22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 23 EYLÜL 2008 SALI CUMHURİYET SAYFA 15 L. Soner Ata: “İngilizce ‘Light House Association’ı ister Deniz Feneri Derneği olarak anlayın, ister Işık Evi veya Nur Evi Derneği.” Vatandaş dinlendiğini düşünüyormuş... Ne güzel; devlet, vatandaşa kulak veriyor! Boykot Erol Barutçugil: “AKP ile yolsuzluk arasındaki ilişkiyi vurgulayan Avrupa gazeteleri için de RTE’den boykot çağrısı bekliyoruz!” Nasihat Ali Saklıtutan: “Eğer her çırpınışta batıyorsan, bataklığa düşmüşsün demektir; sakinleşip yardım istemelisin!” Nazlı Zekai Çakmak: “Yardakçısı idi Demirel’in; Meclis’te Merve’ye oldu kalkan. Bulamazdı Tayyip ondan iyi tetikçi; mendil gibi kullanılıp arka sayfaya atılan.” YağmurDeniz Kent Orkestrası‘nın asil müdürü BİR rivayete göre İslam peygamberi “İşi ehline veriniz” demiştir ve günümüzdeki İslamcı politikacılar da işlerini böyle görürler. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kent Orkestrası Müdürü Celal Sevencan da aynen böyle, işinin ehli bir adamdır: “1954’te Trabzon Of’ta doğdu. 1981’de Samsun Yüksek İslam Enstitüsü’nden mezun oldu. Çalışma hayatına 1982’de Bitlis Merkez Atatürk Ortaokulu’nda din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni olarak başladı. Bitlis ve Samsun’daki okullarda din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliği, müdür yardımcılığı ve müdürlük yaptı.1994 yerel seçimlerinde Refah Partisi’nden Samsun Tekkeköy belediye başkan adayı oldu fakat kazanamadı. Aynı yıl Refah Partisi İstanbul İl Başkanı Recep Tayip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na seçilmesi üzerine İstanbul’a gelerek belediyede göreve başladı. İstanbul Mezarlıklar Müdürlüğü’nde ve İtfaiye Daire Başkanlığı’nda çalıştı. 2001’de belediyenin Sosyal ve İdari İşler Müdürlüğü’ne getirildi. 2004’te çöplerle ilgili olarak Katı Atık Yönetimi Şube Müdürlüğü’ne atandı. Halen İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Kent Orkestrası Müdürlüğü’nü asaleten yürütüyor ve klasik müzik çalgılarıyla ilgilenen asil bir müdür olarak İstanbul’un 2010 yılındaki Avrupa kültür başkentliğine hazırlanıyor.” -Dinciler, Fazıl Say’ı tehdit ediyormuş... “Ertuğrul Günay ne ediyor!” İLK belirlemelere göre bir kişinin öldüğü ve biri ağır dört kişinin yaralandığı anlaşıldı. Bir kazadan mı yoksa doğal afetten mi söz ediyoruz? Hayır! Adına Ergenekon denilen fakat amacını kimsenin doğru dürüst bilemediği bir “terör örgütü”nün soruşturmasından söz ediyoruz. Örgütün “para kasası” olduğu söylenen Kuddisi Okkır, ne ile suçlandığını bilmeden bir yıla yakın yattığı cezaevinde kansere yakalandı; gerekli tedavisi yapılmadı; ölümüne beş gün kala tahliye edildi ve öldü. 83 yaşındaki kalp hastası yazar İlhan Selçuk, polis tarafından sabaha karşı evi basılarak sorguya götürüldü; doktorunun yazılı başvurusuna karşın ağır koşullarda gözaltında tutuldu; tutuklanması istemiyle sevk edildiği mahkemece serbest bırakılınca doktorlar kalbini gözaltına aldı ve çok ağır bir açık kalp ameliyatı geçirdi; yaralı. Ayşe Asuman Özdemir; epilepsi ve siroz hastası olmasına karşın 10 ayı aşkın süre cezaevinde tutuldu; hastalığının ilerlemesi ve olayın kamuoyuna yansıması üzerine tedavisinin yapılabilmesi için cezaevinden tahliye edildi; karaciğer nakli gerektiren tedavisi sürüyor; yaralı. İslamcı iktidara sert muhalefet yapan Ulusal Kanal’ın Genel Yayın Yönetmeni Ferit İlsever, akciğerinden rahatsız olduğunu bildirmesine karşın tedavi başvurusu dikkate alınmamıştı; tutuklu bulunduğu cezaevinden sevk edildiği üniversite hastanesinde kaburgasının açılarak akciğer ameliyatı olması gerektiği yolunda rapor verilince tahliye edildi; yargılanmasına başlanmadı; tedavisi sürüyor; yaralı. Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı ve emekli Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur, gözaltı işlemleri sırasında rahatsızlandı ve tutuklandı; avukatı sağlık durumu nedeniyle tahliyesini istedi kabul edilmedi; cezaevinde merdivenden düşerek boyun kemiğini kırdı, beyin kanaması geçirdi, komaya girdi; kaldırıldığı üniversite hastanesinde koma hali devam ederken tahliyesine karar verildi; ağır yaralı. Şimdilik bir ölü, biri ağır dört yaralı var. “Ergenekon”da ölü ve yaralı sayısının artmasından endişe ediliyor. Davanın fahri savcısını biliyorsunuz: Recep Tayyip Erdoğan! Şimdilik GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Solda Birlik ve CHP’ye ‘Sandık’ Kontrol Çağrısı! Deniz Feneri skandalı Avrupa’yı sarsarken, Sabih Kanadoğlu “AKP bir dış dernekten yardım almışsa derhal kapatılır” ikazını yaparken, Alman yetkililer Türk polisinin kendilerine yardım etmediğini ve zanlıların mekânlarına baskın yapma önerisine yanıt verme- diklerini açıklarken, Türk savcılar ve polisler ne yap- tılar, takip edebildiniz mi? Nurseli İdiz ve Sisi’ye bas- kın düzenleyip onları da “Ergenekonlaştırmaya” çalıştılar! Herhalde bir bildikleri vardır! Canım bu De- niz Feneri, öyle dedikleri kadar tehlikeli bir oluşum ol- sa, hâlâ bangır bangır televizyonlarda reklamları ya- yımlanır mıydı? Hâlâ Tarlabaşı Bulvarı’na o kocaman flamaları asıp, yardım toplamaya devam ederler miy- di? Nereden bilecek bu işleri eloğlu? Zaten “Avru- pa standartlarında demokrasi şampiyonu” olan koskoca Başbakanımız bile bu “kötü” haberleri ve- ren gazeteler hakkında “Almayın bunları” diye teh- dit fetvaları vermedi mi? Ondan daha mı iyi bilecekler? Bunlar yaşandıkça neyi merak ediyorum, biliyor mu- sunuz? Hani o meşhur “düşünce” yüklü ilaveleri da- ğıtan gazeteler var ya? Hani, çok özür dilerim, aha- liyi “keriz” yerine koyup, bize her gün “demokrat AKP” masalları anlatan o ünlü liberal entellerin yazdıkları yayınlar… Acaba bunların toplantı masalarında ne ya- man çelişkiler yaşanıyor, hangi kavgalar yapılıyor, ya da yapılmıyor! Hangi mahcubiyetler ortaya dökülü- yor… Mesela Moda İskelesi içki yasağını da “halkın sağlığını korumak üzere atılmış bir adım” olarak gö- renler mi ağır basıyor? Yalnız “yeni hanedanımız”a mensup bir avuç işbirlikçinin katılabildiği yeni ihale şartnamelerimizin yazılı olmayan yöntemlerini; da- matları, kayınpederleri, amcaları, yeğenleri, oğulları ve tüm bu “içsel ilişkileri” nasıl savunuyorlar aca- ba.. “paradigma iflası”ndan dem vurup, “AB stan- dartlarının yılmaz savunucusu AKP”den çıkış yapan yüce bilginlerimiz, profesörlerimiz, “post modern mah- rem” yazarlarımız… Neyse, geçin o kadersiz oportünistleri! Ne de ol- sa, beterin beteri var… Onların yerinde olup, o utan- cı içinden yaşayabilirdiniz, şükredin halinize, sizi de- li ettikleriyle kalsınlar. Mühim olan onlar değil, kara- ya oturmuş gemiyi nasıl yüzdüreceğimiz… Bu da bil- diğiniz gibi seçimlerden geçiyor. Tüm soğukkanlılı- ğını kaybetmiş, gözünü kan bürümüş, uluslararası ba- sın kuruluşu IPI’dan muhalefeti temsil eden gazete- lere kadar, herkese ve her şeye kin kusan bir Baş- bakan’ın yarattığı “bürokratik tesettür” ordusundan ancak böyle kurtulabiliriz. Sol partiler 1994 yerel seçimlerinde toplamda An- kara’da yüzde 36.74, İstanbul’da yüzde 34.08 aldı- lar. Buna rağmen bu belediyeleri yüzde 27.34 ve 25.19 ile Refah Partisi kazanmıştı. Birinci konu şu: O gün- den bu yana iki yerel seçimde tekrarlanan bu gülü- nesi bölünme komedisi tekrarlanacak mı? Bu konuda CHP inatlaşmadan ve özveriyle, SHP ve DSP ile ma- saya oturmalı, hatta belki, kendisine ciddi sokak ve miting gücü taşıyacak İP ile bile anlaşmalı. Artık la- ik oylar beşe bölünmemeli. Var mı tersini kanıtlayan? Bu felaketi öngöremeyen her vatandaş ve her siya- setçinin aklını kuşlar, peynir ekmekle yiyip gitmişlerdir. Gelelim işin püf noktasına: Aklına ve mantığına gü- vendiğim hiçbir insan son seçimlerin sonuçlarına inan- madı. Diyelim ki aksi bir tesadüf sonucu bilgisayar hep aynı partinin lehine hata yaptı. Bunun önüne geç- mek hiç de imkânsız değil: Oy gizli verilir, açık tas- nif edilir. Önümüzdeki seçimlerde yurt çapında her sandık başında cep telefonu olan iki CHP üyesi yer almalı! Her sandık için kimlerin görev alacağı, aylar önceden tespit edilmeli. CHP Genel Merkezi, bu- günden tezi yok tüm il ve ilçelerde bu olayı başlat- malı, “Ben bu organizasyonun altından kalkamam” di- yen il başkanı varsa, onu görevden almalıdır. Tüm bu sandık denetçileri, (sandık temsilcilerinden farklı) oy sayımını sonuna kadar izleyip, aldıkları rakamları acil olarak ilçe merkezlerine, onlar da il merkezlerine bil- dirmelidirler. Yani YSK’nin açıkladığı her rakamı, her an, nokta ve virgülüne kadar CHP Genel Merkezi se- çimin bittiği saniyeden itibaren denetleyebilmeli, varsa itirazlarını kanıtlayabilmelidir. Bu, önümüzdeki seçimin olmazsa olmaz şartıdır ve CHP dışında ek olarak diğer sol partiler ve ADD’li- ler de, şimdiden aynı göreve organize olarak so- yunmalıdırlar. Bu hatırlatmanın tam zamanıdır. bedri.baykam@gmail.com Faks: 0212 227 34 65 PERİHAN ERGUN Gerçekten çok üzülerek utanıyorum. Aydınlanma’nın yolunda kurulmuş olan de- mokratik laik, sosyal devleti- mizin simgesi olan Türkiye Cumhuriyeti’nin içte ve dışta Deniz Feneri skandalıyla bu denli aşağılanmasına, ikti- dardaki AKP hükümetinin al- dırmazlıkla duyarsız kalmaya hiç hakkı yoktur. Alman- ya’daki Deniz Feneri e.V. da- vasının savcısı Lötz, asıl fail- ler Türkiye’de, diye açıklama yapıyor. Avrupa Türkleri Da- yanışma Derneği Başkanı Muhammet Demirci, “Defa- larca Türkiye’nin ilgili kurum- larına bu rezaleti bildirdik. Hatta bu işin başlangıcı olan Yimpaş’ın Başkanı Dursun Uyar’a burada tutuklama ka- rarı alındı, dediğimiz halde hükümet bu yüz kızartıcı du- ruma ilgisiz kalmıştır” diye açıklamalar yapıyor. Başta Der Spigel olmak üzere birçok yabancı gazete ve dergi bu olayı yüz karası nitelikli do- landırıcılık tanımıyla manşet- lerine alarak kınıyor. Buna karşın devletin Adalet Ba- kanlığı, savcıları harekete ge- çirmede gönülsüzlüğünü sav- saklamasıyla kanıtlıyor.Yü- rütme, bu tutumuyla ulusal er- demini kaybetmiş olmuyor mu? Frankfurt’ta bir buçuk yıl önce delilleri toplanıp açılan dava kısa sürede sonuçlan- dırıldı. Kararda Türkiye’deki Kanal 7’nin sahibi Zekeriya Karaman ile Zahid Akman güdümündeki bağış dolandı- rıcılığının ön ismi Mehmet Gürhan beş yıl on ay, Meh- met Taşkan iki yıl dokuz ay, itirafçı Firdevsi Ermiş bir yıl on ay hapisle cezalandırıldılar. Kararda yargıç özellikle M. Gürhan’ın yöneticiliği yüklen- mesine karşın Türkiye’den gelen emirlerle iş yaptığını, bu elebaşların da Türk adale- tince cezalandırılmalarının ge- rektiğini belirtti. Şimdi ulusça hükümetten bunun yerine ge- tirilmesi bekleniyor. Zira hâlâ Zahid Akman’ın, Almanya’da Deniz Feneri’nce yirmi bin ki- şiden hayır için toplanmış 41 bin doların17 bininin yurda aktarılma kuryeliğinden başka, bir de dört kişilik yönetim ku- rulu üyesinden biri olduğu 1300 üyeli bir yapı koopera- tifindeki suçlu durumu da gör- mezden geliniyor. Alman hü- kümeti yeni kurulan yapı koo- peratifleri üyelerine 4-5 bin Av- ro’luk karşılıksız para desteği veriyormuş. Akman’ın da için- de bulunduğu kurucu yöne- tim, tüm üyelerden vekâlet alarak Almaya’nın yardım pa- ralarını da alıyor. Bir müddet sonra da iflas ihbarıyla koo- peratifi feshetmeye karar ve- riyor. Şimdi Alman mahke- mesi bu kuruculara nitelikli dolandırıcılık davası açtıkları- nı bildiriyor. Bütün bu utanç verici durumlara karşın Ak- man’ın RTÜK Başkanlığı’ndan alınmasında yetkili olan Baş- bakan’ın onun kendi iradesiyle istifasını beklemesi de sav- saklamanın ayrı bir yanı!.. Bir de RTÜK üyelerinin lütfetikle- ri son toplantıda başkanlıktan uzaklaştırılması kararı bekle- nirken üç CHP’li üyeye karşı beş AKP’linin Akman’ın baş- kanlığının devamına karar ver- meleri de yoğun bir partizan- lığın göstergesi değil midir? Bir de Kanal 7’nin şaibeli duru- munu soruşturmakla görevli Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) şaşırtıcı biçimde kana- lı savunup aklamış. Basın- da, kurumun başkanlığı hak- kında da yasadışılık söz ko- nusu edilmekte!.. Mahkemeden ve Avrupa basınından gelen iddialarda hükümetin de bu olayın için- de olduğuna değinilmesi Sa- yın Başbakan’ı zıvanadan çı- kardı. O, mahkeme yoluyla basından, suça katılmadığı halde -eğer ilgisi yoksa- suç- lanmasının hesabını soracağı yerde, bu haberleri gazeteci- lik görevi gereği, muhalefet partilerinin de doğasına uygun olarak kınamalarını faşizan ta- vırlarla ilçe toplantılarıyla iftar yemeklerinde öfkeli söylem ve tavırlarla belirtmesi, suçlu- luğun telaşı gibi algılanıyor. Hele bu konuşmalarının son- dan bir öncesinde, üyelerine Doğan grubunun gazetelerini evlerine sokmamaları ve oku- mamaları talimatını vermesi, demokrasinin ana unsuru olan basın özgürlüğünü ortadan kaldırmaya kalkışmaktır. İç basında başta Gazeteciler Cemiyeti, Basın Konseyi, Çağ- daş Gazeteciler Derneği ve Basın Enstitüsü’nden başka, dış basında da kınama ve Başbakan’ı uyarı yazılarının manşetlerde verildiğini üzüle- rek öğrendik. İçeride ve dışa- rıda Sayın Başbakan’ın dik- tatörlüğe soyunduğu kayde- diliyor. Üstüne üstlük 20 Ey- lül günlü Adalar ilçe toplantı- sında hazır bulunanlara gene öfkeli açıklamalar yaparken Anayasa Mahkemesi’nin AKP hakkındaki “Laikliğin odağı oluşu ile Hazine yardımından yoksun bırakılmasını” haksız bir karar saydıklarını belirt- miş. Görsel medyanın o ge- ceki haberlerinden yüksek mahkemeyi de aşağıladığını şaşarak, üzülerek izledik. Almanya’da mahkemenin Deniz Feneri Derneği’nin do- landırıcılığı kesinleşen üç fai- linin hapis cezasına mahkû- miyetlerini haberlerden öğ- rendiğimizde yanımda bulu- nanlara “Korkarım Ergenekon tertibinde kafa karıştırıcı bir se- kizinci dalga da gelebilir” de- dim. Keşke yanılsaydım, bu- na da çok üzüldüm. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ nurayciftci@gmail.com 23 Eylül Nurcular SESSİZ SEDASIZ (!) Utanıyorum!.. HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Yabani sar- mõsak. 2/ Bir meyve... Altõn ve gümüş işle- meli bir tür ipek kumaş. 3/ Söy- lenti. 4/ Mõz- rapla çalõnan, gövdesi uttan küçük bir çal- gõ... Arnavut- luk’un plaka imi. 5/ Düşünce... Ta- dõ güzel, lezzetli. 6/ Yatkõnlõk, alõşkanlõk, yeti... İlgi eki. 7/ İki tarla arasõnda sõnõr çizgisi olarak kulla- nõlan ekilmemiş bö- lüm... Gereğinden çok yemek yiyen. 8/ Ham- sigillerden bir balõk... Kimliği belirleneme- yen uzay cisimlerine verilen ad. 9/ Üzerinde film çev- rilen stüdyo düzlüğü... Gizli görevli. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir yazarõn bütün yapõtlarõnõ içeren dizi. 2/ Su- lak yer... “Kandamlası, keklikgözü” gibi adlar da verilen, kõrmõzõ ya da sarõ renkli çiçekler açan bir süs bitkisi. 3/ Demet durumundaki çiçekleri he- kimlikte kullanõlan ve meyvesi zeytine benzeyen bir bitki... Bir nota. 4/ Afrika’nõn güney ucundaki bur- nun adõ... “Bir --- bulamadõm gün akşam oldu” (Kul Himmet). 5/ Küçük yapõlõ bir kanguru cinsi. 6/ Ta- võr, davranõş... Avustralya’da yaşayan bir cins de- vekuşu. 7/ Yalvarma... Dudak boyasõ. 8/ İnce saç ör- güsü... Bir nota. 9/ Kekeme ya da dilsiz kimse... Üç- lü ya da dörtlü gruplar halinde birbirinin içine ge- çebilecek biçimde yapõlmõş sehpa takõmõ. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 A K P A R M A K R İ E L A T E Ş J E T T R A K E A V E R A J L V N K İ K İ R İ K T E S İ N E K İ N E K A Ç S N E T U L E M A K İ L T L İ M 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle