25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 23 EYLÜL 2008 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Geçmişten Günümüze “Geç gelen adalet, adalet değildir”sözünü ilk kez kim söylemişse ne kadar doğru söylemiş. Kocaeli Üniversitesi Hastanesi yoğun bakım servisinde yaşam savaşı veren Şener Uygur’un 78 gündür tutuklu olarak yattığı Kandıra Ceza- evi’nden salıverildiğini bildiren gazete haberleri- ni okurken bu sözü bir kez daha hatırladım. Zira haberi duyuran gazetelerin hemen tümü, dünkü Cumhuriyet’in manşetinde olduğu gibi “Komada Tahliye”den söz ediyordu. Hastane yetkilileri, hayati tehlikesi süren emek- li orgeneralin, bu nedenle uykuda tutulduğunu ve en az on gün daha yoğun bakımda kalacağını söy- lemişlerdi... Hücresindeki merdivenlerden inerken baş dön- mesi sonucu düşen ve beyin kanaması geçiren yüksek tansiyon hastası olan Ergenekon şüphelisi Şenuygur, demek ki, bu gerekçe ile salıverilme- sini isteyen İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebinden de nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararından da habersiz derin uykusunu sürdürü- yordu? Komada olanlar, acaba rüya görürler mi? Gör- seler de koma halini atlattıktan sonra hatırlama- ları söz konusu değil ama Eruygur’un 78 gün ön- ce sorgusu yapılırken yargıçlara ısrarla yüksek tan- siyon hastası olduğundan söz ettiğini, ancak so- nuç alamadığını yılların yargı muhabiri Saygı Öztürk, Hürriyet gazetesinde geçen hafta du- yurmuştu. Hiç kimsenin yargıçların takdir haklarını şu ya da bu şekilde kullanmalarından ötürü, elbette eleş- tiri yapması düşünülemez. Ama inanmak istiyo- rum ki, delilleri karartma ya da yok etmek gibi, kaç- ma olasılığı da söz konusu olmayan yaşlı, hasta ve ülke tarihine iz bırakmış bir kişinin, sadece bir tedbir olarak tutuklanma kararını verenler de Şener Eruygur’un bir an önce sağlığına kavuşarak evine dönmesi için dua edenler arasındadır. Tsunami gibi... Ergenekon soruşturması gibi bir ülkenin ada- let arşivinde en önemli olaylar olarak anımsana- cak olaylar, tıpkı bir kasırga ya da tsunami olarak gelir. Gelişin ilk haberlerinde görev alan herkesin, mesleklerinde eskidikten sonra, geçmişin mu- hasebesini yaparlarken nasıl yönlendirilmiş ol- duklarını hatırlamamaları imkânsızdır. Güvenlik görevlilerinden başlayan, yargı men- supları ile gelişen o tür davalardan, gazetecilerin de etkilenmemesinin kaçınılmaz olduğunu da söy- lemeliyim. Bugün, o soruşturma ile ilgili haberleri okurken eski bir gazeteci olarak yukarıdaki “kaçınılmaz” sözcüğünün onca deneyimimin sonucu olduğu- nu da bütün tazelikleri ile hatırlıyorum. Yaşasalardı, İzmir Suikastı Davasını gören İs- tiklal Mahkemesi’nin hâkimleri, Başvekil İsmet Paşa’nın Gazi’ye ısrarlı başvurusu olmasaydı, Ka- zım Karabekir’i nasıl idama mahkûm edecekle- rini anlatırlardı. Yine yaşasalardı, 1960 ihtilalinin Yüksek Ada- let Divanı Başsavcısı Altay Egesel, rahmetli Menderes’in kasasından çıktığını söyleyerek elinde salladığı bir iç çamaşır hikâyesinin iç yü- zünü açıklardı. İhtilal Komitesi sözcüsü olarak mer- hum albay Ertuğrul Alatlı, Demokrat Partililerin onlarca genç öğrenciyi öldürtüp Et Balık Kurumu tesislerinde kıyma haline getirdiklerini içeren aji- tasyonun sözcüsü olduğu için pişmanlığını söy- lerdi. 12 Mart darbesinin Deniz Gezmiş ve iki arka- daşını sehpaya gönderen ekipten hayatta olan- lar, o günlerde hangi baskılarla o senaryoda gö- rev aldıklarını dışa vurmasalar bile, eminim ken- di vicdan hesaplaşmalarında bugün de canlı tutmaktadırlar. Özellikle, darbe dönemlerinde yargının, kudret sahiplerinin baskısı altında tutulmaması düşünü- lemez. Yargı gibi medya da o baskının etkisi al- tında kalmamak için adeta yaşam savaşı veren- lerin sayesinde, en az hasarla o dönemleri atlat- mıştır. Ya bugün? Bugün Başbakan da Adalet Bakanı da yargının baskı altında olmadığını sürekli söy- lüyorlar. Ne ki, 12 Eylül anayasasının özellikle ada- let mensuplarının özlük haklarını kollayan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na Adalet Bakanı’nın başkanlık etmekle kalmayarak bir de bakanlık müsteşarını doğal üye olarak görevlendireceğini söyleyen 159’cu maddesi bir Demokles kılıcı gi- bi o kurulun üstünde durmayı sürdürüyor. Ne Başbakan’dan ne de iktidarın bir başka yet- kilisinden bu kalın ve kaba müdahalenin anaya- sadan çıkarılıp atılmasına dönük bir girişimin ol- mayışı, nihayet yüksek kurulun saygın üyelerini ha- rekete geçirmiş. HSYK’nin yeni Başkanvekili Kadir Özbek’in elin- de elbette söz konusu değişikliği yapacak olanak da güç de yok. Ama sayın başkanvekili, makam odasında bulunan Adalet Bakanlığı flamasını kaldırtıp yeni flama için çalışmalara başlatarak bu anayasal kurumla ilgili bilgilerin, bugüne kadar yer aldığı bakanlık internet sitesinden ayırarak yola çık- mış. Dünkü akşam, yargı mensuplarını siyasal ikti- darların gözetim ve denetiminden çıkartmayı amaçlayan bu önemli girişimi “İsyan Bayrağı” ola- rak değerlendiriyordu. Adaletin herkese, hepimize lazım olduğunu unut- mayan herkesin, özellikle politikacıların da ada- let mensuplarının ve o arada baroların da bu HSYK üyelerinin özerklik girişimlerine yürekten destek olmaları gerekiyor. Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net Büyüklere sosyalizm küçüklere vahşi kapitalizm Kapitalizmin çöküşü olarak nitelenen kriz tüm taşlarõ yerinden oynattõ Hükümetin programõ yok Prof. Dr. GÜLTEN KAZ- GAN: ABD dönemsel olarak bunu hep yapõyor. Her on yõl- da bir kriz çõkarõyor. 1987’de New York borsasõnõn çökü- şünden bugüne dönemsel ola- rak 1997’de ve 2001’de de benzer şeyler oldu. Her on yõ- lõn son çeyreğine rastlayan bu krizlerin sonuncusu, temelde Fed’in faiz hadlerini düşük tu- tarak, çok çok düşük gelirli insanlara bile kaynak yarat- masõndan kaynaklandõ. Yüzde 1’lere kadar indirdi, halka çok düşük faiz oranlarõyla ev sattõ- lar. Ancak anlaşõlõyor ki bu faizle- rin yükseltilebileceği halka açõk açõk da anlatõlmamõş. Bunlar ödenmemeye başlayõnca sis- tem de sarsõlmaya başladõ. Ya- tõrõm bankalarõ bu hadlerle alõ- nan kredileri sigorta ettiriyor, tahvile dönüştürüp tüm dün- yaya satõyor. Krediler öden- meyince de hem sigorta şir- ketleri, hem tahvile dönüştü- renler hem de tahvili alanlar sarsõldõ. Şimdi ABD’de neoli- beral parti 150 milyar dolarõ aş- kõn para dağõttõ. Zora giren bü- yük bankalarõ kamulaştõrdõlar ya da fonladõlar. Merkez ban- kalarõ para bulmaya çalõşõyor. Kredilerin yeni çöküşlere yol açmamasõ için yeni kaynak arayõşlarõ söz konusu. Merkez bankalarõ para bulmaya çalõşõ- yor. Şu anda altõ bankanõn ya- rattõğõ kayõp önemli değil. Tril- yon dolarlara ulaşacak zarar- lardan söz ediliyor. Otomotivden başlayacak Ancak sorunlar daha reel sektöre intikal etmedi. Krizin atlatõlmasõ, sarsõntõnõn finans sektörü içinde kalmasõna bağ- lõ. Yüzde 100 intikal eder di- yemeyiz ama reel sektöre inti- kal etmesi olasõlõğõ da var. Otomotiv sektöründen baş- layacak gibi de görünüyor. En büyük otomotiv şirketi Ge- neral Motors’da sõkõntõ yaşan- maya başlandõğõ biliniyor. 100 binlerce kişinin çalõştõğõ bir şirket bu. Sarsõntõnõn reel sektöre yan- sõmasõyla işsizlik artamaya baş- lar, zaten hafif de olsa işsizlik- te yükseliş yaşanõyordu. Çö- küntü olabilir. Sonra bataklar temizlenir, sağlam unsurlar ge- lişmeye başlar. Yeni teknolo- jiler devreye girer. Nasõl daha önceki krizlerin ardõndan te- konoloji, bilgisayar, internet devreye girdiyse şimde nano teknoloji, biogenetik gibi şey- lerle yeni gelişmeler sağlanõr. Program yok Avrupa Birliği durgunluğa giriyor. Baş ihracat alanõ oldu- ğu için etkilenmesi söz konusu. Özel sektördeki borç çok yük- sek. 70 milyar dolar gibi bir borç söz konusu. Bu borç ban- kalarõn değil, özel sektörün fa- iz farkõndan kazanmak için borçlandõğõ miktar bu. Bu bor- cun dõşarõda karşõlõğõ bir varlõk yoksa sanayici çok zor durum- da kalabilir. Ama ben inanõyorum ki, bu sanayicilerin danõşmanlarõ filan vardõr. Bu borcun bir kõsmõnõn riskini de almõşlardõr. Yoksa özel sektör ve Türkiye sanayi- si için çok kötü günler yaşanõr. Şirketlerin büyük kõsmõ ya- bancõlara geçer. Ayrõca Türkiye’nin ciddi bir cari açõğõ var. YTL değer kay- betmeye başladõ. Finansman iki yõldõr borçlanma yoluyla kar- şõlandõ. Bir yandan da kredile- rin geri çekilme riski var, bu demek ki faizler yükselecek. Eğer bu senaryo yaşanõrsa 2001’dekine benzer bir kriz olabilir. Finans sektöründe de- ğil. Onlar artõk daha kontrollü ama reel sektörde bir sarsõntõ yaşanmasõ mümkün. Hükümetin de bu olanlar karşõsõnda herhangi bir prog- ram yaptõğõ görülmüyor. Hü- kümet, bulaştõğõ pisliğe gö- mülmüş durumda, başka bir şey görmüyor. Bildikleri tek şey ‘IMF ile program devam edecek’ de- mekten ibaret. Oysa IMF’nin yaptõğõ tek şey, dõşarõdan ala- cağõ olanlarõn alacaklarõnõ ga- rantilemek. Yoksa Türkiye ekonomisine bir katkõ yap- mak değil... Bazõ banka ve şirketler devletleştirildi, krizin etkisini azaltmak için piyasalar fonlandõ. Şimdiye kadar serbest bõrakõlan ve tu kaka ilan edilen piyasaya müdahale adõna ne varsa yapõldõ. Muhalif ekonomistler hiç olmazsa bu dönemde sõradan insanlar için de kaynak ayrõlmasõndan yana... Amerika’da kriz daha reel sektöre intikal etmedi ama yansõma olasõlõğõ var. Türkiye’yi de etkilemesi beklenen bu kriz karşõsõnda hükümetin ne yazõk ki bir program yaptõğõ görülmüyor. Siyasi polemikler ve yolsuzluklarla boğuşuyor. Prof. Dr. Gülten Kazgan. OLCAY BÜYÜKTAŞ AKÇA FATMA KOŞAR Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu - Marmara Üniversitesi: Öncelikle bu yaşanan kriz, kapitalist küreselleşmenin ilk ciddi krizidir. 1929’daki krizle kõyaslanabilir ancak. Çünkü daha önce görülen gerek Asya krizi gerek 2001’deki krizlerin hepsi yerel boyutlarda kaldõ. Tek bir müdahale ile giderilebildi. Yõl- lardan sonra ilk kez ABD’de başlamak üzere Avrupa, Rusya, hatta Çin’e kadar tüm aktör- lere uzanan bir kriz söz konusu... Faizlerin aşõrõ düşürülmesi ve kapitalist sis- temin dõşõna itilmiş insanlara bile zorla kredi ve- rilerek ev sahibi yapõlmasõ ile başlayan süreç- te bugün sistemin ideolojisine aykõrõ bir şeki- lede kamulaştõrmalar ve fonlamalar yapõlõyor. Kamu kaynaklarõ kullanõlõyor. Şimdi asõl tartõşõlmasõ gereken, belki de Leh- man Brothers ya da Merrill Lynch’den önce sos- yal kesimlere kaynak aktarõlmasõ gerektiği. Çünkü bu kurtarmalar oralarda vergi mükelle- fi olanlarõn ödediği vergilerle yapõlõyor. Onla- rõn işlerini kaybet- meleri ya da ödeme- lerini yapmak için harcamalarõnõ kõs- masõ da sistemi sõ- kõntõya sokacak ve bu süreci uzatacak bir durum. Bu ne- denle sosyal kesim- lerin kendileri için daha fazla kamu ya- tõrõmõ ayrõlmasõnõ is- temeleri gerekiyor. Böylece hem onlar eğitim ve sağlõk gibi hizmetleri çok daha kolay almõş olur, hem de onlarõn borçlarõnõ ödemek için kõsmak zorun- da kalacağõ harcamalarõn yol açacağõ durgun- luk önlemiş olur. Maliyet belli değil Şu an maliyeti ve kaç kişinin etkileneceği tam bilinmiyor. 2 trilyon dolara yakõn bir maliyet- ten ve 2 milyon insandan söz ediliyor ama ev- lerini kaybetmemek için tüm güçlerini kredi ayõr- maya ayõran insanlarõn işlerini kaybetmeye başlamasõyla bu sayõnõn 50 milyona bile ula- şabileceği tahminleri yapõlõyor. Türkiye tabii ki etkilenecek. Ciddi cari açõk var. Türkiye döviz kriziyle karşõlaşmamak için faizleri yüksek tutacak, bu da ekonomik daral- mayõ getirecek. bu da pek olmayacak. Ancak bu krizin faturayõ aşağõ çekecek şöy- le bir yanõ olabilir: Genel durgunluğun getirdiği hammadde fiyatlarõndaki düşüş, enerji başta ol- mak üzere ithalat ağõrlõklõ bir ülke olarak fatu- raya olumlu bir katkõ sağlayabilir. Dünyada kapitalizin yaşadığı bunalım özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde şok etkisi yarattı. Sosyal kesimlere kaynak Bu kriz tamamen çöküş değil Prof. Dr. Korkut Bo- ratav: Bu kriz, kapitalist sistemin tamamen çö- küşü sonucunu getirme- se de sarsacak. Krizin te- mel nedeni, ölçüsüz şiş- kinlik. ABD’nin başka ülkelerin tasarruflarõnõ emmeyi hayat tarzõ ha- line getirmesinin sonu- cu. Kriz finans sistemi- nin yeniden yapõlanma- sõ sonucunu doğuracak. Çürüyen konsolidas- yonlarla yutuluyor. Bu- nun nedeni ölçüsüz şiş- kinliğin bir müddet sür- dürülemeyeceğinin an- laşõlmasõ. Daha kont- rollü, daha muhafaza- kâr bir süreç yaşanacak. Batõ’da büyümenin durmasõ Türkiye’nin şoklarla karşõlaşmasõ so- nucunu doğuracak. Ya- bancõ sermaye girişinde ciddi bir yavaşlama ola- cak. Şirketler çokuluslu olacak Prof. Dr. Aziz Konukman: Tut-sat kre- dileri piyasasõnda, orta sõnõfõn sistemle uz- laşmasõnõ sağlama için çõkõlan yolda baş- layan krizle sistem, bugün kadar neye kar- şõ çõkõyorsa yaptõ. Krediler, ipotekler, his- se senetleri, tahviller, tahvil ihracõ böyle- si bir zincirle hareket eden sistemde, zincirin herhangi birisinde ya- şanan kopuşta, sorun zincirleme olarak bir- birini etkiliyor. Böy- lece mortgage kredisi verenler, sigorta şir- ketleri, yatõrõm ban- kalarõ zincirleme ola- rak sarsõldõ. Bu krizin açõk ola- rak ortaya koyduğu şey, kapitalizmin, eko- nomik bir sistem ola- rak devam edebilmesi için ideolojilerin hemen bir kenara kon- duğu oldu. Yani ekonomi ile ideoloji çe- liştiğinde, ideoloji hemen bir kenara kon- du. Bu süreçte, neolibaralizmin tu kaka di- ye nitelediği ne varsa; tüketicilere vergi in- dirimleri dahil paket açõklamanõn yanõ sõ- ra küçük kamulaştõrmalar, piyasalarõ fon- lamalar, neredeyse kötü görülen her türlü kamu müdahalesi tek tek yaşandõ. Kapi- talizmin yeniden üretiminin sağlanmasõ için adeta büyük iş çevrelerine sosyalist sis- tem, küçük insanlar için vahşi kapitalizm uygun görülüyor. Küresel bir köy olarak tanõmladõklarõ bir ortamda yaşõyoruz. Bu sarsõntõnõn çevreyi et- kilememesi mümkün değil. Ama etkilerin çevreye oranla metropol ülkelerde daha yõkõcõ olacağõ da açõk. Türki- ye’de henüz ciddi biri sorun yok. Kaçõş ya da stok eritme başlamadõ. Bugün çevreden çok metropol ülkelerde ne olacağõ önemli. Bu ül- kelerin krizi atlatmasõ, cari işlem fazlasõ veren Singapur, Hindistan ve Çin gibi ülkelerin hükümetlerinin ellerin- deki rezervlerle dünya kapitalizmini yeni bir evreye mi getirecek gözüyle bakõlõyor. Aslõnda köpekbalõğõ fonlarõ da denen bu fonlara açõk açõk bir davet var. Bunun so- nucunda çokuluslu denen ama aslõnda Amerikan ya da İngiliz şirketleri olan pek çok şirket gerçekten çokuluslu şirket ola- bilir... Güneş:2009işsizlikyılıolacak Prof. Dr. Hurşit Gü- neş: Bu kriz dünyada bankacõlõk sisteminde at- latõlsa önemli sonuçlar doğuracak. Kapitalizm, müdahale edilmediği tak- dirde varlõklarõn değer artõşõ ve sermayeyle oran- tõlõ olmayan risklerin sür- dürülemeyeceğini ortaya koydu. Aşõrõ yüksek risk- lerin bundan sonra daha sõkõ denetlenmesini bek- leyebiliriz. Gelişmekte olan ülkeler için ciddi fi- nansal risk oluşuyordu. Bundan sonra daha yavaş bir büyüme, ABD’de ciddi bir yavaşla- maya tanõk olacağõz. Kuşkusuz geliş- mekte olan ülkeler de etkilenecektir. Tür- kiye’ye etkisi açõsõndan baktõğõmõzda; 1- Dünya ekonomisi yavaşlayõnca Tür- kiye’de büyüme hõzõnda belirgin yavaş- lama olacaktõr. Turizmi bir ölçüde olum- suz etkiler. Ruslarõn daha az gelmesiyle tu- rizmde artõş hõzõ düşecektir. 2- Dünyada faizler bir sonra yükselir. Fa- izlerin yükselmesiyle Türkiye borçlanmada zorlanacak. Ekonominin yüzde 3 - 3.5’ten daha fazla büyümesini beklememeliyiz. 3- 6 ay kadar önceki koşullarda 2009’da toparlanma öngörüyor- duk. Ancak şimdi 2009’da toparlanma zor gözüküyor. Demir çelik başta emtia fiyatlarõnõn, dünyadaki durgunluğa paralel düşmesiyle Tür- kiye’nin dõş açõğõ azala- cak. Enflasyonda da 2009’da hedefe daha ya- kõnlaşmak mümkün ola- cak. Ancak bu durgunluk, büyümede yavaşlama, iş- sizlik getirecek. İşsizlik oranõnda artõş olacak. 4- Küresel likidite bol- luğunun olduğu 2003- 2006 dönemi geride kaldõ. Bu dönemde Türkiye’de yaşanan hormonlu büyüme sõ- rasõnda uygulanan politikalarõn yanlõşlõğõ faturayõ kabartacak. Bu dönem Türkiye’nin kendi iç dina- miklerini harekete geçirebileceği, küresel rekabette güçlenmek için uygun sektörle- re yatõrõm yapabileceği bir fõrsat döne- miydi. Ancak AKP, işi IMF’ye havale et- meyi tercih etti. 2004’ten itibaren faiz dü- şük, mali disiplin çok sõkõ tutulabilirdi. Bu- nu yapmadõlar, Türkiye’nin rekabet gücü zayõfladõ. Bu nedenlerle daha ağõr bir fa- tura ödenecek. Hurşit Güneş. İdeolojiler ekonomi ile çeliştiğinde ideolojiler bir kenara bõrakõldõ. Neoliberalizmin tu kaka ilan ettiği tüm uygulamalar; devletleştirme, vergi muafiyeti, fonlama ne varsa devreye sokuldu. Kapitalizm kendini yeniden üretmek için ne gerekiyorsa yaptõ... Hayri Kozanoğlu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle