni ve klasik olmayan bir duruş. (RTE!) Ta- kıyye sınavlarından bir bir geçiyor... Siyasete pozitif elek- trik getiriyor... Türkiye’ nin bu yeni uluslararası kariz- masını başbakanlığa getirmemiz gerekir.” (Takıyye Sı- navlarından Bir Bir Geçiyor; 19 Kasım, 2002) “Kasımpaşa’dan mezun Tayyip Erdoğan; Hegel, Sart- re, Derrida okullarından mezun Fransız ve Alman si- yasetçilerin önüne mi geçiyor?” (Kasımpaşalı Tayyip ve Macluhan; 31 Ocak, 2004) vs... Zamanında yere göğe sığdıramadıkları bu müthiş “uluslararası karizmanın(!) Davos’la imtihanı” karşısında şimdi ne yazacaklar merakla bekliyorum. Dü-Şeş Dava Yediği yumruklara direnmeye çalışan boksörün gardını düşürmeye yarayan “dü- şeş dava” nasıl bir şeydir, derseniz... Kemalizmin sonunun geldiğini açıklamış bulunan Graham Fuller’in davasıdır. “Irak’ta bir İslam Cumhuriyeti olacak. Türkiye ve Pakistan’daki diğer İslam cumhuriyetleri gibi. Ancak bu, anayasal çerçeve, şeriat hukuku, Kuran hukuku çerçevesinde olacak” diyen ABD’nin eski Dışişleri Bakanı Colin Powell’in davasıdır. Recep Tayyip Erdoğan’a, “Kuzey Irak’ta Tayvan gibi bir devlet kurulsun. Adı devlet olmasın, ama fiilen bir devlet olsun. Siz de bunu tanıyın. Şimdiden Türkiye’deki ve Kuzey Irak’taki liderler bir araya gelsin, toplansın, görüşsün” diyen ABD’nin eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Holbrooke’un davasıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin PKK terör örgütüne yönelik Irak’ın kuzeyinde 2008 Şubat’ta başlattığı harekâtın kısa sürmesi çağrısında bulunan ABD’nin eski Savunma Bakanı Robert Gates’in davasıdır. Bir başbakan arıyorum Devlet sanatçısı Macide Tanır’ın ta çocukluğumdan belleğime kazınmış o kendine has sesini duydum hafta ortasında. “Bir başbakan arıyorum” dedi: “Şaka yapmıyorum. İçtenlikle soruyorum: Her yer, her saniye, her fırsatta, yakışır yakışmaz AKP’li olmayanlara ve belediye başkan adaylarımıza ağzına geleni söyleyen bir başbakan var. Ama millete ait değil, sadece AKP’nin başbakanı. Bu ortamda kendimin ve benim gibi AKP’li olmayanların korumasız kaldığımızı hissediyorum. Bizi de koruyacak, müdafaa edecek bir başbakana ihtiyacımız var. Yasalar bir ülkede iki başbakan olmaz diyor. Peki, ne yapalım ki, bizi de gözetecek bir başbakan bulalım? Önerilerinizi bekliyorum.” Kılıçdaroğlu’nun özelliği Gerçi AKP dönemi, her şeyi olduğu gi- bi devlet ciddiyetini de çürüttü, ama yine de bürokraside kime sorarsanız sorun, Ma- liye Bakanlığı hesap uzmanlığının devle- tin en önemli ve saygın kadrolarından bi- ri olduğunu söyler. CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Kemal Kılıçdaroğlu, işte o hesap uzmanlığı görevinden yükselerek gelmiştir bugünlere. Gelirler Genel Mü- dürlüğü Yardımcılığı, Bağ-Kur ve SSK Ge- nel müdürlüklerini hakkıyla yerine getir- dikten sonra birikimini siyasete taşımıştır. Bastığı basamaklar, kimilerinin olduğu gibi boş ya da kof değildir. SSK Genel Müdürlüğü döneminde bağ- lı bulunduğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nı bir süre üstlenmiş bulunan Ni- hat Matkap, Kılıçdaroğlu’nu “işini çok cid- di yapan, sorumluluklarını yerine getiren, birikim düzeyi yüksek ve alçakgönüllü” bir bürokrat olarak anımsıyor örneğin. DİSK Başkanı Süleyman Çelebi ise, ay- nı dönemde Kılıçdaroğlu’nun SSK’yi çok tarafsız yönettiği kanısında: “Kimi bürokratlar gibi işi başkasına yük- lemezdi. İnisiyatif kullanır, sorumluluğu doğrudan üstüne alırdı. İçi-dışı aynıydı, iki- li oynamazdı. Ayrımcılıktan özenle uzak du- rur, liyakatı öne çıkarırdı.” Hesap Uzmanları Derneği Genel Baş- kanı Nihat Uzunoğlu’na da sorduk Kılıç- daroğlu’nu. Hesap uzmanları için dü- rüstlüğün yalnızca bir erdem değil, en baş- ta gelen ilke olduğuna dikkat çekti: “Hesap uzmanlarının bir göreve atan- dıkları zaman geleneksel olarak yaptıkları ilk iş, üstlendikleri o göreve uyum sağla- yabilmek için işin içeriğini ve konusunu öğ- renmek, ona hâkim olmaktır. Meslekte üs- tadımız olan Kemal Kılıçdaroğlu, gerek bü- rokraside, gerekse Meclis’teki çalışmala- rı ile bu ilkenin en başarılı örneğidir.” Kılıçdaroğlu’nun belediye başkanlığı çabasında da yolu açık olacak, görecek- siniz! Gümrük Müsteşarı Emin Za- rarsız, AKP döneminde ikinci kez görevden alınan Gümrük Teftiş Kurulu Başkanı Erdener Demirağ’ı geçen günlerde 15 gün Hakkâri Esendere sınır kapısında, 15 gün de Van Kapıköy sınır kapısında ol- mak üzere bir ay geçici olarak görevlendirdi. Zararsız’ın yazısına göre, Demirağ’ın bir aylık görev kapsamı şöyle: “... Dış ticaretimizde meydana gelen hızlı artış ve buna bağlı olarak gümrük idarelerindeki iş yükü artışı, yeni önlemlerin alınmasını ve güm- rük ve muhafaza iş ve işlemlerinin da- ha hızlı hale getirilmesini zorunlu kıl- maktadır. Özellikle gereksiz evrak ve işlemler ile gereksiz süreçler kaldı- rılarak bürokrasi ve kırtasiyecilikle mücadele ve idari yüklerin en aza in- dirilmesi yönündeki çabaların sü- rekliliği modern kamu yönetimlerinin dinamik yapısı gereği bir zorunluluk arz etmektedir... İşlem hacmine ve mesai saatlerine göre bütün un- vanlar itibarıyla standart norm kad- ro sayılarının belirlenmesi, Kapıköy ve Esendere’deki idari birimlerin yerlerinin ve optimum büyüklükleri- nin belirlenmesine yönelik de ince- leme, araştırma yapılacaktır...” İşin dikkat çekici yanı, uydurul- muş olduğu çok belli bütün bu gö- revler için Demirağ’a yol için tek ku- ruş harcırah verilmemesi. Demirağ, kendi cebinden bölgeye ulaşır- ken, savunmanı Tezcan Çakır, işlemin iptali ve yürürlüğü durdu- rulması istemiyle mahkemeye baş- vurdu. Ankara 9. İdare Mahke- mesi de, başvurunun yapıldığı gün oybirliği ile karar verdi: “...Uygulanması halinde telafisi güç zararlar doğurabileceğinden yürütmenin durdurulmasına...” Erdener Demirağ’ın geçmişte hangi konulara el attığına gelince... Bir tek konuyu anımsamak yeterli: Demirağ; 2006’da gümrüklerden sorumlu Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen ile Gümrük Müsteşar Ve- kili Mehmet Şahin’in, Gümrükler Genel Müdür Yardımcısı Remzi Akçin’in, İzmit Gümrük Başmüdür- vekili Şükrü Keleş’in de adının ka- rıştığı kaçakçılık olayını ortaya çı- karmıştı. Niyeti belli görevlendirme Uygarlıklar Kenti Mardin’de Artuklu Üniversitesi İ. GÜRŞEN KAFKAS Taşın bilinci Mardin’de Artuk- lu Üniversitesi açıldı. Minareler, kiliseler ve mabetlerle taçlandı- rılmış Mezopotamya uygarlığının serhat şehri Mardin, işlemeli taş yapılarıyla görülmeye değer. Köklü ve güçlü uygarlıkları ve geçmişin yakıcı ateşten gömle- ğiyle dinler ve mezhepler ara- sında uyumu, anlayışı ve hoş- görüyü sağlayan kent… Asırlardır inançların bir arada yaşadığı, uygarlıkların buluştuğu Mardin, Artuklu Üniversitesi ile gelecekte sosyal değişim ve ge- lişim gösterecektir. Oğuzların Döver boyundan olan Türkmen Artuk Bey 11. yüzyılda Anado- lu’yu fethederek Mardin’i de beyliğine katmıştı. Kültür ve sanatından yoğun iz- lerin bulunduğu Artuklu uygarlı- ğı adının kent üniversitesine ve- rilmesinin yerindeliği tartışma- sızdır. Tarihe ve uygarlıklara ta- nık Mardin, kültürel birikimleriy- le geçmişin “Kasımiye ve Zinci- riye medreseleriyle” yörenin ışı- ğı olmuştu. “Çan / ezan / hazan” sesleri, mistik değerlerle insanlara anla- yış, hoşgörü ve uyumlu bir top- lum olma alışkanlığı kazandır- mıştı. “Dünya inançlarının bu- luştuğu Mardin” diğer söyle- miyle “İnsanların uyumlu ken- ti” olarak da bilinmektedir. Uygarlıklar beşiği, İpek ve Baharat yolu kavşağındaki Mardin, dinlerin kardeşliği ve etnik farklı yaşamda hoşgörü ve anlayışıyla da bilinmektedir. Güngörmüş tarihi evlerin gör- kemli duruşu, zamanı öğütür gibi bizleri geçmişe götürüyor. Nakışlı, taş işli tarihi konakları, mabetleri, abbaraları kulağımıza geçmişin hüznünü fısıldıyor. Ge- celeri denizi andıran, göz zevki- mizin sevgi konuğu ışıltılı ovası ile ürünü bereketli tarlaların seyrine doyulmaz… Mardin Artuklu Üniversitesi’nin temeli, geçmişin bu eşsiz tarihi mirası üzerine kuruldu. Mardin- lilerin kurduğu vakıf ve dernek başkanlarının Adana çalıştayın- da konuşan Artuklu Üniversite- si Rektörü Prof. Dr. Serdar Be- dii Omay, üniversitenin gelece- ğiyle ilgili sosyal ve kültürel eği- tim projeleriyle ilgili sunumunda: “Medeniyetler Fakültesi” içeri- ğinde “Kürt Dili ve Edebiyatı Bö- lümü, Süryanice ve Aramice dil- lerinde” eğitim veren seçenekleri “Şarkiyat Enstitüsü” adıyla kur- mayı planladığını aktarmış. Ayrıca “Şarkiyat Enstitüsü”nün yanı sıra “Ortadoğu medeniyet- lerinin” de araştırılacağı geniş açı- lımlı “Medeniyetler Fakültesi” kurmayı planladıklarını da belirt- miş. Kürt, Süryani ve Arami dil- leri ve edebiyatı bölümlerinin akademik anlamda kurulacak olmasının da büyük bir hizmet olacağına değinilmiş. Bunun anayasanın eğitim ve öğretim dilinin Türkçe olduğu maddesine aykırı olmadığını be- lirten Prof. Omay, “halkın istek- leri doğrultusunda bu akademik bölümleri açmayı hedeflediğini” vurgulamış. Toplumsal barışa büyük katkı sağlayacağı düşüncesiyle YÖK’e öneri götüreceğini ileri süren rektör, amacının Medeniyetler Fakültesi ile Ortadoğu mede- niyetlerini Mardin de buluştu- rarak gelecekte “uluslararası mis- yon” kazanmakmış… Rektör Omay’ın Artuklu Üni- versitesi’nin geleceği ile ilgili kurguladığı “sosyal eğitim pro- jeleri” erken, zamansız ve dü- şündürücüdür. Öncelikle üni- versitenin fiziki durumu, yapısal kuruluşu, donanımı, altyapı, tek- nolojik verileri, personel vb.. so- runlarının çözümü düşünülme- liydi. İstanbul, Ankara üniversi- telerinin bu tür açılımları yılların başarılı birikimleriyle, güçlükleri aşarak uygulayabileceklerine inanıyorum. Halkın eğitimine ışık tutacak fa- külteler öncelikli olmalıdır. Ayrı- ca, halkın sağlık sorunlarının çö- züm beklediği “tıp fakültesinin” kurulması genel istektir. Halkla ilişkiler, iletişim, yabancı diller gibi dallar Mardin’in turizmdeki açılımında destekleyici unsur olacaktır. İşsizlik sorununa da, üniversitede bireylere sağlanan iş olanaklarıyla destek verilebi- lecektir. Artuklu Üniversitesi Mardin’in taş işleme, telkâri vb.. el sanatlarının yeniden hayat bulacağı açılıma kavuş- malıdır. Öncelikle halkın üniversiteden beklentileri sağlanmalıdır. İleri sürülen öneriler geleceğin kur- guları arasında yer alabilecek projeler olmalıdır. Başbakan Da- nışmanı Ahmet Davutoğlu’nun projelere destek sözü, Artuklu Üniversitesi’ni kuruluşuyla birlikte “siyaset / tarikat / ticarete” ege- men olma amaçlı gibi görülüyor. Rektör Omay, çağın bilgisiyle, teknolojisiyle uyumlu toplumsal gelişim projelerinde donanımlı çalışmalara imza atmalıdır. Siyasi açılımlarla halkın üstünden “Ti- mur’un fillerini geçirmek” düşü- nülmemelidir. Basında yer alan Derulömer Manastırı ve diğer kilise toprak- ları ile köy muhtarlarının karşılık- lı karalama ve suçlamaları yargı- da görüşülüyor. Süryani kar- deşlerimizin geçmişten bugüne folklorik ve kültürel yapılarıyla Mardin’e önemli katkıları olmuş- tur. Süryani toplumu Cumhuri- yetin kuruluşuyla kendilerini bu ülkenin azınlıkları değil, öz va- tandaşı olarak görmüşlerdir. Top- rak kavgası siyasi tırmanışla “biz ve ötekiler” kavramlarını alev- lendirmemelidir. “Toprağa gözü doymayanların sonu yine toprak olacaktır” özdeyişini unutmaya- lım. Mardin’deki sevgi ve hoşgörü her ne nedenle olursa olsun tü- ketilmemelidir. 2009 yılının ülkemizde iç barı- şın, sevginin ve hoşgörünün yı- lı olmasını diliyorum. Artuklu Üniversitesi de; Mardin’e geti- receği eğitim ışığıyla, sosyal ye- nileşme ve gelişme zenginliği katacağına inancımla gençleri- mize hayırlı olsun. BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Hayvan sõrtõnda taşõnabilen küçük top. 2/ Yunan abe- cesinde bir harf... Eğitici öykü ya da masal. 3/ Kendi kendini yöneteme- yen bir ülkenin, ge- lişmiş bir ülke tara- fõndan yönetilmesi biçimi... Türk mü- ziğinde “usul” an- lamõnda kullanõlan sözcük. 4/ Cezayir’in pa- ra birimi. 5/ Korunmak için bir yere bõrakõlan eş- ya... Selenyum elementi- nin simgesi. 6/ Bir nota... İşsizlik, işsiz kalma. 7/ Eskiden uzay boşluğunu doldurduğu varsayõlan es- nek madde... Dar ve ince metal parçasõ. 8/ “Aptal, bön” anlamõnda argo söz- cük... Halk edebiyatõnda sekizli hece ölçüsüyle yazõlan bir şiir türü. 9/ Tanrõ bağõşlamasõndan yoksun kalma... İs- rail’in plaka imi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Çelik ya da pirinçten yapõlmõş ok. 2/ Derebeylik Ja- ponyasõ’nda en aşağõ sõnõfõ oluşturan halk... Örnek alõna- cak söz. 3/ Susõğõrõ... Yapma, etme. 4/ Afyonkarahisar’õn bir ilçesi. 5/ Eskiden kimi devlet dairelerine verilen ad... Tavlada “üç” sayõsõ. 6/ Renyum elementinin simgesi... Tem- bellik. 7/ Tutsak... Arap abecesinde bir harf. 8/ Tatlõ bir çö- rek... Türk müziğinde üç zamanlõ basit usul. 9/ Berbat, si- nir bozucu, çok kötü... Vilayet. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 M U T A V İ N S E L İ F M E K E Ş E F H A D İ S İ M O L A M İ N H A E R E M İ K A Ö D E V Ş U T A V A İ S R S E N A A S A K İ Ç Y U M U Ş 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 nilgun@cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle