22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
İstanbul Haber Servisi - Yapõlan araştõrmalar Türki- ye’de 1960’lõ yõllarda baş- layan göç hareketi boyunca 2 milyon 157 bin 596 yurt- taşõn Avrupa ülkelerine ça- lõşmak için gittiğini ortaya koydu. Almanya’ya göç 47, Fransa’ya göç 45, Avustral- ya’ya göç 40. yõlõnõ doldu- rurken Türkiye’den çalõş- mak için yurtdõşõna giden işçilerin ülke tercihlerinde de büyük değişiklik yaşandõğõ rakamlara yansõdõ. 1973 yõ- lõnda 79 bin 526 kişi ile en yoğun göçün yaşandõğõ Al- manya, 2007 yõlõnda yerini Rusya’ya bõraktõ. Rusya’ya göç eden işçi sayõsõnda bü- yük bir artõş yaşanõrken Türk işçileri bu ülkeden sonra Irak, Suudi Arabistan, Libya gibi ülkelere yönelmeye baş- ladõ. Gerek kõrsal kesimler- de yaşanan sosyal ve eko- nomik çalkantõlar, gerek Tür- kiye’nin ekonomik buna- lõmlarõ insanlarõ yurtdõşõnda yeni arayõşlara yöneltti. Belçika Liège Üniversi- tesi, Psikoloji ve Eğitim Bi- limleri Fakültesi öğretim üyesi ve Göç Tetkik Ensti- tüsü Müdürü Dr. Altay A. Manço, Türkiye’den Belçi- ka’ya göçün 1964 yõlõnda başladõğõnõ ifade ederek “Göç hareketleri kırsal ke- simlerde yaşanan sosyal ve ekonomik çalkantılara dayanıyor” dedi. Manço, 1950’li, 60’lõ yõllarda Tür- kiye’de özel sektörün geliş- mesi, birçok sosyal ve eko- nomik etkinin yanõ sõra ta- rõmda yeniliklerin mekanik gelişmeleri de beraberinde getirdiğini vurgulayarak, “Irgat gücü teknolojik ye- niliklerin gölgesinde kaldı. Bu durum kırsal kesim- lerden büyük şehirlere top- lu göçe neden oluyor. Ar- tan nüfusla birlikte kırsal kesimde yaşayan yurttaş- ların çocuklarına ‘Daha iyi bir gelecek ve iş’ sağlama ümidiyle büyük şehirlere göçü cazip kılıyor” diye konuştu. Manço sözlerini şöyle sür- dürdü: “20. yüzyılın ikinci yarısında, Türkiye Cum- huriyeti’nin art arda poli- tik kriz yaşaması nedeniy- le dış göçler yeni bir boyut kazandı. Ancak dış işçi gü- cü gereksinimini karşılayan Belçika, 1974 yılında kapı- larını resmen kapatarak işçi alımlarını durdurdu. 1975 yılından sonra Belçi- ka’da Türk nüfusu, aile birleşimi çerçevesinde do- ğumlara bağlı olarak arttı. Her yıl 6 bini aşkın Türk, Belçika tabiyetini aldı. Baş- vurular, 1992 yılından iti- baren hareketlendi. 1994’ten itibaren toplam 50 bin yurttaşımız Belçika vatandaşlığına geçti.” ‘En çok işçi göçü Rusya’ya’ Türkiye İş Kurumu’nun verilerine göre 1961 yõlõndan 2007 yõlõna kadar aralarõnda Almanya, Avustralya, Avus- turya, Belçika, Fransa, Hol- landa, Irak ve Suudi Ara- bistan’õn da bulunduğu çok sayõda ülkeye Türkiye’den 2 milyon 157 bin 596 yurttaş göç etti. Göçlerin 2004 yõ- lõndan itibaren artõş göster- diği gözlenirken göç eden er- kek yurtttaşlarõn oranõnõn kadõn yurttaşlardan daha faz- la olduğu belirlendi. Türk- lerin çalõşmak için en çok tercih ettiği Almanya ise, son yõllarda yerini başka ül- kelere bõraktõ. 2007 yõlõnda Türkiye’den çalõşmak için yurtdõşõna giden işçilerin ter- cih sõrasõnda ilk numarayõ Rusya aldõ. Ülkeye göç eden kişi sayõsõ geçen yõl 23 bin 361’i buldu. Rusya’yõ 8 bin 1 ile Kazakistan, 6 bin 842 ile Irak, 6 bin 343 ile de Al- manya takip etti. 2007 yõ- lõnda toplam 78 bin 167 ki- şi yurtdõşõna çalõşmak için göç etti. CMYB C M Y B 2 EYLÜL 2008 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Yalandan Kim Ölmüş ki? Zafer Bayramı kutlamaları ile ilgili haber ve gö- rüntüler arasında, televizyonlara yansıyan kısa bir İçişleri Bakanlığı açıklaması. Açıklamada, Bakanlık müfettişlerinin “zabıta da- yağı” olayı ile ilgili olarak kovuşturma başlattığı bildiriliyor. Soruşturmaya konu olan olayın işlenme tarihi 14 Ağustos Perşembe gününe rastlıyor. Olayın geçtiği yer ise başkent Ankara’nın gözde ilçesi Keçiören. O akşamki haber bültenlerinde Keçiören Bele- diyesi A takımı adı verilen gözü dönmüş bir ka- ba kuvvet ekibinin, ellerindeki kalın sopalarla Baş- bakan Erdoğan’ın ikametgâhına 500 metre me- safedeki bir büfenin işleticisine nasıl saldırdığını ve Metin Şahin adındaki büfecinin nasıl dövdü- ğünü görmek mümkün. Tabii, Erdoğan’ın o çok sevdiği ve sık kullandığı deyim ile “gözleri var, görmezler” türünden kim- selerden değil iseniz. Devletin Gözleri Ve Kulakları Ne Âlemde? Ama öyle anlaşılıyor ki, devletin üstelik baş- kentteki gözleri, aynı yerdeki bu dayak olayını gör- mek, dahası “duymak” da istemiyor... Ta ki, ABD’nin Ankara Büyükelçiliği adına Başkâtip Jeffi Colins, bu vahşet olayı hakkında bilgi top- lamaya kalkışıncaya kadar. Daha doğrusu, o bilgi toplama işlemi başladıktan ve öylelikle bizim medyamızın belirli kesiminde ko- nu hak ettiği büyüklükte ele alındıktan 16 gün son- ra, yurttaşlarının güvenliğinden birinci derecede sorumlu olan makam harekete geçebiliyor. Unutmadan ekleyelim. İçişleri Bakanlığı’nın, Keçiören olayı hakkında soruşturma başlattığını açıklaması, CHP’nin Bakan hakkında TBMM’de bir Meclis soruşturması açılması için girişimde bulunmasının da sonrasında gerçekleşiyor. Aynı bakanlığın, alkol konusunda son derece- de duyarlı olduğu saklanamaz hale gelen muha- fazakâr AKP iktidarı döneminde, sorunu hangi öl- çütlerle ele aldığını da bilmeyenimiz yok. İstanbul bile Medyamızın belirli kesimi, AKP yönetimindeki belediyelerin, o arada dünyanın kültür başkenti ola- rak adlandırılmaya aday İstanbul Büyükşehir Be- lediyesi’nin de içki konusunda nasıl ortodoks öl- çütler uygulamak için fırsat kolladığını sergiliyor. O sergileme ile ilgili haberlere karşın ne ilgili be- lediyeler, ne de İçişleri Bakanlığı’nın bu haberle- ri yalanlamaya kalktığını ya da ilgililer için soruş- turma yaptığını gören, bilen yok. Çünkü öyle bir girişimi yok büyüklü küçüklü ik- tidar organlarının ve de onlar tarafından yöneti- len kamu kurumlarının. Ama Başbakanın, üstelik Genelkurmay Baş- kanlığı’nda Zafer Bayramı nedeni ile verilen re- sepsiyonda, Cumhurbaşkanı ve TBMM Başkanı ile yaptığı bir söyleşide medyanın duyup haber yapmasını sağlamak amacıyla “hiç kimsenin bar- dağında ve tabağında ne olduğu konusunda her- hangi bir davranışı bulunmadığını” üçüncü kişilere vermek istediği sözde bir güvence de var. Erdoğan’ın bu açıklamasını okuyunca, “birile- ri gerçeği söylemiyor. Ama onlar kim ” mi diye- ceğiz. Yoksa çevremizde her gün bir yenisi eklenen bu görüntülü haberlere, kırmızı çizgili haritalara, biz- zat her birimizin karşılaştığı yasaklara bakarak Baş- bakan’ın gerçekleri söylemediğine mi hükmede- ceğiz? Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net Acaba video ve bilgisayar oyunları hakkında okuduğumuz yazıların ne kadarı varsayımlara, ne kadarı güvenilir gözlemlere dayanıyor? Bu üzerinde du- rulması gereken bir soru. Soruyu ve ya- nıtına dair bir kısım incelemeleri de- ğerlendiren Marjinal reklam ve tanıtım şirketi ilginç sonuçlara ulaşmış. www.psychiatrictimes.com adlı si- tenin referansından yola çıkan Marjinal ekibi “Araştırmaların yüzde seksenin- de saldırganlığa dair ölçüm ve değer- lendirmeler kâğıt üzerinde, yalnızca belli kutucuklara belli işaretler konula- rak yapılırken çok az araştırma bu ‘tahmini’ saldırgan davranışların gerçek hayatta da oluştuğunu, oluşuyorsa da bunun gerçekten ne kadarının bilgisa- yar oyunlarla doğrudan ilişkili olduğu- nu kanıtlar göstererek çözebilmiş de- ğil” diyor. Bu önemli araştırmadan bazı alıntıları birlikte paylaşalım. Uzman ya da değil, herkesin aynı şe- kilde korktuğu, “şiddet içeren video oyunları çocukları gerçek hayatta da şiddet yanlısı bireyler yapıyor” iddia- sı aslında verilerle desteklenen bir iddia bile değil. Özellikle geçen yıl yayımlanan yüz- lerce makalede şiddet içeren video oyunlarının saldırgan duygular, tavır- lar ve algılama biçimlerine yol açtığı üzerinde duruluyordu. Bu yazıların tümü de velileri hedef alarak yazılmıştı. Oysa bu araştırmalar uzmanların sı- nırsız bir güvenle kullanabilecekleri ve- riler sunmuyor. En çok referans veri- len araştırmalar, sadece tek bir video oyunuyla kısa bir süre oyun oynatılan öğrenciler üzerindeki laboratuvar de- neylerinden yola çıkıyor. Genel olarak bu son araştırmalar 8 ile 10 yaş arasındaki erkek çocukların video oyunlarını en çok oynayan grup olduğunu ortaya koyuyor (yüzde 73). Araştırma yapılan 1254 çocuktan sa- dece yüzde 6’sının altı aydır video oyunları oynamadığı gözlemlenmiş. Erkek çocuklar tipik olarak haftada 6- 7 kez oynarken, kızlar haftada 1 kez vi- deo oyunu oynuyor. 12-14 yaş ara- sındaki kızların yüzde 29’unun, erkek çocuklarınsa yüzde 68’inin, aslında 17 yaşından büyükler için tasarlanmış video oyunları oynadığı da bir başka saptama. Çocuklara ve ergenlere video oyunlarını oynama nedenleri soruldu- ğunda yarısından çoğunun cevabı, “Yeni şeyler öğrenmeyi seviyorum” ve “Kendi dünyamı yaratmak istiyorum” olarak karşımıza çıkıyor. Erkek ço- cukların çoğu, kızların da yarısına ya- kını “dinlenmek ve gevşemek için” ce- vabını veriyor. Yine yarısına yakını, “öfkemi boşaltmak için” ya da “öfkey- le başa çıkabilmek için” gibi cevaplar veriyor. Duyguları kontrol etmek için vi- deo oyunları oynayan ergenler genel- de şuna inanıyorlar: “Okulda günüm kö- tü geçmişse, eve gelince video oyunu oynuyorum; bütün sinirim geçiyor. ”Çocukların şiddet içerikli elektronik oyunları oynamalarının bir nedeni hiç şaşırtıcı olmayan, normal gelişimleriy- le ilgili nedenler: İsyan, yasağa karşı du- yulan merak ve kontrollü ortamda ka- bul edilebilir davranışların sınırlarını zorlamak. Erkek çocuklardan bir kısmı, “Neyse ki bunlar gerçekten başıma gel- meyecek, bunu bilerek oynamak güzel” derken bir kısmı da “Gerçekten orala- ra gitmeden bu deneyimleri yaşamayı istiyor insan” diyor. Araştırmalarda şiddet içerikli video oyunu oynayan ve saldırgan davranışlarda bulunan er- genler de saptanmış. Bu ergenlerin sal- dırganlık örnekleri sıklıkla karşı cinsle, yani kızlarla ilgili sorunlarından kay- naklanıyor. Bu nedenle saldırgan dav- ranışların video oyunlarıyla doğrudan ilişkisi olduğunu söylemek zor. Alt gruplardaki çocuklar, yani zi- hinsel hastalığı ya da öğrenme güçlüğü olan çocuklarla video oyunları ara- sındaki ilişkiyi inceleyen çok az araş- tırma var. Yine de araştırmalar genel- likle, dikkat bozukluğu olan/hiperak- tivite semptomları gösteren çocukla- rın öfke duygularıyla baş etmek için daha çok video oyunu oynadığını gösteriyor. Oyunlar Şiddeti Tetikliyor Bir Medya Masalı mı? ENTERNET / MEHMET SUCU 60’lõ yõllarda başlayan ‘umuda yolculuk’ta artõk Rusya, Irak, Kazakistan, S.Arabistan, Libya ve Kazakistan tercih ediliyor Almanya, 1973 yõlõnda 79 bin 526 kişi ile en yoğun göçün yaşandõğõ ülke olurken 2007 yõlõnda yerini Rusya’ya bõraktõ. Rusya’ya göç eden işçi sayõsõnda büyük bir artõş yaşanõyor. İşçi göçünde rota değişti ‘Beden işçisi olarak çalışıyorlar’ Türkiye İş Kurumu’nun göç eden iş- çilerin meslekleri ile ilgili 2007 yõlõnda yap- tõğõ ayrõ bir araştõrma Türklerin en çok “be- den işçisi”, “kalıpçı”, “inşaat işçisi”, “döşemeci”, “duvarcı” ve “aşçı” gibi iş- kollarõnda çalõştõğõnõ ortaya koydu. Ayrõ- ca araştõrmaya göre Türkiye’den en fazla göç veren şehirler arasõnda İstanbul, Ada- na, Ankara, Hatay ilk sõralarda yer alõyor. Çalõşma ve Sosyal Güvenlik Bakanlõ- ğõ’nõn 2006 yõlõ verilerine göre ise yurtdõ- şõnda toplam 1 milyon 205 bin 506 yurt- taş çalõşõyor. Yurttaşlarõn 826 bin 934’ü Ba- tõ Avrupa ülkelerinde, 23 bin 609’u Türk cumhuriyetlerinde, 132 bin 794’ü Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde, 30 bin 250’si Avus- tralya’da, 143 bini ABD ve Kanada’da, 48 bin 919’u Rusya Federasyonu, Japonya, Af- ganistan ve diğer ülkelerde bulunuyor. Yabancõ ülke vatandaşlõğõna geçen yurt- taşlarõn sayõsõndaki artõş ise göçün bir başka boyutunu gözler önüne seriyor. 2006 yõlõ sonu itibarõyla yabancõ ülke va- tandaşlõğõnõ seçen yurttaş sayõsõ 1 milyon 480 bin 256’yõ buldu. ‘Sanayileşme işsizliği getirdi’ Türkiye Araştõrmalar Merkezi Vakfõ’nõn araştõrmasõna göre, Türkiye’den Federal Al- manya’ya 1961 yõlõnda başlayan göç ha- reketinde 2007 yõlõna dek toplam 691 bin 759 kişi göç etti. Türkiye’de 1960’lõ ve 1970’li yõllarda ihracat ve turizm gelirle- rinin düşük olmasõ işçi dövizlerinin önem- li bir kaynak oluşturmasõna ve yurtdõşõna yapõlan iş göçü politikalarõnõn değişmesi- ne neden oldu. Tarõmda sanayileşmeye ge- çilmesiyle meydana gelen işssizlik soru- nunun yurtdõşõna yapõlan işgücü göçüyle azaltõlmasõ planlanõyordu. Ayrõca yurtdõşõna gönderilen işçilerin yur- da dönüşlerinde çeşitli beceri ve nitelikle- re sahip olacaklarõ ve bunlarõn yerli sana- yiye katkõsõ olacağõ hesaplanõyordu. Batõ Avrupa ülkelerinin işgücüne olan ihtiyacõ Türkiye’nin bu gereksinimleriyle örtüş- mekteydi. Avustralya’ya göç 40. yılında Türkiye’den Avustralya’ya 1968’de baş- layan göç hareketinde ise 2007 yõlõna dek toplam 12 bin 430 kişi göç etti. Avustral- ya Göçü 40. Yõl Kutlama Komitesi ve Göç Müzesi ortaklõğõyla yapõlan araştõrmaya gö- re, 5 Ekim 1967 tarihinde Türk ve Avus- tralya hükümetleri arasõnda imzalanan an- laşma gereği, Avustralya’ya ikamet ve çalõşma amaçlõ göçe olanak sağlandõ. O dö- nemde işgücü sõkõntõsõ yaşayan Avustral- ya, Türkiye’den ve Doğu Avrupa’dan ge- len göçlerle işyerlerini doldurdu. 1960’lõ yõllarõn başõndan itibaren Avrupa’ya misafir işçi gönderen Türkiye, bu geçici işçilerin tam donanõmlõ olarak gönderilmelerini bekliyordu. 1968 yõlõnõn ocak ayõnda 185 kişiden oluşan ilk Türk kafilesi Sydney’e mehmet@cumhuriyet.com.tr vardõğõnda, Avustralya’ya daha önce yerleşmiş Kõbrõslõ Türkler tarafõndan karşõlandõlar ve böy- lece Avustralya’nõn Türkçe konuşan topluluğu- nun temelini oluşturdular. 1968 ve 1975 yõllarõ arasõnda yolculuk yardõmlarõyla Avustralya’ya göç eden Türklerin, neredeyse yüzde 50’si Mel- bourne’e yerleşti. Türkiye’den ilk göç eden yurttaşlarõn büyük çoğunluğunu Türkiye’nin değişik kõrsal bölgelerinden giden yurttaşlar oluşturuyordu. Daha önceleri tarõm işçisi olarak ya da küçük işletmelerde çalõşan yurttaşlar ön- celikle, “2 yıl kalıp, para biriktirip Türkiye’de ev almayı ya da küçük bir iş kurmayı” amaç- lõyorlardõ. İyi eğitimli olan ve İngilizce konuşa- bilen göçmenler ise kalõcõ olarak yerleşmeyi is- tiyorlardõ. Gurbet ülkelere gelene kadar ev dõşõnda veya ücretli bir işte hiç ça- lõşmayan birçok Türk kadõnõ aile bütçesine kat- kõ sağlamak amacõyla teks- til sektöründe makinist olarak ya da besin işleme ve ağõr imalat sanayilerinde çalõşmaya başladõ. Ayrõca Türk kadõnõ ilk kez sendikal faaliyetlerde bu- lundu. Çocuk bakõmõ konusunda çoğunlukla tatmin edici olmayan çözümler buldular. Ka- dõnlar çocuk bakõmlarõnõ farklõ saatlerde ça- lõşan kocalarõ ya da evin büyük kõzlarõ ile pay- laştõlar. Çocuklarõnõn bakõmõna yeterince il- gi gösteremeyen ailelerden bazõlarõ küçük ço- cuklarõnõ Türkiye’de yaşayan ailelerinin ya- nõna göndermek durumunda kaldõ. Kadõnla- rõn bir kõsmõ evde çalõşarak aile ekonomisine katkõ sağladõ. Hem işte hem de evde çalõşmak durumunda kalan birçok kadõn İngilizce öğ- renmek için ne vakit ne de fõrsat bulabildi. YA ABLALARI BAKTI YA DA BABALARI Ticarete atılan gurbetçiler ‘ekmek tekneleri’nin isimlerine hem vatandan hem de gittikleri ülkeden bir şeyler kattılar. (Fotoğraflar: CUMHURİYET ARŞİV) Türk işçiler bu ülkeden sonra Irak, Suudi Arabistan, Libya gibi ülkelere yönelmeye başladõ. Gerek kõrsal kesimlerde yaşanan sosyal ve ekonomik çalkantõlar, gerek Türkiye’nin ekonomik bunalõmlarõ insanlarõ yurtdõşõnda yeni arayõşlara yöneltti. Atatürk’ün askeri kıyafetleri Ürdün’de İZMİR (Cumhuri- yet Ege Bürosu) - Ata- türk Kõyafetleri ve Kül- türü Araştõrma Vakfõ Kurucusu ve modacõ Hüseyin Özkan, “Sahra Yõldõzõ” adõnõ taşõyan, Atatürk’ün askeri ve si- vil kõyafetlerinden olu- şan 250 giysilik kolek- siyonla Ürdün’e gidi- yor. Özkan, Atatürk giysilerinin benzerini imal eden ve yaşatan tek kuruluş olarak, 32 yõldõr Atatürk defileleriyle birçok modacõ- nõn tarzõndan farklõ çalõştõğõnõ ve “tek” ol- duğunu söyledi. Özkan, Atatürk’ün giysi- lerinin ölçü ve kalõplarõnõn yalnõzca kendi- sinde bulunduğunu iddia etti. Taş ocağında patlama: 1 ölü Yurt Haberler Servisi- Eskişehir’in Miha- lõççõk ilçesinde taşocağõ sahasõnda yerleştiri- len dinamit lokumlarõndan birinin “kontrol- süz patlamasõ” sonucu ateş belgeli ateşleyici olarak görev yapan İlhami Yüksel yaşamõnõ yitirirken İbrahim Arslan yaralandõ. Ağõr ya- ralõ olduğu bildirilen Yüksel’in Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tõp Fakültesi Hasta- nesi’nde tedavi altõna alõndõğõ öğrenildi. Hırsızlara baskın: 11 gözaltı İstanbul Haber Servisi - İstanbul’da ecza- ne, ev ve işyerlerinden hõrsõzlõk yapõlmasõna yönelik operasyonda 11 kişi gözaltõna alõn- dõ. Bahçelievler Yenibosna’daki bir bekâr evine operasyon düzenleyen polis, grubun liderleri olduklarõ ileri sürülen D.B. ve Ş.G’nin de aralarõnda bulunduğu 11 şüpheli- yi gözaltõna aldõ. Gözaltõna alõnanlar arasõn- daki M.Ç (13) ve Y.U (17) adlõ kõz çocukla- rõ ile M.G’nin (17), evlerinin bulunduğu Kâ- ğõthane, Bakõrköy ve Şişli’den kaçõrõlarak ya da kandõrõlarak tehdit yolu ile 9 ayrõ ec- zaneden ve çeşitli ev ile işyerlerinden hõrsõz- lõk olaylarõna azmettirildikleri anlaşõldõ. Hüseyin Özkan
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle