05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 18 EYLÜL 2008 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 TRT küçülüyormuş. Ne bakımdan? Taktik Caiz Muhsin Salman: “Türkçe ezanı dinsizlik sayan tarikatların kaçak öğrenci yurtlarında İngilizce Kuran kursu görenlerin ileride İngilizce ezan okumaları caiz midir?” YağmurDeniz - ABD’nin finans devleri batıyormuş... “İşbirlikçiler düşünsün!” NERESİNDEN tutsanız elinizde kalıyor, neresine baksanız mide bulandırıyor. İslamcı AKP’nin Cumhurbaşkanı yaptığı Abdullah Gül’ün AKP’nin başbakanıyken bakan yaptığı Zeki Ergezen hacı olmak için gittiği Mekke’de konuşuyor: “Yeniden İslam nizamının devlet nizamına hâkim olmasını, laik sistemin bir an evvel defolup gitmesi için canı gönülden dua etmenizi, bu duanın da kabulünü Cenabı Hak’tan temenni ediyorum... Gelin dağa taşa ’Ne mutlu Türküm’ diye yazacağınıza, ‘Ne mutlu Müslümanım’ diye yazalım.” İslamcı AKP’nin başı RTE’nin ünlü sözü “velev ki” ile söze girip, velev ki Hacı Bakan Zeki Ergezen’in duası kabul olsaydı ne olurdu desek; valla, yandı gülüm keten helva. Örneğin Deniz Fenercilerinin hortum tutan elleri, omuz başından veya bilemedin dirsekten, yine bilemedin bilekten kesilmişti herhalde! Yoksa bütün bu hortumlar, İslamın yeniden devlet nizamına hâkim olması için kullanılacak sermayenin birikimi amacıyla mı yapıldı, yapılıyor, yapılacak? O zaman helal olsun diyeceklerdir herhalde! Ama Hıristiyanlar bu işe taş koydu; Müslümanın Müslümandan Almanya’da hortumladığı paraların hesabını sordu; üç Müslümanı dolandırıcılıktan mahkûm etti. Yetmedi; Almanya’daki savcı, hortumun asıl faillerinin Türkiye’de olduğunu açıkladı ve adres olarak dincilerin Kanal 7 televizyonunu ve fail olarak televizyonun patron koltuğundaki RTE’nin “dünür”ü Zekeriya Karaman’ı gösterdi. “Velev ki” Türkiye Cumhuriyeti’nde savcılar varsa, böylesi bir uluslararası dolandırıcılık şebekesinin üstüne gidilir ve “şebeke” çorap söküğü gibi çözülür. “Velev ki” üstüne gidilmez ve İslamcı AKP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin himayesinde İstanbul metrosunda kurulan “iyilik noktaları”nda para toplama işi bütün hızıyla devam ederse o zaman Çankaya’daki AKP’li Abdullah Gül’ün eski Hacı Bakanı Zeki Ergezen’in duası kabul oluyor demektir: “Yeniden İslam nizamının devlet nizamına hâkim olmasını, laik sistemin bir an evvel defolup gitmesi için canı gönülden dua etmenizi, bu duanın da kabulünü Cenabı Hak’tan temenni ediyorum...” Dualarla DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Bir Başbakan... İ.GÜRŞEN KAFKAS Ülkemiz, eğitim, ekonomik ve siyasal çalkantılı günler yaşıyor. Ülkeyi yönetenler çocuklara iyi bir rol model olmamaktadır. Atatürk döneminde yokluk, yoksulluk ve bilgisizlikle savaşılıyordu. Bu- günse, yolsuzluk, hırsızlık, geri- cilik ve kadrolaşma yarışı yaşa- nıyor. Ülke yangın yeri gibi.. Bu ortamda Atatürk’ün, öğretme- ne güveni ve çocuk sevgisini konu edindim. Ulusal kurtarıcı ve kurucu Ata- türk’ün, çağdaşlaşma, yenileş- me ve gelişme alanında emek ve başarıları tartışmasızdır. O, başa- rılarını halkla bütünleşme, halka güven ve halka yönelişe borçluy- du. Samsun’da halka seslenişin- de: “Halk için / halka doğru / halkla beraber” demişti. Kurtu- luş Savaşı’nı o yoksul halkla ka- zandı. Ordusu “köylü ordusuy- du”. Yoktan, yoksulluktan varın umuduna yol alıyorlardı. Onun halkına sevgisi, inancı ulusal kur- tuluşun kıvılcımını yaratmıştı. Yoksul ve fakat güvenli köylü çocukları vatan için varlarını ve canlarını ortaya koyuyordu. Ön- lerinde örnek model Mustafa Ke- mal vardı. Kadınlarımız da evde bulduklarını askerle bölüşüyor, cephane sırtlıyor, yaralılara bakı- yorlardı. Ülke var olma, yok olma didişmesi yaşıyordu. Acı günler sonrası savaş kaza- nılarak bitti. Sıra, bilgisizliğin ka- ranlığındaki insanımızı aydınlığa çı- karmaktaydı. Mustafa Kemal, bil- gisizlikle savaş ve karanlığın ay- dınlığa dönüşümünde öğretmen- lere güveniyordu. Onlar Mustafa Kemal’in “Yıldız Öğretmenleriy- di”. Ülkenin her yerine ilke ve dev- rimlerini onlar tanıtacaklardı. Öğ- retmenler, etik değerlerimizi çağ- daş fikirlerle besleyen, güzel sa- natları seven, kültür birikimcileri- dirler diye düşünüyordu. İnsanımız biat etmeyecek, kul ve maraba olmayacaktı. Bunun yerine birey, vatandaş ve dahası insan olma erdemliliği- ni yaşayacaktı. Atatürk halkın yüce sevgisini, güvenini kazan- mıştı. O, güven ve sevgi bugün katlanarak büyümektedir. Öğret- menlerin tuttuğu meşale aydınlı- ğı getirecekti. “Cephedeki savaşı kazandık, bundan sonraki sa- vaşımız karatahta başında ola- caktır” dedi. Harf devrimi, mil- let mektepleri, Eğitimde Birlik (Tevhid-i Tedrisat) yasalarını çıkararak ulusça aydınlığa ko- şuldu. O, karanlık günlerimiz ay- dınlığa öğretmenlerle dönüşe- cektir, diye düşünüyordu. Bilinçli bir toplum, eğitilmiş top- lumdur. Türk ulusu eğitilerek bi- linçli, çağdaş bir toplum olmalıy- dı. Mustafa Kemal, toplumu bil- gisizliğin karanlığında görüyor- du. Ülkenin aydınlık geleceğe eğitimle ulaşacağına inanıyordu. Öğretmenler halkımın eğitim mi- marlarıdır. “Öğretmenler!.. yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” öz- deyişiyle onlara sorumluluk ver- mişti. Halk okuma-yazma öğ- renmeliydi. Okulların yeni yüzü, ye- nilikçi çağdaş, akılcı ve bilimsel ol- gularla donatılmalıydı. Öğret- menleri, bir siyasi davranışın bireyi değil, eğitimimizdeki gelişmenin mimarları olarak görüyordu. Öğretmenler, Mustafa Neca- ti’nin döneminde “altın çağları- nı” yaşadılar. Mustafa Kemal, öğretmenlere ödül olarak Adile Sultan Kasrı ve arazisini sağlık ve dinlenme yeri olarak verdi. Cum- huriyet ilkelerini topluma en iyi ya- yan öğretmenler, taşıdıkları eğitim bayrağını yükseklerde dalgalan- dıracaklardı. Mustafa Kemal’in tüm başarılarının yanında; “Be- nim asıl anlatılacak yanım öğ- retmenliğimdir” özdeyişiyle öğ- retmene verdiği önemdi. “Eğitim sorunları çözümlenmelidir” di- ye ekliyordu. Ulusal özgürlüğün kazanılması ve tutsaklıktan kur- tuluşun eğitimle olacağına inanı- yordu. Öğretmen okulları, köy öğretmen okulları, daha sonrala- rı Köy Enstitüleri, eğitim enstitü- leri, yüksek öğretmen okulları açıldı. Bu kazanımlar siyasi ne- denlerle birer birer kapatıldı. Atatürk, “Toplumun düşmanı bilgisizlik, bilgisizliğin düşmanı da öğretmenlerdir” özdeyişiyle onlara önemli ve büyük bir so- rumluluk yüklemişti. Öğretmenleri eğitimde yenileşme ve gelişme- mizin vazgeçilmez unsurları olarak görüyordu. Atatürk, sevdiği, çalışmalarını beğendiği arkadaşlarına “çocuk” diye sesleniyordu. Onun bu ses- lenişi “içindeki çocuk sevgisinin” dışavurumudur. O, yüreğinin için- den çıkan, yüreğimizin bir parça- sı çocukları duru, güvenilir ve sevgi yumağı olarak görüyordu. Çocuklarla karşılaştığında: “Bakın ne kadar tatlı, ne kadar güzel çocuklar!..” diye sevincini bölü- şüyordu. “Onlar, geleceğimizin umududurlar. Onlara sevgi eke- lim ki, sevinçle büyüsünler” öz- deyişiyle duygularını dile getiri- yordu. Atatürk, “Çocuklar öz- gürce konuşmalı, düşünceleri- ni söylemelidirler” diyordu. O, Türk çocuklarına ve gençlerine gü- veniyordu. “Ben elde ettiğimiz bu mutlu sonucu Türk gençliğine armağan ediyorum.” “Cumhu- riyeti biz kurduk onu yaşatacak olan sizlersiniz” diyerek ço- cuklara / gençlere sorumluluk ve- riyordu. Ulusal aydınlanmamı- zın meşalesi öğretmenlerin, ge- leceğimizin güvencesi, gözbe- beklerimiz çocuklarımızı en iyi şe- kilde yetiştireceklerine inanıyor- du. Öğretmen ve çocuk bir bü- tünün parçalarıdır. O, şehit ço- cuklarına, zeki ve çalışkan ço- cukların okumalarına destek olu- yordu. Sanatsal yetenekli ço- cukları yurtdışına eğitime gön- deriyordu. Çocuklar da Atatürk’ü çok sevdiler. Küçük bir çocuğun: “Bu kalp seni unutur mu Atam!..” sözünün anlam zen- ginliğine ne denilebilir ki!.. ÖZET: Atatürk, ulusuna güven verdi. Ordularını peşinden sürük- leyerek kurtuluşu gerçekleştirdi. Yenileşme, gelişme ve çağdaş- laşma için öğretmenlere ulusal ay- dınlatma sorumluluğu verdi. Ül- kenin çiçek bahçeleri, solmayan gülleri, çocukları çok sevdi. O, öğ- retmenleri ulusal eğitimin vazge- çilmez mimarları; çocukları da yarınların umudu olarak görüyor- du. O günlerin güzelliklerine bakın, bir de bugünlere!.. Çocuklar ba- sın ve TV’de haberleri izliyorlar mı; büyüklerine güvenlerini sorgulu- yorlar mı; ülkenin içinde bulun- duğu ortamı görüyorlar mı, diye acı acı düşünüyorum… Subay mı? Atatürk, Öğretmen ve Çocuk İstanbul Sirkeci’de 14 Eylül saat 17 sularında arkasından korna çalan taksiciye “Ben subayım” diyerek küfür edip silah çeken 34 BAS 60 plakalı otomobilin sürücüsü ne subayı? Metin Akay: “Eski çağlarda gemicileri yanıltmak için kıyıda sahte deniz feneri ateşi yakar ve böylece kayalıklara bindiren gemileri soyarlarmış. Şimdi öyle mi!” Özdemir Erdoğan Samsun’da ne söyledi! SAMSUN’DA İslamcı AKP’nin yönetimindeki İlkadım Belediyesi, “Ramazan Çadırı” kurmuş, iftar sonrası halkı eğlendirmek için İstanbul’dan şarkıcı Özdemir Erdoğan’ı getirtmiş. Sahneye çıkan Özdemir Erdoğan konuşuyor: “Bizi geleneklerimizden ayırmak istiyorlar. Bunu pozitif bilim adına laikler yapıyor. Londra Üniversitesi’nin kapısında bile ‘Tanrı ışığımızdır’ yazıyor... İlkadım Belediye Başkanı Erdoğan Tak, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve ben Özdemir Erdoğan!” Üç Erdoğan ne eder bilinmez ama yılların şarkıcısı Özdemir Erdoğan bir iftariyelik uğruna kendini tüketiyor ve bu tükeniş içinde “Rüya gibi her hatıra” şarkısını söylerken “Hayat şarap gibidir” dizesini “Hayat serap gibidir” diye okuyor. Yazık! Yine Samsun’da bu kez Kurupelit Belediyesi’nde çalışan tekniker Mehmet Tan’a ait ve öğrenci yurduna kayıt için “Samsun Atatürk Kültür Vakfı”nın irtibat bürosu olarak kullandığı üç katlı villanın çatısına kondurulan hoparlörlerden Samsun Garnizon Komutanlığı Kurupelit Askeri Kampı’na doğru günde beş vakit ezan yayını yapılıyor. Hem de Samsun Müftülüğü’nün merkezi yayını ile! SESSİZ SEDASIZ (!) KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com HARBİ SEMİH POROY 18 Eylül HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Bir çeşit pembe boya. 2/ Vücutta bi- riken ve idrar- la dõşarõ atõlan azotlu bile- şik... Alevi- Bektaşi inanç- larõnõ dile ge- tiren bir şiir tü- rü. 3/ Kapõ ve pencerelerin üst eşiği... Gözleri görmeyen. 4/ Yaşar Kemal’i bir romanõ. 5/ Yaratõcõsõnõn adõ bilinmeyen yapõt... Lantan elementinin simgesi. 6/ “Evet” anlamõnda kullanõ- lan bir sözcük... Niğ- de ve Nevşehir yö- relerinde yetişen, kaliteli bir şarap veren beyaz üzüm cinsi. 7/ İnsanõn dõşõndaki tüm varlõk âle- mi... Gaetano Donizetti’nin bir operasõ. 8/ Aruz ölçülerinden biri... Konuşmada sesin duygularõ belirtecek biçimde çõkmasõ. 9/ Suudi Arabistan'õn plaka imi... Ödenmesi gerekli bir paranõn ödeme gününden önce verilen bir bölümü. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir tür tavla oyunu. 2/ Yapay reçine verniği ve tutkalõ üretiminde kullanõlan beyaz ve billursu toz... Soluk. 3/ Bir parçanõn ağõr çalõnacağõnõ an- latan müzik terimi... Japonya’da Buda rahibele- rine verilen ad. 4/ İnce sac. 5/ En az beş kişinin iktisadi bir amaçla kurduğu ortaklõk türü... Bir no- ta. 6/ Helyum elementinin simgesi... Buyruk. 7/ “Ufuklar” anlamõnda eski sözcük... Hindistan’da yetişen ve “sabunağacı” da denilen bir ağaç. 8/ Türk müziğinde bir usul... Bir ağõrlõk birimi. 9/ Nazi partisinin hücum kõtasõnõ simgeleyen harf- ler... Bir motorda ateşleme süresinin erken olmasõ. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 G A V U R İ N İ İ M A M M E Z E L A V U K H A S İ D T İ O R B A N E T R N E N D R A K A M S İ N İ S İ Y A L R A K E T M İ T E R O S B A F A 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com Siz hiç, dolandırıcılığı mahkeme kararıyla sabit ol- muş, kendi yurttaşını, kendi dindaşını gözünün içine baka baka, “bağış” adı altında soymuş, o paralarla şirketler kurmuş, Türkiye’ye bavullar içinde aktarmış bir hırsız için “bu adamı tanımıyorum” dedikten son- ra birlikte çekilmiş, hem de o çalıntı paralarla kurul- duğu tesbit edilen Almanya Kanal 7 stüdyolarında çe- kilmiş fotoğrafı, mahkeme salonunda teşhir edilen bir başbakan gördünüz mü?.. - O kişi, savcının tanımıyla “suç potansiyeli yük- sek” o kişi, “bağış paralarıyla şirketler kurduğu için soyduğu kişilerden özür dileyen” o kişi dün 5 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılan Deniz Feneri Al- manya’nın başındaki Mehmet Gürhan!.. Siz hiç, Alman savcı tarafından “suç örgütünün Türkiye’deki lideri” olarak ilan ettiği, “bağış parala- rının bavullar içerisinde kendisine teslim edildiğini” söy- lediği, yetinmeyip, “Türkiye Cumhuriyeti Başba- kanı’yla akraba kadar yakın” diye vurgu yaptığı ki- şinin kızının düğününde nikâh şahitliği yaptığı video görüntüleri mahkemenin duvarında gösterilen bir baş- bakan gördünüz mü?.. - O kişi, “Deniz Feneri skandalında tüm yolların kesişme noktasında bulunduğu” Alman mahke- mesinin kararıyla tescillenmiş olan o kişi, Kanal 7’nin Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman!.. Daha bitmedi... Siz hiç, Almanya’da suça iştirak ettiği mahkeme ka- rarıyla sabit olmuş tüm şirketlerde ortaklığı bulunduğu, yöneticilik yaptığı saptanmış, Zekeriya Karaman’la bir- likte hiyerarşinin en tepesinde olduğu, Türkiye’ye ba- vullarla gönderilen paralara kuryelik yaptığı, teslim al- dığı paraların miktarı ve tarihi Alman soruşturmacı ta- rafından tek tek açıklanan bir kişiyi Türkiye’deki en önemli kurumlardan birinin başına getiren ve gözü gi- bi koruyan bir başbakan gördünüz mü?.. - O kişi, Deniz Feneri iddianamesinde adı 34 kez geçen, ayrıldığı tarihten beri Almanya’ya gide- meyen o kişi, televizyon ve radyoların ahlaka ve yasalara saygılı yayın yapmasını denetlemekle yü- kümlü RTÜK’ün Başkanı Zahit Akman!.. Siz hiç, Deniz Feneri kepazeliğini soruşturan ül- kenin büyükelçisiyle bambaşka bir konuyu konuş- mak üzere bir araya gelen, ancak “Deniz Feneri ile Kanal 7 arasında ilişki var mı? Dört tutuklu var, bu iş niçin bu kadar uzadı” diye soran, karşılığında “sizden interpol aracılığıyla Deniz Feneri hak- kında bilgi istedik, cevap vermediniz” acılıkta bir yanıt alan, daha sonra gazetecilerin, “üç tutuklu var, dördüncüsü kim?” sorularına yanıt veremeyen bir başbakan gördünüz mü?.. - O kişi Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Eckar Cuntz!.. Bugüne dek, böyle bir başbakan ne gördük, ne duy- duk diyorsanız, uyanın ey halkım, o başbakan, yu- karıda sıraladığım tüm ilişkilerin bire bir içinde olan başbakan burada, yanı başımızda, tepemizde, bizi yö- netiyor... - Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan!!! Almanya’daki dolandırıcılar dün layık oldukları ce- zaya çarptırıldılar.. Müslümanları soyan Müslümanlar, Hırıstiyan yar- gıç tarafından yıllar sürecek bir kodes hayatına mah- kûm edildiler. Yargıcın da soruşturmayı yapan po- lis şefinin de, iddianameyi hazırlayan savcının da el- lerine sağlık... - Pekiii, TBMM’den üstün hizmet madalyası alan, AKP iktidarının yasa değiştirip sorgusuz sualsiz para toplamasının önünü açtığı, halen para top- lamayı sürdüren, reklamlar veren Türkiye Deniz Feneri, onunla iç içe olduğu belgelerle ortaya çı- kan Almanya’daki Kanal 7’nin bu paralarla ku- rulduğu, başındaki kişinin tüm işlerin başında bu- lunduğu açıklanan Türkiye Kanal 7 ne olacak?.. Savcının isimlerini açıklayarak “asıl failler Türkiye’de” dediği kişiler ne olacak?.. Bunlara kol kanat gerdiği ayan beyan ortada olan “zirvedekiler” ne olacak?. - Bu günah nasıl temizlenecek??? e-posta: [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle