25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 17 EYLÜL 2008 ÇARŞAMBA 4 HABERLER GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU Büyük Bir Haksızlık Yapılıyor... Ben haksızlığa dayanamam hemen haksızlığa uğrayanı savunmak isterim. Şimdi de “serbest pi- yasa”yı savunmak istiyorum. Bir taraftan mali kriz de- rinleşiyor, diğer taraftan ekonomik durgunluk yayı- lıyor ya, düne kadar serbest piyasayı savunanlar, sa- yesinde milyar, trilyon dolarları götürenler, 455 tril- yonluk türev piyasasını yaratanlar şimdi dönmüş, ser- best piyasaya müdahale etmenin türlü yollarını arı- yorlar. Karışmazsan dengeye gelir! Bakın beyler, piyasa, Samuelson’un ünlü ders ki- tabında döne döne anlattığı, Hayek’in, Von Mises’in ve Friedman’ın sürekli anımsattığı gibi, eğer karış- mazsanız fazlalıkları temizler kendiliğinden arz ve ta- lep arasında bir denge noktası bulur. Eğer fazla üretim yaptıysanız, fiyatlar düşmeye baş- layacak, bu fazlalık ya imha edilecek ya da bu faz- layı üreten verimsiz sermaye değer kaybedecek, yok olacaktır. Bu koşullarda bu sermaye üzerinde ya- şarken kafasını yeterince kullanamayıp, açgözlülü- ğüne gem vuramayan, aşırı riskli yatırımlara dalan ka- pitalist de, kapitalist olma ayrıcalığını kaybedecek, yerini, sermayeyi taşıma hakkını; daha akıllı, daha be- cerikli olanlara devredecektir. Evrim yasası gibi bir şey: En uygun olan ayakta kalacak! Tabii bu verim- siz işletmede çalışmak gafletinde bulunan işçiler de hatalarının sonucuna katlanacak, işlerini kaybedecek, ya da daha düşük ücretlerle çalışmayı kabul ede- cekler. Yeniden vurgulayalım: Sonunda en verimsizler, en tedbirsizler, en akılsızlar yok olacak ekonomik ya- salara, piyasa kurallarına, sermayenin gereksinimlerine en iyi uyum sağlayanlar ayakta kalacak. Beyler, geçen 25 yıldır, bu ilkeleri benimsediğini- zi sanıyordum. Tam istediğiniz gibi, mükemmele ya- kın bir serbest piyasa içinde yaşamıyor muydunuz? Şimdi piyasa kendi doğasına uygun bir biçimde ge- reken temizliği yapmaya başlayınca her taraftan du- yulan bu ağlama sesleri de neyin nesi? Faturayı bo- şuna piyasaya çıkarmak istiyorsunuz. Beyler, eğer siz kaderinizi kabullenip, burnunuzu sokmazsanız, piyasa fazlaları temizleyecek, kendi kendine dengeye ge- lecek. Efendim sorun şuradan çıkıyor: Sermaye sürekli birikerek genişleyen bir ilişki, hat- ta daha da önemlisi canlı emek tüketerek kâr üreten bir makine. Kapitalist ise bunun üzerinde, bir sem- biyoz ilişkisi içinde yaşayan biyolojik üstelik de top- lumsal bir organizma. Diğer bir değişle kapitalistin ya- şama istenci ve tabii ki, iradesini başkalarına dayatma eğilimi var. Bu yüzden sermaye hızla büyürken, kapitalist onun üzerinde yaşayarak, bu ilişkiyi taşırken, arzularını tat- min ederken, iradesini başkalarına dayatırken, ka- pitalistin piyasayla bir sorunu yok. Aksine kapitalist bu taşıma işlevinin “var oluş düzleminde” (piyasada) hiç kimsenin, hiçbir şeyin sermayenin etkinliğinin önü- ne geçmesini istemiyor. Sonra piyasa bu denetim- siz ortamda oluşan aşırılıklar ve eksiklikler arasında bir denge kurmaya, sermayenin verimsiz kesimleri- nin yok olmasının koşullarını dayatmaya başlayınca da kapitalistin ağzının tadı kaçıyor. Çünkü o bu te- mizliğin nesnesi olmak istemiyor, servetini yaşam tar- zını korumak, alıştığı gibi yaşamaya devam etmek, kapitalist olma ayrıcalığını korumak istiyor, simgesel (sistem dışına düşerek), hatta fiziksel olarak ölmek istemiyor. Bir de işçiler var tabii; grevlerle, protestolarla hatta isyanlarla işleri daha da zorlaştırıyorlar… İşte o zaman kapitalist, Marx’ın kapitalistlerin “or- tak yönetim kurulu” dediği devlete başvurarak, pi- yasanın temizlik işini durdurmasını, denetlemesini, ya da en azından bu temizliğin maliyetini diğer sınıfla- rın, diğer ülkelerdeki kapitalistlerin üzerine yıkması- nı istiyor. Bundan sonrası bildiğimiz hikâye: Sınıf mü- cadeleleri sertleşiyor, cevap olarak devletin tavrı sert- leşiyor; uluslararası rekabet sertleşiyor, cevap ola- rak devletin tavrı sertleşiyor, ideolojiler, anlamlar dün- yası, bu yeni koşullara göre daha baskıcı daha tutucu biçimler alıyor… Gelsin siyasal istikrarsızlıklar, soy- kırımlar, uluslararası, hatta bloklar arası savaşlar. Beyler, serbest piyasa bunların hiçbirinden sorumlu değil. Yaşamak isteyen insanların varlığından kay- naklanıyor tüm bu “kötülükler”. Aslında, serbest pi- yasa mükemmel bir düzenektir, saat gibi işler, eğer insanlar kaderlerine razı olurlarsa, diğer bir deyişle eğer insanlar, insan olmasa… Ha bir şey daha var. Bilmem farkında mısınız? Ka- pitalizm, piyasa serbest de olsa (1920’ler 30’lar), dü- zenleniyor da olsa (1950’ler ve 60’lar) eninde sonunda krize giriyor. Ve hep aynı şarkı: düzenlenmişse, ser- bestlik isteyen çığlıklar atıyorsunuz, serbest ise dü- zenleme, devlet müdahalesi istiyorsunuz. Beyler, dediğim gibi sorun piyasada değil, hatta ser- mayede de değil. Sorun bunların gereksinimlerine uy- mayan insanda. İnsanlar olmasa serbest piyasa da kapitalizm de gerçekten mükemmel sistemler… Ancak insanlardan vazgeçmek söz konusu değil, en iyisi insanların özelliklerine uyumlu, onlara öncelik ve- ren yeni bir sistem düşünmek… erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com ACI KAYBIMIZ Cemiyetimizin önceki Balotaj Kurulu ve Basın Senatosu Üyesi, Sürekli Basın Kartı Sahibi, Değerli Arkadaşımız KEMAL ÇAPRAZ 15 Eylül 2008 Pazartesi günü vefat etmiştir. Kaybı topluluğumuzda üzüntü yaratan Çapraz’ın cenazesi 17 Eylül 2008 Çar- şamba günü (bugün) öğle namazının ardından Tuzla Yayla Mahallesi Merkez Camii’nden alınarak Tuzla Mezarlığı’nda toprağa verilecektir. Arkadaşımızı saygı ve sevgiyle anarken ailesine, basın topluluğuna başsağlığı dileriz. TÜRKİYE GAZETECİLER CEMİYETİ Alman Başkomiser, ‘Deniz Feneri davasõ hakkõnda büyükelçilikten bilgi aldõ’ demiş, Erdoğan ise yalanlamõştõ Görüşme doğrulandõBAHADIR SELİM DİLEK ANKARA - Federal Almanya’nõn Ankara Büyükelçiliği, Büyükelçi Dr. Eckart Cuntz’un Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Adalet Bakanõ Mehmet Ali Şahin ile yaptõğõ iki ay- rõ görüşmeyi de doğruladõ. Büyükel- çilik Sözcüsü Klemens Semtner, “Evet bu iki görüşmenin de anılan tarihlerde yapılmış olduğu doğ- rudur. Ancak içeriğine ilişkin yo- rum yapamam” dedi. Cumhuriyet’e açõklama yapan Semtner, Almanya’da görülen Deniz Feneri Davasõ’nda Başkomiser Ale- xander Böhm’ün, Başbakan Erdoğan ve Adalet Bakanõ Şahin’in Büyükel- çi Cuntz’dan Deniz Feneri e.V. da- vasõyla ilgili bilgi aldõğõ yönündeki id- diasõnõ doğruladõ. Semptner, “Evet bu iki görüşme de olmuştur. Büyükelçi Cuntz hem Başbakan Erdoğan hem de Adalet Bakanı Şahin ile anı- lan tarihlerde bir araya gelmiştir. Ancak, görüşmenin içeriğine ilişkin yorum ya da değerlendirme yapa- mam” dedi. Böhm önceki günkü duruşmada Cuntz’un Alanya’da 13 yaşõndaki İngiliz bir kõza tecavüz iddiasõyla tu- tuklanan Marco Weiss ile ilgili ola- rak 22.11.2007 tarihinde Başbakan Erdoğan’la 05.12.2007 tarihinde de Şahin ile görüştüğünü açõklamõştõ. Böhm, “Büyükelçi, Erdoğan’a Marco olayını sordu. Erdoğan bu soruyu kısaca yanıtlayarak, ko- nuyu Almanya’daki davaya, Kanal 7 Televizyon kanalı ile aralarındaki ilişkiye getirdi. Başbakan, iki mağ- durun da epeydir tutuklu bulun- duğunu ve bunun ne zaman sona ereceğinin bilinmediğini söyledi” demişti. Böhm, Büyükelçi Cuntz’un, “Başbakan’ın Deniz Feneri e.V. olayıyla ilgili detaylı bilgiye sahip olduğunu gördük” ifadesini de ak- tarmõştõ. Büyükelçinin bu cümlesi, Al- manya’nõn Deniz Feneri e.V. dava- sõyla AKP arasõndaki olasõ ilişkiyi ya- kõndan izlemekte olduğunu da gös- terdi. Edinilen bilgilere göre, Böhm’ün, Almanya’nõn Ankara Büyükelçili- ği’nden söz konusu iki görüşmeye ilişkin istediği ve duruşmada kanõt olarak ortaya koyduğu kriptoda yer alan bütün bilgiler tamamen gerçeği yansõtõyor. Ancak bu görüşmelerin kamuoyu- nun gündemine gelmesiyle önemli so- ru işaretleri de ortaya çõktõ. Bu gö- rüşmelerde “her iki taraf açısından siyasal baskının söz konusu olma- dığı” ileri sürülse de, her iki ülkede- ki yargõ bağõmsõzlõğõ bağlamõnda, Cuntz’un neden adli bir vaka olan Alanya’daki tecavüz olayõnõ Başba- kan’õn gündemine taşõdõğõnõ, Erdo- ğan’õn da yine Almanya’da yargõla- ma sürecinde olan Deniz Feneri e.V. davasõnõ Cuntz’a sorduğu konusu açõklamadan mahrum kaldõ. SPK Hukuk İşleri Daire Başkanõ Akgül ve onu atayan Başkan Turan Erol’un atamalarõ da mevzuata aykõrõ çõktõ Kanal 7’yi aklayanlar da şaibeli MURAT KIŞLALI ANKARA - Sermaye Piyasasõ Ku- rulu’nda (SPK), Kanal 7 yöneticileri- nin aklandõğõ ‘daire görüşü’nü veren Hukuk İşleri Dairesi Başkanõ Barış Akgül’ün, göreve mevzuata aykõrõ bir şekilde atandõğõ ortaya çõktõ. Akgül’ü atayan SPK Başkanõ Turan Erol’un kendi atamasõnõn da tartõşmalõ olduğu anlaşõldõ. Almanya’daki Deniz Feneri dava- sõnda para aktarõldõğõ tespit edilen Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanõ Zekeriya Karaman ile yönetim ku- rulu üyeleri İsmail Karahan ve Mus- tafa Çelik’in Türkiye’de SPK tara- fõndan aklanmasõnda, görevlerine mevzuata aykõrõ atanan AKP büro- kratlarõnõn etkili olduğu ortaya çõktõ. SPK Başkanõ Erol ile Hukuk İşleri Dairesi Başkanõ Akgül’ün atamala- rõndaki mevzuat aykõrõlõklarõ şöyle: - SPK Başkanõ Erol, Karadeniz Teknik Üniversitesi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde öğretim üyesi iken “gerçeğe aykırı belge düzenlediği ve verilen emirleri kasten yapmadığı ve kendisine tebliğ edilen bir yazıyı te- bellüğ etmekten kaçındığı” gerek- çeleriyle hakkõnda yapõlan soruştur- malar neticesinde Yüksek Öğretim Kurumlarõ Yönetici Öğretim Ele- manlarõ ve Memurlarõ Disiplin Yö- netmeliği’nin 6. maddesi m bendi uyarõnca bir yõl kademe ilerlemesinin durdurulmasõ cezasõ ve aynõ yönet- meliğin 8. maddesi a bendi uyarõnca da 4 Mayõs 1988 tarihinde aylõktan ke- silme (1/8) cezalarõ ile cezalandõrõldõ. - Devlet Memurlarõ Yasasõ’nõn 132. maddesinde “Kendilerine disiplin cezası olarak aylıktan kesme veya kademe ilerlemesini durdurma ce- zası verilenler, valilik, büyükelçilik, müsteşar, müsteşar yardımcılığı, genel müdürlük, genel müdür yar- dımcılığı ve daire başkanlığı gö- revlerine atanamazlar. Atamaları Bakanlar Kurulu Kararı ile yapı- lanlar hakkında da yukarıdaki fık- ra hükmü uygulanır” hükmü yer alõ- yor. - Buna göre atamasõ Bakanlar Ku- rulu kararõyla yapõlan Turan Erol’un, SPK Başkanõ olamamasõ gerekiyor. Hizmet süresi yetersiz - Kanal 7 yöneticilerini aklayan Hukuk İşleri Dairesi Başkanõ Barõş Akgül, bu göreve 29 Eylül 2007 tari- hinde atandõ. Ancak SPK’ye uzman yardõmcõsõ olarak 1 Ekim 1997’de gir- diği için, atamanõn yapõldõğõ tarihte dai- re başkanõ olmak için gerekli 10 yõl- lõk hizmet süresine sahip olmadõğõ an- laşõldõ. - Akgül göreve SPK Başkanõ Erol’un verdiği sicille atandõ. SPK Si- cil Yönetmeliği’nin 7. madesinin 1. fõkrasõnda “Hakkında sicil raporu düzenecek memurların sicil amir- lerinin yanında en az altı ay çalışmış olmaları şarttır” hükmü yer almasõ- na karşõn Erol, 2006 yõlõnda Akgül’ün 2. dereceli sicil amiri olarak sadece 1 ay 13 gün görev yaptõ. - Akgül’ün göreve atandõğõ tarihte, aralarõnda iki hukuk başuzmanõnõn da olduğu 27 kişilik Hukuk İşleri Daire- si’nde kõdem açõsõndan 25. sõrada bu- lunduğu, stajõnõ yapmadõğõ için de avu- kat olmadõğõ anlaşõldõ. Cumhuriyet’e konuşan Hukuk İş- leri Daire Başkanõ Akgül, “Kendim- le ilgili iddialara cevap vermek is- temiyorum. Bu konular çok konu- şuldu. Başkan Bey’in aldığı disiplin cezalarının üçünün de iptaline iliş- kin 28 Şubat 1989 tarihli Trabzon İdare Mahkemesi’nin verdiği ka- rarlar var. Bu cezalar zaten iptal edilmiş” diye konuştu. Almanya’nõn Ankara Büyükelçiliği Sözcüsü Semtner, Deniz Feneri davasõnda Başkomser Böhm’ün belirttiği tarihlerde Erdoğan ve Şahin ile Büyükelçi Dr. Eckart Cuntz arasõnda görüşme yapõldõğõnõ doğruladõ. Böhm’ün duruşma tutanaklarõna yansõyan ifadesinde Erdoğan’õn Almanya’daki dava hakkõnda bilgi almak istediği ve tutuklu sanõklarõn ‘mağduriyetine’ vurgu yaptõğõ belirtilmişti. ‘Erdoğan büyükelçiye ne sordu?’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’õn Almanya’nõn Ankara Büyükelçisi ile yaptõğõ görüşmede Deniz Feneri davasõnõ sormasõnõ bir soru önergesiyle TBMM gündemine taşõdõ. CHP’li Öztürk dün TBMM Başkanlõğõ’na verdiği soru önergesinde “Almanya’da devam etmekte olan Deniz Feneri davası ile ilgili olarak basına yansıyan bilgiler arasında ‘Türkiye Cumhuriyeti Başbakanõ ve Adalet Bakanõ’nõn soruşturma ve dava hakkõnda 2007 yõlõ sonbaharõnda Federal Almanya’nõn Ankara Büyükelçisi ile görüştüğü’ hususunun mahkemece tespit edildiği şeklinde iddialar yer almaktadır” denildi. Öztürk, Başbakan Erdoğan’a şu sorularõ yöneltti: “Federal Almanya’nın Ankara Büyükelçisi ile Deniz Feneri soruşturması ile ilgili olarak görüştünüz mü? Şayet görüştüyseniz, böyle bir görüşmeyi yapmaya neden ihtiyaç duydunuz? Böyle bir görüşme gerçekleştiyse, Büyükelçi’ye ‘Soruşturma neden bu kadar uzun sürüyor’ diye sordunuz mu? Sorduysanız bunun nedeni nedir? Büyükelçi’nin bu sorunuzu bir rapor haline getirerek Almanya Dışişleri Bakanlığı’na bir kripto ile bildirdiği iddiası doğru mudur? Yine, dönemin Sayın Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Deniz Feneri soruşturması ile ilgili olarak Almanya’nın Ankara büyükelçisi ile görüşme yapmış mıdır? Almanya’nın Ankara Büyükelçisi’nin Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin ile görüşmesinde ‘Interpol aracõlõğõyla duruşmada adõ geçen isimler hakkõnda Türkiye’den bilgi istediklerini, ancak bilgilerin kendilerine ulaştõrõlmadõğõnõ’ söylediği doğru mu? Bilgi istendiği doğruysa, bu bilgiler Almanya makamlarına ulaştırılmış mıdır? Ulaştırılmadıysa nedeni nedir?” ‘TBMM ödülleri geri almalı’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - TBMM Başkanlõk Divanõ’nõn CHP’li üyeleri, 2007 yõlõnda Deniz Feneri Yardõmlaşma ve Dayanõşma Derneği’ne verilen Üstün Hizmet Ödülü’nün geri alõnmasõ istemiyle TBMM Başkanlõğõ’na dilekçe verdi. TBMM Başkan Vekili ve CHP İzmir Milletvekili Güldal Mumcu, CHP Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün ve CHP Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük imzasõnõ taşõyan dilekçede, Deniz Feneri e.V. Derneği hakkõnda Alman makamlarõnca dava açõldõğõ anõmsatõlarak toplanan paranõn büyük bir kõsmõnõn yardõma muhtaç kişiler için harcanmadõğõ, aksine kurulan şirketlerin sermayelerinin söz konusu paralar yoluyla finanse edildiği vurgulandõ. Dilekçede, Almanya ve Türkiye’deki Deniz Feneri Dernekleri ile Kanal 7’nin çok yakõn ilişkiler içinde olduğuna dikkat çekilerek 2007 yõlõnda TBMM Başkanlõk Divanõ kararõyla söz konusu derneğe verilen TBMM Üstün Hizmet Ödülü’nün, “sınırlı sayıda kişi ve kuruma verilen çok özel bir ödül olduğu” vurgulandõ. Dilekçede şunlar kaydedildi: “Meydana gelen gelişmeler sonrasında halkın refahı, eğitimi, mutluluğu ve sosyal gelişimi için yararlı hizmetlerde bulunmadığı, tam tersi, yönetimde bulunanların kendi kişisel çıkarları için halkın masum duygularını sömürdüğü anlaşılan Deniz Feneri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ne verilen bu özel ödülün, TBMM Başkanlık Divanı’nca geri alınması yönünde karar alınması için gereği arz ederiz.” Bandırma Kaymakamı Salih Keser, “Hayat N” adlı Ro-Ro gemisi- nin, geçen pazar gecesi Bandırma Limanı açıklarında batması sonu- cu kaybolan 4 kişiyi arama çalışmalarının aralıksız sürdüğünü, yeni bir gelişme yaşanmadığını söyledi. Kayıp yakınlarının olay yerinde- ki ümitsiz bekleyişi sürerken olayla ilgili gözaltına alınan gemi kap- tanı ve iki yardımcısının sorgusu da sürüyor. (Fotoğraf:AA) Kayıplar için ümitsiz bekleyiş Deniz Feneri ile batan geminin seyri çakışıyor İLHAN TAŞCI ANKARA - Bandõrma’da açõldõktan kõsa bir süre sonra batan geminin bağlõ olduğu şirketin yö- neticilerinin Deniz Feneri iddianamesindeki vur- gunda ilginç bağlantõlarõ ortaya çõktõ. Bandõrma’da batan Hayat-N gemisi, Marma- ra-N şirketine ait. Şirketin Yönetim Kurulu Baş- kan Yardõmcõlõğõ’nõ ise Mehmet Koç yapõyor. Mehmet Koç’un adõ Deniz Feneri iddianamesinde ayrõntõlõ olarak yer aldõ. Alman savcõlõğõnca dü- zenlenen iddianamede, sanõklarõn Riga’da açõk art- tõrma ile feribot satõn aldõklarõ belirlemesi yapõldõ. Sanõklardan Mehmet Taşkan’õn şu ifadesi id- dianameye yansõdõ: “Yanında çalıştığı eski pat- ronu Santour GmbH sahibi Mehmet Koç te- lefon etmiş ve Letonya’da demirlemiş olan bir feribotun açık müzayede ile satılacağını ve uy- gun bir fiyatla satın alınabileceğini anlatmış. Koç bu fikri, feribotun birlikte alınabileceği- ni, Birindisi/İtalya ile Çeşme/Türkiye arasın- da çalıştırılabileceğini ve bilet satışını da At- las Media Marketing GmbH şirketi üzerinden satılabileceğini düşündüğü için edinmiş. Sanık Mehmet Gürhan gemiyi 1.15 milyon Avro kar- şılığı müzayede usulü ile almışlar. Koç gemi- nin kendisine haber verilmeden satın alındı- ğını duyunca çok kızmış.” Geminin alõmõ için paranõn yetmemesi üzeri- ne kalan kõsmõnõn Deniz Feneri Derneği’nin he- sabõndan alõndõğõ kaydedildi. Feribotun alõnmasõ önerisinde bulunan Mehmet Koç’un sahibi olduğu Santour GmbH, Türkiye Denizcilik İşletmelerine ait “Ankara Ferib- otu”nu 28 Mayõs 2003 tarihinde ihalesiz olarak kiralayan şirketti. Ulaştõrma Bakanõ Binalı Yıl- dırım’õn çocuklarõ Erkan ve Bahar Büşra Yıl- dırım İtalya’da açõk arttõrmaya çõkan bir ferib- otu 445 bin Avro’ya satõn almõşlardõ. Yõldõrõm kar- deşler gemiyi alabilmeleri için eksik kalan 200 bin Avro’luk kõsmõ Santour adlõ şirketten “borç” almõşlardõ CHP’DEN ÖNERGE BAŞKANLIĞA DİLEKÇE SPK Başkanı Turan Erol: Öğretim üyesi olduğu tarihte gerçeğe aykõrõ belge düzenleke suçundan kadame ilerleme ve maaştan kesinti cezasõ uygulandõ. Yasaya göre bu tür ceza alanlar kamuda üst düzey yönetici olamõyor. Hukuk Dairesi Başkanı Barış Akgül: Kanal 7 yöneticilerini aklayan Hukuk İşleri Dairesi Başkanõ Akgül, bu göreve 29 Eylül 2007 tarihinde atandõ. Ancak SPK’ye uzman yardõmcõsõ olarak 1 Ekim 1997’de girdiği için, atamanõn yapõldõğõ tarihte daire başkanõ olmak için gerekli 10 yõllõk hizmet süresine sahip olmadõğõ anlaşõldõ.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle