05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 4 EYLÜL 2008 PERŞEMBE 6 HABERLER PERŞEMBE ORHAN BURSALI Umut Işığı? Hiç beklenmedik bir “durum değerlendirmesi” yansıdı kulislerden gazetelere. Baykal demiş ki: “CHP’de hantal bir işleyiş var, parti bu yapısıyla gitmiyor, bunu değiştirme görevi bize düşüyor. Par- ti çalışması ve yetki kullanımında, yerel yönetim- lerde sorumlu görevli kim, işin sahipleri kimler bel- li değil..” Baykal, program ve tüzük çalışması yap- tıklarını ve bunları tartışmaya da açacaklarını be- lirtmiş. Bu CHP için bir umut ışığı mı? Umarız öyledir... Baykal ve CHP yönetimi, bir iktidar yürüşüyü başlatmak ve geleceğe kurumsal bir örnek yapı devretmek istiyorlarsa, işi çok ciddi ve sıkı tutmalı. Önlerinde zaman var... Örneğin akla ilk gelen, Türkiye çapında parti ör- gütlerinin bağımsız bir denetim şirketince, seç- menle de interaktivite içinde, net ve nesnel bir fo- toğrafını çektirmektir. İkincisi, parti yönetimine egemen olması gereken vazgeçilmez ilkeler sap- tanabilmeli ve bir kültür yaratılabilmeli. Bu kültür, şüphesiz ki, öncelikle bilimsel dü- şünmeye, davranmaya, demokrasiye dayanma- lı. Partinin temel siyasetleri dikkate alınarak, “ka- palı” siyaset ve ideoloji değil, “açık” siyaset ve ideoloji egemen olmalı. Buradan kastedilen, par- tinin kendi dışındaki düşünce odaklarıyla-toplumla zengin biri düşünce alışverişini gerçekleştirecek bir ruh, bir kültürel alışveriş mekanizmasıdır. “Açıklık” sürekli yenilenme getirir! Parti toplumla da ritmik nefes alışveriş içinde olması gereken bir öncü güçtür! Halkta CHP’nin güçlü bir rüzgâr estirmesi bek- lentisi var! Şüphesiz ki örgüt silkelenmeli! Şüphesiz ki, örgütü yönetecek beynin, çok kapsamlı, çe- şitli sektör, cinsiyet, yaş ve sınıflara yönelik çok başlı ama sinerjik bir yapıda örgütlenmiş olması gerekir. (1 Ekim 06 tarihli Baykal başlıklı yazımı anımsadım). Ancak, taban yapısını “sıfır” kabul ederek, hal- ka-seçmene dayalı tamamen yeni bir ilişkiler zinciri ve hiyerarşisi bile gündeme gelebilmeli... Ku- caklayan bir CHP!.. Not: 1: Prof. Dr.-Ing. V. Doğan Sorguç (özetle): “Parti Geleneği ve CHP” başlıklı yazınızda Parti’de de- mokratik davranış eksiğini dile getiriyorsunuz. Kanım- ca tüm yönetim yetersizliğimizin temelinde bu kültür ek- sikliği yatıyor. Demokratik davranmak için ciddi genel kültür ve endüstri terbiyesi geleneği gerekir. Ciddi lise eğitimi konusu olan genel kültür; merak, araştırma ve öğrenme isteği sağlar. Endüstri terbiyesi ise işbölümü, uzmanlık, işbirliği, ortak hedef, (dikey) organizasyon, standart kavram ve uygulamaları öğretir. Zengin ülke- lerdeki demokrasi, bu gelişimin sonucu. Türkiye buna, büyük Atatürk ile başlamışsa da, kısa sürede liselerini rayından çıkardı ve lisansçı sanayiin ötesine geçeme- di. Her iki eksiklik Türk siyasetini 2 temel ideolojiden yok- sun bıraktığından, siyasi partilerimiz “lider” ve etrafın- daki bir küçük çekirdeğin hegemonyasındaki “kitle par- tileri” görünümünde. Münih Teknik Üniversitesi’nde sos- yoloji hocamız “Demokrasinin 30 tür tanımı var. Geri ül- keler, en gelişmişlerinkini alıp, ellerine yüzlerine bu- laştıracaklarına, kendilerine bu yolda uygun bir düzen kursalar, çok daha başarılı ve mutlu gelişebilirler” de- mişti. Bu konuda kuşkusuz ilk akla gelen, partilerin ku- rumsallaşmasının sağlanması, milletvekili adaylarında asgari standardın (ÖSS örneği) aranması vs. Türk si- yasetinin geldiği nokta bunu kanıtlamış olmalı. Not 2: David Ojalvo (Şalom Gazetesi / Perspektif Sayfası), Pazar günkü “Yağmala, Vur, Yık, Yok Et, Sat Savuştur” başlıklı yazımda “Hitler’in yüz binlerce Al- man Rumenini Yahudilerle birlikte gaz odalarına gön- dererek yok etmesi ile Sulukule’yi yok etmek, özünde birbirinden ayrı düşünülecek olgular değil..” diye baş- layan cümleye itiraz etti, özetle: “Haklı rahatsızlığınızı başta Yahudilere karşı uygulanan soykırımla aynı doğ- rultuda değerlendirmenizi anlamaya çalışıyorum. Elbet bir kültürün yıkılıyor olması son derece üzücü; ama özün- de Hitler’in yaptıklarıyla aynı niteliği taşıyor mu? Bu yı- kımın kültürel yönü ön planda; ama II. Dünya Savaşı es- nasında yaşanmış olan esas soykırımdır, “insanlığın” yok oluşudur ve ayrı olarak ele alınması kanaatimce daha doğru olur... Sulukule’de yaşananları bir “kültürel soy- kırım” kabul etsek dahi Hitler’in soykırımı eşi benzeri bu- lunmayan bir örnek... Sonuçta, “insan” yok edildikten sonra bir yerde herhangi bir “esas” da kalmıyor. Hiç- bir vahşet bir diğerine referans olmamalı. Buna karşı- lık tarihteki olaylar ve yaşananlar ancak daha iyi bir ge- lecek için bize yol gösterici olabilmeli.” Ojalvo’ya kat- kıları için teşekkür. Not 3: Salı yazısındaki “Ruslar ile anlaşarak, Kara- deniz’de Moskova’ya bir kapı açacaktır” cümlesine, Şe- nol Meriç: “Rusya’nın zaten 300-350 km’lik Karade- niz sahili var.” [email protected] RTÜK ÜYESİ SEVİNÇ TV’lere reklam yasağı çağrısı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Üyesi Şaban Sevinç, halen Almanya’da süren “Deniz Feneri Davası” sonuçlanõncaya kadar, televizyonlardan bu derneğin reklamlarõnõ yayõnlamamalarõnõ istedi. RTÜK’ün CHP’li üyesi Sevinç, yaptõğõ açõklamada, halen Almanya’da süren davada, bu derneğin topladõğõ 41 milyon Avro’nun 18 milyon Avro’luk bölümünün amacõ dõşõnda siyasal ve özel çõkar amaçlõ kullanõldõğõ iddialarõ bulunduğunu anõmsattõ. Sevinç, buna karşõn aynõ derneğin bir taraftan da Türkiye’de kutsal ramazan ayõnõ kullanarak televizyon reklamlarõ ile yardõm kampanyasõnõ sürdürdüğünü belirterek, “Herkesin gözü önünde yeni yolsuzluk ve usulsüzlüklere ve halkın dini duygularının istismarına neden olunuyor” dedi. Televizyon kanallarõna çağrõda bulunan Sevinç, “Televizyon kuruluşlarının en azından Almanya’daki dava sonuçlanıncaya, dernek aklanıncaya kadar Deniz Feneri’nin reklamlarını yayınlamamaları gerekir. Ben televizyonlarımızdan bu reklamları yayınlamayarak muhtemel yeni istismarlara neden olmamalarını istiyorum” diye konuştu. Avukat Ünal Taşhan her geçen gün ilginç boyutlar alan davanõn tüm dosyalarõnõ inceleyeceklerini söyledi DenizFeneriçorapsöküğügibi OSMAN ÇUTSAY FRANKFURT - Duruşmalarõ de- vam eden Deniz Feneri davasõ, Al- manya merkezli ve dinci bir dolan- dõrõcõlõk şebekesinin tüm bağlantõla- rõnõn açõğa çõkmasõnõ hõzlandõracak. Yimpaş ve Kombassan gibi birçok şir- kete para kaptõrmõş çok sayõda Türk’ün avukatlõğõnõ üstlenen Ünal Taşhan, her geçen gün daha da ilginç boyutlar alan Deniz Feneri davasõnõn tüm dosyalarõnõ inceleyeceklerini söyledi. Avrupa’daki milyonlarca Avro’luk dinci soygun mağdurlarõ tarafõndan kurulan “Avrupa Türkleri Daya- nışma Derneği”nin avukatlõğõnõ da üstlenen Ünal Taşhan, müvekkilleri arasõnda Deniz Feneri mağdurlarõnõn bulunduğunu belirterek “Doğrusu, gayet iyi örgütlenmiş bir çete kar- şısındayız” dedi. Taşhan, “Deniz Feneri e.V.” ile ilgili davanõn zaman içinde siyasal sonuçlarõ olabileceğini kabul etti. Cumhuriyet’in sorularõnõ yanõtlayan avukat Taşhan şunlarõ söy- ledi: “Yimpaş ile Kanal 7 arasındaki bağlantıları kanıtlayan belgelerimiz var. Dolayısıyla mağduruz. Deniz Feneri’nin bir numaralı sanığı Meh- met Gürhan 1995 yılında Alman- ya’da Media 7 GmbH adıyla bir şir- ket kurmuştu. Bu şirket Kanal 7 Avrupa ile ilgileniyordu. 2004’te şir- ket iflas etti. Media 7 iflas edince, yerine Euro 7 kuruldu. Şirketlerin ortakları, Zekeriya Karaman, İsma- il Karahan, Mustafa Çelik ve Mehmet Gürhan gözüküyor. Frankfurt İf- las Masası’ndan aldığımız belge- lerde Yimpaş Verwaltungs GmbH’nin, Media 7 GmbH’ye 5 milyon Avro’ya yakın para ödedi- ğini görüyorsunuz. Yani Deniz Fe- neri ile Euro 7 üzerinden gelen bir bağlantı söz konusu. Biz, hesap ve- ren bu insanların hepsini bir ka- zanın içinde görüyoruz. Bir çete gi- biler. İnsanların dini duygularını kullanarak para toplamışlar ve sonra da bu paraları havaya sa- vurmuşlar. Kısacası, biz bu dava- nın mağdurları arasındayız.” Yimpaş, Kombassan, Jet-Pa gibi da- valarda Türk yargõsõnõn zayõf kaldõ- ğõnõ, oysa Almanya’da o davalarla il- gili büyük soruşturmalardan geçildi- ğini ve davalar açõldõğõnõ, bunlarõn da sonuçlandõğõnõ vurgulayan genç avu- kat, “Almanya’da yapılanlar neden Türkiye’de yapılmıyor? İşte bu, benim için bir soru işareti” diye ko- nuştu. Alman yargõsõnõn, Türki- ye’dekinden farklõ olarak bu tür do- landõrõcõlõğõn üzerine daha güçlü git- tiğini kabul eden Taşhan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Belgeler olunca da Alman yargısı işin üzerine gidi- yor. Deniz Feneri ile diğer yolsuz- luklar arasındaki bağlantılar açığa çıktıkça davalar daha rahat so- nuçlanacak. Deniz Feneri mağdu- ru müvekkillerimizin haklarını ko- rumak için, bağlantıları kanıtlayan belgeler eşliğinde başvuruda bu- lunduk. Bütün dosyaları biz de in- celeyeceğiz. Deniz Feneri’ne de taz- minat davası açacağız. Deniz Fe- neri’ne bağış yapmış ama o para- ların havaya savrulduğunu gören müvekkillerimiz adına dosyaları inceleyeceğiz.” Taşhan, Türkiye’deki yargõnõn da gerekli ataklõğõ göstermesi durumunda Yimpaş, Kombassan, Jet- pa gibi birçok dolandõrõcõ şirketin mağdur ettiği insanlarõn haklarõnõn alõ- nabileceğini ileri sürdü. Deniz Feneri ile ilgili iddaları Cumhuriyet daha önce gündeme getirmişti. 27. Nisan 2007 ve 24.Nisan 2008 tarihli gazetemizde olay birinci sayfalarımızdan duyurulmuştu. CHP’Lİ TAMAYLIGİL: ‘Almanya yargõlõyor hükümet seyrediyor’ CHP Grup Başkanvekili Okay, ‘Yandaş medya Ergenekon’un üzerine giderken, Deniz Feneri yolsuzluğu karşõsõnda sessiz kalmõştõr” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Genel Başkan Yardõmcõsõ Bihlun Tamaylıgil, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a “Almanya’da yüzbinlerce vatandaşımızı dolandıran Deniz Feneri e.V ile ilgili olarak Frankfurt Eyalet Mahkemesi’nde başlayan davayı ve somut belgelere dayalı iddiaları ne zamana kadar duymazlıktan, görmezlikten geleceksiniz? Yoksa, soruşturmanın ucu yakın çalışma arkadaşlarınıza, koruyup, kolladıklarınıza uzandığı için mi bu önemli yolsuzluk, dolandırıcılık olayının Türkiye ayağını görmezden geliyorsunuz” sorularõnõ yöneltti. CHP Grup Başkanvekili Hakkı Süha Okay da, “Bu olay büyük bir vurgun ve soygun. Yandaş medya Ergenekon’un üzerine giderken, Deniz Feneri yolsuzluğu karşısında sessiz kalmıştır” dedi. Erdoğan’ı hedef aldı Tamaylõgil, yaptõğõ yazõlõ açõklamasõnda şu sözlerle Başbakan Erdoğan’õ hedef aldõ: “Almanya’da yaklaşık olarak bir buçuk yıl önce başlatılan soruşturma ile Deniz Feneri e.V’nin Türkiye bağlantıları da ortaya çıkarıldı. Hakkında iddialar ileri sürülen kişiler arasında sizin önemli görevlere getirdiğiniz çok yakınınızdaki kişiler de bulunuyor. Bu nedenle mi iddiaları ve Almanya’da yürütülen sorgulamayı, yargılamayı yok sayıyorsunuz? Alman yetkili makamlarının ortaya çıkardığı gerçekleri soruşturmak, dolandırıcı kişilerin Türkiye ayaklarını da yargıya teslim etmek için ne bekliyorsunuz? Alman yargı ve güvenlik güçlerinin elde ettiği belge veya bilgiler size yetersiz geliyorsa, çok yakınınızda bulunan ve uzun yıllar adı geçen kurum veya kişilerle çalışan sözcünüz Sayın Akif Beki veya RTÜK Başkanı Sayın Zahid Akman’dan da yardım alabilirsiniz? Mübarek ramazan ayında, kul hakkının hesabını soran Alman Savcı’nın hassasiyetini, garip gureba hakkını koruma sözünü ağzından düşürmeyen siz Sayın Başbakan’ın da göstermesini ve kamu yararına dernek kararı alırken gösterdiğiniz kararlılığı, kamu yararına hesap sormada da göstermenizi bekliyoruz.” Yandaş medya sessiz CHP Grup Başkanvekili Hakkõ Süha Okay da, gazetecilerin Deniz Feneri Derneği yöneticilerinin yargõlanmasõ ve RTÜK Başkanõ Zahid Akman’a yönelik savlarõ anõmsatmasõ üzerine “Yandaş medya Ergenekon’un üzerine giderken Deniz Feneri yolsuzluğu karşısında sessiz kalmıştır. Deniz Feneri büyük bir vurgun, büyük bir soygundur. Kişilerin yardımseverlik duyguları suiistimal edilmiştir, bu duygular istismar edilerek toplanan paralar iç edilmiştir” dedi. “YİMPAŞ ve gurbetçileri soyan İslami holdingler olayında olduğu gibi iktidarın suskun kaldığını” vurgulayan Okay, “Dilerim, Almanya’nın gösterdiği duyarlılığı, Deniz Feneri’nin Türkiye ayağı için de bu siyasal irade gösterir. Bunun içinde yer alan kişiler, bunun bedelini öderler, RTÜK Başkanı dahil” açõklamasõnõ yaptõ. Basın toplantısı düzenleyen RTÜK Başkanı savunmasını Ergenokon’la yaptı. Akman iddiaları geçiştirdi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Al- manya’da süren Deniz Feneri davasõnda adõ gündeme gelen Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanõ Zahid Akman, hakkõnda konuyla ilgili açõlmõş bir soruş- turma, kovuşturma ya da dava olmadõğõnõ, ba- zõ medya organlarõnõn hiçbir belge olma- masõna karşõn insanlarõn “şeref ve haysi- yetiyle oynamayı alışkanlık haline getir- diklerini” savundu. Akman, iddianamede adõnõn geçmesiyle ilgili olarak da Ergenekon iddianamesinde de birçok kişinin adõnõn yer aldõğõnõ belirterek, “Ben aslında bazı ba- sın yayın organlarının Ergenekon sanık- larına gösterdiği saygının onda birini ba- na göstermelerini beklerdim” dedi. Akman, hakkõnda çõkan haberlerle ilgili dü- zenlediği basõn toplantõsõnda, Almanya’da- ki davada kuryelik ile suçlandõğõ yönünde- ki iddianõn son dönemde birkaç kez medyaya yansõdõğõnõ söyledi. Bu iddianõn Alman res- mi makamlarõna aitmiş gibi sunulduğunu be- lirten Akman, “Ancak bu iddia itirafçı sa- nık olarak yargılanan bir şahsın mesnet- siz iftiralarıdır” dedi. Hakkõnda ne Türk ne de Alman makamlarõnca açõlmõş bir soruş- turma, kovuşturma ya da dava olmadõğõnõ be- lirten Akman, benzer haberlerden ötürü bu- güne kadar çeşitli medya organlarõna 9 ay- rõ tekzip metni gönderildiğini söyledi. Elin- deki tekzip metinlerini kameralara gösteren Akman, “Bunları belgesiz olarak insan- ların şeref ve haysiyetiyle oynamayı ken- dilerine alışkanlık edinenlere ibret vesikası olarak sunuyorum” dedi. RTÜK Başkanõ seçildiği günden bu yana hiçbir ticari faaliyette bulunmadõğõnõ savu- narak, haberler karşõsõnda gerekli girişimlerde bulunacağõnõ söyledi. Açõklamalarõnõn ar- dõndan gazetecilerin sorularõnõ yanõtlayan Ak- man, bir gazetecinin isminin dava iddiana- mesinde geçtiğini anõmsatmasõ üzerine Er- genekon soruşturmasõna atõf yaptõ. “Erge- nekon davasında da binlerce kişinin ismi geçiyor” diyen Akman, iddianamede geçen isimlerin yargõ tarafõndan suçlu olarak be- lirlenmediği sürece suçlu ilan edilemeyece- ğini söyledi. Belge bürokratı yalanlıyor AYKUT KÜÇÜKKAYA Almanya’daki Deniz Feneri davasõn- da şirketin muhasebecisi tutuklu Firdevsi Ermiş’in Almanya’da yoksullara bağõş diye toplanan milyonlarca Avro’nun Weiss (Beyaz) GmbH’den Türkiye’de- ki Beyaz Holding’e transfer edildiğini açõklamasõ gözleri Ankara’ya çevirdi. Ermiş’in mahkemede ifadesinde ve iddianamenin 1956 no’lu sayfasõnda adõ “kurye” olarak geçen RTÜK Başkanõ Zahid Akman hakkõndaki iddialarõ ya- lanlarken, hem Almanya’daki hem Türkiye’deki şirketlerle olan üst düzey yöneticiliği bürokratõ yalanlõyor. Frankfurt-Main Sulh Mahkemesi Ti- caret Sicili’ne HRB 56534 sayõsõyla ka- yõtlõ olan “Weiss Handels- und In- vestment GmbH” adlõ yarõm milyon Avro sermayeli medya şirketinin genel müdürlüğünü üstlenen Zahid Akman, bu görevini Deniz Feneri e.V davasõnõn en önemli tutuklu sanõğõ bir dönem Kanal 7 INT’in ve Deniz Feneri’nin Avrupa Müdürlüğü’nü üstlenen Mehmet Gür- han’a devretti. Bu işlem “2 Kasım 2005” tarihinde ticaret siciline kaydedildi. Ancak ne var ki Zahid Akman “17 Temmuz 2005” tarihinde RTÜK Baş- kanõ oldu. Frankfurt’taki bu resmi belge tüm dikkatlerin yoğunlaştõğõ şirkette Za- hid Akman’õn 4 aya yakõn bir süre RTÜK Yasasõ’nõ ihlal ederek başkanlõ- ğõnõ sürdürdüğünü gösteriyor. Zahid Akman’õn ismi Almanya’da tu- tuklu sanõk Ermiş’in ifadesinde geçen pa- ra transferlerinin yapõldõğõ Türkiye’deki şirkette de geçiyor. Ermiş’in ifadesine gö- re topladõklarõ bağõşlarõ Milli Görüş çiz- gisinde bulunan kurum ya da kuruluşla- ra aktaran Deniz Feneri e.V, toplanan yar- dõm parasõnõ paravan şirket olarak ta- nõmlanan Almanya’daki Weiss GmbH şirketi aracõlõğõ ile İstanbul merkezli Beyaz Holding’e aktarõyor. Yönetim kurulu başkanlõğõnõ Kanal 7’nin patronu Zekeriya Karaman’õn yaptõğõ Beyaz Holding, İstanbul Büyükşehir Beledi- yesi’nin en önemli ihalelerini alma- sõyla tanõnõyor. 23 Eylül 1998’de ku- rulan ve RTÜK Başkanõ Akman’õn da kurucusu olduğu Beyaz İletişim AŞ’yi de içinde bulunduran şirkette Ak- man, hisselerini yönetim kurulu üye- si İsmail Karahan’a devretmişti. Akman’õn Almanya’daki şirketteki hisselerini devrettiği tutuklu sanõk Mehmet Gürhan, Beyaz Holding’in yö- netim kurulu üyesi olarak dikkat çekiyor. Beyaz Holding’in yönetiminde bulunan Zekeriya Karaman, İsmail Karahan ile Mustafa Çelik ise Kanal 7’nin üst düzey yöneticileri olarak karşõmõza çõkõyor. RTÜK Başkanõ da uzun yõllar Kanal 7’de yönetici konumunda çalõşmõştõ. Yimpaş ve Kombassan gibi birçok şirkete para kaptõrmõş çok sayõda Türk’ün avukatlõğõnõ üstlenen Ünal Taşhan, “Doğrusu, gayet iyi örgütlenmiş bir çete karşõsõndayõz” dedi. Akman, Almanya’daki şirketteki görevini RTÜK başkanõ olduktan 4 ay sonra devr etmiş “Weiss GmbH” adlõ yarõm milyon Avro sermayeli medya şirketinin genel müdürlüğünü üstlenen Akman, bu görevini Deniz Feneri e.V davasõnõn en önemli tutuklu sanõğõ Mehmet Gürhan’a devrettmiş
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle