22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 8 EYLÜL 2008 PAZARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER B ugün adliyeler açõlõyor. Yeni bir adli yõl başlõyor. Bütün mahkemeler ve savcõlõklar için görev za- manõdõr. Ülkemizde yer- leşen deyimiyle, yargõ kollarõ sõva- yacak ve işe kaldõğõ yerden başla- yacak. Peki adalet hizmetinin gö- rülmesindeki resim nasõl? Birlikte süzgeçten geçirelim derim. Bu konuda ilk tespitim şudur: On yõl geriden başlayarak denilebi- lir ki toplum ceza soruşturmalarõ ve ceza davalarõ ile iç içe yaşamaya başladõ. Basõnda ve medyada konusu suç olan olaylar o kadar başköşede ki... Bence bunda bir terslik var. Türk toplumu bir süreçten geçiyor. Bu süreçte toplumdaki uyuşmaz- lõklar ve suçlar büyük bir yer tutu- yor. Gazetelerin sayfalarõ ve te- levizyonlarõn haber bültenleri, hukuk fakültelerindeki ceza yargõlamasõ derslerinin adeta birer kopyasõ. Bu başka toplumlar için elbette geçer- li değil. Denilebilir ki, oralarda da zaman zaman önemli olaylar top- lumun ilgi odağõ oluyor. Ama biz- deki kadar çok soruşturma, çok ce- za davasõ alõşõlmõş bir şey olmasa ge- rek. Bu olay o denli ön planda ki, hu- kukçu olmayanlar bile bir ceza so- ruşturmasõ nasõl yapõlõr, ceza dava- sõ nasõl açõlõr, gözaltõ ya da tutukla- ma için kurallar nelerdir, bunlarla il- gili düşünce sahibi. Nasõl olmasõn ki! Her an, her yerde bu kavramlar göz önünde. Bu resmin toplum adõna kazan- dõrdõğõ bir şey elbette var. Bunu kõ- saca toplumsal denetim olarak ad- landõrmak mümkündür. Bu denetim, erkleri ve yetkileri kullananlarõ uya- rõr, işlemleri hukuka uygun çizgide yapmaya yönlendirir. Bu da hukuk adõna, adalet görevi adõna bir ka- zançtõr. Bu noktada hukukçulara önemli bir görev düşer. O görev, hal- kõ aydõnlatmak, halka doğrularõ an- latmak, olmasõ gerekenleri göster- mektir. Bu yapõldõğõnda başarõ şan- sõ da yükselecektir. Yakõn geçmişte yaşanan ve halen gündemde olan bazõ olaylarda önemli hatalar yapõldõ. Yasalarda ön- görülen kurallar yanlõş uygulandõ. Bundan hukuk zarar gördü. Huku- kun zarar görmesi toplumun zarar görmesi demektir. Yakõn planda, bu tür hukuka aykõrõ işlem ve eylemlere maruz kalan kişiler elbette en mağ- dur olanlardõr. Onlarõn uğradõklarõ zararlar ne ile karşõlanabilir ki. “Bir suçsuzu bir gün cezaevinde tut- mak, bin suçluyu toplum içine sa- lıvermekten çok daha ağır bir kusurdur” deyişindeki haklõlõk o kadar büyük ki... Bu noktada hatõrlanmasõ gereken bir gerçek, ben buradayõm der, söz hakkõnõ kullanmak ister. Bunlar hu- kuk normlarõdõr. Normlar, bir açõ- dan, hukukun temelidir. İyi normlar, iyi hukuku yaratmayõ kolaylaştõrõr. Biz ülke olarak AB’ye giriş süre- cinde bunu yapmaya çabalõyoruz. Fakat başarõ çizgimiz çok yüksek de- ğil. Belirtmem gerekir ki normlarõ iyi yapmak da sorunu çözmez. Önem- li olan, o normlarõ kimin/kimlerin eline araç olarak verdiğinizdir. Normlarõ, onlarõ kullanacak yete- nekte, bilgide, tecrübede olmayan- larõn emrine verdiğinizde, sonucun başarõlõ olmasõ mümkün değildir. Son dönemde yaşanan adli olayla- rõ bir de bu açõdan görmek uygun olur. İşin özünde söylenecek söz belli- dir: Türk toplumu sancõlar çeki- yor. Bu sancõlar acõ veriyor. Sancõ, insan olmanõn sonuçlarõndan biridir. Her sancõ da aynõ değildir. Bebeği- ni dünyaya getirecek olan anne de sancõ çeker. Fakat bu sancõ kutlu bir doğum içindir; katlanmaya değer. Ama her sancõ öyle mi? Sonucu kö- tü olan o kadar çok sancõ var ki. Her adli olayõ kendi içinde bir sancõ çek- mek olarak mütalaa edebilmek mümkündür. Yeter ki sonucu iyi ol- sun. Son söz: Gelen adli yõl, gideni aratmasõn. Dileğim budur. Sancõlõ Bir Adli Yõla Girerken... Prof. Dr. Erdener YURTCAN İstanbul Üniversitesi Yakõn geçmişte yaşanan ve halen gündemde olan bazõ olaylarda önemli hatalar yapõldõ. Yasalarda öngörülen kurallar yanlõş uygulandõ. Bundan hukuk zarar gördü. Hukukun zarar görmesi toplumun zarar görmesi demektir. AÇI MÜMTAZ SOYSAL Yolsuzluğun Yolağzında PİSLİK paçalardan akmaya başlamışsa, tutulamaz duruma gelmiştir. En güçlüsünden en küçüğüne kadar bütün kaslar zayıflamış demektir. Ürkütücü olan, böyle bir durumun doğal ve olağan sayılır olmasıdır. Sonun başlangıcı mı? İnsan yaşamında belki öyle ama, ulus yaşamında böyle mi olmalı? Ulus ki, ezelden gelip ebede uzanan bir yüceliğin adı olarak anlatılır, orada çare tükenmez. Her şeyden önce, yolsuzluğun doğal ve olağan sayılmasının önüne geçmek gerekir. Öyle şey olur mu? Yolsuzluk doğal ve olağan karşılanır mı? Ama Türkiye’de oldu. Özal’ın, “Benim memurum işini bilir” demesi rüşveti doğal ve olağan saymaktan başka anlama gelir miydi? Balık baştan kokunca, halk da kamu görevlileri için, memur ya da siyasetçi ayrımı gözetmeden “Yapsınlar da, isterlerse çalsınlar!” de- meye başlar elbet. Çare söz konusu olunca, herkes “eğitim” diyecektir. Peki, neyin eğitimi? Din eğitiminin çare olmadığı çoktan anlaşıldı. Allah korkusu, günah, ahret, cehennem gibi kavramlar yet- miyor bazılarını yola getirmeye. Felsefe? Neyi nasıl öğrettiğinize bağlı. Etik, Kant falan diyerek öğrencileri derin düşünmeye teşvik edin- ce yararı olabilir mutlaka. Galiba dönüp dolaşıp ekonomik ve siyasal sisteme gelmek gerekecek. Kapitalizm-sosyalizm tartışmasına girmeden çıka- bilir misiniz işin içinden? Yine de her iki temel düşüncenin kendi değerlerinden kalkarak bir yerlere varmak denenebilir. Örneğin, kapitalizmin kazanç hırsını ilerlemenin mo- toru saysanız bile, birikimcilik, yatırımcılık, rasyonel işletmecilik, dürüst rekabet gibi değerler yerine tüketimciliği, plansızlığı, savrukluğu, üçkâğıtçılığı öne çıkarmayarak yolsuzluğu azaltmak başarılabir her- halde. Öte yandan, sosyalizmin emeği üstün değer sayması, hakkını vermek ve yaşamın her aşamasın- da bu kuraldan şaşmamak koşuluyla, yolsuzluğu ön- lemekte büsbütün etkisiz midir? Örneğin, siyasal sistem halk yığınlarının örgütlü denetimi geliştirildikçe ve temsilcilerin yolsuzluklarını bile örten dokunulmazlık zırhı akla yakın boyutlara in- dirildikçe yolsuzluğun boyutları da küçültülemez mi? Türkiye önemli bir yolağzında. Yolsuzluk, siyasetin temel kuralı olmaya doğru gidebilir. Siyaset, yolsuzlukları örtbas etme iktidarına kavuş- manın yarışı sayılmaya başlamışsa, bu yarışla varıla- cak sonucun herkesi kirleteceğinden emin ola- bilirsiniz. Dolayısıyla, bu gidişe karşı çıkmak, yalnız muhalefet partisinin değil, partili partisiz herkesin öde- vi olmalıdır. mumtazsoysal@gmail.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle