Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 26 OCAK 2009 PAZARTESİ
8 DİZİ
DEĞİŞEN DÜNYADAN
HÜSEYİN BAŞ
Gazze Savaşının Ardından
İsrail’in Gazze saldırısı üçüncü haftasında Tel
Aviv’in ‘tek yanlı ateşkes’ kararı almasıyla sona er-
miş görünüyor. Saldırı Gazze Acil Servisi’nin ge-
çici verilerine göre Filistin halkına faturası, 355’i
çocuk, 100’ü kadın olmak üzere en az 1315 in-
sanın ölümü, 5 bin 300’ün üstünde insanın yara-
lanması, milyarlarca doları bulan maddi yıkımıy-
la son derecede ağır. İsrail’in kayıpları ise 9’u as-
ker, toplam 14’tür. Sadece bu bile İsrail’in Gaz-
ze’ye ne denli orantısız bir güçle saldırdığını ye-
terince ortaya koymaktadır. Ne var ki, çoğu göz-
lemcinin altını çizdiği gibi tek yanlı ateşkes kara-
rı bölgeye nispi bir sükûnet getirmiş olsa da pa-
muk ipliğine bağlıdır. Yaraların sarılması, barış gö-
rüşmelerinin kaldığı yerden yeniden başlaması için
gerekli sağlıklı zeminin sağlanması öncelikle
uzun süreli bir ateşkesin taraflarca kabul edilmesi,
Filistin’in bütünlüğünün yeniden sağlanması ve
ateşkesin BM’nin oluşturacağı uluslararası bir güç-
le yerinde denetlenmesine bağlıdır.
Sorunun kırk yılı aşkın çözümsüzlüğünün ar-
dında, müstevli İsrail ve onu ne olursa olsun des-
teklemeyi politikasının değişmezleri arasında gö-
ren Birleşik Devletler ve barış konusunda karar-
lılık göstermeye tam olarak bir türlü yanaşmayan
Batılı ülkelerle, Arap dünyasının güçlü bir ortak du-
ruş sergilemekte yaya kalmaları mevcut bulun-
maktadır. Görünen o ki ne İsrail, ne ABD, ne AB,
1967 sınırları içinde. Doğu Kudüs başkentli, göç-
men sorunu çözüme ulaştırılmış bir Filistin dev-
letinin kurulmasından yana ağırlık koymaya, en
azından bugüne kadar niyetli olmamışlardır. Ba-
rışın önündeki en büyük engellerden biriniyse her-
kesin bildiği gibi Tel Aviv’in, işgal altındaki Filis-
tin topraklarına yerleşen ‘kolonların’ desteklen-
mesini değiştirilemez bir ulusal politika olarak be-
nimsemesi oluşturmaktadır.
Peki, sorun çözümsüz müdür? Arap dünyası-
nın her defasında Ortadoğu’yu kasıp kavuran sa-
vaşların önde gelen nedenlerinden biri olan Filistin
sorununu, konuyu iç politikalarına, özellikle de si-
yasal dinci politikalarına alet etmekten vazgeçe-
rek İsrail’in varlığını tanımanın yanı sıra Batılı ül-
kelere ekonomik, politik ve kültürel alanlarda de-
mokratik baskı uygulayarak çözmesi pekâlâ
mümkündür. Arap dünyasının bu yönde kararlı-
lık sergilemesi, özellikle W. Bush’a kıyaslanma-
yacak ölçüde barışa daha yatkın görünen Oba-
ma iktidarında Birleşik Devletler’in ve AB’nin bu
kez barış yönünde ağırlık koymaları olasılığında,
sorunun çözüme ulaştırılma şansı ciddi bir biçimde
artacaktır.
İsrail uzun yıllar boyunca güvenliğini güce
başvurarak sağlamaya çalışmıştır. Çözümü hâlâ
aynı yöntemde aradığına ve asla bulamadığına gö-
re, güç kullanmanın sorunu çözmeye yetmediği-
ni anlamış olmalıdır. İsrail’in büyük dostlarından
Fransız yazarı ve düşünürü Raymond Aron’un “İs-
rail her zaman savaşları kazanmış, barışı kaybet-
miştir” sözünü anımsatan Tunuslu yazar ve dü-
şünür Mezri Haddad’a göre “Aron yanılmamış-
tır. İsrail’e onca savaşı yaşatan İzak Rabin, ne-
redeyse barışı kazanmak üzereydi. Onu ortadan
kaldırdılar, onunla birlikte sürekli barış umudunu
da” demektedir (Le Monde,12.01.09). Sonrasında
gelen Ariel Şaron dönemindeyse savaş koşul-
larının hazırlanmasının yanı sıra Mısır’daki Müs-
lüman Kardeşler’in bir türevi olan şeriatçı Ha-
mas’ın, Filistin kurtuluş hareketini zayıflatarak Fi-
listin’i bölüp parçalamak amacıyla Gazze’ye yer-
leşmesi gerçekleştirilmiş, maddi ve politik destekle
de seçimleri kazanması sağlanmıştır. Ancak İsrail
kısa sürede Filistin Kurtuluş Örgütü’nü bölme po-
litikasının hata olduğunu fark edip bu kez dinci re-
jimi zayıflatarak ondan kurtulmanın yollarını ara-
maya başlamıştır.
Gazze saldırısı ve onu izleyen işgal hareketinin
temelinde, kanımızca hemen tüm tarafların seçim,
doIayısıyla da iktidar kaygıları mevcut görün-
mektedir. Hamas’ın Tel Aviv’in tüm misilleme uya-
rılarına karşın ateşkesi uzatmayacağını açıkla-
masının ardından roket saldırılarına yeniden baş-
lamasının amacı, ambargonun kaldırılmasını sağ-
lamaktı. Zira, ambargonun yarattığı yokluk ve yok-
sulluğun sürmesi Hamas’ın seçimleri, doIayısıyla
da iktidarı kaybetmesi anlamına gelmektedir. Bu
yüzden Gazze halkının büyük zarar göreceğine zer-
rece aldırmadan riski göze almıştır. Ne var ki Tel
Aviv’deki Kadima iktidarının da seçim arifesinde
olduğunu; iktidarda kalması için tek çıkar yolun,
özellikle de Lübnan başarısızlığı ve Olmert’in yol-
suzluk skandallarıyla seçimi kazanma şansının ne-
redeyse sıfırladığının bilinciyle, sivil halka vereceği
zarara aldırmadan, büyük bir güçle Gazze’ye
saldırarak seçim şansını arttırmayı göze alabile-
ceğini hesaplayamamıştır. Nitekim saldırı Kadi-
ma’nın seçim şansını arttırmıştır. Tel Aviv’in Gaz-
ze’ye saldırı kararında zaman faktörü de önemli bir
yere sahiptir. Zira zaman, büyük destekçisi W.
Bush yönetiminin sona ermesi ve Obama’nın baş-
kanlık koltuğuna oturduğu 20 Ocak 2009’la sınır-
lıydı. Bu yüzden Olmert yönetimi elini çabuk tut-
muş saldırıyı bu zaman sınırı içinde başlatmış ve
sonlandırmıştır. Olayın Türkiye boyutuna gelince;
AKP lideri Gazze saldırısıyla ilgili son çıkışlarıyla
kendi kendine gelin güvey sanal arabuluculuk
umutlarını tümüyle yitirmiştir. Dahası, bir yandan
Avrupa Birliği’ne girmeyi hızlandırma gösterisi ya-
parken öbür yandan, başta İsrail olmak üzere Ba-
tılı müttefikleriyle ters düşme pahasına agresif bir
biçimde şeriatçı Hamas’a arka çıkarak Türki-
ye’nin geleneksel dış politikasına, dolayısıyla da
Batılı müttefikleriyle olan ilişkilere büyük zarar ver-
miştir. Hele hele bunun yakında yapılacak bele-
diye seçimlerinde taraftarlarına güçlü bir dinci me-
saj vermek için göze alındığı ihtimali düşünüldü-
ğünde olay daha vahim boyutlara ulaşmaktadır.
Özetle Gazze’deki yıkımdan herkes kazançlı
çıkmıştır. Tel Aviv seçim şansını arttırmıştır.
Hamas ve militanları, savaş süresince arazi ola-
rak, İsrail’in orantısız saldırısını yok denilebilecek
bir kayıpla atlatmıştır. AKP iktidarı, İsrail’le sür-
dürdüğü içli dışlı politikaları ve Batılı ülkelerle olan
ilişkilerini tehlikeye atmak pahasına Hamas’a kol
kanat gererek belediye seçimleri öncesi dinci ke-
sime güçlü bir mesaj gönderme fırsatı yakala-
mıştır. Saldırının tek kaybedeniyse Hamas’ın yan-
lış hesabının kurbanı Filistinli analar, çocuklar ve
sivil halk olmuştur.
FİLİZ KUTLAR
‘Faili meçhul
kalacak’
E
vrensel gazetesi muhabiri
Metin Göktepe, 8 Ocak 1996
günü, Ümraniye E Tipi Ce-
zaevi’nde meydana gelen olaylarda
yaşamõnõ yitiren Orhan Özen ile Rı-
za Boybaş’õn Alibeyköy’de yapõlan
cenaze törenine, “Mutlaka ben iz-
lemeliyim arkadaşlar” diyerek git-
ti. Ancak, “Sarı Basın Kartı” ol-
madõğõ gerekçesiyle ilçeye sokul-
madõ. Haberi izlemekte “ısrarcı”
davranõnca da, gözaltõna alõndõ ve
yüzlerce insanla birlikte Eyüp Kapalõ
Spor Salonu’na götürüldü. Burada
polislerin şiddetli cop darbeleriyle
dövülerek öldürüldü.
‘Sandalyeden düştü’
Ertesi sabah, Eyüp Nöbetçi Savcõsõ
Erol Canözkan Metin Göktepe’nin
öldüğünü ve cesedinin Adli Tõp’ta
olduğunu söyledi. Savcõ Canözkan,
Metin Göktepe’nin gözaltõna alõn-
dõğõnõ ancak, akşamüzeri serbest
bõrakõldõktan sonra
Eyüp’te bir çay
bahçesinde oturur-
ken fenalaşarak
sandalyeden düşüp
öldüğünü iddia et-
ti. Ancak kõsa bir
süre sonra açõkla-
nan geçici otopsi
raporunda, Gökte-
pe’nin ölüm nede-
ni “kafa travma-
sına bağlı beyin
kanaması ve doku içi kanama”
olarak belirlendi. Daha sonra da
Metin’in çay bahçesinde değil, stad-
yumda ölü bulunduğu ortaya çõktõ.
Evrensel gazetesi, 10 Ocak Çar-
şamba günü, “Metin katledildi,
susmayacağız!” manşetiyle çõktõ.
Arka sayfada ise “Bu yürek sus-
mayacak” denildi. Gazetede yer
alan bütün haberlere Metin Gökte-
pe imzasõ atõldõ. “Gerçeği yazma-
ya devam edeceğiz. Ve asla sus-
mayacağız” denilen başyazõda şu
görüşler öne sürüldü:
Muhabirimiz Metin Göktepe, po-
lis tarafõndan dövülerek öldürüldü.
Son 5 yõl içinde Metin, öldürülen
25’inci gazeteci. Bu 25 gazetecinin
ortak özelliği, ülkeyi yönetenlerin
hoşuna gitmeyen gerçekleri yaz-
mak ve “faili meçhul” bir biçimde
öldürülmek. Savcõlõk ve yetkililer,
Metin Göktepe’nin gözaltõndayken
gerçekleştirilen öldürülmesini de
bir “faili meçhule” dönüştürmek is-
tiyor. Oysa olay ne “faili meç-
hul”dür ne de sõradan polisler tara-
fõndan işlenen bir cinayettir. Olayõn
gelişim seyrinden de anlaşõlacağõ gi-
bi Göktepe, diğer gazeteciler ara-
sõndan seçilerek alõnmõş ve öldü-
rülmüştür. Bu tutum açõkça; kurul-
duğu günden beri işçilerden, emek-
çilerden, devrimcilerden, demo-
kratlardan yana saf tutan ve ger-
çekleri yazmakta õsrar eden Evren-
sel’e ve gerçek peşinde koşan ga-
zetecilere verilen bir gözdağõdõr.
Tanıklar konuşuyor…
Alibeyköy girişinde gözaltõna alõ-
nan Deniz Özcan, 17-25 yaş ara-
sõndaki hemen herkesin gözaltõna
alõndõğõnõ ve onar kişilik gruplar
halinde Eyüp Kapalõ Spor Salo-
nu’na götürüldüklerini söylüyor ve
“içerde” olanlarõ şöyle anlatõyordu:
“İşkencehane dedikleri bir yere
indirildim. Yaklaşık 20-25 dakika
dövüldüm. O sırada Metin geti-
rildi. Amirlerden biri, ‘İşte bu ga-
zeteci, buna özel muamele’ dedi. On
kişi Metin’in üzerine çullandı.
Metin’e, coplarla ve kazma sapı-
na benzer sopalarla vuruyorlardı.
Metin yaklaşık on dakika sonra
bayıldı. Su döküp ayıltılar. Biraz
bekleyip tekrar dövmeye başladı-
lar. Kafasında yarıklar oluşmuş-
tu. Burnu falan kanıyordu. O ara
Metin çok kan kaybettiği için ben
kalkıp polislere saldırdım. Polis-
ler beni tuttukları gibi kafamı
duvara vurdular. Ben yarı baygın
şekilde, montumun aralığından
Metin’i görüyordum. Polisler be-
nim baktığımı fark etmemişti.
Metin çok kan kaybediyordu. Tut-
tular tuvalete götürdüler. Tuva-
lette lavabo kandan tıkanmıştı.
Getirdiler, yine dövdüler. Me-
tin’in orada öldüğünden eminim.
Polislerden biri, ‘Bu ölecek. Bunu
hastaneye götürelim’ dedi. Ama
diğerleri ‘Ölürse ölsün sana ne’
diyerek onu dışarı çıkardılar ve
dövmeye devam ettiler. Birbirle-
rine Haydar, Abdullah, Ali diye
sesleniyorlardı...”
Tüm tanõklar aynõ noktada birle-
şiyordu, Metin Göktepe, gözaltõnda
dövülerek öldürülmüştü. Gökte-
pe’nin, “Ben gazeteciyim, beni ni-
ye dövüyorsunuz?” demesi üzeri-
ne, polislerin daha fazla dövmeye
başladõklarõnõ ve Metin’in “özel bir
muameleye” tabi tutulduğunu, göz-
altõndaki pek çok kişi duymuş ve
görmüştü.
SÜRECEK
O
nat Kutlar, yalnõz
öykünün, şiirin,
düzyazõnõn, sine-
manõn değil; güzelliğin, sev-
ginin, hoşgörünün de usta-
larõndan biriydi. Kutlar, 30
Aralõk sabahõ eşi Filiz Kut-
lar’a “İçimden sanki ber-
rak bir nehir akıyor, o
kadar mutluyum ki se-
ninle, hayatımın en mutlu
yıllarını yaşıyorum” der-
ken, güzel başlayan günün
akşam saatlerinde kâbusa
dönüşeceğinden habersiz-
di. O gün evlilik yõldönüm-
leriydi. Planlarõ vardõ. Onat
Kutlar sigarayõ yeni bõrak-
mõş, dostlarõyla buluşmak
için artõk Çiçek Bar’õ değil
de daha az sigara dumanõ
olan Cafe Marmara’yõ tercih
etmeye başlamõştõ. Eşiyle
akşam saatlerinde Cafe
Marmara’da buluşmayõ ka-
rarlaştõrdõlar.
Filiz Kutlar, saat 19.00 sõ-
ralarõnda Taksim’e geldi-
ğinde, karşõdan, kafede õşõk
olmadõğõnõ gördü, içeride
birileri koşuşturuyordu. Bi-
raz daha yaklaştõ, sonra,
‘yılbaşı öncesi herhalde
kapalı’ diye düşündü ve
hemen İstiklal Caddesi,
Mis Sokak’taki evlerinin
yolunu tuttu. Kafasõnõ kal-
dõrõp evde de õşõk görme-
yince içi bir tuhaf oldu.
Onat neredeydi? Evlilik
yõldönümlerini kutlamak
için yemeğe gideceklerdi.
Eve girdiğinde 30 kadar
mesaj gördü telesekreterde.
Not bõrakanlardan biri Onat
Kutlar’õn sekreteri, arkadaşõ
Nimet’ti: “Filiz küçük bir
patlama olmuş. Merak
etme, Onat Amerikan
Hastanesi’nde.”
Filiz ile Onat Kutlar’õn
beş yõlõ evlilik, toplam ye-
di yõllõk bir beraberlikleri
oldu. Her anõ mutluluk do-
lu, sevgiyle, saygõyla bü-
yütülen bir beraberlikti bu.
Terör, o gün de insanla-
rõ sevdiklerinden acõ bir
şekilde ayõrmõştõ. Aldõkla-
rõ hediyeleri birbirlerine
veremediler. Filiz Kutlar,
olaydan günler sonra eşinin
cebinde bulduğu kolyeyi
hiç kullanmadõ.
Filiz Kutlar, soruşturma
ve dava süreçleriyle ilgili
görüşlerine gözlemlerini
de katõyor ve şunlarõ söy-
lüyor: “Doğru dürüst bir
soruşturma yapıldığını san-
mıyorum. Ben kafeye vardı-
ğımda bile kırılan camlar ta-
kılmış, her yer süpürülmüş,
tertemiz olmuştu bile. Bütün
ne varsa silinip süpürülmüş-
tü, delil olacak bir şey zaten
kalmamıştı. Olayı önce İBDA-
C üstlendi, dinci gazetelerde
İBDA-C’nin sonuçtan mem-
nunluk duyduğu ifadeleri yer
aldı, o gazeteler iğrenç şeyler
yazdı bu konuda. Sonra
PKK’nin yaptığı tezi ortaya
atıldı. Birçok davayı bir ha-
vuza attılar, hepsi bir arada
görüldü ki bu dava başlı ba-
şına çok önemliydi. İtirafçının
yaptığı itiraflar bana hiç inan-
dırıcı gelmedi, o kişi olduğu-
na ikna olamadım hiçbir za-
man. O kişi rolünü iyi çalış-
mamıştı bence. Dava süreci de
sonucu da kara komedi, bir
rezillik. O mahkemedeki ki-
şiler başka suçlar işlemiş ki-
şilerdi ve biri itirafçı olup
paçayı kurtarmak istedi. Ada-
let yerini bulmadı ne yazık ki.
Daha da acı olan faili bulun-
muş gibi gösteriliyor olması.
Ama faili meçhul olarak ka-
lacak bizim için hep.”
Pera’lõ Bir Aşk
İçin Gazel
Merhaba güzelim, bak nasõl doldurdu
- Dur önce şu sigaramõ yakayõm -
Kõrmõzõ bir güneş bardağõmõzõ
Dõşarõda kararan rum kilisesinin
Gürültüyü yapraklara çeviren
Çan sesleriyle yüklü ve karmakarõşõk
Saatlerden geçiyoruz umut, ayrõlõk
Günleri. Yüzünün gülü kapalõ
Acõ eylül geçiyor köklerimizden
- Sanõrõm değişen bir şey olmalõ -
Biliyoruz öğle sonu mavi perdesi
Gözlerinin yõldõzõyla õşõyan
- Dur güzelim yüzüne dokunacağõm -
Ve aklõ yetmeyen tarlakuşuna
Öpüşlerle derinleşen bir halõ
Yeni gelin bahçeleri dokuyan
- Bu kör eylül karanlõğõndan uzak -
Bir ölümsüz yaz ülkesi olmalõ
Çõkalõm buradan hemen gidelim
- Ben önce şu hesabõ vereyim -
Avluda fatihin ormanlarõndan
Kesilmiş çamlara bakan rum yetim
İçimi yalnõzlõkla dolduruyor
Kapõda sadakor bir dalgõnlõğõn
Ardõndan bize bakan şu delikanlõ
- Nasõl benim gençliğime benziyor -
Şiirimiz bitince ve solduğunda
Sarõ gül yaprağõna yazdõğõm divan
Alõp götürecek bir sahaf olmalõ
Onat Kutlar
Filiz Kutlar
YAZ TATİLLERİNDE ÇALIŞIP
EĞİTİMİNİ SÜRDÜRDÜ
Metin Göktepe, 10 Nisan 1968’de,
Sivas’õn Gürün ilçesine bağlõ Çivil kö-
yünde doğdu. Yaşamõnõn ilk 11 yõlõ-
nõ burada geçiren Metin Göktepe, ge-
çimini tarõm ve hayvancõlõkla sağla-
yan, 8 çocuklu emekçi bir ailenin 7.
çocuğu ve kendisine, “ölmeyecek, gö-
ğe çõkacak, kurtarõcõ” anlamõnda
“Mehdi” diye seslenen, çok okuyan
bir babanõn oğluydu. İlkokulu, köyün
tek okulunda, birleştirilmiş sõnõfta
okuyan Metin Göktepe, çalõşkan, ba-
şarõlõ, sevilen bir öğrenciydi. Abla ve
ağabeylerinin yõllara yayõlan göçü-
nün ardõndan 1979’da annesi ve ba-
basõndan hemen önce küçük karde-
şi Aziz ile birlikte İstanbul’a geldi. Li-
seden mezun olduktan sonra bir yõl
dershaneye devam etti ve buradaki
başarõsõyla, kardeşinin de dershaneye
gitmesini sağladõ. Yaz tatillerinde ça-
lõşarak harçlõğõnõ çõkaran ve böyle
okuyan Göktepe, 1989 yõlõnda İs-
tanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi
Maliye Bölümü’ne girdi. Çevresinde,
sürekli gülen, çok geniş bir arkadaş
çevresi olan ve hoşsohbet biri olarak
tanõnan Göktepe, 1992 yõlõndan “Ha-
berde ve Yorumda Gerçek” dergi-
sinde çalõşmaya başladõ. Yayõn hayatõ
boyunca derginin muhabiri olarak
çalõşan Göktepe, 7 Haziran 1995’te
kurulan Evrensel gazetesinde ba-
şõndan itibaren yer aldõ.
‘Gazeteciye
özel muamele’
Sandalyeden düştü denilen Evrensel Muhabiri Metin Göktepe’nin statta
ölü bulunduğu ortaya çõktõ... Tanõklarõn anlattõklarõ tüyler ürpertiyor
Uğur Mumcu Araştırmacı Gaze-
tecilik Vakfı (um:ag), gazetemiz ve
çeşitli sivil toplulukları tarafından
düzenlenen “16. Adalet ve Demok-
rasi Haftası” etkinlikleri kapsa-
mında, Leman Sam önceki gün ak-
şam başkentlilerle bir araya geldi.
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih
Coğrafya Fakültesi Farabi Salo-
nu’nda verilen konsere Sam, “Ben
artık mutlu ve huzurlu bir Türki-
ye’de şarkı söylemek istiyorum.
Umarım bu yaşananlar son olur.
Uğur Mumcu’nun önünde saygıyla
eğiliyorum” sözleriyle başladı. Sam
ayrıca konserde, ünlü şair Nâzım
Hikmet’in Hiroşima’da 7 yaşında
yaşamını yitiren kız çocuğu için
yazdığı “Kapıları çalan benim” ad-
lı bestelenen şiirini de dinleyeciler
için seslendirdi. Etkinlikte Uğur
Mumcu’nun kızı Özge Mumcu ta-
rafından hazırlanan “Demokrasiyi
Ararken” belgeseli de izleyiciler ta-
rafından alkışlarla izlendi.
Sam, Mumcu
için söyledi
MUMCU’NUN 16. ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE ANMA ETKİNLİKLERİ
İstanbul Haber Servisi - Katle-
dilişinin 16. yõlõnda yurdun dört bir
yanõnda törenlerle anõlan Uğur
Mumcu için İstanbul’da Kadõköy
Belediyesi, anma programõ düzen-
ledi. Caddebostan Kültür Merke-
zi’nde önceki gün düzenlenen prog-
ramda konuşan gazetemiz Ankara
temsilcisi Mustafa Balbay, “Dün-
ya yeni paylaşım savaşının içinden
geçiyor. 15 yıl içinde Kafkaslar,
Balkanlar bölündü. İçinde bu-
lunduğumuz süreci iyi analiz et-
memiz gerekiyor. Mumcu gibi ay-
dınlarımızın izinden giderek bu
süreci atlatmamız gerekiyor” de-
di. Balbay’õn konuşmasõnõn ardõn-
dan, Mumcu’nun “Sakıncalı Piya-
de” oyunu Su Gösteri Sanatlarõ
Sahnesi tarafõndan sergilendi.
Çağdaş Yaşamõ Destekleme Der-
neği de Mumcu anõsõna önceki gün
Yõldõz Teknik Üniversitesi Oditor-
yum’unda toplantõ düzenledi. Genel
Başkan Türkan Saylan konuşma-
sõnda, “Uğur, insan haklarının ilk
savunucularındandı. Gerçek ay-
dınları avlıyorlar. Ancak örgütlü
bir toplum bunları durdurabilir”
dedi. Halk sağlõğõ uzmanõ Prof. Ya-
kut Irmak Özden, “Laiklik ve
Türkiye’de Kadınlar” konulu kon-
ferans verdi. Özden, karşõdevrime di-
renerek, Atatürk’ün çağdaşlõk yolu-
nu açan devrimlerine sahip çõkarak
babasõ Sadi Irmak’õn da vasiyetini
yerine getirdiğini söyledi.
Kartal Cemevi Vakfõ’nda düzen-
lenen panele gazetemiz Ankara
Temsilcisi Balbay, gazetemiz Ek Ya-
yõnlardan Sorumlu Yazõ İşleri Mü-
dürü Miyase İlknur, Hacõbektaş
Belediye Başkanõ Ali Rıza Sel-
manpakoğlu ve sanatçõ Yavuz Top
katõldõ. Balbay, Avrupa’nõn bazõ ül-
kelerinde yazarlarõn rahat çalõş-
masõ için evinin bulunduğu sokağõn
trafiğe kapatõldõğõnõ anõmsatarak,
“ülkemizde ise bir yazarın otur-
duğu sokak katledilince trafiğe ka-
patılıyor” dedi. İlknur konuşma-
sõnda, Cumhuriyet yazarlarõndan
6’sõnõn katledildiğine dikkat çekerek,
“Ne acıdır ki, katledilen yazarla-
rımızın çalışma arkadaşları bugün
darbecilikle ve Ergenekon üyesi ol-
makla, çalıştıkları gazete ise bu ör-
gütün merkezi olmakla suçlanıyor.
Bu suçlamaların bazı meslektaş-
larımızdan ve kendini liberal-de-
mokrat diye tanımlayan sözde
aydınlardan gelmesi daha acı ve-
riyor” diye konuştu. Selmanpak-
oğlu Mumcu’nun, bu ülkede aydõn
olmanõn bedelini ödediğini vurgu-
larken Top, Mumcu’nun gazetesinin
tirajõnõn yüz bini aşamadõğõnõ, hal-
kõn Mumcu’ya olan samimiyetinin
sorgulanmasõ gerektiğini söyledi.
‘Gerçek aydınları avlıyorlar’
Leman Sam.