Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
19 OCAK 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
15
ÇALIŞANLARIN
SORULARI/SORUNLARI
YILMAZ ŞİPAL
Senfonik Bir Şiir:
‘Kurtuluş Savaşõ Destanõ’
Çok uzun yõllar önce, “nüfus kütüğünden” ve “Türk edebi-
yatından” adõ silinen, kendisi cezaevinde “hükümlü”, eserleri
de mahzenlerde “tutsak” kalan ve vatandaşlõktan da çõkarõlan Nâ-
zım Hikmet Bakanlar Kurulu kararõ ile 2009 yõlõnda yeniden Türk
vatandaşlõğõna alõndõ.
Büyük ozan, Kurtuluş Savaşõ Destanõ’nda harfleri, heceleri, söz-
cükleri, notalarla yoğurup, müziğin evrensel dünyasõna taşõmõştõr.
Destanda sözcüklerle notalar sevişip, bütünleşince, “nur topu”
gibi “senfonik bir şiir” dünyaya gözlerini açar ve seslenir…
“Onlar ki toprakta karınca,
suda balık,
havada kuş kadar,
çokturlar,
korkak,
cesur,
cahil,
hâkim
ve çocukturlar
ve kahreden
yaratan ki onlardır,
destanımızda yalnız onların maceraları vardır.”
Nâzõm Hikmet’in bu “senfonik şiirsel destanı”nõn bir de öy-
küsü vardõr. Bu öykü kõrk altõ yõl öncesine uzanõr. Kurtuluş Sa-
vaşõ Destanõ’nõn öyküsünde, İlhan Selçuk en ön sõradadõr ve
görkemli destanõ, “karanlıklardan aydınlıklara” çõkaranlarõn
en başõnda gelir.
(*) 1961 Anayasasõ’nõn getirdiği güven ortamõnda Yön, bir fi-
kir dergisi olarak yayõn yaşamõna katõldõ. Doğan Avcıoğlu, Müm-
taz Soysal ve İlhan Selçuk, aydõnlõğa açõlan fikirleri kucaklayan
bu derginin mimarlarõ ve yöneticileriydi. Yön dergisinin de fikir
dergileri içinde en niteliklisi olduğu inancõmõ korumaktayõm. Yön
dergisi de bir okul, bir akademiydi. Bugün gazetelerin kadrolarõnda
bu dergide yetişmiş, eğitim almõş yazar ve yöneticiler vardõr.
1961 Anayasasõ yürürlüğe girdiğinde, Nâzõm Hikmet yasaklõ
bir ozandõ. Kitaplarõnõ değil uluorta okumak, gizli saklõ okumak
bile bin bir belaya çağrõ çõkarmak demekti.
Nâzõm Hikmet’in “Kurtuluş Savaşı Destanı”, şiirin boyutla-
rõnõ aşarak sanki “şiirsel bir senfoni” olarak bestelenmiştir. Bu
destanda her sözcük büyülü bir notaya dönüşür. Bu büyülü sen-
fonide, Kurtuluş Savaşõ’na katõlmõş olanlarõn destansõ öyküleri de
büyülü bir anlatõmla aktarõlõr.
Ne var ki, bu büyülü destan yõllar yõlõ, yerin yedi kat altõndaki
zindanlarda tutsak olup çürümekte ve kurtarõcõsõnõ beklemekte-
dir. 1961 Anayasasõ “özgürlüğün kapılarını” sanatçõ, yazar ve
düşünürlere aralamõştõr.
Ancak, özgürlüğün kapõlarõ yine tam açõlmõş değildir. Bu or-
tamda Kurtuluş Savaşõ Destanõ’nõ yerin yedi kat dibinden alõp yer-
yüzüne, gün õşõğõna çõkarmak yine de çok belalõ bir iştir.
Nâzõm Hikmet’in bu büyülü destanõnõ “bin bir belayı göze alıp”
yerin yedi kat dibinden çõkarmak, Yön dergisine düşer. İlhan Sel-
çuk’un aklõna, Kurtuluş Savaşõ Destanõ’nõ Yön dergisinin kitap
olarak çõkarmasõ gelir. Bu fikrini arkadaşlarõna açõklar ve desta-
nõn, Yön dergisince kitap olarak çõkarõlmasõnõ önerir. Öneri he-
men onaylanõr. Ve kõsa bir süre sonra destan vapurda, trende, oto-
büste, dolmuşta hemen herkesin elindedir. Destan yayõmlanõr ya-
yõmlanmaz Yön dergisine ve yöneticilerine dava açõlõr. Ancak, der-
gi ve yöneticileri bu davadan aklanõrlar. Çok kõsa bir süre sonra
“Kurtuluş Savaşı Destanı” kitapçõ vitrinlerini tõka basa doldu-
rur.. Destan, vitrinlerden evlerdeki kitaplõklara yerleşir. Böylece,
İlhan Selçuk’un önerisi ve arkadaşlarõnõn onayõ ile bu büyülü des-
tan özgürlüğüne kavuşur. Onu Nâzõm Hikmet’in diğer yapõtlarõ
izler.(…)
Ölümünden kõrk altõ yõl sonra, Türk vatandaşlõğõna alõnan bü-
yük Türk ozanõ Nâzõm Hikmet’in yirmi yedi yõl tutsak kalan, “Kur-
tuluş Savaşı Destanı”nõn, günümüzden kõrk beş yõl önce, İlhan
Selçuk’un öncülüğünde, Türk adaleti önünde “aklanmasına” ta-
nõk olduğum öyküsünü, Nâzõm Hikmet’in sevenleriyle paylaşmak
istedim.
(*) Y. Şipal: Cumhuriyet 31 Mart 2008
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com
(ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com
HARBİ SEMİH POROY
19 Ocak
SAĞNAK
NİLGÜN CERRAHOĞLU
İran Devrimi Dersleri (2)
Otuzuncu yılına giren İran Devrimi yazılarıma ge-
niş yelpazeden aldığım tepkiler, okurların bu konu-
yu -başka hiçbir ülkenin yaratmadığı- “damardan” bir
ilgiyle izlediğini ortaya koyuyor…
Öyle sorular geliyor ki; köşeyazısı değil tez yazılabilir:
İsmail Kılınç “Siyasi ve dini gelişmelerin dışında bil-
mek istediğim şunlar” demiş: “İslam ekonomisi adına
30 yılda neler gerçekleştirildi? GSMH ne kadar arttı? Ge-
lir dağılımı iyileştirildi mi? Petrol gelirleri.. nasıl, kim adı-
na kullanıldı, kullanılıyor? Eğitim adına ne yapıldı? İthalat-
ihracat nasıl gelişti? Cari açık ne? Dışa bağımlılık ne?
Teknoloji yatırımı ne? Kısaca refah arttı mı ve insanlar
mutlu mu bu ülkede? Bilgi verirseniz memnun olurum…”
Farklı kesimlerin, farklı retoriklerle “araçsallaştırarak”
ele aldığı “İran olgusunun”, bu “somutlukla” değerlen-
dirilmesi bizde alışılagelen bir pratik değil. “İran ayna-
sının” otuz yıldır yüzümüze tuttuğu “dehşet/öykünme”
yansımalarının karmaşası ötesinde, burada karşımıza
çıkan en büyük engel, istatistiklerin güvenilirlikten
uzak olması...
Ama -satırbaşlarıyla- gene yanıt vermeye çalı-
şacağım.
‘Allahüekber Humeyni rehberi!’
Şahın düştüğü 1979’la başlayalım: Devrimin yılında;
kişi başına GSYH -Türkiye’de 2028 dolar olan rakama
benzer büyüklükte- 2245 dolar İran’da!
2007’ye baktığımızda; -cari fiyatlar üzerinden- kişi ba-
şına gelirin İran’da 4078, Türkiye’de 6511 dolara ulaş-
tığını görüyoruz. (data.un.org-BM istatistikleri)
Ortadoğu’nun ikinci büyük petrol ülkesi son otuz yıl-
da “dinci rejimle” refahı ikiye katlamış.
Petrol nimetinden yoksun Türkiye ise AKP dönemi-
ne dek, “seküler” sayılan “kör topal demokrasisiyle” bu
rakamı üçe çıkarmış…
İran 1 milyon 648 bin kilometrekarelik yüzölçümüy-
le, Türkiye’nin iki katı büyüklüğünde dev bir ülke. Nü-
fusu daha az yoğun, ama bizimkine eşdeğer: 70 milyon.
“Çöl bedevisi” bir ülkeden değil; tarihi, kültürü, do-
ğal kaynaklarıyla çok zengin bir “güç”ten söz ediyoruz.
İbret verici olan da bu. “Allahüekber, Humeyni reh-
ber!” komutu altına girdiği an İran’da şunlar oluyor:
“Batı emperyalizmiyle mücadele” adına bizde ba-
zı kesimlerin iltifatına mazhar olan rejim; ilk dar-
beyi –kapsama alanından çıkamadığı “küresel em-
peryalizmin silahlandırdığı”- kapı komşusu Irak’la
girdiği savaşta (1980-88) yiyor.
Bir milyon insan ölüyor. Ekonomi, 500 milyar do-
larlık maliyetle çöküyor.
Ve plastik anahtar saadeti!
“Vatanperverlik, putperestliğin diğer adı. Yana-
caksa bu topraklar yansın, kül olsun! Yeter ki İslam
hâkim olsun. Biz İran’a değil, Allah’a taparız” di-
yen ve Tayvan’dan ithal ettiği “plastik anahtarlar-
la” silah altına aldığı gençlere “cennetin -şehadet
cennetinin- anahtarlarını” dağıtan Humeyni’nin eko-
nomik hezimeti bununla sınırlı kalmıyor...
“Devrimin” mirasçıları, petrol ekonomisini çe-
şitlendiremiyor. Siyasi-ekonomik istikrarsızlıklar ne-
deniyle dış yatırım çekemiyorlar. Dış yatırım gel-
mediği gibi, iç tasarruflar kaçıyor.
Son yıllarda yalnız Dubai’ye kaçırılan servet, 200 mil-
yar dolar civarında. Birikimlerini güvencede hissetme-
yen İranlılar; kapış kapış BAE’de gayrimenkul alıyor...
Yurtdışına kaçan “sermayenin” (yılda 3 milyar dolar)
yanı sıra bir başka sorun “beyin göçü”.
“Donanım sahibi iki yüz bin İranlı”, her yıl düzenli
olarak “yandım Allah!” diyerek kendisini sınırın be-
ri yanına atıyor. Yalnız İstanbul’da sayıları 1 mil-
yonu bulan İranlılardan biliyoruz. Ekonomik refah
ve güvenceyi yalnız Batı’da aramıyorlar. Doğu kom-
şuları Hindistan, BAE… Nerede “gelecek şansı” ya-
kalarlarsa, oraya kapağı atıyorlar.
Yüzde 60’ı 30 yaş altı olan nüfusun yüzde 20’si iş-
siz. Enflasyon çift haneli. Petrol fiyatlarındaki düşüş
-baş dayanağını bu kalemden alan ekonomide- yeni ba-
direler vaat ediyor..
Tek başarı, “nüfus planlaması” ile “eğitim”.
Kadın başına 7. 2 olan çocuk oranı İran’da 3.5’e
gerilemiş.
Okuma yazma oranı da yüzde 85’e (Türkiye’de
yüzde 89) çıkmış…
“Plastik cennet anahtarlarıyla” birlikte “ekonomik re-
fah, mutluluk, eşitlik, bedavaya aş, su, elektrik, enerji”
vaatleriyle gelen İslamcı rejim, otuz yılda bu vaatlerin
hiçbirini karşılayamadı.
Yolsuzluk ve rüşvet, Şah dönemine göre yalnızca el
değiştirdi. Şah çevrelerinin nemalandıkları kaynaklar, bu-
gün ekonominin patronları “dini vakıflara” gidiyor.
Bu “mutluluk” mudur değil midir, siz karar verin.
İki Türkiye
Yıl 1934. Genç Cumhuri-
yet’in Bağdat Elçisi Tahir Lüt-
fü Bey, Hariciye Vekâleti’ne
(Dışişleri Bakanlığı) şu notu
gönderiyor:
“Cumhuriyet Türkiyemizde
harf inkılabı yapıldıktan sonra,
Türkçe okumaya Irak’ta bir dur-
gunluk gelmiş idi. Eskiden tah-
sillerini Türk mekteplerinde
yapmış ve Türkçeye hakkile
sahip bulunmuş olanlar bile, ye-
ni harfleri öğrenip yeni neşriyat
ve asarı okumaya hemen te-
şebbüs etmemişler idi. Bu su-
retle Türkçe okumak ve Türkçe
asardan ve Türk kültüründen is-
tifade etmek hususunda bir
tevakkuf devresi hasıl olmuş idi.
Fakat bu devre çok sürmemiş
ve Türkçe okumak heves ve iş-
tiyakı yavaş yavaş tekrar uyan-
mıştır. Bugün Türkçe okumaya,
Türkçe öğrenmeye rağbet hay-
li artmıştır. Son üniversite inkı-
labı, bu rağbete kuvvetli bir hız
vermiştir.
Yalnız Türk-
çeyi evvelden
bilen münev-
verler de ve ana
lisanı olan Türk-
ler de değil,
Türkçeyi hiç bil-
meyen Arap,
Kürt ve sair ka-
vimlere men-
sup gençlerde
dahi Türkçe öğ-
renmek için
kuvvetli bir he-
ves uyanmıştır.
Zira burada
tahsil eden
gençlik, fikir ve kültür ihtiyacı-
nı tatmin için Arapçada kâfi
asar bulamamaktadır. Bu gıdayı
ancak Türkçede bulacağına
emindir. Garp asarından ziya-
de Türk asarına müteveccih
bulunmaktadır. Zira şarkta in-
kılap ruhunu ancak bugünkü
Türkiye men-
baından iktisap
edeceği ka-
naatindedir.
Son zaman-
larda Türkçe
öğrenmek için
hususi dersha-
neler açmak
yolunda bazı
teşebbüsler
başlamıştır.
Bu cihetle
lrak’ta Türk li-
sanı ve Türk
kültürü için ga-
yet müsait bir
hava hasıl ol-
muştur. Bu müsait şerait için-
de dilimizin ve kültürümüzün
propagandasını yapmak için,
şimdilik bize terettüp eden, bi-
zi ve inkılabımızı ve kültürümü-
zü tanıtacak ve sevdirecek ki-
taplar tedarik etmek ve yetiş-
tirmektir.
İmamı Azam türbesi hari-
mindeki dini medrese talebesi
arasında bile Türkçe okumak
hevesi uyanmıştır. Istanbul Üni-
versitesi’ndeki son tekamül,
birçok Irak gençlerinde ikmali
tahsil için oraya gitmek ve ay-
nı zamanda Türkiye’deki inkılap
havasından feyz almak meyli
hasıl olmaya başlamıştır.
Memleketimizi Irak gençliği
için yakın bir istikbalde bir kül-
tür kıblesi yapabilmek için, bu-
rada propagandamıza ehem-
miyet vermek ve evvela kitap ve
asar yetiştirmek lazım geldiği-
ni arz ederim efendim...”
Yıl 2009. Kürtçe yayın yapan
devlet televizyonu TRT-Şeş’in
program sunucusu Rojin, Ka-
nal 24’te katıldığı bir açık otu-
rumda şunları söylüyor:
“TRT-Şeş’e Kürdistan’dan,
yani Kuzey Irak’tan Kürtçe bi-
len sanatçı ağabeylerimizi ça-
ğıracağız.”
Hamdolsun
açız
Muzaffer İzgü,
“Hamdolsun
Açız”
öyküsünde, ün
kazanan o
sözcüğün
güncel Türkçe
açıklamasını
yapıyor:
“Evladım
hamdetmek
değil o sözcük,
hammetmektir.
Buldun mu
hemen ham
edeceksin.
Deniz feneri mi
olur, arsa
kapatmak mı
olur, yüzde
almak mı olur,
yani ki evladım
lüpleteceksin,
lüpleteceksin.”
İşkence
AKP’nin Çankaya
belediye başkan adayı
Bülent Akarcalı ile
ilgili bir küçük not.
Alıntı, Erbil Tuşalp’in
“Artık Demokrasi
İsteyin” kitabından:
“TBMM Cezaevlerini
Ziyaret ve İnceleme
Komisyonu Başkanı
ANAP Genel Başkan
Yardımcısı Bülent
Akarcalı’nın 1986’da
Amerika’nın Sesi
Radyosu’nun
sorularına verdiği yanıt:
- Hükümet ve Türk
devleti bütünüyle her
türlü işkenceye
karşıdır. Biz
hapishaneleri gezerken
mahkûmlarla yalnız
kalarak, ne sivil, ne de
resmi herhangi bir
gardiyan olmadan
‘Türk hukuk devletinin
vermiş olduğu
müeyyideler dışında
size bir müeyyide
uygulanıyor mu’ diye
açıkça sorduk. Türk
cezaevlerinde anarşi
ve terör suçundan
mahkûm olan ya da
tutuklu bulunan
kişilerden bazılarının
verdiği cevap şu oldu:
‘Bize burada işkence
uygulanıyor, zorla
İstiklal Marşı
söylettiriliyor.’ Eğer
Türkiye’de yaşayan
birisi, İstiklal Marşı’nın
söylettirilmesini
işkence olarak kabul
ediyorsa, böyle kişilere
bu tür işkence
yapmaya devam
edeceğiz.”
Ergenekon’un son dalgasında
soruşturmaya uğrayan BCP Genel
Başkan Yardımcısı Engin Aydın’ın
savunmanı Turan Karakaş ile
konuştuk. Farklı bir hukuk anlayışı
ve yorumuyla karşı karşıya
olunduğunu söyledi:
“Bu hukuk yorumunda faraziyeler
ağır basıyor, bu yüzden uygulamada
zulüm düzeyinde haksızlıklara neden
olunuyor. Örneğin, Engin Aydın’ın
soruşturmaya uğraması, gerçekten
adalet duygusunu incitecek boyutta
bir hadisedir. Dosyada Engin Aydın
için yoğun suç şüphesine neden
gösterilecek ne bir olay, ne de bir
delil vardır.
Engin Aydın ile ilgili üç tür iddia
edilen delil bulunmaktadır: Birincisi,
ev ve çalışma ofisinden alınan
dokümanlardır. Bu dokümanlarda
delil niteliğinde hiçbir şey
bulunamamıştır. İkinci iddia edilen
delil olan, telefon konuşmaları, ancak
diğer olgu ve delillerle desteklenirse
ve hukuka uygun dinleme yapılmışsa
geçerli sayılabilir. Engin Aydın’ın
telefon konuşmaları da onun
suçlanmasını gerektirecek içerikte
değildir. Üçüncü iddia edilen delil
grubu da, Ergenekon davası
kapsamında ifadesine başvurulan
kişilerden elde edilen dokümanlardır.
Bu dokümanlar da Engin Aydın’ın
ilgili kişilerle dostça ilişkilerini
göstermektedir. Yani Engin Aydın’ın
adının geçtiği yerlerin hiçbirisi, bir
örgütsel ilişkiyi
kanıtlayamamaktadır.”
Turan Karakaş’a göre, Türk hukuk
sistemi bir sırat köprüsünde:
“Adalet duygusunu inciten
kararlar, yargıya olan güvenin
çürümesine neden olabilir. Yargı,
ancak adil ve insaflı kararlarla
hukukun temelini güçlendirebilir.”
Adalet duygusu
HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Sesin yankõsõnõ
ve gücünü ölçme
bilgisi. 2/ Bir işte
yardõmcõ olarak ça-
lõşan erkek... Muğ-
la’nõn bir ilçesi. 3/
Türkiye’nin plaka
imi... Bir tiyatro
oyuncusunun, kar-
şõsõndakinin sözüne
gerekli karşõlõğõ ver-
mesi. 4/ Argoda çok
çalõşan öğrenciye
verilen ad... ABD’de, bo-
şanmanõn kolay oluşuyla
ünlü bir kent. 5/ Güzel, za-
rif... Parlak bir pamuklu
kumaş. 6/ Bir yerde otur-
ma... İlgi eki. 7/ Osmanlõ
saray ve konaklarõnda ha-
remle selamlõk daireleri
arasõndaki bölüm. 8/ Din-
sel tören ve kurallarõ... “İs-
koç çoban köpeği” de de-
nilen, uzun tüylü bir köpek cinsi. 9/ İpek gibi düz ve par-
lak bir kumaşõn üzerinde bulunan tel tel iplik... Güneş doğ-
madan önceki alaca karanlõk.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Diyalektik. 2/ Börülceye verilen bir başka ad. 3/ Ke-
miklerin yuvarlak ucu... Kendini beğenmiş kimseler için
kullanõlan bir alay sözü. 4/ Sõkõlmõş üzümün cibresinden
yapõlan sert bir Fransõz içkisi... “Marifet iltifata tabidir / Müş-
terisiz --- zayidir” (Muallim Naci). 5/ Kurnaz, açõkgöz... An-
kara’nõn Kõzõlcahamam ilçesinde bir kaplõca. 6/ Kolaylõk-
la uygulanabilir, kullanõşlõ. 7/ Bir kumar aracõ... Kõsa ya-
zõ. 8/ Bir nesneye zorunlu olarak bağlõ olmayan ve onun
özünde bulunmayan nitelik... Bir nota. 9/ Boğanotundan el-
de edilerek hekimlikte kullanõlan zehirli bir madde.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
T A Ş I S I R A N
O F İ S Ş A K A
M A Ş T I K I Z
A R B A Ğ A
S A V A A M A Ç
E L A N S E
T E R E K T E K
İ D E A A İ L E
M A V R U Ş K İ L
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
nilgun@cumhuriyet.com.tr