Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 17 EYLÜL 2008 ÇARŞAMBA
4 HABERLER
GLOBALPOLİTİKÜLTÜR
ERGİN YILDIZOĞLU
Büyük Bir Haksızlık
Yapılıyor...
Ben haksızlığa dayanamam hemen haksızlığa
uğrayanı savunmak isterim. Şimdi de “serbest pi-
yasa”yı savunmak istiyorum. Bir taraftan mali kriz de-
rinleşiyor, diğer taraftan ekonomik durgunluk yayı-
lıyor ya, düne kadar serbest piyasayı savunanlar, sa-
yesinde milyar, trilyon dolarları götürenler, 455 tril-
yonluk türev piyasasını yaratanlar şimdi dönmüş, ser-
best piyasaya müdahale etmenin türlü yollarını arı-
yorlar.
Karışmazsan dengeye gelir!
Bakın beyler, piyasa, Samuelson’un ünlü ders ki-
tabında döne döne anlattığı, Hayek’in, Von Mises’in
ve Friedman’ın sürekli anımsattığı gibi, eğer karış-
mazsanız fazlalıkları temizler kendiliğinden arz ve ta-
lep arasında bir denge noktası bulur.
Eğer fazla üretim yaptıysanız, fiyatlar düşmeye baş-
layacak, bu fazlalık ya imha edilecek ya da bu faz-
layı üreten verimsiz sermaye değer kaybedecek, yok
olacaktır. Bu koşullarda bu sermaye üzerinde ya-
şarken kafasını yeterince kullanamayıp, açgözlülü-
ğüne gem vuramayan, aşırı riskli yatırımlara dalan ka-
pitalist de, kapitalist olma ayrıcalığını kaybedecek,
yerini, sermayeyi taşıma hakkını; daha akıllı, daha be-
cerikli olanlara devredecektir. Evrim yasası gibi bir
şey: En uygun olan ayakta kalacak! Tabii bu verim-
siz işletmede çalışmak gafletinde bulunan işçiler de
hatalarının sonucuna katlanacak, işlerini kaybedecek,
ya da daha düşük ücretlerle çalışmayı kabul ede-
cekler.
Yeniden vurgulayalım: Sonunda en verimsizler, en
tedbirsizler, en akılsızlar yok olacak ekonomik ya-
salara, piyasa kurallarına, sermayenin gereksinimlerine
en iyi uyum sağlayanlar ayakta kalacak.
Beyler, geçen 25 yıldır, bu ilkeleri benimsediğini-
zi sanıyordum. Tam istediğiniz gibi, mükemmele ya-
kın bir serbest piyasa içinde yaşamıyor muydunuz?
Şimdi piyasa kendi doğasına uygun bir biçimde ge-
reken temizliği yapmaya başlayınca her taraftan du-
yulan bu ağlama sesleri de neyin nesi? Faturayı bo-
şuna piyasaya çıkarmak istiyorsunuz. Beyler, eğer siz
kaderinizi kabullenip, burnunuzu sokmazsanız, piyasa
fazlaları temizleyecek, kendi kendine dengeye ge-
lecek.
Efendim sorun şuradan çıkıyor:
Sermaye sürekli birikerek genişleyen bir ilişki, hat-
ta daha da önemlisi canlı emek tüketerek kâr üreten
bir makine. Kapitalist ise bunun üzerinde, bir sem-
biyoz ilişkisi içinde yaşayan biyolojik üstelik de top-
lumsal bir organizma. Diğer bir değişle kapitalistin ya-
şama istenci ve tabii ki, iradesini başkalarına dayatma
eğilimi var.
Bu yüzden sermaye hızla büyürken, kapitalist onun
üzerinde yaşayarak, bu ilişkiyi taşırken, arzularını tat-
min ederken, iradesini başkalarına dayatırken, ka-
pitalistin piyasayla bir sorunu yok. Aksine kapitalist
bu taşıma işlevinin “var oluş düzleminde” (piyasada)
hiç kimsenin, hiçbir şeyin sermayenin etkinliğinin önü-
ne geçmesini istemiyor. Sonra piyasa bu denetim-
siz ortamda oluşan aşırılıklar ve eksiklikler arasında
bir denge kurmaya, sermayenin verimsiz kesimleri-
nin yok olmasının koşullarını dayatmaya başlayınca
da kapitalistin ağzının tadı kaçıyor. Çünkü o bu te-
mizliğin nesnesi olmak istemiyor, servetini yaşam tar-
zını korumak, alıştığı gibi yaşamaya devam etmek,
kapitalist olma ayrıcalığını korumak istiyor, simgesel
(sistem dışına düşerek), hatta fiziksel olarak ölmek
istemiyor. Bir de işçiler var tabii; grevlerle, protestolarla
hatta isyanlarla işleri daha da zorlaştırıyorlar…
İşte o zaman kapitalist, Marx’ın kapitalistlerin “or-
tak yönetim kurulu” dediği devlete başvurarak, pi-
yasanın temizlik işini durdurmasını, denetlemesini, ya
da en azından bu temizliğin maliyetini diğer sınıfla-
rın, diğer ülkelerdeki kapitalistlerin üzerine yıkması-
nı istiyor. Bundan sonrası bildiğimiz hikâye: Sınıf mü-
cadeleleri sertleşiyor, cevap olarak devletin tavrı sert-
leşiyor; uluslararası rekabet sertleşiyor, cevap ola-
rak devletin tavrı sertleşiyor, ideolojiler, anlamlar dün-
yası, bu yeni koşullara göre daha baskıcı daha tutucu
biçimler alıyor… Gelsin siyasal istikrarsızlıklar, soy-
kırımlar, uluslararası, hatta bloklar arası savaşlar.
Beyler, serbest piyasa bunların hiçbirinden sorumlu
değil. Yaşamak isteyen insanların varlığından kay-
naklanıyor tüm bu “kötülükler”. Aslında, serbest pi-
yasa mükemmel bir düzenektir, saat gibi işler, eğer
insanlar kaderlerine razı olurlarsa, diğer bir deyişle
eğer insanlar, insan olmasa…
Ha bir şey daha var. Bilmem farkında mısınız? Ka-
pitalizm, piyasa serbest de olsa (1920’ler 30’lar), dü-
zenleniyor da olsa (1950’ler ve 60’lar) eninde sonunda
krize giriyor. Ve hep aynı şarkı: düzenlenmişse, ser-
bestlik isteyen çığlıklar atıyorsunuz, serbest ise dü-
zenleme, devlet müdahalesi istiyorsunuz.
Beyler, dediğim gibi sorun piyasada değil, hatta ser-
mayede de değil. Sorun bunların gereksinimlerine uy-
mayan insanda. İnsanlar olmasa serbest piyasa da
kapitalizm de gerçekten mükemmel sistemler…
Ancak insanlardan vazgeçmek söz konusu değil, en
iyisi insanların özelliklerine uyumlu, onlara öncelik ve-
ren yeni bir sistem düşünmek…
erginy@tr.net
http://erginyildizoglu.blogspot.com
ACI KAYBIMIZ
Cemiyetimizin önceki Balotaj Kurulu ve
Basın Senatosu Üyesi, Sürekli Basın
Kartı Sahibi, Değerli Arkadaşımız
KEMAL ÇAPRAZ
15 Eylül 2008 Pazartesi günü
vefat etmiştir.
Kaybı topluluğumuzda üzüntü yaratan
Çapraz’ın cenazesi 17 Eylül 2008 Çar-
şamba günü (bugün) öğle namazının
ardından Tuzla Yayla Mahallesi Merkez
Camii’nden alınarak Tuzla Mezarlığı’nda
toprağa verilecektir.
Arkadaşımızı saygı ve sevgiyle
anarken ailesine, basın topluluğuna
başsağlığı dileriz.
TÜRKİYE GAZETECİLER CEMİYETİ
Alman Başkomiser, ‘Deniz Feneri davasõ hakkõnda büyükelçilikten bilgi aldõ’ demiş, Erdoğan ise yalanlamõştõ
Görüşme doğrulandõBAHADIR SELİM DİLEK
ANKARA - Federal Almanya’nõn
Ankara Büyükelçiliği, Büyükelçi Dr.
Eckart Cuntz’un Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan ve Adalet Bakanõ
Mehmet Ali Şahin ile yaptõğõ iki ay-
rõ görüşmeyi de doğruladõ. Büyükel-
çilik Sözcüsü Klemens Semtner,
“Evet bu iki görüşmenin de anılan
tarihlerde yapılmış olduğu doğ-
rudur. Ancak içeriğine ilişkin yo-
rum yapamam” dedi.
Cumhuriyet’e açõklama yapan
Semtner, Almanya’da görülen Deniz
Feneri Davasõ’nda Başkomiser Ale-
xander Böhm’ün, Başbakan Erdoğan
ve Adalet Bakanõ Şahin’in Büyükel-
çi Cuntz’dan Deniz Feneri e.V. da-
vasõyla ilgili bilgi aldõğõ yönündeki id-
diasõnõ doğruladõ. Semptner, “Evet bu
iki görüşme de olmuştur. Büyükelçi
Cuntz hem Başbakan Erdoğan
hem de Adalet Bakanı Şahin ile anı-
lan tarihlerde bir araya gelmiştir.
Ancak, görüşmenin içeriğine ilişkin
yorum ya da değerlendirme yapa-
mam” dedi.
Böhm önceki günkü duruşmada
Cuntz’un Alanya’da 13 yaşõndaki
İngiliz bir kõza tecavüz iddiasõyla tu-
tuklanan Marco Weiss ile ilgili ola-
rak 22.11.2007 tarihinde Başbakan
Erdoğan’la 05.12.2007 tarihinde de
Şahin ile görüştüğünü açõklamõştõ.
Böhm, “Büyükelçi, Erdoğan’a
Marco olayını sordu. Erdoğan bu
soruyu kısaca yanıtlayarak, ko-
nuyu Almanya’daki davaya, Kanal
7 Televizyon kanalı ile aralarındaki
ilişkiye getirdi. Başbakan, iki mağ-
durun da epeydir tutuklu bulun-
duğunu ve bunun ne zaman sona
ereceğinin bilinmediğini söyledi”
demişti. Böhm, Büyükelçi Cuntz’un,
“Başbakan’ın Deniz Feneri e.V.
olayıyla ilgili detaylı bilgiye sahip
olduğunu gördük” ifadesini de ak-
tarmõştõ. Büyükelçinin bu cümlesi, Al-
manya’nõn Deniz Feneri e.V. dava-
sõyla AKP arasõndaki olasõ ilişkiyi ya-
kõndan izlemekte olduğunu da gös-
terdi.
Edinilen bilgilere göre, Böhm’ün,
Almanya’nõn Ankara Büyükelçili-
ği’nden söz konusu iki görüşmeye
ilişkin istediği ve duruşmada kanõt
olarak ortaya koyduğu kriptoda yer
alan bütün bilgiler tamamen gerçeği
yansõtõyor.
Ancak bu görüşmelerin kamuoyu-
nun gündemine gelmesiyle önemli so-
ru işaretleri de ortaya çõktõ. Bu gö-
rüşmelerde “her iki taraf açısından
siyasal baskının söz konusu olma-
dığı” ileri sürülse de, her iki ülkede-
ki yargõ bağõmsõzlõğõ bağlamõnda,
Cuntz’un neden adli bir vaka olan
Alanya’daki tecavüz olayõnõ Başba-
kan’õn gündemine taşõdõğõnõ, Erdo-
ğan’õn da yine Almanya’da yargõla-
ma sürecinde olan Deniz Feneri e.V.
davasõnõ Cuntz’a sorduğu konusu
açõklamadan mahrum kaldõ.
SPK Hukuk İşleri Daire Başkanõ Akgül ve onu atayan Başkan Turan Erol’un atamalarõ da mevzuata aykõrõ çõktõ
Kanal 7’yi aklayanlar da şaibeli
MURAT KIŞLALI
ANKARA - Sermaye Piyasasõ Ku-
rulu’nda (SPK), Kanal 7 yöneticileri-
nin aklandõğõ ‘daire görüşü’nü veren
Hukuk İşleri Dairesi Başkanõ Barış
Akgül’ün, göreve mevzuata aykõrõ bir
şekilde atandõğõ ortaya çõktõ. Akgül’ü
atayan SPK Başkanõ Turan Erol’un
kendi atamasõnõn da tartõşmalõ olduğu
anlaşõldõ.
Almanya’daki Deniz Feneri dava-
sõnda para aktarõldõğõ tespit edilen
Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanõ
Zekeriya Karaman ile yönetim ku-
rulu üyeleri İsmail Karahan ve Mus-
tafa Çelik’in Türkiye’de SPK tara-
fõndan aklanmasõnda, görevlerine
mevzuata aykõrõ atanan AKP büro-
kratlarõnõn etkili olduğu ortaya çõktõ.
SPK Başkanõ Erol ile Hukuk İşleri
Dairesi Başkanõ Akgül’ün atamala-
rõndaki mevzuat aykõrõlõklarõ şöyle:
- SPK Başkanõ Erol, Karadeniz
Teknik Üniversitesi ve İdari Bilimler
Fakültesi’nde öğretim üyesi iken
“gerçeğe aykırı belge düzenlediği ve
verilen emirleri kasten yapmadığı ve
kendisine tebliğ edilen bir yazıyı te-
bellüğ etmekten kaçındığı” gerek-
çeleriyle hakkõnda yapõlan soruştur-
malar neticesinde Yüksek Öğretim
Kurumlarõ Yönetici Öğretim Ele-
manlarõ ve Memurlarõ Disiplin Yö-
netmeliği’nin 6. maddesi m bendi
uyarõnca bir yõl kademe ilerlemesinin
durdurulmasõ cezasõ ve aynõ yönet-
meliğin 8. maddesi a bendi uyarõnca
da 4 Mayõs 1988 tarihinde aylõktan ke-
silme (1/8) cezalarõ ile cezalandõrõldõ.
- Devlet Memurlarõ Yasasõ’nõn 132.
maddesinde “Kendilerine disiplin
cezası olarak aylıktan kesme veya
kademe ilerlemesini durdurma ce-
zası verilenler, valilik, büyükelçilik,
müsteşar, müsteşar yardımcılığı,
genel müdürlük, genel müdür yar-
dımcılığı ve daire başkanlığı gö-
revlerine atanamazlar. Atamaları
Bakanlar Kurulu Kararı ile yapı-
lanlar hakkında da yukarıdaki fık-
ra hükmü uygulanır” hükmü yer alõ-
yor.
- Buna göre atamasõ Bakanlar Ku-
rulu kararõyla yapõlan Turan Erol’un,
SPK Başkanõ olamamasõ gerekiyor.
Hizmet süresi yetersiz
- Kanal 7 yöneticilerini aklayan
Hukuk İşleri Dairesi Başkanõ Barõş
Akgül, bu göreve 29 Eylül 2007 tari-
hinde atandõ. Ancak SPK’ye uzman
yardõmcõsõ olarak 1 Ekim 1997’de gir-
diği için, atamanõn yapõldõğõ tarihte dai-
re başkanõ olmak için gerekli 10 yõl-
lõk hizmet süresine sahip olmadõğõ an-
laşõldõ.
- Akgül göreve SPK Başkanõ
Erol’un verdiği sicille atandõ. SPK Si-
cil Yönetmeliği’nin 7. madesinin 1.
fõkrasõnda “Hakkında sicil raporu
düzenecek memurların sicil amir-
lerinin yanında en az altı ay çalışmış
olmaları şarttır” hükmü yer almasõ-
na karşõn Erol, 2006 yõlõnda Akgül’ün
2. dereceli sicil amiri olarak sadece 1
ay 13 gün görev yaptõ.
- Akgül’ün göreve atandõğõ tarihte,
aralarõnda iki hukuk başuzmanõnõn da
olduğu 27 kişilik Hukuk İşleri Daire-
si’nde kõdem açõsõndan 25. sõrada bu-
lunduğu, stajõnõ yapmadõğõ için de avu-
kat olmadõğõ anlaşõldõ.
Cumhuriyet’e konuşan Hukuk İş-
leri Daire Başkanõ Akgül, “Kendim-
le ilgili iddialara cevap vermek is-
temiyorum. Bu konular çok konu-
şuldu. Başkan Bey’in aldığı disiplin
cezalarının üçünün de iptaline iliş-
kin 28 Şubat 1989 tarihli Trabzon
İdare Mahkemesi’nin verdiği ka-
rarlar var. Bu cezalar zaten iptal
edilmiş” diye konuştu.
Almanya’nõn Ankara Büyükelçiliği Sözcüsü Semtner, Deniz Feneri davasõnda Başkomser
Böhm’ün belirttiği tarihlerde Erdoğan ve Şahin ile Büyükelçi Dr. Eckart Cuntz arasõnda
görüşme yapõldõğõnõ doğruladõ. Böhm’ün duruşma tutanaklarõna yansõyan ifadesinde
Erdoğan’õn Almanya’daki dava hakkõnda bilgi almak istediği ve tutuklu sanõklarõn
‘mağduriyetine’ vurgu yaptõğõ belirtilmişti.
‘Erdoğan
büyükelçiye
ne sordu?’
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk, Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan’õn Almanya’nõn Ankara
Büyükelçisi ile yaptõğõ görüşmede Deniz
Feneri davasõnõ sormasõnõ bir soru
önergesiyle TBMM gündemine taşõdõ.
CHP’li Öztürk dün TBMM
Başkanlõğõ’na verdiği soru önergesinde
“Almanya’da devam etmekte olan
Deniz Feneri davası ile ilgili olarak
basına yansıyan bilgiler arasında
‘Türkiye Cumhuriyeti Başbakanõ ve
Adalet Bakanõ’nõn soruşturma ve dava
hakkõnda 2007 yõlõ sonbaharõnda Federal
Almanya’nõn Ankara Büyükelçisi ile
görüştüğü’ hususunun mahkemece
tespit edildiği şeklinde iddialar yer
almaktadır” denildi. Öztürk, Başbakan
Erdoğan’a şu sorularõ yöneltti: “Federal
Almanya’nın Ankara Büyükelçisi ile
Deniz Feneri soruşturması ile ilgili
olarak görüştünüz mü? Şayet
görüştüyseniz, böyle bir görüşmeyi
yapmaya neden ihtiyaç duydunuz?
Böyle bir görüşme gerçekleştiyse,
Büyükelçi’ye ‘Soruşturma neden bu
kadar uzun sürüyor’ diye sordunuz
mu? Sorduysanız bunun nedeni
nedir? Büyükelçi’nin bu sorunuzu bir
rapor haline getirerek Almanya
Dışişleri Bakanlığı’na bir kripto ile
bildirdiği iddiası doğru mudur? Yine,
dönemin Sayın Adalet Bakanı Cemil
Çiçek, Deniz Feneri soruşturması ile
ilgili olarak Almanya’nın Ankara
büyükelçisi ile görüşme yapmış
mıdır? Almanya’nın Ankara
Büyükelçisi’nin Adalet Bakanı
Mehmet Ali Şahin ile görüşmesinde
‘Interpol aracõlõğõyla duruşmada adõ
geçen isimler hakkõnda Türkiye’den
bilgi istediklerini, ancak bilgilerin
kendilerine ulaştõrõlmadõğõnõ’ söylediği
doğru mu? Bilgi istendiği doğruysa,
bu bilgiler Almanya makamlarına
ulaştırılmış mıdır? Ulaştırılmadıysa
nedeni nedir?”
‘TBMM
ödülleri
geri almalı’
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)
- TBMM Başkanlõk Divanõ’nõn
CHP’li üyeleri, 2007 yõlõnda Deniz
Feneri Yardõmlaşma ve
Dayanõşma Derneği’ne verilen
Üstün Hizmet Ödülü’nün geri
alõnmasõ istemiyle TBMM
Başkanlõğõ’na dilekçe verdi.
TBMM Başkan Vekili ve CHP
İzmir Milletvekili Güldal Mumcu,
CHP Bilecik Milletvekili Yaşar
Tüzün ve CHP Çanakkale
Milletvekili Ahmet Küçük
imzasõnõ taşõyan dilekçede, Deniz
Feneri e.V. Derneği hakkõnda
Alman makamlarõnca dava açõldõğõ
anõmsatõlarak toplanan paranõn
büyük bir kõsmõnõn yardõma
muhtaç kişiler için harcanmadõğõ,
aksine kurulan şirketlerin
sermayelerinin söz konusu paralar
yoluyla finanse edildiği vurgulandõ.
Dilekçede, Almanya ve
Türkiye’deki Deniz Feneri
Dernekleri ile Kanal 7’nin çok
yakõn ilişkiler içinde olduğuna
dikkat çekilerek 2007 yõlõnda
TBMM Başkanlõk Divanõ kararõyla
söz konusu derneğe verilen TBMM
Üstün Hizmet Ödülü’nün, “sınırlı
sayıda kişi ve kuruma verilen çok
özel bir ödül olduğu” vurgulandõ.
Dilekçede şunlar kaydedildi:
“Meydana gelen gelişmeler
sonrasında halkın refahı, eğitimi,
mutluluğu ve sosyal gelişimi için
yararlı hizmetlerde bulunmadığı,
tam tersi, yönetimde
bulunanların kendi kişisel
çıkarları için halkın masum
duygularını sömürdüğü anlaşılan
Deniz Feneri Yardımlaşma ve
Dayanışma Derneği’ne verilen bu
özel ödülün, TBMM Başkanlık
Divanı’nca geri alınması yönünde
karar alınması için gereği
arz ederiz.”
Bandırma Kaymakamı Salih Keser, “Hayat N” adlı Ro-Ro gemisi-
nin, geçen pazar gecesi Bandırma Limanı açıklarında batması sonu-
cu kaybolan 4 kişiyi arama çalışmalarının aralıksız sürdüğünü, yeni
bir gelişme yaşanmadığını söyledi. Kayıp yakınlarının olay yerinde-
ki ümitsiz bekleyişi sürerken olayla ilgili gözaltına alınan gemi kap-
tanı ve iki yardımcısının sorgusu da sürüyor. (Fotoğraf:AA)
Kayıplar
için ümitsiz
bekleyiş
Deniz Feneri ile batan
geminin seyri çakışıyor
İLHAN TAŞCI
ANKARA - Bandõrma’da açõldõktan kõsa bir
süre sonra batan geminin bağlõ olduğu şirketin yö-
neticilerinin Deniz Feneri iddianamesindeki vur-
gunda ilginç bağlantõlarõ ortaya çõktõ.
Bandõrma’da batan Hayat-N gemisi, Marma-
ra-N şirketine ait. Şirketin Yönetim Kurulu Baş-
kan Yardõmcõlõğõ’nõ ise Mehmet Koç yapõyor.
Mehmet Koç’un adõ Deniz Feneri iddianamesinde
ayrõntõlõ olarak yer aldõ. Alman savcõlõğõnca dü-
zenlenen iddianamede, sanõklarõn Riga’da açõk art-
tõrma ile feribot satõn aldõklarõ belirlemesi yapõldõ.
Sanõklardan Mehmet Taşkan’õn şu ifadesi id-
dianameye yansõdõ: “Yanında çalıştığı eski pat-
ronu Santour GmbH sahibi Mehmet Koç te-
lefon etmiş ve Letonya’da demirlemiş olan bir
feribotun açık müzayede ile satılacağını ve uy-
gun bir fiyatla satın alınabileceğini anlatmış.
Koç bu fikri, feribotun birlikte alınabileceği-
ni, Birindisi/İtalya ile Çeşme/Türkiye arasın-
da çalıştırılabileceğini ve bilet satışını da At-
las Media Marketing GmbH şirketi üzerinden
satılabileceğini düşündüğü için edinmiş. Sanık
Mehmet Gürhan gemiyi 1.15 milyon Avro kar-
şılığı müzayede usulü ile almışlar. Koç gemi-
nin kendisine haber verilmeden satın alındı-
ğını duyunca çok kızmış.”
Geminin alõmõ için paranõn yetmemesi üzeri-
ne kalan kõsmõnõn Deniz Feneri Derneği’nin he-
sabõndan alõndõğõ kaydedildi.
Feribotun alõnmasõ önerisinde bulunan Mehmet
Koç’un sahibi olduğu Santour GmbH, Türkiye
Denizcilik İşletmelerine ait “Ankara Ferib-
otu”nu 28 Mayõs 2003 tarihinde ihalesiz olarak
kiralayan şirketti. Ulaştõrma Bakanõ Binalı Yıl-
dırım’õn çocuklarõ Erkan ve Bahar Büşra Yıl-
dırım İtalya’da açõk arttõrmaya çõkan bir ferib-
otu 445 bin Avro’ya satõn almõşlardõ. Yõldõrõm kar-
deşler gemiyi alabilmeleri için eksik kalan 200
bin Avro’luk kõsmõ Santour adlõ şirketten “borç”
almõşlardõ
CHP’DEN ÖNERGE BAŞKANLIĞA DİLEKÇE
SPK Başkanı Turan Erol: Öğretim üyesi olduğu tarihte gerçeğe aykõrõ belge düzenleke
suçundan kadame ilerleme ve maaştan kesinti cezasõ uygulandõ. Yasaya göre bu tür ceza alanlar
kamuda üst düzey yönetici olamõyor.
Hukuk Dairesi Başkanı Barış Akgül: Kanal 7 yöneticilerini aklayan Hukuk İşleri Dairesi
Başkanõ Akgül, bu göreve 29 Eylül 2007 tarihinde atandõ. Ancak SPK’ye uzman yardõmcõsõ olarak 1
Ekim 1997’de girdiği için, atamanõn yapõldõğõ tarihte daire başkanõ olmak için gerekli 10 yõllõk
hizmet süresine sahip olmadõğõ anlaşõldõ.