18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada 31 Ocak 1990’da Prof. Muammer Aksoy, 7 Mart 1990’da Çetin Emeç, 4 Eylül 1990’da Turan Dursun, 6 Ekim 1990’da Doç. Bahriye Üçok, 24 Ocak 1993’te Uğur Mumcu, 21 Ekim 1999’da Ah- met Taner Kışlalı silahlı, bombalı saldırılar sonucu yaşamlarını yitirdiler. Listeye 18 Aralık 2002’de Dr. Necip Hablemitoğlu eklendi. Katledilen aydınlarımızın başlıca özellikleri şöyle sıralanabilir: - Hem devletle hem toplumla barışıktılar. - Sadece aydın olarak makale-kitap üretmekle kal- mayıp toplumla yüz yüze, iç içe olmayı da görev say- dılar. - Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş kökenlerini, Mustafa Kemal Atatürk’ü çok bilinçli biçimde be- nimsediler, savundular. Bu nedenle onlara “kalpak- sız kuvvacılar” dendi. Dost-düşman biliyor ki; bu özelliklerin toplamı çok büyük bir güç! Katledilen aydınlarımızın faillerinin bulunması için en çok çaba harcayan yayın organlarının başında do- ğal olarak Cumhuriyet gazetesi geliyordu. Mumcu ve Kışlalı Cumhuriyet’in sürekli yazarlarıydı. Aksoy, Üçok, Dursun, Hablemitoğlu gazetenin ikinci say- fasında sık yer alan, konuk da denilmeyecek ya- zarlardandı. Cumhuriyet, faillerin izini sürerken hiçbir zaman pe- şin hükümlü olmadı. Daha ilk günden katilleri ilan et- medi! Kimi iddiaları elbette sayfalarına taşıdı ama, resmi makamların doğrulamadığı bilgileri, kesin gerçeklermiş gibi göstermedi. Ancak bugün başını iktidar medyasının çektiği bir akım; bu cinayetlerin adeta, aydınlarımızın düşünceleri doğrultusunda hareket eden kesimlerin içinde olu- şan gruplarca planlandığını işliyor. Bunun en somut örneği, yıllarca yasadışı örgüt- lenmelere karşı mücadele etmiş Cumhuriyet gaze- tesinin, yasadışı örgütlenmelerle bağlantı içindeymiş gibi gösterilmesi... Psikolojik savaş yöntemlerinin tü- mü kullanılarak, katledilen aydınların izindeki yığın- lar da yine bu örgütlenmelerin içine konuyor. Buna Uğur Mumcu’ları yeniden öldürmeye giriş- mek denir... 1990’lı yılların sonuydu. O dönem Yugoslav- ya’sının Ankara Büyükelçisi ile Türkiye’nin durumu ve geleceği üzerine konuşuyorduk. Türkçeyi de çok iyi konuşan, Türkiye araştırmalarını özel ilgi alanı ola- rak seçmiş büyükelçi şöyle demişti: “Türkiye’nin önündeki en büyük tehlike Kemalist aydınlarının azalıyor olmasıdır!” O günden bugüne baktığımızda gerçekten de ge- rek medyada gerek üniversitede gerekse yazın-ede- biyat dünyasında öne çıkarılanların büyükelçiyi doğruladığını görüyoruz. Türkiye’de bugün ciddi bir düşünce parçalanması var. Ülkenin ortak paydası olarak kabul edilen pek çok değer tam tersi işlevler görmeye başladı. Bugün karşı karşıya olduğumuz dayatmalar, 1990’larda be- denleri ortadan kaldırılan aydınların neden hedef se- çildiğini de gösteriyor. Mumcu’lar, Aksoy’lar, Türkiye’deki beyin parça- lanmasını hızlandırmak için ortadan kaldırıldı. Kimi- lerinin iddia ettiği gibi laik-antilaik çatışması yarat- mak için, laik temelleri sarsmak için öldürüldü. Başarabildiler mi? Elbette yol aldılar ama yürekten ve beyinden inan- cımız o ki; kazanan Mumcu’ların, Aksoy’ların, Kış- lalı’ların çizgisi olacak! GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada manşetleri görünce gözlerine inanamamış siyaset gülümüz? Yeni yılı bahane ederek yürütme ile yasamayı bir araya getirdiği öğle yemeğinde demokrasinin derinleşmesi.. hukukun üstünlüğü vs. gibi konu- lar konuşulmuş.. hatta usul yasasına aykırı uy- gulamalardan şikâyet edilmiş.. amma ve lakin Çan- kaya’dakine göre Ergenekon adı geçmemiş, Er- genekon davasından da söz edilmemiş! Yargı ile yürütmenin bir araya geldiği ortamda; “görülen davayla ilgili konuşulur mu?” ve “Cum- hurbaşkanı Başbakan hukuku çiğner mi?” diyor. Konuşulur zira: Öğle yemeğine katılanlar mes- leklerinde ve yaşamlarında kâmil insanlar. Elbet- te Ergenekon davası sürecinde, yasalara aykırı uy- gulamalara değinirken, Ergenekon adını vermez- ler. Gizlilik kuralına aykırı tek sözcük çıkmaz ağızlarından… Kimi sorular yanıt arıyor: Evet ama; şayet bir ülkede, hukukun üstünlü- ğü tartışmalara konu olmayacak düzeyde ise.. o ülkenin yargı organlarını temsil edenler devletin te- pesindeki bir öğle yemeğinde hukukun üstünlü- ğünden.. demokrasinin derinleşmediğine değinen saptamalardan ve.. o ülkede soruşturmalar kap- samında usul yasalarına aykırı hareketlerden acaba neden söz ediyorlar? Çankaya, öğle yemeğinde “hukukun üstünlü- ğüne ve temel ilkelerine titizlikle bağlı kalınması.. usul yasalarına azami özen gösterilmesi üzerinde etraflıca durulduğunu” resmi açıklamasında vur- gulamaya neden gerek gördü? Bu ülkenin Başbakanı; Köşk’teki yemeğe çık- madan önce “soruşturmayı yürütmekte olan sav- cı -Zekeriya Öz- üzerinde -var olduğunu söyle- diği- baskıyı” neden kınamak gereğini duydu? Acaba neden: Bu Başbakan, savunmasını üst- lendiği savcı Zekeriya Öz’ün eskiyen arabasını Baş- bakanlık garajındaki yeni, zırhlı bir Mercedes’le he- men değiştiriyor da… ...Diğer yargı organları başkanlarına son model Mercedes araba tahsis ederken; ünlü saldırı ola- yında ölümden kıl payı kurtulan Danıştay Başka- nı Mustafa Birden’in hurdaya çıkma aşamasın- daki makam aracını yenisiyle neden değiştirmiyor? Keyfilik devlet yönetimine sinmiş.. öyle ki yar- gı organları arasında makam aracı ayrımı yapacak kadar taraf olmuş bir yürütme.. bir Başbakan: …Başkanına reva gördüğü bu davranışıyla RTE, Danıştay’a duyduğu ve sık sık dile getirdi- ği öfke arasında bir bağ var mı sorusunun akla gel- mesine önayak olmuyor mu? Hayır diyemiyor insan! Bu kafaya, bu anlayışa sahip bu Başbakan; bı- rakın siyaset mantığını, sağduyu sahipleriyle de alay ediyor: “Yargıya (Ergenekon davasına) yürütme organı olarak hükümet taraf değil.” “Devam eden yargılamayla ilgili olarak görüş ve yorumda bulunmak, insanları suçlu ve suçsuz ilan etmek açık bir hukuksuzluktur ve ciddi bir suçtur” diyor. Pekâlâ ve fakat… Bu Başbakan, İtalya’daki bir zamanların Temiz Eller operasyonu ve sonuçla- rıyla, Ergenekon dava ve soruşturmasını aynı ke- feye koyan söylemlerin, yorumların, sözlerin sa- hibi değil mi? Bu Başbakan herkesi; yandaşları, bakanları, ya- lakaları, dalkavukları gibi her söylediğine baş sal- layan, ne kadar doğru buyurdunuz diye alkışlayan.. başını kuma gömen devekuşu mu sanıyor, ne? [email protected] SAYFA 24 OCAK 2009 CUMARTESİCUMHURİYET 16 HABERLERİN DEVAMI İstanbul Y 14 Edirne Y 11 Kocaeli Y 17 Çanakkale Y 14 İzmir Y 16 Manisa Y 13 Aydın Y 15 Denizli Y 12 Zonguldak B 15 Sinop B 15 Samsun PB 19 Trabzon PB 16 Giresun PB 15 Ankara Y 12 Eskişehir Y 9 Konya B 12 Sıvas PB 6 Antalya Y 17 Adana B 18 Mersin B 18 Diyarbakır B 12 Şanlıurfa B 15 Mardin B 10 Siirt B 12 Hakkâri S 1 Van B 6 Kars S - 7 Oslo K - 1 Helsinki K 2 Stockholm K 3 Londra Y 7 Amsterdam Y 6 Brüksel 5 Paris Y 8 Bonn K 4 Münih K 4 Berlin K 5 Budapeşte K 5 Madrid Y 16 Viyana B 5 Belgrad Y 6 Soyfa Y 11 Roma Y 16 Atina B 16 Zürih Y 8 Moskova K 0 Aşkabat K 0 Astana K -11 Taşkent PB 7 Bakû A 7 Bişkek PB 4 Tiflis B 8 Kahire B 22 Şam B 16 Yurdun kuzey ve batı- kesimlerinin parçalı ve ç ok bulutlu, gece saat- lerinde Marmara, Ege, Batı Akdeniz, Bolu, Düz- ce ve Karabük çevrele- ri sağanak yağışlı, diğer yerler parçalı ve az bu- lutlu geçecek. Hava sı- caklığı: Batı bölgelerde 2 ile 4 derece azalacak, di- ğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak. Uğur Geliyor Aklõma Prof. Dr. Coşkun ÖZDEMİR Cumhuriyetten, bağõm- sõzlõktan, aydõnlanmadan, laik, sosyal hukuk devle- tinden yana Atatürk’ün akõl ve bilim mirasõnõ özümsemiş milyonlarõn gerçekleştirdiği o görkemli mitinglere katõlanlarõ, des- tek verenleri, darbe yan- daşlarõ olarak suçlayanlar aklõma Uğur’u getiriyor. Sağ olsaydõ bu suçlamayõ nasõl karşõlayacağõnõ dü- şünüyorum. Emperyalizmin oyun- larõna alet olan, ülke yö- neticilerinin aymazlõğõnda õrkçõlõğa, dinciliğe, ilkel- liğe sürüklenen yurdumun ve halkõmõn kuşatõlmõşlõ- ğõnõ ve birer birer vurulup öldürülen Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Ak- soy, Abdi İpekçi, Cavit Orhan Tütengil, Ümit Doğanay, Bahriye Üçok, Hrant Dink ve daha nice değerlerimizi hatõrlayõp büyük eziklik ve utanç duyuyorum. Uğur 70’li yõllarda Tür- kiye’nin gençleri sağ ve sol kamplara ayrõlarak bir- birlerini öldürürken bu ça- tõşmada kullanõlan silah- larõn Bulgaristan yolu ile aynõ kaynaklardan geldi- ğini ve iki tarafa servis ya- põldõğõnõ ispatlõyordu. Hayatta olsa idi bizim gibi onun ardõndan Türki- ye’nin ne kadar çok dönek, ikiyüzlü, çõkarcõ, riyakâr, işbirlikçi, beyninin õşõğõnõ satõşa çõkarmõş insan ye- tiştirdiğine tanõk olacak, mücadele alanõnõ geniş- letmek zorunda kalacaktõ. Hiçbir zaman, hiçbir yer- de eksik olmayan yurt ve insanlõk düşmanlarõ, onun vücudunu 16 yõl önce yok ettiler. Şimdi o yürekli, o yiğit insanõn yitirdiğimiz tüm yurtseverler adõna yükselttiği haykõrõş, tüm namuslu yurtsever insan- larõn kulaklarõnda çõnlõyor. “Vurulduk ey halkım unutma bizi, göz göre göre öldürüldük, em- peryalizmin ahtapot kol- larına teslim edilen ül- kemizin, bağımsızlığı için kan döktük sokaklara. Kurtuluş Savaşı’nda em- peryalizme karşı dalga- landırdığımız bayrağı- mızı daha da dik tuta- bilmekti bütün çabamız. Korkmadan öldük ey halkım unutma bizi. Bir gün mezarlarımızda gül- ler açacak ey halkım unutma bizi. Bir gün se- simiz hepinizin kulakla- rında yankılanacak ey halkım unutma bizi. Öz- gürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz, şimdi hep birlikteyiz ey halkım unutma bizi, unutma bi- zi, unutma bizi.” Baştarafı 2. Sayfada [email protected] ‘Belki de ölüm nedenini taşıdık’ TOLGA YENİGÜN Gazeteci-yazar Bekir Coşkun, bomba- lõ saldõrõda katledilen gazetemiz yazarõ Uğur Mumcu’yla son karşõlaşmalarõnda, Mumcu’nun Almanya’dan belge dolusu çantayla döndüğünü ve kendisine çantanõn içinde “bomba etkisi yapacak” belgeler bulunduğunu söylediğini açõkladõ. Sui- kastõn aydõnlatõlamamasõnõ “oyunu sa- tan” seçmenin işbaşõna getirdiği iktidarlara bağlayan Coşkun, emeğiyle yaşayan, alõn teri ile çocuklarõnõ büyüten, gururlu ve tep- kili insanlarõn Mumcu’yu hiçbir zaman unutmadõğõnõ söyledi. Cumhuriyet Haber Portalı’na konuşan Hürriyet gazetesi yazarõ Coşkun, katledilişinin 16. yõlõnda yakõn arkadaşõ Uğur Mumcu’yu anlattõ. Mumcu, Muammer Aksoy, Bahri- ye Üçok ve Ahmet Taner Kışlalı gibi ay- dõnlarõn katledilmesinin “karşıdevrim” yö- nünde zincirleme cinayetler olduğunu anla- tan Coşkun, “Tetikçiler değişmiş olabilir. Ama amaçları aynı, niyet aynıydı. Birisi dahi aydınlatılmış olsaydı, bu iş çözülür- dü. Ama aydınlatılmadı. Bence Türki- ye’nin bugünkü haline bakılırsa, bu kar- şıdevrim için bir yol açma niyetiydi. Ne ya- zık ki başardılar” diye konuştu. Coşkun şöy- le devam etti: “Ben 1950’den beri Türki- ye’de tek iktidarın olduğuna inanırım. İsimler değişebilir, liderler değişebilir, parti binaları, bayrakları değişebilir. Ama tek parti vardır iktidarda. Bizler iktidar değişmiş sanırız, ama değişmez. Bu tek parti iktidarının temel özelliği; ABD’ye ba- ğımlılığı, kimi güçlerin neferi oluşudur. Bu nedenle de birbirlerinin suç hanesine as- la bakmazlar.” Uğur Mumcu suikastõnõn çö- züleceğine ve cinayetin arkasõndaki güçlerin ortaya çõkarõlacağõna dair umudunun olma- dõğõnõ söyleyen Coşkun, bu umutsuzluğunu da “Bu halk orada oldukça ve tek parti sür- dükçe, yok” sözleriyle açõkladõ. Coşkun, Uğur Mumcu ile ilgili anõsõnõ ise şöyle aktardõ: “O gün Ankara uçağına binmek üzere ter- minale girdim. Uğur Mumcu oradaydı. Ben ona ‘Ağabey’ derdim. Atatürk Ha- valimanı’nın eski salonunda birer çay iç- tik. Uçağa çağrı yapıldığında, çantasını yer- den sürüklemeye başladı. Çünkü çok ağırdı. Bir ucundan da ben tuttum, şişman adamın tabutu gibi... ‘Niye kargoya ver- medin’ dedim, sesini kısarak ‘Alman- ya’dan geliyorum, içi belge dolu. Gözleri bu çantadadõr’ dedi. Uçaktan inince de çantayı birlikte taşıdık, benim arabamın arkası- na koyduk, belim kırıldı. Onu eve ben bı- raktım. Kapının önü karanlıktı, çantayı apartmanın girişine kadar taşıdık, ısrar et- tim birlikte içeri kadar taşıyalım diye, is- temedi. Ayrılınca düşündüm; Uğur Mum- cu... Gazetesi onu almaya bir araba bile göndermemiş... Evinin önü karanlık... Sanki tek başına bir insan... Ve arabayı kullanırken ona ‘Dikkat etmiyorsun’ de- diğimi hatırlıyorum. O çantadaki belge- lerin bomba etkisi yapacağını söylemişti. Tabii ki ne olduğunu, gazetecilik etiğidir, asla sormamıştım. Zaten yayımlayamadan öldürüldü. Belki de biz o gün onun ölüm nedenini taşıdık... Kim bilir?” MURAT KIŞLALI ANKARA - Hükümet, 2003’ten be- ri üstünde çalõştõğõ, ancak tepkilerden çe- kinerek uygulamaya sokamadõğõ, Türk- çesi “şeriat mahkemesinden verilen se- net” anlamõna gelen “Sukuk” isimli İs- lami faizsiz borç senedini “Gelire En- deksli Senet” adõyla yürürlüğe soktu. Hazine’nin ihraç edeceği senetlerin ge- liri görünüşte dört KİT’in gelirine en- deksli olacak. Ancak hükümet gelire bir alt sõnõr garantisi getirdi. Küresel kriz or- tamõnda bu KİT’ler yeterli gelir elde ede- meseler bile, yatõrõmcõlar aynõ faizli tahvillerde olduğu gibi sabit olarak TL bazõnda yüzde 15.68, Amerikan Dola- rõ bazõnda da yüzde 6.14’lük getiri sağ- layacak. Hükümet, İslami ülkelerde yaygõn olarak kullanõlan faizsiz borç senedi Sukuk’u Türkiye’de farklõ bir isimle uy- gulamaya sokuyor. Sukuk, Ferit De- vellioğlu’nun Osmanlõca-Türkçe lügatine göre “Şeriat mahkemesinden verilen, bir hak veya bir sahiplik gösteren res- mi senet, vesika” anlamõna geliyor. İlk Cumhuriyet duyurmuştu Cumhuriyet, 19 Haziran 2003 tarih- li sayõsõnda, hükümetin planladõğõ faiz- siz devlet borçlanma senedi uygulama- sõnõ “İslami sermaye projesi” başlõk- lõ haberiyle “AKP hükümetinin Arap sermayesine yönelik yeni borç ens- trümanı belli oldu. Hükümet, Arap sermayesini çekmek için İslam ser- maye piyasalarında yaygın olarak kullanılan ve ‘faizsiz borç senedi’ ola- rak adlandırılan sistemi uygulamaya geçirmeye hazırlanıyor” şeklinde du- yurmuştu. Dönemin ekonomiden sorumlu Dev- let Bakanõ Ali Babacan da, aynõ yõlõn ey- lül ayõnda yaptõğõ Dubai ziyaretinde hü- kümetin faizsiz bir borç senedi çõkara- cağõnõ “Bunun hazırlıkları Hazine’de yapılıyor. Ben Sukuk adını telaffuz et- mek istemiyorum. Çünkü teknik problemler var. O nedenle biz Tür- kiye’ye özgü bir yatırım enstrümanını çıkaracağız” diye açõklamõştõ. İstanbul Haber Servisi - Engin Çeber’in iş- kenceyle öldürülmesi davasõna müdahil olarak katõlan Çeber’in arkadaşlarõ dünkü duruşmada yaşadõklarõ işkenceyi anlattõ. Özgür Karaka- ya, sanõk avukatlarõnõn “Sopa ile vuruşun şid- detini gösterebilir misiniz?” sorusuna Kara- kaya, “Kırılacak masanın parasını siz vere- cekseniz gösteririm” yanõtõnõ verdi. Çeber’in işkenceyle öldürülmesiyle ilgili, 60 kamu görevlisinin yargõlandõğõ dava duruş- masõna dün de devam edildi. Bakõrköy 14. Ağõr Ceza Mahkemesi’nde görülen davanõn üçüncü oturumuna katõlan Metris Cezaevi’nde infaz ko- ruma memuru Tuncay Bozo, kapõ aralõğõndan gördüğü kadarõyla, görevlilerden bir kişinin tu- tuklularõn bulunduğu yere maşrapa ile su dök- tüğünü ve gardiyan Murat Çise’nin elinde so- pa olduğunu söyledi. Tutuksuz sanõklarõn ifadelerinin ardõndan, mahkeme heyeti öğleden sonraki oturumda da müdahilleri dinledi. Çeber’in arkadaşõ Karakaya, karakolda yaşadõklarõ darp olayõna İstanbul Ba- rosu’ndan gelen bir avukatõn da tanõk olduğu- nu belirtti. Karakoldaki polislerin vücutlarõnõn her tarafõna coplarla vurarak “Bunları bir yerlerinize sokarız” şeklinde tehditler savur- duklarõnõ belirterek, “Sürekli ayaklarıma vurdular. Ayakta duramaz hale getirildim. Kilolu bir polis de üstüme oturdu” dedi. “Bi- ze işkence yapan polisler Engin’in kemeri ile bizi birbirimize bağladılar” diyen Karakaya, savcõlõk sorgusu öncesinde de adliyede polisin saldõrõsõna uğradõklarõnõ ve bu duruma savcõnõn da tanõk olduğunu iddia etti. Karakaya, Çeber’in kafasõna vuran tutuklu sanõk Murat Çise’yi du- ruşma esnasõnda tekrar teşhis etti. Müşteki Cihan Gün ilk işkencenin polis oto- sunda başladõğõnõ, müşteki Aysu Baykan da ifa- desinde polis aracõnda sözlü ve fiziksel şidde- te uğradõğõnõ söyledi. Duruşmaya gelmeyen 13 polisin zorla getirilmesine karar veren mahke- me, Metris Cezaevi’ndeki güvenlik kamerasõ gö- rüntülerinin de duruşma salonunda izlenmesi- ne hükmederek duruşmayõ erteledi. Engin Çeber’in arkadaşları yaşadıkları işkenceyi anlattı Devlet eliyle ‘şeriat’ tahvili İstanbul Haber Servisi - Orman Mü- hendis-leri Odasõ İstanbul Şubesi ve Tür- kiye Ormancõlar Derneği Marmara Şu- besi’nce yapõlan açõklamada, kamuo- yunda 2B olarak bilinen “orman özelli- ğini yitirmiş arazilerin” satõşõnõn önünü açan Tapu Yasasõ’ndaki değişiklikler eleştirilerek “Yasanın onaylanıp yü- rürlüğe girmesi halinde 10 yıllardır bi- linçli olarak ormanı işgal edenlere, sermayeye orman alanlarının devre- dilmesinin devamlılığı pekiştirilecektir” denildi. Ortak açõklamada, 2B alanlarõ, or- man sõnõrlarõ ve orman yağmasõnõ içeren yasa değişikliğinin Cumhurbaşkanõ’nõn onayõna sunulmak üzere TBMM’den geçtiği anõmsatõlarak değişikliğin onay- lanmasõ ile “ormanlarımıza yasal bal- taların” gireceği vurgulandõ. 2B arazi- lerinin hukuken satõşõnõn mümkün olma- dõğõna dikkat çekilerek “Bu arazilerin sa- tılamayacağını bile bile satışa hazırlık yapmak Anayasa Mahkemesi’nin iptal tarihine kadar ne kaçırabilirsen o ka- dar kaçırmış olursun mantığıdır. Bu, yangından mal kaçırmadır” denildi. ‘Yasal baltalar ormanlarda’ Kocaeli’nin Gölcük ilçesinde TIR ile otomobilin çarpışarak 6 metre yüksekliğindeki istinat duvarından yan yola düşmesi sonucu şehit olan 6 asker toprağa verildi. De- niz Yüzbaşı Volkan Aşkın Reyşen için İstanbul Selimiye Camisi’nde, Deniz Kı- demli Yüzbaşı Murat Kaya da Büyükçekmece Kuba Camisi’ndeki törenin ardından uğurlandı. Deniz Teğmen Çağlar Alkaç için Balıkesir’in Bandırma, Astsubay Baş- çavuş Cüneyt Kabakçı için de Bursa’nın Gemlik ilçesine bağlı Narlı köyünde tö- ren düzenlendi. Deniz Sağlık Astsubayı Kıdemli Çavuş Ulaş Öner, Isparta’nın Ge- lendost ilçesine bağlı Balcı köyündeki cenaze töreninde annesi Döndü ve babası Ceylan Öner ayakta durmakta zorlandı. Kıdemli Başçavuş Murat Korkmaz’ın Eskişehir’deki cenaze töreninde de yakınları fenalık geçirdi. (Fotoğraf: AA) Şehit askerler toprağa verildi Bekir Coşkun, Almanya’dan belgelerle dönen Mumcu’yla yaşadõklarõnõ anlattõ TAPU YASASINA TEPKİ HÜKÜMET UYGULAMAYI YÜRÜRLÜĞE SOKTU
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle