05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 4 EYLÜL 2008 PERŞEMBE 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN 20. ve 21.Yüzyılların Barış Savaşımları MAHMUT ILICALI HİCRAN ÖZDAMAR ANKARA/İZMİR - Üniversite- ye kayõt yaptõrmaya gelen öğrenci- ler, Ankara ve İzmir’e gelir gelmez tarikat yurtlarõnõn kõskacõnda kalõyor. 1 Eylül’de başlayan üniversite kayõtlarõ için Ankara’ya gelen bin- lerce öğrenci AŞTİ’de (Ankara Şe- hirlerarasõ Terminal İşletmesi) tari- kat yurtlarõnõn kurduğu standlarda adeta abluka altõna alõnõyor. Gelen yolcu katõnda özellikle sabah 07.00 ile 09.00 arasõnda dinci ya da tari- katlara bağlõ yurtlarõn kurduğu stand- larõn sayõsõ 15’i geçiyor. Sabah sa- atlerinde Ankara’ya kayõt yaptõrmak için gelen öğrenciler otobüsten iner inmez türbanlõ kadõn görevliler ta- rafõndan çembere alõnõyor. Üniver- site kaydõna tek başõna gelen öğ- rencilerin yanõ sõra aileleriyle birlikte gelen öğrencileri de kõskaca alan tür- banlõ stand görevlileri, öğrencileri ik- na edebilmek için birçok vaatte bu- lunuyor. Öğrencileri adeta zorla tutan tür- banlõ görevlilerin sayõsõnõn sabah sa- atlerinde 300’ü bulduğu, AŞTİ’de öğrencilere her türlü barõnma ve burs vaadinde bulunduklarõ belirtiliyor. Tarikat yurtlarõnõn türbanlõ stand görevlilerinin bazõ öğrencilere yurt- larõnda kalmalarõ karşõlõğõnda kayõt masraflarõ ile harç ücretini ödeme- yi bile teklif ettikleri belirtilirken, ki- mi tarikat yurtlarõ ise “Burs Baş- vuru Masası” adlõ standlarla öğ- rencileri kandõrmaya çalõşõyor. ‘Diğer yurtlarda fuhuş yapılıyor’ Edinilen bilgeye göre, tarikat yurt- larõnõn türbanlõ görevlileri üniversi- teye kayõt yaptõrmaya gelen ve ba- rõnma sorunu olan öğrencileri kan- dõrmak için üniversite yurtlarõna ilişkin yanlõş bilgiler veriyor. Tarikat yurtlarõnõn türbanlõ gö- revlileri, “üniversite yurtlarında fuhuş yapıldığını” ve “diğer yurt- ların ahlaklı olmadığını” savu- narak, öğrencilerin ve ailelerin ak- lõnõ karõştõrõyor. AŞTİ’ye gelen öğrencilere dağõtõlan tarikatlara bağlõ yurtlarõn afişlerinde “sohbet odaları”, “şark odaları” ve “mes- cit” gibi olanaklarõn bulunmasõ dikkat çekerken, kimi tarikat yurt- larõ ise aynõ zamanda burs imkânõ da sunmayõ vaat ediyor. ‘Her gün 4 kez arıyorlar’ ÖSS’de derece yaparak üniver- siteyi kazanan kimi öğrencilerin ise cep telefonuna kadar her türlü bil- gisini edinen tarikat yurtlarõ, söz ko- nusu öğrencileri her gün arayarak kendi yurtlarõnda kalmalarõ için ikna etmeye çalõşõyor. Bir üniver- site standõnda çalõşan görevli, “Bü- tün öğrencilerimiz günde en az 4 kez aranıyor. Her türlü bilgiyi al- mışlar. Hangi üniversiteyi ka- zandığı, kaç puan aldığı, cep te- lefon numarası... Tüm bu bilgi- leri edinmişler, ellerinde bilgisa- yar çıktılarıyla dolaşıyorlar” der- ken, tarikat yurtlarõnõn zaten bir yurtta barõnma hakkõ kazanmõş olan öğrencileri bile hedef aldõğõ- nõ kaydediyor. Ege Üniversitesi’nde de bu du- rum kayõt döneminde gün yüzüne çõkõyor. Üniversite kütüphanesin- de öğrenciler, kayõt işlemlerini ta- mamlarken, veliler için ayrõlan bö- lümde tarikat üyeleri, özel yurtlar hakkõnda bilgi veriyor. Öğrenci ve velilere yaklaşan özellikle tür- banlõ genç kõzlar, kentte barõnma zorluklarõna dikkat çekiyor. Üni- versite güvenlik görevlilerinin kam- pus alanõndan uzaklaştõrmaya ça- lõştõğõ kişiler, gözden kaybolup bir süre sonra yeniden ortaya çõkarak, veli ve öğrencilere yaklaşõyor. Da- ha sonra okula yakõn yerlerde bu- lunan yurtlara öğrenci ve velileri- ni götürerek, odalarõ, binadaki ola- naklarõ gösteren türbanlõ kişiler, ai- leleri ikna etmeye uğraşõyor. Kent merkezi dõşõnda bulunan okullarda da öğrenciler, tarikat ev- lerine davet ediliyor. Ankara’da AŞTİ’de türbanlõ kadõnlarõn görevli olduğu standlarda öğrencilere başta “kayõt masraflarõ ve harçlar” olmak üzere her türlü barõnma ve burs vaadi veriliyor. Öğrenci ve velilere “diğer yurtlarda fuhuş yapõldõğõnõ” söyleyen tarikat yurtlarõnõn, dereceyle üniversiteyi kazanmõş kimi öğrencilerin özel bilgilerine ulaşmasõ da akõllarõ karõştõrõyor. Türbanlı sınıf öğretmenleri BEKİR ŞAHİN GAZİANTEP - Gaziantep İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Cahit Nakipoğlu İlköğretim Okulu Konferans Salonu’nda dün ve önceki gün sõnõf öğretmenlerine yeni müfredatla ilgili bilgilen- dirme semineri düzenlendi. Yaklaşõk 200 öğretmenin ka- tõldõğõ seminere, 20 öğretmen yasak olmasõna karşõn türbanla katõldõ. Bazõ öğretmenlerin du- ruma tepki göstermesi üzerine sa- londa tartõşma yaşandõ. Öğretmenler, durumu semi- nerde görevli Milli Eğitim Ba- kanlõğõ Talim Terbiye Kurulu Başkan Yardõmcõsõ Dr. Muam- mer Yõldõz’a da ilettiklerini be- lirterek duruma sessiz kalõndõğõ- nõ ileri sürdüler. Öğretmenler, “Yõldõz bize, ‘Muhalif seslere kulak vermeliyiz. Zaten sorun hep böyle kişilerce çõkarõlõyor’ dedi. Ancak olaya ilgisiz kalõndõ. Tür- banlõ öğretmenler 2 gün boyun- ca seminerlere katõldõ” dediler. Üniversiteye kayõt yaptõrmaya gelen öğrencilere baskõ terminallerde başlõyor Tarikat kõskacõ1 Eylül ile başlayan bu hafta, “Barış Haftası”. Salı günü barış kavramıyla ilgili ki- mi yanlış sloganlara değindikten ve barış özleminin sanayi toplumlarının ileri tekno- lojisinin de katkısıyla ulaştığı büyük tahrip gücü dolayısıyla, insanlığın, bir anda ken- di kendini yok etme tehlikesi yüzünden gün- demin ön maddesine yerleştiğini belirt- miştim. İnsanlığın yüz yüze olduğu bu nükleer dehşet dengesinin doğurduğu tehlike, bloklardan birinin çökmesi üzerine, top- yekûn nükleer savaş, hiç değilse şimdilik ve bir süreliğine ortadan kalkmış bulunu- yor. Barış savaşımı topyekûn nükleer savaş ile insanlığın bir anda yok olma tehlikesiy- le 20. yüzyılda öne çıktıysa eğer, bu tehli- ke hiç değilse şimdilik de olsa ortadan kalk- tığına göre, artık barış mücadelesinin de, günümüzde eski önemini yitirdiği söyle- nebilir mi? İlk bakışta öyle gibi görünüyorsa da, pek öyle de değil. 20. yüzyılda bilim adamları, insanoğlunun geleceğini iki büyük tehdidin gölgesi altında olduğunu söylemekteydiler. Bunlardan birincisi, yukarıda sözü edilen nükleer savaş ile bir anda yok olma olası- lığıydı. Artık hiç değilse o gündemde ol- madığından, eski sloganlar ve taktiklerle yü- rütülecek olan barış mücadelesinin anlamı da kalmayacak, geniş topluluklara benim- setilmesi de mümkün olmayacaktır. Ama bu demek değildir ki, barış savaşı- mının artık anlamı ve gereği kalmamıştır. Önceleri bilim adamlarının dikkati çek- meye çalıştığı, kamuoyunda bir ölçüde yan- kı bulsa bile, geniş kitlelerin fazlaca bilin- cine varmadığı büyük tehlike, insanlığın bir anda değilse de, önceleri yavaştan, sonra hızla, dünya üzerinde sağlıklı yaşam ko- şullarını yitirmesidir. Çevre kirliliğinin küresel tehlike boyutla- rından, geçen yüzyılın ortalarından beri söz ediliyor. Ama elle tutulur sonuçlar ancak ge- çen yüzyılın sonunda ve bu yüzyılın başında ciddi biçimde görülmeye başlandı. Küresel ısınmanın korkunç boyutlarının sonuçlarını herkes gibi Türkiye de hatta ki- milerinden daha fazla ve daha somut ola- rak görüyor. İçinde yaşadığımız kuraklık, bu sonuçlardan biri. Kuraklık gıda maddeleri- nin pahalanması, azalması, dolayısıyla yoksulluğun ve açlığın artması anlamını ta- şıyor. Zaten geçen yüzyılın üçüncü çeyreğinin sonlarında 21. yüzyılın “su savaşları” cid- di bir olasılık olarak gündeme girmiş bulu- nuyordu. Kuraklığın tahminleri de aşan boyutlarıyla birlikte, çok yakın bir gelecekte, özellikle bizim bölgemizde, çok ciddi sa- vaşlara yol açabilecektir. Bu yıldan başlayarak, ülkemizde insan- lar kuraklığı günlük yaşamlarında acı bir bi- çimde hissetmeye başlayacaklar. Çevre kirlenmesi, dünyanın kimi bölge- lerini oturulmaz hale getirecek, kimilerinde ise yaşamı bugünkünden çok daha güç ko- şullara mahkûm edecektir. İnsanlığın bir kısmının susuz, bugün- künden daha büyük bir kısmının da açlık içinde yaşadığı bir dünyada yerel ölçekte de, küresel boyutta da, barışa erişmek mümkün olmayacaktır. İlk bakışta tuzu kuru gibi görünen ülke- ler de, küresel ısınma ve kirlenmeyi önle- yemedikleri takdirde önce yaşam düzey- lerinin, sonra bizzat yaşamlarının gittikçe ar- tan bir tehdit altında olduğunu görecek- lerdir. Girdilerin doğal ve sosyal maliyetlerini hiç göz önünde bulundurmayan bugünkü ego- ist vahşi kapitalist düzen sürdüğü takdir- de, gelişmiş ülkelerin halkları da, önce ya- şam kalitelerinin sonra varlıklarının tehdit al- tında olduğunu göreceklerdir. Bu tehlikelerin bertaraf edilmesi ancak da- ha hakça, daha paylaşımcı, tüketimin da- ha denetim altında olduğu başka bir sistemi zorunlu kılacaktır. İşte 21. yüzyılda insanlığın karşı karşıya bulunduğu büyük tehlike bu olacağı için, ay- nı zamanda bir sistem mücadelesi haline dönüşecek olan barış mücadelesi de bu hu- suslara odaklanmak durumundadır. Yukarıda da belirtildiği gibi, küresel ısın- ma ve kirlenme o boyutlara varacaktır ki, insanların tümü (tabii en varsıllar önceleri daha az olmak üzere) cinsiyet, ulus, etnik köken, sınıf farkı olmaksızın bu tehdidin so- nuçlarına katlanmak zorunda kalacaklardır. Bu durum da çevreci savların, çok geniş kitleler tarafından algılanması ve benim- senmesi sonucunu doğuracaktır. İnsanlığın bir anda yok olması tehlikesi- nin gündemde oldğu 20. yüzyılın barış mü- cadelesi, nasıl anti militarist ve savaş kar- şıtı olmuş ise, insanlığın tedricen yok olması tehlikesinin gündemin baş maddesi haline geldiği 21. yüzyılda da barış mücadelesi, bunları da aşan, anti aşırı-tüketimci ve an- ti çevre-talancısı olmak, çevreci hareket ile yapısal bir ittifak oluşturmak zorundadır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle