30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] 8 EYLÜL 2008 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13 CMYB C M Y B ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK ‘Hantal Parti?..’ CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, geçen haf- ta sonu yapılan Parti Meclisi toplantısında: “Şu anda hantal bir işleyiş var ve parti bu ya- pısıyla gitmiyor, bunu değiştirmek için görev de bize düşüyor” diyor. Önce Baykal’ın yaptığı bu saptama ya da “ta- nı”nın “çok doğru” olduğunun altı çizilmelidir. An- cak, bunun “nedenleri” ortaya konulmalıdır ki çö- züm yolları da açılabilsin. Bir önceki yerel seçimlerden hemen sonra, 18 Mayıs 2004’te, 30 milletvekili arkadaşımızla, CHP’nin hantallığını dile getirmiş ve özetle “Parti, bu yönetim anlayışıyla ve bu yönetim ya- pısıyla başarılı olamaz” diyerek tüzüğün demo- kratikleşmesi ve programın güncellenmesiyle il- gili önerilerde bulunmuş ve ardından Tüzük Ku- rultayı istemiştik. Üstelik, CHP o seçimlerde top- lam sayısı 3225 dolayındaki belediye başkanlı- ğının, 2’si il, 156’sı ilçe, kalanı da belde olmak üzere toplam 1186’sında aday bile göstereme- mişti. Tüzük değişikliği önerilerimiz, parti içi de- mokrasinin işlerliğinin sağlanmasını amaçlıyor- du: Aday saptamalarında “önseçim” yapılmasını; örgütlerin görevden alınmasının sınırlandırılma- sını, “seçimle gelen örgütün yine seçimle” gör- evinden uzaklaştırılmasının kural olmasını; Mer- kez yönetimi kararıyla üye yazımının keyfilikten çıkarılarak sınırlandırılmasını; karar alma süreç- lerinde Parti’nin yetkili organ ve kurullarının iş- levsel kılınmasını; parti içi seçimlerde “çarşaf lis- te” uygulamasını; “parti yönetimine aday ola- bilmenin kolaylaştırılmasını” istiyorduk. Genel Başkan ve çevresi bu isteklerimize, biz- leri “hainlikle” suçlayarak yanıt verdi ve parti mec- lis grubunu olağanüstü toplayarak “Ya bu is- teklerden kendi iradenizle vazgeçersiniz ya da ben gereğini yaparım” diyerek tehditler savurdu. Vaz- geçmedik, ancak bu istekleri dile getiren mil- letvekilleri, il ve ilçe başkanları, belediye baş- kanları ve diğer partililer CHP’den dışlandı; CHP’de siyaset yapmaları, tamamıyla keyfi bir tutumla ya da Baykal’a kayıtsız-koşulsuz bağ- lılık istenerek, engellendi. Binlerce partilinin “parti emeği” hiçe sayıldı. Bu uygulamanın bir sonucu olarak, örgütün ve yönetim organlarının “karar alma mekanizmala- rına katılımı” ortadan kalktı; aday saptamaları ve aynı önemde olmak üzere “siyaset üretimi” tü- müyle merkezileştirildi; giderek tek kişiye, Ge- nel Başkan’a bırakıldı. “Hantallığın” asıl kaynağı budur! Hantallık, CHP’nin düşünce yapısının “sağcı- laşmasına” yol açtı. Partililerin ve örgütlerin çalışmaları, “yalnızca” Genel Başkan’a bağlılık ölçüsüyle değerlendirildi. CHP, ülke ve dünya so- runları karşısında işlevsizleştirildi. YÖK gibi 12 Eylül kurumlarının “koruyucusu” yapılan Parti, bu kurumların bir bir AKP’nin eline düşmesine yal- nızca “tanıklık” ediyor. Basında, önce, CHP’nin “programını yenile- yeceği”ne ilişkin çok kısa bir haber yer aldı. Prog- ram değişikliği gibi çok önemli bir konu bile “önemsizleştirilebildi”. Program değişikliğinin “biçimi ve içeriği” bi- linmezliğini koruyordu ki Genel Başkan bu kez, “Program ve Tüzük” değişikliklerinin eşzaman- lı yapılmasını ve bunların “yılbaşına kadar ta- mamlanmasını” istiyor. Önemli bir demokratik yaklaşım da bu “çalışmaların örgütün ve STK’le- rin görüşlerine açılacağının” Genel Başkan ta- rafından açıklanmış olması! STK’ler bir yana, an- cak genel başkanınca “hantallıkla” suçlanan ör- güt, program ve tüzük konularında nasıl katkı ya- pabilir sorusu havada kalıyor. Program ve tüzük değişikliğinin içeriğiyle ilgili yine hiçbir açıklama yapılmıyor; sır perdesi aralanmıyor. Yalnız yine basında, tüzüğün iç- eriğiyle ilgili bir ipucu var; parti kulislerinden yan- sıyan: “Baykal’ın kafasında karar alma meka- nizmasının daha pratik işlemesini sağlama dü- şüncesi var. Bu bir bakıma Başkanlık sistemi mo- deli olarak da yorumlanabilir” görüşlerine yer ve- rildiği belirtiliyor. Sanki bugün uygulanan ör- gütlerin ve üst kurulların hiçe sayıldığı uygula- ma “Başkanlık Sistemi” değilmiş gibi. Kuşkusuz eldeki veriler CHP’deki “hantallığın” nasıl giderileceğinin değerlendirilmesi için hiç de yeterli değildir. Ancak Program-Tüzük değişik- liği süreci CHP’nin yeniden canlanmasına ola- nak tanımalıdır. CHP, gerek “partide”, gerekse ülkede de- mokrasi ve ekonomik gelişme alanlarında “ile- rici öncü” niteliğini kazanmalı ve 2004’te iste- diğimiz gibi bu girişim güçlü bir “İktidar Yürü- yüşü”ne dönüşmelidir. Bu da ancak, üyeye, ör- güte ve kurullara, politika önermede ve aday sap- tamalarında, “görev ve sorumluluk” vermekten; parti içi demokrasiyi tam anlamıyla yaşama ge- çirerek “halkla birlikte çözüm” üretmekten ge- çer. Başta Genel Başkan Baykal olmak üzere, CHP üst yönetimi, ülkenin bir yol kavşağına sürük- lenmekte olduğu bu çok duyarlı dönemde, bu özveri ve sorumlulukla davranmalıdır. Barack Obama’nın başkan adaylı- ğını onaylayan Demokrat Parti Kongresi üzerine bir şeyler yazmak içimden gelmemişti. Geçen hafta toplanan Cumhuriyetçi Parti Kongresi için de benzer bir beklenti içindeydim. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. McCa- in’in, Alaska valisi Sarah Palin’ı baş- kan yardımcısı adayı olarak seçmesi çok ilginç, bir o kadar da tehlikeli ola- sılıkları gündeme getirmeye başladı. ‘İmparatorluk sendromu’ ABD başkanlık seçimlerinde, her zaman, dünyanın geri kalanına ABD’nin “Roma” olduğunu anımsatan çok gör- kemli sahnelere şahit oluyoruz. Tarih de bize, Roma’dan beri, imparatorluklar çürüdükçe “gösterilerin” çapının bü- yüdüğünü gösteriyor. ABD hegemon- yasındaki gerilemenin geri çevrile- mezliğinin artık iyice belli olduğu bir dö- nemde, parti kongrelerinin giderek daha görkemli gösterilere dönüşmesi de doğal. Ancak Barack Obama’nın adaylığının onaylandığı kongredeki, Roma imparatorlarının taç giyme tö- renlerini bile aratacak gösterişli, eko- nomik bir krizin ortasında, 6 milyon do- lara mal olan “gösteri” gerçekten mi- de bulandırıcıydı: Görkemli, ama kof bir imparatorluk iddiası… İkinci neden, Obama’nın başkan yardımcısı olarak Clinton’ı değil de Bi- den’i seçmiş olmasının delegeler ara- sında yarattığı, New York Times’ın deneyimli yorumcusu Maureen Dowd’un gözlemlediği “garip”, “ger- gin” hatta “paslı” hava, (27/08) tüm bu gösterişe karşın parti saflarında kuş- kuların oluşmaya başladığına işaret edi- yordu. Bunlara Obama’nın artık ka- nıksamaya başladığım, büyük bir ha- tip edasıyla sunulan içeriksiz konuş- malarını ekleyince… Kısacası, “ilginç” bir şey yoktu yazacak. İmparatorlukların bir diğer ortak özelliği de gerileme dönemlerinde, sefahat ve gericiliği, Lenin’in göz- lemlediği gibi “pornografiyi ve mis- tisizmi” teşvik etmeleridir. George Bush seçimleri, kökten dinci seçme- nin desteğiyle kazanmıştı. Başlangıç- ta ulusal güvenlik, ekonomi, deneyimli ve güçlü liderlik gibi temalar üzerinde odaklaşarak dinci kesimden uzak dur- maya çalışan McCain de kamuoyu yoklamalarında uzun süre Obama’nın gerisinde kalınca, sonunda dinamik ve tutkulu bir kesim olan kökten dinci seç- menin desteğini almaya yönelik tak- tiklere geri döndü. Kimi seçim stratejileri uzmanlarına göre, McCain’in, Palin’i seçmesinin bir diğer nedeni de Clinton’ın başkan adayı olarak seçil- memiş olmasının demokrat seçmen, özellikle beyaz işçi sı- nıfıyla geleneksel kadın de- mokratlar arasında yarattığı hoşnutsuzluktan yararlanma arzusuydu. Yeni Thatcher adayı Sarah Palin’in birden bire ortaya çıkması, deneyimsizli- ğinden, geçmişinin iyi bilin- memesinden dolayı birçok belirsizliği ve kaygıyı da be- raberinde getirdi. Hemen bir saldırı kampanyası başlatan Demo- kratlar bir yana, kimi, Krauthammer gi- bi Neo-con yazarlar bile McCain’in bu tercihinin bir “intihar” girişimi olduğu- nu ileri sürdüler. Kimi Novak gibi de- neyimli yorumculara göreyse, bu “dâ- hiyane” bir taktik adımdı (Washington Post 03/09). Bir anda, tüm dikkatler Cumhuriyetçi Parti’nin kampanyası üzerinde yoğunlaştı. İngiliz, The New Statesman’ın Ame- rika muhabiri Andrew Stephen’a göre bu seçimle McCain, “bir anda kam- panya atmosferini değiştirmiş, yenilik iddialarının çoğunu kendi vagonuna al- mıştı”(04/09/08). Wall Steet Jour- nal’den John Fund, Palin’in kongredeki konuşmasını dinledikten sonra “Rea- gan görevden ayrıldıktan 20 yıl sonra onu özleyen Cumhuriyetçiler geleceğin Margaret Thatcher’ını bulmuş olabilir- ler” diyordu. George Bush’un ilk seçim zaferlerinin mimarı Karl Rove de ta- rihsel deneylerin aksine bu kez “baş- kan yardımcısı adayının sonuçları et- kileyebilecek bir fark yaratabileceğini” düşünüyordu. Palin’in adı açıklandık- tan sonraki üç gün içinde McCain’in 10 milyon dolar ek yardım toplamış olması “paranın” Palin’i onayladığını gösteri- yordu (Los Angeles Times 03/09). Bence bu saptamaların içinde en il- ginci Thatcher benzetmesi. Gerçekten de McCain 72 yaşında, kanser hasta- sı. Eğer bu seçimleri kazanırsa ikinci dönem seçimlere katılamayabilir. O za- man da büyük olasılıkla başkan aday- lığı Palin’e geçer. Hatta eğer McCain bir hastalık nedeniyle yönetemez du- ruma düşerse başkanlığın en azından bir süre için Palin’in eline geçmesi söz konusu. En büyük kaygı da bu olasılıktan kay- naklanıyor: Bu kadar bilinemezlerle do- lu, radikal görüşlere sahip, deneyim- siz, dış politika bilgisi neredeyse sıfır, ilk pasaportunu geçen yıl almış bir po- litikacının kısa yoldan, bu kadar zor bir uluslararası ortamda devlet başkanlı- ğına bu kadar yakınlaşması yorumcu- larda tedirginlik yaratıyor. Sarah Barracuda Ama, sanırım, bu kaygı- lar, çarşamba akşamı kon- gre salonunda Sarah Palin’i dinleyen delegelerin akıl- larındaki son konuydu. Pa- lin’in Demokrat basında, ki- mi geleneksel Cumhuri- yetçiler arasında bir zaaf olarak görülen özellikleri, delegelerde çok olumlu bir etki yapıyor, uzun süredir ilk kez bir siyasetçi Cum- huriyetçi partinin delege- lerini umutlandırıyordu. En önemli kaygı, başkan yardımcısı adayı olarak se- çilmeden önce hakkında ne McCain kampanya görevlileri ne de FBI tara- fından yeterince araştırma yapılmamış olmasıydı. Palin’in “gardırobunda kim bilir hangi iskeletler vardı?” Nitekim, is- keletlerin bir kısmı hemen dökülmeye başladı. On yedi yaşındaki kızı hami- leydi, kendisi 1990’lı yıllarda Alas- ka’nın ABD’den ayrılması için yapılan bir kampanyaya katılmıştı (The Guar- dian 03/09). Belediye başkanı olduğu dönemde yerel kitaplıkta bazı kitapla- rı yasaklatmak istemiş. Kız kardeşin- den ayrılan adamın belediyedeki işine son verdirmek istemişti. Eski güzellik kraliçesi, gençliğinde hokey takımındaki saldırgan stilinden dolayı “Sarah Barracuda” lakaplı Pa- lin siyasi yelpazenin en sağında yer alı- yordu. Kürtaja, eşcinsel ilişkilere kar- şıydı. Evrim teorisine değil Yaradılış teorisine inanıyordu. Kendi bölge- sinde kutup ayılarının korunmasını amaçlayan önlemlere karşı çıkmıştı, küresel ısınmaya inanmıyordu. Alas- ka’da petrol aranması için sondaj ça- lışmalarının başlatılmasından yanay- dı. Bu yüzden konferansta konuşma- sını yaparken delegeler “Sondaj be- beğim, sondaj”, diye tempo tutmuş- lardı (Time, 04/09). Palin bir geyik av- cısı olarak, Ulusal Tüfek Derneği’nin üyesiydi, silah denetimini amaçlayan önlemlere karşıydı. Palin’in, bebeğin sakat olacağını bilmesine rağmen doğum yapması, kızının, kürtajı seç- mek yerine, bebeğinin babasıyla ev- lenecek olması, delegeler ve dinci lo- bi tarafından inancının, sıradan insa- nın sorunlarını yaşıyor olmasının ka- nıtı olarak algılandı. Bir metal işçisiy- le evli olması da taşra seçmenini “İş- ler biraz kötü gidince dine ve silaha sa- rılıyorlar” diyerek küçümseyen Oba- ma’nın seçkinci imajına karşılık “biz- den biri” olarak görülmesini kolay- laştırıyordu. Kongredeki konuşma- sında, Obama’ya yönelik hedefini 12’den vuran keskin eleştiriler, özel- likle “Kimileri değişimden, siyasi kari- yerlerini geliştirmek için yararlanırlar, kimileri de değişimi gerçekleştirmek için siyasi kariyerlerini kullanırlar” gi- bi saptamaları delegenin Palin’e olan güvenini arttırıyordu. Özetle Palin, McCain’in kazanma şansını arttıracak mı yoksa azaltacak mı henüz belli değil. Ancak, eğer McCain kazanırsa, Irak savaşını “Tan- rı’nın emri” olarak gören Palin’in, hem ülkesi hem de dünya halkları için bü- yük bir tehlike oluşturacağı kesin. ABD Başkanlık Seçimlerinde İlginç ve Tehlikeli Gelişmeler DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com Kanatlõ et sektörü dünyayõ solladõ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türkiye Zi- raat Odalarõ Birliği (TZOB) Genel Başkanõ Şem- si Bayraktar, 1990-2006 yõllarõ arasõndaki 16 yõl- lõk dönemde kanatlõ eti üretimindeki büyüme ora- nõnõn dünyada yüzde 4.9 olurken, aynõ dönemde Türkiye’de yüzde 5.8 oranõnda büyüme yaşandõ- ğõnõ bildirdi. TZOB Genel Başkanõ Bayraktar, dü- zenlediği basõn toplantõsõnda “Türkiye Kanatlı Sektör Raporu”nu açõkladõ. Türkiye’nin kanatlõ ürünleri üretiminin dünyadaki ortalama büyüme- yi geçtiğini anlatan Bayraktar, yumurta üretimin- deki büyümenin de dünya ortalamasõnõn üzerinde gerçekleştiğini ifade ederek, aynõ dönem içinde Tür- kiye’de yumurta üretiminin yõllõk ortalama yüzde 5.4 oranõnda büyürken, dünyada büyüme oranõnõn yüzde 3.5’te kaldõğõnõ kaydetti. NECDET ÇALIŞKAN Uluslararasõ piyaslarda son yõllarda ya- şanan dolardaki düşüş, en çok Türkiye’ye yaradõ. 2000-2007 arasõnda dolar Avro karşõsõnda yüzde 60 gerileyince, ticareti- nin büyük bir bölümünü Avro ile yapma- sõna karşõn Türkiye’nin milli gelirinin do- lar cinsinden hesaplanmasõ nedeniyle son 7 yõlda vatandaşõn geliri de yüzde 100’den faz- la artmõş göründü. Dolar düştü, son sayõma göre nüfus azal- dõ, TÜİK’in hesaplama yöntemi değişince, Türkiye’nin milli geliri de sõçradõ. 10 yõl ön- ce Arjantin ve Meksika gibi gelişmekte olan ülkelerin gerisinde yer alan Türkiye, geliş- mekte olan ülkelere fark attõ. 2000-2007 ara- sõnda Türkiye’nin dolar cinsinden kişi başõ- na milli geliri yüzde 128 artarken, Avro cin- sinden artõş yüzde 44’te kaldõ. Uluslararasõ sõnõflandõrmalarda kullanõlan satõn alma gü- cü paritesine göre ise milli gelir artõşõ yüzde 58 oldu. 2000’de Türkiye’nin kişi başõna ge- liri dolar cinsinden 4 bin 225 dolar, Avro ola- rak ise 4 bin 479 dolar idi. 207 sonunda bu rakamlar Avro cinsinden 6 bin 451 Avro iken, dolar cinsinden 9 bin 629 dolara sõçradõ. Ticaretin göstergesi Avro Milli gelirdeki bu artõşa karşõn, Türkiye’nin toplam ticaret hacminin yüzde 63’ü Avrupa kõtasõyla olmasõ, ülke ekonomisi açõsõndan Avro’nun dolardan daha önemli olduğunu da ortaya koydu. 2007’de toplam ihracatõ 107 milyar dolar olan Türkiye, bunun yüzde 66’sõnõ Avrupa’ya, yüzde 5.2’sini Amerika’ya yaptõ. 170 milyar dolarlõk ithalatõnõn ise yüzde 60’õnõ Avrupa’dan, yüzde 7.1’ini Amerika’dan yaptõ. Türkiye, son yõllardaki yüksek bü- yüme oranlarõna rağmen kişi başõna milli geliri AB ortalamasõna yaklaş- tõrma yolunda yavaş ilerleme kayde- diyor. Devlet Planlama Teşkilatõ (DPT) AB ile İlişkiler Genel Müdür- lüğü’nün hazõrladõğõ “AB Üyesi ve Aday Ülkelerde Ekonomik Geliş- meler” raporuna göre, Türkiye ile AB ülkeleri arasõnda kişi başõna milli ge- lirde 5 yõl önce 2.7 kat olan fark, bu yõ- lõn sonunda 2.4’e düşecek. AA’nõn ra- pora ilişkin haberine göre, AB ülke- lerinin ortalamada 5 yõl önce 21 bin 600 Avro olan kişi başõna milli geli- rinin, 2008’de 25 bin 900 Avro’ya ulaşmasõ öngörülüyor. AB ülkelerinin ortalama kişi başõna milli geliri 2007’de ise 24 bin 800 Avro düze- yindeydi. Türkiye’de 2004’te 8 bin 100 Avro olan kişi başõna milli gelirse bu yõl 10 bin 900 Avro’ya çõkacak. Ya- põlan hesaplamalara göre söz konusu rakam, 2009’da 11 bin 500 Avro’ya yükselecek. Buna karşõlõk, 2009’da ki- şi başõna milli gelir de AB ortalama- sõ 26 bin 800 Avro’ya çõkacak. GEÇEN YILI AŞACAK 8 ayda 705 bin ton kömür dağõtõldõ GümrükkrizininbirkaçgüniçindeçözüleceğinisöyleyenErdoğan’aTüzmen’denyanõt: Rusya’yla sorun hâlâ sürüyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Bakanlar Ku- rulu kararõ ile son 5 yõldan bu yana yapõlan kö- mür dağõtõmlarõ bu yõl daha da artacak. Türki- ye Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğü, bu yõl sonuna kadar 1 milyon 750 bin ton kömür da- ğõtmayõ planlõyor. TKİ Genel Müdürlüğü yet- kililerinden edinilen bilgiye göre, 1 Eylül 2008 tarihi itibarõyla valiliklerden gelen talep çer- çevesinde yardõma muhtaç ailelere toplam 705 bin ton kömür sevkõyatõnõn dağõtõm işlemi gerçekleştirildi. 14 ilde dağõtõm programõ ta- mamlanan kömür sevkõyatõnõn ekim ayõ sonu- na kadar 1 milyon ton düzeyine çõkmasõ plan- lanõyor. TKİ Genel Müdürlüğü, geçen yõl aynõ program çerçevesinde yardõma muhtaç ailelere 1 milyon 474 bin ton kömür sevkõyatõ gerçekleştirmiş- ti. Böylece program çerçevesinde bu yõl 276 bin ton kömür daha fazla dağõtõlmõş olacak. ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’õn hafta içinde Rusya ile ilgi- li sõnõr sorununun birkaç gün içinde çözümleneceği açõklamasõna karşõn, Devlet Bakanõ Kürşad Tüzmen, sorunun hâlâ çözülmediği- ni söyledi. Rusya’nõn Türk ihraç ürünlerini bekletme- sinin maliyetinin şu ana ka- dar 500 milyon dolar oldu- ğunu belirten Tüzmen, “Kırmızı Hat” girişiminin Erdoğan tarafõndan engel- lenmesi ile ilgili olarak da “Her yiğidin kendine has yoğurt yiyişi vardır. Biz bugüne kadarki tecrübe ve birikimimizle kendi- mize göre bir tedbir planı uygulamaya çalıştık. Daha sonra çalışmalar yapıldı ve başka açıklamalar geldi. Biz bu coğrafyada komşu ve çevre ülkelerde nasıl ti- caret politikası uygulan- ması gerektiğini çok iyi bilen insanlarız” açõkla- masõnda bulundu. Tüzmen, “Sonuçta Rus- ya, AB ile ne yaptıysa Tür- kiye ile de aynı şekilde yapmak zorunda. Aksi takdirde kabul etmemiz mümkün değildir” diye konuştu. Tüzmen, Dış Ticaret Müsteşarlığı’nda TİM başkan adayları Adnan Dalgakıran, İsmail Gülle, Mehmet Büyükekşi ve Ali Kahyaoğlu ile birlikte poz verdi. Son 7 yõldõr Avro’nun dolarõ ezmesi, vatandaşõn gelirini sanal da olsa yüzde 128 arttõrdõ Dolar Türkleri zengin etti AB kaçtı, Türkiye kovaladı TÜİK hesaplama yöntemini değiştirdi, nüfus azaldõ, dolar da düşünce Türkiye Arjantin, Meksika ve Rusya gibi ülkelerden daha zengin hale geldi. Ancak bu olumlu rüzgâr bile Türkiye’nin AB ile arasõndaki açõğõ kapatmaya yetmedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle