05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 0 yõldõr Türk kamuoyunun gündeminden terör hiç inme- miştir. Hele hele PKK terörü devletin de, hükümetlerin de, ülke- nin de, halkõmõzõn da baş konusu ol- mayõ hep sürdürmektedir. “Üç şe- hit verdik, beş şehit verdik. Ma- yın tuzağı 9 şehit ve 2 yaralımıza neden oldu. Terör, taburu bastı, terör, jandarma karakolunu ta- radı, terör yol kesti, terör köyü sardı, yüzlerce, binlerce köylü ve binlerce mezra boşaltıldı. Köy- de, kasabada, şehirde insan kal- madı. Terör bölgesinden kaçan insanlarımız batıda yeni şehirler kurdu. Terör baskınına uğrayan askerlerimiz devlet hastanelerine, askeri hastanelere, üniversite has- tanelerine, GATA’ya kaldırıldı, mayınlı saldırı sonrası geniş çap- lı operasyon başlatıldı, bölgeye özel harekât timi sevk edildi. Yetkililer, sorumlular, siyasetçi- ler, yüksek askeri makamlar te- rör baskınına ve katliamına kar- şı açıklamalarda bulundular. Te- rör lanetlendi, mitingler yapıldı. Şehitlerin cenaze törenlerine yüz binler katıldı. Yüksek generaller ve yüksek siyasetçiler cenaze na- mazında bulundular” gibi haber- ler, hemen hemen her gün, medya- mõzda, irili ufaklõ gazete, radyo ve televizyonlarõmõzda yayõmlanmak- tadõr. Bu haberlerde verilen, acõ ve de- rin haberleri lanetlemeyen yok. Askerimiz ve emniyet görevlileri- miz al bayraklõ tabutlarla uğurla- nõrken, sivil halkõmõzdan şehit olanlar, halkõn yapmõş olduğu tö- renlerle habire defnedilmektedir. Bitip tükenmeyen terör yüzünden, otuz binleri aşan yurttaşõmõzõn şe- hitliği, on binlerce insanõmõzõn malul kalmasõ, trilyonlarõ, katril- yonlarõ aşan maddi zayiatõmõz ne- lere varmõştõr. Bilmek, anlamak mümkün değildir. Bu terörden ülkede güdülen bu siyaset ve bu yolla kurtulmak mümkün değildir. İspanya, İtalya, Fransa, İngiltere ve İrlanda’da yaşanan ve yıllar süren terörden bu devletler nasıl kurtulmuşsa, süratle aynı yol izlenmelidir. Te- rörün muhatabõ olarak sadece as- ker gösterilmemelidir. Terörün muhatabõ ülkenin yöneticileridir, hükümetleridir, devlettir. Oturulup devletin ülkesiyle, yöneticileriyle, siyasetçileriyle, askeriyesiyle, em- niyet kuvvetleriyle çok ciddi, di- siplinli inanõlõr bir işbirliği yapõl- malõdõr. Keza, asla ve kata komşu ülke, dost ülke, kardeş ülke, müt- tefik ülke, NATO’su, CENTO’su, Birleşmiş Milletler’i gibi yabancõ ülke ve kuruluşlardan, anlaşma- lardan hiç medet ummaksõzõn olay bütünüyle devletimiz ve milletimiz tarafõndan üstlenilmelidir. Karar- lõlõğõmõzõ ortaya koymalõ ve hiç dõ- şardan medet ummamalõ ve bek- lememeliyiz. Halkla Bütünleşmek Av. Turgut İNAL CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 2 EYLÜL 2008 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL İlhan Berk İçin!.. Herkes gidecek! O da gidecekti... Biliyordu, ya- zıyordu, konuşuyordu. Şair de herkes gibi biridir! Biri midir? Bunu, İlhan Berk için nasıl söylerim? Doksan yıl yaşamış, iyi kötü, şiir yemiş, şiir içmiş, on binlerce dize, sayısız kitap. “Zor olan, şiirin ha- yatını yaşamaktır. Yazmak sonra gelir” diyerek... 28 Mayıs’tı... Yıllardır görmemiştim. O yaşlı, ben öyle. Yollar ayrı, uzak. Her birimiz kendi yazma, yaşama savaşında... Gazetelerde, dergilerde... Za- manlar farklıydı. Gençtik daha, buluşmalar, ge- ce gezintileri, avarelikler, parklar, meyhaneler, tar- tışma üstüne tartışma, şair kavgaları, hep arama, hep bir şeyleri değiştirme, yenileştirme... Savaş vardı dünyada. Sınırlarımızda bekleyen askerlerimiz. Ekmek kuyruklarında bekleşen, üç- te bir ekmek peşinde koşan çoluk çocuk kadın erkeğimiz... O, kalkıp Giresun’dan gelirdi. İlkokul öğretmeni, kim bilir hangi köyde!.. Naim Tirali’yi, Fethi Naci’yi oralardan tanımış. Şiirler yazmış ço- cukluktan. Gider Hachette’ten Fransızca şiir ki- tapları alır... Laureamont, Walt Whitman, Elu- ard, Aragon.. Tek tek sökmek ister sözcükleri. Bir bir okur, ardından, ‘of of’ der duyarak şiir derin- liğini... Birkaç yaş büyüktü benden, bizlerden, Özde- mir Asaf’tan, Kenan Harun’dan, Naim’den, ‘Servetifünun’ dergisinde toplanan, o 43 yılının gençlerinden. Bir öncü, bir önder, kalkıp bir de Manifest yazmıştı! Marx’tan sonra ikincisiydi bu. İnsana, insanın sorununa, aşkına, derdine, sı- kıntısına dalmalıydı sanatçı, öyle diyordu Berk’in Manifest’i... 28 Mayıs’tı dedim, daldım. 2008 Mayısı’nın bir günü, sevgili Ahmet Berk aldı bizi babasına gö- türdü. Bodrum’un tepesinde ki o eve... Daha ön- ce de birkaç kez geldiğim... Yirmili otuzlu yaşla- rımız çoktan uçup gitmiş, o doksanında ben sek- senini aşmış... Tuhaf bir karşılaşma, hem yabancı gibi, hem değil! Neler konuştuk o her zamanki odasında, kitapları, kendi resimleri arasında! Bi- lerek mi son görüşmemiz olduğunu, olacağını! Şiirler yazdı hep! Dönem dönem başka biri ol- du sanki! Gençliğimizde Whitman’cıydı, sonra Re- ne Char’cıydı! Öyle bir oluşum, bir değişim, ama hep kendi kalarak... “Ozan düzeltmek için yıkar. Yeryüzüne ba- kışında bu vardır hep. Bazı şiirlerde bir ulusun düşün tarihini bulabilirsiniz. Yazmak her şeyi aşka dönüştürmektir. Yazmak budur.” Nice dostlar gibi o da bizi bıraktı gitti! Ne de- mişti bir gün: “Kimi şiirler bir zaman gelir bir kı- yıya çekilirler. Yeniden göründüklerinde gök o gök değildir artık...” Şiirini sevenler onu hep yaşatacak... PENCERE Medyamıza Maşallah!.. Ferit İlsever İşçi Partisi Genel Başkan Yar- dımcısı.. Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni.. Ergenekon soruşturmasında tutuklanmış- tı.. Hastaydı.. Sağlık sorunları nedeniyle tahliye edildi.. Ve İşçi Partisi İstanbul İl Merkezi’nde bir ba- sın toplantısı düzenledi... İlginç açıklamalar yaptı... Dün bütün gazeteleri gözden geçirdim... İlsever’in açıklamaları yok.. yok.. yok.. Ergenekon tertibindeki on para etmez de- dikokuları manşetlerine geçiren o biçim ga- zeteler, davanın önemli bir sanığı, bir parti- nin genel başkan yardımcısı, bir TV kanalı ge- nel yayın yönetmeni ve hastalığı yüzünden ye- ni tahliye edilmiş kişinin açıklamalarını, söz birliği etmişler gibi örtbas etmeye çalışmış- lar... İlsever’in açıklamaları yalnız ve tek Cum- huriyet gazetesinde vardı... İşte Cumhuriyet farkı budur. Ergenekon davası siyasal bir tertiptir, sa- nıklar arasında suç işleyip işlemediklerini bi- lemeyeceğimiz kimi kişilerin bulunması bu hükmü değiştirmez... Başbakan RTE ne demişti: “- Ben Ergenekon’un savcısıyım...” Yalnız bu itiraf bile davanın AKP iktidarın- ca tezgâhlandığını kanıtlamaya yeterlidir... Hükümetin başının aynı zamanda davanın savcısı olduğu bir ülkede ise ne demokrasi, ne de hukuk geçerlidir. İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Ulu- sal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Ferit İlse- ver’in Ergenekon davasına ilişkin bakışı şu tümcesinde somutlaşıyor: “- Gladyo örgütlerine karşı en sert müca- deleyi yürüten İşçi Partisi, Ergenekon yargı- lamasını, gerçek karanlık güçlerin ortaya çı- karılacağı bir kürsüye dönüştürecektir.” Ergenekon davasında mahkeme faslı, sav- cılığın çoğu zaman yasadışı soruşturma fas- lından değişik olacak... Bugünkü hukuksuz ve güdümlü süreç el- bette tersine dönecektir. D ünya Barõş Günü var... Dünya Savaş Günü yok... Yazõk! Ama dünyada barõş yok... Savaş var... Hem de bol miktarda... Bugüne kadar “barış” için uğra- şanlar devletleri barõşla barõştõramadõlar. Hem savaş insanlarõn bir tür atavizminden türemiş, onun içgüdülerini dõşa vuran bir hastalõk diye te- vatür ediliyor belki. Ama olsun. Sağlõklõ mõ sa- vaş, hangi dertlere deva olmuş diyen safdiller bu- lunabilir elbet? Ama yok öyle değil, öyle değil... Bir tür gõda, velinimet gibi görülen savaş gibi mübarek hadiseyi, illet gibi göstermek isteyen aklõ evvellere kanmayalõm, onlarõn barõş diye di- ye olmayan akõllarõnõn karõştõrõlmasõna mahal vermeyelim! Ama işte savaş her yerde ve sanki her şey. Eğer öyleyse alõn size çevremizde savaş.. işte Güney Osetya’da Gürcistan-Rusya, işte yüz binleri kõ- rõmdan geçirilerek panamerikanaya varmõş Irak, işte Ermenistan-Azerbaycan arasõndaki Karabağ, daha dün Bosna, Kosova. Ezelden beridir sürüp giden Filistin-İsrail meydan muharebesi. Ne olu- yoruz? Savaşa savaşa barõşa mõ varõyoruz yok- sa! Ünlü nüfus bilimci Malthus, savaşlarõ dün- yada nüfus dengesi için bulunmaz fõrsat saymõştõ. Günümüzün bazõ devlet yöneticileri de böyle dü- şünmüş olacaklar ki, durmadan aman barõşma- yalõm, ille de savaşalõm deyivermiyorlar mõ? O halde koca koca adamlarõn hikmetinden sual olunmayacağõna göre, bir bildikleri vardõr diyerek yelkenleri suya indirmek, suda savaş gemileri- ni yüzdürmek gerek.. Ama Malthus’un kemik- leri dört dönüyordur hâlâ mezarõnda. Onca sa- vaşa, katliama, kõyõcõlõğa rağmen günümüzün o aşõrõ nüfusuna daha nasõl önlem alsak acaba? Dünya Barõş Günü vesilesiyle insanlarõ sürekli bir savaşa mõ davet etsek acaba diye düşünme- den edemiyor insan? Ama neden? Şan, şeref, onur, kan aksõn tabur tabur, gitsin akõllar ve onun- la beraber gelsin sayõsõz cansõz bedenler! Ya nü- fus dengesini korumaya; top, tüfek de çare ol- mazsa ne yapacağõz? Savaş için yeni çareler bul- mak, savaşõ elden bõrakmamak gerek! Bakõn iş- te barõş, barõş diye nara atõyorlar onca zamandõr, hani barõş ve hangi barõş? Hem kendisiyle barõ- şõk yaşamayan, kendisiyle barõşmayanõn barõ- şõndan hayõr mõ gelir?.. O zaman varsõn kapõmõza dayansõn savaş, varsõn gelsin savaş... Haydi dur- mayalõm, çalsõn davullar... Savaş da savaş, ille de savaş... Savaş isteye isteye barõşa varacak- larmõş. Tutmayalõm varõn barõşa ama savaşa sa- vaşa, oluk oluk kan, yağmur gibi gözyaşõ aksõn ki, savaşõn tadõna varsõn beynin damaklarõ... Sa- vaşõ övelim, savaşa niyet edelim... Savaşla ken- di kibrimizden, hõrsõmõzdan doğanlarõ tüm in- sanlarõn üstüne boşaltalõm... Öfke ve kin seli her yeri kaplasõn, her yeri kasõp kavursun, herkes diş bilesin birbirine, herkes kan kussun ötekine... Hem ne o öyle barõş da ille de barõş... Yok eko- lojik felaketle yüz yüzeymiş dünya, yok milyarlar açlõk ve susuzluk, sağlõk ve eğitim problemleriyle karşõ karşõyaymõş. Geçelim bunlarõ, artõk ye- mezler. Bunlardan bahsede bahsede dilimizde tüy bitti, sorunlar çözüldü mü? Yok. O halde dur- mayalõm ve utanmayalõm ve ağlayõp sõzlanma- yalõm, savaş borularõ her ülkede tekrar çalsõn... Hani yok kapitalizm için demişlerdi “Herkesin herkesle savaşı” diye, halt etmişler, herkes bir- biriyle savaşsõn ki, dünya tadõndan yenmesin. Utancõmõz, mahcubiyetlerimiz yerin dibine bat- sõn, son insan nefesini verinceye kadar aman sa- vaş durmasõn, yoksa dünya durmayacak yerin- de... Zaten durmuyor, dönmüyor da, demem o ki; savaş olsun, insanlõk ölsün, barõş ölsün... Ama dünya kurtulsun hiç olmazsa!.. Bakõn savaş is- teyenler, aslõnda insanlõğa hizmet ediyorlarmõş da haberimiz yokmuş, dünya onlarla rahata erecekmiş. Öyle boşuna “barış” nutuklarõ atmaya gerek yok, insanlar kardeş olsun, ekmeğini bö- lüşsün, gözleriyle gülsünler birbirlerine, artõk bu palavralarõ bõrakalõm bir kenara, savaşta ceset say- manõn cesaretine soyunalõm. Kaç ölümüz var di- ye haykõralõm birbirimize hanõmlar ve beyler. Gö- zümüzü kan doyursun ama varsõn mideler yine aç gezsin... Savaş baronu olalõm, hiç olmazsa bir asalet apoleti takalõm, yok böyle olunca insanlõktan çõ- karmõşõz, yok daha neler, estek köstek... Barõş da neymiş öyle insanlar bir arada, devletler yan yana uslu uslu yaşasõn. Buna can mõ dayanõr?.. Anneler artõk ağla- mazmõş öyle savaş olmazsa, kim inanõr bu masallara? Barõş masalmõş ama savaş en büyük masal... Hani savaş, nerede savaş ve zõrhlarõmõz nerede! Şu Dünya Barõş Günü’nü 1 Eylül Dün- ya Savaş günü yapalõm. Belki savaştan sõkõlõp barõşa ulaşõrõz... İnsanlõk yüzyõllardõr barõşõ dil- lendiriyor ama barõşa ulaşamõyor, biraz da sa- vaşõ dillendirsin, böylece belki barõşa ulaşmak mümkün olur. Hem barõş da biraz dinlenmiş olur... Barõşa ulaş(ama)mak! PROF. DR. Muzaffer ERYILMAZ Çankaya Belediye Başkanõ İç Anadolu Belediyeler Birliği Başkanõ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle