03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 24 EYLÜL 2008 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 12 Eylül’den bir gün önce bir gün sonra 11 Eylül: Terör... Türkiye kan gölü... 12 Eylül: Darbe... Terörün sonu ve sessizlik... 13 Eylül: Baskõ... Her şeyi yõkõp yeniden inşa... T ürk, Alman ve Fransõz yöneticilere uyarlanan bir fõkradõr...Üç ülkenin yö- neticilerine ortak bir soru sorulmuş: Di- yelim ki, ülkenizin en büyük kentinde bir dep- rem oldu. Evlerin yüzde 20’si tamamen yõkõldõ, yüzde 40’õ ağõr hasar gördü, kalan yüzde 40’õ hafif hasarlõ. Ne yaparsõnõz? Alman şu yanõtõ vermiş: Tümüyle yõkõlan yüzde 20’yi gözden çõka- rõrõm. Ağõr hasarlõ yerleri restore ederim. Hafif hasarlõ evlerde de iyileştirme yaparõm. Fransõz söz almõş: Tümüyle yõkõlan yerlerin imar planlarõnõ çõ- kartõr, aynen yeniden inşa ederim. Öteki yer- leri de tümüyle restore ederim. Böylece kent eski yapõsõnõ hiç yitirmeden aynen korunmuş olur. Türk bütün bunlarõ dinlemiş, kendi çözü- münü söylemiş: Her şeyi dümdüz eder, yeniden yaparõm! Fõkra, Türkiye’deki pek çok meslek kuru- luşuna uyarlanabilir. Sanõrõz en çok ülkeyi yö- netme sorumluluğunu üzerine alanlara uyar! 12 Eylül’de ülke yönetimini elinde tutanlar, her şeyi dümdüz edip yeniden kurmayõ hedefle- diler. Yenisinin de kesinlikle eskisine benze- memesini istediler. Öyle ki yeni kurulacak par- tilerin değil adõ, ambleminin dahi eskiyi çağ- rõştõrmamasõ gerekiyordu. Toplumun tümüyle hafõzasõnõn silinmesi ve eskiye ilişkin hiçbir şeyi düşünmemesi plan- lanõyordu. 12 Eylül’e 2000’lerden bakarken sadece bir tarihe yani “12 Eylül gününe” değil de, 11- 12-13 Eylül’e birlikte bakõlabilir mi? Çok zor... Ders çıkarmayı denemeliyiz Zira her kesim kendi tarihini kendisi tarif edecektir. Yõllardõr böyle devam etti. Bizim hiçbir şekilde, tartõşmasõz, kesin doğrularõ içe- ren saptama yapma iddiamõz yok. Bu üç tari- hi birlikte kendi koşullarõ içinde değerlendi- rip, 21. yüzyõl için dersler çõkarma deneme- sine girişebilir miyiz? Denemeliyiz diye düşünüyorum... 1977-81 arasõnda öğrenciydim... Gazeteci- leğe de 11 Kasõm 1980’de başladõm... 12 Eylül öncesinde öğrenci hareketleri ül- keyi şöyle görüyordu: 1- Yönetimde halktan kopuk, sadece ser- mayenin isteklerini yerine getiren bir kesim var. 2- Bu böyle gidemez. En kõsa zamanda bu- na son verip halkõn iktidarõnõ kurmak gerek. 3- Hâkim sõnõflar, erki elinde bulunduran güçler, bu hedefe ulaşmak için yola çõkan ha- reketlerin üstüne, ülkücü gençleri yönlendirip faşist saldõrõlar düzenletiyorlar. Sağ-sol ça- tõşmasõ yok, böylesi faşist saldõrõlar var. Silahları aynı şirketler sağladı Ülkücü gençler de kendilerine çok önemli bir görev biçildiğini düşünüp, gençlik hare- ketlerinin tümünü hedef aldõlar. Bu döneme ilişkin ilginç saptamalardan biri Uğur Mum- cu’nundur. Mumcu, 12 Eylül öncesinde sağ ve sol örgütlere aynõ kaçakçõlõk şirketlerinin silah sağladõğõnõ kanõtladõ ve yazdõ! Burada daha önce değindiğimiz sol hare- ketlerin kendi içindeki bitip tükenmek bilmez bölünmüşlüğünün de altõnõ ayrõca çizmek gerekiyor. Gençlik hareketleri kendi hedefleri, heye- canlarõ içinde sürerken 11 Eylül’de Ankara’da durum neydi? Karmakarõşõktõ... Biraz ileri gidersek şunu bile söyleyebiliriz: İktidardan muhalefete herkes oklarõ birbi- rine çevirmiş, sorumluluğu karşõ tarafta gö- rüyordu. Taraflarõn durumunu özetleyelim: Cumhurbaşkanõ Fahri Korutürk, Ocak 1980’de askerlerin uyarõ mektubunu alõp hü- kümete iletmiş, köprü görevini yapmakla ye- tinmişti. Zaten kõsa süre sonra görevi devre- decekti. Bundan sonrasõnõ yeni cumhurbaşkanõ düşünsündü. Başbakan Demirel, Ecevit başarõlõ olama- yõnca yeniden koltuğa oturmuştu. Ecevit’in di- yecek hiçbir şeyi yoktu. “Anarşiyi” durdur- masõ için askere her türlü olanağõ sağlõyordu. Daha ne olsundu. Ecevit’e göre, Demirel anarşinin kaynak- larõnõ açõkça söyleyemiyordu. Demirel, hü- kümetini destekleyen Türkeş ve Erbakan’õn kõskacõndaydõ. Askerler, kendilerine verilen yetkilerin ye- tersiz olduğunu düşünüyordu. Mademki ülke yönetiminin sorumluluğu hükümetteydi, ora- dan gelen emir kadar anarşi ile mücadele ede- bilirlerdi. Aksi halde, yetki dõşõna çõkmalarõ, ileride yargõlanmalarõnõ da getirecek olum- suzluklarõ doğurabilirdi. Bu tablonun gençleri anlamasõnõ beklemek ve terörün durmasõ için yapõlmasõ gerekenlerle ilgili sağlõklõ çözümler bulacaklarõnõ düşünmek zordu. Yönetime el koyan yapı, önüne iki hedef koydu 12 Eylül günü terörün önemli ölçüde dur- masõnõn ardõndan yönetime el koyan yapõ önüne iki hedef koydu: 1- Terörü tümüyle bitirmek. 2- Ülkeyi yeniden inşa etmek. İkinci şõk, Türkiye’nin hukukunu, anaya- sasõnõ, siyasi partiler yapõsõnõ, eğitim siste- mini, kõsacasõ toplumsal yapõnõn bütün hal- kalarõnõ altüst etti. 12 Eylül gençliği de ye- niden inşa etmek istedi. O nedenle terör ör- gütlerinin, her türlü yasadõşõ örgütün tümüyle bitirilmesi gerekiyordu. Genç-liğin hafõza- sõnda böyle bir şey olmamalõydõ. 78 kuşağõ, bu dümdüz edip yeniden yap- manõn bedelinin olmasõ gerektiğini düşün- dü ve şu istemi ortaya attõ: 12 Eylül yönetimi yargõlansõn! Bunu kimden istiyor? AKP hükümetinden... AKP bunu yapabilir mi? Hayõr... Neden? Çünkü 12 Eylül dönemi uygulamalarõna bakõnca görülecektir ki; AKP iktidarõnõn bu- günkü kadrolarõ o günlerde büyük ölçüde za- rar görmemiş... Okullarda din dersinin zo- runlu tutulmasõndan okul yöneticilerinin bu dersleri okutan öğretmenler arasõndan se- çilmesine kadar hemen her alanda önleri açõldõ... Bunun mu ortaya çõkarõlmasõnõ is- teyecekler? AKP çareyi ders kitaplarõndan darbe dö- nemlerinin kaldõrõlmasõnda buldu. Gerekçe olarak da şunu gösterdi: “Türkiye’nin demokratik imajını ze- deliyor!” Nasõl ki 12 Eylül, çözümü hafõza tazele- mekte bulduysa, AKP de tarihteki bazõ bölümlerin kayõtlardan silmesini, demokratik buldu! 13 Eylül’ün içinde kimler var? Yönetime el koyan askeri kadro, onlarla birlikte hareket eden bürokrasi ve siyasi ya- põ. Bu noktada salt görünüme bakõp; asker- sivil ayrõmõ yapmak da çok sağlõklõ değil. Deyim yerindeyse militarizm beyindedir. Askerin içinde de son derece diktatörsel ba- kõşa sahip kişiler çõkabilir, bir o kadar si- villerin içinden de. Tarih bunun t-onlarca ör- neğiyle dolu... İ talya’yõ 21 yõl yöneten, Av- rupa’nõn ilk faşist diktatörü Be- nito Mussolini bir demirci ustasõnõn oğluydu. Yoksul büyü- dü. Son derece disiplinsizdi. Üs- telik saldõrgandõ... Öğretmenleri bütün çabalarõna karşõn onu oku- la kazandõrmada başarõlõ olama- yõnca, en son yöntemi seçtiler: Başka bir okula gönderilmesi- ne... 1902’de, 19 yaşõnda İsviçre’ye gitti. Değişik işlerde çalõştõ. Dö- nemin düşünce akõmlarõndan et- kilendi. Nietzsche, Hegel, Kant, Spinoza gibi düşünürleri okuyup şu düşünceyi edindi: “Bunların hiçbiri benimsene- cek şeyler değil. Ama her birinin doğru söylediği şeyler var. On- lardan yararlanılabilir, yeni dü- şünceler oluşturulabilir...” Mussolini, 20’li yaşlarda ağzõ laf yapan, çevresinde insan toplayan siyasal bir kimliğe büründü. Bir- kaç kez tutuklandõ. İtalya’ya dö- nünce sendikacõlõk, gazetecilik, öğretmenlik yaptõ. Hiçbiri kes- medi. Siyasete geçti... Şöyle düşündü: “Gazetelerde yazı yazacağına, kendine ait bir gazeten olsun, is- tediğini yaz...” Bunu başardõ... Bu başarõ daha büyük gazetelerin dikkatini çekti. Sosyalist Parti’nin yayõn organõ Avanti’nin yayõn yönetmeni oldu. Birinci Dünya Savaşõ sõrasõnda çok radikal adõmlarõn taraftarõ ol- du. Önce İtalya’nõn savaşa gir- mesine karşõ çõktõ. Ardõndan Avus- turya’ya karşõ savaşõn şart oldu- ğunu savunan zenginlerin desteğini alõp yeni bir gazete çõkardõ. İtalya savaşa girinci orduya katõldõ. Birinci Dünya Savaşõ’nõn biti- mine ramak kala, İtalya’nõn kur- tuluş yolunu şöyle özetledi: “Bu ülkeye acımasız, enerjik bir diktatör gerekli.” 1919’da kendisine ait bir örgüt kurdu: Fasci di Combattimento. 1922’de, savaş sonrasõ İtal- ya’nõn içinde bulunduğu karma- şaya dikkat çekip Napoli’de 40 bin kişilik bir miting yaptõ. Roma’ya şu haberi gönderdi: İktidar bize verilmezse dört kol- dan Roma’ya yürüyeceğiz. Dört gün sonra faşist gruplar dört ayrõ koldan Roma’ya yürü- yüşe geçti... Kral, hükümeti kurma görevini Mussolini’ye verdi. 31 Ekim 1922’de koltuğa oturan Mussoli- ni, 39 yaşõndaydõ ve İtalya tarihi- nin en genç başbakanõydõ. Ertesi yõl ilk işi şu oldu: İktidarõ başõnda bulunduğu faşist partinin daha çok sandalye sağla- yarak elde edeceği bir seçim yasasõ hazõrlamak. Başardõ da... Yöntem olarak şunu seçti: Ekonomide istikrarõ sağlamak, halkõn temel gereksinimlerini kar- şõlamak, bunun üstüne diktatörlük dikmek! Mussolini bu yöntemle ülkesi- ni 1943’e kadar yönetti. İkinci Dünya Savaşõ’ndaki başarõsõzlõğõ sonu oldu... Yeniden altõnõ çizelim, Musso- lini bir sivildi, siyasette sivrildi, ik- tidarõ eline geçirip başkasõna ver- memenin yasalarõnõ hazõrladõ ve 21 yõl diktatörlük yaptõ... B ir gümrük memurunun oğlu olan Adolf Hitler’in öğren- ciliği de Mussolini’ninkinden farksõzdõ: Başarõsõz ve tembel... 14 yaşõnda babasõnõn ölümünün ardõndan 16 yaşõnda şu kararõ almak zorunda kaldõ: Okulda başarõsõzõm, eğitimi bu- rada noktalamalõyõm... 21 yaşõnda da annesini kaybedince yaşadõğõ Linz’i terk etme kararõ aldõ. İçinde güzel sanatlar okuma duygusu vardõ. İki kez sõnava girdi ama başarõ- sõz oldu. Bu aşamadan sonra şöyle bir kişili- ği belirginleşti: İnsanlardan uzak, Alman olmayan- lardan nefret, Yahudilerden daha çok nefret, yalnõz bir hayat... 24 yaşõnda Münih’e gitti. Ertesi yõl askerlik için Avusturya’ya çağrõldõ. Git- ti, şu yanõtõ verdiler: “Askerliğe uygun değilsin...” Peki dedi, döndü. Tam daha da içe kapanacağõ bir sõrada Birinci Dünya Sa- vaşõ patladõ. Gönüllü olarak Bavyera Piyade Alayõ’na katõldõ. Savaşta gös- terdiği kahramanlõklar nedeniyle demir haç nişanõ aldõ. Savaş bittiğinde has- tanedeydi. Almanya’nõn yenilmesine çok üzüldü. Olamazdõ, bunun karşõlõğõnõ vermek, üstün õrk Almanlarõn alnõndaki bu lekeyi silmek gerekiyordu. Hemen ordu- ya bağlõ bir siyasi etkinliğe katõlmak is- tedi, katõldõ. O sõrada Nazi Partisi kurul- muştu. İki tarafta birden olamayacağõnõ gördü, Nazi Partisi’ne girmeyi yeğledi. Hitler partinin içinde kõsa sürede sivrildi. Ona göre güçlenmenin iki yöntemi vardõ: Etkin propaganda ve saldõrganlõk... Hitler’in bu yöntemi parti içinde tar- tõşmalara neden oldu. Ancak parti yöne- timi durumu şöyle değerlendirdi: Partinin güçlenmesi Hitler’e bağlõ. Onu sõnõrsõz yetkiyle parti başkanlõğõna geti- relim. Hitler, 32 yaşõnda, bütün güçleri eline almõş bir kişi olarak genel başkanlõk kol- tuğuna oturdu. İlk işi propaganda yöntemini biraz da- ha güçlendirmek oldu. Partinin yayõn organõ Volkischer Beo- bachter’de (Halkõn Gözlemcisi) kendisi de makaleler yazdõ. Kendisini destekleyecek daha çok yazar olmasõnõ sağladõ, bu ve benzeri yayõn organlarõnõn desteğiyle mi- tingler düzenledi. O sõrada Weimar Cumhuriyeti’ne kar- şõ halkõn büyük bir hoşnutsuzluğu vardõ. Hitler bir an düşündü: “Çevremde oluşturduğum kadroyla bir darbe yapıp yöne- timi ele geçirsem...” Hitler bu görüşünü Münih’te bir birahanede açõkladõ. O biraha- neyi gördüm. Adõ; Hofbrauhaus... Ama öyle klasik büyük bir salon değil... Anadolu’daki bedestenle- ri düşünün... Dört köşe yapõnõn et- rafõndaki dükkânlar, ortada koca- man avlu. Bu, avlunun kapalõ ola- nõ... Herkesin coşkuyla bira içtiği o ortamda insan değil Almanya yö- netimini ele geçirmek, dünyaya bi- le talip olur. Cezaevinde 9 ay kaldı Hitler’in “birahane darbesi” olarak adlandõrõlan bu girişimi da- ğõtõldõ. Hitler tutuklandõ. Cezaevinde kaldõğõ dokuz ay boyunca Mein Kampf (Kavgam) adlõ kitabõnõn birinci cildini yazdõ. Cezaevinden çõktõktan sonra par- tisinin başõnda var gücüyle çalõş- maya devam etti. Güçlü bir sağ hü- kümetin kurulmasõnõ isteyen sa- nayicilerin desteğini alõp, onlardan edindiği olanaklarla yoksul yõğõn- lara, işsiz kesimlere destek verdi, onlarõ arkasõna aldõ. Maddi yardõ- mõ, parti propagandasõyla örüyor ve gü- cünü katlõyordu. 1930 seçimlerinde 6 milyon oyla ikin- ci parti oldu. 1932 seçimlerinde de birin- ciliği elde edemedi ama, sanayi çevrele- rinin baskõ yapmasõnõ sağlayarak başba- kanlõk koltuğuna oturdu. Bu aşamadan sonrasõ kolaydõ. Parlamento binasõnõ ya- kõp sorumluluğu sola yõktõ. Büyük çaplõ tutuklamalara girişti, kişisel özgürlükle- ri kõsõtladõ. Bu ortamda önder ve şansöl- ye unvanõnõn birleştirilmesi için 1934’te halk oylamasõna gitti; yüzde 90 evet! Artõk 1945’e dek, Almanya’yõ totaliter bir polis devleti bekliyordu... İ spanya’yõ tam 36 yõl diktatör- lükle yöneten Francisco Fran- co, ülkesindeki milliyetçi güç- leri her yöntemi kullanarak arkasõna alan bir generaldi. Henüz 34 yaşõnda iken, 1926’da Fas’taki ayaklanmayõ bastõrmada- ki başarõsõ sonucu tuğgeneralliğe yükseltildi. 1931’de krallõk devri- lince kõzağa çekildi. Ama kõsa sü- rede yeniden etkin göreve döndü. Genelkurmay Başkanõ oldu. 1936’da sol eğilimli güçlerin oluşturduğu Halk Cephesi iktida- ra geldi. Bunun üzerine Franco, ül- kedeki genel karõşõklõklarõ gerekçe gösterip olağanüstü durum ilan edilmesini istedi. Hükümet yanaş- madõ. Franco’yu koltuğundan uzak- laştõrdõ. Kanarya Adalarõ’na basit bir göreve atandõ. Franco burada ayaklanma plan- ladõ ve İspanya’ya çok ağõr zarar- lar veren iç savaşõ başlattõ. İç savaşta Halk Cephesi öndey- di. Ancak dõş dengeler işi değiştirdi. Avrupa devletleri tarafsõz kalma ka- rarõ aldõ. Almanya ile İtalya, Fran- co’yu destekledi. Nisan 1939’da Halk Cephesi’ne karşõ zaferini ilan eden Franco on binlerce kişiyi idam etti. Avrupa’nõn en uzun sü- reli diktatörlüğünün temellerini de idam ipleriyle sağlamlaştõrdõ! OKULLARDAN KOVULAN DİSİPLİNSİZ DİKTATÖR MUSSOLİNİ GÜZEL SANATLAR MERAKLISI SİVİL DİKTATÖR HİTLER AVRUPA’NIN DESTEKLEDİĞİ DİKTATÖR FRANCO Başarısız ve tembel bir öğrenci olan Hitler’e 24 ya- şında “Askerliğe uygun değildir” raporu verildi. İki diktatör Franco ve Mussolini birarada. YARIN: YENİ KUŞAK 68-78’LİLER SALAZAR... YETKİYİ GÖRÜNCE AZAR P ortekiz’i tam 36 yõl ekonomi sopasõnõ elin- de tutarak yöneten Antonio de Oliveria Sa- lazar, hukuk fakültesi mezunu, iktisat ders- leri veren bir akademisyenken, 1921’de 32 yaşõn- da Katolik Parti’nin kuruluşunda görev aldõ. 1926’daki askeri darbenin önde gelenleri kendi- sine Maliye Bakanlõğõ önerdi. Ancak bakanlõğõ ta- mamen kendi koşullarõyla yapmak istiyordu, kabul görmeyince reddetti. 1928’deki yeni yönetim koşullarõnõ kabul etti ve hasretini çektiği koltuğa oturdu. İlk işi bütçenin faz- la vermesini sağlamak ve kalkõnmayõ arttõrmak ol- du. Başarõnca başbakanlõk koltuğuna oturdu. Bü- tün güçleri eline geçirince hemen “yeni devlet” pro- jesi geliştirdi, yeni anayasa hazõrlattõ. Salazar, en çok şu ilkeyi gözetti: Başbakan’õn görevden alõn- masõnõn zorlaştõrõlmasõ! Böylece, iktidarõnõ daha da perçinledi. Onu görevden ancak vücudu alabildi. 1968’de felç geçirince başbakanlõğõ sürdüremez hale geldi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle